Mersin’in Gülnar ilçesinde yapımı hızla süren Akkuyu Nükleer Santrali’nde iki taşeron firmada çalışan 250 işçi iki aydır maaşlarının ödenmemesi üzerine iş bıraktı. Eylemi gerekçe gösteren işverenin çok sayıda işçiye çıkış verdiği öne sürülüyor.
Akkuyu Projesi’nde yer alan Gentes Yapı ve Endüstri Tesisleri Ticaret Şirketi bünyesinde çalışan işçiler, beş gün önce iş bırakmışlardı.Bugün de santral sahasında eylem yapan işçiler, santralin ikinci ünitesindeki reaktörün türbin binaları ve yardımcı binaları inşasında çalışıyordu.
Eylem yapan işçilerin her birinin iki aylık maaş tutarlarının 14’er bin TL olduğu, taşeron şirketin de henüz bilinmeyen bir nedenle ödemeleri yapmadığı belirtiliyor.
— Patronların Ensesindeyiz (@pensendeyiz) March 2, 2022
Patronların Ensesindeyiz‘e açıklama yapan ve bir diğer taşeron firma Sayın İnşaat bünyesinde çalışan işçiler de üç aydır maaşlarının yatırılmadığını, bugün ellerine geçen paranın ise kişi başı 2 ila 3 bin lira eksik olduğunu söyledi. Talepleri arasında, maaş bordrolarının kendilerine verilmesi, zam yapılması ve eksiklerin giderilmesi olduğunu anlatan işçiler, şirketin işçileri teker teker çağırarak, farklı oranlarda zam yapmak istediğini anlattı.
İşçiler, çalışanlar arasında ayrımcılık yapılmasına karşı olduklarını belirterek, eylemlerini sürdüreceklerini açıkladı. Akkuyu’daki işçi eylemi nedeniyle jandarma ekipleri çevrede geniş güvenlik önlemleri aldı. Bölgede yağan yağmura rağmen işçiler eylemlerini sürdürüyor.
Dünya hükümetleri, halen etkisini sürdüren Covid-19 pandemisinin neden olduğu durgunluktan kaçınmak için benzeri görülmemiş meblağlar harcıyor. 2020 ve 2021’de, en büyük 20 ekonomiden oluşan G20 grubu, Çin‘in yıllık gayri safi yurtiçi hasılasına yakın, en az 14 trilyon ABD doları harcadı. Bu toplamın çoğu sağlık sistemlerini, ücretleri ve toplumsal refahı desteklemeye harcandı. Doğrudan veya dolaylı iklim hedefleri olan kurtarma programlarına ise 1 trilyon dolardan daha azı ayrıldı.
Bu miktarın dörtte birinden biraz fazlası (%27),Birleşik Krallık ve Almanya‘da olduğu gibi evlere yalıtım ve enerji verimli ısıtma sistemlerinin kurulmasına yönelik hibeler yoluyla emisyonları doğrudan azaltacak önlemleri hedefliyor.
Hindistan, madencilik altyapısının modernizasyonu, özel sektör yatırımlarının çekilmesi ve kömür fiyatlarının düşürülmesi dahil olmak üzere ekonomik gerileme sırasında kömür endüstrisini desteklemek için yaklaşık 14 milyar dolar ayırdı. Buna karşılık Fransa, pandemi sırasında toplu taşımadan kaçınan vatandaşlarda yeşil ulaşımı teşvik etmek için bisiklet park yeri ve onarımlarını sübvanse etmek için 66 milyon dolar ayırdı.
Arjantin, Covid-19 salgını sırasında istihdam yaratmak ve tren güvenilirliğini artırmak için demiryolu genişletmesine yatırım yaptı.
Geniş çaplı ve etkili iklim eylemleri ise “yeşil yeni anlaşmalar ve daha iyisini inşa etmek” dahil, önemli oranda vaat düzeyinde kaldı.
Söz konusu vaatler, şimdiye dek yerine getirilmedi. Nature Dergisi yazarları, G20 ekonomilerinde COVID-19 salgını sırasında mali teşvik harcamalarının bir envanterini oluşturdu ve önlemleri sera gazı emisyonları üzerindeki olası etkilerine göre sınıflandırdı.
Buna göre, genel olarak, toplam teşvik harcamalarının yalnızca %6’sının (veya yaklaşık 860 milyar doların) elektrikli araçlar, binaları daha enerji verimli hale getirme ve yenilenebilir enerji kaynakları dahil olmak üzere emisyonları da azaltacak alanlara ayrıldığını tespit edildi. Daha da kötüsü, teşvik fonlarının neredeyse %3’ü, kömür endüstrisini sübvanse etmek gibi küresel emisyonları artırması muhtemel faaliyetlere ayrıldı. Ülkeler karantina sırasında ekonomik kurtarma modundan toparlanmaya geçerken, dükkanlar ve diğer işletmeler yeniden açıldıkça stratejilerde çok az değişiklik oldu.
İklim için planlananın dokuzda biri harcandı
Bugünün yeşil yatırımları, önceki durgunlukları takip edenlere göre çok daha az. Örneğin, 2007-09’daki küresel mali krizden sonra, küresel teşvik harcamalarının %16’sı emisyon kesintilerine (ya da toplamda 3,25 trilyon doların yaklaşık 520 milyar doları) yönlendirildi . Bugün benzer bir pay taahhüt edilmiş olsaydı, harcanacak fon, toplam 2,2 trilyon dolar olurdu.
Katastrofik iklim değişikliğini önlemek için küresel emisyonların dört yıl içinde zirveye ulaşması gerekiyor. Mevcut yeşil yatırım oranları, 2050 yılına kadar ‘net sıfır’ emisyona ulaşmak ve ısınmayı 1,5 °C ile sınırlamak için yeterli değil, zira bu amaç 2020–24 döneminde yaklaşık 7 trilyon dolar gerektiriyor. Bu yılın başlarında, hükümetler Covid-19’a yanıt vermek için bundan çok daha fazlasını harcadı, ancak iklim krizini hafifletmek için harcananlar gerekenin yalnızca dokuzda biri.
Mevcut teşvik paketleri de ekonomileri düşük karbonlu bir dünyaya hazırlamakta başarısız oluyor. Halbuki altyapı, ulaşım elektrifikasyonu, bina verimliliği ve temiz enerji teknolojilerine uzun vadeli yatırımlar, ekonomik büyüme için yeni kaynakların kapısını açacak. Örneğin, 2021’de rüzgar ve güneş dahil olmak üzere yenilenebilir enerji teknolojileri için küresel pazar 366 milyar dolara ulaştı ve bu onu kazançlı bir alan haline getirdi. Yenilenebilir enerjilerin inşası, güçlendirilmesi, kurulumu ve bakımı gibi alanlarda da işler yaratıldı ve dahası da yaratılabilir. 2020’de yenilenebilir enerji endüstrisi, Amerika Birleşik Devletleri‘nde yaklaşık 900.000 işçi ve dünya genelinde 12 milyondan fazla kişiyi istihdam etti.
Rotayı değiştirmek için çok geç değil. Artık aşılar, antiviraller, maskeler ve daha fazlası pandemiden (en azından kağıt üzerinde) çıkış yolu sunabileceğine göre, ulusal ekonomiler düşük karbonlu bir temele geçmek için önemli bir fırsata sahip. Hükümetler, küresel bir krizle mücadele etmek için önemli kaynakları seferber etmeye istekli ve yetenekli olduklarını gösterdi. Özellikle Avrupa‘daki bazı ülkeler yeşil büyümeyi desteklemek için cömertçe harcama yaptı. Başkan Joe Biden‘ın altyapı paketinin bir parçası olarak büyük ABD yatırımları kabul edildi; daha fazlası da Kongre tarafından yayınlanabilir.
‘Hükümetler hayati bir fırsatı kaçırdı’
Nature’ın kullandığı veritabanı, 1 Ocak 2020 ile 31 Aralık 2021 arasındaki G20 ekonomileri için ulusal mali teşvik çabalarını kapsıyor. G20 ekonomilerine odaklanmalarının nedeni ise bu ülkelerin küresel emisyonların %80’inden fazlasını ve küresel ekonomik faaliyetin %85’ini oluşturuyor olması.
