Ana Sayfa Blog Sayfa 905

ODTÜ ve YTÜ konserleri iptal edildi

Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nde (ODTÜ), 34. ODTÜ Uluslararası Bahar Şenliği konserleri rektörlük tarafından iptal edildi. YTÜ’de 25 Mayıs ve 26 Mayıs tarihlerindeki konserlerin iptal edildiği duyuruldu. HDP’li Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları ise üst üste iptal edilen ve yasaklanan konserler için İçişleri Bakanı Süleyman Soylu‘nun yanıtlaması istemiyle Meclis’e soru önergesi verdi.

ODTÜ Rektörlüğü tarafından yapılan açıklamada, iptal gerekçesinin ‘Pençe-Kilit Operasyonu’nda hayatını kaybeden askerler’ olduğu belirtildi. Bu akşam Devrim Stadyumu’nda Gülinler, Tuğçe Şenoğul, Flört ve Gazapizm’in sahne alması planlanıyordu.

MÜYORBİR Yönetim Kurulu Başkanı, Sanatçı Burhan Şeşen, sosyal medya hesabından ODTÜ’de yapılması beklenen konserlerin rektörlük tarafından iptal edildiğini duyurdu.

Aynı şekilde Yıldız Teknik Üniversitesi’nde de 25 ve 26 Mayıs tarihlerindeki konserlerin iptal edildiği duyuruldu. 

Bazı öğrenciler kararın samimiyetsiz olduğunu belirtti:

https://twitter.com/lastcadet10/status/1529214148818927616

 

HDP’den iptal edilen konserlere ilişkin soru önergesi

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları ise üst üste iptal edilen ve yasaklanan konserler için İçişleri Bakanı Süleyman Soylu‘nun yanıtlaması istemiyle Meclis’e soru önergesi verdi.

bianet’in aktardığına göre, Hatimoğulları; iptal edilen Aynur Doğan, Metin Kahraman ve Kemal Kahraman, Apolas Lermi konserleri ile Amed Şehir Tiyatrosu‘nun ‘Don Kixot‘ oyununu Meclis gündemine taşıdı.

HDP Milletvekili Hatimoğlları, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya verdiği soru önergesinde şöyle dedi:

“Son günlerde konser ve müzik etkinliklerinin keyfi olarak yasaklandığı/iptal edildiği basına yansımaktadır. Kürt sanatçı Aynur Doğan’ın 20 Mayıs’ta Kocaeli Derince‘de vereceği açık hava konseri AKP’li Derince Belediyesi tarafından iptal edilmiş, Metin-Kemal Kahraman kardeşlerin 17 Mayıs’ta yapılması planlanan Muş konseri, Valilik tarafından yasaklanmıştı. Amed Şehir Tiyatrosu’nun oynayacağı ‘Don Kixot’ oyunu da iptal edilmişti.

Yunan sanatçı Matthaios Tsahouridis‘in Trabzon‘da vereceği konser de yasaklanmış, yasak üzerine Tsahouridis ile sahneyi paylaşacak olan Apolas Lermi yasağı protesto ederek sahneye çıkmamıştı. Ardından Apolas Lermi de Denizli konserinin Pamukkale Belediyesi, Bostancı konserinin ise organizasyon tarafından iptal edildiğini duyurdu.

Yine geçtiğimiz günlerde yaşanan konser iptalleri arasında; Bitlis Eren Üniversitesi‘nde yapılması planlanan Bahar Şenliği programında yer alan Stêrka Karwan müzik grubunun konserinin hiçbir gerekçe gösterilmeden iptal edilmesi ve Niyazi Koyuncu‘nun 25 Mayıs’ta vereceği konserin Pendik Belediyesi tarafından engellenmesi vardı. Koyuncu engellemeye ilişkin sosyal medya hesabından; ‘Pendik Halk Eğitim Merkezi’nin 25.05.2022 tarihinde Sahil Meydanı‘nda düzenleyeceği etkinlikte sahne almam Pendik Belediye Başkanlığı tarafından engellenmiştir. Belediye, iptal gerekçesi olarak kurumlarının ‘değer yargılarını ve görüşlerini’ paylaşmayan bir müzisyenin, Pendik Meydanları’nda konser yapmasına müsaade edilmeyeceğini sunmuştur’ ifadeleri ile açıklamıştır.”

