Ana Sayfa Blog Sayfa 593

Yıkılan İskenderun Devlet Hastanesi için 11 yıl önce ‘depreme dayanıksız’ raporu verilmiş

Hatay’ın İskenderun ilçesinde deprem sonucu yıkılan binalardan eski devlet hastanesi için 2012’de ‘depreme dayanaksız’ diye rapor tutulmuş. Hastanenin A bloku yıkıldı. O blok yoğun bakım ünitesi olarak geçiyordu. Söz konusu raporla ilgili sonuç hastanenin resmi sitesinde de yer alıyor. Hastane enkazının başında yakınlarını bekleyen vatandaşlar ‘önlem alınmadığı’ için isyanda.

Diken‘den Ayşegül Kasap‘ın aktardığına göre; yıkılan blok için 2012’de deprem raporu hazırlanmış ve ‘deprem dayanıklılık raporu olumsuz’ denmiş. Sunum dosyasında talepler bölümünde yer alan rapor sonucu için “Deprem Dayanıklılık Testi raporu olumsuz gelmiştir” notu düşülmüş. Söz konusu dosyanın son güncelleme tarihiyse 7 Nisan 2022.

iskenderun
Kaynak: İskenderun Devlet Hastanesi

Vatandaşlar bu gerçeğin bilinmesine rağmen önlem alınmamasına öfkeli:

“2012’de yıkım raporu vardı içerde. Yakınım enkazda. Neyi beklediler bu hastaneyi taşımak için?”

‣İnsanların artık defin için beklediği İskenderun’da vaziyet: Kendi işini kendin hallet
‣İskenderun’da halk dayanışma halinde: Bu insanlar içinde büyük kahramanlar var 
‣Hatay: Su yok, yakıt yok, acılarımız enkazın içine gömülüp kaldı

Mimarlar Odası İskenderun Başkanı Koray Tanın da yıkım kararı bulunduğunu söyledi. Hastane önünde bekleyen bir vatandaş şunları dile getirdi:

“Eşim hemşire. O kadar kötü beton kullanılmış ki. Bugüne kadar nasıl tahliye etmemişler orayı hayret ediyorum.”

 

Oktay’dan deprem bağışlarına ilişkin açıklama

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, 10 ili etkileyen Kahramanmaraş merkezli 7.7 ve 7.6’lık depremlerin ardından başlatılan yardım kampanyaları bağışlarının Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) koordinasyonunda yürütülmesinin önemli olduğunu söyleyerek  “Bağışların AFAD koordinasyonunda yürütülmesi son derece önemli. Şeffaf olması, Sayıştay denetiminde olması önemli” ifadelerini kullandı.

Oktay, AFAD Acil Durum Yönetim Merkezi’nde Kahramanmaraş merkezli depremlere ilişkin basın toplantısı düzenledi. Toplantıya, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin de katıldı. Burada, deprem bağışları, deprem bölgesindeki tahliyeler ve barınma merkezlerine ilişkin konuşan Oktay, 1 milyon 50 bin civarında depremzedenin geçici barınma merkezlerinde bulunduğunu ve hedeflerinin bir yıl içerisinde kalıcı konutları teslim etmek olduğunu söyledi.

Deprem bağışlarına ilişkin de konuşan Oktay, bağışların AFAD koordinasyonunda yürütülmesi gerektiğini söyledi. Oktay, ‘denetim ve şeffaflık’ vurgusu yaptı.

Bir milyondan fazla kişi barınma merkezlerinde

Oktay, “asrın felaketi” olarak nitelendirilen Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından oluşturulan geçici barınma merkezlerinde yaklaşık 1 milyon 50 bin kişinin kaldığını söyledi.

Artçı depremlerin devam ettiğini, şu ana kadar bin 666 artçının kaydedildiğini ifade eden Oktay, “Hasar tespit çalışmaları yapılana kadar konutlardan, evlerden uzak durulması olayı halen geçerli” dedi.

Birleşmiş Milletler (BM) İnsani İşlerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı ve Acil Yardım Koordinatörü Martin Griffiths ile bir görüşme yaptığını belirten Oktay şunları kaydetti:

“İlginç bir konuyu paylaştı benimle, ‘Öyle bir şey yapıyorsunuz ki aslında pek kimse de farkında değil. Bizim kayıtlarımızda bu kadar geniş kapsamlı ve büyük bir depremin arama kurtarma ve diğer faaliyetlerini bu kadar hızlı yapabilen bir başka örneği henüz göremedik, kayıtlarımızda rastlayamadık.’ şeklinde. Bu, sahada ve merkezde gayret gösteren her bir kardeşimizin başarısıdır, her bir kardeşimizin birlikte çabasıdır, afetzedenin yanında olmakla ile ilgili verdiğimiz çabadır.

