2023 KAHRAMANMARAŞ DEPREMİManşetMedya-İnternetTürkiye

‘Devlet’ OHAL’den sonra sahaya indi: Gazetecilere engelleme ve şiddet

0

Maraş’ta merkezli, 10 ili etkileyen  etkileyen iki yıkıcı depremin ardından bir yandan arama kurtarma çalışmaları devam ederken, deprem sonrası yıkımı haberleştiren ve yardım bekleyen halkla konuşan gazeteciler hedef alınmaya başlandı.

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS),  depremin vurduğu 10 kentte için açıklanan OHAL ilanıyla, habere giden gazetecilerin ve sosyal medya kullanıcılarının enkazlardan uzaklaştırılarak haklarında soruşturma başlatıldıklarını bildirdi.

TGS’nin sosyal medya hesabından yapılan açıklamada, ihmalleri ve yardım gelmeyen yerleri duyuranların sansürlenmek istendiği belirtilerek, halkın haber alma hakkının engellenemeyeceğine vurgu yapıldı.

Sendikadan yapılan açıklamada şunlar kaydedildi:

“OHÂL ilânıyla birlikte bazı bölgelerde gazeteciler enkazlardan uzaklaştırılıyor. TV yorumcuları ve sosyal medya kullanıcıları hakkında soruşturmalar açılıyor. İhmâllerden, yardım gelmeyen yerlerden bahsedenler sansürlenmek isteniyor. Halkın haber alma hakkını engelleyemezsiniz.”

Muhabirlere gözaltı

Son olarak Urfa’da enkazı görüntülemek isteyen gazeteci Sema Çağlak, iki meslektaşıyla birlikte gözaltına alındı. Polisin yaptığı kimlik sorgulamasının ardından gazeteciler, turkuaz basın kartları olmadığı gerekçesiyle ifadeleri alınmak üzere polis karakoluna götürüldü.

Bianet’in aktardığına göre, çalıştıkları medya kuruluşlarının verdiği basın kartlarıyla alanda haber yapan habercileri “Birecik’e neden geldiniz?”, “Kurum kartını size kim verdi?” şeklinde sorular sorulduğu belirtildi. Gazeteciler, aynı gün basın kartlarına el konulduktan sonra serbest bırakıldı.

Gazetecilikte Kadın Koalisyonu (CFWIJ) gerçekleri halka aktarmaya çalışan gazetecileri susturmaya yönelik politikaları kınadı.

Malatya‘daki deprem alanlarında görev yapan Halk TV muhabiri Ferit Demir de saldırıya uğradı. İsmail Küçükkaya‘nın Yeni Bir Sabah programına bağlanan Demir, dün gece bir kurtarma faaliyetini çektikleri sırada yaşadıklarını anlattı:

“26 yaşındaki bir kardeşimizin kurtarma anı vardı. Biz de çekiyorduk. Bütün kameralar AFAD TIR’ının üzerine çıkarıldı. Bize izin vermediler. ‘Kontenjan doldu’ dediler. ‘Tamam ben halkın içinde çekerim’ dedim. Çektim de.

Üzerinde Ankara TEM yeleği olan bir polis memuru geldi. ‘Çekemezsin’ dedi, yasak. Dedim ki ‘Bak AFAD TIR’ının üzerinde beş altı kamera canlı çekiyor.’ Böyle deyince geri gitti. Sonra başka polisler geldi. Kimliğimi istediler. Ben de ‘Gazeteciyim’ dedim. Geri gittiler tekrar.

Sonra enkazın başındaki kameraman arkadaşımı zorla geri getirdim. Enkazın başında kadın kardeşimizi kurtarmaya çalışan özel hareket polisi bana laf söyledi. ‘Niye çekiyorsun sen diye’ bağırdı. Sonra ben giderken TEM yeleği giymiş polis arkamdan bana tekme attı. Ben yere düştüm, pantolonum yırtıldı, bacağım kısmen yaralandı.”

7 Şubat’ta da Adana‘da haber takibi yapan Evrensel muhabiri Volkan Pekal, gözaltına alınmıştı. Şehir hastanesinde görüntü almaya çalışırken “İzin almamışsın” bahanesiyle gözaltına alınan Pekal, işlemlerin ardından serbest bırakılmıştı.

OHAL’in etkisi

Deprem bölgesinde görev yapan muhabirlerden, depremin ikinci gününde ilan edilen üç aylık OHAL kararından sonra, çalışmalarının özellikle güvenlik güçleri tarafından zorlaştırıldığı aktarılıyor. Özellikle depremzelerle röportajlar yapan, yardım bekleyenlerle konuşan haberciler alanlardan uzaklaştırılmaya çalışıyor ve engelleniyor.

CFWIJ’e konuşan haberciler, OHAL ilanından sonra polisin sahadaki muhabirlere akreditasyon ve turkuaz basın kartı sormaya başladığını anlattı. Valiliklerdeki yetkililer ise durumdan haberi olmadıkları ve gazetecilerin akreditasyona ihtiyaçları olmadığını söylüyor.