Hatimoğulları önergesinde şu soruları yöneltti:

  1. Bahsi geçen konserlerin iptal edilme/yasaklanma gerekçeleri nedir? Bu iptal kararları Bakanlığınız talimatı ile mi alınmıştır?
  2. Başvuruları aylar öncesinde yapılan konserlere günler kala iptal edilmesi olağan mıdır?
  3. Valilikler ya da belediyeler tarafından benzer biçimde izin verilmeyen etkinlikler hangileridir?
  4. Bakanlığınızın Türkçe dışındaki dillerde yapılan sanatsal etkinliklerin yasaklanmasına dair genelgesi mi vardır?
  5. Pandemi kısıtlamalarının kaldırıldığı, sanatçıların turnelerine başladığı süreçte sanata ve sanatçıya destek olunması gerekiyorken gerekçesiz bir biçimde iptal kararları veren; valilikler ve belediyeler hakkında idari soruşturmalar başlatılacak mıdır?
  6. Her gün yeni konser ve etkinliklerin iptallerinin gündeme gelmesi konusunda Bakanlığınızca alınacak önlemler olacak mıdır?
  7. Kurumların sanatçıların etkinliklerini iptal etme gerekçesi olarak ‘değer yargıları ve görüşlerini paylaşmamasını’ göstermek alenen ayrıştırıcı ve ötekileştirici bir tutumdur. Yurttaşların ve sanatçıların bu tutuma maruz bırakılmasının önüne geçmek üzere tarafınızca adım atılacak mıdır?

Bir çekirgeler eksikti: Osmaniye’de tarım arazilerini çekirge bastı

Osmaniye‘nin Düziçi ilçesindeki ekili tarım arazilerinde çekirge istilası yaşanıyor. Bölgede ilk kez bu kadar yoğun olduğu belirtilen çekirgelerin salgına dönüşmesinden endişe ediliyor.

Çiftçiler, arazilerde popülasyonu birden artan çekirgeleri İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü’ne bildirdi. Tarım ve Orman Müdürü Fevzi Soner Çerçi, ziraat mühendisleri Yusuf Ziya Mart ve Mehmet Acembekiroğlu ile çekirgelerin yoğun olarak görüldüğü Yenifarsak köyündeki ekili tarım arazilerinde incelemelerde bulundu.

Manisa Caferbey’de çöp tesisi istemeyen vatandaşların duruşması görüldü: Mahkeme zaten karar vermiş

Manisa Büyükşehir Belediyesi tarafından Caferbey‘de yapılmak istenen çöp tesisine karşı yaşam alanlarını koruyan üç vatandaş hakkında açılan davanın ikinci duruşması bugün görüldü.  Caferbeyliler söz konusu çöp tesisine hem mera alanlarını etkileyeceği hem de sularını kirleteceği nedeniyle uzun bir süredir karşı çıkıyorlardı. Manisa Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılmak istenen çöp transfer merkeziyle ilgili olarak üç kişi hakkında yapılan hakaret ve tehdit suçlamasıyla dava açılmıştı. Davanın ikinci duruşması bugün görüldü.

Salihli Adliyesi’nde 9.00’da başlayan duruşmada köylülerin avukatı Yıldıray Çıvgın duruşması görülen davada verilecek ara kararın zaten önceden verildiğini ve bunun fark edilmesi üzerine reddi hakim talebinde bulunduklarını belirtti. 

‘Duruşmada alınması gereken kararlar zaten çok önceden verilmiş’

Çıvgın duruşma sonrası Adliye önünde yaptığı açıklamada, “[Hakim] duruşma sırasında, duruşma tutanağının altında normalde duruşmanın sonunda vermesi gereken ara kararları çok önceden verdi. Hazır halde tuttu. Özellikle ara kararların duruşma başlamadan hazır halde tutulması şu anlama gelmektedir: Duruşmanın yapılmasının, bizlerin ve köydeki vatandaşlarımızın, dosyada yargılanan sanıkların beyanlarının hakim gözünde  hiçbir önemi yok, hakim çoktan kafasında kararı kurmuş, vatandaşı yargılamaya çalışmış, çoktan cezayı vermiş. Bu nedenle davanın avukatları olarak hakimi reddetmek durumunda kaldık” dedi.

Ek olarak güvenlik tehdidi olmamasına rağmen güvenlik tedbirinin alınması sonrası reddi hakem talebinde bulunduklarını belirten Avukat Çıvgın, “Reddetmek istediğimiz için duruşmaya ara veren hakim ret kararını müzakere ederken yargılamanın bir tarafı olan Cumhuriyet Savcısı’nı duruşmada tutmuştu ve duruşmaya girerken de yine hakimin yanındaydı Cumhuriyet Savcısı. Bu durumda silahların eşitliği ilkesine aykırılık oluşmuştur. Bu davanın önceki duruşmasında davanın sonuna kadar siyasi bir dava olduğunu söylemiştim. Duruşmada yaşadıklarımızla bu söylemlerimizin ne kadar doğru olduğunu görüyoruz” açıklamasında bulundu. 

