Doğa MücadelesiEditörün SeçtikleriManşetYerelYeşil Gazete Doğu'da

[Yeşil Gazete Doğu’da-5] Zilan’ın gösterdikleri: Hukuk, doğaya hep geç kalıyor

0

Haber-İzlenim: Alev KARAKARTAL

*

Van’ın kuzeyinde, Ağrı ve Bitlis’e sınır bir ilçe Erciş. Van Gölü’nden 25 metre yükseklikte kurulu. Erciş Ovası, Van Gölü kıyılarının en geniş ovalarından biri. Geniş vadiler boyunca içerilere doğru sokulan ilçede, Zilan Deresi’nin (ya da çayının) geçtiği yerlere “Hatun Çukurovası” deniyor. Üzerinde Erciş ilçesinin bulunduğu düzlüğe de “Suluova”. Van’da yeşil ve su denince akla gelen ilk ilçelerden olan Erciş’ten 70 kilometre uzunluğundaki Zilan Deresi’nin yanı sıra ovayı kuzeyden güneye kat ederek Van Gölü’ne dökülen Deliçay, İrşad Çayı ve Yekmal Çayı da geçiyor.

Tahmin etmişsinizdir, su varsa baraj var, HES var; Zilan’da ek olarak altın madeni, mermer ocağı var.

Zilan Deresi’nin üzerinde hali hazırda bir baraj ve HES kurulu: Koçköprü Barajı. Toplam 8 MW kurulu güce sahip. Türkiye’deki HES’lerden üretilen elektriğin yüzde 0,057’sini (on binde 57), toplam elektrik tüketiminin ise yüzde 0,017’sini (on binde 17) karşılıyor.  Özaltın İnşaat’ın gerçekleştirdiği ilk baraj projesi bu. İnşaatına 1978’de başlanmış ve ancak 1992’de bitirilebilmiş. Neredeyse 20 yıllık bir hikaye yani.

Koçköprü Barajı ve HES.

Barajla ilgili, kirlilik, balık ölümleri ve kuraklık gibi büyük sorunlar yaşandığı daha önce basına yansımıştı. Baraja akan derelere olduğu gibi bırakılan kanalizasyon suları, kirlilik yüzünden balık ölümleri, zaten kuraklık nedeniyle çekilen suyun bir de aşırı kullanımı gibi bütün seyahatimiz boyunca duyacağımız sorunlar olduğu gibi dururken, aynı dere üzerinde ikinci bir HES projesine başlandı. Ve yine tahmin edebileceğiniz üzere; 2012’de Çevre ve Şehircilik (ve artık ek olarak İklim Değişikliği) Bakanlığı, Çevresel Etki Değerlendirme Raporu’nun (ÇED) gerekmediğine karar verdi.

Erciş’in Ulupamir Köyü mevkiine yapılmak istenen Zilan Regülatörü ve HES Projesi için, yörede çalışan sivil toplum örgütleri ve bölge halkının açtığı “ÇED Gerekli Değil” kararının yürütmesinin durdurulması istemiyle açtığı davada, Van 1. İdare Dairesi, bilirkişi keşfini bile beklemeden “ehliyetten ret”, yani başvurucuların konuyla ilgisini sorgulayan bir karar vermişti. İstinaf aşamasında  Danıştay 6. Dairesi, bu kararı bozdu. Ancak elbette hikaye bununla bitmedi.

‘ÇED gereksiz’ler, bir türlü bitmeyen davalar…

Bütün çevre davalarında olduğu gibi, bu dava da yılan hikayesi gibi biraz. Çevre konularında uzmanlaşan hukukçuların hep şikayetçi olduğu mesele yani: Şirketlerin fırsatçılığı, buna zemin hazırlayan hükümet kararları, görevi çevreyi korumak olan Çevre Bakanlığı’nın bir gerekçe göstermeye gerek bile görmeden verdiği “ÇED Gerekli Değildir” raporları, acele kamulaştırmalar, değişen bilirkişi heyetleri, davalar, davalar…  Arada da itiraz edenlere yönelik polis ve jandarma saldırılarına karşı yöre halkının korunma çabası. Bir tür Sisifos sendromu. Tam kayayı tepeye çıkardım derken…

Zilan’da da benzer işlemiş süreç. Şöyle: Van Valiliği ile Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, Zilan Elektrik Üretim Anonim Şirketi’nce yapılmak istenen ikinci HES projesi için 30 Mart 2012’de “ÇED Gerekli Değil” kararı veriyor. Bunun üzerine ruhsat alan Gökakım Elektrik Üretim A.Ş. 2014’te inşaata başlıyor. Danıştay’a itiraz üzerine inşaat durduruluyor, ancak bu sefer de HES yapılacak araziler için Bakanlar Kurulu tarafından “acil kamulaştırma” kararı alınıyor. Durum yine yargıya taşınıyor, ama Covid kısıtlamalarını da fırsat bilen şirket, inşaata devam etmeye başlıyor.

