Ana Sayfa Blog Sayfa 1021

İşten çıkarılan belediye çalışanlarının eylemini polis engelledi

Bakırköy Belediyesi’nde çalışan Belediye-İş Sendikası üyesi sekiz işçinin görevine son verilmesi sonrası yapılan greve katılan 10 işçinin 21 Şubat’ta işten atılması sonrası bugün basın açıklaması yapmak üzere belediye binası önüne yürümek isteyen işçiler, polis tarafından engellendi. İşçiler “Ekmeğimizin peşindeyiz” diyerek barikat kuran polislere tepki gösterdi.

Bakırköy Özgürlük Meydanı‘nda 12.00’da toplanarak basın açıklaması gerçekleştirmek için belediye binasına yürümek isteyen işçilerin önüne polis barikat kurdu. O anların görüntüleri İnşaat İş Sendikası tarafından paylaşıldı:

Ne olmuştu?

Bakırköy Belediyesi işyerlerinde örgütlü ve yetkili sendika olan Belediye-İş Sendikası İstanbul 2 Nolu Şube üyesi işçilerin 2020-2022 yıllarını kapsayan Toplu İş Sözleşmesinde anlaşmaya varılamamış 25 Ekim 2021 tarihinde greve çıkılmıştı. 100 gün boyunca devam eden grev, işçilerin haklı talepleri karşılanmamakla birlikte 1 Şubat’ta sonlandırılmış ve işçiler işlerinin başına dönmüştü. 

Ancak daha bir ay geçmeden, 18 Şubat 2022 Cuma KHK ile Bakırköy Belediyesinin şirketi BAKPER’de çalışan 8 işçinin işine son verildi. Ardından 10 kadrolu işçi 21 Şubat’ta Bakırköy Belediyesi tarafından işten çıkarıldı. Ayrıca kadrolu 85 işçinin görev yerleri değiştirildi.

 

Yemeksepeti işçileri Kadıköy’de haklarını istedi

Yemeksepeti bünyesinde çalışan motokuryelerin eylemleri devam ediyor. İşçiler bugün Kadıköy İskele Meydanı‘nda buluşarak taleplerini yineledi.

Sosyal medyada insanlar #YemeksepetiBoykot etiketiyle işçileri desteklerken, işçiler taleplerini şöyle sıralıyor:

1. Net 5500 TL maaş, prim ve yan haklar,
2. Haklarını arayan hiç bir işçi ve kurye işten ayrılmayacak,
3. İş kolumuzu derhal taşımacılığa geçirilsin,
4. Sendikal faaliyet güvence altına alınsın.

https://twitter.com/YemeksepetiS/status/1496423882210820096?s=20&t=xq-MM2eUREli83A4rIbV3w

İşçiler iki gün önce de Beşiktaş Barbaros Bulvarı‘nda eylemdeydi.

https://twitter.com/YemeksepetiS/status/1495825289577906190?s=20&t=xq-MM2eUREli83A4rIbV3w

İklim Adaleti Koalisyonu: Ekonomik ve ekolojik yıkımların faturası halka çıkarılıyor

Türkiye yeni yıla elektrik fiyatlarına getirilen fahiş zamlarla girdi. Bu zamlar geri çekilmezse, geçen sene faturalarını ödeyemedikleri için elektrikleri kesilen beş milyon kişiye çok daha fazla vatandaşın eklenmesi kaçınılmaz görünüyor. Bu durum ülkenin büyük çoğunluğu için enerji yoksulluğu anlamına geliyor.

Elektrik zamları Türkiye’nin gündeminde yer almaya devam ederken zamlar hala protesto ediliyor. Birçok vatandaş faturaları yakarken birçok işletme faturalarını ödemeyeceğini söylüyor. Protesto edenler arasında İklim Adaleti Koalisyonu da var. 

Koalisyonu tarafından yapılan açıklamada “Yıllardır enerji hatlarına ve altyapısına herhangi bir yatırım yapmayan şirketler, halktan topladıkları paralar ile kasalarını doldurdukları gibi yenilenmemesi nedeniyle enerji hatlarında yüzde 15’i bulan kaçakları bile faturalandırarak halkın sırtına yüklediler” ifadeleri kullanılıyor.

‘Enerji temel ihtiyaçtır’

Komisyon, enerji hatlarında bakım ve onarım yapılmamasının en büyük faturasının ise kar ve soğukla mücadele etmek zorunda kalan Isparta halkının dört günden fazla süren elektrik kesintisiyle ödediğini hatırlatıyor.

“Enerji, yaşam için temel ihtiyaçtır” denilen açıklamada bu nedenle enerji yoksulluğunun yaşam hakkı ihlali olduğuna da değiniliyor. Açıklamada ayrıca bu maliyet artışlarının, enflasyonu ve işsizliği arttıracağına, işletmelerin kapanmasına yol açacağına da vurgu yapılıyor.

‘Enerji yoksulluğunun sebebi neoliberal politikalar’

Enerji yoksulluğuna da dikkat çekilen Koalisyon açıklamasında şu ifadelere yer veriliyor:

“Enerji yoksulluğu yaratan elektrik zamlarının temel nedeni, 2000’lerin başından itibaren uygulanan kamu yararını gözetmekten çok özelleştirmeye, sermaye birikimine dayalı olan enerji üretim ve dağıtımındaki neoliberal politikalardır. Ekolojik yıkıma neden olan bu siyasi anlayış, kamusal yarar ve planlı bir üretim yerine şirketlere yeni karlı yatırım alanları açan, ısrarla fosil yakıta bağımlı bir enerji politikası izlemiştir.”

