Ana Sayfa Blog Sayfa 794

16 yaşındaki iklim aktivisti gençten ilham verici proje: Bahçeden topla, ihtiyacı olana dağıt

Haber: Serap Cömertoğlu İŞCAN

*

Dünyadaki gençleri, sürdürülebilir tarım, sağlıklı beslenme ve iklim değişikliği konusunda bilgilendiren ve projeler gerçekleştiren PIE Initiatvie Platformu kapsamında çalışma yürüten 16 yaşındaki Daniel Neşet Farzinpour, Türkiye’deki gençlerden ve okullardanBahçeden Topla kampanyasına destek olma çağrısında bulunuyor.

Fiziksel olarak ürün toplayarak, taze meyve ve sebzelerin, ihtiyaç sahibi ailelere ulaşmasının hedeflendiği proje ile gençlerin farkındalığını arttırarak, ihtiyaç sahiplerine de taze ürünler gönderilmesi amaçlanıyor.

2020 yılında ABD’nin en zengin şehirlerinden biri olan Los Angeles’ta ortaokulda okurken sınıf arkadaşlarının çoğunun aç olduğunu, tek yedikleri öğünün ise okulda verilen yemek olduğunu fark eden Farzinpour, “Gençlerin aç kalmaması için ne yapılabilir?” düşüncesiyle başlattığı “Bahçeden Topla” projesini, Trakya’da çiftçilikle uğraşan ailesinin desteğiyle, Trakya’dan başlamak üzere Türkiye’de de diğer liseli gençlerle hayata geçirmek istiyor.

2006 yılında Los Angeles’ta dünyaya gelen, üç buçuk yaşında İstanbul’a taşınan ve ortaokul 7’itibaren sınıftan itibaren ise Los Angeles’ta eğitimini sürdüren Daniel Neşet, anne tarafından yüzyıllardır Trakya’da tarım yapan bir aileden gelmesinden dolayı sağlıklı beslenme, sürdürülebilir tarım, çevrecilik ve sosyal sorumluluk alanlarına ilgisi olduğunu belirtiyor.

9 yaşından bu yana çeşitli sosyal sorumluluk projeleri gerçekleştiren Farzinpour, iklim değişikliği, sağlıklı beslenme ve sürdürülebilir tarımla ilgili farkındalık oluşturmak ve projeler geliştirmeyi amaçladığını kaydediyor.

Dünyanın her yerinde olduğu gibi Los Angeles gibi ılık iklimli bir şehirde bahçelerin, yolların meyve ağaçlarıyla dolu olduğunu aktaran Farzinpour “Bahçeden Topla” projesini şöyle anlatıyor:

“Ev sahipleri meyvelerin hepsini toplayamıyorlar, çoğu yerde çürüyordu. Arkadaşlarımla bu ürünleri toplama projesi başlattık. Merdivenler alındı, ev sahipleriyle konuşuldu ve portakal, limon, erik, avokado, marul gibi ürünleri topladık. Daha sonra bütün bu ürünleri, Nourish LA dayanışma derneğinin her pazar günü kurulan ve ihtiyaç sahiplerine ücretsiz dağıtılan pazarlarına taşıdık.”

Daniel Neşet Farzinpour.

Paylaşma, ilham, etkileşim

Farzinpour, bu projesini şu anda okuduğu Harvard-Westlake Lisesi’ne sunmuş ve kabul almış:

“Yılda dört kez bütün okul seferber olacak. Böylelikle gençler hem fiziksel olarak ürün toplamış olacak hem de bu taze meyve ve sebzelerin kendileri gibi gençlere, ihtiyaç sahibi ailelere gittiğini görmüş olacak. Ürünler çürümekten kurtulacak, gençlerin farkındalığı artacak, ihtiyaç sahipleri de taze ürünlerle beslenmiş olacak.”

Gençler için global bir platform olarak hayata geçen PIE Platformu’nun Türkiye’de de ortaklaşa projeler yapabileceği gençleri ve okulları aradığını sözlerine ekleyen Farzinpour, “P.I.E İngilizce’de ‘Participate, Inspire, Engage ve Exchange’ anlamına geliyor, Türkçe’de de ‘Paylaşma, İlham, Etkileşim’ olarak aynı anlamı taşıyor” diye açıklıyor:

“PIE platformunun amacı gençlerin sağlıklı besinlere ulaşmasını sağlarken aynı zamanda tabağımıza gelen yemeklerin nasıl ekildiği, biçildiği ve bizlere ulaştığını da öğretmek. Yemek, tüketim, sağlık, tarım, çevrecilik, bunların hepsi aslında birbirleriyle ilintili.”

Gençlerin topladığı sebzeler ihtiyaç sahiplerine dağıtıldı, Mayıs, 2021.

Farzinpour, PIE platformunun hem Türk ve yabancı danışmanları olduğunu hem de giderek büyüyen öğrenci ‘elçileri’ ile ufak projelerin etkisinin Los Angeles’ta başlayan ilk projede kanıtlandığını söylüyor:

“Bu bilgileri paylaşmak, dünyanın değişik yerlerinden gençleri sanal ortamda bir araya getirmek hedefimiz. Değişik ülkeler ve kültürlerden gelen gençlerin arasında diyalog kurmak çalışmanın en önemli unsurlarından biri. Sosyal medya ile küçülen dünyada geleceğimiz ile ilgili ortak problemleri çözmek gençlere düşen önemli bir görevdir.”