Biliyoruz sıkıntılar var. Halen enkaz bölgesinde olanlar veya dışarıda olanların sıkıntılarının da farkındayız. Türkiye, dünyadaki en çok çadır ve konteyner kapasitesine sahip ülkelerden biri. Bunun tamamını sahaya yansıtmış durumdayız. Onun ötesinde, şu anda 170 bini, 180 bini geçmiş durumda. Tamamı sahaya yansıtılmış durumda ve halen yolda olanlar var.

Uluslararası alandan çok ciddi yardımlar var. Anında sahaya yansıtıyoruz ve onun ötesine geçtik. Türkiye’deki çadır üreten tüm firmalar, şu anda çadır üretmeye ve bir an önce sahaya sürmeye odaklanmış durumda. Aynı şekilde bütün dünyadan çok hızlı bir şekilde buraya nasıl kaydırabiliriz ile ilgili de çalışılıyor. Sahadaki sıkıntının farkında olarak bir an önce vatandaşlarımızı, afetzede kardeşlerimizi barınabilecekleri bir alana kavuşturmak istiyoruz.”

Can kaybı 20 bin 665’e yükseldi

Kahramanmaraş merkezli iki depremin ardından 8.36 itibarıyla AFAD tarafından yapılan açıklamaya göre; can kaybı 20 bin 665’e yükseldi.Yaralı sayısı ise 80 bin 88’e ulaştı.

Açıklamaya göre; Kahramanmaraş, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır, Adana, Adıyaman, Osmaniye, Hatay, Kilis, Malatya ve Elazığ’da toplamda 92 bin 697 afetzede, bölgeden diğer illere tahliye edildi.

Deniz Baykal hayatını kaybetti

Cumhuriyet Halk Partisi‘nin (CHP) eski genel başkanı ve CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal, 84 yaşında hayatını kaybetti.

Antalya‘da yaşayan Deniz Baykal’ın uzun süredir sağlık sorunları ile mücadele ettiği biliniyordu. Baykal’ın hayatını kaybettiği haberini CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından paylaştı.

Deniz Baykal’ın kızı Aslı Baykal, “Babam bu sabah evinde uykusunda vefat etti. Cenazeyi salı günü Antalya’da defnetmeyi planlıyoruz” dedi.

Eksi 15 derecede yaşam mücadelesi: Malatya, Doğanşehir’de acilen çadıra ihtiyaç var

Video haber: Fırat BULUT

*

Maraş merkezli iki depremin en çok etkilediği kentlerden biri olan Malatya’da depremzedeler soğuğa karşı yaşam mücadelesi veriyor.  Doğanşehir ilçesine bağlı Çığlık köyünde iki depremzedenin soba zehirlenmesi nedeniyle yaşamını yitirdiği öğrenildi. Vatandaşların hayatta kalabilmek için çadıra, battaniyeye ve uyku tulumuna ihtiyacı var.

Çığlık köyünden Av. Ferhat Duran 6 Şubat’ta yaşanan deprem sırasında köyde can kaybı yaşanmadığı ancak daha sonra iki depremzedenin soba zehirlenmesi sonucu hayatını kaybettiğini söyledi.

Duran, “Depremin ilk günü köye kimse gelmedi. Köyün nüfusu 500 kişi. Her iki büyük depremde neyse ki can kaybı yaşanmadı. Fakat havanın soğuk olması nedeniyle bazı depremzedeler gece evlerine girmek zorunda kaldı. Depremin ikinci günü soba zehirlenmesinden iki kişi hayatını kaybetti. Daha sonra AFAD çadırları geldi. İki aile bir çadırda kalacak şekilde yerleşmiş olsak da şu an çadırlar kurulu. Çığlık köyünde devleti görmedik. Adana Demir Spor, HDP, DEVA , KESK’in yardımları yani gönüllülerin hayırseverler yardım getiriyor.”

-15 derecede yaşam mücadelesi: Çadır ciddi ihtiyaç

İkinci depremin merkezi Elbistan’a sınır olan Doğanşehir’de depremin beşinci gününde artçı sarsıntılar devam ediyor.