Çalışmanın baş yazarı, Johns Hopkins Üniversitesi’nden Jonas Nahm, hükümetlerin hayati bir fırsatı kaçırdığını, ancak durumu iyileştirmede hâlâ bazı yolların açık olduğunu söyledi. Hopkins Guardian’a verdiği demeçte, “Ekonomik toparlanmaya yönelik harcamalar, 1,5 derece hedefine tutunma şansımızı önemli ölçüde artırabilirdi ancak bu fırsatı kaçırdık. Hükümetlerin ekonomik büyüme, refah ve emisyon azaltımlarının arasındaki ilişkiyi henüz tam olarak kavramamış olmaları hayal kırıklığı yaratıyor” dedi.
Hafta başında Resmi Gazete‘de yayınlanan maden yönetmeliğindeki değişiklikle zeytinliklerin madencilik faaliyetine açılması kararına karşı tepkiler büyürken yönetmeliğin iptali için üst üste davalar açılmaya başlandı. Çevre aktivistleri, dernekler, platformlar, odalar ve sivil toplum kuruluşları (STK) yönetmelik değişikliğinin yasalara aykırı olduğuna vurgu yaparak dava açıyor.
Karara karşı Ekoloji Birliği, Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği , TMMOB Şehir Plancıları Odası, Avukat Hakları Grubu İzmir, Doğu Akdeniz Çevre Dernekleri, Çeşme – Urla -Seferihisar- Karaburun – Güzelbahçe Çevre Platformları ve bölgede zeytinlik sahibi çiftçiler, Aydın Çevre Platformu, Maden Mühendisleri Odası ve birçok dernekle çevre aktivistleri tarafından hukuki işlemler başlatıldı.
Siyasi aktörler de yönetmelik değişikliğine karşı tepkilerini sosyal medya platformlarından paylaştı. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer de kararın hukuka aykırı olduğunu savunarak dava açacaklarını söyleyen isimlerden oldu. Ek olarak CHP ve Yeşiller‘den de yönetmeliği yargıya taşıyanlara her türlü yardımda bulunulacağını duyurdu. Ayrıca HDP‘den de yönetmeliğin insanlık tarihine saldırı olduğu yönünde tepkiler geldi.
Zeytinlikleri maden sahası ilan etmek, onu yok etmek demektir. Zeytin insanlık tarihidir, zeytini yok etmek insanlık tarihine saldırıdır, tıpkı Hasankeyf gibi. #ZeytinimeDokunmapic.twitter.com/kURcLvEbyR
Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği, Avukat Cem Altıparmak ile dava hazırlıklarına başladı. Açılacak davaya katılacak köy kooperatiflerinin ve bireysel olarak katılımcı kişilerin ise sayısı her gün artıyor. Aralarında Doğa Derneği‘nin bulunduğu bir çok dernek ve STK de ortak başvuru hazırlığında.
Ekoloji Birliği olarak tüm ekoloji örgütlerini, sektör örgütlerini, emek ve demokrasi güçlerini ve demokratik kitle örgütlerini söz konusu yönetmelik değişikliğine karşı ortak olarak mücadele etmeye ve yönetmeliğin iptali için yığınsal dava açmaya çağırıyoruz.#ZeytinimeDokunmapic.twitter.com/sCVEYhPfwj
Köy örgütlerini bir araya getirerek destek oluşturmak istediklerini belirten Avukat Cem Altıparmak, konuyu Danıştay‘da öncelikle iklim değişikliğiyle mücadeleye aykırı faaliyetler ve bunların doğa ve insan haklarına aykırılık içermesi ve normlar hiyerarşisi ilkesi olmak üzere iki farklı açıdan tartışma konusu olarak ele alacaklarını söyleyerek şu ifadeleri kullandı:
“Bir tanesi normlar hiyerarşisi ilkesi. Bir konu kanunla düzenlenmişse bu düzenleme bir alt işlem olan yönetmelikle aksi şekilde düzenlenemez. Özel bir üst norm olarak Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanunu söz konusu. Bugün zeytincilikle ilgili en büyük korumayı sağlayan kanun bu. 2012’den beri bu kanunu delmeye yönelik girişimler var. Yönetmelik değişikliği yaptılar, yönetmeliklere maddeler sıkıştırmaya çalıştılar ve bunların hepsi Danıştay tarafından iptal edildi.”
Zeytinlikler kadim mirasımızdır!
Ülkemizin dört yanından talan haberleri gelirken yapacağımız en önemli şey birlikte güç olmak.
Akbelen’li yoldaşlarımızın gücüne güç katmak için bu akşam yayındayız. Akbelen’in sesi her yere yayılacak.
Türkiye Paris iklim Anlaşması ve Birleşmiş Milletler İklim Çerçeve Sözleşmesi‘nin taraflarından biri. Uzun yıllardan beridir Türkiye, İklim Değişikliği Stratejik Eylem Planlarıyla yutak alanları korumak, muhafaza etmek ve yutak alanların niteliğini çoğaltmak konusunda taahhütlerde bulundu. Yutak alan karbon emisyonlarını yutan alanlar ve tarım sahaları, sulak alanlar bu kapsama giriyor. Bir zeytinliğin madencilik faaliyetine açılması demek, bir yutak alanın yok edilmesi demek. Bu durum Paris İklim Anlaşması’na aykırı davranıldığının bir göstergesidir. Kazanacağız, bundan eminiz. Daha önce de püskürtmüştük şimdi de püskürteceğiz.”
Dava açan derneklerin arasında Doğa Derneği, Ekosistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği, Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği, Kirazlı Köyü Ekolojik Yaşam Derneği, Orhanlı Doğa Kültürü Derneği, Orhanlı Köyü Kültür Doğa Gençlik ve Spor Kulübü Derneği, Sualtı Araştırmaları Derneği, S.S. Dereköy Gökyaka Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi, S.S. Gökçealan Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi, S.S. Kirazlı Köyü Sulama Kooperatifi, S.S.Kirazlı Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi, SS. Proje Evi Üretim, Eğitim, İşletme ve Çevre Koruma Kooperatifi, S.S. Seferihisar Kavakdere Köyü Sulama Kooperatifi, S.S. Şirince Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi, Edremit Çevre Sağlığı ve Doğayı Koruma Derneği ve Doğa Araştırmaları Derneği bulunuyor.
Milyonların zeytin ağaçları için adalet talebi, LeMan Dergisi kapağında. 🌿
— Kazdağları İstanbul Dayanışması (@kazdaglariist) March 3, 2022
Avukat Hakları Grubu da dava açtı
Avukat Hakları Grubu İzmir de zeytinlikleri madene açan yönetmeliğe ilişkin olarak dava açtığını duyurdu. AvukatHüseyin Karakoç zeytinlik sahalarını şartlı olarak maden ocaklarına açan yönetmeliğe dair davaya ilişkin olarak “Yönetmelik maden faaliyetleri bittikten sonra zeytinlerin yeniden oraya dikileceğini söylüyor. Ancak bu uygulamada mümkün değildir. Çünkü bir maden arazisi belki on ila yirmi yıla kadar kazılabilir ve yerine bir zeytin ağacının gelmesi en az yirmi yıl sürer. Zeytinler bizim için çok değerli kaynaklardır. Zeytinlerimizin ve doğamızın yıkılması ve talan edilmesini istemediğimiz için bu davayı açmak zorunda kaldık” dedi.
"Zeytin Koruma Kanunu" olarak bilinen 3573 sayılı kanun üzerinde, madencilik için değişiklik yapıldı.