Temmuz ayında Trakya’da araştırma yolculuğuna çıkarak, çiftçilerle tanıştığını aktaran Daniel Neşet Farzinpour, Edirne’de pulluksuz tarım yapan Begonia Rodriguez ve Barbaros Vardar ile de konuştuğunu ve özellikle iklim değişiminin tarım üzerindeki etkisini, yakın gelecekte dünyadaki tarım arazilerinin çoğunun işlevini yitireceğini anladığını kaydetti.

Çiftçi kadar tüketici de bilgilenmeli

Hem Türkiye hem de dünyada yaşayan çiftçilerin çoğunun bu konuya duyarsız olmasının endişe verici olduğunu söyleyen Daniel Neşet Farzinpour, “Gençlerin farkındalık kazanması önemli” diyor.

“Edirne’den sonra Tekirdağ’da da tarlaları gezdim ve bu sefer dayım Ertuğrul Karaevli ile bu konuları tartıştık. Kuraklığın sürmesi durumunda yakın zamanda Trakya çiftçilerinin de minimum pulluklu tarıma geçmelerini söyleyen dayım ise başka önemli bir konuya değindi. Çevremizi, dünyamızı, sağlığımızı korumamız için sadece çiftçilerin farkındalığının artması yetmez, tüketicinin de tutumunu değiştirmesi gerekir.”

Hem ‘her tarafı düzgün, şekli yuvarlak, rengi kıpkırmızı elma iste, hem de çevreci ol’ zamanı geçti artık. Tüketici de eğer iklim değişikliğini düşünüyorsa o zaman mükemmel ürün istemeyecek.

Bütün bu araştırmalardan sonra gençlerin, tüketicinin, çiftçilerin, politikacıların bilgilenmesi için 2023’ün yazında sanal bir konferans düzenlemek PIE platformunun yeni hedefi.

Farzinopour, Türkiye’deki gençlerden ve okullardan “Bahçeden Topla” kampanyasına katılmalarını ve de 2023’te gerçekleşecek olan PIE Konferansı’na da destek vermeleri için çağrı yapıyor.

2016 yılından bu yana çeşitli projeler üreten Daniel Neşet Farzinpour sosyal sorumluluk alanında gençlerin daha aktif olması gerektiğini düşünüyor.

Türkiye’de yaşadığı dönemde ilkokul üçüncü sınıfta sınıf öğrencisiyken sokakta dilenen çocukları görüp etkilendiğini ve onlara yardım etmek için bir video hazırlayarak, çocuklara destek amaçlı yardım toplamaya başladığını belirtiyor:

“Videoyu İstanbul’daki okulumda göstererek, arkadaşlarımı ikna ettim ve yardım topladım. Daha sonra kekler, kurabiyeler satarak daha fazla para toplayıp, bunları Tekirdağ’da ki bir akrabamın yaptırdığı Kâmil Korkmaz Zafer İlkokulu’na getirip teslim ettik. Bu okulda okuyan çocukların müsamere ve folklor gösterileri için kıyafet almalarına katkıda bulunduk. Bu şekilde başlayan sosyal sorumluluk anlayışı, spora, sağlıklı beslenmeye, aileden gelen tarıma olan ilgimle pekişti.”

Türkiye’deki özelleştirilmiş kömürlü termik santraller ortalama 2032 yılında emekli edilebilir

Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği’nin (SEFİA) Türkiye’de 2053 Net Sıfır Emisyon hedefi yolunda emekli edilmesi gerekecek kömürlü termik santrallerin hangi tarihte özelleştirme bedellerini ödeyerek ekonomik anlamda emekli olacak duruma gelebileceklerini inceledi.

Analize göre, özelleştirilmiş santraller ortalama 2032 yılında emekli edilebilir hale geliyor.

Santrallerin bir kısmı, hâlihazırda özelleştirme bedelini ödemiş durumdayken, ağırlıklı bir kısmı da 2030’ların ikinci yarısına kalmadan bu bedeli ödemiş oluyor.

Çalışmada, 2013 yılından itibaren idarece özelleştirilen dokuz termik santralden sekizi incelendi: Seyitömer, Yatağan, Çatalağzı, Soma B, Kemerköy, Yeniköy, Tunçbilek ve Orhaneli. 

Kangal santrali ise üretim verileri Enerji Piyasaları İşletme Anonim Şirketi’nin (EPİAŞ) şeffaflık sisteminde eksik olduğu için çalışmaya dâhil edilemedi.

İncelenen santraller, ağırlıklı olarak seksenli yıllarda devreye giren ve 2013-2015 döneminde özel sektöre devredilen yatırımlar.

Yalnızca kamu maliyesi değil yatırımcı gözünden de maliyetinin arştırıldığı raporda, özelleştirilmiş kömürlü termik santrallere dair şu bilgilere yer verildi:

  • Devreye alım yılları itibarıyla ekonomik ve teknik ömürlerini tamamlamak üzere olduğu söylenebilecek bu santraller için özelleştirme ile yeni bir dönem başlamıştır.
  • Türkiye’de, kurulu gücü 40 megavat (MW) ve üzeri olan aktif 32 kömürlü termik santralin işletmedeki toplam kurulu gücü 19 bin 825 MW’dır. Bunların 9 bin 122 MW kurulu güce sahip kısmı özel sektör tarafından işletilen ve ithal kömüre dayalı santrallerdir.
  • Biri taş kömürü ve yedi linyitle çalışan santrallerin toplam kurulu gücü 4 bin 640MW olup, toplam özelleştirme bedeli 8 milyar 551 milyon 500 bin Amerikan doları.
  • Linyitle çalışan santrallerin toplam kurulu gücü ise 9 bin 905 MW olup, bunun 2bin 424 MW kısmı Elektrik Üretim Anonim Şirketi (EÜAŞ) tarafından işletilmektedir. Özel sektörün işlettiği linyit santralleri ise 2013-2015 arası dönemde EÜAŞ tarafından özelleştirilen ve yapımları 1980’lerde tamamlanan santrallerdir.