Doğanşehir’in birçok köyüne depremin ilk iki günü ulaşım sağlanamadı. Depremin ilk günü yağan kar nedeniyle köy yollarının kapalı olduğu bölgede gece dondurucu soğuklar etkili.

Dedeyazı, Söğüt, Bıçakçı, Yolkoru ve birçok köyde eksi 15’leri bulan soğuklar nedeniyle depremzedeler zor durumda.

Yolkoru köyünden bir depremzede çektiği videoyu bizimle paylaşarak yaşanan barınma sorununa dikkat çekiyor. Traktör kasasında geceyi geçirdiklerini belirten Ertunç Ürkmez “100 haneli köyde en az 70 ev yerle bir oldu. Çocuklar ve yaşlılar var. Acil çadır ihtiyacımız var. Görüldüğü gibi traktör kasalarında kalıyoruz, zor durumdayız. Diğer yardımlar üçüncü günden itibaren gelmeye başladı. Ama ciddi ihtiyaç çadır” diyerek yardım çağrısında bulunuyor. Önceki gün ulaştığımız Ürkmez’e tekrar ulaşarak köydeki durum hakkında bilgi aldık. Ürkmez depremin beşinci günü hala çadır gelmediğini söylüyor.

HDP kriz masası: Doğanşehir’e göndermek istediğimiz çadırlara el konuldu

Halkların Demokratik Partisi Malatya’da kriz masası kurarak bölgeden toplanan yardımları depremzedelere ulaştırmaya çalışıyor. Zaman zaman engellendiklerini belirten HDP temsilcileri Doğanşehir’in birçok köyüne hala çadır ulaşmadığını söyledi.

HDP Malatya İl Eş Başkanı Yusuf Bozkuş yıkımın boyutunun yüksek olduğunu belirterek “AFAD çok yetersiz, ismi var kendisi yok. Biz gelen yardımları, yardım gitmeyen yerlere ulaştırmaya çalışıyoruz. Depremin ilk iki günü yardım tırlarımız engellenmek istendi. İkinci gün Batman’dan gelen çadır kamyonumuza el konuldu . Gerekçe ‘AFAD dağıtacak‘ diyorlar. Dün yıkımın en çok olduğu Kurucuova bölgesine gittik milletvekillerimizle. Ama bu sefer jandarma eşliğinde halka teslim ettik yardımlarımızı. Bazı bölgelerde gelen yardım tırlarını engellemeye çalışıyorlar ama biz de yardımları dağıtmaya çalışıyoruz. Arama kurtarma çalışmaları devam ediyor. Cenazeler toplu olarak gömülüyor. AFAD’ın teknik elemanları yetersiz. Yıkımın boyutu gerçekten yüksek. Sıcak yemek yok. Düşünün AFAD ve kurtarma ekiplerinin gece kalacağı yer bile yok. Belediyeler tamamen devre dışı. Doğanşehir’de bir iki metre kar var. Çetin kış koşulları var. Biz lokal kriz masaları kurduk. Bugün itibariyle belki dağ köylerine ulaşılmayan vardır.”

HDP yardımlarının engellendiği iddialarına ilişkin ulaştığımız Malatya Valisi Hulisi Şahin “Yok öyle bir şey. Tam tersi kendilerine yer gösteriyoruz” yanıtı verdi.

Doğanşehir dağ köylerinde dondurucu soğuklar etkili olmaya başladı

Malatya merkeze yaklaşık 60 km uzaklıkta bulunan Doğanşehir’e bağlı 30’un üzerinde köy bulunuyor. Kış aylarında ulaşımın kapandığı Doğanşehir dağ köylerinde dondurucu soğuklar etkili olmaya başladı.

Sıcaklığın eksi 15 dereceyi bulduğu Doğanşehir’de gıda malzemelerinden daha çok çadır, battaniye, uyku tulumlarına ihtiyaç var. Çeşitli sivil toplum kuruluşlarının yardımları organize ettiği ilçede birçok köye çadır ulaşmamış. Yardımları organize eden gönüllü koordinasyonlar özellikle çadır ve battaniyeye gıda malzemelerinden daha fazla ihtiyaç duyulduğuna dikkat çekiyor. Gönüllüler ped, ıslak mendik, battaniye, kışlık bot ve giysilere ağırlık verilmesini istiyor .