— Yeryüzü Ekoloji Kolektifi (@YeryuzuEkolojii) March 2, 2022
Danıştay 8. Dairesi’nde açtıkları davayla ilgili olarak Karakoç, yürütmeyi durdurma talep ettiklerini ve bu taleple en azından dava sonuna kadar işlemleri askıya almak istediklerini belirterek yönetmeliğin anayasanın 56. ve 45. maddesine aykırı olduğu gibi uluslararası sözleşmelere de aykırı olduğunu söyledi:
“2010’da Resmi Gazete’de yayımlanan 2005 Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytinlere İlişkin Uluslararası Anlaşma’ya açıkça aykırıdır. Aynı zamanda 80 yıl önce çıkarılan Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanunu’nda zeytinlerin korunmasının ne kadar önemli olduğu ortaya koyuluyor. Ancak bu son yönetmelikle birlikte Türkiye’deki zeytinlik arazileri artık yıkılacak ve talan edilecektir.Bu sürekli ısıtılıp ısıtılıp önümüze getirilen bir konudur.”
‘Oldu bitti değişikliği’
Avukat Yakup Ş. Okumuşoğlu da yönetmeliğin özel olarak bir şirket için çıkartılmış gibi göründüğünü söyledi. Okumuşoğlu, İkizköy Akbelen Ormanı’na açılması planlanan maden ocağı projesi için 1 Mart’ta yapılan bilirkişi keşfi öncesi söz konusu maden yönetmeliğinin Resmi Gazete’de yayımlandığını hatırlatarak “Şüphesiz hukuka apaçık aykırı olan bu yönetmelik değişikliğinin iptali için yargı yoluna başvuru hakkı var. Pek çok dava açılacağını da tahmin ediyorum. Bizde bir hazırlık yapıyoruz” dedi.
Akbelen Ormanı ile zeytinlikler içiçe geçmiş durumda. Orman içindeki 150 dönüme ek, ormanı çevreleyen 1500 dönümlük zeytinlik de İkizköy'e hayat veriyor. Maden Yönetmeliğinde yapılan değişiklik tam 35 BİN zeytin ağacımızın yaşamına kastediyor!#ZeytinimeDokunma#ZeytinİçinAdaletpic.twitter.com/DKehJeGpLw
— Akbelen Yuvamız Vermeyeceğiz 🌱🫒🌲 (@ikizkoydireniyo) March 2, 2022
Okumuşoğlu yönetmeliği “Bir oldu bitti değişikliği” şeklinde nitelendirerek “Yönetmeliğe eklenen fıkrada ‘kamu yararı’ kavramı da sıkça kullanılmış. Böylece yargılama usulüne dair ‘teknik’ bir araca vurgu yapılmış gözüküyor. Halbuki kamu yararının başında hukukun korunması gelir. Hukuka aykırı kamu yararı olmaz. Hukuku korumak da yurttaşların, hukukçuların sorumluluğu, mahkemelerin görevi. Herkes bilir. Yönetmelikler dayanağı kanuna aykırı olamaz. En başta bu sebeple kanundışı zaten! Ama burada olmuş mu? Olmuş” şeklinde konuştu.
Okumuşoğlu şunları söyledi:
“Bu değişiklik iptal edilmeyip de kalırsa coğrafyamız mitolojileri ile yaşıt, oluşturduğu kültürü ile zeytinliklerimiz parça pinçik olacak. Önce elektrik için madenciler.. sonra bilmem ne madencileri…sonra bilmem ne şirketleri…”
Durdurma kararına kadar alınabilecek ruhsatlara dikkat!
Assos Dostları tarafından 7 Mart Pazartesi günü açılması planlanan davaya ilişkin olarak Avukat Pervin Çelik davaya bu süre içerisinde bireysel ve/veya gruplar halinde müdahil olunabileceğini belirterek “Davada muhtemelen ‘üstün kamu yararı’ tartışması yapılacaktır. Çünkü yönetmelikte ‘ülkenin elektrik ihtiyacını karşılamak üzere’ yapıldığı ifadesi bulunuyor. Yönetmelik ülkenin tamamında uygulanacak. Bu davalarda mahkeme tarafından yürütmeyi durdurma kararı verilinceye dek herhangi bir yerde maden ruhsatı düzenlenmesinin önünde bir engel yok” dedi.
— Kazdağları İstanbul Dayanışması (@kazdaglariist) March 2, 2022
Özellikle yürütmeyi durdurma kararına kadar verilebilecek madencilik ruhsatlarına vurgu yapan Pervin Çelik, “Birileri bir yerde işletme ruhsatı başvurusu yapmış olabilir ve bunu durdurma kararına kadar alabilirler. Dolayısıyla herkesin yürütmeyi durdurma kararı alınıncaya kadar bölgelerinde alınacak ruhsatlar konusunda takipte olması gerek. Uygulama işlemlerini atlamamak gerekiyor. Bunları da takip etmek gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Ayrıca Salihli Çevre Derneği de bölgedeki ekoloji örgütleri ve meslek odalarıyla birlikte Avukat Seçil Ege aracılığıyla dava açmak üzerine çalıştıklarını açıkladı.
Türkiye Barolar Birliği (TBB) de yönetmeliğin hukuka aykırı olduğuna vurgu yaparak düzenlemenin iptali için dava hazırlığında olduğunu duyurdu.
Ek olarak Ekoloji Kolektifi Derneği (EKD) de yönetmeliğin iptali için dava açtığını bildirdi.
— Ekoloji Kolektifi (@ekolojikolektif) March 2, 2022
Bir dava da Çiftçi-SEN’den
Çiftçiler Sendikası (Çiftçi-SEN) da yönetmeliğe karşı dava açan sivil toplum kuruluşları arasında yer alıyor. Çiftçi-SEN tarafından konuya ilişkin olarak yapılan açıklamada “Bakanlığın; çiftçilerin ve doğanın haklarını yok sayarak, Çiftçilerin lehine olan, tarım arazilerinin amaç dışı kullanımını engelleyen yasaları ‘Yönetmelikler’le kadük hale getirmeye çalışması kabul edilemez” diyerek yürütmenin durdurulması ve iptal edilmesi için dava açtıklarını duyurdu.
— Kuzey Ormanları Savunması (@kuzeyormanlari) March 2, 2022
Öte yandan Maden Mühendisleri Odası da yasa değiştirilmeden yönetmelikte değişiklik yapılmasının hukuken uygun olmadığını duyurdu. Ek olarak Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Şehir Plancıları Odası ve TMMOB Ziraat Mühendisleri Odasızeytinlik alanları yok edecek yönetmeliğin iptali için dava açacağını bildirdi. Doğu Akdeniz Çevre Dernekleri de Avukat İsmail Hakkı Atal aracılığıyla dava açacaklarını açıkladı. Çeşme – Urla -Seferihisar- Karaburun – Güzelbahçe Çevre Platformu ve bölgede zeytinlik sahibi çiftçiler deÇevre Avukatı Şehrazat Mercan aracılığıyla dava açma aşamasında olduklarını duyurmuştu.
Türkiye Ormancılar Derneği (TOD) “Açık maden işletmesinden artakalmış kayalıklarda ağaç yetişir mi” sorusunu yönelterek dava açmaya hazırlanan derneklerden biri oldu.
Bu vatanın doğası, toprağı sizin malınız değildir, bu milletindir, hepimizindir. Doğamızı savunmak, korumak da bu yüzden görevimizdir. #ZeytinimeDokunmapic.twitter.com/55jDYRPEyd
350 bin kişi ölmez ağaç için imza verdi: Zeytinime Dokunma!
Ölmez Ağaç olarak da bilinen asırlık ağaçların yok edilmesini onaylayan yönetmeliğe karşı kamuoyu büyük tepki gösterdi. Change.org Türkiye’de başlatılan change.org/zeytinimedokunmaimza kampanyası 350 binden fazla imzaya ulaştı, onlarca ünlü kampanyaya destek verdi. Zeytin Kanunu’na da aykırı olarak yapılan bu değişiklik sosyal medyada kısa sürede büyük tepki topladı. Gülse Birsel, Burcu Biricik, Tarkan, Aslıhan Gürbüz, Damla Sönmez, Ezgi Mola, Buket Uzuner, Şahan Gökbakar, İlber Ortaylı başta olmak üzere birçok ünlü isim zeytinliklerin ölüm fermanına hayır dedi. “Zeytin Hayattır” kampanyasına bir günde 50 binden fazla imza geldi.