Bu politikalar doğrultusunda 2000’lerin başından itibaren verilen tüm teşvikin, alım garantisi ve özelleştirmeler sonrasında uygulanan yanlış politikaların, Türkiye’yi tam bir ithal kömür bağımlısı haline getirdiğinin de eklendiği açıklamada şu sözler kullanılıyor:

“2020 yılı Türkiye Birincil Enerji Arzı’nda ithalatın payı yüzde 70, fosil yakıtların payı ise yüzde 83 oldu. 2020 yılı Elektrik Enerjisi üretiminde ise fosil yakıt payı yüzde 58, ithal yakıt oranı ise yüzde 44 idi.”

‘Pahalı ve ekmek düşmanı üretim’

Özelleştirmeyi savunanların, özelleştirme ile oluşacak serbest piyasa sayesinde rekabetin artacağı, elektrik kesintileri riskine karşı arz güvenliğinin iyileşeceği, yatırımcı firmaların santral bakım ve onarımlarını kendilerinin yaparak verimi arttıracakları ve nihayetinde tüketici fiyatlarının düşeceğini iddia ettiklerinin hatırlatıldığı açıklamada, “Ancak 20 yıllık sürede ekolojik yıkımların yanı sıra bölgeler arası eşitsizlikler yaratan pahalı ve emek düşmanı bir enerji üretim ve dağıtımı gerçekleşmiş, bunun sonunda yapılan son zamlar bu durumun en çarpıcı göstergesi olmuştur” deniliyor. Açıklamada şu ifadeler kullanılıyor:

“EÜAŞ’nin Dağıtım şirketlerine 32 krş/kWh’ten elektriği satarken dağıtım şirketleri elektriği tüketicilere örneğin sanayi-dağıtım sektörüne 167 krş/kWh, ticarethanelere 189 krş/kWh, meskenlere 210 kWh’in üzerinde 135 krş/kWh, tarım sektörüne 140 krş/kWh. bir ücretle satmakta. Yani elektrik tüketiciye dağıtım bedeli hariç 4-6 katına ulaşmaktadır.”

elektrik zamları, İklim Adaleti Koalisyonu

Kömürlü santrallere uygulanan teşvik ve alım garantileri ve yenilenebilir enerji kaynaklarına uygulanan destekleme mekanizmasında (YEKDEM) görüldüğü gibi enerji politikalarının, kamu kaynaklarının özel sektöre aktarımı üzerine kurulu olduğuna vurgu yapılan açıklamada “Tasarrufa değil tüketime, kamusal yarara değil sermayenin kazançlarına odaklanan bu politikalar, ekosistemler üzerinde gitgide artan baskı oluşturmakta ve doğal varlıklarımızı telafisi güç bir şekilde ve hızda yok etmektedir” sözlerine yer veriliyor.

AKP hükümetinin HES, JES ve RES’leri

Açıklamada “Fosil yakıta dayalı termik santrallerin yıkımları bir yana, AKP hükümetlerinin kontrolsüz, bilimsel uyarıları dikkate almayan yenilenebilir enerji uygulamaları, HES’lerle kalıcı olarak tahrip edilen akarsu havzalarıyla, JES’lerle zehirlenen tarım alanları ve yeraltı/yerüstü su varlıklarıyla, Biyokütle Santrallerinin zehirli baca gazı atıklarıyla, ormanlık alanlara yapılan RES’lerin yaptığı geniş çaplı tahribatlarla doludur” deniliyor.

elektrik zamları, İklim Adaleti Koalisyonu

Elektrik üretimi ve dağıtımının bu denli piyasalaşmış olmasının ve enerji canavarı mega projelerle gereksiz yatırımlar gibi tüketimi teşvik eden politikalarla kurulu gücün devamlı arttırılmasının, esasen arz güvenliğini sağlamadığına değinilen açıklamada, bunların ayrıca işletme hatalarından ötürü bu konuda sakıncalar da doğurduğu belirtiliyor. Söz konusu aşırı yatırımların hem ekolojik krizi derinleştirdiği hem de halkın sırtına yüksek faturalar ve vergiler yoluyla şirketlerin gereksiz yatırımlarının yükünü yıktığı söyleniyor. Arz güvenliğinin ancak kamucu bir yönetimle, toplumsal ihtiyacı önceleyen, uzun vadeli planlamalarla sağlanabileceğinin belirtildiği İklim Adaleti Koalisyonu’nun açıklamasında şu ifadelere yer veriliyor:

“Fosil yakıtlara, özellikle de kömüre bağlı plansız ve sermayenin çıkarını önceleyen enerji yatırımları nedeniyle ;

●  Türkiye 2000’li yıllar boyunca sera gazları salımını düşürmek yerine önemli oranda arttırarak iklim krizinin ağırlaşmasına neden olmuştur,

●  Toprak, su, hava, sosyal yaşam, insan sağlığı, biyoçeşitlilik tahribatı yoluyla ekolojik yıkımlar tüm ülkenin başlıca sorunu haline gelmiştir,

●  Enerjide dışa bağımlılık ve yüksek yatırım maliyetleri ve aradaki ayda 34 milyar tl olarak hesaplanan haksız kazanç nedeniyle enerji fiyatlarının artması, milyonlarca bireyi enerji yoksulluğuna mahkum etmiştir.