İlgili haber: Manisa Caferbey’de çöp tesisi istemeyen vatandaşlara dava açıldı

Köylüler Kasım 2021’de iş makinelerinin alana girişini engellemek için de günlerce nöbet tutmuşlardı:

‘Burada bir rant kapısı açılıyor’

Söz konusu tesisin faaliyetlerini gerçekleştiren şirketin suç duyurusuyla haklarında soruşturma açılan üç vatandaş yarın Salihli Adliyesi’nde hakim karşısına çıkacak. Uysal “Burada bir rant kapısı açılıyor. 2008’den beri bu mücadele devam ediyor. Kasım başında köylü yeniden harekete geçti” şeklinde konuşuyor. Vatandaşlar sosyal medyadan seslerini duyurmaya çalışıyorlar:

Sendika.org’un haberine göre; reddi hakim talebi reddedildi. Ret gerekçesi olarak savunma makamının davayı uzatma niyetinde olduğu belirtidi.

Ne olmuştu?

Vatandaşlar haklarında hakaret ve tehdit suçlamasıyla açılan davaya ilişkin olarak Salihli Çevre Derneği’nin Sekreteri Hakkı Uysal ise suçlamalara konu olan olayı şöyle anlattı:

“Çöp tesisinin yapılacağı yer, mera alanı ve aynı zamanda içme suyunun da bulunduğu bir yer. Caferbeyliler de ‘Manisa Büyükşehir Belediyesi nedeniyle hem meramız gitti hem de suyumuz atıklar nedeniyle kirlenecek’ diyerek tesise karşı çıktılar. Köylüler şirkete ait dozerlerin alana girmesini engellemeye çalıştılar. Bunun karşılığında üç vatandaş işlerini engelledikleri için şikayet edildi. Bunun sonucunda vatandaşlar hakkında soruşturma başlatıldı.”

30’uncu İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası’nın teması ‘Direniş’ oldu: Eşit değiliz, eşitleneceksiniz!

30. İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası’nın teması ‘Direniş’ oldu. Bu sene 30. kez gerçekleştirilecek olan Onur Haftası kapsamında LGBTİ+’lar ‘Direniş’ teması çevresinde çeşitli etkinliklerde ve sokaklarda bir araya gelecekler.

“Yıllardır süregelen ve her geçen gün artarak devam eden mücadelemizi hatırlıyor bu senenin onur haftasında yeniden bu tema ile birlikte buluşuyoruz: Direniş!” ifadeleriyle 30. İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası Komitesi tarafından duyurulan temanın seçilmesinin nedeni ise şöyle açıklandı:

“2013’te Taksim Gezi Parkı eylemleriyle birlikte Onur Haftası için hep birlikte ‘Direniş’ demiştik. Aradan yıllar geçmesine rağmen, gittikçe artan homofobi, transfobi, ace+fobi, bi+fobiye ve lubunyalığımıza dair her düşmanlığa karşı, erkek egemen devlet politikalarına, heteroseksizme ve şiddete karşı yeniden ‘Direniş’ demeye karar verdik…”

‘Binlerce kişiyle sokaklara dolup taştığımız yürüyüşlerimizi unutmuyoruz’                                     

“Tıpkı 1987’de Gezi Parkı merdivenlerinde açlık grevi yaparak harekete ilk kıvılcımlarını veren trans kadın seks işçilerinin direnişini hatırladığımız gibi yıllar içerisinde binlerce kişiyle sokaklara dolup taştığımız yürüyüşlerimizi unutmuyoruz. Bu sene bir kez daha ‘Direniş’ diyerek tüm direniş alanlarımızı yeniden hatırlıyoruz. Bugün Gezi Parkı için yargılanan ve iktidarın uygun gördüğü kurallara göre karar veren mahkemelerin hukuksuzca ağır hapis cezaları verdiği tüm direnişçileri selamlıyoruz. Gezi yargılanamaz!” denilen açıklamada şu 2015’ten bu yana yasaklanan etkinliklere vurgu yapıldı. Açıklamada şunlar aktarıldı:

‘İktidar tüm şiddetin sorumlusudur’

“2015’ten beri çeşitli bahaneler öne sürülerek etkinliklerimiz yasaklanıyor, yürüyüşlerimiz engelleniyor. Bir gecede çıkılan İstanbul Sözleşmesi’yle birçok nefretin kapılarını açan iktidar yaşadığımız tüm şiddetin sorumlusudur. Her sene olduğu gibi geçtiğimiz yıl 19.’su gerçekleşen Onur yürüyüşünde de yine şiddeti üreten kolluk kuvvetlerince gözaltına alınan arkadaşlarımızın davası sürüyor, var oluşlarımız sebebiyle Onur Yürüyüşü yargılanıyor. Tekrar ediyoruz: Onur Yürüyüşü yargılanamaz!