— Change.org Türkiye – İklim (@ChangeTR_iklim) March 2, 2022
5 yıl önce de zeytinlik katliamına neden olacak yasa tasarısına dur demek için Change.org’da bir imza kampanyası başlatan ve 300 bin imzayla başarıya ulaşan Aydın Şensal kanuna aykırı olarak çıkan yeni yönetmelik değişikliği için, “Yönetmelik iptal olmazsa, zeytinliklerimiz madencilerin arka bahçesi haline gelecek. Bugün hepimizi besleyen, yüzlerce aileyi doyuran topraklar birer zehir depolama sahası olacak. Hep beraber harekete geçerek zeytinlikleri kurtarabilir, tüm Türkiye’nin bu konudan haberdar olup kenetlenmesini sağlayabiliriz,” yorumunda bulundu.
Uluslararası toplum, dünyanın büyüyen plastik sorununu frenlemek için ilk kezbir çerçeve üzerinde anlaştı. Birleşmiş Milletler tarafından dün kabul edilen karar, “plastik kirliliğini sona erdirmek” adına yasal olarak bağlayıcı bir anlaşma geliştirmek için iddialı bir plan ortaya koyuyor.
BM yetkilileri, dünyanın bu ilk küresel plastik kirliliği uzlaşmasını bir “dönüm noktası” olarak nitelendirdi ve 2015 Paris İklim Anlaşması’ndan bu yana en önemli “yeşil anlaşma” olarak tarif etti.
Ruanda Çevre Bakanı Jeanne d’Arc Mujawamariya, “Plastik kirliliği her geçen gün daha da kötüleşirken kaybedecek zaman yok” dedi. “Bu karar, gezegenimizin plastikler içinde boğulmasını önlemeye yönelik küresel çabada tarihi bir dönüm noktasıdır.”
Karar, BM katılımcıları tarafından gözyaşlarıyla ve birbirlerine sarılarak kutlandı.
Karar, Nairobi‘de iki yılda bir düzenlenen 150’den fazla ülkenin temsil edildiği BM Çevre Asamblesi ‘nin (UNEA) üçüncü gününde onaylandı. Buna göre, 2024 sonuna kadar yapılacak anlaşmanın ayrıntılarını ortaya çıkarmak için bir hükümetler arası müzakere komitesi oluşturulacak.
Geçen ay, Ipsos’un, Plastic Free Vakfı için 28 ülkede 20 binden fazla kişinin katılımıyla gerçekleştirdiği ankete katılanların %90’ı, plastik kirliliği krizini etkili bir şekilde ele almak için küresel bir sözleşmesi yapılmasını istediğini belirtmişti.
Okyanuslar ve uluslararası çevre ve bilimsel ilişkilerden sorumlu devlet sekreteri yardımcısı ABD’li delege Monica Medina, “Bu, birlikte çalıştığımızda dünyanın neler yapabileceğinin harika bir gösterisi” diye konuştu. Medina gözyaşlarını tutarak “Bu, bu gezegendeki plastik belasının sonunun başlangıcı. … Bugünü çocuklarımız ve torunlarımız için önemli bir gün olarak değerlendireceğimizi düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
Her yıl milyonlarca ton plastik okyanuslara karışıyor ve kaplumbağaların ve diğer vahşi hayvanların bu da atıklara yakalandığı endişe verici görüntülere sebep oluyor. Everest Dağı bile mikroplastik kirliliğinden kurtulamadı. Ulusal Bilimler Akademisi araştırmasına göre, bu tufana en çok ABD katkıda bulunuyor ve kişi başına yaklaşık 130,1 kilogram plastik üretiyor.
BM kararında, “Yüksek ve hızla artan plastik kirliliği seviyeleri, küresel ölçekte ciddi bir çevre sorununu temsil ediyor. plastik kirliliğinin ortadan kaldırılması için uzun vadede acil önlemler almak için küresel koordinasyonu, işbirliğini ve yönetişimi güçlendirmenin acil gereğini kabul ediyoruz” denildi.
Bazı ülkeler, eyaletler ve belediyeler plastik atıkları azaltmak için harekete geçmişti. Örneğin Ruanda, on yıldan fazla bir süredir plastik poşetleri yasaklıyor. Amerika Birleşik Devletleri’nde, Sens. Dan Sullivan (R-Alaska) ve Sheldon Whitehouse (DR.I.), dönemin başkanı Trump‘ın 2020’de imzaladığı Denizlerimizi Kurtar 2.0 Yasası da dahil olmak üzere plastik kirliliği konusundaki kongre çabalarına öncülük etti. Ancak bu son hamle, plastik kirliliği sorununu çözmek için şimdiye kadarki en uyumlu uluslararası çaba.
Çevre aktivistleri ve sektör temsilcileri de kararı memnuniyetle karşıladı. Washington Post’a konuşan Dünya Yaban Hayatı Fonu (WWF) plastik atık ve işletme başkanı Erin Simon, “Karar, ürecin bu aşamasında gerekli olduğunu düşündüğümüz tüm kritik bileşenlere sahip” dedi. Bir ticaret derneği olan Uluslararası Kimya Dernekleri Konseyi yaptığı açıklamada, “Plastik kirliliğini ele almak ve anlamlı bir çözüm geliştirmek adına ortak bir zemin bulmak için uzun günler harcayan hükümetleri takdir ediyoruz” diye yazdı.
Uluslararası Çevre Hukuku Merkezi avukatı David Azoulay ise, BM kararının yıllardır hazırlandığını, 2016’da denizlerdeki plastik bağlamında BM Çevre Meclisi’nde ilk kez bu fikrin su yüzüne çıktığını söyledi. Azoulay, “Böyle bir anlaşma tasavvur etmek düşünülemezdi” dedi.
Azoulay, karardaki başarılardan memnun: Müzakere komitesi plastik üretimine de bakmakla görevlendirildi, anlaşmanın finanse edilmesine yardımcı olacak özel bir fon seçeneği var ve plastik kirliliğinin insan sağlığı üzerindeki etkilerinden bahsediliyor.
Ancak, karardan anlaşmaya geçiş kolay olmayacak. Kar amacı gütmeyen bir grup olan Environment America‘da koruma programını yürüten Steven Blackledge, “Bağlayıcı kurallara yönelmeleri gerçeğini çok iyi bir işaret olarak görüyorum” dedi ve ekledi: “Şeytan ayrıntıda.”
BM müzakere komitesi, nispeten kısa bir süre içinde incelenecek çok sayıda ayrıntıya sahip olacak. Anlaşmanın raporlama standartları, finansman mekanizmaları gibi pek çok madde arasında, belki de en çetrefilli konu olan plastik üretimini de ele alması gerekecek. Azoulay, “Milyon dolarlık soru, sıfırdan plastik üretimini azaltmak hakkında ne kadar konuşacağımızdır” dedi.
Bu konunun tartışmalı olması muhtemel. Konferans öncesinde, kimyasal üreticilerinin ticaret birliği olan Amerikan Kimya Konseyi‘nde plastiklerden sorumlu başkan yardımcısı Joshua Baca, plastik üretiminin kısıtlanması ve düzenlenmesini “çok dar görüşlü bir yaklaşım” olarak nitelendirdi.
Uluslararası Kirleticilerin Önlenmesi Ağı‘nın uluslararası koordinatörü Bjorn Beeler,zaman çizelgesinin tutacağından şüpheli olduğunu söyledi. “İçine girdikçe, bir canavara dönüşecek. İki yıl içinde nasıl bir anlaşma yapabileceğinizi anlamıyorum” dedi ve ekledi: “Ama bu gerçekten ilk adım. Bu anlamlı, bu önemli. ”
Plastik üretimine, kullanımına veya tasarımına kısıtlama getiren herhangi bir anlaşma, ham plastik üreten petrol ve kimya şirketlerinin yanı sıra binlerce ürünü tek kullanımlık ambalajlarda satan tüketim malları devlerini etkileyecek. Ayrıca ABD, Çin, Hindistan, Suudi Arabistan ve Japonya dahil olmak üzere büyük plastik üreten ülkelerin ekonomileri de kararlardan etkilenecek.