İklim Adaleti Koalisyonu’nun talepleri şöyle:

  • Tüm özelleştirmeler durdurulmalı, enerji üretimi ve dağıtımı kamulaştırılmalı, enerji politikaları demokratik katılımcılık temelinde başta ilgili Oda, sendika, üniversiteler olmak üzere toplumsal örgütlerin
    katılımı ile belirlenmeli, enerji yatırım ve dağıtım projelerinde ÇED ve SED (Sağlık Etki Değerlendirmesi) süreçleri işletilmelidir.
  • Tüm elektrik hizmetleri, kamusal olarak, halkın menfaatlerini koruyacak şekilde merkezi bir planlama ile yapılmalıdır.
  •  Elektrik fiyatlarındaki fahiş artışın meşru bir gerekçesi yoktur, zamlar geri alınmalıdır.
  •  Enerji adaletini sağlamak için yoksul kesimlerin hane elektrik bedelleri devlet tarafından karşılanmalıdır.
  • Konutlar için devreye alınacak çift tarife uygulamasında fiyat artış sınır değeri 230 kWh olmalıdır.
  • Elektrik faturalarına yansıtılan KDV adil değildir, yoksulluğu derinleştirmektedir. Haneler için KDV tamamen kaldırılmalıdır.
  •  İklim krizini önemli ölçüde ağırlaştıran ve özel sektöre önemli kaynak aktarımı yoluyla elektrik maliyetlerini de arttıran kömürlü termik santrallerin kapatılmasına yönelik eylem planı acilen devreye alınmalıdır.

‘Maden sahalarında genişletme çalışmaları durdurulsun’

Koalisyon tarafından yapılan çağrıya ek talepler de şu şekilde:

  • Yeni maden sahaları araştırma, yeni rezerv açma ve mevcut maden sahalarında genişletme çalışmaları durdurulmalıdır,
  • Mevcut Kömürlü Santrallerde kapasite artırımına gidilmemelidir, ithal kömür santrallerine yeni lisans verilmemeli, yürütülen projeler durdurulmalıdır,
  • Kömür madenlerine ve Kömürlü Santrallere uygulanan tüm teşvik ve destekler derhal kaldırılmalı, buna ayrılan bütçe kömür sektöründe istihdam edilen emekçilerin refahı için kullanılmalıdır,
  • YEKDEM uygulaması kaldırılmalı, yenilenebilir enerji yatırımları, enerji üretimi ve dağıtımı kamu tarafından yapılmalıdır. Buna ek olarak, toplumsal enerji bağımsızlığını desteklemek için kamu kaynaklarıyla yerelde enerji kooperatifleri ve bireysel olarak lisanssız yenilenebilir enerji kaynaklarının devreye alınması teşvik edilmelidir.Her türlü yenilenebilir enerji kaynağı (Rüzgar, Güneş, Hidrolik, Biyokütle, Jeotermal) için tesis alanı seçiminde ve işletiminde yerel halkın rızası mutlaka alınmalı, bu tesislerin ekosisteme zarar vermesine izin verilmemeli, ormanlar, tarım alanları ve sulak alanlarda ne türden olursa olsun yenilenebilir enerji santrali kurulmamalıdır.

‘Zamlar geri alınsın’

Hatalı enerji politikaları sonucu oluşan ekonomik ve ekolojik yıkımların, iklim krizinin ağır faturasının halka ödetilmesini kabul etmediklerinin belirtildiği açıklamada İklim Adalet Komisyonu şunlara dikkat çekiyor: 

“Zamların geri çekilmesi için eylemleri desteklerken ihtiyacımız olan adil, demokratik, katılımcı, yerel, ekolojik enerji modelini geliştirmek ve bugün kullandığımız pahalı elektriğin arkasında enerjinin üretim ve dağıtım süreçlerinde özel sermayenin çıkarlarını önceleyen aynı zamanda ekolojik krize yol açan enerji politikaları olduğuna yönelik farkındalığı artırmak için tüm bileşenlerimizle birlikte sorumluluk alacağız.”

İklim krizine karşı iklim adaletini savunmak ve bu doğrultuda uluslararası hareketlerin bir parçası olarak mücadeleyi büyütmek, geliştirmek ve sürdürmek amacıyla 25 Aralık 2021’den bu yana faaliyetlerini sürdüren “İklim Adaleti Koalisyonu”nun 73 bileşeni bulunuyor.

Rusya’ya yaptırımlar belirlendi; piyasalar dalgalanıyor

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin‘in, Ukrayna‘daki ayrılıkçı bölgeler Donetsk ve Luhansk’ı tanıyarak ‘Barış Gücü‘ göndermesine dünyadan gelen tepkiler somutlaşıyor.

Rusya’ya ilk yaptırım dün Almanya Başbakanı Olaf Scholz‘dan gelmiş, Scholz, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy‘nin çağrısına uyarak Kuzey Akım 2 Doğal Gaz Boru Hattı’nın onayını durdurduğunu açıklamıştı.

Biden: Rusya’yla savaşma niyetinde değiliz

Beyaz Saray’dan yapılan açıklamaya göre; hem ABD Başkanı Joe Biden ve Putin’in, hem de ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve Rus mevkidaşı Sergey Lavrov‘un görüşmeleri iptal edildi. Açıklamada, görüşmelerin yeniden başlayabilmesi için Rusya’nın gerginliği azaltması gerektiğine işaret edildi.

biden

Rusya’nın iki büyük finans kuruluşuna ve dış borçlarına da geniş yaptırımlar getirdiklerini açıklayan Biden, “Bu, Rusya’nın batılı finans kuruluşlarından artık para kazanamayacağı anlamına geliyor” dedi. ABD, ayrılıkçı bölgelerle finansal ilişkileri yasaklayan bir kararname de yayınlamıştı.

