Ana Sayfa Blog Sayfa 932

Çiğdem Mater için kampanya başlatıldı

“Hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım” suçalamasıyla 18 yıl hapis cezasına çarptırılarak tutuklanan Sinemacı, Yapımcı ve Gazeteci Çiğdem Mater için kampanya başlatıldı. 

Kampanya @freecigdemmater isimli Twitter hesabı üzerinden duyuruldu. Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan Mater’e yazılacak mesajların söz konusu hesap üzerinden Mater’e ulaştırılacağı bildirildi. 

İlgili haber: Gezi kararı sonrası adliyeden tek ses: İtiraz etmeyen herkes bu kararın sorumlusudur

Gezi Davası’nın karar duruşmasında mahkeme heyeti savunmaların ardından sanıklara son sözlerini sorduğunda Çiğdem Mater şunları söylemişti:

“Bu iddialarla yargılanmayı esefle karşılıyorum. Darbeci olarak yargılanmayı kabul etmiyorum. Protestolar sırasında gençleri öldürenlerin peşine düşülmesini beklerdim ama onun yerine bu dava açıldı. Osman Kavala’nın hayatından çaldığınız dört buçuk yılı geri veremezsiniz. Tüm suçlamaları reddediyor, derhal beraatimi talep ediyorum.”

Çağlayan’da Gezi için adalet nöbeti

Öte yandan Gezi Davası’nın görüldüğü Çağlayan Adliyesi’nde adalet nöbeti gerçekleştirmek için çağrıda bulunuldu. “Gezi Parkı biziz. Gezi yargılanamaz” denilerek 5 Mayıs Perşembe günü Çağlayan Adliyesi’nde bir araya gelmek ve özgür günlerde kucaklaşmak çağrısıyla adalet nöbeti yapılacağı duyuruldu. 

İlgili haber: Gezi Davası’ndan çıkan utanç kararına tepkiler sürüyor

Avukatların çağrı metninde “Gezi’ye katılan milyonların sesi ve sözü olmak, ‘Hepimiz Gezi’deydik’ diye bir kez daha haykırmak,  meslektaşımız Can Atalay’ın da aralarında bulunduğu Gezi Davası tutuklularının yanlarında olduğumuzu söylemek ve özgür günlerde kucaklaşmak için 5 Mayıs Perşembe günü saat 11.30’da Çağlayan Adliyesi’nde  buluşuyoruz” denildi. 

Van’ın biricik ormanlık alanında karakol için ağaç kıyımı 

Haber: Şenol BALI

*

Van’ın Çatak ilçesi Övecek Köyü’nün ormanlık alanında karakol yapmak için ağaç kesimi başladı. Bölge kentin tek ormanlık alanı. 

Kesimin yaklaşık bir hafta önce başladığını söyleyen köylüler ağaç kıyımına karşı tepkili. Bölgesi ziyaret eden HDP Van milletvekili Muazzez Orhan ve çevre örgütleri temsilcileri ise kesim işleminin doğa katliamına yol açtığını belirterek bir an evvel durdurulmasını istedi. 

Çatak’a 25 km uzaklıkta bulunan ve Van kentinin tek ormanlık alanı olan Övecek (Ferxinis) Köyü kırsalında, karakol yapılacağı gerekçesiyle meşe ve ardıç cinsi ağaçlar 25 Nisan tarihinde kesilmeye başlandı. Kesimin yapıldığı Övecek, 1990’lı yıllarda köy boşaltma politikaları sonucu boşaltılmıştı. Yıllar sonra bir aile köyde yeniden yerleşik hayata geçmeye karar verdi. Ardından da diğer köylüler, tarım ve hayvancılık yapmak için özellikle yaz aylarında köye giderek burada çalışmaya başladı. 

Siyasi parti ve STK’lardan oluşan bir heyet kesimlerin başladığı Övecek Mahallesi girişinde açıklamada bulundu:

Övecek Köyü’ne komşu Dalbas Köyü sakinleri, kendi köy sınırları içinde de kesim işlemi yapılmak istendiğini anlatıyor. Köy halkı, muhtarla birlikte bu kıyıma karşı itiraz edince, ağaç kesim işlemi şimdilik başlamadan durmuş. Yeniden kesim işlemi için gelebileceklerini düşünen ve kaygılı olduklarını anlatan köy sakinlerinden Hazal Kalkan şunları anlatıyor: 

“Birçok köyde ağaçlar kesilmek istendi. İki yıldır bu talep ediliyor. Bizim muhtar izin vermedi. Ama kesimin başladığı köyde muhtarları kabul etmiş. O köyde iki üç gün önce kesimler başladı. Kimi karakol yapılacağı gerekçesiyle kesimlerin yapıldığını söylüyor. Bazıları da öylesine kestiklerini söylüyor. Oraya gidemedik, tam olarak durum nedir bilmiyoruz. Şu an kesimler devam ediyor ancak kimse bir şey bilmiyor” 

Hazal Kalkan

Dalbas Mahallesi sakinlerinden Hazal Kalkan, kendi köylerinde de ağaç kesiminin yapılmak istendiğini söylüyor. 

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Van İl Yönetimi, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Van İl Yönetimi , HDP Van Milletvekili Muazzez Orhan, Van Çevre Derneği ile kentte çalışmalar yapan birçok STK temsilcisi kesimlerin yapıldığı alanı ziyaret etti. Yolların elverişli olmaması nedeniyle alanın 2 km yakınına gidebilen  heyet burada bir açıklamada bulundu. 

Çev-Der Başkanı Kalçık: Herkesin  bu ekokırıma duyarlı olması lazım 

Karakol yapılacağı gerekçesiyle ağaçların kesimine başlandığını söyleyen Van Çevre Derneği Başkanı Ali Kalçık, herkesin bu ekokırım konusunda duyarlı olması gerektiğine dikkat çekti: 

“Karakol yapılacağı gerekçesiyle bu bölgede 100 hektardan fazla bir alanda ağaçlar kesiliyor. Bu felaketi kamuoyuna duyurmak için burada bulunuyoruz. Bu kıyımı durdurmak için Çevre Platformu adına bir an evvel dava açacağız. Burada yaşanan kıyımla milyonlarca börtü böcek ve yaşam alanları zarar görecek. Yaşanılanlar bir ekokırımdır ve bu konuda duyarlı olmamız lazım.’’ 

