Ana Sayfa Blog Sayfa 2413

[Bodrum Lokal] Aylan Kurdi ve Küdür’ün denizkızları- Melis Birder

‘Bu garip diyarın bir köşesinde yaşayan ve denizde ölen çocukların rüyalarını yüklenen foklar var” dediler bir gün. O foklar bu çocukların rüyalarını karadaki insanlara taşır ve bizler de hala o fokların bize getirdiği rüyalar sayesinde insan olma şansımızı korurmuşuz.’

Bodrum’a ilk taşındığımız yaz Suriyeli Aylan Kurdi’nin 3 yaşındaki minik bedeni Bodrum kıyılarına vurmuştu. O rüyalarını Ege’nin mavi yeşil sularına teslim ederken biz bir kaç yüz metre ötedeki bir Beach Club’da hangi rüyaların peşindeydik acaba? Kendi kendimizi putlaştıran selfie’lerimize taparken bu törene yükselen cıstak kahkahalarımız eşlik ediyordu belki de. Aylan’ın küçücük ayaklı ölümünü biz hayatta kalalım diye tanrılara sunulan bir adak olarak mı algılıyorduk acaba? Hafızamız sanki kendi kendini hacklemişti. Ne yaşamı ne de ölümü elimizdeki dev aynasından yansıyan imajlardan öte idrak edemez hale gelmiş, aslımızın sadece ucuz birer kopyasına dönüşmüştük. Cennetin tam ortasında bir kara delik açılmıştı. Ve biz bu hakikati yok sayarken aslında kendi insanlığımız yok oluyordu yavaş yavaş.

“Bu garip diyarın bir köşesinde yaşayan ve denizde ölen çocukların rüyalarını yüklenen foklar var” dediler bir gün. O foklar bu çocukların rüyalarını karadaki insanlara taşır ve bizler de hala o fokların bize getirdiği rüyalar sayesinde insan olma şansımızı korurmuşuz.

Benim o sıralar Akdeniz foklarının varlığından haberim yoktu. Bodrum İnsanca Yaşam Derneği’nin gönüllüleri olarak Bodrum’dan geçen göçmenlere yemek ve giyecek yardımı yapıyorduk. Zamanla bu dermek sayesinde tanıştığım çoğu şehirlerden  gelmiş birkaç arkadaşımla birlikte “peki biz şehirde edindiğimiz becerilerle nasıl burada hala yaşayan rüyaları canlı tutarız”ın derdine girdik. Ve işte bu sorunun dermanı olarak da Bodrum Lokal “Buradan Kısa Belgeseller” projesini ortaya çıkarttık.

Yönetmenliğini kendimin, prodüktörlüğünü Selva Bayyurt’un yaptığı kısa filmler bir senedir Bodrum’un kaybolan değerlerini ve medyada ses verilmemiş kahramanlarını belgeliyor. Yerel meseleleri dünyanın her hangi bir yerinde karşılaşabileceğimiz benzer hikâyelere dönüştürmeye çalışıyor. Bodrum Lokal, Türkiye’nin hallaç pamuğu gibi dağılmış aile albümünün hafızasına belgesel yoluyla ufak bir katkıda bulunmayı amaçlıyor. Atlarla konuşan kovboylara hayranlık duyarken neden Bodrum’da develerle konuşan Ortakentli Gümrükçü Mustafa’yı yok sayalım ki? Onlarca yenilebilen ve şifa veren yabani otu tanıyan ve alışverişini sadece bahçesinden ve dağlardan yapan Yakaköylü Servet Teyze’yi veganlığın gittikçe hipleşen akışında kendimize neden örnek almayalım? Yazları Bodrum’a gelen turiste kazık atmak için fırsat bekleyen şablon işletmeler ,bir de sadece kışın açık olan Mahmut Kaptan’ın Meyhanesi’nde nasıl bu kadar ruh olduğuna bir baksalar.

Egeli deniz emekçilerinin ekmek teknesi Tırhandil

Veya bugün popüler olan tekne yapımcılığı mesleğini öğrenen gençler, binlerce yıllık ahşap tekne Tırhandil yapım geleneğini köydeki evinin bahçesinde sürdürmeye çalışan ve şu anda Ege ve Akdeniz’in en büyük Tırhandil’ini elleriyle oyan ilkokul mezunu Hacı Mustafa’yı tanıyor mu? İşte biz de tıpkı denizlerden karalara rüya taşıyan foklar gibi, yok olmakta olan bu hikâyeleri su yüzüne taşımaya çalışıyoruz.

Tesadüf o ki Youtube üzerinden yayınladığımız kısa belgesellerimizin beşinci bölümü Küdür, Bodrum’un Küdür yarımadasında yaşayan bir Akdeniz fokunun hikâyesini takip ediyor. Gerişli nenelerin, denizkızı diye çağırdığı bu foklar da tıpkı o küçücük şişme botlara doluşan göçmen insanlar gibi varlık ile yokluğun birbirine çok yakın olduğu bir alana sıkışmış durumda.

Küdür’ün denizkızı

15 milyon yıldır yaşadıkları bu deniz ve kıyılar bugün siteler, oteller ve beach club’ların beton bilinçleri tarafından işgal edilip, kıyı düzleme ve deniz doldurma suretiyle tamamen tahrip ediliyor. Doğa katliamlarının ve ardından gelen felaketleri basmakalıplara dönüştüren ana akım medyanın yarattığı bu idraki düşük zamanlara rağmen, hala bir şekilde vicdanımız sızlıyor, evet. Fakat bu sızlayış ve ardından gelen sızlanışlar kaçımızı harekete geçirecek kadar derin?

