Kanada’nın Alberta eyaletinde 5 Mayıs’tan bu yana devam eden benzeri görülmemiş orman yangınlarının, yaz mevsimi boyunca devam etme ihtimali üzerinde duruluyor.
Kanada yerel basınının aktardığına göre, Alberta Orman Yangını Bilgi Birimi Müdürü Christie Tucker, 17 Mayıs itibariyle eyaletteki orman alanlarında 91 orman yangınının devam ettiğini ve bunlardan 27’sinin henüz kontrol altına alınamadığını söyledi.
İtfaiyeciler uzun ve meşakkatli bir yangın sezonu için hazırlanırken Tucker şimdiye kadar ABD‘den ve Kanada’danın Alberta eyaleti dışından yaklaşık bin itfaiyecinin söndürme çalışmalarına katıldığını söyledi.
Tucker, gerektiğinde itfaiyecilerin devreye girmesi ve ekiplerin dönüşümlü olarak göreve hazır olmasının sağlanması için daha fazla yardım talebinde bulunulacağını belirtti.
Ancak Alberta Orman Yangını Bilgi Birimi yetkilisi Josee St-Onge çarşamba günü yaptığı açıklamada, yangın sayısının itfaiyeciler için “uzun bir savaş” olacağı anlamına geldiğini söyledi.
St-Onge, “Şu anda arazide gördüğümüz yangın miktarı göz önüne alındığında, hava koşullarında çok fazla nem getiren önemli bir değişiklik olmadığı sürece tüm bu yangınların kontrol altına alınması aylar alacak” dedi ve diğer bölgelerde de yangınlar ortaya çıktıkça, büyük olasılıkla Alberta dışından getirilen bazı ekiplerin kendi bölgelerine dönmesi gerekeceğini ekledi.
Krizin süresi uzadıkça daha fazla yardıma ihtiyaç duyulacak. Acil durum ekipleri mevcut kaynakları tüketecek ve eyalet, diğer bölgelerden daha fazla mürettebat takviye etmek zorunda kalacak.
St-Onge, “Zorlu bir yaz olacağından ve yardım için başka kaynaklar bulmamız gerekeceğinden hiç şüphe yok. Elbette hava koşullarından medet umuyoruz, ancak bu bizim için yaz boyunca göreceğimiz bir durum olabilir” diye konuştu.
Tucker, çarşamba günü düzenlediği basın toplantısında, son zamanlarda duman yoğunluğundaki artışın, yangınların büyüklüğünü belirlemeyi zorlaştırdığını söyledi. Rüzgarların azalması ve biraz daha serin sıcaklıklar kısa bir sürelik rahatlama sağlasa da, bu hafta sonu sıcak ve kuru havaların geri dönmesi bekleniyor.
Şu anda, Alberta Orman Yangını departmanından bin 600; Kanada Silahlı Kuvvetleri, diğer eyaletler ve ABD’den 900 kişi olmak üzere yaklaşık 2 bin 500 itfaiyeci yangınlarla mücadele ediyor.
Grafik, 17 Mayıs 2023 itibariyle Alberta’da yangınlarda yok olan orman alanını hektar olarak gösteriyor. Grafik: CBC
Tahliye emirleri kaldırıldı
Çarşamba öğle saatleri itibariyle, evlerinden tahliye edilen insanların sayısı 11 bin 990’a ulaştı ancak bazı vatandaşların evlerine dönmesine izin verildi. Değişen hava ve rüzgar koşulları, tahliye emirlerinin kaldırma kararının alınmasındaki kilit faktörlerden biri oldu.
Yetkililer, kırsaldaki beş evin yangınlar nedeniyle tahrip olduğunu ve bölgedeki yangın tehdidinin azalmasına rağmen can güvenliğine ilişkin tehlikelerin devam ettiğini belirtti.
Mürettebat aktif alevlerle savaşmaya devam ederken, yangının tahribata yol açtığı bölgelerde devrilen ağaçlar ve kül çukurları endişeye yol açıyor.
East Prairie Métis yerleşim yerinde bir ağacın devrilmesi nedeniyle bir itfaiyeci ağır yaralandı. Birkaç itfaiyeci daha alevlerle savaşırken yaralandı. Yaralanan tüm itfaiyecilerin tam olarak iyileşme göstereceği tahmin ediliyor.
‘Daha fazla insana ve uçağa ihtiyacımız olacak’
Bölgede görev yapan itfaiyecilerden David Morin, “Daha fazla insana ihtiyacımız olacak, daha fazla uçağa ihtiyacımız olacak. Durumu kontrol altına alana kadar her şeyin daha da fazlasına ihtiyacımız olacak” diyerek yapılan yardım çağrısını yineledi.
Morin, şunları ekledi:
“Hiç bu kadar erken vakitte havanın bu kadar kuru olduğunu görmemiştim, rüzgarlar ise inanılmazdı. Hava bu kadar erkenden bu kadar kuru olduğu için bizi uzun bir yaz bekliyor.”
YouGov‘un Dünya Kanser Araştırma Fonu (WCRF) için 2 bin 86 yetişkinle yaptığı anketten elde edilen sonuçlar birçok insanın sağlıklı alışkanlıklar edinme ve bu alışkanlıklara bağlı kalma arzularında karşılaştıkları engellere dikkat çekiyor.
Daha sağlıklı beslenmelerini ve daha sık egzersiz yapmalarını neyin engellediği sorulduğunda, erkeklerin %29’u ve kadınların %40’ı “çok yorgun hissetmek” cevabını veriyor. Yüzde 38’i ise bunu “motivasyon eksikliğine” bağlıyor.
Belirtilen diğer yaygın nedenler arasında yemek maliyeti (%30), zaman eksikliği (%26) ve iş/yaşam dengesi (%25) yer alıyor. Daha küçük bir yüzde ise spor salonu üyeliği veya ekipmanı satın alma, özgüven eksikliği (%16) ve “nereden başlayacağını bilememe” (%12) gibi egzersiz maliyetinden (%25) bahsediyor.
‘Yapmak istedikleri son şey yemek yapmak, spor salonuna gitmek’
Guardian’ın aktardığına göre, çevrimiçi olarak ankete katılan İngiliz nüfusunu temsil eden örneklemin dörtte biri (%24), yaşam tarzlarında sağlıklı değişiklikler yapmalarını hiçbir şeyin engellemediğini söylüyor.
Vakfın tanıtım müdürü Matt Lambert sonuçlara ilişkin şöyle konuştu: “İnsanların yoğun programları var ve çoğu kişi için yorgun olduklarında veya motivasyonları olmadığında yapmak isteyebilecekleri son şeyin yemek pişirmeye sıfırdan başlamak veya spor salonuna gitmek olduğunu biliyoruz. “
WCRF de sağlıklı beslenmenin ve egzersizin hem kansere hem de diğer hastalıklara yakalanma riskini düşürdüğünü; dünya üzerinde her iki kişiden birinin kansere yakalandığını vurguladı.
Hayır kurumu Cancer Research UK ise daha fazla insanın daha sağlıklı yaşaması, örneğin daha sağlıklı beslenmesi, aktif olması, normal kilosunu koruması, güneş yanığından kaçınması ve sigara içmemesi durumunda tüm kanser vakalarının %40’ından kaçınılabileceğini belirtti.