Osmaniye’de yıkılan binalarla ilgili dört gözaltı: Kolonları kesmişler

Osmaniye Cumhuriyet Başsavcılığı‘ndan yapılan açıklamada, 6 Şubat’taki depremlerde Osmaniye’de yıkılan ve çok sayıda ölüme neden olan bina ve sitelerde tespit edilen yapım kusurları ve kolon kesme eylemleri sebebiyle Cumhuriyet Başsavcılığı’nın soruşturma başlattığı belirtildi.

Yürütülen bilirkişi incelemeleri doğrultusunda bu aşamada altı şüpheli hakkında gözaltı kararı verildiği aktarılan açıklamada, şüphelilerden dördünün yakalandığı ve göz altına alındığı kaydedildi.

Maraş depreminde ölü sayısı 20 bin 213, yaralı sayısı 80 bin 52’ye yükseldi

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, saat 21.41’de yaptığı açıklamada Kahramanmaraş‘ın Pazarcık ve Elbistan merkezli 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerde şu ana kadar 20 bin 213 kişinin hayatını kaybettiğini, 80 bin 52 kişinin yaralandığını duyurdu.

Hatay İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü’nde açıklamalarda bulunan Koca, “Kimliğini bilmediğimiz hastaların dijital fotoğraflarını eşleştirme için özel yazılıma yüklüyoruz. Önemli kısmının kimlik bilgilerine ulaşacağımızı umuyorum. Enkaz altından kurtarılan 20 bin vatandaşımızın, acil müdahalenin ardından hava, kara ambulansları ve deniz araçlarıyla bölge dışı illere transferi sağlandı.” dedi.

80 bin 863 kişi tahliye edildi

Öğle saatlerinde Afet ve Acil Durum Eğitim Merkezi (AFAD) tarafından yapılan açıklamada depremden etkilenen 10 ilden 80 bin 863 kişinin tahliye edildiği belirtildi.

AFAD, şu açıklamaya yer verdi:

“Afet bölgesinden tahliyelerimiz AFAD koordinasyonunda devam ediyor. Jandarma tarafından oluşturulan tahliye noktalarından yürütülen tahliye çalışmalarında şimdiye kadar; karayolu, demiryolu, havayolu aracılığıyla toplam 80.863 vatandaşımız tahliye edilmiştir.”

Hatay vahim bir halde: Yeni yapılmış bina niye yıkılsın ki?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “asrın felaketi” olarak nitelediği Kahramanmaraş merkezli depremlerde hayatını kaybedenlerin sayısının 19 bin 388’e, yaralı kurtarılanların sayısının 77 bin 711’e ulaştığını açıkladı. Depremden en çok etkilenen ve günlerce çaresiz bırakılan illerden biri de Hatay’dı. Hatay, Antakya’da bulunan Yeşil Gazete yazarı Doç. Dr. Sedat Gündoğdu, bölgenin vahim bir halde olduğunu ve beklediğinden çok daha keşmekeş bir tabloyla karşılaştığını söylüyor.

Sedat Gündoğdu’nun değerlendirmelerinden en çok dikkat çeken ise Antakya‘da bulunan iki, üç ve hatta tek katlı binaların bile çökmesi, ayrıca sıfır binaların dahi yerle bir olması. Depremden sonra yapılan ve deprem yöneltmenliğine tâbi olan bu yapıların neden çöktüğü ise bir soru işareti. Ancak Hatay’da bulunan Rönesans Rezidans‘ın müteahhidinin yurtdışına kaçarken gözaltına alındığı göz önüne alındığında bu yapıların sorumluların ve sorumluları görmezden gelenlerin acilen soruşturulması gerekiyor. Fakat tam da bu noktada asıl sorumluların gözden kaçırılmasına neden olacak bir ihtimale işaret ediyor Sedat Gündoğdu. Binlerce mezun veren mühendislik bölümleri ve dolayısıyla karşılanamayan istihdam birçok mühendisin diplomalarını şirketlere kiralamasına neden oluyor ve bu da sorumluların gözden kaçmasına neden olabilir.

Deprem bölgelerinde de çöken binlerce binanın asıl müsebbibi olan kişilere kesilmesi gereken faturaların iş bulamadığı için diplomasını kiralayan mühendis yeni mezunlara kesilmesinin olası olduğunu belirten Gündoğdu, şunları aktarıyor:

‘Yeni yapılmış bina niye yıkılsın ki?’