Biden, ABD’nin Avrupa’daki birliklerini de Doğu Avrupa’ya kaydırarak Baltık ülkelerindeki güçlerini ve ekipmanlarını artırma kararı verdiğini, bunun yalnızca savunma amaçlı bir hamle olduğunu açıkladı. Biden, Rusya’nın gerginliği artırması durumunda yaptırımların artacağını da sözlerine ekledi.

Avrupa’dan ekonomik yaptırımlar

Gelişmelerin ardından dün Avrupa Birliği, BM Güvenlik Konseyi ve NATO acil toplanarak Rusya’ya uygulayacakları yaptırımları masaya yatırdılar.

AB yaptırım önerileri paketinde, Rusya’nın bu bölgelerdeki askeri operasyonlarını ve diğer operasyonlarını finanse eden bankaları Rus hükümetinin AB’nin sermaye ve finans piyasalarına ve hizmetlerine erişimini içeriyor. Yaptırımın uygulanması için üye 27 devletin hepsinin onayı gerekiyor.

AB ayrıca Ukrayna’ya  Litvanya, Hırvatistan, Polonya, Estonya, Romanya ve Hollanda’daki kişilerden oluşan bir ekiple Ukrayna’nın siber destek yardımı verecek.

ab

Birleşik Krallık Başbakanı Boris Johnson ve Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un dün yaptıkları telefon görüşmesinin ardından liderlerin, Putin’in agresif yaklaşımına karşı birlikte çalışmak üzere anlaştıkları” aktarıldı.

Birleşik Krallık ise beş Rus bankasının ve Putin için önemli olduğu bilinen milyarderler Gennadiy Timçenko, Boris Romanoviç Rotenberg ve Igor Arkadyeviç Rotenberg‘ün ülkedeki varlıklarını dondurdu. Başbakan Boris Johnson, bunun yaptırımların ilk kısmı olduğu ve olası işgal durumunda daha fazla yaptırımın da masada olduğunu söyledi.

Dışişleri Bakanı Liz Truss, Şampiyonlar Ligi finalinin Rusya’da yapılmaması gerektiğini söyledi.

Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmytro Kuleba, bu adımlara minnettar olduklarını söyleyerek “Putin’in durdurulması için baskının artırılması gerekiyor. Ekonomisini ve yakın çevresini hedef alın. Daha sert vurun, şimdi vurun” şeklinde bir paylaşımda bulundu.

Macaristan Savunma Bakanı Tibor Benko, olası bir mülteci krizini engellemek için Ukrayna sınırına asker göndereceklerini belirtti.

NATO: Saldırmamak için hiçbir zaman geç değil

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg,  Rusya’nın Kırım‘dan sonra dünkü tanıma kararıyla Ukrayna’daki askeri varlığının ciddileştiğini söyleyerek, “Devam eden bir askeri yığılma görüyoruz ve bunlar ileri adım atabilir” dedi.  Stoltenberg, “NATO güçleri en yüksek düzeyde hazırlığa geçirildi ancak yerleştirilmedi” açıklamasını yaptı.

Ukrayna’nın Ankara Büyükelçisi Vasyl Bodnar ise Ankara’da yaptığı basın açıklamasında, “Rusya’ya en iyi cevap Ukrayna’nın NATO’ya kabulü olacaktır” şeklinde konuştu.

Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenskiy ile de telefonda görüşen Cumhurbaşkanı Erdoğan da Afrika gezisini iptal ederek bugün gerçekleştirilecek NATO Liderler Zirvesi‘ne katılacak.
New York‘taki Birleşmiş Milletler (BM) Genel Merkezi’nde konuşan BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ise durumu “BM ilkeleri alakart menü değildir. Bu gelişme, Güvenlik Konseyi tarafından onaylanan Minsk Protokolüne ölümcül bir darbedir” sözleriyle değerlendirdi. Guterres, “Bunca ölüm, yıkımın acısını çeken herkesin güvenliği ve esenliği için endişeliyim” dedi.

Dünya: Ukrayna’dan göç kolaylaştırılıyor

Avustralya’da Başbakan Scott Morrison, Ukrayna’dan ülkesine gelmek isteyen kişilerin vize başvurularına öncelik verilmesi konusunda göçmenlik dairesine bilgi verildiğini açıkladı.

Romanya Savunma Bakanı Vasile Dîncu, olası savaş durumunda yarım milyon mülteciyi kabul etmeye hazır olduklarını belirtti. Doğu Avrupa ülkelerinin olası bir mülteci krizine karşı hazırlanması bekleniyor.

Ekonomik bir yaptırım da Japonya‘dan geldi. Japonya Başbakanı Kişida Fumio Donetsk ve Luhansk bölgeleriyle ithalat ve ihracatı askıya almak gibi yaptırımlar uygulayacaklarını açıkladı.

Kanada Başbakanı Justin Trudeau da NATO’yu desteklemek için Kanada Silahlı Kuvvetleri‘nden 460 kişinin Letonya bölgesine gönderildiğini söyledi. Kanada vatandaşlarına Donetsk ve Luhansk ile tüm finansal anlaşmalar yasaklandı.

Piyasalar nasıl tepki verdi?

borsa

Rusya’nın para birimi ruble, tarihin en büyük düşüşünü yaşarken,  petrol fiyatları da son yedi yılın zirvesine çıktı. Krizin petrol tedariğinde sorunlara yol açabileceği endişesi sebebiyle Brent ham petrolünün fiyatı dün son yedi yılın en yüksek seviyesi olan 98 doları gördü.