Bodrum Lokal Küdür Bölümü ekibi. Soldan sağa Selva Bayyurt, Mert Kökver, Halil Aktaş, Melis Birder ve Hasan Özer.

Bu mitolojik varlıkların yaşam alanını korumak için mücadele veren bir avuç derin insandan biri olan, süngerci dalgıç ve kaptan Halil Aktaş, Bodrum Lokal Küdür bölümünün başkahramanı. Dünyada sadece 750 Türkiye’de ise 100 tane kalmış olan Akdeniz foklarının evlerini kiraya vermeye yetkili bakanlıklara karşı duruyor Geriş-Bodrum doğumlu Halil Kaptan.

Gönüllerini gökyüzündeki yıldızların sonsuzluğundan çevirip kafalarını yedi yıldızlı otellere sokmak için programlanan insanlığa karşı direniyor. Onun gözüyle bakıyoruz 176 km’lik kıyı şeridi bulunan Bodrum’da 26 km’lik bozulmamış ve bölünmemiş tek kıyı şeridi olan Küdür’e. Korsanların gözetleme yeri Göz Kayası’na tırmanıyoruz birlikte. Karyalılar‘dan kalma kaya mezarlarının içinden görüyoruz Yalıkavak’ta son 30 yılda yaşanan değişimi. Sedef hastalıklarına derman endemik bitkiler var ayaklarımızın altında ve bahar aylarında minik oğlakların karın ağrılarını geçiren Keçi Gevişi otları…

Mücadele için söz veren sadece Halil Kaptan değil tabii ki. Küdür için emek veren birçok yoldaşı var şükür. Bunlardan en dikkat çekenlerden biri de yaşadığımız ülkede karşılaşmayı unuttuğumuz doğa dostu bir belediye başkanı: Ahmet Aras. Bodrum Belediye Başkanı adayı iken Küdür Alacain koyunda geçtiğimiz Mart ayında yaptığı bir konuşmada, buraya yapılmak istenen Beach Club için “gerekirse burada sabah akşam yatarım yine de bunlara burayı yaptırmam” diyordu. Verdiği sözü tutup tutmayacağını ise hala bekliyor Bodrumlular.

Bodrum Lokal Küdür bölümüne eşlik eden müzik Amazon yerlilerinin kutsal Ayauscha törenleri sırasında okuduğu bir ikaronun giriş bölümü. Bitkilerin, otların, ağaçların, kuşların, balıkların bu ormanların bilgelerine fısıldadıkları ezgilerden biri.

Küdür’de, Amazon ormanlarında, Sibirya’da, Sinop’ta, Kazdağları’nda yaşayan tüm canlıların sesi tek aslında. “Biz bu biricik havayı soluyoruz, yaşadığımız gezegen tek, toprak ananın ve denizlerin bize sunduğu nimetler ise sınırsız” diyorlar. Sadece Akdeniz fokları veya Halil Aktaş ve arkadaşları değil, onlar da Aylan Kurdi’nin yarım kalan rüyalarının bekçileri.

Bizi instagram @bodrumlokal den takip edebilir BodrumLokal youtube kanalımıza abone olarak yeni bölümlerimizden haberdar olabilirsiniz.

(Yeşil Gazete)

Billie Eilish: Sokağa çıkın, iklim grevine katılın

17 yaşındaki sanatçı Billie Eilish, “All Good Girls Go To Hell” müzik videosunda iklim krizine karşı herkesin 20 Eylül’de sokağa çıkması için çağrı yaptı.

Amerikalı şarkıcı ve söz yazarı Billie Eilish, 4 Eylül’de yayınladığı “All Good Girls Go To Hell” müzik videosunda, herkesi 20-27 Eylül tarihlerinde gerçekleştirilecek küresel iklim grevinde sokağa çıkmaya ve seslerini çıkarmaya çağırdı.

Şarkıda ve klipte insanın dünyaya verdiği zarar, Kaliforniya’da çıkan yangınlar, fosil yakıtlara olan bağımlılık gibi konulara değiniliyor. Bir melek olarak uyanıp uçamadan petrol sızmış bir alana düşen sanatçı, bütün vücudu petrol kalıntılarına bulanmış şekilde, kanatları alev alırken yürümeyi bile başaramıyor. Eilish şarkısında, “Sizi uyarmadım demeyin” diyor.

Eilish ve kardeşi; şarkının yapımcısı ve yardımcı yazarı FINNEAS, “When We All Fall Asleep, Where Do We Go? albümünde yer alan şarkıyı iklim krizine dikkat çekmek üzere yazdıklarını belirtti. Los Angeles’teki 2018 orman yangınını anlatan şarkının sözlerinin bir kısmı şöyle:

“Kaliforniya’da tepeler yanıyor

Seni görmezden gelme sıram

Sizi uyarmadığımı söyleme

(Koro, yükselen deniz seviyelerine atıfta bulunur):

Bütün güzel kızlar cehenneme gider.

Çünkü Tanrı’nın bile kendi düşmanları vardır.