Analizin sonuçları, özelleşen santrallerin ortalama 2032 yılında başa baş
noktasına geleceğini ortaya koyuyor.

Fosil yakıta dayalı üretim lisanslarının çok uzak olmayan bir gelecekte sermaye atıllaşma riskiyle karşı karşıya olup yatırımcılar için birer yükümlülüğe dönüşeceğine vugu yapılan sonuç kısmında, bu santraller için bir emeklilik planı çalışması yapılıp, santral işletmecilerine belirlenen bir oranda yenilenebilir yatırımı yapma ruhsatı verilmesinin hem
kamu açısından hem net-sıfır hedeflerine ulaşmada hem de arz güvenliğini
tehlikeye atmama hususunda faydalı olacağına dikkat çekiliyor.

Rapora göre bu aynı zamanda; santral işletmecileri için ise sermaye atıllaşması riskinden kaçınma ve kaybedilecek gelecek nakit akışlarını kompanse etmeye yönelik çözüm olacak bir model de olabilir.

 

 

 

BÜ’lü akademisyenlerin nöbetinde 86’ıncı hafta, 597’inci gün

Bugün (23 Ağustos 2022) itibarıyla Boğaziçi Üniversitesi’nde direnişin 20’nci ayı, 86’ınca haftası ve 597’inci günü doldu.

Akademisyenlerin açıklamasına göre, Naci İnci’nin ilgili kurullarının hiçbiri muhatap alınmadan, kurum iradesi hiçe sayılarak şeffaf olmayan bir şekilde Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atanmasının üç yüz altmış ikinci, 30 Temmuz 2021 günü gerçekleştirilen destek oylamasında akademisyenlerin yüzde 95 oranında rektör adaylığına karşı olduğu açıklanan İnci’nin Matematik Bölümü tam zamanlı öğretim üyesi Mohan Ravichandran’ı hiçbir gerekçe göstermeden dönem ortasında görevden almasının iki yüz seksen birinci, Batı Dilleri ve Edebiyatları bölümü Öğretim Görevlisi Can Candan’ı ikinci kez görevden almasının otuz dokuzuncu, Candan’ın İnci’nin talimatıyla tekrar kampüse alınmayışının ise sekizinci günü.

402’inci kez arkalarını döndüler

Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri haftanın her iş günü olduğu gibi bugün de 12:15’te #KabulEtmiyoruzVazgeçmiyoruz diyerek arkalarını 402. kez rektörlük binasına döndü.

Akademisyenler nöbet boyunca ellerinde “Özerk, Özgür, Demokratik Üniversite” yazan dövizler taşıdılar.

Zeytinli’den sonra Milyon Fest’e de iptal

Balıkesir Burhaniye’de 17-21 Ağustos’ta yapılması planlanan ve biletleri günler öncesinden satışa çıkan Zeytinli Rock Festivali’nin Burhaniye Kaymakamlığı tarafından ‘kamu güvenliği’ gerekçe gösterilerek iptal edilmesinin yankıları sürerken bir iptal haberi de Muğla’dan geldi.

Fethiye Belediye Başkanı Alim Karaca, 1-4 Eylül tarihlerinde düzenlenecek olan Milyon Fest Fethiye’nin hiçbir gerekçe gösterilmeden Muğla Valiliği tarafından iptal edildiğini bir açılışta yaptığı konuşma sırasında açıkladı. Milyon Fest Fethiye’ye bu sene şu sanatçıların katılması planlanmıştı:

1 Eylül Perşembe MOR VE ÖTESİ, CEM ADRIAN, SENA ŞENER, HEDONUTOPIA 2 Eylül Cuma MANGA, DOLU KADEHİ TERS TUT, OZBİ, GÖKÇE 3 Eylül Cumartesi ATHENA, FATMA TURGUT, EYPIO, DEDUBLÜMAN 4 Eylül Pazar DUMAN, SELDA BAĞCAN, FLÖRT, EVDEKİ SAAT.

Zeytinli Rock Festivali de yasaklandı: ‘Bu yaz, yasakçılığın son yazıdır’

‘Mahkemeye başvuracağız’

Karaca, iptal kararına ilişkin şunları söyledi:

“Bu yıl yine çok güzel projelerimiz vardı. Ama sabah valilikten aldığımız bir haberle üzüldük. Gençlerimizi İnlice Plajı’nda 16 sanatçıyla buluşturacağımız Milyon Fest, valilik tarafından iptal edildi. Gerekçesi yok. Biz idari mahkemeye başvuracağız. Kendine yakın insanların konserleri iptal edilmiyor. Ama Fethiye Belediyesi’nin İnlice Plajı’ndaki yapacağı konser iptal ediliyor. Bunu gençlerimizin takdirine sunuyorum”

Valiliğin iptal gerekçeleri ise şöyle:

  • Bakanlıktan izin alınmamış
  • Ekolojik dengeyi bozuyor
  • Araç trafiği, ses ve ışık etkileri
  • Yoğun insan faaliyetleri

Karara karşı tepkiler de gecikmedi. Öğrenci Kolektifi, sosyal medyadan yaptığı açıklamada, “Hayatlarımıza olan gerici saldırılarınızı püskürteceğiz” dedi.