HDP’li Orhan: Rant ve yandaşları doyurmak için yaptıkları doğa katliamların bir yenisi daha

HDP Van Milletvekili ve meclis çevre komisyonu üyesi Muazzez Orhan ise, devam eden kesimlerin AKP iktidarının doğa katliamlarından biri daha olduğunu dile getirdi ve ekledi: 

“AKP iktidarının doğa katliamının, rant politikalarının bir yenisini engelleyebilmek, kamusal bir duyarlılığı sağlamak için buradayız. Çatak’ın Övecek Mahallesi’nde bir doğa katliamı gerçekleştirilmiş durumda. AKP iktidarının 18 yıllık politikalarında ansiklopedileri dolduracak kadar rant ve yandaşları doyurmak için yaptıkları doğa katliamının bir benzerini burada yaşıyoruz. İktidar maalesef doğuda Kürtlerin yaşam alanlarını güvenlik gerekçesiyle talan etmekte, katletmekte.” 

‘Halkın doğası sermayedarlara peşkeş çekiliyor’

Batı’da veya Karadeniz’de maden gibi başka gerekçelerle doğanın katledildiğini anlatan Orhan, “İktidar belirli sermayedarlara peşkeş çekmekte ve rant elde etmekte. Ancak bu doğa katliamları sadece bugün insanların yaşamlarını etkilemiyor, yüzyıllarca telafisi olmayan hasarlara yol açıyor. Ormanda , suda yaşayan binlerce canlının yok olmasına sebep oluyor. Yine ocaklarla, HES’lerle ve orman kesimleriyle iklim etkileniyor. Bugün dünyanın başını ağrıtan iklim krizini yaşıyoruz. Birilerine para kazandırmak istiyorlar , saltanatlarını o yandaş sermayedarlarla sürdürmek için talan ediyorlar” dedi.

Dalbas Köyü sakinleri komşu mahallede yaşanan kesimleri de haksızlık olarak yorumluyor

 ‘Ormanlarımızın en yoğun olduğu bölgede katliam yapılıyor’

Orhan, kesimin gerçekleştiği alanın bölgenin tek ve en yoğun ormanlık alanı olduğuna dikkat çekerek kesim ihalesine ilişkin şu bilgileri paylaştı:  

“Kentte ormanlarımızın en yoğun olduğu bölgemiz Çatak’tır. Burada gerçekten bir katliam yürütülüyor. Yüzlerce hektarlık alanda ağaçlar kesilmeye başlandı iki gün önce. Yasal olarak çevre köyleri ihaleye girebiliyor. Çevre köyler bunu reddedip ihaleye girmemiş. Köylüler reddedince korucular alana alınarak kesim işlemine başlanmış. Bizler de köylüler de bundan rahatsız. Doğamızı ve geleceğimizi teminat altına almaya çalışırken AKP hükümeti eliyle yok edilmesine sessiz kalamayız. Köylüler, şikayet dilekçelerini vermiş. Parti olarak biz de doğamızın katledilmesine izin vermeyeceğiz. Her alanda kamuoyu oluşturmaya devam edeceğiz. 

Kesimlerin başladığı belirtilen  Övecek Köyü yakınlarındaki ormanlık  alan

Kesim işlemlerine başlanması için resmi süreç nasıl işledi?

Ağaç kesimi 11 Mart tarihinde köy muhtarlarına verilmek üzere Elazığ Orman Bölge Müdürlüğü, Van Orman İşletme Müdürlüğü, Çatak Orman İşletme Şefliği onaylı bir yazı ile duyuruldu.

11 Mart tarihinde köy muhtarlarına verilmek üzere Elazığ Orman Bölge Müdürlüğü, Van Orman İşletme Müdürlüğü, Çatak Orman İşletme Şefliği onaylı  yazı

İlan edilen yazıda “2022 yılı iş programı çerçevesinde köyümüz hudutlarına yakın aşağıda bölge numarası, D.K.G.H. (Damga) miktarı ve fiyatları belirtilen sahada orman emvali üretim işleri yaptırılacaktır. 6831 sayılı orman kanununun 40. Maddesi ve ilgili mevzuatına göre üretim işlerinin öncelikle üretim yapılacak yerlerdeki köy kooperatiflerine, kooperatif yoksa bu işi yapabilecek bilgi ve kapasiteye sahip köylülere, bu da yoksa civar köy kooperatiflerine ve köylülere yaptırılması esastır. Bu bakımdan aşağıda belirtilen fiyat ve Şarlarına köyümüzün ilan tahtasına asılarak köylüye ilan edilmesini, köyünüzde bu işi yapacak bilgi ve kapasiteye sahip (kesim motoru, mandası veya öküzü ve yeterli işgücü olan) köylü olup olmadığının bildirilmesi, var ise en geç ‘16.03.2022’ tarihine kadar işletme şefliğimize müracaat etmeleri, aksi takdirde müteakip tarihlerinde bu konuda yapılacak başvuru ve itirazların dikkate alınmayacağının köylünüze duyurularak ilanın yapıldığına dair tutanağın şefliğimize tevdimi tebliğden rica ederim” ifadelerine  yer verildi. 

Türkiye basın özgürlüğünde 180 ülke arasında 149’uncu sırada

Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün hazırladığı 2022 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’ne göre; Türkiye, 180 ülke arasından 149. sıraya yerleşti. Türkiye’de basın özgürlüğünde sınıfta kalırken listenin başında Norveç, Danimarka ve İsveç geldi.

Listenin son sırasında Kuzey Kore yer aldı. Kuzey Kore’yi sırasıyla Eritre ve İran takip etti.

Geçen sene Türkiye bu endeksin 153. sırasında yer alıyordu. RSF endeksine göre bu ilerlemede medyaya dönük baskılara karşı sivil toplumun ortaya koyduğu mücadele etkili oldu.

Daha ileri gidildiğinde, 2005’te, söz konusu endekste Türkiye 98. sırada yer alıyordu.

Her yıl açıklanan endekse göre Türkiye 2010’da 138, 2015’te 149, 2020’de 154‘üncülüğe gerilemişti. Bu gerilemede haberciliğe dönük “yoğun ve çeşitli baskılar” etkili oldu.

BBC Türkçe’den Hatice Kamer’in haberine göre; RSF Türkiye temsilcisi Erol Önderoğlu Türkiye’nin sıralamada yükselmesini şöyle açıklıyor:

“Sıralamada geride kalan ülkelerde, Türkiye’dekine göre daha ağır sorunlar varlık gösterdiği için Türkiye birkaç sıra ilerlemiş gözüküyor.”

Bununla birlikte son bir yılda gazetecilere yönelik şiddete karşı yapılan kitlesel eylemler, hak aramalarda yaşanan kimi kazanımlar, “baskıda aşırıya kaçıldığı” görüşüyle bazı mahkemelerden çıkan olumlu kararlar ve gazetecilere dönük tutuklamaların azalma göstermesi de Türkiye’nin 149’uncu sıraya ilerlemesinde etkili olmuş görünüyor.