İnşaat sürerken, geçen yıl bölgedeki kimi taşınmazlar için bu kez Cumhurbaşkanlığı kararıyla ikinci bir “acele kamulaştırma kararı” çıkınca, bölgede yaşayanlara yine adliye yolları görünüyor. Bu kez itiraz, Van 1. İdare Mahkemesi’ne, ÇED gerekli değildir kararı için. İptal ve yürütmenin durdurulması isteniyor. Mahkeme Çevre Bakanlığı’ndan meseleyle ilgili bilgi istiyor. Bakanlık, kararını savunuyor ve kamulaştırma kararları için “sorun yok” yanıtını veriyor.

Madem “sorun yok”,  1. İdare Mahkemesi de gecikmeden 22 Ekim 2020’de “davacının proje alanında ikamet etmediği” gerekçesiyle, yani “ehliyetten ret” kararı vererek, davayı reddediyor. Danıştay temyizinde, 16 Şubat 2021’de bu karar bozuluyor. Karar şöyle:

“…  Proje  tanıtım dosyasının incelenmesinden, Van ili, Erciş İlçesi, Zilan Deresi üzerinde yapılması planlanan HES projesinin su tutma yapısının (Regülatör Yeri) yaklaşık 5 bin 300 metre güney doğusunda ve yine projenin santral yerinin yaklaşık bin 100 metre güneyinde, sulama, enerji ve taşkın kontrolü amacıyla yapılan Koçköprü Barajı göl alanının yer aldığı, davacının bu baraja yakın mesafede bulunan Koçköprü Mahallesinde ikamet ettiği ve bu bölgede tarımsal faaliyette bulunduğu, dolayısıyla, uyuşmazlığa konu projeyle aynı dere üzerinde ve projenin su alma yapısının mansabında bulunan Koçköprü Barajının projenin etki alanında olduğu göz önüne alındığında, dava konusu ‘ÇED Gerekli Değildir’ kararı ile davacının kişisel, güncel ve meşru bir menfaatinin ihlal edildiğinin kabulü gerektiğinden, dava açma ehliyetinin bulunduğu sonucuna varılmıştır.”

Ancak bu da yetmiyor. Karar sonrası dosya esastan görüşülmek üzere tekrar Van 1. İdare Mahkemesi’ne gönderiliyor. Mahkeme 10 Ağustos’ta yürütmenin durdurulmasını talebini reddediyor. Bu arada hala bilirkişi incelemesi yok.

Av. Yıldırım: Kümülatif etkilere bakılmalı

Başvurucunun avukatı Hülya Yıldırım, bize Danıştay’ın kararına rağmen yerel mahkemenin bilirkişi keşfi ve raporundan sonra karar vermesi gerekirken bunu yapmayıp yürütmeyi durdurmamasının telafisi imkansız zararlara neden olacağını ve açıkça hukuka aykırı olduğunu söylüyor. Danıştay’ın kararıyla, kent ve çevre hakkı ile ilgili uyuşmazlıklarla yurttaşın menfaatinin ihlal edildiği ve bu menfaatin geniş yorumlanması gerektiğine vurgu yapıldığını belirten Yıldırım da proje(ler)in etkilerinin sadece “kendisinden ibaret” değerlendirilmemesi gerektiği kanısında:

“Tüm bu projelerin tüm Van Gölü Havzası’ndaki projelerin kümülatif etkisinin  sucul ortama, ekosisteme bu faaliyetin nasıl etkisi olacağı değerlendirilmelidir. Zilan Çayı’na 50 metre mesafede mermer ocağı, Zilan Çayı’nın üzerinde dava konusu HES Regülatörü vardır, bitiminden 500 metre ilerde ise Koçköprü Barajı söz konusudur. Bugün bölgede yaşanan balık ölümleri, sulak alanların kuruması, verim düşüklüğü tüm bu faaliyetlerin kümülatif etkisinin sonucudur. ‘Bu sene kuraklık oldu, yağmur yağmadı ‘diye tabir edilen değişim, iklim değişikliğine bağlı olup doğal bir olay değildir. İnsan müdahalelerinin ve faaliyetlerinin sonucudur. O yüzden tüm enerji, inşaat, maden faaliyetlerinin ve politikalarının iklim değişikliğinden ve bu kümülatif sonuçlardan ayrı oluşturulmaması gerekir.”

