Ana Sayfa Blog Sayfa 180

Yüzde 74’ü madene açılan Ordu’da yeni maden ve enerji başvuruları yapıldı

Ordu’da son bir kaç aydır yeni maden ve enerji projeleri için peş peşe Çevre Etki Değerlendirmesi (ÇED)  süreçleri başlatılıyor.

TEMA‘nın çalışmasına göre yüzde 74’ü maden sahası ilan edilen kentin Mesudiye ilçesinin Darıcıbaşı Mahallesi’nde 6,92 hektarlık alanda Favori Metal Madencilik’in açmak istediği IV. Grup (Bakır, Kurşun, Çinko) maden ocağı projesi için süreç başladı.

Maden ormanlık alanda, yerleşim yerlerinin yakınında

Şirket, maden ocağı için Bin 599,85 hektarlık alanla ilgili Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ndan 24 Eylül 2030 tarihine kadar maden işletme ruhsatı aldı. İlk etapta ise 6,92 hektar için ÇED süreci başlatıldı. İlerleyen dönemde bu alanın tamamının madene açılması mümkün olacak.

Yıllık 10 bin 80 ton üretim yapılması planlanan maden, açık ocak işletme tekniği ile işletilecek. Ordu kent merkezine 29 kilometre uzaklıkta olan maden ocağı Darıcabaşı Mahallesi’ne kuş uçuşu 672 metre, en yakın konuta ise 215 metre mesafede. Ordu-Trabzon-Rize-Giresun-GümüşhaneArtvin Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı’na göre de “Orman Alanı” olarak tanımlanmış durumda.

GES de tarım alanında

Kabadüz ve Altınordu‘da da HES ve güneş enerjisi santralleri için ÇED Gerekli Değildir kararı verildi.

GES sahası “Ordu-Giresun-Gümüşhane-Trabzon-Rize-Artvin Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Onaylı Çevre Düzeni Planı”na göre tarım arazisinde kalıyor.

Her gün yeni bir projeyle karşılaşıyoruz

Ordu’da taş ocaklarına, deniz dolgusuna ve HES’lere karşı mücadele ederken birdenbire maden ve enerji sektörünün diğer alanlarıyla karşılaşmaya başladıklarını belirten Ordu Çevre Derneği yetkilileri, ” İlan edilen yüzde 74 maden alanına enerji alanları dahil değil. Taş ocakları her yerde. Artık tarım ve ormanlar, dereler, denizler tehdit altında demiyoruz, yok ediliyor” dedi.

Derneğin Yönetim Kurulu şu bilgileri verdi:

“HES için Mesudiye’de başvuru vardı. Şimdi de HES yapan şirketler aynı alanlara  Güneş Enerjisi Santralleri kurmayı planlıyor. 05.03.2024 tarihinde Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü’nün sitesinde yayımlanan duyuruda, Kabadüz ve Altınordu ilçelerinin sınırları içinde Melet Irmağı’ndaki Ordu HES’e  ‘yardımcı kaynak GES’ için Ordu Valiliği tarafından “Çevre Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” kararı verilmiş. Bölge halkıyla dava açmak için hazırlık yapacağız”

Aynı şirketin beşinci projesi

Mesudiye Darıca’da da bakır, çinko, kurşun maden işletmeciliği için ÇED süreci başlatan Favori Metal Madencilik, Tarım, Enerji, Mühendislik San. Tic. Ltd. Şti. yaklaşık beş ay önce Perşembe ilçesinde, bir ay önce de Gölköy, Ulubey ve Kabadüz ilçelerinde aynı madenler için ÇED süreci başlatmıştı.

“Sanki Ordu’da maden sahaları bu şirkete devredilmiş” diyen dernek yetkilileri, “Diğer ilçelerde olduğu gibi Mesudiye’de de tarım, mera ve orman alanlarının maden sahası yapılmasına izin vermeyeceğiz. Fatsa ortada. Yeni Fatsalar istemiyoruz. Hele Ordu’nun İliç olmasına asla izin vermeyeceğiz” dedi.

Avdanlı Hatice Kocalar’ın duruşması görüldü: Suç mu toprağımı savunmak?

Denizli’nin Tavas ilçesi Avdan Mahallesi’nde tarlasına girmek isteyen şirket yetkililerinin şikâyeti üzerine darp iddiasıyla yargılanan Hatice Kocalar‘ın davasının ikinci duruşması Tavas Adliyesi Asliye Ceza Mahkemesi‘nde görüldü.