‘Eşit değiliz, eşitleneceksiniz!’

Eğitimden sağlığa, ulaşımdan barınmaya kadar her alanda direnişimiz, eşitlenme mücadelemiz sürüyor. Boğaziçi direnişinde BÜLGBTİ+’nin kapatılması, hormon erişimlerinin her geçen gün zorlaşması, toplu taşımalarda cinsiyetlendirilmiş kartlar yüzünden günbegün sorunlar yaşanması, ‘makbul’ ve ‘yakışır’ komşu olamayacağı gerekçeleriyle yerinden edilen ve ev bulamayan transların yaşadığı zorluklara karşı sesimizi yükseltiyoruz. Hızla kötüleşen ekonomide ve artan kurlar karşısında yükselen hormon ve ameliyat fiyatları, emek sömürüsü ve istihdam sorunlarıyla yine en çok zorlananlar arasında LGBTİ+’lar bulunuyor. Eşit yurttaşlık haklarımız için mücadelemizi sürdürüyoruz. Her alanda lubunyalar, translar eşitlenene kadar direniyoruz; haklarımızı rica etmiyor, istiyoruz!

Eşit değiliz, eşitleneceksiniz! Ayrımcılığa ve nefrete inat direnerek ve dayanışarak herkes için eşit bir dünyayı mümkün kılacağız!

Zamana bırakmıyoruz!”

Müze Gazhane’de Şenlik: Henüz vakit varken geleceğimiz için üret, paylaş

Gazhane Çevre Gönüllüleri, 26 yıldır sürdürdükleri kararlı mücadelelerinin ardından Kadıköy’de bulunan Müze Gazhane’de 28 Mayıs’ta yeniden Gazhane Şenliği düzenleyeceklerini duyurdu.

26 senelik bir mahalle örgütlülüğü olan Gazhane Çevre Gönüllüleri, halkın talepleri doğrultusunda kent hayatına kazandırılan Hasanpaşa Gazhanesi Enerji Müzesi ve Kültür Merkezi’nde dokuzuncu şenliklerini düzenleyecek.

2001-2009 tarihlerinde düzenlenen sekiz şenlikten sonra, Dokuzuncu Gazhane Şenliği’nde de sanatçıların, zanaatkarların ve toplulukların bir araya gelerek üretmesi ve paylaşmasının sağlandığı çeşitli buluşmaların gerçekleşmesi hedefleniyor.

Şenlik 28 Mayıs’ta saat 10.00’dan 23.00’a kadar sürecek. Şenliğe ilişkin yapılan duyuruda şu sözler yer alıyor:

“Yıllar önce Gazhane Çevre Gönüllüleri olarak ortak bir düş için bir araya gelmiştik. Başlangıçta amacımız Gazhane’yi halkın talepleri doğrultusunda kamunun kullanımına açmaktı. Bu amaçla komşularımızla birlikte yıllar boyunca kent üzerine çalışan düşün insanları, basın emekçileri, sanatçılar ve pek çok kültür insanı ile bir araya geldik, pek çok şenlik düzenledik. Kararlı mücadelemiz ve çabalarımızın sonucunda Hasanpaşa Gazhanesi bir kültür sanat mekânı olarak kent hayatına katıldı. Hasanpaşa’nın ve çevresinin soylulaştırılmadan güzel bir hikâyenin taşıyıcısı olması için yolculuğumuza devam etmekteyiz.

Kültüre ve toplumsal yaşama hâkim olan tüketim rüzgarına karşı; biz, birlikte üretebileceğimiz bir alan düşlemiştik. Şimdi mekânın etkinliklere açıldığını görüyor ve umutlanıyoruz. Bugün ve gelecekte, Gazhane’nin bir üretim mekânı olarak kendini sürekli yenileyen bir kamusal alan olması için çalışmakta kararlıyız.

Yıllarca coşku ile düzenlediğimiz şenliklerimize kaldığımız yerden devam ediyor, panayır renkleri ve cıvıltıları ile şenleniyoruz. Çok mutlu ve heyecanlıyız. Farklı alanlardan pek çok sanatçının, zanaatkârın ve topluluğun bir araya geleceği bu bahar gününde paylaşmak, üretmek ve sözümüzü söylemeye devam etmek için hepinizi şenliğimize bekliyoruz.

Diyoruz ki: Gazhane Şenliği #yeniden ‘Henüz Vakit Varken! Geleceğimiz İçin Katıl, Üret, Paylaş!..’”