Fethiye Belediyesi’nin desteğiyle düzenlenen Milyon Fest Fethiye’nin programını, geçen günlerde yasaklanan Zeytinli Rock Festivali’nin de yapımcısı olan Milyon Yapım üstleniyor.

İsviçre’de kışın yaşanabilecek enerji krizine dair hazırlık: Halka mum ve odun stoklama çağrısı yapıldı

İsviçre’de  federal hükümete bağlı Yerel Adalet ve Polis Direktörleri Birliği’nin Başkanı Fredy Fassler, ülkede enerji eksikliği nedeniyle özellikle kışın yaşanabilecek elektrik kesintilerinin geniş kapsamlı sonuçlar doğurabileceğini söyledi.

Fassler, elektrik kesintilerinin uzun sürmesi durumunda kart üzerinden alışveriş ve bankamatiklerden para çekme gibi işlemlerin imkansız olacağını hatırlatarak, “Isınma sisteminin durması ve sokakların karanlığa gömülmesi de ihtimaller arasında. Bu tür olağanüstü durumlarda yağmalama ve protestoların gerçekleşme ihtimali göz ardı edilmemeli” dedi.

Ülkedeki enerji sıkıntısının bu noktalara gideceğini düşünmediğini vurgulayan Fassler, buna karşın ülkenin “olağanüstü senaryolara hazırlık yapması gerektiğinin” altını çizdi; federal hükümetin şimdiye kadar enerji tedarikinin ekonomik boyutuna odaklanıp güvenlik boyutunu geri plana attığını söyledi.

Teleferikler, kar ekipmanları çalışamayabilir

İsviçre Devlet Televizyonu’nun (RTS) haberinde ise federal hükümetin, enerji tasarrufu için kayak merkezlerindeki teleferikleri ve kar ekipmanlarını kapatmak zorunda kalabileceği belirtildi.  Haberde hükümetin, teleferik işletmecilerine, elektrik tüketimlerini beşte bir azaltma talimatı vermesinin gündeme gelebileceği öne sürüldü.

Hükümetin böyle bir karar alması durumunda kayak turizmi ve istihdamın azalma tehlikesi olduğu belirtildi.

İsviçre'de halka ani elektirk kesintilerine karşı odun ve mum depolamaları tavsiye edildi. 

Elektrik kesintilerine karşı mum ve odun stoklama tavsiyesi 

Uzmanlar, Rusya’nın gaz sevkiyatını düşürmesinin sonucu olarak birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi İsviçre’de de yıl sonundan itibaren enerji sıkıntısının yaşanabileceği uyarısında bulunmuştu.

İsviçre Federal Elektrik Komisyonu Başkanı Werner Luginbühl, 9 Ağustos’ta yaptığı açıklamada, enerji krizi nedeniyle ülke genelinde kış mevsiminde geçici elektrik kesintileri olabileceği ihtimaline değinmişti.

Luginbühl, vatandaşlara, “birkaç saat süren elektrik kesintilerine karşı mum ve evinde odun sobası olanlar için odun stoklama” çağrısı yaptı.

Zilan’daki bilirkişi keşfinden ‘ÇED Gerekli’ kararı çıktı: Tamamen ilkellik, vahşet

VAN – Erciş’teki Zilan bölgesinde yargı kararlarına rağmen inşaatı sürdürülmüştü; hidroelektrik santralinin (HES) ekolojik tahribatlara neden olacağı 10 Ağustos’ta çıkan bilirkişi raporuyla da yinelendi.

Zilan Elektrik Üretim A.Ş. tarafından kurulması planlanan ‘Zilan Regülatörü ve HES Proje Revizyonu ve Kapasite Artışı’ projesinin bilirkişi raporuna ilişkin Yeşil Gazete‘ye değerlendirmelerde bulunan Çev-Der Başkanı Ali Kalçık, rapordan önce verilen ‘Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) Gerekli Değildir’ kararı sonrası yapılan faaliyetleri şöyle anlatıyor:

“Hem köy hem de canlı organizmalar için ciddi bir tahribat. Yaklaşık beş kilometrelik bir alan; iki metre genişliği ve derinliğinde, üzerine iki metre tel engel bırakılmış. Canlı organizmalar ve yaban hayatını yaşanmaz hale getirmiştir; vahşi bir uygulamadır.”

İlgili haber: [Yeşil Gazete Doğu’da-5] Zilan’ın gösterdikleri: Hukuk, doğaya hep geç kalıyor
Fotoğraf: İdris Yılmaz

SİT alanına HES kurmak…

Zilan‘daki HES ve maden ocaklarına karşı ekoloji aktivistleri 2014’ten beri mücadele veriyor. Bölgede daha önce de bilirkişi incelmesi yapılmış ancak yetersiz bulunmuştu.

Bunun üzerine Danıştay 6’nci Dairesi’nin kararıyla Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi öğretim görevlilerinin yer aldığı bilirkişi heyeti, Zilan’da keşif gerçekleştirdi.