‘Cumhurbaşkanına hakaret’ ve ‘devleti ve yargı organlarını alenen aşağılamak’ suçlamalarıyla yargılanan Almanya’daki Die Welt gazetesi yazarı Deniz Yücel hakkında yakalama kararı verildi.
Yücel’in 18 Mayıs tarihli duruşmasında İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi “yakalama kararı” verilmesi gerektiğine hükmetti. Gerekçe; Adalet Bakanlığı’nın Almanya’da yaşayan Yücel’in savunmasının alınması için yazılan talebi işleme almaması.
PEN Berlin sözcüsü de olan Yücel, farklı tarihlerde Die Welt gazetesinde yayınlanan “Kürt’ün annesini görmeden ölmesi” başlıklı yazısı ve “Ermenilere yapılan soykırım ibaresini kullandığı bir yazısı nedeniyle “devleti ve yargı organlarını alenen aşağılamak” suçlamalarıyla; Die Welt’te yayınlanan başka bir yazısında Erdoğan hakkında “darbeci” ibaresini kullanması nedeniyle ise “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla yargılanıyordu.
Dava 17 Ekim’e ertelendi
Bu iki ayrı suçlamanın olduğu davalar 2021 yılında birleştirilerek tek bir davaya dönüştü. Yakalama kararının çıkarıldığı altıncı duruşmada Yücel’in avukatları, sanığın ifadesinin bulunduğu yerden alınması anlamına gelen istinabe evrakının tekrar gönderilmesini talep etti. Ancak hakim, avukatların talebini reddederek yakalama emri çıkarılmasına karar verdi.
Somali‘de yaşanan kuraklığın ardından gelen şiddetli yağışa bağlı sel nedeniyle Beledweyne kentinin yüzde 90’ının sular altında kaldığı bildirildi.
Somali Afet Yönetim Ajansı Başkanı Mahmud Maalin Abdulle, ülkenin uzun süredir kuraklıkla mücadele ettiğini belirterek; “Selin önüne geçmek için çok çaba sarf ettik ancak başarılı olamadık. İklim değişikliği uluslararası bir konu ve bizi de etkiliyor. Uzun süre kuraklık yaşanırken şimdi de sel etkili oluyor” dedi.
Etkilenenlerin çoğunun okullarda ve açık arazide kaldığını kaydeden Abdulle, mart ayında benzer bir selin meydana geldiğini ve 25 kişinin öldüğünü anımsattı.
Abdulle, afetzedelerin insani yardım ve barınma ihtiyacı olduğunu belirterek, bu konuda çalışma yürüttüklerini vurguladı.
Sel nedeniyle 20’den fazla kişi hayatını kaybetti, binlerce kişi de evini terk etmek zorunda kaldı.
Yardım ekipleri, ülke genelinde süren büyük kuraklık nedeniyle kritik derecede yetersiz beslenen çocukların şimdi de sel nedeniyle evlerinden olduklarını anlatıyor.
Sel, komşu ülke Etiyopya‘nın dağlık bölgelerinde etkili olan şiddetli yağışlar nedeniyle Shabelle Nehri‘nin Somali’deki kıyılarını “patlatması” yüzünden bu ülkeyi vurdu. Beledweyne halkı sel suyunu kum torbalarıyla durdurmaya çalışsa da başarılı olamadı.
BM, yaklaşık 500 bin kişinin bölgedeki evlerini terk ettiğini bildiriyor.
Tarıma dayalı ekonomiye sel darbesi
Aşırı yağış ve sel nedeniyle tarım arazileri de sular altında kaldı ve bu durum, Somali’de on yıllardır görülen en kötü kuraklıktan halihazırda etkilenen çiftçileri de hepten çaresiz bıraktı.
Son yağışların bin hektardan fazla ekili araziyi sular altında bıraktığı ve Etiyopya ve Somali’nin tarıma dayalı ekonomilerine büyük bir darbe indirdiği belirtiliyor. Tarım, Etiyopya’da nüfusun yüzde 67’sine ve Somali’de yüzde 80’ine istihdam sağlıyor ve bölgedeki tarım arazilerinin çoğu yağmurdan besleniyor.
Yağışlar bir miktar rahatlama sağladıysa da, yoğun kuraklığın ardından gelen aşırı yağışlar ekinleri ve üst toprağı alıp götürebiliyor. Üstelik bölgedeki çiftliklerin çoğunda, ileride kullanmak üzere su depolamak için altyapı bulunmuyor.
Mart ayında gelen beklenmedik ölçüde erken ve şiddetli yağışlara rağmen, iklim modelleri bu yılki uzun süreli yağışların normalden daha az yağmur getireceğini ve kuraklık koşullarının muhtemelen devam edeceğini öngörüyor.
İklim krizinin aşırı uçları: Bir yanda büyük kuraklık, diğer yanda sel
Bu ani sele rağmen, Somali’deki çoğu bölge hala kuraklığı ve etkilerini yaşıyor ve henüz bu durumdan kurtulmuş değil. Ülkede çalışmalar yürüten İslami Yardım’ın Somali Ülke Direktörü Aliow Mohamed, “Somali, iklim değişikliğinin aşırı uçlarından mustarip. Devam eden korkunç kuraklık nedeniyle kritik derecede yetersiz beslenen çocuklar şimdi sel nedeniyle evlerinden sökülüyor.
Ülkenin çoğu hala on binlerce insanı öldüren, ekinleri ve hayvanları yok eden kuraklıkla mücadele ediyor. Şimdi Beledweyne’de ekinlerin seller tarafından sular altında kaldığını görüyoruz ve bu daha da fazla aileyi açlığa ve yoksulluğa itecek. Beledweyne’deki durum kritik ama durumun daha kötüye gitmesinden ve nehrin aşağısındaki diğer kasabalara sıçramasından endişe ediyoruz.”
Birleşik Krallık‘ta bulunan Cardiff Üniversitesi‘nden iklim bilimci Caroline Wainwright da “Bu sel, üç yıllık kuraklığı tersine çevirmiyor” dedi. Doğu Afrika’daki yağış değişkenliğinin nedenleri ve etkileri üzerine yaptığı son araştırmasında Wainwright, 1980’lerin ortasından 2010’a kadar uzun süreli bu yağmurların daha az yağmur getirdiğini ortaya koydu.
Hatta araştırma ekibinin iklim tahminleri analizi, kısa süreli yağmurların 2030-2040’a kadar uzun süreli yağmurlara kıyasla daha fazla yağış getirebileceğini gösterdi.
Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi‘nin bütçe yetersizliği gerekçesiyle depremzedelerin bulundukları otelden çıkartılarak AFAD’ın konaklama tesislerine nakledilecek olması tepki topladı.
Deprem bölgesindeki illerden seçimlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘a büyük oranda oy verilmesine ilişkin sosyal medyada depremzedelere yönelik hakaret içerikli paylaşımlar yapılmasının ardından gelişen durum, CHP’li yöneticilerin depremzedelerden intikam aldığı yönünde yorumlandı.