Milas’ta zeytin ağacının hikayesi belgesel oldu

Avrupa Birliği (AB) coğrafi işaret tescilli zeytinyağıyla ünlü Muğla‘nın Milas ilçesinde zeytinciliğin tarihsel ve kültürel önemini, ekonomik potansiyelini ve kömürlü termik santraller ile kömür madenleri sebebiyle karşı karşıya olduğu tehlikeleri anlatan “Buna Rağmen Köyümüzde: Ölmez Ağacın Hikayesi” belgeseli çevrimiçi olarak yayınlandı.

Yönetmenliğini Selen Çatalyürekli’nin yaptığı belgeselin ilk gösterimi, geçen nisan ayında İklim İçin 350, Avrupa İklim Eylem Ağı (CAN Europe) ve Milas Kent Konseyi ortaklığında Milas’ta düzenlenen Yerel Ekonomi için Dönüşüm Fırsatı: Milas’ta Zeytincilik” raporunun tanıtımında gerçekleştirilmişti.

Belgesele Youtube’dan ulaşmak için tıklayın

Belgeselde Milas zeytinyağının AB’den coğrafi işaret alan Türkiye’den tek zeytinyağı olduğu vurgulanıyor ve bunun bölge ekonomisi için çok önemli bir fırsat olduğunun altı çiziliyor. Milas’ta yer alan kömürlü termik santrallerin yol açtığı kirlilik ve kömür madenlerinin sürekli genişlemesinin zeytinlikleri tahrip etmesi, termik santrallerin Milaslılar’da yol açtığı sağlık sorunları ve santral kirliliğinin ve maden genişlemelerinin köylülerin geçim kaynakları ve yaşam alanları üzerindeki etkileri belgeselde üzerinde durulan diğer konular.

‘Şirket, zeytinleri ben kesemiyorum, siz kesin dedi’

Zeytincilik 4000 yıldan beri Milas için önemli bir geçim kaynağı. Ancak Milas’ta yer alan termik santrallerin kömür ihtiyacını karşılamak için bölgedeki kömür yatakları zeytinlikleri yok ederek genişlemeye devam ediyor. Belgeselde İkizköylüler, zeytinlik alanları koruyan ve kamuoyunda “Zeytin Kanunu” olarak bilinen 1939 tarihli “Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkındaki Kanun”unu kömür şirketinin geçmişte delmek için köylüyü yanlış bilgilendirerek kesimi izne tabii olan zeytin ağaçlarını köylünün kendisine kestirdiklerini anlatıyor.

Muğla Sıtkı Kocaman Üniversitesi’nden Prof. Dr Ümmühan Gökovalı belgeselde, rapora atıfta bulunarak Yeniköy ve Kemerköy termik santrallerine sadece 2021 yılında verilen 260 milyon TL’lik kamu desteğinin zeytin sektörüne kaydırılması durumunda bu meblağın zeytine dayalı bir yerel ekonominin kurulmasında önemli bir rol oynayabileceğini anlatıyor.

Belgeselin yönetmeni Selen Çatalyürekli belgeseliyle ilgili şunları söyledi:

“5000 yıllık geçmişinde zeytin ağacı Milas için hep çok önemli olmuşken, sadece 20-30 sene faaliyette kalan kömürlü termik santraller için zeytinliklerin feda edilmek istenmesi akıl alır gibi değil. Milas, geçmişinden aldığı birikimle zeytin ağacının etrafında sağlıklı, çevre ve iklim dostu yeni bir gelecek kurabilir. Umarım bu belgesel bu konuda duyarlılığın oluşmasına bir katkı koyar”.

Dünyanın toplam güneş ve rüzgar üretimi kapasitesi yayımlandı

Global Energy Monitor bugün yenilenebilir enerjide küresel geçişi izlemek için iki yeni araç yayınladı: 10 megavat (MW) veya daha fazla rüzgar enerjisi kapasiteli santalleri kapsayan bir rüzgar enerjisi takipçisi ve 20 MW’lık şebeke ölçeğinde güneş enerjisi santrallerini kapsayan bir güneş enerjisi takipçisi.

Kamu, özel ve diğer kamuya açık verileri birleştiren iki takipçi, ülkelerin rüzgar ve güneş enerjisi inşa etme hızını ve kapsamını göstermek için proje düzeyinde veriler sağlıyor.