Van Gölü’nü besleyen derelerden biri olan Zilan Deresi‘nin yakınında baraj, çaylar, ırmaklar, tarihi açıdan öneme sahip olan bir mezar ve köyler bulunuyor:

  • Evbeyli Mahallesi’nde ve HES alanın 6,5 km uzaklıkta Kocakafir Kalesi var.
  • Ayrıca HES’e bir km uzaklıkta bir Paleolitik / Pleistosen Dönem Açık Alan Yerleşmesi bulunuyor. Her iki alan da SİT özelliğine sahip.
Koçköprü Barajı ve HES

Koçköprü Barajı‘na uzaklığı yaklaşık 600 metre civarında olan HES’e karşı vatandaşların ÇED raporunun iptali için açılan dava bölge mahkemesi tarafından reddedilmişti. Danıştay 6’ncı Daire’nin mahkeme kararını bozmasının ardından 5 Ekim 2021’de yapılan bilirkişi incelemesini yeterli bulmayan mahkeme ikinci kez bilirkişi incelemesi yapılması kararı aldı ve yeniden incelemeler yapıldı.

Kalçık da HES proje alanının Koçköprü Barajı’na yakınlığına dikkat çekti ve “Geçen sene milyonlarca balığın ölümüne neden oldu. Enerji ihtiyacı sorunumuz varsa bu bölge güneşin başkentidir, böylesine güneş kaynağı olan bir yerde HES doğru bir uygulama değil. Cansuyu dediğimiz su dahi bırakılmıyor, buharlaşmadan dolayı Haziran sonlarına kadar sular azalıyor. Enerji üretmek için can suyunun dahi verilmediğini, keşfe gidince can suyunun olmadığını gözlemledik” dedi.

10 Ağustos 2022 tarihli bilirkişi raporu , balık türleri. Zilan Deresi’nin kollarından biri olan Mağara Deresi.
Zilan’da ikinci perde: Yeni bilirkişi raporu HES’i durdurabilecek mi?

‘Bu tamamen bir ilkellik’

5 Ekim’te yapılan keşifteki incelemeler sonrası hazırlanan raporlarda, bölgenin endemik yaşam alanı olması ile birlikte arkeolojik alan olduğuna dikkat çekildi.

Kalçık 10 Ağustos’ta çıkan rapordan çıkan sonuçlara ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:

“Zilan bu bölge için çok önemli bir alan. Aslında bu bir vahşet. Oradaki mezarlığın üzerinde üretim amaçlı bir karar geçirmek kabul edilecek bir olay değil. Çok ciddi bir endemik tür var, fauna ve flora açısından zengin bir alan. Mutlaka korunması gerekiyor. ‘ÇED gerekli’dir kararı doğrudur. Buranın ticarileşmemesi gerekiyor. Canlı organizmaların doğal hakkıdır. Kimsenin tekelinde olmaması gerekiyor. Bu tamamen bir ilkelliktir, vahşettir. Vahşi kapitalizmin somut bir göstergesidir.”

Fotoğraf: İdris Yılmaz

Bilirkişi incelemesi sonrası ortaya koyulan raporda, proje kapsamında gerçekleştirilecek faaliyetlerin SİT alanları, canlı organizmalar, bitki örtüsü ve su kaynaklarını olumsuz yönde etkileneceği uzmanlar tarafından ortaya koydu.

İşte madde madde zamanında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca ‘ÇED Gerekli Değildir’ kararının verildiği projeye ilişkin yapılan son bilirkişi raporunda ortaya koyulan doğa tahribatları ve etkileri:

  •  Yüzey suyu miktar ve akımında olabilecek değişiklikler taban suyu seviyesini ve durumunu da değiştirebilir. Bu durum akarsu yatağı etrafındaki nemlilik oranını da etkileyerek ortamdaki bitki örtüsü üzerinde ve bu örtüye bağlı diğer yaşamlar üzerinde olumsuz etkiler oluşturacaktır.  
Fotoğraf: İdris Yılmaz
  • Akarsu kenarlarında yaşayan birçok bitki türü akarsuyun beslediği taban suyundan yararlanmaktadır. Su miktarındaki azalma taban suyu seviyesini ve miktarını da değiştireceğinden bu değişime bağlı olarak başta akarsu boyunda yer alan tarım arazileri, mera ve çalılıklar gibi ormanlık alanları da etkileyebilir. 
  • Planlanan HES inşası aşamasında ve inşaat çalışmalarının sonlanmasının ardından faaliyet aşamasında, yalnızca sucul bitli ve hayvanlar değil, bölgede yaşayan pek çok diğer canlı da olumsuz yönde etkilenmektedir. 
  • HES projeleri ile akarsu yataklarındaki suyun önemli derecede azalması, su toplama regülatörleri ile akarsu bütünlüğünün bozulması ve su kalite değerlerinin değişmesi, şüphesiz ki balık türlerinin yaşamını ve üremelerini olumsuz yönde etkilemektedir. 
  • HES projelerinin hayata geçirilip akarsulardan su almaya başlaması ile birlikte dere yataklarında su büyük oranda azalacaktır. Bu azalan suyun doğaya mı, arazi sulamaya mı kullanılacağı ya da başka kullanımlar için yeterli olup olmayacağı büyük sorun oluşturmaktadır. 
Fotoğraf: İdris Yılmaz
  • Proje alanında planlanan HES projeleri tüm yan kolları kapsayıp birbirinin ardından geldiğinden akarsu boyunca normal akış engellenmiş olacaktır. Bu nedenle çevresel akışın sağlanabilmesi için bırakılacak suyun belirlenmesi çok önemlidir. Türkiye’deki HES projelerinde bırakılacak can suyu miktarlarının belirlenmesine yönelik bilimsel çalışma yapılmamıştır.
  • Projenin yükleme havuzu ve deşarj kanalı etrafında yapılan incelemelerde deşarj kanalının etrafının beton ile kaplandığı ve eğiminin yaban hayvanları için yüksek olduğu kanala su içmek için giren canlıların çıkmakta zorlandığı tespit görülmüştür.
  • Dereye bırakılan belirli miktardaki can suyunun içerisine Ulupamir köyünün atık foseptik sularının karışması mevcut su kalitesini bozarak fauna elemanları, çevre ve insan sağlığı açısından büyük risk teşkil etmektedir. 
  • Bitki örtüsü giderek zayıflamakta, bütün bunlara arazinin eğimi de eklenince alanda ileride bir erozyon sorunu ortaya çıkacaktır. Çalışma alanında söz konusu faktörlerin bilinçsiz ve kontrolsüz bir şekilde giderek artması, acil koruma önlemlerinin alınmasını gerektirmektedir. 