Rus askerleri Ukrayna’nın başkentine doğru ilerlerken, Kiev Hayvanat Bahçesi‘ndeki hayvanları tahliye edebilmek için çok geç kalındı.
Ukrayna’ya yönelik işgal saldırıları üzerine hayvanat bahçesinin kapıları ziyaretçilere kapatıldı. Ülkenin tek goriline ev sahipliği yapan hayvanat bahçesinde develerden fillere 200 farklı türden yaklaşık dört bin hayvan yaşıyor.
Euronews‘in aktardığına göre, ülkedeki bazı kurumlar bakımını üstlendikleri hayvanları komşu ülkelere taşıdı. Kiev yakınlarındaki vahşi ayı barınağı bunlardan biri. Bünyesindeki beş ayıyı ilerleyen Rus tanklarına rağmen Polonya‘nın Poznan kentine nakletmeyi başaran barınak yetkilileri nakil işlemini “mucize” olarak tanımladı.
Ancak Kiev Hayvanat Bahçesi’ndeki hayvanların tahliyesi için henüz bir plan bulunmuyor. Hayvanat Bahçesi Müdürü Kyrylo Trantin, “Bu hayvanları tahliye etmek neredeyse imkansız, çünkü gerekli veteriner ve nakliye hizmetini sağlamak mümkün değil” diyerek hayvanların tahliyesi için geç kalındığını belirtiyor. Trantin’e göre bahçede hayvanlara 10 gün yetecek kadar yiyecek stoku bulunuyor.
Hayvanlara sakinleştirici veriliyor
Trantin özellikle fillere ve başka bazı korumasız türlere patlamalar sırasında sakin kalabilmeleri için sakinleştirici verdiklerini kaydederek, “Savaş hayvanlarda büyük stres yaratıyor. Bazıları kapalı alanlara ya da yeraltına kaçtı. Bakıcılarımız gece boyunca onlarla kalıyor” dedi.
Geçen hafta Kiev Hayvanat Bahçesi yakınlarında şiddetli çatışmaların yaşandığı anları kaydeden bir video sosyal medyada paylaşılmış, çekilen görüntüler üzerine hayvanların durumuna dair kaygılar dile getirilmişti.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanya‘nın İngiltere’yi bombalamaya başlaması üzerine Londra Hayvanat Bahçesi‘ndeki bazı nadir hayvanlar güvenli bir mekana nakledilmişti. Ancak hayvanat bahçesindeki korumalı alanların bombalarla imha edilmesi ve hayvanların kaçarak tehlike oluşturmasının önüne geçmek amacıyla bazı zehirli ve tehlikeli hayvanlar öldürülmüştü.
Yeşil GazeteNükleer Editörü ve nükleersiz.org Koordinatörü araştırmacı Pınar Demircan ile Rusya‘nın Ukrayna’daki Çernobil Nükleer Santrali‘ni ele geçirmesini ve Mersin’de inşa edilen Akkuyu Nükleer Santrali‘nin risklerini konuştuk.
Demircan, Rusya’nın genel anlamda içinde bulunduğu enerji krizinin nükleer enerji ayağına dikkat çekerek, Çernobil‘deki birikmiş atığı kullanmak için Çernobil’e girmiş olabileceğini işaret etti: “Türkiye Ukrayna’dan ders çıkarabilir. Esas soru şu: Türkiye’de Rosatom aracılığıyla kendine ait bir nükleer santral kurmakta olan Rusya, yakıt yapmak için atık ihtiyacı içindeyken buradan çıkacak atığı kullanmayacak mı?”
Demircan, Akkuyu santralinin hemen yakınındaki bir koyda da NATO limanı bulunduğunu ve Rosatom şirketinin karşı kıyıda Mısır‘da da bir santral inşa etmekte olduğunu hatırlatarak “Ülkemizi politik oyunların arenası haline getirmek üzereyiz” dedi.
Çernobil’in 1986’da olmuş bitmiş bir olay olmadığını hatırlatan Demircan, “Çünkü radyoaktif atıktan bahsediyoruz, yüzlerce binlerce hatta milyonlarca da olabilir tehlike devam ediyor. Plütonyum yarılanma ömrü 24 bin yıl. ve bu miktarı onla çarpıyorsunuz. 240 bin yıl etki edecek” diye konuştu.
Rusya’nın Çernobil’i kuşatmasının asıl sebebi nükleer atık olabilir mi?
Demircan, Rusya’nın Çernobil’e girişinin ardından radyasyon seviyelerinin 20-30 kat yükseldiğinin bildirilmesinin belki de dikkati başka yöne çekmek için olabileceğini belirtiyor. Rusya’nın nükleer atıktan yakıt üretme kapasitesini hatırlatan Demircan, “Çernobil’de depolanmış 4 bin metreküp atık var. O yakıtlar şu an tehlike altında. Ben asıl atık deposuna müdahele olmuş olmasından endişe ediyorum” dedi.
Rusya, diğer ülkelerden topladığı atıklarla yakıt üretme teknolojisinde dünyada önemli bir konumda. Demircan, ambargolarla Rusya’nın içine düştüğü enerji krizini şöyle anlattı:
“Ukrayna, 16 yıl süren ve maliyeti 250 milyon dolar olan bir atık deposu inşa ettirdi. Bu şekilde her yıl 200 milyon dolarlık maliyeti üstlenerek Rusya’ya atık gönderme maliyetinden kurtuldu. Biliyoruz ki bir süredir Batılı devletler Rusya’yı ekonomik baskı altında tutmakta. Biraz araştırınca bu baskının nükleer boyutuna dair bilgi ediniyorsunuz. Zira Amerikalı Holtech firmasına yaptırılan bu atık deposu Rusya’nın nükleer santrallerine yakıt tedariki anlamı taşıyan atıklara ulaşmasını engelliyor. Yani Amerika Rusya’nın Ukrayna’dan almayı planladığı nükleer atığı almasına engel olarak Rusya’nın atıktan yakıt üretme sürecini baltalıyor.”
‘Ülkemizi politik oyunların arenası haline getirmek üzereyiz’
Buradan hareketle Türkiye’deki Akkuyu Nükleer Santrali‘ne dair Demircan, “Türkiye, Ukrayna’dan ders çıkarabilir. Türkiye’de Rosatom aracılığıyla kendine ait bir nükleer santral kurmakta olan Rusya, yakıt yapmak için atık ihtiyacı içindeyken buradan çıkacak atığı kullanmayacak mı?” diye sordu.
Pınar Demircan, şirketin Moskova’da yeni bir atıktan yakıt üretme tesisine yatırım yaptığının da altını çizerek şunları anlattı:
“Türkiye’de olacak olanı söyleyeyim: Her yıl 200 milyon dolar ödeyeceğiz bu atığı Rusya’ya göndermek için. Santralin ömrü 80 yıl, çarpın bunu. Bir de depo yapacağız, çünkü Rusya, kanunlarına göre üçüncü dünya ülkelerinin nihai atığını asla almıyor, 250 milyon da bu deponun maliyeti eklenecek.
Şimdi Türkiye’nin jeopolitik konumunu düşünelim . Doğuda İran, güneyde Mısır yani Akdeniz’in karşı kıyısında bir santral daha inşa ediliyor. Bu bize ne söylüyor? Geçen yıl Akdeniz’de neler yaşandı. Doğu Akdeniz enerjide bu kadar önemliyken, Rosatom yönetimindeki Akkuyu NGS bir askeri üs gibi Rusya’ya güç sağlamayacak mı? İran’daki santraliyle de Orta Doğu‘yuu kontrol etmeyecek mi? Rusya, ABD, belli ölçülerde Fransa, nükleer piyasasının pastasını kapmış durumdalar ve buraya dahil olmak isteyen herkes bu emperyal devletlerin piyonudur. Türkiye kendisini bu duruma mı sokmak istiyor? Bizim verdiğimiz toprak içerisinde Rusya’nın sahip olduğu limanın hemen bir koy sonrasında bir NATO limanı var. Biz ülkemizi nasıl bir çatışmanın içine sokuyoruz acaba? Biz bunları hep söyledik fakat şimdi Ukrayna ile her şey daha da netleşti.”