“İlk iş yapı denetim şirketlerinin, sahiplerinin, denetleyenlerin kıskaç altına alınması gerekiyor. İnsanlar diplomalarını kiralayıp yapı denetim şirketlerine imza attırıyorlardı. Bir sürü öğrenci çocuk vardı; mezun olduktan sonra diplomalarını bunlara kiraya veren. Yarın öbür gün bunun soruşturması yapıldığında hayatında hiç görmediği demirin, betonun cezasını çocuklara, öğrencilere, yeni mezunlara fatura edebilirler. Çok fazla mühendislik mezunu olduğu için işsiz kalmamak adına, sigorta yatırılsın, bin lira da para versinler diye kiralıyordu. İnşaat ve elektrik mühendisleri, diploma kiralayanlar özellikle. Bu yapı denetim sistemi bu gördüğümüz bütün yıkımı asıl sorumlusu bence. Yeni yapılmış bina niye yıkılsın ki?”

Plansızlığın faturası: Kıyafetler yerlerde, sular çöplerde

Sedat Gündoğdu, Hatay’daki plansızlık ve organizasyonsuzluğun tablosunu şu sözleriyle adeta çiziyor:

“Buralar keşmekeş. Her yer yıkılmış. Bütün binalarda neredeyse hasar var. Bir tane hasar almış binanın yanındayız: Altı metre yüksekliğindeki zemin kat çöktüğü için üstteki iki kat oturmuş. Binalar üç, iki ve tek katlı. Ona rağmen yıkılmış. Büyük apartmanlardan bahsetmiyoruz. Elbise ve kullanılmış malzemeler göndermişler. Hepsi yerlerde… Burada tişörte ihtiyaç yok. Köpekler oynuyor üstünde. Şu anda biz donuyoruz. ‘Bizim elbiseye ihtiyacımız yok, jeneratöre ihtiyacımız var’ diyorlar. Zar zor bir tane jeneratör bulduk. İnsanlar binanın önünde açık alanda ateş yakmış, arabalarının içinde yatıyorlar. Bir sürü sıfır bina var, henüz satılmamış ama maalesef hepsi içine girilemeyecek düzeyde.”

‘Bu kadar düzensizliği ilk defa görüyorum’

Arama kurtarma ekipleri, jandarmalar ve sağlık çalışanlarının da belli bölgelerde lokalize olduğunu aktaran Gündoğdu şunları söylüyor:

“Yol kenarında oturmuş, yemek yiyen askerler vardı. Müthiş bir organizasyonsuzluk var. herhangi bir plan program dahilinde yürümüyor işler. Yardımları atmışlar yollara, çöplerde su şişeleri var. Kolilerce su şişeleri her yerde.. Bu kadar düzensizliği ilk defa görüyorum ben. Diğer depremlerde böyle olduğunu zannetmiyorum.Burada tamamen insanlar gönüllü olarak işleri yürütüyorlar.”

‘Bir öğrencim dün enkazın altından çıkarıldı’

Samandağ‘da yeterli bir enkaz çalışması olmadığını aktaran Doç. Dr. Gündoğdu bir öğrencisinin ailesinin de enkaz altında kaldığını belirtiyor:

“Bir öğrencim, Yaren, ve ailesi de enkazın altındaydı. Yaren çıkarıldı ancak ailesi üç katlı bir binanın zemin katında kalmış. İlk gün sesleri geliyormuş, ikinci gün sesleri kesilmiş, dün cenazesine ulaşıldı. Ondan önceki gün bir enkaza jeneratör bıraktık. Jeneratör bıraktığımız enkazdan ondan fazla cenaze çıkartılmış. Burada Akkuyu‘daki inşaat işçileri gönüllü arama kurtarma yapıyor.”

Hatay’ın üzerindeki kara bulutlar

Doç. Dr. Sedat Gündoğdu, Antakya’nın üzerine doğru kara bulutların geldiğini aktararak yağmur ya da kar geldiğini, havanın zaten çok soğuk olduğunu ve çadırların da çok ince olduğunu belirtiyor:

“Çadır bile sıkıntı, çünkü zemine kuruyorsun, incecik, poşetten… Bunlar kışlık mı yazlık mı belli de değil. Burada konteyner olması gerekiyordu. Yolda gelirken çok fazla konteynerin tırlarla taşındığını gördük neyse ki ama onların kurulması, içine birilerinin girmesi biraz zaman alacak.”