Mahalledeki kamulaştırmaya karşı köylülerin mücadelesi sürerken şirket yetkilileri 75 yaşındaki Hatice Kocalar hakkında şikayetçi olmuş, yaşlı kadının kendilerini darp ettiğini ve yaraladığını öne sürmüştü.

Duruşmaya Avdan Platformu  ve Büyük Menderes İnisiyatifi üyeleri, Avdan Muhtarı İlhan Kılıç, CHP Tavas Belediye Başkan adayı Nazif Manav, TİP Denizli Büyükşehir Belediye Başka Adayı Yağmur Yalçın, EMEP Denizli Büyükşehir Belediyesi Başkan Adayı Özcan Göçer  ve STK temsilcileri ve çok sayıda vatandaş katıldı.

Savunmasında tarlaya ürünleri için gittiğini anlatan Kocalar, savunmasında şunları söyledi: “İki kamyon geldi. Kepçe geldi. Tarlamı kazmak istediler, karşı çıktım. Tarla mahkemelik, kendilerine şirketin yetkililerinin gelmesini söyledim. İki mühendis geldi. Toplam beş kişi oldular. Ben tek başımaydım, beş kişiye nasıl vururum? Küçük çocuklar bile inanmaz. Vurmadım, aramızda münakaşa oldu. Elimde sopa yoktu. Hakkımdaki iddiaları kabul etmiyorum. Beraatimi istiyorum.”

Kocalar şirkete ait araçların da tarlasında olduğunu belirterek, “Suç mu benim tarlama sahip çıkmam” diye sordu.

’75 yaşında, 45 kilo bir kadın beş kişiyi nasıl darp eder?’

Kocalar’ın avukatı H. Ozan Orpak  delil olarak gösterilen sopanın ortada olmadığını adli emanette de bulunmadığını belirtti. Söz konusu alanın 1. Derece tarım arazisi olduğunu vurgulayan Orpak, “Danıştay 6. Daire’nin köylüyü haklı bulduğu karar var. 75 yaşında 1.50 boyunda 45 kilo bir kadının beş kişiyi darp etmesi mümkün değildir, hayatın olağan akışına aykırıdır” dedi.  Orpak ayrıca olayın akşam 8 saatlerinde gerçekleştiğini ancak şikayetin ertesi gün öğleden sonra yapıldığını hatırlatarak, hayatın olağan akışında şikâyetin olay anının hemen ardından yapılması gerektiği notunu düştü; beraat talep etti.

Av. Ali Kavallı da iddia edilen olaya ilişkin sadece bir tek sağlık raporu olduğunu ve bunun yeterli delil sayılamayacağını kaydetti: “O dönem Avdan’da sürekli jandarma nöbet tutardı. Şikayetçi olan yetkililer en ufak tartışmada jandarma çağırdı. Bu olayda neden jandarmaya haber vermediler?”

Av. Onat Ötnü ise Avdan Madencilik şirketinin taşeronluğunu yürüten Irmaklar şirketinin rödovans belgesinin MAPEG kayıtlarında bulunmadığını belirterek,  hukuka aykırı bir şekilde tarım arazisinde bulunduklarının altını çizdi.

Beş yıla kadar hapsi isteniyor

Hatice Kocalar’ın beş yıla kadar hapis cezası alması yönünde mütalaa veren savcı, daha sonra duruşmaya polis getirilmesini talep etti. Ayrıca şikayetçi olan mühendislerin yani müştekilerin dinlenilmesine dair talep mahkeme tarafından reddedildi.

Mahkeme, duruşmayı 28 Mayıs 2024’e erteledi.

‘Kimseden korkum yok, toprağımı savundum’

Duruşma sonrası Tavas Adliyesi önünde yapılan açıklamada Av. H. Ozan Orpak hukuki sürece ilişkin bilgi verirken, Hatice Kocalar da “Ben toprağımı savundum. Kimsenin toprağında gözüm yok. Kendi toprağımı savunmak suç mu? Bu söylediklerimi herkes duysun kimseden korkum yok. Şirket de gelsin korkum yok” dedi.

Duruşma 28 Mayıs saat 14.00’a ertelendi.