Türkiye, basın özgürlüğünün kötü olduğu ülkeler arasında

Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nin 2022 sonuçlarına göre 180 ülkenin sekizinde özgürlük durumu “iyi“, 40’ında “tatmin edici“, 62’sinde “sorunlu“, Türkiye’nin de aralarında olduğu 42 ülkede “kötü“, 28 ülkede ise “çok kötü” kategorisinde bulunuyor.

Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi ilk on ülke

Bu yıl 20’incisi açıklanan ve gazeteciliğin icra edildiği şartlara işaret eden RSF Endeksi’nde Türkiye ile ilgili olarak şu ifadeler yer aldı:

Recep Tayyip Erdoğan‘ın aşırı yetkilerle donatılmış Cumhurbaşkanlığına ve otoriterliğine, basın özgürlüğünün hiçe sayılması ve yargı sistemine müdahaleler eşlik etti. Yargı, Erdoğan’ın talebi üzerine tutuklamalar yapsa da bazı hakimler ‘aşırıya kaçan baskıya’ ses çıkarmaya başladı.

Bazı gazeteciler, ‘Cumhurbaşkanı’na hakaret’, ‘örgüt üyeliği‘ veya ‘örgüt propagandası‘ gerekçelerine dayandırılan keyfi kovuşturmalarda beraat etti. Gazetecilere yönelik tutuklamanın yerini adli kontrol aldı.”

Temmuz 2021’de gazetecilerin AFP fotomuhabiri Bülent Kılıç‘ın şiddet görerek gözaltına alınmasının ardından, OHAL ilanından beri ilk defa eylem yaptığı belirtildi.

Bülent Kılıç

Rapora göre son iki yılda Türkiye’de iki gazeteci öldürüldü: Ses Kocaeli gazetesi sahibi Güngör Arslan 19 Şubat 2022’de; Bursa Rahmet FM çalışanı Hazım Özsu da Mart 2021’de uğradıkları silahlı saldırılar sonucu yaşamlarını yitirdiler. Cinayet zanlıları tutuklandı.

‘Kısmi zaferler’

Önderoğlu, “Gazeteciler, sivil toplum örgütleri, gazetecilik kuruluşları ve avukatlarla birlikte hak arama yollarına girişiyorlar ve bunda kısmi zaferler elde ediyorlar, son bir yılda bunu gözlemledik” dedi.

RSF Türkiye temsilcisi, basın kartının gazetecilere karşı keyfi kullanımıyla ilgili İdare Mahkemesi‘nin verdiği kararı, toplumsal olaylarda gazetecilerin polis müdahalelerini görüntülemelerine genelgeyle getirilen yasağın yürütmesinin durdurulması kararı, Anayasa Mahkemesi’nin gazetecilere yönelik şiddet, gözaltına alınma, internet sansürü gibi sorunlarla ilgili aldığı olumlu kararları da vurguladı:

“Bu tür pozitif haberler özellikler 2021’nin ikinci yarısında kendini göstermeye başladı ve Türkiye’de hak arama yollarının ölmediğini ve sivil toplum hareketinin bu hakları almada ciddi irade ortaya koyduğunu gösteriyor. Bu nedenle Türkiye dört sırada ilerlemiş oldu ve 149’ncu sırada yer aldı.”

Dezenformasyon ağları

Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi bu yıl dünya çapında bilgi kaosunun yarattığı yıkıcı etkilere de odaklandı.

Demokratik toplumlarda, fikir medyasının Fox News modeli üzerinden gelişme göstermesi ve dezenformasyon ağlarının sıradanlık kazanması, sosyal medyanın da etkisiyle ayrışmaları beslediğine dikkat çekildi.

RSF Basın Özgürlüğü Endeksi’nin bir numarasında Norveç yer almaya devam ederken Avrupa‘da daha önce de görülen eşitsizliklerin derinleştiği vurgulandı.

Eski komünist ülkelerden Estonya dördüncü, Litvanya dokuzuncu sırada yer alarak RSF’nin ilk 10 ülke sıralamasında bulundu.

Hollanda 28’nci sıraya geriledi ve “ilkler” arasından çıktı. Avrupa ülkelerinden Bulgaristan 91, Yunanistan ise 108’nci sırada yer aldı.

RSF, Avrupa Birliği’nde gazeteci cinayetlerinin hortladığı, medya temsilcilerinin saldırılara hedef olduğu ve bazı AB hükümetlerinin gazeteci haklarını kısıtlayan düzenlemeleri yaptığı tespitlerine yer verdi:

“Yunanistan’da Giorgos Karaivaz ve Hollanda’da Peter R. De Vries, Avrupa metropol merkezlerinde mafyavari bir tarzda öldürüldü. 2020’de Malta‘da (78) Daphne Caruana Galizia‘yı, Slovakya‘da (27) ise Jan Kuciak‘ı öldürenler hak ettikleri cezaları almadılar. Yine de bu iki ülke, adalet ve basın özgürlüğü yolunda belli ölçüde yol almayı başardı.”

2022 Basın Özgürlüğü Endeksine göre İngiltere 24’ncü sırada yer aldı:

“İki yıllık prosedür sürecinin ardından Wikileaks kurucusu Julian Assange‘ın ABD’ye (42) iadesinin önünü açması dikkat çekti. Bu süreçte RSF, gazeteci olmamakla birlikte gazeteciliğe katkıda bulunan Assange’ın iadesine -bu tür katkılar adına kötü bir ilk örnek oluşturmaması için- karşı çıktı.”

Almanya 16, Fransa 26, İtalya 58’nci sırada yer aldılar. Bu ülkelerde Covid karşıtı önlemlerin protesto edildiği eylemler sırasında gazetecilerin artış gösteren saldırı ve tehditlerin hedefi olduğu belirtildi.

Ukrayna’daki savaş yüzünden hayatını kaybeden gazeteciler

RSF Endeksine göre Ukrayna‘yı işgal eden Rusya 155’nci sırada, Ukrayna ise 106’ncı sırasında yer alıyor.

Rusya’nın Ukrayna’da propagandayla başlattığı ve halen sürdürdüğü savaşın, bir insanlık dramına yol açtığını ve bölgede basın özgürlüğü üzerinde yıkıcı etkiler yarattığını belirten RSF, 24 Şubat 2022’de başlayan saldırının ilk ayında, beş gazeteci ve medya çalışanının, açılan ateş sonucu hayatlarını kaybettiğini hatırlattı.

ABD’de kutuplaşma medya yüzünden şiddetlendi

ABD endeksin 42’nci sırasında yer alıyor. RSF, medyada kutuplaşmanın, Joe Biden‘in başkan seçildiği dönemde sosyal bölünmeleri görünür kılındığı tespitine yer verdi.
Sosyal ve politik gerginliğin yayılımının, endeksin 26’ncı sırasında yer alan Fransa’da sosyal medya ve yeni fikir medyasında hızlandığına dikkat çekildi.