Ali Kalçık: Yüzde 10 cansuyu bile bırakılmadı

Van Çevre Derneği Başkanı Ali Kalçık da yaşananları ‘katliam’ olarak değerlendiriyor. Dere yatağının kurutulduğunu, Zilan’ın  4-5 km. boyunca iki metre derinliğinde bir kanala dönüştürüldüğünü, çevresinin de bir metrelik dikenli telle engellendiğini anlatan Kalçık, yüzde 10 cansuyu bile bırakılmadığına dikkat çekiyor.

Oysa, Koçköprü Barajı neredeyse 500-600 metre geride, çalışmasını sürdürüyor. Barajdan dereye bırakılan sınırlı miktarda su, şimdi de yeni yapılmak istenen HES’e tahsis edilecek: Balıklar, yaban hayatı, insanlar ise ya uyum sağlayacak, ya yer değiştirecek ya da yok olacak.

Şimdiden köylüler her iki HES’in de su bırakmadığı derede her yıl binlerce balığın öldüğünü anlatıyor. Kirlilik ve atık sorunu var elbette ama şimdiye dek bu boyutta balık ölümünü hiç görmemişler.

Kalçık, barajın yeterli su bırakma konusunda taahhütte bulunmasına rağmen, bunu yapmadığını, hem buharlaşma hem de yaşanan ağır kuraklıktan dolayı zaten yüzde 50 düşen su debisinin HES’in de eklenmesiyle facia yaratacağını kaydediyor.

Bilirkişi keşfi, nihayet Van’da bulunduğum ekim ayı başlarında yapıldı. Av. Hülya Yıldırım, önlerinde uzun ve yıpratıcı bir süreç olduğunun bilincinde. Yürütmeyi durdurma taleplerinin reddedilmesinin yargı sürecinin sonlandığı anlamına gelmediğini söylüyor. Şimdi, bilirkişi keşfinin raporunu bekleyecekler mesela, bir de Van 1. İdare Mahkemesi’nin esastan vereceği kararı.

Dert bir değil

Ercişliler ise yaşam alanlarını talan eden, endemik bitki ve hayvanlara zarar veren HES’e karşı mücadelelerini sürdürmeye kararlı. Kararlılık önemli, zira küçücük Zilan’da tek dert HES değil.

Halen üretim yapan altın madeninin yanı sıra bir de köylerin hemen dibinde mermer madeni ocağı açılacak. Kazılar başladı bile.  Hasanabdal Köyü’nün hemen üzerinde inşa edilen mermer şantiyesi hem köydeki yaşamı tehdit ediyor hem de şantiyenin dibinde akan derenin kalan suyu şimdiden çamura bulanmış durumda. Ocağa karşı köy halkı ve STK’ler isyanda. Bölgenin tek nehrinin HES’e hapsedildiğini, altın arama çalışmaları yüzünden sularının ve topraklarının zehirlendiğini söylüyorlar.

Köyün hemen tepesinde, mermer ocağı için yapılan çalışmalardan. Fotoğraf: İdris Yılmaz.

Hiç şaşırmayacağınız üzere bu ocak için de “ÇED Gerekli Değildir” kararı verilmiş. Minhan Madencilik  İnşaat Sanayi ve Ticaret Limitet Şirketi yetkilisi, bu kararın verilmesinden sonra raporu aldıklarını ve mevzuata uygun çalıştıklarını söylüyor, ama TMMOB İnşaat Odası Van Şube Başkanı Mihail Atık, Çevre Bakanlığı’yla iyi ilişkiler kuran herkesin rahatlıkla mevzuatı devre dışı bıraktırabildiğini anlatıyor:

“Kolluk kuvvetleri de hükümetin emrinde halkın karşısında duruyor. Doğa Koruma, Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü, Karayolları gibi kurumların hepsi bu tür uygulamaların yasaya ve mevzuata aykırı olduğunu bilmesine rağmen, maden şirketi sahiplerinin ilişkileri nedeniyle seslerini çıkartmıyorlar. Ancak suç işliyorlar. Bizler bunun sonuna kadar takipçisi olacağız. ”