Boğaziçi Üniversitesi’nin atanmış rektörü, seçilmiş bölüm başkanını görevden uzaklaştırdı

Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ünal Zenginobuz, atanan rektör Prof. Dr. Naci İnci tarafından üç ay süreyle görevden uzaklaştırdı.

Haberi ‘Özgür İktisat‘ isimli Twitter hesaplarından paylaşan iktisat bölümü öğrencileri, kararın Zenginobuz hakkında açılan ve henüz sonuçlanmayan soruşturma gerekçe gösterilerek alındığını söyledi:

“Soruşturma gerekçesi gerçek dışı iddialara dayanıyor, afla üniversiteye dönen bir öğrencinin aldığı mahkeme kararına rağmen sınavlara alınmadığı iddia ediliyor. Halbuki kararın kesinleşmesiyle birlikte sınav takvimi belirlendi ve öğrenci şu anda sınavlarını almakta.”

Zenginobuz’a verilen geçici uzaklaştırmayla birlikte Boğaziçi e-mail adresine erişiminin de durdurulduğu belirtilen paylaşımda, “Uzaklaştırma kararının soruşturma tamamlanmadan verilmesi kararın siyasiliğini gösteriyor. Görünüşe göre yargısız infaz niteliğindeki kararla Boğaziçi’ne erişimi tamamen engellenecek. Görünüşe göre yargısız infaz niteliğindeki kararla Boğaziçi’ne erişimi tamamen engellenecek” denildi.

 

 

James Webb Teleskobu’ndan yeni Jüpiter görüntüsü: Bu kadar iyi olacağını biz de beklemiyorduk

NASA‘nın James Webb Teleskobu, Jüpiter‘in bu zamana kadarki en ayrıntılı fotoğrafını çekti. Fotoğrafta Jüpiter’in halkaları, minik uyduları ve hatta galaksileriyle birlikte ayrıntıları tek bir görüntüde görünebiliyor.

Dev fırtınalar, güçlü rüzgarlar, auroralar ve aşırı sıcaklık ve basınç koşulları olan Jüpiter, Güneş sistemimizin en büyük gezegeni.

Paris Gözlemevi‘nde profesör Thierry Fouchet ile Jüpiter’in gözlemlerini yöneten California Üniversitesi‘nden emekli profesör gezegen astronomu Imke de Pater, “Dürüst olmak gerekirse, gerçekten bu kadar iyi olmasını beklemiyorduk” dedi.

Fotoğraf, ESA (Avrupa Uzay Ajansı) ve CSA (Kanada Uzay Ajansı) ortaklığıyla yürütülen Early Release Science programı için uluslararası bir işbirliğinin parçası olarak ortaya çıktı.

Webb’den alınan birkaç görüntünün birleşiminden oluşan görüntüde Jüpiter’in hem kuzey hem de güney kutuplarının üzerindeki yüksek irtifalara uzanan auroraları rahatlıkla görülüyor. Bu auroralar, dünyada kutup ışıkları örneğinde olduğu gibi, gezegenin manyetik alanı ile Güneş’ten gelen yüklü parçacıkların etkileşimi sonucu ortaya çıkan doğal ışımalar.

Sonuç fotoğraf için gezegenin ayrıntılarını gösteren üç özel kızılötesi filtreye sahip olan gözlemevinin Yakın Kızılötesi Kamerasından (NIRCam) alınan iki fotoğraf da birleştirildi. Kızılötesi ışık insan gözüyle görülmediği için ışık, görünür spektrumda haritalandı.

Bu üç özel kızılötesi filtrede auroralar, alt bulutlardan ve üst puslardan yansıyan ışığı da vurgulayarak kırmızı renklerde, farklı filtrelerde gözüken kuzey ve güney kutuplarında dönen puslar ise sarı ve yeşil renklerde parlıyor.

Jüpiter’in Dünya’yı yutabilecek büyüklükteki meşhur fırtınası Büyük Kırmızı Nokta ise bu görüntülerde diğer bulutlar gibi beyaz görünüyor çünkü çok fazla güneş ışığı yansıtıyor.