Karanlıkta işe gidenleri ‘örgüt talimatıyla’ çektiği gerekçesiyle yargılanan Sibel Tekin beraat etti

Kalıcı yaz saati uygulamasında, sabah karanlığında işe gidenlerle ilgili “Karanlıkta Başlayan Hayat” belgeselini çekerken ““örgüt talimatıyla belgesel çekimi adı altında keşif yaptığı” iddiasıyla tutuklanan belgesel yönetmeni, gazeteci ve Hacettepe Üniversitesi öğretim görevlisi Sibel Tekin beraat etti.

Tekin, 15 Aralık 2022’de Ankara’nın Tuzluçayır semtinde kalıcı yaz saati uygulaması nedeniyle karanlıkta işe giden insanları çekerken “infaz koruma memurlarının olduğu servis aracı ile yoldaki polis noktasının görüntülere girdiği” iddiasıyla ihbar edilmiş ve evine yapılan baskınla gözaltına alınmıştı. 17 Aralık’ta da tutuklanarak Sincan Cezaevi’ne gönderilen Tekin, burada 44 gün tutuldu.

Sibel Tekin’in tutuklanmasına tepkiler sürüyor: İnsanların hayatlarıyla oynamak bu kadar kolay olmamalı
Belgeselci Sibel Tekin adli kontrol şartıyla tahliye edildi
‣ Sibel Tekin duruşmasında adli kontrol kalktı: Gazeteciyim, çekim için izin almam gerekmiyor

Bilinmeyen bir örgüte üye olmaktan ceza istenmişti

Ankara 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen altıncı duruşmaya Tekin avukatı Mehtap Sakinci‘nin yanı sıra sivil toplum örgütü temsilcilerinin de bulunduğu çok sayıda kişi, takip etmek amacıyla katıldı.

Esas hakkındaki mütalaasını açıklayan duruşma savcısı Tekin’in, “örgüt üyesi olduğuna ve kod isim kullandığına dair bilgi ve delil bulunmadığını” belirterek beraat kararı verilmesini istedi.

Savcı, daha önce iddianamesinde Tekin’in çeşitli örgütlerle bağlantılı olduğu öne sürmüş ve “silahlı örgüte üye olmak” suçundan cezalandırılmasını istemiş, ancak hangi örgüte üye olduğunu belirtmemişti.

Mahkeme başkanı Tekin’e son sözünü sormasının ardından duruşmaya ara vermeden kararını açıkladı ve Tekin’in “örgüt üyesi olmak” suçlamasından beraatına hükmetti.

 

Dünya Meteoroloji Örgütü: Zayıflayan El Niño’nun etkisi mart-mayıs arasında ‘pik yapacak’

2023-24 yıllarında yaşanan hava olayı El Niño, tarihteki en güçlü beş olaydan biri olarak zirveye ulaştı. Şu anda giderek zayıflıyor ancak önümüzdeki aylarda küresel iklimi etkilemeye devam edecek ve insan faaliyetlerinden kaynaklanan sera gazlarının hapsolduğu ısıyı artıracak.

Mart ve mayıs ayları arasında neredeyse tüm kara alanlarında normallerin üzerinde sıcaklıklar bekleniyor.

Dünya Meteoroloji Örgütü’nün (WMO)  son güncellemesi, El Niño’nun etkilerinin mart-mayıs döneminde devam etme ihtimalinin yaklaşık yüzde 60 olduğunu ve nisan-haziran aylarında nötr koşulların (El Niño veya La Niña) görülme ihtimalinin yüzde 80 olduğunu söylüyor. La Niña’nın yılın ilerleyen dönemlerinde gelişme ihtimali var ancak bu ihtimal şu ​​anda belirsiz.

El Niño ortalama olarak her iki ila yedi yılda bir meydana geliyor, genellikle dokuz ila 12 ay sürüyor.  Orta ve doğu tropik Pasifik Okyanusu‘ndaki okyanus yüzeyinin ısınmasıyla ilişkili doğal olarak oluşan bir iklim düzeni olan El Niño, dünyanın farklı yerlerindeki hava ve fırtına düzenlerini etkiliyor. Ancak tüm bunlar, insan faaliyetleri nedeniyle değişen bir iklim bağlamında gerçekleşiyor.

Dünya genelinde normalin altında, normale yakın ve üzerindeki sıcaklıkların olduğu alanları gösteren küresel sıcaklık anomalisi tahmin haritası.WMO Genel Sekreteri Celeste Saulo, “Haziran 2023’ten bu yana her ay yeni bir aylık sıcaklık rekoru kırıldı ve 2023, şimdiye kadar kaydedilen en sıcak yıl oldu. El Niño bu rekor sıcaklıklara katkıda bulundu, ancak ısıyı hapseden sera gazları tartışmasız bir şekilde ana suçludur” diyor.