Depremden günler sonra, bugün dört yaşındaki bir çocuk kurtarıldı

On binin üzerinde nüfusu olan Küçükdalyan’da bugün dört yaşındaki bir kız çocuğu kurtarıldı. Sadece bu mahallede şu ana kadar 100 ceset çıkarıldı. Ancak hala enkazın altında kalanlar var.

‘ Daha bugün sınırlı sayıda seyyar tuvaletler geldi’

Öte yandan vatandaşlar ısınma ve barınma sorunu kadar hijyen sorunları da yaşıyorlar. İnsanların açık alanlarda tuvalet ve lavabo ihtiyaçlarını gidermek zorunda kaldıklarını aktaran Sedat Gündoğdu, şunları aktarıyor:

“Daha bugün sınırlı sayıda seyyar tuvaletler geldi. Jeneratör olmadığı için kuyudan su çekemiyorlar şimdilik tanktan su alıyorlar. İnanılmaz bir durum var. Beklentimin çok çok çok ötesinde durum maalesef.”

Maraş depreminin bilançosu, Gölcük’ten daha ağır: Ölü sayısı 19 bin 388’e yükseldi

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “asrın felaketi” olarak nitelenen Kahramanmaraş merkezli depremlerde hayatını kaybedenlerin sayısının 19 bin 388’e, yaralı kurtarılanların sayısının 77 bin 711’e ulaştığını açıkladı.

Malatya’da açıklamada bulunan Erdoğan, Malatya’ya ve Malatyalılara “geçmiş olsun” dileklerini ileterek milletçe tarihin en büyük doğal afetlerinden birinin yaşandığını vurguladı.

Türkiye’nin pazartesi sabah 04.17’de 7,7 ve dokuz saat sonra da 7,6 şiddetinde depremlerle sarsıldığını anımsatan Erdoğan, Kahramanmaraş merkezli bu depremlerin 10 ilde çok ciddi yıkıma ve can kaybına sebep olduğunu aktardı.

Depremin vurduğu illerden birinin de Malatya olduğunu hatırlatan Erdoğan, dün ve önceki gün Kahramanmaraş, Hatay, Adana, Gaziantep, Osmaniye ve Kilis‘i ziyaret ederek, maruz kalınan afetin büyüklüğünü bizzat yerinde tespit etme fırsatı bulduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün de önce Adıyaman‘ı ziyaret ettiğini belirterek, şöyle konuştu:

“Milletçe yüreklerimizde yanan ateşi tarif edecek kelime bulamıyorum. Kayıplarımızın sayısı arttıkça maalesef üzüntümüz de katlanarak artıyor. Son tespitlerimize göre hayatını kaybeden vatandaşlarımızın sayısı ülke genelinde 19 bin 388’e, yaralı kurtarılanların sayısı 77 bin 711’e ulaştı. Ülkemizin dört bir yanından deprem bölgesine gelen sivil toplum kuruluşlarımız ve gönüllülerimiz sahada aktif çalışmaya devam ediyor. Ordumuz, polisimiz, jandarmamız gerek güvenlikle ilgili bir zafiyet olmaması gerekse yardım faaliyetlerinin etkin bir şekilde yürütülmesi için olağanüstü gayret sarf ediyorlar. Şu an 10 ilimizde yurt dışından gelen ekiplerle birlikte toplam 141 bini aşkın personel bilfiil görev yapıyor.”

AFAD ve diğer kurumların, depremzedelerin barınma ihtiyaçlarının süratle karşılanması için çadır, konteyner, prefabrik yapıların kurulumlarını gerçekleştirdiğini anlatan Erdoğan, “Kurumlarımız ve hayırseverler seyyar mutfak ve aşevleri aracılığıyla depremzedeler için yardım ekiplerimizle sıcak yemek sağlıyor.” dedi.

‘Devlet’ OHAL’den sonra sahaya indi: Gazetecilere engelleme ve şiddet

Maraş’ta merkezli, 10 ili etkileyen  etkileyen iki yıkıcı depremin ardından bir yandan arama kurtarma çalışmaları devam ederken, deprem sonrası yıkımı haberleştiren ve yardım bekleyen halkla konuşan gazeteciler hedef alınmaya başlandı.

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS),  depremin vurduğu 10 kentte için açıklanan OHAL ilanıyla, habere giden gazetecilerin ve sosyal medya kullanıcılarının enkazlardan uzaklaştırılarak haklarında soruşturma başlatıldıklarını bildirdi.