Dünyanın en büyük ham petrol üreticisi Rusya, ham petrol ihracatında da Suudi Arabistan‘dan sonra ikinci sırada.

Altının ons fiyatı bin 910 dolara yaklaşarak 2021 ortalarından beri en yüksek seviyesini gördü.

Türk lirası ABD doları karşısında yüzde 1,27 değer kaybetti. Dolar/TL kuru 22 Şubat sabahı 13.80 civarında seyrettikten sonra 13.67 seviyesinde kapandı.

Enerji sektörü kaynaklı küresel metan emisyonları resmi rakamlardan yüzde 70 fazla

Enerji sektörünün neden olduğu küresel metan emisyonlarının resmi rakamlardan yüzde 70 daha yüksek seviyede olduğu açıklandı. Çin, Rusya ve ABD en fazla metan emisyonuna yol açan ülkeler olarak öne çıkıyor.

Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) Küresel Metan Takipçisi verilerine göre, metan emisyonları Sanayi Devrimi‘nden bu yana görülen küresel sıcaklık artışının yüzde 30’undan sorumlu ve karbondioksitten sonra ikinci sırada yer alıyor.

Metan, karbondioksitten daha hızlı dağılmasına ve kısa ömürlü olmasına rağmen küresel ısınmaya etkisi açısından daha güçlü bir sera gazı olarak öne çıkıyor. Bu nedenle, metan emisyonlarının azaltılmasının küresel sıcaklık artışını sınırlamada daha hızlı bir etkisi olacağı öngörülüyor.

Uydu verileri ve bilim temelli ölçüm yöntemleri son yıllarda daha fazla gelişmiş olmasına rağmen metan emisyonlarının ölçümünde eksiklikler bulunuyor.

Bir önceki yıla göre yüzde beş arttı

IEA’ye göre, enerji sektörü metan emisyonlarının yüzde 40’ına yol açarken, sektör kaynaklı metan emisyonları resmi rakamlardan yüzde 70 daha fazla.

Enerji sektörü kaynaklı küresel metan emisyonları geçen yıl bir önceki yıla göre yüzde beş artışla 135 milyon tona ulaştı. Bu rakamın 42 milyon tonu kömür, 41 milyon tonu petrol ve 39 milyon tonu doğal gaz çıkarma ve taşıma faaliyetlerinden kaynaklandı.

Ülke bazında ise geçen yıl enerji sektöründe en fazla metan emisyonuna 28 milyon tonla Çin yol açarken, bu ülkeyi 18 milyon tonla Rusya ve 17 milyon tonla ABD takip etti.

Norveç ise en iyi performans gösteren ülke olarak öne çıkıyor. Tüm petrol ve doğal gaz üretici ülkelerin faaliyetlerini Norveç gibi yürütmesi durumunda petrol ve gaz kaynaklı küresel emisyonlarının yüzde 90 düşeceği hesaplanıyor.

Geçen yılki fosil yakıt faaliyetlerinin neden olduğu tüm metan emisyonlarının yakalanması ve satılması halinde doğal gaz piyasalarında 180 milyar metreküp ilave doğal gaz oluşacağı hesaplandı. Bu rakam, Avrupa’nın elektrik üretim sektöründe kullandığı doğal gaz miktarına eşit ve piyasalardaki mevcut arz sıkışıklığını rahatlatmak için yeterli olarak görülüyor.

IEA Başkanı Fatih Birol, verilere ilişkin değerlendirmesinde, artan doğal gaz fiyatlarına dikkati çekerek şunları söyledi: “Günümüzün yükselen doğal gaz fiyatlarında, dünya çapındaki petrol ve gaz operasyonlarından kaynaklanan metan emisyonlarının neredeyse tamamı hiçbir net maliyet olmadan önlenebilirdi. Metan emisyonlarının ölçümü açısından alarm veren bir eksik raporlama söz konusu ve bu konuda daha fazla şeffaflık gerekiyor. Küresel Metan Taahhüdü’nün, emisyonların azaltılmasında bir dönüm noktası olması gerekiyor.”

Küresel metan emisyonlarını azaltmak için Avrupa Birliği ve ABD öncülüğünde 110 ülkenin katılımıyla geçen yıl kasımda başlatılan Küresel Metan Taahhüdü kapsamında, insan faaliyetlerinden kaynaklanan metan emisyonlarının 2030’a kadar yüzde 30 azaltılması kararlaştırılmıştı.

Assos Antik Kenti’ndeki ‘kaya ıslahı’na durdurma kararı

Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği ile Assos Dostları Grubu‘nun, Assos Antik Limanında devam eden kaya ıslahı çalışmalarına ilişkin verilen olumlu raporun iptali ve çalışmaların durdurulması talebiyle açtığı dava sonuçlandı. Assos‘taki doğa ve tarih katliamını durdurduklarını açıklayan örgütler, taleplerinin karşılık bulduğunu ve yürütmeyi durdurma kararı çıktığını belirtti.

Yapılan açıklamada, “Hukuk bu kez de haklılığımızı kanıtladı, emeği geçen herkese ve Av. Pervin Çelik‘e çok teşekkür ederiz. Assos tarihtir, mitolojidir, felsefedir” dendi.

Assos Antik Kenti, UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde bulunuyor.

Ne olmuştu?

Assos Antik Liman mevkiinde süren ve tepkilere yol açan ‘kaya ıslahı’,na karşı Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği ile Assos Dostları,  çalışmanın ciddi tahribat ve yıkıma neden olduğuna dikkat çekerek doğal dokunun bozulduğu gerekçesiyle suç duyurusunda bulunmuştu. Plan dahilinde 1. derece sit alanı olan alanda 12 bin metrekarelik bir otopark yapılacağı da öngörülmüş ve uygulamayı denetleyecek bilim kurulu denetimi oluşturulmamıştı.

