Dış Köşe

Koltuktaki DİSK’liler ve duraktaki DİSK’liler –Özge Yurttaş

0

Salonda Enerji Sen’in DİSK’e üye olma başvurusunun ötelendiğini anlatan karar okunuyorken, lobide Enerji Sen Başkanı Kamil Kartal işten çıkarıldıkları haberini alır almaz kendisini bulan 20 kadar BEDAŞ işçisiyle gelecek hafta için bir direnişi örgütlüyordu

DİSK’in 14’üncü Genel Kurulu 12 Şubat Pazar günü sona erdi. Genel Kurul Beşiktaş Beledyesi’ne ait Mustafa Kemal Kültür Merkezi’nde (MKM) yapıldı. MKM İstanbul’un kuş uçmaz kervan geçmez bir bölgesinde Akatlarla ikinci köprü yolu arasında bir noktadaydı. DİSK yönetiminin bu kadar ücra bir yeri tercih etmesi bile genel kurula nasıl bir katılım beklendiğini gösteriyodu. Belli ki geniş kitlelerin katlımı yerine kendi içine kapalı bir genel kurul öngörmüşlerdi.

Önümüzdeki dört yıl boyunca DİSK’in yönetiminde bulunacak isimlerin ve anlayışın belirlendiği genel kurulu en iyi yansıtan, oylama sonrası bir otobüs durağında ortaya çıkan manzaraydı. Üç gün süren genel kurul bittikten sonra bazı sendikaların yöneticileri özel araçlarla, onların sendikasına bağlı delegeler ise sendikalarının tuttuğu araçlarla genel kurulun yapıldığı MKM’den ayrıldı. Pek yolcu olmadığı için olsa gerek Pazar günü saatte bir geçen İETT otobüsüne binmek üzere durağa gittiğimde karşımda boyunlarında kırmızı atkılarıyla Dev Sağlık İş sendikasının genel sekreteri ve üyelerinden oluşan bir kalabalık buldum. Sendika yönetiminde söz sahibi olacak kadar “mali imkana” sahip olmayanlar, üyelerini de genel kurul salonuna özel bir araç tutarak getirememişti. 400 delege ile toplananan DİSK Genel Kurulu’nda sendikalar “mali durumlarına” göre söz sahibi olabiliyor. DİSK tüzüğüne göre kendisine bağlı 17 sendika, konfederasyona ödedikleri aidat miktarıyla doğru orantılı olarak delegeye sahip olabilir. Hal böyle olunca en çok parayı ödeyen en fazla delegenin sahibi olup genel kurul iradesine ağırlığını koyabiliyor.

DİSK’in bu örgütsel işleyişinden üyeleri de memnun değildi. Sosyal-İş’in Bilgi Üniversitesi’nde çalışan üyelerinden öğretim üyesi Chris Stephonson’un konuşmasında “biz üyeleriniz sendikal hiyerarşiden pek de memnun değiliz. Daha fazla söz hakkının olduğu sendikal yönetimler istiyoruz” sözleri konfederasyona bağlı tüm sendikalara hitabendi. Aynı görüşü diğer sendikaların oluşturdukları ortak listenin dışında bırakıldıktan sonra adaylığını açıklayan Dev Sağlık-İş başkanı da dile getirdi. Sendikalarının taşeron işçileri örgütlediğini anlatan Dev Sağlık-İş Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu dört yılda 20 kat büyüdüklerini ve 10 bin üyeye ulaştıklarını anlattı. Ama taşeron örgütlenmede yetki sorunu nedeniyle aidatlı üyeye sahip olmadıkları için bu sendika, genel kurulda yalnızca 2 delegeyle temsil edildi. Ancak Çerkezoğlu’nun oylama sonucunda 388 delegeden 198’inin oyunu almış olması DİSK’te bu duruma itirazı olanların sayısının hiç de az olmadığının gösteriyor.