Ve bir kez su yükselmeye başladığında

Ve cennet görüş alanı dışında

Şeytan’ı ekibinde isteyecek

Billie Eilish şarkıyı yayınladığı gün Instagram’dan yaptığı paylaşımı ve videosuna eklediği bir notla da bütün dünyayı 20 Eylül’deki iklim grevine çağırdı: “Şu anda dünyanın dört bir yanında milyonlarca insan hükümet liderlerine yalvarıyor. Dünyamız öngörülemeyen bir hızla ısınıyor, buzullar eriyor, okyanus seviyeleri yükseliyor, vahşi yaşam zehirleniyor ve ormanlarımız yanıyor. 23 Eylül’de BM, iklim kriziyle nasıl mücadele edileceğinin tartışacağı 2019 İklim Eylemi Zirvesi’ni gerçekleştirecek. Zaman hızla geçiyor. 20 Eylül Cuma ve 27 Eylül Cuma günleri siz de sesinizi duyurun. Sokağa çıkın. #climatestrike

Yayınlanmasının üzerinden henüz iki gün geçmesine rağmen video 18 binden fazla izlendi ve YouTube’da öne çıkan videolarda 11. sırada yer aldı.

‘Bizim normalimiz bu’

Eilish, Rolling Stone röportajında, Los Angeles’te iklim krizinin korkutucu uyarılarını gözlemlediğini ve ilhamını da orada aldığını söyledi: “Kaliforniya’da yanan tepelerle ilgili bir çizgi var. Bu şimdiki normalimiz – Los Angeles’in büyük bir parçası yanıyor ve yapabileceğiniz hiçbir şey yok. Gökyüzünün tamamı gri ve turuncu ve bu doğal. Okul baskınları yapılıyor  ve bu da normal.  Bu bizim normal dünyamız ve bizim için tuhaf değil, çünkü her zaman sahip olduğumuz şey bu. Her şey çok berbat ve ben bu konuda sanat yapacağım.”

Genç şarkıcı, yeni şarkısıyla takipçilerini iklim sorunları konusunda harekete geçirmek istediğini de söyledi.

23 Eylül’de New York’ta Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres tarafından düzenlenecek BM İklim Eylem Zirvesi’nde devlet liderleri, yerel yönetimler ve şirketlerin küresel ısınmayı 2030 yılında 1,5 derece sınırında tutmak için gerekli adımları içeren somut planlarını duyurmaları bekleniyor.

20 Eylül’de ise dünya çapında milyonlarca insanın Greta Thunberg ve diğer genç iklim aktivistlerine katılarak hükümet liderlerine, iklim kriziyle mücadele adına somut adımlar atmaları talebinde bulunmak için sokağa çıkacağı belirtiliyor.

MONSTER [ge.net.i.cal.ly.mod.i.fied] sergisi açılıyor

Ali Cabbar, İstanbul Bienali paralel etkinlikle kapsamında Pazar günü açılacak sergisinde GDO’lu gıda ürünlerine odaklanıyor.

Ali Cabbar’ın MONSTER [ge.net.i.cal.ly.mod.i.fied] sergisi İstanbul Bienali paralel etkinlikleri kapsamında 8 Eylül’de 16:00’da adas’ta açılıyor. Sanatçı sergide, yarattığı fütürist natürmortlarla genetiği ile oynanmış gıda ürünlerine dikkat çekiyor. Sergi 10 Kasım’a kadar ziyaret edilebilecek.

Sergi, doğal olan her şeyin karşı karşıya kaldığı tehlikeyi vurgularken ironik bir yaklaşımla izleyicinin gıda algısını etkilemeyi amaçlıyor. Sergide, üç boyutlu obje, yerleştirme, tuval, ahşap ve kağıt çalışmalar yer alıyor.

Sanatçı, tartışmaları halen devam eden GDO konusunu ele alan araştırmaya dayalı projesine, bu tür ürünlerin ilk kez piyasaya çıktığı 2000 yılında başladı ve günümüze dek sürdürdü. Cabbar, MONSTER [ge.net.i.cal.ly.mod.i.fied] sergisinde, natürmortlarını ilk kez topluca bir arada gösteriyor.

İzmirliler orman yangınlarının yaralarını şarkılarla saracak

İzmirliler, büyük orman yangınının yaralarını sarmak için bir araya geliyor. Aralarında Hayko Cepkin, Gripin ve Haluk Levent’in de olduğu birçok sanatçı İzmir Fuarı’nda konser verecek.

İzmirliler Ağustos ayında meydana gelen büyük orman yangınının yaralarını sarmak için “Orman Konseri’nde buluşacak. Ünlü sanatçıların ücret almadan vereceği konsere kentliler de fuara gelerek destek olacak. 9 Eylül günü fuar giriş ücretleri 10 TL olacak ve konserden elde edilecek gelir İzmir ormanlarının korunması için kullanılacak.

İzmir Tek Yürek sloganıyla duyurulan ve 9 Eylül’de saat 18.30’da başlayacak konserde ilk olarak rap müziğin tanınmış gruplarından Gazapizm çıkacak. Yine rap müziğin başarılı isimlerinden Anıl Piyancı’nın  hemen ardından Serap Yağız, Niyazi Koyuncu, Oğuzhan Uğur, Edis, Halil Sezai, Gripin, Hayko Cepkin ve Haluk Levent sahne alacak. Sanatçılar verecekleri dayanışma konserlerinden ücret almayacaklar. Fuar’a giriş ücreti ise o gün için 10 TL olacak.

 

Neruda’nın şiirinden tuvale yansıyan sessizlik

Sevil Dolmacı Art Gallery, 5 Eylül – 5 Ekim 2019 tarihlerinde sanatçı Şahin Demir‘in ‘Sessizliğin İçinden’ isimli kişisel sergisine ev sahipliği yapıyor.