Ortadoğu’da medya özgürlüğünden yoksunluk” olduğunu vurgulayan RSF, bu durumun Arap ülkeleri arasındaki çatışmalar üzerinde de olumsuz etki göstermeye devam ettiğini belirtti.

İklim değişikliğine karşı yeşil çatılar

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) 2. Çalışma Grubu’nun 28 Şubat 2022’de yayımlanan “İklim Değişikliği: Etkiler, Uyum ve Etkilenebilirlik” ve 3. Çalışma Grubu’nun 4 Nisan 2022’de yayımlanan “İklim Değişikliği Savaşımı” konulu yeni raporları ve pek çok çalışma, kentlerin iklim değişikliğinin ön saflarında yer aldığını ve önümüzdeki on yıllarda afetsel sonuçlarla karşılaşabileceklerini ortaya koyuyor (IPCC, 2022a, 2022b) [1] [2]. Bu kapsamda, Birleşmiş Milletler şehir yöneticilerini uzun zamandır sürdürülebilir kentsel gelişme ve iklim direngen (iklim değişikliğinin etkilerine karşı dirençli) altyapıyı teşvik etmeye ve sıfır salımı sürdürmeye çağırıyor.

Kendilerine özgü ciddi toplumsal, sosyal, ekonomik, çevresel ve güvenlik vb. sorunlarına ve yetersizliklerine karşın, günümüzde şehirler insan toplumunun en dinamik yaşam alanlarıdır ve küresel nüfusun çoğunluğunu barındırmaktadır. Şehirler ülke ve dünya ekonomilerine güç veriyor ve insan yaratıcılığını olanaklı kılıyorlar. Ancak durağan yasa ve yönetmeliklerle birleşen kentsel gelişimin yüksek hızı, şehirleri genellikle aşırı kalabalık, aşırı derecede kirli ve çeşitli çevresel ve iklimsel felaketlere karşı savunmasız bırakıyor.

Henüz tam olarak ne kadar ‘işe yaradığı’ bilinmemekle birlikte, son yıllarda, şehirleri daha sürdürülebilir ve iklim direngen hale getirmek için küresel bir hareket ortaya çıktı. Şehirler daha fazla park ve yeşil alan oluşturuyor, araçlara ve diğer kirlilik biçimlerine sınırlar koyuyor ve binalar için enerji verimliliği önlemleri alıyor. Bu kapsamda, ötekilerin yanı sıra, kentlerde geniş alanları kaplayan bina (bireysel konutlar, apartmanlar, gökdelenler, AVM’ler, kamu ve yerel yönetim binaları, organize sanayiler, vb.) çatılarının öne çıktığını görüyor ve okuyoruz.

Geleneksel bina çatıları ve geniş beton ya da asfalt yüzeyler, yalnızca şehir planlamasında hayal gücü eksikliğini yansıtmakla kalmaz, aynı zamanda şehirler için bir dizi sorun yaratır. Bu kapsamda, iklim direngen sürdürülebilir bir kentsel gelişme için, küçük ölçekli yenilenebilir enerji üretimine, yağmur suyu hasadına, bitkilendirmeye (yeşillendirmeye) ve sınırlı da olsa ürün yetiştirmeye uygun çatılar inşa etmek gerekiyor.

Bu makalede, sıcak hava dalgalarıyla (kısaca sıcak dalga ya da ısı dalgası) savaşmaktan sel baskınlarını durdurmaya kadar değişen geniş bir düzlemde, yeşil çatıların şehirleri iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinden korumasının başlıca yollarının kısa bir bireşimini yapmayı amaçlıyorum.

Yeşil Çatı nedir?

Kısaca, yeşil çatı, düz ya da hafif eğimli bir çatının üstüne yerleştirilen bir su yalıtım sistemiyle birlikte dikilen bir bitki örtüsü katmanıdır.

Yeşil çatılar, bitkisel ya da ekolojik çatı olarak da bilinir. Kapsamlı, yoğun ve yarı yoğun olmak üzere üç ana gruba ayrılırlar. Bunların kesin tanımları olmamakla birlikte, geniş bir yeşil çatı, mütevazı bir çatı yükü, sınırlı bitki çeşitliliği, minimum sulama gereksinimleri ile sığ bir büyüme ortamına (yaklaşık 15 cm ya da daha sığ) sahiptir.

Yoğun yeşil çatı örneği.

Yoğun yeşil çatılar, küçük ağaçlar ya da çalı formasyonları da dahil olmak üzere daha çeşitli bir bitki seçimini destekleyebilen daha fazla toprağa ve daha derin bir yetiştirme ortamına (yaklaşık 30 cm) sahiptir. Bu nedenle, daha önemli yapısal yüklere sahiptirler ve daha sık bakım ve sulamaya gereksinim duyarlar. Yarı yoğun yeşil çatılar her iki tipin özelliklerini de içerir.

Herhangi bir yeşil çatının uygun derinliği, çatı yapısına, seçilen bitkilere, yağış rejimine (mevsimsellik, yıllık yağış tutarı, vb.) kuvvetli ya da sağanak yağmur suyu performans gereksinimlerine bağlıdır. Gerçekte her üç çatı tipi de normal çatılarda bulunmayan özel çatı kaplama malzemeleri katmanları gerektirir. Yeşil bir çatının temel anatomisi, bitki örtüsü, yetiştirme ortamı, filtre membranı, drenaj katmanı, su geçirmez/kök dağıtıcı katman, üstteki bitkiler için çatı kaplama membranı (çoğunlukla suyun sızmasını önleyen yapay malzemeden oluşan katman), ısı yalıtımı, buhar(laşma) kontrol katmanı ve yapısal çatı desteğinden oluşur. Bu katmanların her biri, bitkileri canlı tutmak ve altındaki yapıyı korumak için belirli bir işlevi yerine getirir.

Geleneksel çatı ve yeşil çatı arasındaki su akışı ve Güneş ışınımının karşılaştırma şeması. Kaynak: BCIT

Gerçekte, çatı alanları büyük ölçüde boşa harcanıyor ve ne zaman bir bina inşa etseniz ve o alanı verimli kullanmazsanız, toplum ve bina sahibi birçok şeyi kaybediyor. Ayrıca yağmur ve karı dışarıda tutan geleneksel bir çatı yaptığımızda hepimiz kaybederiz. Neden? Çünkü; yağmur suyu çatı sisteminden akacak ve sele katkıda bulunacaktır. Dahası bu çatılar, özellikle bulutsuz ve kuru yaz mevsiminde fizikteki siyah cisim gibi davranır, daha fazla yüksek enerjili kısa dalga boylu Güneş ışınımı emerek daha fazla ısınır ve gece uzun dalga boylu enerji (kızılötesi ışınım) yayarak tüm şehri ısıtır. Çöl gibiler. Estetik değerleri yoktur ve biyolojik çeşitliliğe katkıda bulunmazlar.