Ekvator Pasifik’teki okyanus yüzeyi sıcaklıklarının El Niño’yu açıkça yansıttığına ancak dünyanın diğer bölgelerindeki deniz yüzeyi sıcaklıklarının da son 10 aydır sürekli ve alışılmadık derecede yüksek olduğuna dikkat çeken Saulo, “Ocak 2024’te deniz yüzeyi sıcaklığı, ocak ayı için bugüne kadar kaydedilen en yüksek sıcaklıktı. Bu endişe verici ve yalnızca El Niño ile açıklanamaz” diyor Celeste Saulo.

Normalin altındaki, normale yakın ve üzerindeki yağış seviyelerini gösteren, olasılıksal çok modelli tahmini gösteren harita. 

El Niño genellikle gelişiminin ikinci yılında, yani 2024 yılında, küresel iklim üzerinde en büyük etkiye sahip hava olayı oldu.

Daha zayıf da olsa devam eden El Niño ve küresel okyanusların çoğunda öngörülen normalin üzerinde deniz yüzeyi sıcaklıklarının, önümüzdeki üç ay içinde hemen hemen tüm kara alanlarında normalin üzerinde sıcaklıklara yol açması ve bölgesel yağış düzenlerini etkilemesi bekleniyor.

Erken uyarı hayat kurtarır

Haziran 2023’te gelişen mevcut El Niño olayı, kasım ve ocak ayları arasında en güçlü dönemini yaşadı. Doğu ve orta tropik Pasifik Okyanusu için 1991 ila 2020 ortalama deniz yüzeyi sıcaklığının yaklaşık 2,0 °C üzerinde bir tepe değeri gösterdi. Bu sıcaklık, 1997/98 ve 2015/2016 olaylarından daha zayıf olmasına rağmen, onu şimdiye kadarki en güçlü beş El Nino olayından biri yaptı.

El Niño, iklimin mevsimsel iklim ortalamaları üzerinde etkileri olan mevsimsel bir iklim olgusu, ancak bazı bölgelerde aşırı hava ve iklim olaylarını daha muhtemel hale getirebiliyor. Ayrıca, özellikle tropik bölgelerde, El Niño ve La Niña olayları sırasında mevsimsel tahminlerin daha doğru olduğu tespit edildi ve bu, erken uyarıların karar almayı destekleme ve hazırlıklılığı ve öngörülü eylemi artırmadaki önemli rolünü vurguluyor.

Afrika Boynuzu ve Amerika Birleşik Devletleri‘nin güneyindeki selleri tetikleyen artan yağışlarla ve Güney Doğu Asya, Avustralya ve Güney Afrika’daki alışılmadık derecede kuru ve sıcak koşullarla ilişkili olan El Niño Güney Amerika‘nın kuzeyindeki kuraklığı şiddetlendirdi ve aynı zamanda Güney Afrika’nın bazı bölgelerinde daha kuru ve daha sıcak koşulların ortaya çıkmasına da katkıda bulundu.

Saulo, El Niño olaylarının toplumlar ve ekonomiler üzerinde büyük etkisi olduğunu, bu hava olayı ile bağlantılı hava ve iklim aşırılıklarına ilişkin erken uyarıların sayısız hayat kurtardığını söylüyor.

Ulusal Meteoroloji ve Hidroloji Servisleri (NMHS’ler) önümüzdeki aylarda durumu yakından izleyecek ve El Niño’nun yayılması ve La Niña’nın olası gelişimi hakkında güncel bakış açıları sunacak. WMO, belirsizliğin genellikle kuzey ilkbaharı ve yazın başlarında yapılan uzun vadeli tahminlerde daha fazla olduğuna dikkat çekiyor.

İklim Dostu Çiftlikler Projesi başladı

Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği, kırsal toplulukların dirençliliğini artırmak, doğal varlıkların ve ekosistemlerin korunmasını sağlamak, bütüncül bir model yaratmak ve tarım ve hayvancılık sektörünün iklim değişikliğine uyum kapasitesini artırmak amacıyla İzmir‘de yeni bir projeye başladı: İklim Dostu Çiftlikler.