İçişleri Bakanlığı soruşturma başlatırken, Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Albayrak, AFAD ve Valiliğin öncelikli görevi olmasına karşın bölgede barınma ihtiyacının yeterince karşılanmaması nedeniyle Tekirdağ’da depremzedelerin konaklama ve tüm ihtiyaçlarını karşılayan tek kamu kurumu olduklarını, konunun siyasete alet edildiğini kaydetti.
Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi tarafından Kumbağ’da bir otelde misafir edilen depremzedelerin, 21 Mayıs Pazar günü otelden çıkışlarının yapılması kararı ülke gündeminde tartışmalara neden oldu.
Ağustos ayına kadar 100 ailenin konaklama ve tüm ihtiyaçlarının karşılanması planlanırken, beklenenin üzerinde aile gelmesi ve mevcut bütçenin sona ermesi gerekçesiyle depremzedelerin AFAD’ın konaklama alanlarına yönlendirmesi yönünde karar aldı.
Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi Sosyal Hizmetler Daire Başkanlığı Sosyal Yardımlar Şube Müdürlüğü, 16 Mayıs Salı günü Tekirdağ Valiliği, Süleymanpaşa Kaymakamlığı, Tekirdağ Afet ve Acil Durum Müdürlüğü’ne AFAD tarafından gerekli işlem yapılması hususunda yazı gönderdi.
Ayrıca otellere asılan; ‘Saygıdeğer misafirlerimiz, Büyükşehir Belediyemiz tarafından depremzede vatandaşlarımıza verilen geçici konaklama hizmeti 21.05.2023 tarihinde (Pazar günü) sonlandırılacak olup, bu tarihten sonra geçici konaklama hizmeti verilmeyecektir. Bilgilerinize sunulur” ifadelerinin yer aldığı yazı siyasi tartışmaları da beraberinde getirdi. İçişleri Bakanlığı ise belediye görevlileri hakkında soruşturma başlattı.
İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada; “Kahramanmaraş merkezli meydana gelen ve 11 vilayeti etkileyen deprem afetinden sonra ‘Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi tarafından otele yerleştirilen depremzedelerin, seçimlerden hemen sonra bulundukları otelden çıkarılma girişiminde bulunulduğu’ yönündeki iddialar üzerine Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanlığı, Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri ve sorumluluğu tespit edilecek diğer belediye görevlileri hakkında bakanlığımızca soruşturma başlatılmıştır. Kamuoyuna saygıyla duyurulur” ifadeleri yer aldı.
‘Depremzedeler üzerinden çirkin bir algı ve karalama kampanyası gerçekleştiriliyor’
Soruşturma açılmasına tepki gösteren Cumhuriyet Halk Partisi Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun Twitter hesabından yaptığı açıklamada algı operasyonu yapıldığını dile getirdi.
Torun, paylaşımında şu ifadelere yer verdi:
“Tekirdağ Büyükşehir Belediyemiz, 569 depremzedemizi 8 Şubat’tan bu yana misafir ederek, ihtiyaçlarını karşılıyor. Otel anlaşması sona erince, süre uzatımı yapılarak hizmetin devamı sağlanıyor. Buradan belediyemize saldırıp soruşturma açmak algı operasyonudur. Prim vermeyiz. Tekirdağ’da AFAD’ın ve Valiliğin vermediği hizmeti veren, depremzedelerimizi açta açıkta bırakmayan belediyemizi yalanlarla karalamak vicdansızlıktır. Depremde vatandaşlarımızı enkaz altında çaresiz bırakan, afet yerinde çadır satan iktidarın, algı oyunlarıyla milletimizi kandırmasına izin vermeyeceğiz.”
Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Albayrak ise konuyla ilgili yaptığı yazılı açıklamada söz konusu durumun siyasete alet edildiğini belirterek, şunları paylaştı:
‘Depremzedelerin tüm ihtiyaçlarını karşılayan tek kamu kurumu’
“On bir ili etkileyen deprem felaketinin ardından belediyemiz tarafından misafir ettiğimiz depremzedeler üzerinden çirkin bir algı ve karalama kampanyası gerçekleştirilmektedir.
Öncelikle belirtmek isteriz ki Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi, depremin ilk anından itibaren Tekirdağ’daki tüm yatırımları durdurmuş ve bölgeye yönelik olarak tüm imkanlarını seferber etmiştir. Ayrıca Tekirdağ ili sınırları içerisinde depremzedelerin otel kiralamak suretiyle tüm ihtiyaçlarını karşılayan tek kamu kurumudur.
Bu durum, AFAD ve Valiliğin öncelikli görevi olmasına karşın bölgede barınma ihtiyacının yeterince karşılanamaması sebebiyle, Büyükşehir Belediyemiz tarafından inisiyatif alınarak depremzede kardeşlerimizin mağduriyetini gidermek adına siyaset üstü bir anlayışla gerçekleştirilmiştir.
İlimize gelen depremzede kardeşlerimizin beklenenin çok üzerinde olması sebebiyle ve Cumhurbaşkanlığı tarafından resmi gazetede yayımlanan 5 milyon TL’lik limit sebebiyle öngörülen süre erken dolmuştur.
Toplamda Tekirdağ ilimizde belediyemiz tarafından 550 depremzede kardeşimiz tüm ihtiyaçları karşılanarak otellerde misafir edilmiştir.
Depremzede kardeşlerimizin 8 Şubat – 21 Mayıs 2023 tarihleri arasında her türlü ihtiyaçları Büyükşehir Belediyemizce karşılanmış olup bu harcamaların bazıları şöyledir:
5’er milyon TL harcama limiti kapsamında otellerde konaklama ve yeme-içme toplam 10 milyon TL
Giyim yardımı artı ücretsiz ulaşım hizmet bedeli 1 milyon TL dir.
Depremzede misafirlerimizin konaklama yerlerinin değiştirilmesine ilişkin konu; bu limitlere Mayıs ayı itibariyle ulaşıldığı ve yapılan sözleşme bedelinin tamamlanması sebebiyle Valilik ve AFAD’a bilgi verilerek ve koordineli bir şekilde otellerden AFAD’ın konaklama tesislerine nakledilecek olmasından ibarettir.
Ancak deprem bölgesi bir türlü toparlanamayıp, geçici konteyner kentleri yeterince kurulamayınca, ilgili daireye gerekli talimatlar verilerek süre uzatılmıştır.
Konunun çirkin bir şekilde siyasete alet edilmesi oldukça düşündürücüdür. Öte yandan Tekirdağ Büyükşehir Belediyemiz kurulduğu günden bu yana bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonrada Tekirdağlı hemşehrilerimizin ve tüm Türk milletinin yanında yer almaya devam edecektir.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.”
Belediye depremzedelerin konuklama sürelerini uzattığını duyurdu
Gece saatlerinde Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanlığı, yeni bir duyuru yaparak depremzedelerin konuklama sürelerinin uzatıldığını bildirdi.
Tekirdağ Valiliği’nin duruma müdahil olması ile depremzedelerin konaklama sorumluluğu Valiliğe geçti.
AFAD Başkanlığı, Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi’nin depremzedelere hizmeti sonlandıracağını bildirmesi üzerine Tekirdağ Valiliği’nden depremzedelerin masrafları ödenmek kaydıyla otel tahsis edilmesini istedi.