İstanbul’da gerçekleşecek ilk kişisel sergisi için Pablo Neruda’nın Kuruntular Kitabı’nda bulunan ‘Sessizlik Şiiri’nden yola çıkan Şahin Demir, akrilik ve yağlı boya tekniğiyle ürettiği soyut portreleriyle Sevil Dolmacı Art Gallery‘de. Kompozisyonlarında tercih ettiği renkler ve boyalar aracılığıyla kaosun, gürültünün ve hareketin yarattığı tezatlığı eserlerine taşıyan Demir, izleyiciyi tek bir saniye için bile olsa durgunlaşmaya ve eserlerin sessizliğini dinlemeye davet ediyor.

1987 yılı Mardin doğumlu Şahin Demir, 2011 yılında Selçuk Üniversitesi, Güzel Sanatlar Eğitimi Anabilim Dalı Resim-İş Öğretmenliği bölümünden mezun oldu. 2012 yılında Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde yüksek lisans eğitimine başlayan genç sanatçı, Cermodern ve Bükreş Parlamento Sarayı’nın da içinde bulunduğu birçok mekânda karma sergilere katıldı ve bugüne kadar dört kişisel sergi gerçekleştirdi. Peker Sanat Ödülleri ve RH+ Yılın Genç Ressamı yarışmalarında dereceye girmiş olan Demir, yaşamını ve üretimlerini sürdürdüğü Ankara’da şimdiden birçok kişisel koleksiyonda eserleriyle yer aldı.

[Babil’den Sonra] Müzisyenler de ‘İklim Acil Durumu’ ilan etti

20 Eylül küresel iklim grevine bir destek de müzisyenlerden geldi. Britanyalı müzisyenlerin başlattıkları Music Declares Emergency’ (‘Müzik Acil Durum İlan Ediyor’) hareketine Türkiye’den de destek var.

İsveçli iklim aktivisti Greta Thunberg’in iklim yıkımını durdurmak amacıyla hiçbir gerçekçi adım atmayan hükümetlere karşı başlattığı “iklim için okul grevleri” dünyanın birçok ülkesinde 15 Mart ve 24 Mayıs 2018 tarihlerinde gerçekleştirilmiş, onlarca ülkede iki milyondan fazla genç aktivist sokaklara çıkmıştı.

Bu kez de 20 Eylül için küresel iklim grevi çağrısı yapılıyor. Ancak bu sefer sadece gençler ve öğrenciler değil, yetişkinler de greve çıkacaklar. İstanbul’da Sıfır Gelecek‘in öncülüğünde, 20 Eylül Cuma günü büyük bir eylem yapılacak. Saat 14:00’de Kadıköy iskele meydanında gerçekleştirilecek iklim grevi ve basın açıklamasının ardından saat 16:00’da Yoğurtçu Parkı’nda buluşulacak. Etkinlik 18:00’de başlayacak iklim festivali ve konserlerle devam edecek.

Festival programını şuradan takip edebilirsiniz.

***

‘Extinction Rebellion’ (Yokoluş İsyanı) ve ‘Culture Declares Emergency’ (Kültür Acil Durum İlan Ediyor) hareketlerinden sonra iklimsel ve ekolojik yıkıma karşı iklim için acil durum ilan eden gruplara bir yenisi daha eklendi: ‘Music Declares Emergency’ (‘Müzik Acil Durum İlan Ediyor’)

Britanyalı müzisyenler geçtiğimiz ay yayımladıkları bildiri ile müzik, müzisyenler ve müzik endüstrisinin sahip olduğu benzersiz kültürel ve ekonomik gücünü kullanarak, yeryüzündeki hayatı güvence altına almak için gerekli sistemsel değişimleri talep etmeye; müzik endüstrisinde yer alan tüm insanları, bu harekete katılarak iklim sorununda acil/olağanüstü durum ilan etmeye ve karbon-etkisiz bir gelecek için gereken kültürel ve işletsel değişimleri yapmaya davet ettiler.

Bu hafta Babil’den Sonra’da : ‘Music Declares Emergency’ (‘Müzik Acil Durum İlan Ediyor’) bildirisini imzalayarak harekete destek veren SO Duo grubu müzisyenleri Sumru Ağıryürüyen ve Orçun Baştürk program konuğum oldular.

Programda onları SO Duo’ya taşıyan bireysel müzik yolculuklarını, grubun kuruluş hikâyesini, gelecekteki yeni projelerini ve konserlerini konuştuk. Ay Ana ve The Light albümlerinden seçtiğimiz şarkıları dinledik.

Music Declares Emergency’ (‘Müzik Acil Durum İlan Ediyor’) bildirisini de zamanımız elverdiği ölçüde konuşmaya; bu hareketin Türkiye’ye yansımalarını ve Türkiyeli müzisyenlerin iklim yıkımına karşı neler yapabileceklerini sesli düşünmeye çalıştık. Programı şuradan dinleyebilirsiniz.

***

Eylül ayında BM İklim Zirvesi’nde dünya liderleri bir kez daha bir araya gelecekler. Greta Thunberg de geçen hafta yelkenli bir gemiyle okyanusu geçti ve o da bu zirvede bir konuşma yapacak. 20 Eylül’de ve bazı ülkelerde de 27 Eylül’de küresel okul grevleri tekrarlanacak. Ancak daha önce yapılan eylemlerden farklı olarak bu kez sadece gençler ve öğrenciler değil yetişkinler de greve çıkacaklar.