Avrupa Birliği’nin finansmanına katkıda bulunduğu, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından yürütülen İklim Değişikliğine Uyum Hibe Programı kapsamında desteklenen İklim Dostu Çiftlikler projesi, Köy-Koop İzmir ile İtalya’dan Deafal ortaklığında yürütülecek ve 18 ay sürecek.

Projesi, yerel ekolojik döngüleri anlamakla beraber, tarımla doğal çevre arasındaki karmaşık ilişkileri bütüncül bir bakış açısıyla değerlendirmeye odaklanarak iklim değişikliğine uyumda etkili bir strateji ortaya koymayı amaçlıyor. Proje süresince çiftçilerin bilgi ve becerilerini geliştirmenin yanı sıra yerel topluluklar ve kooperatifler arasında güçlü bir işbirliği kurulması ve proje kapsamındaki başarılı yerel uygulama deneyimlerinin belgelenerek Türkiye genelinde benzer projelerin geliştirilmesine katkıda bulunulması hedefleniyor.

Çiftçilere eğitim ve danışmanlık da verilecek

Proje süresince öncelikle yerel paydaşlarla danışma toplantıları yapılarak öncü çiftçi ve çiftlikler seçilecek ve  çiftliklerde ekolojik döngülerin ve ekosistem işlevleri incelenecek.  İzmir’de iklim değişikliğinin tarıma etkileri ile ilgili paydaşların konuyla ilgili görüşlerini de içeren bir durum analizi raporunun hazırlanmasının ardından, öncü çiftçilere eğitim ve danışmanlık verilecek.

Proje kapsamında iklim dostu tarım uygulamalarını destekleyici  bir el kitabı hazırlanacak. Ayrıca bölgede kısa gıda tedarik zincirlerini güçlendirecek ve ilgili paydaşların iklim dostu tarım uygulamalarına geçişi kolaylaştırmalarına yardımcı olacak kapasite geliştirme faaliyetleri de gerçekleştirilecek.

 

MUÇEP’ten Halime Şaman: ‘Siyaset halkın gerisinde kaldı’

Muğla Çevre Platformu’ndan (MUÇEP) ekoloji aktivisti Halime Şaman, yaklaşan yerel seçimler öncesinde Yeşil Gazete’nin sorularını cevapladı.

Özellikle madencilik faaliyetlerine açılan arazileri, yangınlara hassas ormanları ve rant savaşlarına sahne olan kıyılarıyla Muğla’nın, çevre ve ekoloji anlamında ‘iflahı kesilmiş’ bir şehir olarak ciddi bir dönüşüme ihtiyacı olduğunu ifade eden Şaman, “gözümüz üzerlerinde” diyor.

“Ya iyi çalışırsınız, alkışlarız; ya da geçmişteki hataları tekrarlarsınız. Sizden önceki başkan bizi tecrübeli yaptı, sizinle de mücadele ederiz…”

Türkiye son 53 yılın en sıcak ikinci şubatını yaşadı

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, geçen  şubatın son 53 yılın en sıcak ikinci şubat ayı olduğunu açıkladı.

X hesabından paylaşım yapan Özhaseki şunları söyledi:

“Şubat ayı sıcaklık ortalaması 7,5 derece oldu. Meteoroloji Genel Müdürlüğümüzün aylık sıcaklık değerlendirmesine göre 2024 yılı şubat ayında, sıcaklıklar ortalamaların 3,4 derece üzerinde gerçekleşti. Böylece son 53 yılın en sıcak ikinci şubat ayı olarak kaydedildi.”

Geçen ay, Türkiye genelinde son 53 yılın en sıcak ocak ayı olarak kayda geçmişti.  Türkiye genelinde sıcaklık değerleri, küresel ısınmaya bağlı olarak 2024’ün kış aylarında birçok bölgede mevsim normallerinin üzerinde seyretti.
Türkiye genelinde son 53 yılın en sıcak ocak ayı kaydedildi
Sıcak dalgası Türkiye’de: Neden ısınıyoruz?

Yeşil Gazete’nin notu: Meteoroloji Genel Müdürlüğü, bakanın açıklama yaptığı sırada henüz şubat ayının ayrıntılı değerlendirmesini yayımlamamıştı.

İSİG: Şubat ayında günde en az beş işçi, iş cinayetlerinde öldü

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG), Erzincan‘ın İliç ilçesindeki Çöpler Altın Madeni‘ndeki facianın yaşandığı şubat ayına dair iş cinayetleri raporunu açıkladı.