Valilik ise “Devletimiz; Valiliğimiz, AFAD ve diğer kurumlarıyla bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da depremzede vatandaşlarımızın yanında olmaya, onların her türlü ihtiyaçlarını karşılamaya devam edecektir. Kamuoyuna saygıyla duyurulur” açıklamasında bulundu.
Vali Yıldırım: Ne kadar isterlerse kalacaklar
Tekirdağ Valisi Aziz Yıldırım, gelişmeler üzerine bugün Süleymanpaşa ilçesi Kumbağ mahallesinde otellerde kalan depremzedeleri ziyaret etti.
Otel ve apartlarda kalan depremzede vatandaşlar ile bir araya gelen Vali Yıldırım, gazetecilere yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Tabii kurumların yaptığı kendilerini bağlar. Benim ona yorum yapacak bir durumum yoktur. Ama şu gerçek, biz de depremin ilk günlerinden itibaren ilimize gelen bütün depremzedeler ile biz zaten ilgileniyoruz, kaymakamlarımızla, Sosyal Yardımlaşma Dayanışma Vakıflarımızla ilgileniyoruz. Bazı belediyelerimiz ilgileniyor, sivil toplum kuruluşlar ilgileniyor, Kızılay ilgileniyor, AFAD ilgileniyor. Hatta benim eşim bile her hafta en az 5-6 aileye mutlaka uğruyor ve onların ihtiyaçlarını tespit ediyorlar ve yapıyorlar. Kendim de uğramaya gayret ediyorum.
Sağlıkçılarımız hastanelerimizde bunların tedavileriyle ilgileniyor. Gerek deprem nedeniyle meydana gelen sağlık ihtiyaçları, gerekse kronik ya da daha sonradan oluşan sağlık ihtiyaçları bunların tamamıyla ilgileniyoruz.
Devletimiz bütün vilayetlerde olduğu gibi Tekirdağ’da da onların yanında da, bu anlamda herhangi bir sıkıntı yok. Dün bir talihsiz bir olay meydana gelmiş. Ayın 21’inden itibaren yani önümüzdeki pazardan itibaren bugüne kadar verilmiş olan hizmetleri verilmeyeceğini bildirmiş belediye. Onlar ‘bugüne kadar biz ilgilendik’ diyorlarsa, sağ olsunlar ona söyleyecek bir şey yok. Ama tabii şık bir durum da değil. Ama ilimizdeki bütün depremzedeler zaten devletimizin güvencesi altındadırlar. Bugün de depremzedelerimizi gezdik, dolaştık. Onlara da devletimizin bu teminatını verdik. Sayın Cumhurbaşkanımızın selamlarını da iletttim kendilerine. Devletimiz güçlüdür ve her şeyiyle bütün kurumlarıyla da zaten depremzedelerimizin yanındadır. Kendileri ne kadar isterlerse burada kalmaya devam ederler.”
‘Endişe etmelerini gerektirecek bir durum yok’
Depremzedelerin mevcut bulundukları yerde kalacağını belirten Yıldırım, “Endişe etmelerini gerektirecek bir durum yoktur. Yani depremzede olmaları yeterli. Biz kurumlarımızın bütün imkanlarıyla onlarla ilgilenmeye, bakmaya devam edeceğiz. Merak etmesinler, hiçbir süre yok, istedikleri kadar aileler burada kalabilecekler. Kendi iline gitmek isteyenlere de yardımcı olacağız. Bugüne kadar yaklaşık 76 aile kalmış, girenler çıkanlar var. Toplamda 350-400 kadar bir depremzede otellerde ve apartlarda kalmışlar. Şu an elimizdeki depremzede sayısı 118. Bu rakamları belediye de biliyor” ifadelerini kullandı.
Tekirdağ Sivil Toplum Kuruluşları Platformu, Büyükşehir Belediyesi’nin otellerde misafir ettiği depremzedelere verdiği hizmeti 21 Mayıs’ta sonlandıracağını bildirmesinin ardından sürenin uzatıldığını açıklamasına ve süreci yönetememesine tepki gösterdi.
Ellerinde Türk bayraklarıyla belediye binası önünde toplanan platform üyeleri adına konuşan Süleyman Çalışkan “Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrası hemen insanları barınma yerlerinden, tesislerden çıkarmak, siyasi bir kinin yansıması olarak kamuoyuna yansımıştır. Bu iddia doğrudur, yanlıştır onu bilemeyiz ama bildiğimiz bir doğru var ki o da bu yapılanın son derece yanlış olduğudur” dedi ve ekledi:
“Böyle bir durumda çaresiz kalan vatandaşlarımızın haklı itirazları maşeri vicdanda yankı bulmuştur. 1878’den beri zorda ve darda kalan mazlumlara kucak açan şehrimizin adını, ülke gündemine bu utanç verici hadise ile duyuranları şiddetle kınıyor, Tekirdağ halkı olarak bu kararı gayrı insani ve utanç verici bulduğumuzu ifade ederek bu yanlıştan beri olduğumuzu ilan ediyoruz. Tekirdağlılar olarak depremzede kardeşlerimizi misafir etmekten onur ve şeref duyduğumuzu ifade ediyor, CHP’li belediye yönetimini bu gayri insani karardan dolayı, depremzede kardeşlerimizden özür dilemeye, mağduriyetleri gidermeye davet ediyoruz.”
Açıklamanın ardından platform üyeleri getirdikleri siyah çelengi belediye binası önüne bırakmak isteyince belediye güvenlik görevlileri ile aralarında arbede yaşandı. Kısa süren arbedenin ardından çelenk belediye binası önüne bırakıldı. Ayrıca, sosyal medyada depremzedelere yönelik eleştiriler üzerine çelengin yanına tepki için su şişeleri konuldu. Bu sırada Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Albayrak’ın istifasını isteyen sloganlar atıp düdük çalarak yanlarında getirdikleri kırmızı kartları gösterdi. Platform üyelerinin dağılmalarının ardından güvenlik görevlileri çelengi kaldırdı.
Depremzedeler belediyeye çağırıldı
Platform üyelerinin protestoları sırasında, otellerden konaklayan bir grup depremzede belediyeye getirildi. Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Albayrak, makamında karşıladığı depremzedelerle bir süre görüştü. Görüşmeye bazı ailelerin tepki gösterip katılmadığı öğrenildi.
Tekirdağ Valisi depremzedeleri ziyaret etti.
CHP’li Grup Başkanı genel sekreterin istifasını istedi
Tekirdağ’ın Çerkezköy İlçesi Belediye Başkanı ve Büyükşehir Belediye Meclisi CHP Grup Başkanı Vahap Akay, Genel Sekreter Fatih Ünsal’ın istifa etmesi gerektiğini dile getirerek şunları aktardı:
“Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi ve Kadir Albayrak başkanımızın deprem bölgesi ile ilgili ve depremzede vatandaşlarımızla ilgili bu kadar iyi niyetli hassasiyetleri vardır. Bu emekleri bu noktaya, maalesef Genel Sekreter Fatih Ünsal getirmiştir. Olayları buraya getiren Genel Sekreter Fatih Ünsal’ın görevini bırakıp istifa etmesi gerekiyor.”