Yeşil çatıların başlıca çevresel işlev ve yararları

Yeşil çatılarsa insancıl ve sürdürülebilir kentsel planlamanın yeni bir sınırını temsil ediyor. Birçok şehir için ufukta beliren iklim değişikliği riskleri ile bunların uygulanması zorunlu hale geldi ve birçok şehir yeni binalara gereksinim duyuyor [3]. 

Fotoğraf: José Hevia

İşte yeşil çatıların altı çevresel işlevi ve yararları:

  1. Kentin havasını soğuturlar
  2. Enerji ve sağlık bakım maliyetlerini azaltırlar
  3. Kentsel selleri ve bağlantı felaketleri önlerler
  4. Suyu filtre ederler 
  5. Gıda güvenliğini geliştirirler
  6. İnsanlar arasında sosyal uyum ve savunuculuğu sağlarlar

Kentin havasını soğutur

Şehirler, onları çevreleyen kırsal alanlardan daha sıcaktır. Asfalt yollar ve beton binalar Güneş ışığını emdikten sonra ısı enerjisi yayar; araç egzozları ve klimalar ek ısı üretir. Buna “kentsel ısı adası etkisi” denir ve bu etki şehir merkezlerini komşu kırsal ya da yarı kırsal alanlardan birkaç derece daha sıcak yapabilir.

İklim değişikliği şiddetlendikçe daha yaygın hale gelen sıcak dalgaları sırasında, kentsel ısı adası etkisi ölümcül sonuçlara yol açabilir. Aslında, Dünya’nın büyük kentlerinin çoğunda, örneğin yalnızca ABD‘de yüz binlerce insanın önümüzdeki on yıllarda mega ısı dalgalarında ölmesi bekleniyor.

Oysaki yeşil çatılar bu felaketi ya da afetsel etkiyi azaltabilir; şehirleri iklime daha dayanıklı – direngen hale getirebilir ve sıcak dalgaları riski en yüksek olan insanları koruyabilir. Bunu, koyu renkli yüzeyleri Güneş ışığını emmek yerine yansıtan parlak bitki örtüsü ile değiştirerek yaparlar. 

Bitkiler ayrıca, atmosfere nem saldıklarında, şehirleri daha da soğutan evapotranspirasyon (buharlaşma-terleme) adı verilen bir süreçten geçerler.

Yeşil çatılara erişimi olan insanlar için bitkiler güneşli günlerde gölgeli bir rahatlama da sağlayabilir. 

Şehirlerin atmosferi soğutmak için çatıları optimize etmesinin bir başka yolu da onları beyaza boyamak ya da güneş ışığını yansıtabilecek bir örtü uygulamaktır.

Fotoğraf: LandDesign’ın Washington, DC bölgesi genel merkezi.

Enerji ve sağlık bakım maliyetlerini azaltır

Yeşil çatıların serinletici etkileri de insanları paradan tasarruf ettirebilir. Yaz aylarında yeşil çatılar tüm binaları serinletir, bu da klima ihtiyacını azaltır. Yeşil çatılar yalıtımı iyileştirdiği için, soğuk aylarda binalarda ısı tutulmasını da artırabilir. Sonuç olarak yeşil çatılar bir bina için enerji maliyetlerini önemli ölçüde azaltabilir. Binalar ayrıca bir şehrin sera gazı salımlarının çoğunluğundan sorumludur. Şehirler binalarda enerji kullanımını azaltarak, atmosfere daha az karbondioksit, metan gibi sera gazlarını ve diğer kirleticileri salarak karbon ayak izini azaltabilir.

Kentsel selleri önler

Şehirler muhteşem mühendislik özelliklerine sahiptir, ancak bazen onların sorunsuz çalışmasına yardımcı olan sistemlerin dezavantajları da vardır. Kuvvetli yağışlar, özellikle şiddetli sağanak ve gök gürültülü sağanak yağış fırtınaları sırasında şehirler sel baskınını önlemek için drenaj sistemlerine güvenir; ancak şiddetli yağış fırtınaları ve sağanaklar kanalizasyonları ve boru hatlarını tıkayarak sokakların su altında kalmasına neden olabilir. Bunda şehirlerin doğal jeomorfolojisinin (doğal yeryüzü şekillerinin, akarsu vadi ve kanallarının, sekilerin, kıyı kumullarının, plajların, vb.) ve doğal hidrografik özelliklerin (doğal drenajın, akarsu ağının ve su yapılarının, göllerin, sulak alanların, vb.) zaman içinde bozulmuş hatta tümüyle değiştirilmiş olmasının da önemli katkısı vardır.

Basitçe su döken geleneksel çatıların aksine, yeşil çatılar suyu emebilir ve bu da kentin drenaj sistemleri üzerindeki yükün bir kısmını ortadan kaldırır. Bitkilerin gelişmek için suya gereksinimi vardır ve yeşil çatılar, fırtınalar sırasında suyu güvenli bir şekilde tutan bir nem emme katmanına sahiptir.

Fotoğraf: Chicago Belediye Binası Yeşil Çatı

Suyu süzer

Kirlilik, drenaj sistemleriyle ilgili başka bir sorundur. Bir şehre yağmur yağdığında, su kirletici maddelerle doyar. Bu kirleticiler daha sonra yeraltı boru ağlarıyla nehirlere ve göllere taşınır; bu da yeraltı ve yerüstü içme suyu kaynaklarının kirlenmesine neden olabilir. Yeşil çatılardaki bitkilerse, yağmur suyunu filtreleyerek zararlı toksinleri uzaklaştırır ve içme suyunun kirlenme riskini azaltır.

Bitki, yetiştirme ortamı, filtreleme, drenaj ve su tutma sistemleri, kök bariyeri gibi yeşil çatı katmanlarının dizilimi. Kaynak: Gardenista

Gıda güvenliğini geliştirir

Hala görece yeni bir alan olmasına karşın, çatı çiftçiliği giderek daha popüler hale geliyor. Çatı çiftliklerini uygulamak, standart az bakım gerektiren yeşil çatılardan daha zordur, ancak birçok yararı vardır. Çatı çiftlikleri, sürekli bir ürün arzı sağlayarak bir şehrin gıda güvenliğini destekleyebilir. Ayrıca topluluk üyelerinin diyetlerini çeşitlendirerek yiyecek yetersizliğinde ve -bugünlerde olduğu gibi- yüksek gıda fiyatlarında insanların beslenme düzeylerini iyileştirebilirler ve gıda güvencelerini sağlayabilir.