Bağımsız Maden-İş Sendikası’nın maden faciasına ilişkin gözlem raporuna ayrıntılı şekilde yer verilen raporda, 19 Kasım’da Karadeniz’de batan Kafkametler ile 15 Şubat’ta Marmara’da batan Batuhan A yük gemisine dikkat çekilerek, deniz işçilerinin ölümlerinin ‘iş cinayeti’ olarak görülmediği belirtildi.

Günde başına en az beş işçi ölümü

İSİG Meclisi’nin ulusal ve yerel basından, işçilerin mesai arkadaşları, aileleri, iş güvenliği uzmanları, işyeri hekimleri, sendikalar derlediği bilgilere dayanarak hazırladığı rapora göre, şubat ayında en az 144, her gün en az beş işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi.

İş cinayetlerinin işkollarına göre dağılımı ise şöyle: İnşaat, Yol işkolunda 39 işçi; Taşımacılık işkolunda 17 işçi; Madencilik işkolunda 13 işçi; Tarım, Orman işkolunda 12 emekçi (5 işçi ve 7 çiftçi); Metal işkolunda 11 işçi; Belediye, Genel İşler işkolunda 8 işçi; Gemi, Tersane, Deniz, Liman işkolunda 7 işçi; Konaklama, Eğlence işkolunda 6 işçi; Tekstil, Deri işkolunda 4 işçi; Ağaç, Kağıt işkolunda 4 işçi; Ticaret, Büro, Eğitim, Sinema işkolunda 4 işçi; Çimento, Toprak, Cam işkolunda 3 işçi; Sağlık, Sosyal Hizmetler işkolunda 3 işçi; Gıda, Şeker işkolunda 2 işçi; Petro-Kimya, Lastik işkolunda 2 işçi.

Hayatını kaybeden 9 işçinin ise işkolu belirlenemedi.

En çok iş cinayeti inşaat iş kolunda

Rapora göre şubat ayında en çok iş cinayeti inşaat işkolunda meydana geldi. 6 Şubat 2023 yılındaki depremlerin vurduğu 11 kentte inşaatların başlaması ile işçi ölümleri haberlerinin gelmeye başladığı belirtilen rapora göre, ocak ayında 17 ve şubat ayında 12 olmak üzere bu yılın ilk iki ayında en az 29 inşaat işçisinin ölümü bu şehirlerde meydana geldi. TOKİ’nin (taşeronlara) yaptırdığı inşaatlarda ocak ayında 6 ve şubat ayında 7 işçi olmak üzere bu yılın ilk iki ayında en az 13 inşaat işçisi öldü.

Yine 31 Mart seçimleri yaklaşırken şubat ayında en az 7 belediye (iştirak şirketleri ve belediyenin taşeron iş verdiği firmalarda) işçisi öldü. Ay içerisinde en az üç motokurye çalışma koşulları nedeniyle öldü. İş cinayetlerine sektörel dağılımına bakıldığında ise 64 sanayi sektörü işçisi, 42 inşaat sektörü işçisi, 26 hizmet sektörü işçisi ve 12 tarım sektörü işçisi öldü.

İki ayda 13 çocuk işçi yaşamını yitirdi

Şubat ayında iş cinayetlerinin yaş gruplarına göre dağılımı şöyle: 14 yaş ve altı 1 çocuk işçi, 15-17 yaş arası 5 çocuk/genç işçi, 18-29 yaş arası 28 işçi, 30-49 yaş arası 61 işçi, 50-64 yaş arası 35 işçi, 65 yaş ve üstü 10 işçi ile yaşı bilinmeyen 4 işçi öldü.

Ay boyunca 18 yaş altında altı çocuk işçi öldü. Ocak ayı eklendiğinde ilk iki ayda 13 çocuk işçi ölümü yaşandı. Çocuk işçi ölümlerinin yarısından fazlası tarım sektöründe meydana geldi.

Yaşanan iş cinayetlerinin nedenlerine göre dağılımı şöyle: Yüksekten düşme nedeniyle 31 işçi; ezilme, göçük nedeniyle 31 işçi; trafik, servis kazası nedeniyle 25 işçi; kalp krizi, beyin kanaması nedeniyle 14 işçi; zehirlenme, boğulma nedeniyle 11 işçi; Şiddet nedeniyle 6 işçi; patlama, yanma nedeniyle 5 işçi; nesne çarpması, düşmesi nedeniyle 4 işçi; intihar nedeniyle 3 işçi; elektrik çarpması nedeniyle 1 işçi; diğer nedenlerden dolayı 13 işçi.