Tekirdağ Süleymanpaşa Belediye Başkanı ve Büyükşehir Belediye Meclisi AK Parti Grup Başkanı Cüneyt Yüksel de sorumluları istifaya çağırdı.
Yüksel, sosyal medya paylaşımında, “Asrın felaketi sonrasında Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi’nin, Süleymanpaşa’mızda misafir ettiğimiz depremzede vatandaşlarımızla ilgili imza attığı skandal karar, şehrimiz, hemşehrilerimiz ve ülke kamuoyu vicdanında derin bir yara açmıştır. Başta Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Kadir Albayrak olmak üzere, tüm ilgilileri milletimizden özür dilemeye; utanç veren bu olayda sorumluluğu bulunanları istifa etmeye davet ediyorum” ifadelerine yer verdi
Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 14 Mayıs’ın ardından ilk kez CHP Genel Merkezi’nde basın açıklaması yaptı.
Kılıçdaroğlu, yaptığı konuşmada seçimlerin yalan ve iftira kampanyalarıyla gölgelendiğini belirterek “Maalesef bir demokrasi şöleni ve huzur havası içinde geçmesi gereken seçim süreci Erdoğan‘ın yalan ve iftira kampanyalarıyla gölgelendi. Ben karşımda daha mert, daha yürekli bir rakip görmek isterdim” dedi: “Bu ülkenin vatandaşı da miting meydanlarında montajdan medet ummayan adayları hak ediyordu. Yürekli insanları hak ediyordu. Siyasi kültürümüz bir kez daha lekelendi. Ancak milletimizi iftira ve karalama kampanyalarıyla aldatmaya çalışanlar amaçlarına ulaşamadı.”
İlk tur sonuçlarında milletin yetkiyi iktidar vermeyerek bu sistem ve zihniyetten memnuniyetsizliğini açık şekilde ortaya koyduğunu kaydeden CHP lideri, “Milletimiz bize de çok etkili bir mesaj verdi. Kimi vatandaşlarımız sandığa gitmedi. Kimi sandıkta tepkisel oy kullandı. Kiminin de eli istemeye istemeye Erdoğan’a gitti. Biz de sizlerin mesajlarını aldık. Adalet, bereket ve huzuru getirmek için ulaşmamız gereken daha milyonlarca vatansever insanımız var. Bu 10 günde tüm gayretimizi sarf edeceğiz” diye konuştu.
Usulsüzlükler karşısında sandıkların güvenliğini sağlamanın önemini vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Tüm tutanaklar elimizdedir. Tek bir oyun dahi hakkını yedirmeyeceğiz. Biz YSK‘ya gerekli tüm itirazları yaptık. Son bir oy dahi doğru yazılana kadar tepelerindeyiz. Ancak bu seçim bir kez daha gösterdi ki bunların usulsüzlük ve ahlaksızlıkları sınır tanımıyor” ifadelerini kullandı.
Kemal Kılıçdaroğlu, 28 Mayıs’ta her sandıkta bu kez bir iki değil beş müşahide ihtiyaç duyulduğunu belirterek “Hakkını yedirmeyecek, her koşulda güvenebileceğimiz çok daha fazla yiğit, sandık görevlisine de müşahide ihtiyacımız var” dedi.
Millet İttifakı’nın terör örgütleri ile “yan yana” olduğu vurgusuyla seçim kampanyası yürüten Cumhur İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Recep Tayyip Erdoğan’a seslenen CHP Genel Başkanı, şunları aktardı:
“Erdoğan sen değil misin terör örgütleriyle defalarca masaya oturan, kapı arkalarında pazarlıklar yapan. Senin ne haddine bize kara çalmak. Buradan açık ve tekrar ilan ediyorum. Bütün vatandaşlarıma ilan ediyorum. Ben terör örgütleriyle masaya asla oturmadım, hiçbir zaman da oturmayacağım. Nokta. Erdoğan senin izlediğin hiçbir tavizkar, gizli kapaklı yolu izlemeyeceğim. Ülkem için çalışacağım.
Kılıçdaroğlu, Erdoğan ile FETÖ‘nün yakın geçmişini hatırlatarak “Erdoğan sen değil misin FETÖ’yü besleyip büyüten, ne olursun, yalvarıyorum, geri dön diyen sen değil misin? Onunla el ele verip şanlı silahlı kuvvetlere kumpas kuran? Buradan ilan ediyorum. Ben hiçbir zaman Mehmetçiğimize kumpas kuranlarla yan yana durmadım. Asla durmayacağım” diye konuştu.
‘Erdoğan ülke sınırlarına sahip çıkamadı’
Ülkedeki mülteci ve sığınmacı sorununa dikkati çeken Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın ülke sınırlarına sahip çıkamadığını kaydetti:
“Erdoğan açıkça söylüyorum. Sen ülkenin sınırlarına, namusuna sahip çıkmadın. Bu ülkeye bile bile 10 milyondan fazla mülteci getirdin. İthal oy sağlamak için Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını haraç mezat sattın. Ben iktidara gelir gelmez tüm mültecileri evlerine göndereceğim. Nokta.”
Kemal Kılıçdaroğlu, sözlerine şöyle devam etti:
“Erdoğan sen bu ülkeyi uyuşturucu baronlarına teslim ettin. Memleket mafya babalarının barınağına döndü. Buradan ilan ediyorum, iktidara gelir gelmez bu baronların tamamının kökünü kazıyacağım. Nokta. Ve bu sebeple iki adet torbacıya öldürttüğünüz gerçek ülkücü kardeşimiz Sinan Ateş‘in hesabını soracağım. Devletin ve milletin beş kuruşunda gözü olanın gözünü çıkaracağım, gözünü çıkaracağım ve alacağım o paraları. Söz verdim milletime, burunlarından fitil fitil getireceğim. Farkında mısınız? Bunlar kalırsa 10 milyondan fazla sığınmacı daha Türkiye‘ye gelecek.”
‘Bunlar kalırsa sefalet derinleşecek’
CHP lideri, son yıllarda Türk lirasında görülen önemli ölçüdeki değer kaybına değinerek “Bunlar kalırsa dolar 30 liraya dayanacak, bir kuru ekmek 10 liraya çıktığında sefalet derinleşecek. Bu kaçaklar potansiyel suç makinesine dönüşecek, yağmalar başlayacak. Şehirler mafyaların, uyuşturucu baronların etkisi altına girecek” dedi ve “Bunlar kalırsa domuz bağıyla insanlarımızı öldürenler iktidara ortak olacak. Her meşrepten teröristi meclise sokacaklar. Biz buna asla izin veremeyeceğiz. Nokta” diye ekledi.
Bu nedenlerle 28 Mayıs’ta sandığa gitmenin ve tehlikeleri önlemenin tüm yurttaşların ahlaki ve vatani mecburiyeti olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, “Bunun için en az 1 milyon insan sandık başında olacağız” dedi.
Kılıçdaroğlu, Erdoğan’a hitaben “Seni de oy attığın sandığın başında bekliyorum” ifadelerini kullandı.
Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Dün söyledim, yine söylüyorum biz bu vatanı sokakta bulmadık. Milletim ayağa kalksın. Vatanını seven bizimle omuz omuza versin. Vatanını seven sandığa gelsin!”