Basın protestoyu yazmasın da ne yazsın
Genel kurulun ilk günü, taşeron Maltepe Belediyesi işçilerinin Kılıçdaroğlu protestosuyla gündeme geldi. Hem egemen medya hem sol basın genel kurulu CHP’li belediyede sendikalı, güvenceli çalışmak istedikleri için işten atılan taşeron işçilerin eylemi ile duyurdu. Genel kurulun sendika yöneticileri ve delege konuşmalarına ayrılan ikinci gününde kürsüye çıkan birçok kişi bu protestonun genel kurul haberlerinin önüne geçmesinden duyduğu üzüntüyü dile getirdi. Bundan rahatsız olanlara birçok kez genel kurul izlemiş bir muhabir olarak sormak isterdim: “Peki sizce taşeron işçilerin eylemi dışında bu haliyle genel kurulun nesi haber olacaktı?” Keza genel kurul kürsüsüne bakınca güncel direnişlerin, toplumsal mücadelelerin temsilcileri yerine yasa ve KHK’larla hareket edemez hale getirilerek kendi gündemi ile boğuşan kurum temsilcilerini gördük. Antalya Altın Portakal Ödül töreninde bile kürsüde gündem olan ataması yapılmayan öğretemenlerin, sansüre boyun eğmeyen gazetecilerin temsilcisinin çağrılmadığı bir genel kurulda “tek hadise” “taşeronu temizleyeceğim” deyip belediyelerinde taşeron çalıştıran CHP’ye tepki eylemi oldu. Bu haliyle sonuca öfkelenmek yerine neden “genel kurula taşeron işçilerin eylemi damgasını vurdu” manşetinin gerçek olduğunu düşünmemek de ayrı bir eleştiri konusu.

Dev Sağlık-İş Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu’nun yönetime adaylığını koyması hamaset ve apolitik uzlaşı havasında geçen genel kurula heyecan katan tek gelişmeydi.

“Yapmalıyız” mı, “yapacağız” mı
Fakat sokaktan ve işyerlerinden yükselttikleri dinamizmi genel kurul salonuna taşıyanlara haksızlık etmek istemem. Akademisyenlerle üniversite emekçisini aynı çatı altında buluşturan Sosyal İş temsilcilerinin umut vaat eden konuşmaları, Birleşik Metal İş’in MESS zaferinin salona yansıyan havası, Nakliyat İş’in uluslararası tekellere boyun eğdiren örgütlenme çalışması DİSK’te kürsüye yansıyan mücadele dinamikleriydi. Bu sendikaların kürsüye çıkan üyeleri, yöneticileri kendi özgün mücadele süreçlerin ve taleplerini anlattı. Mücadeleci sendikaların örgütlenme anlayışları üye profillerine de yansımıştı. Birleşik Metal İş’in kalabalık delegasyonu genel kurul tartışmalarını oldukça dikkatli bir biçimde izledi. Doğru buldukları konuşmaları alkışlarla, sloganlarla desteklediler. DİSK’in yenilenmesine dönük mesajlar, daha mücadeleci DİSK tartışmaları en çok alkış alan vurgulardı. Delegelerin en çok alkışladığı konular “Yapmalıyız” şeklinde biten analizlerden ziyade “Yapacağız” iradesinin beyan edildiği konuşmalardı.

Herkesin bir sloganı var
DİSK’e bağlı sendikaların hangi motivasyonla genel kurula geldiğini anlamak için salonda oturup işçilerin yöneticilerle birlikte topluca salona girdikleri anı izlemek yeterliydi. Oylama yapılacağı gün salona toplu olarak giren ilk grup Genel İş delegeleriydi. DİSK’in 400 kişilik delege kontenjanında 165 ile en fazla delegeye sahip olan Genel İş’liler salona “İşte başkan işte sendika” sloganları ile girdi.

Genel İş’ten sonra 65 ile en fazla delegeye sahip olan Birleşik Metal İş üyeleri salona MESS grevinde attıkları, “İşgal, grev, direniş, işte Birleşik Metal-İş” sloganıyla girdiler.

Dev Sağlık-İş’ten işçiler salona “Taşerona boyun eğmeyeceğiz” sloganlarıyla girdi. Taşeron sağlık işçilerinin sloganlarına Limter-İş Genel Başkanı Kamber Saygılı’nın eşlik ettiğini de ayrıca belirtmek isterim.

Salona sloganlarla olmasa da topluca giren hatta salon dışında da topluca dolaşan bir grup daha vardı: Lastik-İş. Genel kurul salonunda Türk İş toplantılarından aşina olduğum bir başkan ve etrafındaki kalabalık görüntüsünü DİSK’in hiçbir sendikasında benzeri olmayan bir biçimde Lastik-İş sergiledi. Genel kurul boyunca sendikanın başkanı etrafında 40 kadar erkeğin olduğu bir kalabalıkla dolaştı.

“Kadına oy vermeyeceksiniz”
Zaten genel kurul salonunda kadın delegeler tek tük göze çarpıyordu. Sosyal İş, Bank-Sen ve Dev Sağlık-İş kürsü konuşmalarına da yansıyan bir kadın temsiliyetine sahipti. 17 sendika içinde tek kadın başkan da yönetime aday olan Arzu Çerkezoğlu’ydu. Bu durum seçim günü ayrımcılığa varan ifadelere de yansıdı. Genel İş Genel Başkanı ve DİSK’in yeni başkanı Erol Ekici oylama öncesi lobiye topladığı delegelerine seslenirken oluşturulan ortak listeye oy vermeleri gerektiğini anlatıyor(!), salonda dalga dalga yayılan ve duyanların duymayanlara anlattığı konuşmasında delegelerine bir karışıklık yapmamaları için şunu söylüyordu: “Listede tek kadın var zaten, kadın olana oy vermeyeceksiniz.”