Webb’in güneş sistemi gözlemlerinden sorumlu bilim insanı Heidi Hammel, “Buradaki parlaklık yüksek irtifaya işaret ediyor, bu nedenle Büyük Kırmızı Nokta’nın ekvator bölgesinde olduğu gibi yüksek irtifalarda bulanıklığı gözüküyor.Çok sayıda parlak beyaz ‘nokta’ ve ‘çizgi’ muhtemelen yoğun konvektif fırtınaların çok yüksek irtifadaki bulut tepeleri” dedi.

Webb, geniş alan görüntüsünde, gezegenden milyon kat daha sönük olan soluk halkaları ve Amalthea ve Adrastea adlı iki minik uydusu da görünüyor.

Webb’in Jüpiter gözlemleri, bilim insanlarına Jüpiter’in iç yaşamına dair daha fazla ipucu verecek. Araştırmacılar, güneş sistemimizin en büyük gezegeni hakkında yeni bilimsel sonuçlar elde etmek için Webb verilerini analiz etmeye başladı.

 

Çayır tırtılının son jenerasyonu İstanbul’un park ve bahçelerinde görülebilir

Fosil yakıtların kullanımıyla artan küresel ısınmanın etkisiyle sayıları artan çayır tırtılının ergin hali olan kelebekler İstanbul’da görülmeye başlandı. Uzmanlar, şu anda üçüncü jenerasyonda olan kelebeklerin önümüzdeki günlerde yumurtalarını bırakacağını belirtti.

Çayır tırtılının larva hali Trakya, Ege ve Batı Karadeniz bölgelerinde  bu yıl yoğun şekilde tarlalarda görülürken türün kelebeğe dönüştüğü hali de İstanbul’da ortaya çıktı.

Çayır tırtılının özellikleri ve İstanbul’da görülen kelebek haliyle ilgili açıklamalarda bulunan Artvin Çoruh Üniversitesi Orman Fakültesi Dekan Yardımcısı ve Orman Mühendisliği Bölümü Orman Entomolojisi ve Koruma Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Temel Göktürk, çayır tırtılının yaygın bir şekilde Trakya Bölgesi’nde görüldüğünü, ancak artan popülasyon nedeniyle İstanbul’a kadar ulaştığını söyledi.

Çayır tırtıllarının sadece ayçiçeğiyle değil, 150’ye yakın bitki türüyle beslendiği bilgisini veren Göktürk şöyle konuştu:

“Son dönemde ayçiçeğine zarar verdiği için popüler hale geldi. Bunun larva dediğimiz tırtıl formu zararlı, oldukça oburlardır. Normalde grup olarak beslendikleri için kısa zamanda tamamen ayçiçeğini kullanılmaz hale getirebiliyorlar. Marmara ve Ege Bölgesi’nde yoğunlukta. Karadeniz Bölgesi’nin de Marmara’ya yakın bölümünde bulunuyorlar.”

‘İstanbul’da park ve bahçelerdeki bitkilerle beslenecekler’

Kelebek türlerinin 5-6 senede bir çok yoğun üreyerek patlama yani epidemi atakları oluşturduklarını anlatan Göktürk, çayır tırtılında da bu sene epidemi yaşandığını ifade etti:

“Bu şekilde yayılmış olması popülasyon yoğunluğunun çok üst seviyede olmasından kaynaklanıyor, bu, bir dahaki sene türün aynı şekilde zarar vereceği anlamına gelmez. Seneye böyle bir yoğunluk olmayacak. Bir anda böyle oluyor ve sonraki sene doğal denge sınırına ulaşıyor. Bunun en büyük özelliği yılda 2 ile 5 jenerasyona sahip olması. İstanbul’da görülen kelebeklerin bırakacağı yumurtalar yakın zamanda İstanbul’daki park bahçelerdeki bitkilerle beslenecekler, belki de bir hafta sonra. Bunlara karşı park bahçe müdürlükleri çeşitli bakteriyel ilaçları kullanabilir. Kimyasaldan ziyade patojen ilaçları barındıran gruplar var, bunları kullanacaklar. Bunlar da böceğin beslenmesi esnasında onlara zarar vererek öldürecekler. Yumurta bıraktıktan sonra erginlerle mücadele etmeye gerek yok. Onlar jenerasyonları tamamlamışlar.”

‘İklim değişikliği yumurta miktarını ve jenerasyon sayısını artırıyor’

İklim değişikliğiyle beraber farklı böcek türlerinin farklı coğrafyalarda görülmeye başlandığını anlatan Göktürk, böceklerin daha önce yaşayamadıkları alanlarda artık yaşayabildiğini vurguladı:

“İklim değişikliği böceklerin yaşamalarına uygun alanlar sağlamanın yanı sıra, bırakacakları yumurta miktarını da artırıyor, yumurtlama sürelerini kısaltıyor ve normalde iki jenerasyon yaşaması gereken türler,  bu şartlar altında 5 jenerasyon yaşıyor. İklim değişikliğinin böceklere yaptığı en büyük katkı bu. Çayır tırtılı normal şartlarda 60 adet yumurta bırakacakken, iklimsel faktörlerin etkisiyle yumurta sayıları 400’e kadar çıkabiliyor. Bu sene tehdit olmaya devam edecek. Çayır tırtılı şu anda üçüncü jenerasyonunda, 4 jenerasyona kendini tamamlayacak, bir dahaki sene aynı popülasyon yoğunluğu beklemiyorum.”