1984’ten itibaren düzenli olarak Türkiye‘yi çevreleyen denizlerdeki sıcaklık değerlerini ölçen Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Deniz Bilimleri Enstitüsü‘nün müdürü Prof. Dr. Barış Salihoğlu, deniz suyundaki sıcaklıkların iklim değişikliğiyle arttığını, Türkiye‘yi çevreleyen denizlerin kendilerine özgü yapıları dolayısıyla çok büyük farklılıklar gösterdiğini söyledi.
AA‘dan Gülseli Kenarlı‘nın aktardığına göre; yaptıkları ölçümlerde elde ettikleri verileri değerlendiren enstitünün müdürü Salihoğlu, son 60 yılda dünyada deniz suyu sıcaklıklarının atmosferdeki ısınmaya paralel seyrettiğini, atmosferde yaklaşık 1,1 derece bir ısınmaya karşılık denizlerde 1 derece civarında bir sıcaklık artışı olduğunu belirtti.
‘Karadeniz’in kendine özgü bazı özellikleri kayboldu’
Dünya genelindeki bu ortalamaya karşılık Türkiye kıyılarında ısınmanın 2 derece seviyesini geçtiğine dikkati çeken Salihoğlu, “Türkiye’yi çevreleyen denizlerin kendilerine özgü yapıları dolayısıyla çok büyük farklılıklar gösterdiğini görüyoruz. Karadeniz‘in doğusunda deniz suyu sıcaklığı 2,5 derece artarken batıya doğru geldikçe bu rakam 1,5 dereceye düşüyor. Karadeniz’deki ortalama deniz suyu sıcaklığı ise 2 derece” dedi
Salihoğlu, bu ısınmanın Karadeniz’e etkileri hakkında şunları söyledi:
“Denizin kendine özgü bazı özelliklerinin kaybolduğunu görüyoruz. Çalışmalarımızda soğuk ara tabakanın tamamen ortadan kaybolduğunu gözlemledik. Bununla beraber dipteki oksijensiz suların yüzeye yaklaşarak Karadeniz için ciddi riskler ortaya çıkarmış durumda. Karadeniz’in Türkiye kıyıları bu olumsuzluktan daha fazla etkileniyor. Özellikle Doğu Karadeniz’e, Sinop’un doğusuna gittiğimizde tüm denizlerimizdeki en ciddi sıcaklık artışının olduğunu görüyoruz. Batı Karadeniz Tuna Nehri‘nin soğutucu etkisiyle daha az sıcaklık artışına maruz kalmış.”
Marmara Denizi’nde iklim değişikliğine ek endüstri etkisi
Marmara Denizi’ndeki sıcaklık artışının 2 dereceye yakın olduğunu ve bu artışın tek başına iklim değişikliği ile açıklanamayacağını kaydeden Salihoğlu, “Kıyısal bölgelerde endüstrinin de etkisi olduğunu gözlemledik. Bunun etkilerinin ne boyutta olduğunu Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile yaptığımız proje ile ortaya koymaya çalışıyoruz. Marmara’da çok ciddi bir endüstriyel faaliyet var, yaptığımız çalışmalarda nehirler kadar bir soğutma suyu debisi olduğunu ve kapalı bir deniz olduğu için koylarını çok etkilediğini gördük. Karadeniz’de bunu görmek mümkün değil, bu Marmara’ya özgü” ifadelerini kullandı.
‘Körfezlerde sıcaklık artışı 2 dereceye yaklaşıyor’
Akdeniz‘deki sıcaklık artışlarında bölgesel olarak değişiklikler gözlemlediklerini, Mersin ve İskenderun körfezlerinde sıcaklık artışı 2 dereceye yaklaşırken Antalya Körfezi ile Fethiye‘de 1,5 dereceye yakın artışlar olduğunu aktaran Salihoğlu, Atlantik‘ten giren suyun batı kıyılardaki ısınmayı engellediğini işaret etti.
‘Ege daha temiz ve soğuk bir deniz’
Yapısı itibarıyla deniz suyundaki sıcaklık artışından aynı derecede etkilenmeyen Ege Denizi‘nde ısınmanın 0,5 ila 1 derecede kaldığını vurgulayan Salihoğlu, “Buradaki derin soğuk suyun, rüzgarla birlikte sürekli yüzeye çıkacak şekilde bir dolaşım mekanizması var. Böyle olunca iklim değişikliğinin kıyıdaki etkilerini çok fazla görmek mümkün olmuyor. Daha temiz ve soğuk bir deniz” değerlendirmesini yaptı.
‘Oksijen seviyeleri kirlilikten dolayı çok düşmüş, durumu giderek kötüleşiyor’
Sıcaklık artışının denizlerde her şeyden önce bir tabakalaşmaya yol açtığını anlatan Salihoğlu, şöyle devam etti:
“Yüzey sularının derin sulara karışmasını engelliyor, Marmara’da bunu görüyoruz. Zaten burası iki tabakalı bir sistem, bu da tabakalaşmanın daha fazla artmasına sebep oluyor. Böyle olunca yüzeydeki oksijenli suların derinlere karışması zayıflamış oluyor. Zaten Marmara 25 metrenin altında oksijenli canlı yaşamına uygun değil, oksijen seviyeleri kirlilikten dolayı çok düşmüş, durumu giderek kötüleşiyor. Biyoçeşitlilik kaybı olarak da tabii ortaya çıkıyor, bu durumda müsilaj oluşumu yönünde riskler daha fazla artmış oluyor.
Alg patlamaları, suyun kalitesindeki düşüş hatta Marmara’nın akıntı sistemlerinde döngülerin değişimine kadar bunun etkisi var. Karadeniz’de döngü baştan sona değişmekte, Akdeniz’de kıyılardaki yoğun kirlilik baskısıyla bunun birleşmesi sonucu alg patlamaları, yüzme suyu kalitesinde düşüş, İskenderun ve Mersin körfezleri ile Fethiye’de oksijen seviyelerinde düşüşler görmeye başlıyoruz. Yaptığımız modelleme çalışmalarında artan sıcaklıkların Marmara içindeki farklı girdap ve akıntı sistemlerini zayıflattığını gördük, bunun da ekosisteme ciddi etkileri oluyor.”
Kızıldeniz‘den gelen istilacı türlerin denizlerdeki bu ısınmadan çok fazla faydalanarak kendilerine yaşamaya elverişli alanlar bulduğuna değinen Salihoğlu, “Buradaki ekosistemi baştan sona değiştirdiler, artık Mersin Körfezi’ndeki balık türlerinin yarısından fazlası istilacı türlerden oluşuyor. Tüm biyoçeşitlilik Akdeniz’de ciddi manada etkilenmiş durumda ve bu istilacı türler giderek Ege’ye, Marmara’ya doğru yayılmakta” diye konuştu.
Salihoğlu, ısınmanın yol açtığı diğer olumsuzlukları, denizlerin kendilerini onaramaması, kirliliğin artması, üretkenliğin azalması ve denizlerin karbon tutma kapasitelerinin düşmesi şeklinde sıraladı.