CFWIJ de bir açıklama yaparak şunları kaydetti:

“Deprem bölgelerinde yardım bekleyen, enkaz altında yakınlarının kurtulması için dua eden depremzedelerle konuşup oradaki gerçekliği halka anlatan gerçek gazetecilerin engellenmesini ve hedef gösterilmesini kınıyoruz. Yetkililer gazetecilere engellemeler yapmak yerine işlerini güvenli bir şekilde yapabilmeleri için onlara yardımcı olmalıdır.

Böylesi yıkıcı bir afet sonrası yalnızca gerçekleri gösteren gazeteciler hiçbir şekilde tehdit elemez, engellenemez, cezalandırılamaz. Bütün bu basını engelleme çabalarının depremzedelere yardım etme yönünde kullanılmasını talep ediyoruz. Gazetecilik hiçbir zaman olmadığı kadar böylesi zor bir kriz döneminde de hiçbir şekilde suç değildir, olamaz da.”

Polis: En ufak kötü şey duyarsam yayını keserim

Gazeteci İrem Afşin de CPWIJ’e tanık olduklarını anlattı:

“Sabah saatlerinde Urfa İpekyol Mahallesi’ndeki en büyük enkazlardan birinde çekim yaparken, bölgede hiçbir polis veya jandarma yoktu. Öğle saatlerinde alana ulaşan güvenlik güçleriyle bir problem yaşamadık, aksine yardım ettiler. Ancak OHAL ilan edildikten sonra gün boyunca çekim yaptığımız binayı gece son bir kez daha çekmeye gittik. Bize ‘Buraya giremezsiniz’ dediler. Biz de bütün gün orada sorunsuz bir şekilde çekim yaptığımızı belirttik. Epeyce bir süre tartıştıktan sonra ‘Tek kamera sokabilirsin, tek kişi girebilir.’ gibi kısıtlamalar getirdiler. Birlikte çalıştığım yabancı muhabirin yayında ne anlattığını sordular. Çıkarılan pek çok zorluktan sonra gündüz konuştuğum amirlerden biri bizi tanıdığını söyledi ve ancak öyle alana girebildik.”

Gözaltına alınan Jinnews ve MA muhabirlerinin aynı binayı çekerken gözaltına alındıklarını belirten Afşin, ertesi gün durumun zorlaştığını anlattı:

“Bu sabah canlı yayın yapmak üzere (8 Şubat sabahı) Urfa’daki tek çadırkente gittik. Önce çadırkentin içinde dolaşmamızın yasak olduğunu söylediler. Biz dün burada çekim yapacağımızı söylediğimizde kimse yasak dememişti. Bunu belirtince ‘Artık OHAL var’ cevabını aldık. Uzun uğraşlar sonucu yalnızca üç  aileyle konuşmak ve sabit bir yerde durmak gibi kısıtlamalarla çekim yaptık. Etrafımızda sürekli 10-15 kişilik çevik kuvvet ekibi bekledi.

Akşam yayını için tekrar çadır kente gittiğimizde Urfa’daki çadır kentten sorumlu olan bir polis amiri geldi. ‘Devletimize zeval getirecek herhangi bir şey bu yayında söylenirse ben bu yayını keserim, sizi de buradan atarım. Sana da gerekeni yaparım,’ dedi. Gazeteci olduğumu ve gerçekleri olduğu gibi çektiğimizi söyledim. Polis amiri ‘Benim biraz İngilizcem var. Bu yayını dinleyeceğim burada, en ufak kötü bir şey duyarsam o yayını keserim. Sen devleti yabancılara kötüleyemezsin,’ dedi. Uzun süre tartıştık, fakat sonunda yayınımızı zor da olsa yapabildik.”

EFJEUROPE ve diğer uluslararası örgütlerden de hükümete çağrı yapıldı:  Sahadaki gazetecileri engelleyerek, sosyal ağlara erişimi kısıtlayarak, ‘halkı kin ve düşmanlığa tahrik’ iddiasıyla soruşturmalar açarak medya özgürlüğünü ihlâl etmeyin. Haber almak haktır!

Gazeteciler sosyal medyada hedef gösteriliyor

Öte yandan hükümet yanlısı yayın organlarında çalışan gazeteciler de alandaki meslektaşlarını hedef gösteriyor. Yeni Şafak‘tan Taha Hüseyin Karagöz, ETHA muhabiri Elif Bayburt’u terör örgütü propagandası yapmakla suçlayıp Twitter’da hedef gösterdi. Gazetecinin fotoğrafını ve basın kartını uzaktan çekip sosyal medyada paylaşan Karagöz, ETHA’nın geçmiş tarihli tweetlerini paylaşarak suçlamalarına devam etti

 

You may also like

Comments

Comments are closed.