Bill McKibben, Açık Radyo’nun Web sitesinde de yayımlanan yazısının sonunda “…İklim sorununu hâlâ çözebiliriz diye bir şeyin garantisi yok. Umutsuzluğa kapıldığı için insanları hoşgörebiliriz, ama kaçarlarsa onları hoşgöremeyiz. Özellikle en umutsuz anlarda insanlar arası dayanışma elzemdir. Bir çocuk yardım istiyorsa, ona yardım edersiniz.” diyordu.

Türkiyeli genç aktivistler de 20 Eylül’de gerçekleştirecekleri okul grevi eylemlerinde biz yetişkinlerden destek bekliyorlar…

(Yeşil Gazete)

CHP’den ‘siyanür’ uyarısı: Gümüşhane’de bir kişi öldü, Kirazlı’da 11 bin ton siyanür kullanılacak

Gümüşhane’de faaliyet yürüten maden tesislerinde incelemede bulunan CHP heyeti, hazırladıkları raporda, maden tesislerinde çalışan bir kişinin siyanür zehirlenmesinden öldüğünü, atık suların temiz su kaynaklarına bulaştığını açıkladı. Çanakkale Belediye Başkanı Gökhan da Alamos Gold’un Kirazlı’daki madeninde belirtildiği gibi 100-200 ton değil, tam 11 bin ton siyanür kullanılacağını söyledi.

CHP Doğa Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, CHP Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya,  Giresun Milletvekili Necati Tığlı, İstanbul milletvekilleri Turan Aydoğan, Gökhan Zeybek ve Emine Gülizar Emecan, Gümüşhane il ve ilçe teşkilatı yöneticileri ve üyeleri ile birlikte Gümüşhane’de faaliyet yürüten maden tesislerinde incelemelerde bulundu.

Biçer Karaca, vekiller ve örgüt üyeleri, yapılan incelemeler sonunda hazırladıkları raporu kamuoyuyla paylaştı. Raporda, madenlerde kullanılan siyanür nedeniyle yaşamını yitiren Rıdvan Doruk’la ilgili Gümüşhane Cumhuriyet Başsavcılığı’nın verdiği takipsizlik kararı hakkında bilgiler de yer alıyor. CHP’nin Gümüşhane yerinde inceleme ziyaretinden çıkan çarpıcı sonuçlar şöyleı:

Siyanür zehirlenmesi nedeniyle yaşam kaybı gerçekleşti: Yıldız Maden tesislerinde çalışan Rıdvan Doruk isimli yurttaşın siyanür zehirlenmesi nedeniyle 05.09.2019’da yaşamını yitirdiği, Adli Tıp Kurumu’nun bu yöndeki raporuna rağmen Gümüşhane Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından takipsizlik kararı verildiğine dikkat çekiliyor.

Atık sular, temiz su kaynaklarına karışıyor: Geçtiğimiz Temmuz ayında, Gümüşhane Şiran ilçesine bağlı Karamustafa köyü sınırlarında bulunan Yıldızlar Holding’e ait Maden Tesislerinde, atık barajına atık su basan plastik borunun patlaması sonrasında, Midi deresi başta olmak üzere, temiz su kaynaklarına atık suyu karışmıştır. Koza Madenciliğe ait Mastra isimli maden tesisinin etki alanı içerisinde bulunan Dibekli Köyü’nde içme suyundan kaynaklı zehirlenme vakıaları yaşanmış, kısa bir süre içerisinde 192 vatandaşımız zehirlenme şikayetiyle hastanelere başvurmuştur.

Denetimsizlik vahşi madenciliğe yol açıyor: Valilik ve Koza Madencilik yetkilileri; Dibekli köyünde 192 kişinin zehirlenmesine neden olan içme suyundaki kirliliği “kanalizasyon” gerekçesine dayandırmıştır.

Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü gibi kuruluşların denetim görevlerini aksatığı yönünde, vatandaşların yoğun şikayetleri bulunmaktadır. İl Çevre Durumu Raporunda, madenciliğin tarım üzerinde yarattığı etki hakkında bir veri bulunmadığından söz edilmiştir. Köylerdeki içme ve kullanma sularındaki kirliliği ölçmek için alınan su numuneleri Valilik eliyle bu maden firmalarına yaptırılmaktadır. Sudaki siyanür oranı, maden tesislerinin laboratuvarlarında yapılan incelemelerde, mevzuat yönünden kabul edilebilir seviyede siyanür çıkıyor. Denetim mekanizması kamu eliyle yürütülmek zorundadır. Gümüşhane Valiliği bu yetkisini şirketler eliyle yürütmektedir.

Tarım ürünlerinde verimlilik düştü, ürünler ‘siyanürlü’ denilerek alınmıyor: Karamustafa ve Dibekli Köylerinde görüşlerini CHP heyetine aktaran vatandaşlarımız, madenlerden çevreye yayılan toz ve kirleticiler nedeniyle arıcılık ve bal üretim faaliyetlerinin eskisi gibi yapılamadığı, bölgede bal üretiminin çok düştüğünü ve maden kaynaklı toz ve kimyasallar nedeniyle arı ölümlerinin olduğunu ve bu nedenle arıların meyve ve sebze çiçeklerini dölleme faaliyetlerini yapamadıkları için meyve sebze verimlerinde eskiye göre ciddi düşüşler olduğunu, bu ürünleri satarak geçinen köylülerin büyük mağduriyetler yaşadıklarını aktarmışlardır. Yetiştirdikleri tarımsal ürünlerin, bölgedeki pazarlarda önyargı ile karşılandığından ve “siyanürlüdür” denilerek alınmadığından söz etmişlerdir. Gümüşhane’nin tarımsal yönden verimliliğini aktaran il sakinleri, pestil, köme gibi ürünlerin il dışına ve yurtdışına yüksek bir oranda gönderildiğini de iletmişlerdir.