Çözüm önerileri
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli‘nin (IPCC) raporuna göre atmosferde yüz yılın sonuna kadar 4-7 derece artış olacağını, bunun denizler için felaket senaryosu anlamına geldiğini dile getiren Salihoğlu, “Atmosferdeki sıcaklık artışının denize yansımasının ne olacağını şu anda çok bilmiyoruz ama tahmin etmek zor değil. Bu, denizlerin bütün döngüleri alt üst olması demek, su seviyelerinin 2050’ye kadar yarım metreden fazla yükselmesi ve bütün kıyıları etkilemesi demek. Globaldeki denizlerde körfez akıntısı gibi akıntıların duracağı öngörülüyor, bu da bütün iklim sisteminin, bütün hava durumunun değişmesi demek” dedi.
Alınması gereken tedbirlerin öneminden bahseden Salihoğlu sözlerini şöyle tamamladı:
“İklim değişikliğine karşı önlemler kısa vadede doğrudan denizlere yansımayacak, uzun vadeli zararların çok yıkıcı olacağını öngördüğümüz için bir an önce bunu durdurmamız lazım. Bunun yolu da karbondioksit emisyonlarını sıfırlamaktan geçiyor, sıfırlarsak deniz ekosistemlerinin 2050’lerden sonra artık kendini toparlamış olabileceğini öngörüyoruz. Deniz avcılığını kademeli olarak durdurmamız lazım çünkü bütün ekosistemi, biyoçeşitliliği etkiliyor. Bir an önce bitkisel proteinlere, alternatif protein kaynaklarına yönelmemiz, endüstriden, tarımdan, şehir deşarjlarından kaynaklanan kirliliği hızla sıfırlamamız, tek kullanımlık plastikleri bir an önce hayatımızdan çıkarmamız gerekiyor.”
Konya’da sevgilisi Ayşe Dırla‘yı dövdüğü öne sürülen Özgür Duran‘ı engel olmak isterken kalbinden bıçaklayarak öldürdüğü gerekçesiyle tutuklu yargılanan Kadir Şeker‘in cezası onandı.
Kadir Şeker’in 10 yıl 10 ay hapis cezası Yargıtay kararıyla onandı.
Ne olmuştu?
Kadir Şeker, 5 Şubat 2020’de Konya’nın Selçuklu ilçesi Kosova Mahallesi‘ndeki parkta duyduğu tartışma sesleri üzerine bir kadının şiddet gördüğünü düşünmüş, çifti ayırmaya çalışmıştı.
Bu sırada Özgür Duran’ın sözlü ve fiziki müdahalesiyle karşılaşan Şeker ile Duran arasında boğuşma yaşanmış, aldığı bıçak darbesiyle yaralanan Duran hastanede hayatını kaybetmişti.
Konya 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesince yargılanan Şeker’e “kasten öldürme” suçundan müebbet hapis cezası verilmiş, ceza “haksız tahrik” nedeniyle 15 yıla, “iyi hal” indirimiyle de 12 yıl altı aya düşürülmüştü.
Şeker’in avukatlarının itirazı üzerine dosya Yargıtaya gitmiş, Yargıtay 1’inci Ceza Dairesi, Kadir Şeker’e verilen hapis cezasını temyiz istemiyle ilgili incelemişti.
Yargıtay 1’inci Ceza Dairesince inceleme sonrası Türk Ceza Kanunu‘nun 29’uncu maddesi uyarınca yapılan uygulama sırasında tahrikin derecesi ve yoğunluğu da gözetilerek azami hadde yakın bir indirimle cezanın belirlendiği, 12 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılan Şeker hakkında daha fazla indirim yapılması gerektiği gerekçesiyle kararın bozulmasına hükmedildiği belirtilmişti.
Konya 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesince 5 Temmuz’da yeniden yargılanan Kadir Şeker’in “haksız tahrik altında kasten öldürme” suçundan 10 yıl 10 ay hapisle cezalandırılmasına ve tutukluluk halinin devamına karar verilmişti.
Konya Cumhuriyet Başsavcılığı ve avukatlarının Konya 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesine yaptıkları itiraz üzerine tahliye kararı verilen Şeker, Akşehir Ceza İnfaz Kurumundan çıkmıştı.
Millet İttifakı‘nın Cumhurbaşkanlığı seçiminin 28 Mayıs’ta yapılacak olan ikinci turu için yürütülen kampanyalarda kullanılan dili sertleştirme kararı aldığı belirtildi.
İlk tura yönelik “pozitif kampanya” yürüten Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı ve Cumhuriyet Halk Partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “terörle mücadele” konusunda daha somut ve net mesajlar verecek, kampanya dilini sertleştirecek.
Cumhur İttifakı’nın TBMM‘de çoğunluğu sağlaması ile “Kılıçdaroğlu gelirse istikrarsızlık olur” söylemine de karşı söylem geliştirildi.
Saha çalışmalarında Cumhurbaşkanı’nın geniş yetkileri ön plana çıkarılacak ve Meclis’in “denge-denetleme” işlevine vurgu yapılacak.
Altılı Masa CHP Genel Merkezi’nde
Millet İttifakı’nın liderleri İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ve Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Kılıçdaroğlu’nun ev sahipliğinde, ikinci tur seçim kampanyasının stratejisine son biçimini vermek için CHP Genel Merkezi’nde bir araya geldi.
Liderler, geçmişteki toplantıların tersine, bu kez medyaya görüntü vermedi, garaj girişini kullanmayı tercih etti.
Toplantıdan tek kare fotoğraf paylaşılırken, herhangi bir açıklama yapılmadı.
Yaklaşık üç saat süren toplantıda, parlamento seçimlerine ilişkin sonuçlar değerlendirildi, ikinci tur seçim kampanyası stratejisini netleştirildi.
İkinci turun kampanya hedefleri
Kulislere yansıyan bilgilere göre kampanya sürecinde hedef, Erdoğan’ın “terör söylemi” nedeniyle Millet İttifakı’na oy vermekten kaçınan “milliyetçi seçmeni ikna” ve ilk turda oy kullanmayan yaklaşık 8,5 milyon seçmenden bir bölümünü sandıkla buluşturma olarak belirledi.
Altılı Masa, Erdoğan’ın ilk turda yarışı önde bitirmesinde en önemli etken olarak, “teröristlerle işbirliği yapıldığı ve seçim kazanılırsa Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılacağı” yönündeki söylemin bir kısım seçmende karşılık bulmasını gösteriyor.
İttifak bu söylemi “dezenformasyon” olarak nitelendiriyor.
Seçim sürecinde sahada karşılaşılan en büyük zorluk olarak da, Erdoğan’ın “kurgu videolarla” oluşturduğu bu algının kırılamaması, bir kısım seçmenin adeta “perdelerini kapatıp, kendilerini dinlememesi” işaret ediliyor.
CHP kurmayları, Erdoğan’ın “terör söyleminin” bu kadar etkili olmasını ise “Bu iletişim dili çok önceden başlanmış, iyi hazırlanmış ve çalışılmış. Devletin valisi, kaymakamı dahi bir şekilde bu projenin içinde olmuş görünüyor. Hemen her kesimden, aynı ifadelerle bizi terör üzerinden itham etmenin başka izahı yok” ifade ediyorlar.