“Popülasyonları çok fazla olunca şehirlerde yoğun görülüyorlar”

İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi, Orman Mühendisliği Bölümü, Orman Entomolojisi Ve Koruma Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Erdem Hızal da üreticilerin sık sık tarlalarını kontrol etmesi gerektiğini söyledi:

“Bunların üreme potansiyeli yüksek. Bir kelebeğin bıraktığı yumurta sayısı fazla, yaşam döngüleri ise kısa. Bir yıl içerisinde 2 ila 5 defa üreyebiliyorlar. Yumurtadan çıkan larvalar büyüdükçe iştahları kabarıyor dolasıyla verdikleri zararlar artıyor. Popülasyonları çok fazla olunca şehirlerde yoğun bir şekilde görülüyorlar. Geceleri faal oldukları için ışığa yöneliyorlar bu nedenle duvarlarda sıklıkla görünüyorlar. Şehir merkezlerindeki bitkilerin bulunduğu alanlar çayır tırtılları için elverişli alanlar.”

Loxostege sticticalis
L’Estartit (E) 30.08.2014

Çayır tırtılının popülasyonlarının larva döneminde azaltılabileceğini ifade eden Hızal şöyle konuştu:

“Bu türün larva dönemi içerisinde, bahçelerde uygun ilaçlama yapılırsa popülasyonu azalır. Dolasıyla sonraki döneme konacak yumurta miktarı da azalacağından sayıları giderek zarar seviyesinin altına inecektir. Ayrıca bu türün larvaları ergin hale geçebilmek için toprak altına gidiyorlar. Bu dönemde toprak donarsa veya tarım alanlarında toprakta işleme yapılarak larvaların toprağın üzerine çıkması sağlanırsa diğer böcekler, kuşlar bunları yiyor, popülasyonu azalıyor. Yüzeye yaklaştıkları içinde havanın soğumasından çabuk etkilenerek ölüyorlar. Bu sene tarım alanlarında larvalara karşı mücadele yapıldı, seneye sayılarının azalması bekleniyor.” değerlendirmesinde bulundu.

‘Evlerde ilaç kullanmayın’

Çayır tırtılıyla mücadele edilirken yararlı türlere zarar verilmemesi gerektiğinin altını çizen Hızal, sözlerini şöyle tamamladı:

“Bu yıl olduğu gibi aşırı üreme dönemlerinde mutlaka müdahale etmek gerekiyor. Bahçeniz varsa, kışa girmeden toprağı işlemek gerekiyor, toprağı alt üst ettiğiniz zaman, toprakta bulunan böcekler, larvalar soğuktan etkilenir ve popülasyonu azalır. Saksı bitkileri için de aynı durum geçerli. Bu türün asıl zararı larva döneminde görülür. Kelebek halinin etrafta uçuşması görsel olarak rahatsızlık oluşturur. Evlerde ilaç kullanımı önermiyoruz, içeri girmesini engellemek için mümkün olduğu kadar sineklik kullanılmalıdır.”

Sydney, fosil yakıt reklamlarını yasakladı

Avustralya ‘nın başkenti Sydney’de Belediye Meclisi’nin kararıyla artık kentinin dış mekanlarında fosil yakıt reklamları yer almayacak. Kent, haftada iki milyondan fazla kişiye ulaşan dünyanın en büyük açık hava reklam ağlarından birine sahip.

Amsterdam’dan sonra dünyada bunu yapan ikinci kent olan Sydney, aynı zamanda Avustralya’nın en büyük ticaret merkezi.

Fosil reklamı yasağı kampanyası, Avustralya’da tütün reklamı yasağı ile günümüz fosil yakıt reklamcılığı arasında paralellikler olduğunu belirten 300 pazarlama, halkla ilişkiler, reklam ve medya profesyonelinden oluşan Comms Declare grubu tarafından koordine edildi.

Comms Declare CEO’su Belinda Noble, “Pazarlama ve Halkla İlişkilerin onlarca yıldır kirletici şirketlere yardımcı olmak için kullanıldığını gördük. Bunun durmasını istiyoruz” diyor.

Comms Declare, fosil yakıt reklamlarını kömür, gaz ve petrol ürünlerini, esas olarak fosil yakıt üreten şirketleri veya fosil yakıtlardan gelirin yüzde 20’sinden fazlasını elde eden kuruluşları tanıtan reklamlar olarak tanımlıyor.

Bu, reklam yasağının benzinli otomobiller veya gazla ısıtılan yüzme havuzları gibi ürünlere de yayılabileceği ve fosil yakıt şirketlerinin, kömür ve gazdan gelir elde ederken aynı zamanda güneş panelleri ve rüzgar türbinlerinin görüntüleri ile kendilerini pazarlayamayacakları anlamına geliyor.

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC)‘nin en son değerlendirme raporu, fosil yakıt reklamcılığının olumsuz rolünü tanımlıyor.

Raporun yazarları, “Fosil yakıt endüstrileri, reklamlar aracılığıyla ana akım medyaya benzersiz erişime sahip, medya raporlarının anlatılarını şekillendiriyor ve Avustralya gibi ülkelerde siyasi etki uyguluyor” diyor.

Benzer uygulamalar diğer ülkelerde de görülüyor.

Fransa, fosil yakıt reklamlarına ülke çapında bir yasak getirdi ve Amsterdam bu tür reklamları toplu taşıma ağında yasaklıyor. Birleşik Krallık ve Hollanda’daki en az yedi yerel yönetim bölgesi fosil reklam yasağı getirdi ve benzer yasalar Avrupa Birliği, Almanya, İsveç ve Kanada‘da tartışılıyor.