Son olarak çatı çiftlikleri, gıda üretim sisteminde büyük sera gazı salımları oluşturan iki adım olan, bölgeler ve ülkeler arasında ya da uluslararası olarak taşınmaları ve soğutulmaları gerekmediğinden tükettiğimiz gıdaların karbon ve ekolojik ayak izini azaltır.

Sosyal uyum ve savunuculuğu sağlarlar

Yeşil çatılar, başka türlü bitki örtüsüne erişimi olmayan şehir sakinleri için hoş bir rahatlama sağlar. Yeşilliklere yakın olmanın stresi azaltmaktan hafızayı ve sağlığı geliştirmeye kadar sayısız psikolojik ve fizyolojik yararı vardır. Yeşil çatılar aynı zamanda insanları çatılarında sosyalleşmeye teşvik etmektedir. Bunun özellikle iki yararından söz edebiliriz: İlk olarak, komşuların birbirini tanımasını sağlar; ikinci olarak, aşırı hava olayları sırasında insanların dayanışma içinde olmalarını ve birbirlerine yardım etmelerini kolaylaştırabilir.

Biyoçeşitlilikteki artış aynı zamanda doğa için daha derin bir ilgi ya da sevgiyi; buysa insanları çevre savunucuları olmaya teşvik edebilir. Örneğin İstanbul ya da İzmir çevresindeki kırsal ya da yarı kentsel alanlarda kurulu birçok hayvansal ya da bitkisel üretim (tahıllar, baklagiller, sebze, meyve, yumurta, vb.) çiftliği, insanlara sürdürülebilir tarımsal üretimin, gıda güvenliğinin ve gıda güvencesinin önemini yakından gösterirken; arı kovanları ya da arı çiftlikleri, ülkede ve dünyanın birçok ülkesindeki arıların ve arıcılığın sorunlarını ve yaban yaşamını örneğin meyve ağaçlarını polenlemede oynadıkları önemli rolü hatırlatabilir.

İstanbul Kadıköy’den Bir İyi Uygulama Örneği!

Yeşil Gazete’de yayımlanan yeni bir habere göre, Kadıköy Belediyesi, bir pilot proje olarak başlattıkları yağmur suyu hasadı projesiyle bugüne kadar 740 ton su tasarrufu yapmayı başarmış [4].

Kayışdağı’nda yağmur suyuyla temizlik yapan bir araç.

Proje aracılığıyla, ilçenin cadde ve sokakların temizliğinde kullanılan suyun yüzde 50’si yağmurdan elde edilmiş. Belediye birimlerindeki pilot uygulamayla da sifon suyu ve bahçe sulamada yağmur suyu kullanılmış. Gelecek için umut veren bu habere göre, kuraklık ve susuzlukla savaşım için, yağmur suyu ve gri suların yeniden kullanımına yönelik Kadıköy Belediyesi Plan ve Proje Müdürlüğü tarafından Belediye Meclisi’ne sunulan teklif, 5 Şubat 2021 tarihinde oybirliği ile kabul edilmiş; plan notu İBB Meclisi’nce Şubat 2022’de onaylanmış. Bu düzenleme ile ilçede 400 metrekare ve daha büyük parsellerde yeni yapılacak tüm binalarda, yağmur suları toplama tanklarında biriktirilecek. Ayrıca biriktirilen yağmur sularının bahçe sulama, sifonlarda ve benzeri işlerde kullanımı da zorunlu hale getirilecek [4]. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının yönetmeliği, iki bin metrekare ve üzerindeki parsellerde yağmur suyunun depolanmasını zorunlu kılıyor.

Abdullah Öğücü Kız Öğrenci Yurdu yağmur suyu deposu.

Ayrıca, Belediyenin başka bir başarılı çalışmasında [4], Kozyatağı’nda bulunan Abdullah Öğücü Kız Öğrenci Yurdu’na kurulan yağmur suyu hasat sistemiyle çatıdan alınan yağmur suyu depolarda biriktirilerek yeniden odalardaki rezervuarlara verilmiş ve bu uygulama sonucunda, 200 ton yağmur suyu kullanılarak içilebilir kalitede suyun kanalizasyona gitmesi de önlenmiş.

Kaynaklar

IPCC. 2022a. Summary for Policymakers. In: Climate Change 2022: Impacts, Adaptation and Vulnerability. Contribution of Working Group II to the Sixth Assessment Report of the Intergovernmental Panel on Climate Change [Hans-O. Pörtner, et al., (Drafting Authors:)]. Cambridge University Press. In Press.

IPCC. 2022b. Summary for Policymakers. In: Climate Change 2022: Mitigation of Climate Change. Contribution of Working Group III to the Sixth Assessment Report of the Intergovernmental Panel on Climate Change [Skea et al., (Drafting Authors:)]. Cambridge University Press. In Press.

Fennovoima, Rosatom ile anlaşmasını feshetti: Hanhikivi nükleer santrali inşaatı durduruldu

Finlandiya‘da nükleer enerji şirketi Fennovoima, Rosatom ile yaptığı Hanhikivi 1 Nükleer Enerji Santrali anlaşmasını oluşan gecikmeler nedeniyle ve Rosatom’un alt yüklenicisi RAOS Project’in Hanhikivi 1 projesini gerçekleştiremeyeceği gerekçesiyle sona erdirdiğini açıkladı.

Üreticinin her zamanki gecikmelerinin geçtiğimiz yıllarda iyice artmaya başladığını belirten Fennovoima’ya göre RAOS Project, Ukrayna’daki savaşın getirdiği riskleri yönetmeyi başaramıyordu.

Santral anlaşmasının sona ermesi, RAOS Project ile olan işbirliğinin an itibariyle sona erdiği anlamına geliyor. Fennovoima’nın basın açıklamasına göre, tasarım süreçleri ve RAOS Project’in Hanhikivi 1 şantiyesindeki işleri tamamen durdurulacak.

Fennovoima Yönetim Kurulu Başkanı Esa Härmälä, feshetme kararının kolay alınmadığını söyledi:

“Böyle büyük bir projede önemli karmaşıklıklar vardır ve kararlar ancak kapsamlı değerlendirmelerden sonra alınır. Olumsuz etkileri tamamen kabul ediyoruz ve bunları azaltmak için elimizden gelenin en iyisini yapıyoruz.”

Fennovoima, gerçekleştireceği basın toplantısında kararını detaylandıracak ve gazetecilerin sorularını yanıtlayacak.

 

Karadağ’ın yeni başbakanı Yeşiller’den: Dritan Abazovic’in vaatleri neler?

Karadağ‘da 28 Nisan’da onaylanan yeni kabinenin Başbakanı, Avrupa Yeşilleri‘nin üye partisi URA’nın başkanı Dritan Abazovićoldu.