[Her şey mevsiminde güzel] Mart ayında hangi sebze ve meyveler tüketilmeli?

Mart ayıyla birlikte bitkiler uyanmaya başladı. Yeşil Düşünce Derneği tarafından hazırlanan takvim doğayı ve doğal olanı korumak için hangi mevsimde neleri yememiz gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor.

Mevsim meyve ve sebzeleriyle beslenmek; doğayı ve doğal olanı korumak, zehirsiz gıdalar tüketmek, karbon ayak izini düşürmek için atabileceğimiz küçük ama etkili bir adım.

Yeşil Düşünce Derneği, “Her şey mevsiminde güzel” diyerek mevsiminde yetişen ürünleri tercih ederek bedeninizi kuvvetlendirebileceğinizi belirtiyor:

“Kendimize ve dünyaya iyi bakmak, ihtiyaç duyulduğunda dayanışmaya koşabilmek, hayatı yeniden kurabilmek için gereken enerjiyi kendimizde bulabilmek için önemli.”

Mart ayı

Mart ayında hangi sebze ve meyveler tüketilmeli?

  • Portakal
  • Elma
  • Havuç
  • Muz
  • Marul
  • Limon
  • Ispanak
  • Kuşkonmaz
  • Brokoli
  • Karnabahar
  • Bakla
  • Turp
  • Maydonoz
  • Pırasa
  • Şalgam
  • Roka
  • Nane
  • Kereviz
  • Pazı
  • Tere
  • Biberiye
  • Enginar

AYM limanlarda işletme hakkını 49 yıla uzatan düzenlemeyi iptal etti

Anayasa Mahkemesi (AYM) 132 milletvekilinin yaptığı itiraz başvurusu üzerine özelleştirilen limanlarda işletme hakkını 49 yıla uzatan düzenlemeyi iptal etti.

Özelleştirilen Türkiye Denizcilik İşletmeleri (TDİ) ve Devlet Demiryolları İşletmesi’ne (TCDD) ait bazı limanlardan sözleşme süresi 49 yıldan az olanların bu sürelerinin 49 yıla çıkarılmasına ilişkin yasa hükmünün iptali Resmi Gazete‘de yayımlandı.

Karar,  CHP’li Engin Altay, Özgür Özel, Engin Özkoç ile birlikte 132 milletvekilinin yaptığı itiraz başvurusunu değerlendiren mahkeme, 22 Aralık 2022 tarihli 7429 sayılı torba yasa ile özelleştirme kanununa eklenen ilgili madde hükmünün iptal edilmesine karar verdi.

İptal edilen madde hükmü; söz konusu limanların işletme hakkı verilmesi/devri yöntemiyle özelleştirilmeleri sonucu imzalanan 49 yıldan az süreli sözleşme sürelerinin, gerekli şartların yerine getirilmesi koşuluyla, hakkın başlangıç tarihinden itibaren ve bir defaya mahsus olmak üzere 49 yıla kadar uzatılabilmesine imkân tanıyordu.

‘Sözleşme özgürlüğü sınırlandırıldı’

Yüksek mahkeme gerekçesinde, 2022’de yayımlanan kararıyla daha önce özelleştirme yasasının geçici 30. maddesinin birinci fıkrasıyla bu yönde yapılan düzenlemenin iptaline karar verdiği hatırlattı. Hâlihazırda özelleştirme sözleşmelerinin tarafı olan kişilere ek sözleşme yapma imkânı tanımakla özelleştirme sözleşmelerinin tarafı olmayan kişilerin mevcut sözleşme süreleri sonunda sözleşme yapma imkânından yoksun bırakılmaları suretiyle sözleşme özgürlüğünün sınırlandığı tespit edildiğine vurgu yaptı.

Mahkeme, bu durumun orantısız bir sınırlamaya neden olduğunu, dolayısıyla anılan özgürlüğe ölçüsüz bir sınırlama getirdiğini, bu durumun limanların gerçek özelleştirme değerlerinin altında kalmasına yol açabileceğini belirtilerek fıkranın Anayasa’nın ilgili maddelerine aykırı olduğu sonucuna ulaşıldığını kaydetti.