“Akkuyu santralinin inşaatının durdurulması halinde hep söylendiği gibi Türkiye’nin önüne proje iptal maliyetleri getirilemez” diyen Demircan şunları söyledi:
“Avrupa Birliği, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin üstüne birbiri ardına Rosatom projelerinin iptal edilmesi için açık çağrı yaptı. Yani Türkiye bu rüzgarın akımına girerek rahatlıkla ülkemizi Rusya’nın boyunduruğundan çıkarabilir. Bunu yapmak zorundayız çünkü Ukrayna’daki durum gösteriyor ki eğer köprüden önceki bu son çıkışı da kullanmazsak çok geç olacak ve Ukrayna’ya bu işgali yapmayı kendinde hak gören bir devlet ülkemizde nükleer tehdit enstrümanını elinde bulunduracak.”
Demircan şöyle devam etti : “Önümüzde Akkuyu NGS’nin işletmecisinin savaşta olması gibi bir mücbir sebep var. Yani ülkemizde barışçı olduğu iddia edilen ticari nükleer santrali kurmak isteyen devletin kendisi savaşkan ve şu an dünyada bu karakterinin sonuçlarını görüyoruz. İnanın iktidarın bizi karşı karşıya bıraktığı bu Ak kuyudan çıkmak mümkün, Akkuyu çok güzel bir müze olur.”
Nükleer santrallerin bulunduğu ülkeye ait olmasının bile güç sahipliği anlamına gelmediğini savunan Demircan, “Ukrayna’nın 15 reaktörü var, nükleer atığı da var. Rusya gibi bir emperyal devletin karşısında güçlü olabiliyor mu” diye sordu.
Pınar Demircan’ın Nükleer Paylaşım Savaşı ve Ak Bir Kuyu başlıklı yazısını buradan okuyabilirsiniz.
Isparta‘nın bazı mahallerinde ve ilçelerinde akşam saatlerinde başlayan yoğun kar yağışı sonrası yine elektrik kesintilerine neden oldu. Elektrik tellerinde biriken kar nedeniyle kopmalar meydana geldiği için kent merkezindeki bazı mahallelerde kesinti yaşanıyor.
Kesinti nedeniyle çevre illerdeki bazı elektrik dağıtım şirketleri, kentteki arızalara müdahaleye destek için ekip yönlendirdi. Karla mücadele çalışmalarına Devlet Su İşleri ve Orman Bölge Müdürlüğü ekipleri de destek veriyor. Konya Büyükşehir Belediyesi’nden gelen ekipler de kentteki kar küreme ve tuzlama çalışmalarına katıldı.
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanı Yunus Sezer‘in de kente gelerek çalışmaları yerinde inceleyeceği bildirildi.
Ne olmuştu?
Isparta’da şubat ayında da etkili olan yoğun kar yağışı sonrası özel sektöre teslim edilen elektrik dağıtımı hizmetindeki denetimsizlik ve ihmaller zinciri kentteki birçok bölgede elektrik kesintilerine yol açmış, yurttaşlar kışın ortasında karanlığa gömülerek, gazsız kalmıştı. Bir kişi de evinde donarak hayatını kaybetmişti.
Valinin geçici olarak görevden alındığı kentte sadece bir günde 12 bin hasar meydana geldiğini açıklayan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, vatandaşların mağdur edildiğini kabul ederek “Ispartalı vatandaşlarımızın yaşadıkları mağduriyetin farkındayız. Yaşadıkları sıkıntıları ve şikayetlerini anlıyoruz” demişti.
Şubat ayı içi Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) ve Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE) enflasyon rakamları açıklandı.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)’ten gelen resmi rakamlara göre şubat ayında aylık tüketici enflasyonu yüzde 4,81 olurken yıllık enfasyon ise yüzde 54,44. Bağımsız araştırmacı kuruluşEnflasyon Araştırma Grubu(ENAG) ise Şubat ayı aylık enflasyonu yüzde 5,4 olarak duyururken, yıllık enflasyonu yüzde 123,4 olarak açıkladı.
Fiyatlardaki aşırı artış nedeniyle temel gıda maddelerinde KDV’nin yüzde 8’den yüzde 1’e düşürüldüğü şubatta gıdanın aylık bazda enflasyonun zirvesinde yer alması dikkat çekti. TÜİK verilerine göre gıda fiyatları şubatta bir önceki yılın aynı dönemine yüzde 64,47 arttı. Aylık bazda artış ise yüzde 8,41 olarak kaydedildi. Bu verilere göre ana gruplar bazında aylık enflasyonu en yüksek grup gıda oldu. Şubat’ta karnabaharın fiyatı yüzde 88,51, kabak yüzde 79,11, domates yüzde 53,51 arttı.
Tüketici enflasyonunun en yüksek olduğu diğer gruplar yüzde 75,75 ile ulaştırma, yüzde 64,83 ile ev eşyaları, yüzde 64,47 ile gıda ve alkolsüz içecekler olarak sıralandı. Sağlık alanında yüzde 32,86 olan enflasyon giyim ve ayakkabıda da yüzde 26,87.
ÜFE: Petrol ve doğal gazda enflasyon yüzde 213
Üretici fiyatlarında enflasyon yıllık bazda yüzde 105,01 olarak açıklandı. En yüksek enflasyon rakamları yüzde 213,7 ile ham petrol ve doğal gaz sektöründe oldu.
Bu grubu elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı yüzde 202,51 ve kok ve rafine petrol ürünleri yüzde 198,88 ile takip etti.
Ocak ayında tüketici fiyatlarında enflayon resmi rakamlara göre aylık yüzde 11,10, yıllık yüzde 48,69; üretici fiyatları enflasyonu aylık yüzde 10,45, yıllık yüzde 93,53 olmuştu.
Rusya‘nın Ukrayna‘ya başlattığı savaşta bugün sekizinci güne girildi. Ukrayna ve Rusya’nın daha önce Belarus‘ta masaya oturmasının ardından tarafların ikinci kez yapacağı görüşme bugüne ertelendi. Rus güçlerinin ülkedeki büyük kentlere saldırıları devam ediyor.
BM ve ABD’den kınama kararları
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, dün Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik askeri saldırısını kınayan karar tasarısını 5’e karşı 141 oyla kabul etti. 35 çekimser ve 5 hayır oyuna karşı 141 ülke kınamaya evet dedi.
Rusya, Belarus, Suriye,Eritre, Kuzey Kore tasarıya hayır oyu verirken, Çin ve Hindistan dahil 35 ülke çekimser oy kullandı. Türkiye de tasarıyı onayladı.
Rusya’nın Ukrayna’daki askeri faaliyetlerine son vermesi gerektiği vurgulanan kararda, Rusya’nın Donetsk ve Luhansk cumhuriyetlerini tanıma kararının geçersiz olduğu ifade edilerek, “Rusya’nın bu kararını derhal ve koşulsuz olarak iptal etmesi” gerektiği kaydedildi.
Kararda, tüm taraflar Minsk Anlaşması‘na bağlı kalmaya davet edilirken Rusya’nın yanında yer aldığını ilan eden Belarus’a da çağrı yapıldı. Bu karar ülkelerin tavrını ortaya koyarken, herhangi bir yaptırım öngörmüyor.
ABD Temsilciler Meclisi, Rusya’yı kınayan ve Ukrayna’yı destekleyen karar tasarını onayladı. Putin’e ateşkes çağrısı yapılan tasarıya üç Cumhuriyetçi hayır dedi. Tasarının herhangi bir bağlayıcı yaptırımı yok.