Hem Avrupa hem de Sırp yanlısı ılımlı partilerden oluşan yeni hükümet, Karadağ parlamentosunda toplam 81 milletvekilinden 45’inin oyunu aldı.

Yeni kabinenin temel vaatleri, Avrupa Birliği (AB) entegrasyonunu hızlandırma ve ülkedeki derin siyasi bölünmeyi düzeltmek üzerine kurulu. Batı yanlısı hükümetin seçilmesi, ABD ve AB‘nin Ukrayna’daki savaşın ortasında, Rusya’nın da güçlü olmak istediği Balkan bölgesinde istikrarı koruma çabalarına bir destek olarak görülüyor.

Abazović, parlamentoya verdiği demeçte, “Ben büyük bir iyimserim ve Karadağ’ımızın parlak geleceğine inanıyorum. Karadağ’ın Avrupa Birliği’nin bir sonraki üyesi olması için hepimiz çaba göstermeliyiz. Ve çok beklememeliyiz” dedi.

2006’da Sırbistan‘dan ayrılarak bağımsızlığını ilan etmesinden bu yana Moskova’nın etkisinden uzaklaşarak 2017’de NATO‘ya katılan 620 bin nüfuslu ülke, Batı yanlısı politikaları destekleyen gruplar ile Sırbistan ve Rusya ile daha yakın ilişkiler kurmak isteyenler arasında bölünmüş durumda.

Abazović’in azınlık kabinesi,  2020 oylamasına kadar 30 yıl boyunca Karadağ’ı yöneten Cumhurbaşkanı Milo Đukanović‘in muhalefetteki DPS partisi tarafından da destekleniyor.

Yeşil vaatler

Avrupa Yeşilleri (European Greens), Abazovic’in zaferini “Karadağ’dan inanılmaz Yeşil haber!” başlığıyla duyurdu:

“Üye partimiz URA‘dan Dritan Abazoviç artık yeni başbakan.Yeşil Dalga Balkanlar‘da ilerleme kaydediyor.  kendini yeşil değerler ve siyasi istikrar için savaşmaya adamış, AB yanlısı, yolsuzlukla mücadele eden yeni hükümetle Karadağ halkı için açılan bu dönemi sabırsızlıkla bekliyoruz.”

Hükümetin programını sunan Abazoviç, programın hukukun üstünlüğü ve ekonomik kalkınmaya dayanacağını; sürdürülebilir yatırımlar, AB entegrasyonu, çevre koruma ve yolsuzlukla mücadelenin de kilit eylem alanları olacağını söyledi.

Abazović konuşmasında, turizm ve enerjiyi ekonomik kalkınma için öncelikli sektörler olarak sıraladı ve ekolojik bir devlet fikrini desteklemeye devam edeceğine söz verdi.

Ana Novaković Đurović Ekoloji, Planlama ve Şehircilik Bakanı oldu. Novaković Đurović, yakın zamana kadar Sivil Toplum Örgütlerini Geliştirme Merkezi’nden (CRNVO) sorumluydu ve uzun yıllardır sivil aktivizm yürüten bir isim. Başkent Podgorica’daki Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun olan ve uluslararası kamu hukuku alanında yüksek lisans eğitimi alan Novaković Đurović, AB tarafından finanse edilen projelerin yönetiminde de deneyimli.

Bölgesel Kalkınmadan Sorumlu Başbakan Yardımcısı ve Sermaye Yatırımları Bakanı Ervin Ibrahimović enerji sektöründen sorumlu olacak. Muhafazakar Boşnak Partisi’nin başkanı Ervin Ibrahimović, Sırbistan’daki Belgrad Üniversitesi Teknoloji ve Metalurji Fakültesi’nden yüksek lisans derecesine sahip.

En büyük potansiyele sahip olan turizmin yanı sıra enerji sektörü, tarım, ulaşım, imalat sanayi ve bilgi teknolojileri sektörlerinde projeler geliştirmeye odaklanacağız. Hükümet, insan sermayesi potansiyelini, yenilikleri ve yeşil ekonomiyi güçlendirmeye yardımcı olmak için harekete geçecek.

Fosil yakıtlardan temiz enerji üretimini ilerletme çabalarıyla, enerji verimliliğinin artırılması ve yenilenebilir enerji kapasitesinin (güneş, hibrit, rüzgar) güçlendirilmesi gibi alanlarda projelerin uygulanmasının iyileştirilmesine özel olarak odaklanacağız.

Karadağ’ın yeni lideri ayrıca, ülkenin az gelişmiş kuzey bölgesinde turizme sürdürülebilir bir şekilde yatırım yapma ve aynı zamanda çevreyi koruma sözü verdi. Önceliklerden birinin Ulcinj Salina tuz düzlüklerinde çok sayıda türün yaşam alanını kurtarmak olduğunun altını çizdi.

Dönüşüm planı olmadığı ortaya çıkan Niğde Kale Mahallesi yıkımının ihalesi de iptal edildi

AKP‘li Niğde Belediyesi‘nin tarihi Kale Mahallesi‘nin yıkımı için açtığı ihale, Aksaray İdare Mahkemesi tarafından “hukuka aykırı” bulunarak iptal edildi.

Danıştay 6. Dairesi de, yıkıma dayanak olarak gösterilen Cumhurbaşkanı kararnamesinin yürütmesini durdurmuştu.

Fakat daha açılan davaların sonuçları beklenmeden acele başlatılan yıkımlar sonucu tarihi Niğde Kalesi ve çevresindeki yaklaşık 70 ev, artık yok.

Danıştay kararı sonrasında, mahalledeki evlerin yıkılması için Niğde Belediyesi’nin gerçekleştirdiği yıkım çalışması ihalesi, Aksaray İdare Mahkemesi tarafından şu gerekçe ile iptal edildi:

“Gelinen aşamada ihalenin temelini oluşturan ve yenileme projesi kapsamına alınan acele kamulaştırma kararının yürütmesinin durdurulması karşısında, söz konusu alanların enkaz karşılığı yıkımı ihalesine çıkılmasında ve ilan edilmesinde hukuken olanak bulunmadığından dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.”

İlgili haber: Yargı süreci devam eden tarihi Niğde Kalesi yıkılıyor: Niğde Belediyesi suç işliyor

Belediye yerli ve milli kültürü yok etti

Davaları açan Niğde Kale Mahallesi sakinlerinin avukatı İsmail Hakkı Atal, kararı şu sözlerle duyurdu:

AKP’li Niğde Belediyesi yerli ve milli kültürü yok etti. Selçuklu ve Osmanlı mimarisi Niğde Kale Mahallesi yıkımı, Aksaray İdare Mahkemesi tarafından hukuka aykırı bulundu.