‘Negatif kampanya’ yürütülecek
Bu saptamalar doğrultusunda, “iftira” olarak nitelendirilen bu algıyı kırmak ve milliyetçi seçmeni ikna etmek için “negatif kampanya” olarak nitelendirilen bir kampanya stratejisi benimsendi.
Erdoğan’ın ikinci tur sürecinde de yine “terör söylemi” üzerinden seçmeni konsolide edeceği değerlendirmesi yapılarak, bu iddialara karşı somut belge ve görüntülerle karşılık verilmesi görüşü öne çıktı.
Bu çerçevede, Cumhur İttifakı’nın 2019 yerel seçimleri öncesi muhalefete destek verilmemesi için “Abdullah Öcalan’ın mektubunu” kampanyasında kullanması, Osman Öcalan’ın TRT’ye çıkarılması, HÜDA PAR’ın Hizbullah’la ilişkisi, AKP iktidarının çözüm sürecindeki yanlış politikalarına vurgu yapacak mesajlar ve görseller paylaşılacak.
Yeni slogan: Karar Ver
İkinci tur kampanyasının ana sloganlarından birisi ise “Karar Ver” olarak belirledi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da göçmen politikasına ilişkin görüşlerini anlattığı sosyal medya paylaşımını da “Karar Ver” başlığıyla yaptı.
İttifakın seçim stratejisinin ikinci ayağını ise sandığa gitmeyen veya iki kesimi de protesto edip Sinan Oğan’a oy veren seçmeni ikna etmek oluşturacak.
Bu çerçevede, ikinci tur seçimin bir “final olacağı” vurgusu yapılarak, seçmenin “Özgür, adil bir Türkiye” ile “baskıcı bir rejim” arasında tercih yapmak durumunda kalacağı belirtilerek, “Karar Ver” sloganı ile seçmeni sandığa götürme stratejisi izlenecek.
Cumhur İttifakı, 14 Mayıs seçimlerinde Meclis’te çoğunluğu sağlamanın avantajıyla ikinci tura gidecek. Konuşmalarında buna sık sık vurgu yapan Erdoğan’ın, “Kılıçdaroğlu gelirse istikrarsızlık olur” söylemine karşı ise Cumhurbaşkanı’nın geniş yetkileri ön plana çıkarılarak, parlamentonun “denge-denetleme” işlevini üstleneceği vurgusu ön plana çıkarılacak.
Meclis’in gensoru, güven oylaması yetkileri olmadığı için yürütmede istikrarsızlık yaşanma riski olmadığı anlatılacak.
Liderler sahada ayrı ayrı çalışacak
Edinilen bilgiye göre Millet İttifakı liderleri sahada ayrı ayrı bölgelerde çalışma yürütecek, büyük mitingler düzenlenmeyecek.
Başta deprem bölgesi olmak üzere sahada farklı toplum kesimleri, kanaat önderleri, sivil toplum örgütleri, esnaf ziyaretleri gibi yüz yüze ve dar kapsamlı toplantılar yapılacak.
Sandık güvenliği için yeni adım
14 Mayıs seçimlerinden sonra kamuoyunda en çok tartışılan konulardan birisi “seçim güvenliği” oldu.
Muhalif seçmenin Yüksek Seçim Kurulu’na olan şüpheli bakışı ve “Oylarımız çalınıyor” endişesi nedeniyle ikinci turda bu kuşkuyu ve riski ortadan kaldırmak için ekstra önlem alınması benimsendi.
Bu çerçevede, 28 Mayıs gecesi, parti yöneticileri, milletvekilleri, parti örgütlerinin temsilcilerinin, oy sayım işlerinin sürdüğü süreçte sandık başında olması planlandı.
‘Mücadeleye devam, buradayız’
Öte yandan yönetimi, ikinci tur seçim için yapılacak çalışmalara ilişkin bir genelgeyle görevlendirme yaptı.
CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke ve Örgütlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı imzasıyla CHP Meclis Grup Başkanlığı tarafından milletvekillerine gönderilen ve “Mücadele devam. Buradayız” başlıklı genelgeye göre, 26, 27 ve parlamentoya yeni giren 28’inci dönem milletvekilleri görevlendirildikleri illerde saha çalışması yürütecek.
Belediye başkanları kendi bölgelerinde çalışacak. İl başkanlarının koordinasyonunda, kadın ve gençlik kollarının katılımıyla saha çalışması yürütülecek.
Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) 2023 ile 2027 yılları arasında dünya genelinde rekor hava sıcaklıkları görülebileceğini bildirdi.
Birleşmiş Milletler çatısı altında bulunan WMO tarafından yayımlanan bir raporda, sera gazı salımı ve El Nino hava olayının, hava sıcaklıklarını daha da artırdığı bilgisi yer aldı.
Raporda yüzde 98 ihtimalle 2023 ila 2027 yıllarından en az birinin en sıcak yıl ve beş yılın tamamının da küresel hava sıcaklıklarının rekor seviyelere ulaştığı bir dönem olacağı belirtildi.
Söz konusu dönemde, yüzde 66 ihtimalle yıllık ortalama yüzeye yakın hava sıcaklığının da sanayi devrimi öncesine oranla en az 1,5 dereceden fazla olacak. Keza, 2027’ye kadar küresel hava sıcaklıkları rekor seviyelere ulaşabilecek.
‘El Nino ve iklim krizi birleşiyor, hazırlıklı olunmalı’
Hava sıcaklıklarının dünyanın farklı bölgelerindeki yağmurları etkileyebileceği belirtilirken, yağmurların bölgesel olarak artabileceği veya azalabileceğine dikkati çekildi.
Raporda, sera gazı emisyonunun da okyanusların ısınması ve asitlenmesine, buzulların erimesine, deniz seviyesindeki yükselişle ve aşırı hava olaylarına yol açtığı ifade edildi.
Raporda açıklamalarına yer verilen WMO Genel Sekreteri Petteri Taalas, rekor sıcaklıkların sağlık, gıda güvenliği, su yönetimi ve çevre açısından geniş kapsamlı sonuçları olacağını söyledi. Taalas, bu sonuçlara karşı hazırlıklı olunması uyarısında bulundu.
Ayrıca Taalas, yaptığı basın açıklamasında El Nino‘nun “insan kaynaklı iklim değişikliği ile birleşerek küresel sıcaklıkları keşfedilmemiş bir bölgeye iteceği” uyarısında bulundu. Geçen yılki raporda bu ihtimal yaklaşık yüzde 50 olarak belirtilmişti.
Yıl ortasında El Nino’ya geçiş dünya genelinde bilim insanlarını endişelendiriyor.
Uzmanlar, hava olayının, iklim değişikliğinden farklı olmakla birlikte muhtemelen aşırılıkları artıracağı, Kuzey Amerika‘ya daha sıcak hava, Güney Amerika‘ya ise kuraklık getireceği ve Amazonlarda daha büyük yangın riskine neden olacağını dile getiriyor.
Öte yandan BM Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli‘nin (IPCC) gelecekteki sera gazı emisyonlarına dayanan iklim projeksiyonlarının aksine, WMO güncellemesi daha ziyade tahmine dayalı uzun süreli bir hava tahmini sunuyor.