Yönetmelik, taş ve benzeri maden ocakları çevresinde yerleşim alanları varsa, kazılara başlamadan önce istinaf duvarı zorunluluğu koyuyor aslında, ama Zilan’da buna da gerek görmemiş şirket. Av. Yıldırım’ın verdiği bilgiye göre, proje tanıtım dosyasında diğer kurum ve kuruluşlardan alınması gereken  izinler de yokmuş. Yıldırım, Van Çevre, Tarihi Eserleri Koruma, Araştırma ve Geliştirme Derneği adına işlemin iptali davası açtıklarını ama henüz bir gelişme olmadığını, davalı idarenin cevabını beklediklerini belirtiyor.  İlk duruşma önümüzdeki ocak ayının 12’sinde yapılacak.

Fotoğraf: İdris Yılmaz.

Yıldırım’ın ÇED süreçleriyle ilgili anlattıklarıysa şöyle:

“ÇED Yönetmeliği’nde EK-1 ve EK-2 listesi bulunur. Burada projenin kapasitesine, niteliğine göre projelerin izin süreçleri belirlenir.  EK-1 listesine dahil olan projeler ÇED raporu hazırlanması zorunluluk iken, EK-2 listesine dahil Seçme Eleme Kriterlerine Tabi Projelere, ÇED uygulanmasının gerekli olup olmadığının belirlenmesi amacıyla proje tanıtım dosyası hazırlanacağı tanımlanmıştır. Buna göre ÇED’in gerekli olup olmadığına karar veriliyor; ancak uygulamada neredeyse EK-2 ye giren tüm projeler için ÇED Gerekli Değildir kararı veriliyor ve bu süreç proje tanıtım dosyasıyla tamamlanıyor.”

Bu arada ocak için de yapılmış herhangi bir bilirkişi incelemesi yok.  Konu, ivedi yargılamaya tabi olduğunu için bu dosyaların normalde hızlı ilerlemesi gerekiyor, ancak bu davanın da akıbeti de belirsiz.

Bir zamanlar Zilan.

Halen 30’u aşkın yerleşim yerinde yaşayan yaklaşık 15 bin kişinin tek geçim kaynağı tarım ve küçükbaş hayvancılık. Vadiye dökülen 10’u aşkın akarsu,  ‘Van balığı’ olarak bilinen inci kefalinin üreme ve geçiş güzergahı. Binlerce küçük baş hayvanın su kaynağı olan dere, su samuru başta olmak üzere pek çok canlıya ve 4 bin 300 bitki türüne ev sahipliği yapıyor. Barajın hemen ardına yapılan HES’in ve açılan ocakların tüm bu canlılığa ve halkın ekonomik faaliyetine büyük zarar vereceğini öngörmek için kahin olmaya gerek yok.

Zilan Vadisi’nin (Geliyê Zilan) bölge halkı için bir başka önemi daha var; Kürt halkı için acı bir “hafıza merkezi” gibi.  1930 yılındaki Ağrı isyanları sırasında, Kürtlere yönelik gerçekleştirilen büyük kırım, yakılan yıkılan köyler halen hafızalarda. İsyanlar sırasında Cumhuriyet Gazetesi’ne göre 15 bin, bağımsız araştırmacılara göre, kadın, çocuk ve yaşlılar da dahil  40 bin civarında kişi öldürüldü, köyler yok edildi; gazetenin deyimine göre, “Zilan Deresi lepalep cesetle doldu.”

Van Çevre Derneği Başkanı Kalçık, yeni yapılmak istenen HES’in o dönem öldürülenlerden cesetlerine ulaşılabilenlerin mezarlarının üzerinden geçtiğini anlatıyor. Tıpkı Koçköprü Barajı gibi. Orada da baraj yapımı sırasında çok sayıda insan kemiği kıyılara vurmuş, halk elleriyle toplamış: “Sadece binlerce canlıyı yok etmeyecekler, aynı zamanda 1930’daki katliamın izlerini silmek istiyorlar. “

Halkın ve STK’lerin önerileri mi? Baraj yerine, başta rüzgar ve güneş olmak üzere “yenilenebilir enerji.” Bir de tabii “helalleşme”… Kulak verilir, biri için yeni bir demokratik kavrayış, diğeri için hazır Paris Anlaşması da imzalanmışken başka bir enerji politikasına doğru harekete geçilir mi? Bunu da zaman gösterecek.

You may also like

Comments

Comments are closed.