Suç duyurusunun ardından Çanakkale Kültür Varlıkları Koruma Bölge Kurulu’nun verdiği olumlu raporunun iptali ve ıslah çalışmalarının yürütmesinin durdurulma kararı için dava açılmış, örgütler dava dilekçesinde, “Uygulamalar, 1. Derece doğal ve arkeolojik sit alanı olan limanın gerisindeki yamacın iş makineleri ile oyularak yok edilmesine neden olmuş, peyzajı değiştirmiş, doğal oluşuma aykırı, yer yer 40 metreyi bulan genişlikte şevler oluşturulmuştur. Dava konusu kurul kararı, bu yanıyla da koruma ilkelerine, iç hukuk kurallarına ve uluslararası sözleşmelere tamamen aykırı bir sonuç doğurmuştur” açıklamasını da yapmıştı.

Yıllık 60 milyon plastik atığıyla Çin, plastik kirliliğiyle mücadele çağrısı yaptı

Dünyanın en büyük üreticisinin çevre bakanlığı, yeni küresel plastik antlaşma görüşmelerinden bir hafta önce yaptığı açıklamada, Çin‘in plastik kirliliğiyle mücadeleye yönelik uluslararası çabalara katılacağını duyurdu. Çin ayrıca atıkları azaltmak için mevcut politikalarını geliştireceğini bildirdi.

100’ün üzerinde ülkenin temsilcileri, Birleşmiş Milletler (BM) Çevre Konferansı‘nın öncesinde plastik kirliliğiyle mücadele amaçlı bir anlaşmayı görüşmek üzere 28 Şubat-2 Mart tarihlerinde Nairobi‘de bir araya gelecek. Bazı ülkeler üretim sınırlamaları çağrılarının yanı sıra daha fazla tek kullanımlık plastik ürünün aşamalı olarak kaldırılması yönünde taahhütler talep edecek.

Reuters’in aktardığına göre; Çin Ekoloji ve Çevre Bakanlığı sözcüsü Liu Youbin gazetecilere verdiği demeçte, Çin’in plastik kirliliğini engellemeyi amaçlayan cezalarla birlikte çeşitli yasal kısıtlamalar getirdiğini söyledi. Youbin, Çin’in küresel kirlilik kontrol çabalarına aktif olarak katılacağını da sözlerine ekledi.

Yılda 60 milyon ton plastik üreten Çin’in kontrol mekanizması çağrısı

Yılda yaklaşık 60 milyon ton plastik üreten Çin, Eylül 2021’de plastik kirliliğine ilişkin “beş yıllık plan” yayınlayarak, 2025’e kadar bütün üretim ve tüketim zincirini kapsayan bir “kontrol mekanizması” oluşturulması çağrısında bulundu.

Ülke büyük şehirlerde tek kullanımlık ürünleri aşamalı olarak kaldırıyor. Çin’deki Dünya Doğayı Koruma Fonu (WWF) Okyanus ve Plastik Programı lideri Patrick Yeung, yabancı plastik çöp ithalatını yasakladıktan sonra Çin’in 2019’da tehlikeli atıklarla ilgili Basel Sözleşmesi‘ni plastikleri de içerecek şekilde değiştirmek için “yapıcı bir rol” oynadığını söyledi. Yeung, “Küresel çevresel ilerleme için liderlik sergilemeye devam etmek istiyorsa Çin’den bu tür hamlelerin daha fazlasını görmeyi umuyoruz” dedi.

50’den fazla ülke yeni anlaşmanın plastik üretim üst sınırı belirlemesini istiyor ancak Çin’in konumu belirsizliğini koruyor. Bakanlık ise konuyla ilgili bilgilendirme yapmıyor.

Çin’in plastik atık bayrağını Türkiye taşımaya başladı

Greenpeace tarafından yapılan açıklamaya göre; Türkiye’nin plastik atık ithalatı, 2018 başında Çin tarafından alınan yasak kararıyla beraber hızla artmış ve Türkiye, 2019 ve 2020 yılında Avrupa’dan gelen plastik atıkların en büyük alıcısı olmuştu.

Greenpeace‘nin Nisan 2021’deki saha araştırmasında, çoğunluğu İngiltere ve Avrupa Birliği ülkelerinden ithal edilen plastik atıkların Adana’da yasa dışı olarak çevreye döküldüğünü ve açıkta yakıldığı tespit edilmişti. Ardından döküm alanlarından örnekleri üzerinde inceleme gerçekleştirilmişti. Yasa dışı plastik döküm alanlarından toplanan toprak, kül, su ve tortu örnekleri, hem Greenpeace Araştırma Laboratuvarları’ndan hem de bağımsız bir laboratuvardan bilim insanları tarafından incelenmiş, Adana’da tespit edilen dioksin furan miktarının, kirletilmemiş toprak numunesinin 400 bin katı ve şimdiye kadar Türkiye’de toprakta rapor edilen en yüksek toksik düzey olduğu tespit edilmişti.

1 milyonu aşkın plastik atığın üçte birinden fazlası İngiltere’ye aitti. Adana’daki yasa dışı çöp yakma alanlarında bulunan plastik çöplerin büyük çoğunluğu yine İngiltere ve Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkelerine ait hazır gıda ambalajlarıydı. Ağustos 2020’de yayınlanan INTERPOL raporu, 2018’den bu yana, yasa dışı plastik kirliliği ticaretinde endişe verici bir artış olduğunu tüm detaylarıyla ortaya koyuyordu.