Küresel Rüzgar Enerjisi Takipçisi (Global Wind Power Tracker, GWPT), 144 ülkede 681.4 GW elektrik üreten işletmedeki 13.263 rüzgar santralini ve ilaveten 882.0 GW elektrik üretecek 5.235 olası projeyi listeliyor. İşletmedeki en fazla rüzgar projesi kapasitesine sahip ülkeler şunlar:

  1. Çin (261.2 GW)
  2. ABD (127.3 GW)
  3. Almanya (39.6 GW)
  4. İspanya (26.8 GW)
  5. Hindistan (23.7 GW)

Küresel Güneş Enerjisi Takipçisi de  (Global Solar Power Tracker, GSPT), 148 ülkede 298.7 GW üreten işletmedeki 5.190 güneş enerjisi projesini ve 474,9 GW üretecek ilave 3.551 olası projeyi de listelemiş durumda. Buna göre, şebeke ölçeğindeki güneş enerjisi, toplam küresel güneş enerjisi kapasitesinin yaklaşık %65’ini oluştururken, kalan %35’i konut ve ticari tesisler. İşletmedeki en fazla güneş enerjisi projesi kapasitesine sahip ülkelerse şöyle:

  1. Çin (103.3 GW)
  2. ABD (43.4 GW)
  3. Hindistan (29.0 GW)
  4. Vietnam (11.3 GW)
  5. Meksika (10.5 GW)

Türkiye rüzgarda 12’nci, güneşte 16’ıncı sırada

Verilere göre işletmedeki 10 MW ve üstü kapasiteye sahip en fazla rüzgar enerjisi santralına sahip ülkeler arasında Türkiye 12. sırada. (8.998 GW), 20 MW ve üstü güneş enerjisi kapasitesine sahip ülkeler arasında ise 16. sırada (1,777 MW) yer alıyor.

GEM‘in Küresel Rüzgar Enerjisi Takipçisi Proje Müdürü Ingrid Behrsin çalışmayla ilgili şunları söyledi:

 “Dünya çapında yerleşik güneş ve rüzgar santrallerinin tüm kapsamını yakalamak, enerji geçişine yönelik ilerlemeyi ölçmek için kritik önem taşıyor. Bunun gibi açık erişimli proje düzeyinde verilerle, ülkelerin kendi belirttikleri yenilenebilir enerji hedeflerine karşı nasıl bir performans sergilediklerini izlemek için artık çok daha güçlü bir konumdayız.”

Atatürk Havalimanı ihalesi yargıda: TMMOB yürütmeyi durdurmak için dava açtı

Millet Bahçesi yapılmak üzere iş makinelerinin girdiği Atatürk Havalimanı ihalesinde Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) yürütmeyi durdurma ve iptal istemiyle İstanbul Nöbetçi İdare Mahkemesi’ne dava açtı. 

Sözcü yazarı Çiğdem Toker, dava dilekçesinin üzerinde “İdarenin ilk savunması beklenmeksizin yürütmenin durdurulması taleplidir” ibaresinin bulunduğunu belirterek TMMOB’nin açtığı davada TOKİ’nin 29 Nisan’da pazarlık usulüyle yaptığı ihalenin imar planlarına aykırı olduğunun bildirildiğini kaleme aldı.  

İlgili haber: Atatürk Havalimanı yıkımına tepkiler sürüyor: Siz bu milletin servetini yıkarken kime danıştınız?

Davada imar planlarında havalimanı sahasının hala havalimanı olarak göründüğüne. Ve bunun değiştirilmediğine değinildi. 

Yürütmeyi durdurma koşulları

Yasaya göre; yürütmeyi durdurma kararı verilebilmesi için ‘idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararların doğması’ ve ‘idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması’ koşullarının bir arada bulunması gerekiyor. Toker yazısında şu ifadelere yer veriyor:

“Davaya konu olan işlem ‘uygulamakla etkisi tükenecek’ nitelikteyse savunma alınmadan da yürütmeyi durdurma kararı alınması hukuken mümkün.

İlgili haber: Atatürk Havalimanı tartışması da ara verilen yıkım da sürüyor

‘Kullanılamaz hale gelecek’

Mimarlar Odası dava dilekçesinde bu konuya mercek tutuyor: Atatürk Havalimanı’nın kamuoyu önünde gerçekleşen pist kırma kastedilerek bu yolla, kamu yatırımının kullanılamaz hale geleceği vurgulanıyor. Tam da bu nedenle idarenin savunmasının alınmadan yürütmenin durdurulması kararı verilmesi talep ediliyor.

İlgili haber: ‘Atatürk Havalimanı’na yapılmak istenen Millet Bahçesi ihalesi yine ‘Beşli’ye’

TOKİ’nin Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi ihalesinin mevzuata aykırı bir biçimde kamuya duyurulmadığının da altı çiziliyor dilekçede. Teknik verilerin bu sebeble detaylarıyla mahkemeye sunulmadığı kayda geçirilerek, ihaleye ilişkin dosyanın TOKİ tarafından mahkemeye sunulması isteniyor. 