Ekici’nin bu açıklamasını Sosyal İş’in Ordu Üniversitesi’nde taşeron olarak çalışan kadın delegesi umarım duymamıştır. 10 yıl boyunca çalıştığı üniversitenin yemekhanesinde halen üniversite işçisi olarak değil taşeron olduğu için misafir olarak yemek yediğini anlatmıştı. Taşeron işçilerin maruz kaldığı gayri insani muameleyi çarpıcı bir biçimde ortaya koyan bu işçi “taşeronu örgütleyen, kadınlarla daha yakından ilgilenen bir DİSK” istediğini söylemişti. Bank Sen adına konuşan Rana Erden de DİSK’in yeni dönem programında gericilik ve kadın düşmanlığına karşı mücadelenin yer almasını önermişti. Gerçi sendikalarda kadın temsiliyetine önem verilmesi kürsü konuşmalarında oldukça sık dile getirilen bir öneriydi. Fakat başta divan başkanı olmak üzere kadın yerine “bayan” kelimesini kullanan sendikacılar ve hem eski hem yeni yönetim kurulunun tamamen erkeklerden oluşması bu konuda DİSK’in kat edecek çok yolu olduğunu gösteriyordu.

DİSK’in kapısındaki taşeron işçiler
Bu haliyle DİSK, taşeron işçilerin ve kadın işçilerin kendilerine yeterince yer bulamadığı bir genel kurulu geride bıraktı. Hem eski sendikal anlayışın şekillendirdiği delege sistemi hem de bu sisteme dayanarak DİSK’in yeni yönetimini şekillendiren anlayış işçi sınıfının körpe üyelerini ve yenilenen dokusunu kavrayamamış oldu.

DİSK’in mevcut yapısının güvencesiz işçi mücadelesinin dinamizmini görmezden geldiğine tek delalet yalnızca aidatlı delegelere söz / karar hakkı verilmesi değildi. Bir diğer gösterge DİSK’e üyelik başvurusunda bulunan Enerji Sen’e verilen yanıttı. Binlerce taşeron enerji işçisinin üye olduğu Enerji Sen DİSK’e üye olmak için daha önce bir başvuru yapmış, bu başvuru eski DİSK yönetimi tarafından kabul edilmemişti. Enerji Sen bu Genel Kurul’da DİSK’e yeniden üyelik başvurusu yaptı. Fakat başvurusu karara bağlanmadı ve başvuru değerlendirmesi yeni yönetim kuruluna havale edildi. Salonda Enerji Sen’in DİSK’e üye olma başvurusunun ötelendiğini anlatan karar okunuyorken lobide Enerji Sen Başkanı Kamil Kartal işten çıkarıldıkları haberini alır almaz kendisini bulan 20 kadar BEDAŞ işçisiyle gelecek hafta için bir direnişi örgütlüyordu. Bu manzara karşısında söylenecek fazla söz olmasa gerek.

Taşeron işçi “DİKS”i biliyor
DİSK genel kurulundan izlenimlerimi bir otobüs durağı anısıyla anlatmaya başladım, bir başka otobüs anısı ile bitireyim isterim. Genel kurulun son günü salona gitmek üzere bindiğim otobüste MKM’yi ısrarla sormam üzerine arkalarda 30’lu yaşlarında bir erkek “Ben de oraya gideceğim sizi götürürüm” diyerek beni yanına çağırdı. Yolculuk boyunca sürecek sohbetimiz onun telaffuzuyla “DİKS’in toplantısına mı gidiyorsunuz” sorusuyla başladı. Genel kurulun olduğu binada bulunan uluslararası bir tekele ait süpermarkette çalıştığını anlatan işçiye “Sizde sendika var mı” diye sordum. “Biz de sendika olmaz ki biz taşeronuz cevabını” verdi.

Belli ki bu market işçisi taşeronda sendika olamaz diye biliyordu. Peki Sosyal İş’in, Limter İş’in, Dev Sağlık-İş’in taşeron örgütlenmesine rağmen DİSK’in geri kalanı da mı taşeronda sendika olmaz ya da sendika yönetiminde taşeron olmaz diye biliyordu?

 

Özgü yurttaş – www.sendika.0rg

More in Dış Köşe

You may also like

Comments

Comments are closed.