Eczacıbaşı Milas’ta maden ocağı açmak için başvuru yaptı

Milas’ın verimli tarım arazileri, ormanları maden ocaklarıyla talan edilmeye devam ediyor. Madenlerinin sayısını her geçen gün artıran Eczacıbaşı, yeni ocak açmak ve tesisini üç katı büyütmek için başvuru yaptı.

Birgün’den Bahadır Özgür’ün aktardığına göre; açılan büyük çaplı kraterin sahibi Eczacıbaşı. Özellikle Milas’ta orman arazileri içinde geniş bir ruhsat alanı ve sayısı giderek artan maden ocakları bulunuyor. Şimdi buradaki işleme tesisinin alanını üç katına çıkarmak ve yeni ocaklar açmak istiyor.

Madencilik faaliyetleri yıkıma sebep oluyor

Türkiye’de madenciliğin yol açtığı çevresel yıkım son yıllarda iyice belirginleşti. Ancak feldispat için ayrı bir parantez açmak gerekir. Dünyada yerkabuğunun yüzde 40’ından fazlası feldispat cevherinden oluşuyor. Bunun yüzde 15’i Türkiye’de. Öyle fazla değerli sayılmaz. Cam yapımı, boya ve plastik kauçuk üretiminde dolgu malzemesi olarak kullanılıyor.

Esas alanı ise seramik. Artık tamamen bir inşaatçı ve madenciye dönüşmüş Eczacıbaşı için temel bir kaynak yani. Fotoğrafta yer alan krater, Aydın’ın Karpuzlu ilçesinin Arapkırı köyü yakınındaki Eczacıbaşı’nın şirketi Esan Madencilik’e ait Kuşçamı ocağında çekildi.

‘ÇED gerekli değildir’ kararları

Cam, seramik ve boya sanayisinde kullanılan feldispat ocaklarının yoğunlaştığı asıl yer ise Milas. Sarıkaya, İkiztaş, Yeniköy, Oymapınar köylerinin civarında çok sayıda feldispat ocağı bulunuyor. Çoğu Eczacıbaşı’nın. Bölgedeki tahribatı Google Earth haritasından bile rahatlıkla görmek mümkün. Eczacıbaşı’nın işleme tesisinin toplam alanı 13,8 hektar (138 bin metrekare).

Milas’ın Akkovanlık mahallesi yakınındaki Esan Madencilik’e ait flotasyon tesisi 15 yıldır ÇED dahi almadan faaliyette. 2007’de ‘ÇED gerekli değildir‘ kararı almış. Arazilerin büyük kısmı ormanlık, kalanı da şahsa ait tarım arazileri. Kamuya ait orman arazisi için Orman İdaresi, tarım arazileri için de Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü izin vermiş. Tesisin 2013’te kapasitesi artırılmış ve yıllık 240 bin tondan 2 milyon tona yükseltilmiş. Bunun için de yine ‘ÇED gerekli değildir’ kararı alınmış.

Yeni maden ocağının kapasitesi 300 bin ton

Eczacıbaşı 13,8 hektar alana kurulu tesisini 39 hektara yükseltmek ve yeni ocak açmak için Aralık 2021’de iki adet ÇED başvurusunda bulundu. Genişleteceği tesisine Milas’taki 3, Aydın’daki 1 ocağından yılda toplam 4,5 milyon ton cevher taşıyacak.

Eczacıbaşı’nın ÇED başvurusunu yaptığı yeni maden ocağının proje dosyası incelendiğinde ortaya çıkacak tahribat anlaşılıyor. Yeni maden ocağının yıllık kapasitesi 300 bin ton. Bunun sadece 60 bini cevher olacak, kalan 240 bin ton pasa atığı. 1 saatte 83 ton pasa bir kenara yığılacak. Bu hesaba göre Milas’ta milyonlarca ton doğada depolanacak. Sonrası için ise şirketin iddiası rehabilitasyonda kullanılacağı yönünde. Madenlerin işletme süresi bitince devasa kraterler bununla doldurulup eski haline getirilecek!

Yalıtım yok, atık dereye karışıyor

Balıkesir’de, Dedeman Madencilik’ten alınan ve yeni açılan galeriden çıkarılan sülfürlü pasa dere kenarına koyuluyor. Pasanın altında herhangi bir yalıtım bulunmuyor ve oluşan asitli suların rahatlıkla dereye karıştığı görülüyor. Mühendisler madencilikte buna AMD (asit maden drenajı) denildiğini ve çevre mevzuatına göre kesinlikle yasak olduğunu belirtiyor.

Yeşiller’den Rusya açıklaması: Canların hiçe sayıldığı güç rekabetini reddediyoruz

Yeşiller Partisi, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin‘in dün Donetsk Luhansk‘i tanıyarak Ukrayna‘ya askeri hareket başlatmasına dair bir açıklama yayımlayarak eleştirilerini sıraladı.

Parti, yaptığı açıklamada, “Savaşın hiçbir soruna çözüm olmadığını bilen ve her koşulda barışı savunan biz Yeşiller Partisi olarak Rusya’nın Ukrayna’da attığı adımları kaygı ile izliyoruz ve Kırım’dan sonra şimdi de Donetsk ve Luhansk’ı ilhaka yönelik tanıma kararını protesto ediyoruz” dedi.