Köylüler borç batağında: Yıldızlar Maden firması açılmadan köylülere istihdam vaadinde bulunuluyor. Köylüler kamyon aldırılarak, taşımacılık kooperatifi kuruyor. Köydeki esnaftan alışveriş yapılarak, köyün ekonomisine katkı sunuluyor.  Şirket bahsedilen yöntemlerle girdiği bütün ekonomik ilişkilerde, köylüleri ekonomik buhrana sokmuştur. Çünkü, köylülere paraları düzenli bir şekilde ödenmemiştir. Uzun süredir, alacaklarını tahsil edemeyen köylüler mağduriyetlerini dile getirmişlerdir.

Raporda, çözüm önerileri ise şöyle sıralandı:

1.) Gümüşhane’de Sağlık Etki Değerlendirmesi yapılması zaruridir. Kentin tüm potansiyelleri, kamu sağlığı ve başka kriterler üzerinden Gümüşhanelilerin, kendilerine karşı pompalanan maden yatırımlarına ihtiyaçlarının olup olmadığını görebilmek için bir fırsat yaratacaktır.

2.) İlin tarımsal potansiyelleri güçlendirilmelidir.

3.) Vatandaşlar, kamunun aktif denetleme işlevini güçlendirmelidir.

Raporun tamamı için gumushane-raporu-15-agustos-2019-1

Gökhan: Kazdağlarına zehir yağdıracaklar

Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan da Kanadalı Alamos Gold şirketi tarafından Kirazlı bölgesinde yürütülen altın madeninde açıklandığı gibi 100-200 ton değil, tam 11 bin ton siyanür kullanılacağını açıkladı. Gökhan, “O ağır metaller yağmur suları ve diğer etkenlerle gün yüzüne çıkacaktır. Mücadeleye devam edeceğiz” dedi.

Çanakkale Belediyesi’nin eylül ayı meclis toplantısında konuşan Gökhan, Kazdağları’nda yürütülen madencilik faaliyeti hakkında meclis üyelerine bilgi verdi. Bölgede kullanılacak siyanürün miktarını da paylaşan Ülgür Gökhan “Kirazlı’da açıklandığı gibi bir, iki, yüz, iki yüz değil, tam 11 bin ton siyanür kullanılacak. O topraklara 11 bin ton siyanür değecektir. O ağır metaller yağmur suları ve diğer etkenlerle gün yüzüne çıkacaktır. Burada birbirimizin söylediklerini çürütmeye gerek yok. Her şey ortada. Ama biz mücadele etmeye ve Kaz Dağları’nı kurtarmaya devam edeceğiz” dedi. Başkan Gökhan ayrıca altın ayrıştırmada kullanılan siyanürün ne kadar iyi muhafaza edilirse edilsin olası bir deprem ihtimalinde toprağa sızıp toprağı zehirleyeceğini paylaştı.

Kaftancıoğlu’na beş ayrı suçtan 9 yıl 8 ay hapis cezası

Sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek açılan davada, karar duruşması için bugün hakim karşısına çıkan CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu beş ayrı suçtan, ertelemesiz olarak 9 yıl 8 ay 20 gün hapis cezasına çarptırıldı. Karara ilişkin ‘hükmün açıklamasının geri bırakılması’ da uygulanmadı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun altı yıl önce sosyal medyadan yaptığı paylaşımlar nedeniyle yargılandığı davanın üçüncü duruşması Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.  Mahkeme, Kaftancıoğlu’na beş ayrı şuçtan 9 yıl 8 ay 20 gün hapis cezası verdi. Kaftancıoğlu’na örgüt propogandasından 1 yıl 6 ay, kamu görevlisine alenen hakaretten 1 yıl 6 ay 20 gün, Cumhurbaşkanına hakaretten 1 yıl 16 ay, Türkiye Cumhuriyeti’ni alenen aşağılamaktan 1 yıl 8 ay, halkı kin ve düşmanlığa tahrikten 2 yıl 8 ay hapis cezası verildi. Cezalara erteleme ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması uygulanmadı.

Duruşma öncesinde adliye önüne gelen CHP’nin 80 il başkanı ortak açıklama yaptı. Açıklamada “Soruşturmanın başlatılmasından iddianamenin hazırlanmasına kadar baştan sona siyasi bir davadır. Cumhuriyet Halk Partisi üzerinden toplumsal muhalefete gözdağı verilmek için açılan bu dava, ifade özgürlüğüne ve demokrasiye karşı açıkça bir darbedir” denildi.

İmamoğlu’ndan destek

Bugünkü duruşmaya, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu‘nun da aralarında olduğu çok sayıda kişi Kaftancıoğlu’na destek vermek için adliyeye geldi. Bugün görülen duruşmada Kaftancıoğlu’nun 18 Temmuz’da görülen ikinci duruşma öncesinde okuduğu şiir de dosyaya dahil edildi.

Kaftancıoğlu ikinci duruşma öncesinde Nazım Hikmet’in şu şiirini okumuştu:

“Sen bu kavgada

bir nokta bile değil,

bir küçük, eğri virgül,

bir zavallı vesilesin.

Ben, kızabilir miyim sana?