TGS’nin sosyal medya hesabından yapılan açıklamada, ihmalleri ve yardım gelmeyen yerleri duyuranların sansürlenmek istendiği belirtilerek, halkın haber alma hakkının engellenemeyeceğine vurgu yapıldı.

Sendikadan yapılan açıklamada şunlar kaydedildi:

“OHÂL ilânıyla birlikte bazı bölgelerde gazeteciler enkazlardan uzaklaştırılıyor. TV yorumcuları ve sosyal medya kullanıcıları hakkında soruşturmalar açılıyor. İhmâllerden, yardım gelmeyen yerlerden bahsedenler sansürlenmek isteniyor. Halkın haber alma hakkını engelleyemezsiniz.”

Muhabirlere gözaltı

Son olarak Urfa’da enkazı görüntülemek isteyen gazeteci Sema Çağlak, iki meslektaşıyla birlikte gözaltına alındı. Polisin yaptığı kimlik sorgulamasının ardından gazeteciler, turkuaz basın kartları olmadığı gerekçesiyle ifadeleri alınmak üzere polis karakoluna götürüldü.

Bianet’in aktardığına göre, çalıştıkları medya kuruluşlarının verdiği basın kartlarıyla alanda haber yapan habercileri “Birecik’e neden geldiniz?”, “Kurum kartını size kim verdi?” şeklinde sorular sorulduğu belirtildi. Gazeteciler, aynı gün basın kartlarına el konulduktan sonra serbest bırakıldı.

Gazetecilikte Kadın Koalisyonu (CFWIJ) gerçekleri halka aktarmaya çalışan gazetecileri susturmaya yönelik politikaları kınadı.

Malatya‘daki deprem alanlarında görev yapan Halk TV muhabiri Ferit Demir de saldırıya uğradı. İsmail Küçükkaya‘nın Yeni Bir Sabah programına bağlanan Demir, dün gece bir kurtarma faaliyetini çektikleri sırada yaşadıklarını anlattı:

“26 yaşındaki bir kardeşimizin kurtarma anı vardı. Biz de çekiyorduk. Bütün kameralar AFAD TIR’ının üzerine çıkarıldı. Bize izin vermediler. ‘Kontenjan doldu’ dediler. ‘Tamam ben halkın içinde çekerim’ dedim. Çektim de.

Üzerinde Ankara TEM yeleği olan bir polis memuru geldi. ‘Çekemezsin’ dedi, yasak. Dedim ki ‘Bak AFAD TIR’ının üzerinde beş altı kamera canlı çekiyor.’ Böyle deyince geri gitti. Sonra başka polisler geldi. Kimliğimi istediler. Ben de ‘Gazeteciyim’ dedim. Geri gittiler tekrar.

Sonra enkazın başındaki kameraman arkadaşımı zorla geri getirdim. Enkazın başında kadın kardeşimizi kurtarmaya çalışan özel hareket polisi bana laf söyledi. ‘Niye çekiyorsun sen diye’ bağırdı. Sonra ben giderken TEM yeleği giymiş polis arkamdan bana tekme attı. Ben yere düştüm, pantolonum yırtıldı, bacağım kısmen yaralandı.”

7 Şubat’ta da Adana‘da haber takibi yapan Evrensel muhabiri Volkan Pekal, gözaltına alınmıştı. Şehir hastanesinde görüntü almaya çalışırken “İzin almamışsın” bahanesiyle gözaltına alınan Pekal, işlemlerin ardından serbest bırakılmıştı.

OHAL’in etkisi

Deprem bölgesinde görev yapan muhabirlerden, depremin ikinci gününde ilan edilen üç aylık OHAL kararından sonra, çalışmalarının özellikle güvenlik güçleri tarafından zorlaştırıldığı aktarılıyor. Özellikle depremzelerle röportajlar yapan, yardım bekleyenlerle konuşan haberciler alanlardan uzaklaştırılmaya çalışıyor ve engelleniyor.

CFWIJ’e konuşan haberciler, OHAL ilanından sonra polisin sahadaki muhabirlere akreditasyon ve turkuaz basın kartı sormaya başladığını anlattı. Valiliklerdeki yetkililer ise durumdan haberi olmadıkları ve gazetecilerin akreditasyona ihtiyaçları olmadığını söylüyor.

CFWIJ de bir açıklama yaparak şunları kaydetti:

“Deprem bölgelerinde yardım bekleyen, enkaz altında yakınlarının kurtulması için dua eden depremzedelerle konuşup oradaki gerçekliği halka anlatan gerçek gazetecilerin engellenmesini ve hedef gösterilmesini kınıyoruz. Yetkililer gazetecilere engellemeler yapmak yerine işlerini güvenli bir şekilde yapabilmeleri için onlara yardımcı olmalıdır.