ABD Dışişleri Bakanı Blinken, ABD’nin, Rus oligarkların yatları, özel jetleri ve diğer tüm mal varlıklarını donduracağını ve ele geçireceğini, Ukrayna’ya aralarında tanksavar ve uçaksavar silahların da bulunduğu savunma ekipmanlarını ulaştıracaklarını bildirdi.
39 ülke Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne başvurdu
Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICC) Başsavcısı Kerim Han, 39 ülkenin talebi üzerine Ukrayna’da işlendiği belirtilen savaş suçlarıyla ilgili derhal soruşturma açacağını açıkladı.
Yazılı açıklama yapan Han, aralarında Birleşik Krallık, Fransa ve Almanya‘nın da aralarında bulunduğu ICC’ye taraf 39 ülkeden, Ukrayna’da işlenen suçların soruşturulması için başvuru aldıklarını kaydetti.
Han, ülkelerden gelen bu başvurularla Ukrayna’daki savaş suçu, insanlığa karşı suç ve soykırım suçuna ilişkin delillerin toplanmaya başladığını ifade etti.
Taraf ülkelerden gelen başvuruların ardından doğrudan soruşturmaya başlayacak Başsavcı Han, soruşturmalarının etkili şekilde devam edebilmesi için devletleri ICC ile iş birliğine davet etti.
Ukrayna ve Rusya’nın ICC’ye taraf olmaması sebebiyle bu iki devletin vatandaşlarının işlediği suçlar veya bu iki ülkenin topraklarında işlenen suçlara ilişkin Mahkeme’nin genel bir yargı yetkisi bulunmuyor. Ukrayna, 8 Eylül 2015’te, ICC’ye taraf olmamasına rağmen 21 Kasım 2013’teki “meydan olayları” ve sonrasında işlenen savaş suçu ve insanlığa karşı suçların soruşturulması için Mahkeme’ye kısıtlı yargı yetkisi vermişti.
ICC’ye taraf 39 ülkeden başvuru gelmesiyle Mahkeme’nin yargı yetkisi 21 Kasım 2013 öncesindeki suçları hem de muhtemel soykırım suçunu kapsayacak şekilde genişletildi.
İşgal yayılıyor
Rusya’nın Herson kentini ele geçirdiğini açıklamasının ardından dün Başkent Kiev’in merkezindeki Güney Tren İstasyonu ile Ibis Otel yakınında patlama meydana geldi. Patlamada can kaybı olup olmadığı belirtilmedi. İçişleri Bakanlığı şehre sıcak su hattı taşıyan boruların vurulduğunu, Kiev’in bir bölümünde halkın ısınma imkanlarını kaybetmiş olabileceğini belirtti.
Birleşmiş Milletler (BM)İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nden(OHCHR) yapılan yazılı açıklamaya göre Ukrayna’da 14’ü çocuk 227 sivilin öldüğünü, 525 sivilin yaralandığını açıkladı. Açıklamada gerçek rakamın ise çok daha yüksek olduğuna inanıldığını belirtildi.
BM‘nin bugünkü açıklamasında Ukrayna’dan komşu ülkelere göç edenlerin sayısı 1 milyonu aştı.
Ukrayna’daki durum New York Times muhabirleri Lynsey Addario, Brendan Hoffman, Laetitia Vancon ve Ivor Prickett‘in objektiflerine böyle yansıdı:
Ukrayna: 2 bin sivil hayatını kaybetti
Ukrayna son 24 saatte Harkov kentindeki hava saldırılarında 21 sivilin hayatını kaybettiği açıklamıştı. Ukrayna Devlet Acil Durum Servisi, Rusya’nın Ukrayna işgalinin başlangıcından bu yana 2 binden fazla sivilin hayatını kaybettiğini duyurdu.
Rusya Savunma Bakanlığı Sözcüsü İgor Konaşenkov, Ukrayna’da 498 Rus askerinin hayatını kaybettiğini, bin 597’sinin de yaralandığını açıkladı.
Avrupa Komisyonu Ukrayna’daki savaştan kaçan kişilere oturma izni, istihdam ve sosyal yardıma erişim de dahil olmak üzere geçici koruma sağlamayı teklif etti. Hollanda, Ukrayna’ya askeri malzeme göndermeye devam edeceğini açıkladı.
Laetitia Vancon – New York Times
Rusya Kiev’e girmeye çalışıyor
Ukrayna’nın başkenti Kiev’de Belediye başkanı Vitaliy Klitschko, kent sakinlerini Rus güçlerinin kente doğru hareket ettiği uyarısında bulundu ve halkı evlerinde kalmaya ve şehri savunmaya hazırlanmaya çağırdı. Klitschko, “Kiev’i hazırlıyoruz ve savunacağız” dedi.
Şimdiye kadar Rus ordusuna girişimlerine direnen Kiev’e 65 km uzunluğunda bir Rus zırhlı araç konvoyunun kuzeyden yaklaştığı biliniyor.
Rusya Savunma Bakanlığı Sözcüsü General İgor Konaşenko, Kiev’i terk etmek isteyenler için insani koridor oluşturulacağını açıklamış, Kievlilerin şehri güney yönünden terk ederek Vasilkiv kentine gidebileceğini söyledi.
Lynsey Addario/New York Times
Halk nükleer santral girişine barikat kurdu
BM’nin nükleer gözlemcisi Rafael Grossi,Rus kuvvetleri Ukrayna’nın Zaporizhzhia nükleer santralinin etrafındaki alanın kontrolünü ele geçirdiğini açıklamış, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), Ukrayna’nın “Çernobil NGS ve diğer nükleer tesislerin güvenliği ile ilgili faaliyetlerin koordinasyonunda acil yardım sağlanması” talebi aldığını söylemişti.
Rus kuvvetleri bölgede ilerlerken, güneydoğusundaki Enerhodar kasabası yakınlarındaki bir yol santral çalışanları tarafından kapatıldı. Ukrayna’nın nükleer santrallerinin yönetimini yapan devlet kurumu Energoatom, kente girişte bölge halkı tarafından kurulan barikatlarının Avrupa’nın en büyük nükleer santraline Rusların girmesini engellediğini açıkladı.
Ukraynalı yetkililer Uluslararası Atom Enerji Ajansı’na (IAEA) bilgi vererek ülkenin tüm nükleer santrallerinin ulusal operatörün kontrolü altında olduğunu belirtti.
Dinyapar Nehri‘nin sol kıyısında bulunan Enerhodar kentinin nüfusu 52 bin civarında. Zaporizhzhia, Avrupa’nın en büyük nükleer santrali.
Rus güçleri Çernobil Nükleer Santrali‘ni de elinde tutuyor. Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski, daha önce Rus güçlerinin buradaki elektrik şebekelerine ulaşmak istediğini belirtmişti.
Ekonomik yaptırımlar
Kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, Rusya’nın kredi notu BBB’den B’ye düşürdü ve ülkenin görünümünü de negatife çevirdi. Dünya Bankası da “Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesinin ve Ukrayna halkına yönelik düşmanlıkları sebebiyle” Rusya ve Belarus’taki tüm programlarını derhal durdurduğunu açıkladı. Almanya, Rus milyarder Alisher Usmanov’un Dilbar adlı 600 milyon dolarlık yatına el koydu.
Moskova Borsası, bugün de kapalı kalacak.
Öte yandan Rusya Dışişleri Bakanlığı, Almanya’nın Kuzey Akım-2 doğalgaz boru hattı projesini durdurma kararı almasına ilişkin açıklamasındaAlmanya hükümetinin Kuzey Akım 2’nin onay sürecini askıya alma kararının uluslararası ticaret hukuku normları açısından kabul edilemez ve haksız olduğunu söyledi ve “Kararın olası sonuçlarından biri Avrupa piyasasında gaz fiyatlarında ciddi artış görülmesi olacak” dedi.
Rusya’dan sert mesajlar
Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov‘dan gelen nükleer bir ‘üçüncü dünya savaşı’ tehdidi, Rusya’nın nükleer silah kullanıp kullanmayacağına dair endişeleri canlandırdı.