Sen de bilirsin ki, benim adetim değildir bir posta tatarına,

bir emir kuluna sövmek,

efendisine kızıp uşağını dövmek”

Duruşma öncesinde adliye önüne gelen CHP’nin 80 il başkanı ortak açıklama yaptı.

Erdoğan’ın avukatı üst sınırdan cezalandırılmasını istedi

Duruşmanın başlamasıyla katılan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın vekili Ferah Yıldız, mütalaaya katıldıklarını belirterek, Kaftancıoğlu’nun duruşmadaki hal ve hareketlerinden ötürü iyi hal indirimi uygulanmamasını ve en üst sınırdan ceza verilmesini talep etti.

Kaftancıoğlu: Hakikat hepimizi özgürleştirecek

Kaftancıoğlu ise şöyle konuştu: “Cumhurbaşkanına hakaret etmedim, etmem. Kim ne derse desin Mustafa Kemal Atatürk’ün oturduğu koltuğa saygısızlık etmek kimsenin hakkı ve haddi değildir. İl başkanı olarak devleti alenen ya da perdeli olarak aşağılamam düşünülemez. Terör örgütü propagandası yapmadım, yapmam. TV programında terör örgütü propagandası yaptıysam incelenir ama yok.“Hakikati ortaya çıkarmak için benden çok sizin sorumluluğunuz var. Söylediklerimi teşvik ve tahrik olarak algılamak insanları kine sürüklemektir. Cumhurbaşkanına hakaret; kimi zaman bağlarından koparılarak, kimi zaman da söylediklerimin suç olarak algılanması iddia makamı tarafından ifade edilerek gerçeklerden uzaklaşılmıştır.

“27 yıl bile cezalandırılacak olsam hakikati söylerim. Sizler de hakikati arayın, ona yaklaştığınızda özgürleştiğinizi hissedeceksiniz. Bu hakikat hepimizi özgürleştirecek. Emin olduğun en temel gerçek özgürlüğü ve yaşamayı bağımsız olarak savunmaktır.”

Avukatlar: Siyasi kişiliğinden dolayı yargılanıyor

Kaftancıoğlu savunmasını bitirmesinin ardından avukatları söz aldı.  Kaftancıoğlu’nun siyasi kişiliğinden dolayı hukuki olmayan siyasi bir yargılama yapıldığını dile getiren avukatlar, hukuksuz bir soruşturma süreci yapıldığını söyledi ve tweet’lerin paylaşıldığı dönemin koşullarının ve bağlamlarının araştırılmasını talep etti.

Müveklillerinin sosyal medya paylaşımlarının ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu belirten avukatlar söyle devam etti: “15 Temmuz ile alakalı atılan tweetin köprü üzerinde öldürülen askerle alakalı olduğu aşikardır.“Müvekkilimizin halkı kin ve suça teşvik ettiğine yönelik yeterli kanıt bulunmamaktadır. İddianame hukuken sakattır. Mevcut iddianameyle yargılamanın yapılması hukuka aykırıdır. Müvekkilimizin yargılanmasına ve şüpheli ilan edilmesine sebep veren rapor tamamen hukuka aykırı delillerle hazırlanmıştır.”

Verilen beş dakikalık aranın ardından devam eden duruşmada mahkeme heyeti ilgili televizyon kanalının görüntülerinin incelenmesi talebini reddetti.

‘Bu dava hak ihlalleri içeriyor’

Aradan sonra savunmasına devam eden Kaftancıoğlu’nun avukatı şunları söyledi: “Anlayışların cezalandırılmasına yönelik bir hukuk oluşturuyorsunuz. Hukuk yoluyla bir vatandaşı düşman sayarak tehlikenin tehlikesi pozisyonu yaratıp yargılamaya çalışıyorsunuz. Hukukun üstünlüğü bu tarz uygulamaları reddeder. Usül olarak bu süreç müvekkilimizin başarısına karşı bir cezalandırma davasıdır. “Devlet ne yazık ki kendisine muhalif olan siyasi aktörleri bu şekilde susturma yoluna gitmektedir. Müvekkilimizin sosyal medya paylaşıma karşı açılan bu dava tamamen hak ihlalleri içermektedir. Tüm savunmalarımız göz önüne alınarak müvekkilimizin beratının talebini istiyoruz.”

Kaftancıoğlu: O kaybetti biz kazandık

Avukatların savunmasının ardından Mahkeme Başkanı Kaftancıoğlu’na son sözünü sordu. Kaftancıoğlu, “Karar ne olursa olsun düşücelerimden ve söylediklerimden vazgeçmeyeceğim çünkü biz mevsimi başladı. O kaybetti biz kazandık. Asla son sözüm olmayacak. O kaybetti, biz kazandık, 80 milyon kazandı” dedi.

Kararın açıklanması için duruşmaya 15.25’e kadar ara verildi. Aranın ardından mahkeme, Kaftancıoğlu’na beş suçtan 9 yıl 8 ay 20 gün hapis cezası verdi. Cezalara erteleme ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması uygulanmadı. Kaftancıoğlu’nun İstinaf Mahkemesi’ne gideceği belirtildi.

 

 

Akkuyu’da ikinci ünite yolda

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Akkuyu Nükleer Santrali’nin iş planına uygun ilerlediğini, bugünlerde ikinci  ünitenin inşaat lisansının da verileceğini söyledi.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez Bloomberg HT’deki Enerji Gündemi programında değerlendirmelerde bulundu. Irak – Türkiye petrol boru hattı için temaslarını değerlendiren Dönmez enerjinin her alanında Irak’ta ciddi bir potansiyel olduğunu ve bu kapsamda ilişkilerin artırılabileceğini söyledi.