TOKİ ihalesinin yasaya, kamu yararına şehircilik, planlama ilkelerine neden aykırı olduğu analiz edilirken şu ifadeye dikkat çekiyor:

İlgili haber: Atatürk Havalimanı tartışması da ara verilen yıkım da sürüyor: İmar kararı da yok

Kent bütünlüğü ve millet bahçesi

‘Atatürk Havalimanı sahası, yürürlükte bulunan imar planları uyarınca hâlâ havalimanı fonksiyonunu haizdir’. Bu tespite kanıt olarak da Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği esas alınarak hazırlanmış olan ‘Millet Bahçeleri Rehberi’ gösteriliyor. 2020 Mayıs tarihli Millet Bahçeleri Rehberi’nin 28. sayfasında şöyle deniliyor:

‘Millet Bahçesi yapımı öngörülen alanda ele alınması gereken bir diğer husus da alanın imar durumudur. Millet Bahçesi yapılması düşünülen alanın park, rekreasyon, mesire, ağaçlandırılacak alan gibi kullanımları içermesi, Millet Bahçesi kullanımına uygun hale getirilmesi, kent bütününde yeşil akslar oluşturması ve diğer alanlarla birlikte kent ekolojisini desteklemesi önemlidir. Bu doğrultuda Millet Bahçesi gösteriminde imar planında gerekli değişiklikler yapılmalıdır’.

Yazının tamamını okumak için tıklayın.

Çorlu tren katliamı davası 5 Ekim’e ertelendi: Aileler salonu terk etti

Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinin Sarılar Köyü yakınlarında 8 Temmuz 2018’de meydana gelen, yedisi çocuk 25 kişinin hayatını kaybettiği, 300’den fazla kişinin de yaralandığı tren kazasına ilişkin yargılamanın 10. duruşması bugün görüldü.

Duruşma öncesinde aileler, Çorlu Santral önünde bir araya geldi. Katliamda yakınlarını kaybedenlerin Çorlu Santral önünden, duruşmanın yapılacağı Çorlu Halk Eğitim Merkezi’ne yaptıkları yürüyüşe; CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, CHP Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun, CHP İzmir Milletvekili Murat Bakan ve CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ile Türkiye İşçi Partisi İstanbul Milletvekili Ahmet Şık destek verdi.

ANKA Haber Ajansı’nın aktardığına göre; aileler ve onlara destek veren siyasiler ile vatandaşlar, katliamda yaşamını yitirenlerin resimlerinin yer aldığı, “Adalet istiyoruz” yazılı pankartla davanın yapılacağı Çorlu Halk Eğitim Merkezi önüne kadar yürüdü.

Yürüyüş boyunca, “Hak, hukuk, adalet; kaza değil, cinayet”, “Çorlu’nun hesabı sorulacak” ve “Gün gelecek, devran dönecek. Katiller halka hesap verecek” sloganları atıldı. Yaşamını yitirenlerin ismi de okunarak “Burada” denildi.

‘Bu ülkede hak arama mücadelesinin bedelleri var’

Yürüyüşün ardından avukat Evren İşler, yaptığı açıklamada; “Bin 400 gündür adalet bekleyen, 14 aydır iddianame bekleyen aileler ile birlikte şimdi duruşma salonuna gireceğiz. Bu memlekette maalesef hak arama mücadelesinin bedelleri var. Bu bedelleri; aileler, avukatlar hep birlikte ödüyoruz. Ama biliyoruz ki bir gün katiller de kendi eylemlerinin bedellerini ödeyecekler” dedi.

Çorlu 1. Ağır Ceza Mahkemesi‘nce yapılan duruşmaya, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları (TCDD) 1’inci Bölge Müdürlüğü Halkalı 14’üncü Demiryolu Bakım Müdürlüğü’nde görevli Demiryolu Bakım Müdürü Turgut Kurt, Çerkezköy Yol Bakım Şefliği’nde görevli yol bakım ve onarım şefi Özkan Polat, hat bakım ve onarım memuru Celaleddin Çabuk ile TCDD bünyesinde çalışan ve mayıs ayındaki yıllık umumi muayene raporunda imzası bulunan köprüler şefi Çetin Yıldırım, müştekiler ve taraf avukatları katıldı.

Can Atalay’ın duruşmaya katılması talebine ret

Yoklamanın ardından söz alan bazı katılanlar ve avukat Evren İşler, duruşma öncesinde Gezi Parkı davası kapsamında hakkında 18 yıl hapis cezası verilerek tutuklanan avukat Can Atalay’ın duruşmaya katılması için dilekçe verdiklerini belirtti. İşler, dilekçeye cevap verilmesini talep etti. Mahkeme heyeti, Atalay’ın duruşmaya sevkine dair talebin reddine karar verdi.