Yeşiller, açıklamanın devamında şu ifadelere yer verdi:

“Son yıllarda demokrasiyi göz ardı eden otoriter politikaların dünyada faşizmi desteklediğini görüyor ve Rusya’nın Ukrayna müdahalesini de bu bağlamda değerlendiriyoruz. Tarihsel ihtiraslar ve nereye dayandığı belli olmayan haklılık iddiaları, uluslararası ilişkilerin ve bu ilişkileri düzenleyen hukuk kurallarının üstünde değildir.

Halkların, canların hiçe sayıldığı devletlerarası güç rekabetini reddediyoruz. Bütün aktörlerin ikiyüzlü politikaları bir yana bırakılmasını ve Rusya’nın müzakereye zorlanmasını istiyoruz.

Bu dengenin temelinde kısa vadeli başarısız politikaların yattığını, bağımlılığın aktörlerin elini kolunu bağladığını da biliyoruz. Türkiye de enerji, tarım ticareti, turizm başta olmak üzere pek çok temel alanda gittikçe daha bağımlı hale geldiği Rusya ile ilişkilerinde denge arayışında olmalı ve başta nükleer santral yatırımı olmak üzere enerji politikalarını gözden geçirmelidir.”

Rapor: Doğal gaz boru hatlarında atıl varlık riski 485 milyar dolar

Global Energy Monitor’un (Küresel Enerji Takipçisi, GEM)bugün paylaştığı rapora göre, küresel ölçekte 70.900 kilometre uzunluğunda boru hattı inşa edilirken, inşaat aşamasına geçmemiş 122.500 km’lik boru hattı proje aşamasında bulunuyor. Bu projelerin toplamının 485,8 milyar dolar değerinde sermaye harcaması oluşturduğu tahmin ediliyor.

Rapora göre 10.209 km uzunluğunda işleyen boru hattı bulunan Türkiye’de  de 4113 km’lik boru hattı projesi iptal edilmiş durumda ve planlama aşamasında boru hattı projesi 734 km uzunluğunda.

Dünyada doğal gaz projelerinin başını ABD, Avustralya, Çin, Hindistan ve Brezilya çekiyor.

Net sıfır hedefine tehdit

GEM araştırmacısı Baird Langenbrunner araştırmaya ek olarak şunları söyledi: “Planlama aşamasındaki yaklaşık yarım trilyon dolarlık doğal gaz boru hattı projesi de dünya yenilenebilir kaynaklara geçtiğinde âtıl varlık haline geleceğinden ekonomik olarak hiçbir anlam ifade etmiyor.”

Raporda, pandemi etkisiyle doğal gaz borusu inşaatlarında düşüş yaşansa da bu durumun geçici olduğu söylenirken, atıl varlık riskinin “1,5 derece” ve “Net Sıfır” hedeflerine ters düştüğünün altı çizildi.

Raporda şu bilgilere de yer verildi:

  • 2021 yılında küresel ölçekte işletmeye alınan boru hattı projeleri 1996’dan bu yana en düşük seviyesinde gerçekleşti ve doğal gaz ağına yalnızca 6.500 km’lik doğal gaz boru hattı eklendi. Bu düşüşün önemli kısmı, küresel salgının yol açtığı ekonomik ve lojistik kaostan kaynaklandı. 2022’de işletmeye alınması planlanan 36.800 km’lik projenin yanı sıra, 2023 ile 2030 yılları arasında işletmeye alınması planlanan 59.500 km’lik yeni projelerin hayata geçirilmesiyle, küresel doğal gaz ağı, büyük ölçekli ve hızlı bir genişlemeye hazırlanıyor.
  • Küresel doğal gaz boru hattı geliştirme projelerinde öncü rolü Çin oynuyor. Çin’de 26.300 km uzunluğunda doğal gaz iletim boru hattının inşası devam ediyor. Bunun yanı sıra ülkenin, inşaat aşamasına geçmemiş ve proje aşamasında bulunun 29.800 km’lik boru hattı planı bulunuyor. İnşa halinde ve proje aşamasındaki boru hatlarının âtıl varlık riski 89,1 milyar doları buluyor. Çin’de proje aşamasındaki bu yüksek artış, Rusya‘da faaliyet gösteren Gazprom‘dan sonra dünyanın en büyük ikinci gaz boru hattı geliştiricisi olan ve yeni kurulan PipeChina holdinginin yönetiminde gerçekleşiyor.
  • Hindistan, küresel ölçekte doğal gaz boru hattı geliştiren ülkeler arasında ikinci sırayı alıyor. Hindistan’da inşa aşamasında 16.200 km’lik ve planlama aşamasında 2.200 km’lik boru hattı projesi bulunuyor. İnşa ve planlama aşamasındaki projelerin âtıl varlık riski 14,7 milyar dolar değerinde.
  • Avustralya, 2020 yılında benimsediği doğal gaz merkezli ekonomik toparlanma planını sürdürüyor. Bu plan doğrultusunda Avustralya’da 12.200 km uzunluğunda doğal gaz boru hattı projesi bulunuyor; ancak günümüzde bu projelerin yalnızca 600 km’lik bölümü inşa halinde. İnşa ve planlama aşamasındaki projelerin âtıl varlık riski 18,6 milyar dolar değerinde.
  • ABD‘de, 2020 ile 2021 yılları arasında sivil toplum kuruluşları ve aktivistlerin muhalif duruşu ile yasal ve düzenleyici çerçevede yaşanan değişiklik sonucunda birçok yüksek profilli boru hattı iptal edildi. Ancak, günümüzde, ABD’de yaklaşık 47,6 milyar dolar değerinde botu hattının geliştirme aşamasında ve ABD’nin 2022 yılında dünyanın lider doğal gaz ithalatçısı olması öngörülüyor.