Geçen sene elektrik üretiminde yerli ve yenilenebilir kaynakların payının yaklaşık yüzde 50 olduğunu, bu yıl ilk 7 ayda bu oranın % 65’lere çıktığını söyleyen Dönmez “eğer yerli ve yenilenebilir kaynaklardan üretmeseydik yaklaşık 1.5 milyar dolar daha ithalat yapacaktık. Önümüzdeki dönemde de yerli kaynakları azami ölçüde kullanmayı hedefliyoruz, yerli kömür santrallerini de teşvik ediyoruz” dedi.

‘Akkuyu plana uygun ilerliyor’

Akkuyu Nükleer Santrali’ne dair bilgi veren Dönmez, projenin iş planına uygun ilerlediğini, bugünlerde ikinci ünitenin inşaat lisansının da verileceğini söyledi. Dönmez  “İnşallah ilk üniteyi 2023 yılında işletmeye almayı planlıyoruz” yorumunu yaptı.

Rus Devlet Şirketi, Rosotom’un inşa ettiği Türkiye’nin ilk nükleer santralinde, geçtiğimiz mayıs ayında reaktörün oturacağı temelin bazı bölümlerinde çatlak oluştuğu ortaya çıkmış; beton atılan bölüm bir daha çatlayınca, yeniden temel atılmıştı. Uzmanlar ve yöre halkının 1. Derece deprem bölgesinde inşa faaliyetlerine devam edilen santral için yaptığı uyarılar ve gösterilen tepkilere rağmen, faaliyetler hız kesmeden devam ediyor. Santralin ilk ünitesinin  2023’te işletmeye açılması planlanıyor.

 ‘Sinop, fizibiliteler tatmin etmediği için durduruldu’

Tv konuşmasında, Sinop nükleer santral projesine de değinen Dönmez, projenin takvim ve maliyetin kabul edilebilir olmadığı için durdurulduğunu belirtti. Dönmez şunları söyledi: “Yatırımcı Japon şirketlerinin içinde bulunduğu konsorsiyum fizibilitelerini sundular, yapılan incelemelerde gerek takvim, gerek maliyet açısından kabul edilebilir olmaktan uzak olduğu görüldü. Gelinen noktada bizi tatmin etmediği için proje durdurulmuş oldu.”

AYM kararından sonra Barış Akademisyenleri’ne ilk beraat

AYM’nin ‘ifade özgürlüğü’ saptamasından sonra, çeşitli mahkemelerde yargılanan Barış Akademisyenleri davalarında ilk beraat kararı verildi. 30. ACM’de duruşması görülen akademisyen Özlem Şendeniz beraat etti.

“Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisini imzaladıkları için “terör örgütü propagandası yapmak” suçlamasıyla yargılanan akademisyenlerin davasında, Anayasa Mahkemesi (AYM) kararından sonra ilk beraat geldi.

Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi, 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde karar duruşması görülen Iğdır Üniversitesi’nden Arş. Gör. Özlem Şendeniz‘in beraatine karar verildi.  Şendeniz ve avukatı İlayda Önal’ın hazır bulunduğu duruşmada savcı, sanığın Terörle Mücadele Kanunu (TMK) 7/2 maddesinden cezalandırılmasını istediği mütalaasını değiştirdiğini belirterek yeni mütalaayı açıkladı.

Bianet’de yer alan habere göre, mütalaada Barış İçin Akademisyenlerin AYM’ne yapmış oldukları bireysel başvurular sonucunda Yüksek Mahkeme’nin bildirinin ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı doğrultusunda karar verdiğini söyledi ve sanığın beraatini istedi. Mahkeme, AYM kararı uyarınca Şendeniz’in beraatine karar verdi.

Araştırma Görevlisi Özlem Şendeniz KHK ile Iğdır Üniversitesinden ihraç edilmişti

Van 100. Yıl Üniversitesi’nden bir Barış Akademisyeni, dün AYM’nin kararından sonra ilk defa hâkim karşısına çıkmış; savcı, Anayasa Mahkemesi’nin kararına istinaden yeniden mütalaa hazırlamak için süre istemişti.

Karar ne anlama geliyor?

Geçtiğimiz adli yılın 20 Temmuz’da sona ermesinin ardından 26 Temmuz’da Anayasa Mahkemesi (AYM) Genel Kurul, 10 akademisyenin bireysel başvurularıyla görüştüğü dosya üzerinden “hak ihlali” kararı vermişti. AYM, başvuruculara 9 bin lira tazminat ödenmesine, ihlalin ortadan kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılması için karar örneğinin yerel mahkemelere gönderilmesine de hükmetmişti.

AYM’nin kararına göre, devam eden davalar ve kesinleşmiş cezalar için yerel mahkemelerin yeniden yargılama yaparak beraat kararı vermesi, istinaf aşamasında olan dosyalar için de bozma kararı verilmesi gerekiyor.

OHAL Komisyonu da dikkate almak zorunda

AYM kararını, ihraç edilen akademisyen başvurularını henüz karara bağlamayan OHAL Komisyonu da dikkate almak zorunda ancak buna rağmen aksi kararlar verebiliyor. Bu durumda ise kişilerin Danıştay’a başvuru hakkı doğuyor. AYM kararı Danıştay için bağlayıcı olsa da ihraç kararlarının yine kalkmaması söz konusu olursa, bu konu da ayrıca AYM önüne gelecek.