Lavrov, Ukrayna’nın nükleer silaha erişmesi durumunda Rusya’nın gerçek bir tehlikeye gireceğini belirterek Batı’nın, Rusya’nın Avrupa’da yeni bir güvenlik mimarisi oluşurmasına engel olduğunu söyledi. Lavrov, “Üçüncü Dünya Savaşı nükleer silahların kullanıldığı çok yıkıcı bir savaş olacak” ifadelerini kullandı.
“Ukrayna, ABD’nin emirlerini uyguladığı için müzakereler gecikti” diyen Lavrov,müzakere şartlarını hatırlatarak “Askeri operasyonla Ukrayna’nın tamamen silahsızlandırılması amaçlanıyor. Kiev’in nükleer silah edinmesine izin vermeyeceğiz. Kırım’ın aidiyeti de tartışma konusu değil. Kırım Rusya’nın bir parçası ve pazarlık konusu değil” açıklamasını yaptı.
Lavrov, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırılarından sonra Batı ülkelerinin kendilerine yönelik yaptırımlarını beklediklerini ifade ederek, “Rusya yaptırımlara hazırlıklıydı ama sporcuların, gazetecilerin ve kültür endüstrisi temsilcilerinin hedef alınmasını beklemiyordu” dedi.
Kremlin sözcüsü Dmitry Peskov, Rus hükümetinin ülkeye yaptırım uygulayan tüm ülkeleri “fiili düşman” olarak göreceğini söyledi.
Ukrayna ve Rusya heyetlerinin, dün akşam yapılacağı belirtilen görüşmenin ertelenmesiyle bugün Belarus’ta ikinci kez masaya oturacakları belirtiliyor.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü‘nün raporuna göre, İç Anadolu, Karadeniz‘in iç kesimleri ve Doğu Anadolu‘da yoğun kar yağışı bekleniyor. MGM tarafından 61 il için sarı, beş il için turuncu kodlu uyarı yapıldı.
34 ilde kar yağışının etkisini artıracağı belirtilen açıklamaya göre, bugün hava sıcaklıklarındaki azalmayla birlikte İç Anadolu’nun doğusu (Niğde, Nevşehir, Kayseri, Yozgat, Sivas), Tokat ve Amasya ile Samsun, Ordu ve Giresun’un yüksek kesimlerinde kuvvetli kar yağışlarının etkili olması bekleniyor. İl merkezlerinde 4-10 cm, yükseklerde 10-20 cm civarı örtü yapması beklenen kar yağışlarıyla birlikte ulaşımda aksamalar, buzlanma ve don gibi olumsuzluklara karşı dikkatli ve tedbirli olunması gerektiği belirtildi.
Orta ve Doğu Karadeniz’de fırtına
Orta ve Doğu Karadeniz’de rüzgarın bugün öğle saatlerinden itibaren batı ve kuzeybatı yönlerden 6 ila 8 kuvvetinde (50-75 km/sa) fırtına şeklinde eseceği tahmin ediliyor. Fırtınanın, aynı gün gece saatlerinden itibaren etkisini kaybetmesi bekleniyor.
Batı Karadeniz ve Güneydoğu’da kuvvetli kar yağışı
Batı Karadeniz’de etkisini arttırması beklenen kar yağışlarının Cuma günü ilk saatlere kadar Bolu, Kastamonu, Karabük ile Zonguldak, Bartın, Düzce ve Sinop illerinin 200 m üzeri yüksek kesimlerinde kuvvetli (10-20 cm) olması bekleniyor.
Güneydoğu Anadolu’nun kuzeyinde etkisini arttırması beklenen sağanak yağışların; Adıyaman çevreleri ile Diyarbakır, Şanlıurfa, Batman ve Siirt illerinin kuzey kesimlerinde çok kuvvetli (51-75 kg/m2/12 saat) olması bekleniyor. Yağışların 1500 m üzeri yüksek kesimlerde kuvvetli karla karışık yağmur ve kar olarak başlayacağı Perşembe günü zamanla kar yağışının 1000 m üzeri yerlerde de etkili olacağı tahmin ediliyor.
Akdeniz’de fırtına
Antalya’nın iç kesimleriyle birlikte Akdeniz Bölgesi’nin iç kesimleri (Adana, Mersin, Kahramanmaraş) ile Karaman, Sivas ve Niğde çevreleri ve Kayseri’nin güneyinde güneyli yönlerden fırtına (30-70 km/saat) ve kısa süreli olarak kuvvetli fırtına (70-90 km/saat) şeklinde esmesi bekleniyor.
Meteoroloji meydana gelebilecek çatı uçması, ağaç ve direk devrilmesi, soba ve baca gazı zehirlenmesi gibi olumsuzluklara karşı vatandaşları dikkatli olmaları konusunda uyardı.
Okullara kar tatili
Yurt genelinde etkili olan kar yağışı nedeniyle bazı kentlerde eğitim ve öğretime ara verildi.
Kastamonu: Kastamonu İl Milli Eğitim Müdürü Cengiz Bahçacıoğlu, Kastamonu’da yoğun kar yağışı nedeniyle eğitime bugün ara verildiğini açıkladı.
Denizli:Denizli Valiliği‘nden yapılan açıklamada bugün akşam saatlerinde başlayan yoğun kar yağışı nedeniyle kent genelinde eğitime bir gün ara verildi. Kamu kurumlarında çalışan hamile ve engelli personel izinli sayılacak.
Isparta: Isparta’da öğleden sonra etkili olan kar yağışı nedeniyle kentte okullar perşembe günü tatil edildi. Isparta Valiliği’nden yapılan açıklamada, kentte ilk ve orta dereceli okullar, özel ana okulları, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri, muhtelif kurslar, sürücü kurslarının perşembe 1 gün tatil edildiği kaydedildi. Kamu kurum kuruluşlarında çalışan engelliler ile hamilelerin de bir gün idari izinli sayılacak.
Niğde: Niğde’de yoğun kar ve olumsuz hava şartları nedeniyle eğitime bir gün ara verildi. İl Umumi Hıfzıssıhha Kurulu, il genelindeki resmi ve özel bütün okullarda, kreş ve gündüz bakımevlerinde eğitim ve öğretime yarın için ara verildiği açıkladı. Kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapan hamile, engelli, kronik hastalığı olan ve 6 yaşından küçük çocuğu bulunan personel de cuma ünü izinli sayılacak.
Hakkari: Hakkari’de etkili olan kar yağışı nedeniyle kent merkezi ve Yüksekova ilçesinde taşımalı eğitim veren okullar yarın tatil edildi.
Gümüşhane ve Bayburt: Etkili kar yağışı nedeniyle Gümüşhane’de 128 köy yolu, ulaşıma kapandı. Gümüşhane ve Bayburt’ta tüm okullarda kar yağışı nedeniyle eğitime bir gün ara verildi. Kamu kurumlarında çalışan engelli ve hamile personel de idari izinli sayılacak.
Konya: Konya’nın yedi ilçesinde, kar yağışı nedeniyle yarın yüz yüze eğitime ara verildi. İlçe Hıfzıssıhha Kurulları tarafından alınan karara göre, Beyşehir, Yunak, Doğanhisar, Tuzlukçu, Akşehir, Kadınhanı ve Hüyük’te yoğun kar yağışı nedeniyle tüm ilk ve orta dereceli okullar ile liselerde 3 Mart Perşembe günü uzaktan eğitim yapılacak. Bu ilçelerde, engelli ve hamile kamu görevlileri de idari izinli sayılacak.
Muğla-Kavaklıdere: Muğla’nın Kavaklıdere ilçesinde, kar yağışı ve elverişsiz hava şartları nedeniyle eğitime bir günlüğüne ara verildi. Kavaklıdere Kaymakamlığı, yoğun kar ve buzlanma tehlikesine karşı 3 Mart Perşembe ilçe genelinde temel eğitim, ortaöğretim ve yaygın eğitim kurumlarında eğitim ve öğretime ara verildiğini, kamu kurumlarında çalışan engelli ve hamile personelin de idari izinli sayılacağını açıkladı.