Böylesi yıkıcı bir afet sonrası yalnızca gerçekleri gösteren gazeteciler hiçbir şekilde tehdit elemez, engellenemez, cezalandırılamaz. Bütün bu basını engelleme çabalarının depremzedelere yardım etme yönünde kullanılmasını talep ediyoruz. Gazetecilik hiçbir zaman olmadığı kadar böylesi zor bir kriz döneminde de hiçbir şekilde suç değildir, olamaz da.”

Polis: En ufak kötü şey duyarsam yayını keserim

Gazeteci İrem Afşin de CPWIJ’e tanık olduklarını anlattı:

“Sabah saatlerinde Urfa İpekyol Mahallesi’ndeki en büyük enkazlardan birinde çekim yaparken, bölgede hiçbir polis veya jandarma yoktu. Öğle saatlerinde alana ulaşan güvenlik güçleriyle bir problem yaşamadık, aksine yardım ettiler. Ancak OHAL ilan edildikten sonra gün boyunca çekim yaptığımız binayı gece son bir kez daha çekmeye gittik. Bize ‘Buraya giremezsiniz’ dediler. Biz de bütün gün orada sorunsuz bir şekilde çekim yaptığımızı belirttik. Epeyce bir süre tartıştıktan sonra ‘Tek kamera sokabilirsin, tek kişi girebilir.’ gibi kısıtlamalar getirdiler. Birlikte çalıştığım yabancı muhabirin yayında ne anlattığını sordular. Çıkarılan pek çok zorluktan sonra gündüz konuştuğum amirlerden biri bizi tanıdığını söyledi ve ancak öyle alana girebildik.”

Gözaltına alınan Jinnews ve MA muhabirlerinin aynı binayı çekerken gözaltına alındıklarını belirten Afşin, ertesi gün durumun zorlaştığını anlattı:

“Bu sabah canlı yayın yapmak üzere (8 Şubat sabahı) Urfa’daki tek çadırkente gittik. Önce çadırkentin içinde dolaşmamızın yasak olduğunu söylediler. Biz dün burada çekim yapacağımızı söylediğimizde kimse yasak dememişti. Bunu belirtince ‘Artık OHAL var’ cevabını aldık. Uzun uğraşlar sonucu yalnızca üç  aileyle konuşmak ve sabit bir yerde durmak gibi kısıtlamalarla çekim yaptık. Etrafımızda sürekli 10-15 kişilik çevik kuvvet ekibi bekledi.

Akşam yayını için tekrar çadır kente gittiğimizde Urfa’daki çadır kentten sorumlu olan bir polis amiri geldi. ‘Devletimize zeval getirecek herhangi bir şey bu yayında söylenirse ben bu yayını keserim, sizi de buradan atarım. Sana da gerekeni yaparım,’ dedi. Gazeteci olduğumu ve gerçekleri olduğu gibi çektiğimizi söyledim. Polis amiri ‘Benim biraz İngilizcem var. Bu yayını dinleyeceğim burada, en ufak kötü bir şey duyarsam o yayını keserim. Sen devleti yabancılara kötüleyemezsin,’ dedi. Uzun süre tartıştık, fakat sonunda yayınımızı zor da olsa yapabildik.”

EFJEUROPE ve diğer uluslararası örgütlerden de hükümete çağrı yapıldı:  Sahadaki gazetecileri engelleyerek, sosyal ağlara erişimi kısıtlayarak, ‘halkı kin ve düşmanlığa tahrik’ iddiasıyla soruşturmalar açarak medya özgürlüğünü ihlâl etmeyin. Haber almak haktır!

Gazeteciler sosyal medyada hedef gösteriliyor

Öte yandan hükümet yanlısı yayın organlarında çalışan gazeteciler de alandaki meslektaşlarını hedef gösteriyor. Yeni Şafak‘tan Taha Hüseyin Karagöz, ETHA muhabiri Elif Bayburt’u terör örgütü propagandası yapmakla suçlayıp Twitter’da hedef gösterdi. Gazetecinin fotoğrafını ve basın kartını uzaktan çekip sosyal medyada paylaşan Karagöz, ETHA’nın geçmiş tarihli tweetlerini paylaşarak suçlamalarına devam etti