‘Muhatabımız savcılıktır’

Kazada hayatını kaybeden Oğuz Arda Sel’in annesi Mısra Öz, duruşmadaki beyanında; “Biz bugün adalet, iddianame, gerçek bir sorgulama görmeye geldik. Muhatabımız savcılıktır. Biz adalet gelene kadar bu salonda durmayacağız, evrak dinlemeyeceğiz” dedi.

Müştekiler ve avukatlar, tren faciasının gerçek sorumlularına ilişkin iddianame hazırlanmamasını gerekçe göstererek duruşma salonunu terk etti. Kayıp yakınlarından Zehra Bilgin de elinde çocuğunun pantolonuyla gözyaşları içinde salonu terk etti.

Çorlu Cumhuriyet Başsavcılığı’na davanın akıbetinin ve son yapılan işlemin ne olduğunun sorulmasına, yargılamanın durdurulmasına yönelik taleplerinin reddine, yargılamanın taraf sayısının çokluğu nedeniyle yine Çorlu Halk Eğitim Merkezi’nde yapılması için gerekli kurumlara yazı yazılmasına karar verildi. Duruşma, 5 Ekim 2022’ye bırakıldı.

ABD’de son yılların en büyük silahlı saldırısında 19 ilkokul çocuğu katledildi

ABD’nin Teksas eyaleti Uvalde şehrinde bulunan Robb İlköğretim Okulu’ndaki silahlı saldırıda, 19 ilkokul çocuğu ve iki yetişkin öldürüldü. Ölen yetişkinlerden biri öğretmen, sayısı henüz netleşmeyen çocuklardan yaralılar da var.

İlkokul iki ila dördüncü sınıf arasındaki öğrencilerin yaz tatiline başlamaya hazırlandıkları okulda öğle saatlerinde ateş açan 18 yaşındaki saldırganın da olay yerinde öldüğü, okula ağır şekilde silahlanarak tabanca ve tüfekle girdiği açıklandı.

Saldırı, Newtown‘da 20 çocuğun öldürüldüğü 2012 katliamından bu yana en kanlı okul saldırısı oldu.

On gün önce Buffalo‘da bir markette ırkçı saldırıda 10 kişinin öldürülmesinden sonra yaşanan bu olay, ülkedeki kitlesel silah saldırıları ve silahların yaygınlığı konusundaki tartışmaları alevlendirdi.

Başkan Joe Biden, duygusal çıkışlar yaptığı konuşmasında “Bu tip kitlesel silahlı saldırılar dünyanın başka yerinde nadiren gerçekleşir. Tanrı aşkına, daha fazlasını yapma ve silah lobilerine karşı çıkma cesaretimiz nerede?” ifadelerini kullandı.

Fotoğraf: Tom Brenner / The New York Times

Toplu katliamlarda kullanılan silah türlerinin ABD’de kolayca edinilebildiğine dikkat çeken Biden, “Bu acıyı eyleme dönüştürmenin zamanı geldi” sözleriyle yasalarda değişiklik çağrısında bulundu ancak somut bir politika dile getirmedi.

Sabah 11.30 sularında gerçekleşen saldırının ardından endişeli veliler bölgeye geldi, yerel merkeze yönlendirilen velilere okuldan uzak durulması çağrısı yapıldı ve önce çocukların ifadelerinin alınacağı bilgisi verildi.

Aileler saatlerdir çocuklarından haber bekliyor. Leon Civic Center’‘a götürülen bazı ailelerden DNA için örnek alındı.

Connecticut‘ta Demokrat Senatör Chris Murphy, “Bence buradaki herkes bu olayla özünden sarsılacak. Bu topluluğun bununla nasıl başa çıktığı hakkında hiçbir fikrim yok” dedi.

New York Times‘ın haberine göre, ABD’nin Teksas temsilcisi Joaquin Castro, yaklaşık 15 bin sakini olan Uvalde’yi “sıkı sıkıya bağlı bir topluluk” olarak nitelendirdi. Nüfus sayımı verilerine göre, okulun çevresindeki mahalledeki sakinlerin yüzde 40’ından fazlası en az 30 yıldır aynı evde yaşıyor.

Fotoğraf: Marco Bello / Reuters

Yetkililer, katliamdan kısa bir süre önce 66 yaşındaki bir kadının Uvalde’deki evinde vurularak hastanesine kaldırıldığını ve muhtemelen silahlı saldırganın babaannesi olduğunu açıkladı.  İki saldırı ve aralarındaki bağlantı soruşturuluyor.

18 yaşındaki saldırganın, ilkokulun yanındkai bir lisede okuduğu, daha önce bir restoranda çalıştığı belirtiliyor.

Öte yandan saldırının ardından muhafazakar milletvekilelri, “Öğretmenlerin silahlandırılması fark yaratır mı” sorusunu yeniden gündeme getirdi.