ABD ve Almanya‘dan bilim insanlarının, 2011-2022 yılları arasında yaptığı ve sonuçları bu yılın başında Science dergisinde yayımlanan araştırmaya göre yapay aydınlatma, geceleri gökyüzünün her yıl yüzde 10 daha fazla aydınlık olmasına ve doğal gece görüntüsünün kaybolmasına neden oluyor.
Yapay aydınlatmadaki artış sebebiyle yaşanan ışık kirliliğinin doğa ve insanlar üzerindeki etkilerini değerlendiren Ankara Üniversitesi Ekoloji ve Çevre Biyolojisi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Latif Kurt, bütün canlı türlerinin bir biyolojik saati olduğunu ve buna fotoperiyodik rejim dendiğini belirtti.
Kurt, “Bu fotoperiyodik rejimin, yani aydınlık ve karanlık devrenin süresinin yapay aydınlatmayla değiştirilmesi; ekolojik dengeyi bozan, ekosistemde yaşayan tüm türleri olumsuz etkileyen, strese sokan, üreme davranışlarını gerçekleştirememelerine, hormonal yapılarının bozulmalarına ve bağışıklık sistemlerinin düşmesine neden olan, en küçük organizmadan insana kadar tüm organizmaları olumsuz etkileyen bir faktördür” dedi.
Yapay ışığın, ekosistemde yaşayan bütün türlerin hayat döngülerini değiştirdiği için bir kirlilik ajanı olarak kabul edildiğini ve gereksiz kullanıldığında yaşamı sınırlayan bir faktör olduğunu vurgulayan Kurt, ışık kirliliğinin, bazı hayvan türlerinin neslini tehdit edebilecek etkilere neden olabildiğini söyledi.
Kurt, ışık kirliliği denildiği zaman şehir ekosistemlerinin akla geldiğini fakat kırsal bölgelerde kullanılan gereksiz aydınlatmaların, özellikle otoyollardaki aydınlatmaların da yaban hayatını olumsuz etkilediğini aktardı.
‘Hayvan popülasyonlarında düşüşe neden olabiliyor’
Kurt, ışık kirliliğinin hayvan popülasyonlarına etkisine değinerek “Göçmen kuşlar yapay ışık kaynakları gördüklerinde bu ışık kaynaklarına yönelerek orada adeta fırdöndü yapıyor ve binalara çarpıyorlar. Bu nedenle çok ciddi kuş ölümleri gerçekleşebiliyor. Bu yapay ışık kaynakları kuşların göç yolunun bozulmasına neden olabiliyor. Böceklerde ritim bozulmasına neden oluyor” dedi.
Caretta carettaların bu durumdan etkilenen en yaygın olarak bilinen hayvanlardan biri olduğunu belirten Kurt, “Kumsalda ilk çıkan yavrular ay ışığına, dolayısıyla güneşe doğru yönelerek hareket ederler. Kumsalın arkasında yapay bir aydınlatma olduğunda yönlerini kaybedip ulaşmaları gereken deniz ekosistemi yerine karaya yönlenebilmekteler. Dolayısıyla bu da onlarda popülasyon kayıplarına neden olabiliyor” diye açıkladı.
Canlı yaşamını tehdit eden en önemli unsurun ekolojik dengenin bozulması olduğunu işaret eden Kurt, yapay ışığın hayvanların kış uykusuna yatma ve göç zamanlarını olumsuz yönde etkilediğinin altını çizdi.
Işık kirliliğinin bitki toplulukları üzerindeki etkilerine değinen Kurt, bitkilerin fotosentezin büyük bir kısmını gündüz gerçekleştirdiğini hatırlatarak şunları söyledi:
“Gece bitkilerin karbondioksit yoğunluğunda büyüme reaksiyonlarının gerçekleştiği dönemde bu yapay aydınlatmaya maruz kalan bitkilerde boğumlar, anatomik şekil bozuklukları, ozmotik basınçta değişiklikler, klorofil miktarında azalma, respirasyon yani solunum hızında artışlar gözlemleniyor. Solunum hızında artış o türün strese girmesi anlamına geliyor. Erken çiçek açma, dinlenme dönemine girememe gibi birçok olayı etkiliyor.”
‘Meme kanseri ve prostat gibi hastalıklara yol açabiliyor’
Yol, cadde, park ve bahçe aydınlatmalarının, binaların dış cephe aydınlatmalarının, reklam panolarının ve güvenlik amacıyla kullanılan yapay aydınlatmaların şehirlerdeki ışık kirliliğinin temel kaynağı olduğunu bildiren Kurt, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 80’inin ışık kirliliğinden olumsuz etkilendiğine, ABD ve Avrupa‘da yaşayanların yüzde 99’unun doğal bir gece yaşayamadığına dikkati çekti.
Kurt, şöyle devam etti:
“Gece iyi karartılmamış ışıklı ortamda uyuyan çocuklarda büyüme hormonları aktif olmadığı için sağlıklı bir büyüme gerçekleşemiyor. Bunun yanı sıra melatonin gibi bazı hormonların yeterince salgılanmaması hem bağışıklık sistemini düşürüyor hem de meme kanseri ve prostat gibi birtakım sağlık sorunlarını tetikliyor.”
‘Doğru aydınlatamamak, boşa giden enerji ve para demek’
Doğru aydınlatmayı, “Doğru yeri, ihtiyaç duyulduğu kadar aydınlatmak” şeklinde tanımlayan Kurt, “Harekete duyarlı aydınlatmalar var. Bunlar enerji tasarrufu sağladığı gibi aynı zamanda ışık kirliliğini önlüyor. Özellikle sokak aydınlatmalarında ışığın yönü çok önemli. Yani nereyi aydınlatmak istiyorsanız oraya yönlendirilmeli” görüşünü paylaştı.
Gereksiz aydınlatmaların enerji israfına neden olduğuna değinen Kurt, “Doğru aydınlatmadığımız için fazlaca enerji kullanıyoruz. Kullandığımız bu enerji boşa giden bir para demek. Bununla ilgili bazı ülkelerde ne kadar enerji israfına neden oluyor diye ciddi çalışmalar yapılmış. Mesela ABD’de özellikle bu aydınlatmaların yüzde 30 enerji kaybına neden olduğu, bunun da ülkeye yıllık 10-15 milyar dolarlık bir maliyeti olduğu tespit edilmiş” diye aktardı.
Işık kirliliğini önlemek için mümkün olduğunca harekete duyarlı lambalar, zaman kontrollü aydınlatmalar ve tek renkli (monokromatik) ışık kaynaklarının kullanılması gerektiğini vurgulayan Kurt, armatür tiplerinin yönetmeliklerle belirlenmesi ve aydınlatılacak mekana uygun optimum aydınlatma kriterlerinin oluşturulması önerisinde bulundu.