Ne olmuştu?

AKP’ye ait Niğde Belediyesi, TOKİ ortaklığıyla 2021’de “Kale ve Çevresi Koruma ve Yenileme Projesi“ni duyurmuş, Ocak 2021’de acele kamulaştırmaya ilişkin Cumhurbaşkanı kararıyla proje hızlandırılmıştı.

Yerinden edilmeye zorlanan mahalle sakinleri, yıkıma izin veren Cumhurbaşkanı kararının ve ihalenin iptali için Danıştay‘a ve Aksaray İdare Mahkemesi’nde dava açmış, Belediye, henüz Danıştay kararını vermeden yıkıma başlamıştı.

Belediye’den üç defa planlarını talep eden Danıştay 6. Dairesi, Kale Mahallesi’ndeki yıkımın, kentsel dönüşüm planı hazırlanmadan, hukuksuz bir şekilde yürütüldüğüne hükmetmiş, Cumhurbaşkanlığı’nın acele kamulaştırma kararının kamu yararı olmadan alındığına karar vermiş ve söz konusu kararın yürütmesini durdurmuştu.

Üçüncü derece sit alanı olan taş evler ve Selçuklular tarafından inşa edilen Niğde Kalesi‘nin yıkımı için Belediye’nin açtığı ihale de, 30 Nisan’da Aksaray İdare Mahkemesi tarafından hukuksuz bulunarak iptal edildi.

Adıyaman’da selin bilançosu: 40 araç sular altında kaldı, 1891 konutu su bastı

Adıyaman‘da dün öğleden sonra başlayan ve aralıklarla devam eden sağanak yağmur saatler içinde sele dönüştü.

Adıyaman Belediye Başkanı Süleyman Kılınç, son yılların en yoğun yağışını dakikalar içerisinde aldıklarını söyledi.

Yağmur nedeniyle kentte 1891 ev ve işyerini su bastı.  kentteki yollar göle döndü, trafik kilitlendi.

Kapcami Mahallesi‘nde yağmur suları Mimar Sinan Ortaokulu’nun bahçesine doldu. Bahçedeki onlarca araç yağmur suları nedeniyle zarar gördü. Okulda mahsur kalan iki kişi itfaiye ekipleri tarafından kurtarıldı. İtfaiye ve AFAD ekipleri, okul içerisinde biriken suyu, pompa vasıtasıyla büyük oranda boşalttı.

Adıyaman Valiliğinden yapılan yazılı açıklamada, herhangi bir can kaybı ve yaralanan olmamasının ‘en büyük teselli’ olduğu ifade edilerek şunlar kaydedildi:

“İl merkezindeki bir okulun bahçesinde park halinde bulunan 40 araç su altında kalmıştır. Belediye ve AFAD yağış sonrası müdahaleye başlamıştır. Yine şiddetli dolu yağışı ve akabinde etkili olan sağanak sonrası Besni ilçemize bağlı Cilboğaz köyünde köy içi yollar hasar alarak kilit parke taşları sökülmüştür.”

İlgili haber: BM uyardı: 2030’a kadar gün başına 1,5 afet düşecek

Bayramın ilk gününde can dostlarının mezarlarını ziyaret ettiler

Bursa’da Osmangazi Belediyesi tarafından Hamitler Mahallesi‘nde 2017 yılında kurulan Türkiye’nin ilk evcil hayvan mezarlığı, bayramın ilk gününde ziyaret edildi.

1200 kedi ve köpeğin bulunduğu mezarlıkta ziyaretçiler, ölen kedi ve köpeklerini anıp, kabirlerini temizledi.

Osmangazi Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Müdür Vekili Dilek Yosun, “Hayvansever dostlarımız müsait olduklarında, can dostlarını her zaman ziyaret edebilmektedir. Ziyarete gelenler, genellikle üzgün oluyorlar. Biz de elimizden geldiğince destek olmaya çalışıyoruz” dedi.

Avrupa‘nın en büyük Sahipsiz Hayvanlar Doğal Yaşam ve Tedavi Merkezi‘nin bulunduğu alana kurulan mezarlık, zamanla tamamen doldu.

Bayramda sevdiklerimizi arar gibi can dostlarımızı arıyoruz

Ziyarete gelenlerden Dilek Özsoy “Hayvansever arkadaşlarımızla birlikte evcil hayvan mezarlığını ziyarete geldik. “Buraya gelemeyen hayvansever arkadaşlarımızın acılarına ortak olduk ve bütün can dostlarımızı ziyaret ettik” diye konuştu.

 

İki yılın ardından 60 ülkeye kapılarını açan Yeni Zelanda’da aileler kavuştu

Yeni Zelanda‘nın iki yıldrı uyguladığı pandemi kısıtlamalarını gevşetmesiyle, yasak uygulanan 60 ülkeden aşılı kişilerin girişine izin verilmeye başlandı.

Bugün, üç hafta önce izin verilen Avusturalyalıların ardından ABD, Kanada, İngiltere, Japonya ve çok sayıda Avrupa ülkesi de dahil 50’den fazla ülkeden gelenler Yeni Zelanda’ya giriş yaptı.

Sabah erken saatlerde varan uçaklardan inenlerin çoğu ülkesine geri dönen Yeni Zelandalılar oldu. Sınırların kapatıldığı Mart 2020’den bu yana ıssızlaşan Yeni Zelanda’nın uluslararası havaalanlarındaki varış terminallerindeki kavuşma anları fotoğraflandı.

Bu 60 ülkenin dışında diğer tüm uluslararası ziyaretçilerin de ekim ayından itibaren ülkeye girmesine izin verilmesi planlanıyor.

Ülkenin turizm bakanı Stuart Nash, “İnsanlar uzun zamandır birbirlerini görmüyorlar, bu görüntüler gözleri dolduruyor” dedi.

Fotoğraf: Jed Bradley / AP

Covid-19 pandemisinden önce, ülkeyi her yıl 3 milyondan fazla turist ziyaret ediyor, turizm ülkenin dış gelirinin yüzde 20’sini ve genel ekonominin yüzde 5’inden fazlasını oluşturuyordu.

Çok sıkı bir şekilde ululsararası girişleri kısıtlayan Yeni Zelanda’nın 5 milyonluk nüfusunun yüzde 80’inden fazlasının aşılı olması, kısıtlamaların kademeli olarak hafifletilmesini kolaylaştırdı.

İzin verilen ülkelerden tam aşılı ziyaretçiler, negatif bir Covid-19 testiyle artık Yeni Zelanda’ya girebiliyor. Varışta yaptıkları hızlı testin negatif çıkması halinde karantina veya izolasyon zorunluluğu da bulunmuyor.

Fotoğraf: Jed Bradley / AP