Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Doğa Hakları ve Çevreden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı tarafından hazırlanan Doğa Hakları İhlalleri 2020 isimli kitap, hem basılı hem de elektronik ortamda yayınlandı.
Kitap, Türkiye’de 2020 yılında iklim krizi, doğal afetler, su sorunu, halk sağlığı, Kanal İstanbul projesi gibi doğa hak ihlallerine değiniyor.
İki bölümden oluşan kitabın ilk bölümünde 2020 yılında CHP Doğa Hakları tarafından hazırlanan rapor ve metinlere yer verildi.
İkinci bölümde ise koronavirüs, hava kirliliği, afetler ve aşırı doğa olayları, atık sorunları, çevre ve halk sağlığı, gıda hakkı gibi başlıklar var.
Madenlerin doğaya tahribatları
Doğa Hakları İhlalleri kitabında, madenler bölümünde maden firmalarının kentlere ve kırsal kesime verdiği zararlardan bazı örneklere yer verildi:
- Erzincan İliç’teki firmanın sadece tesisin bulunduğu köyde, köylülerin susmalarını, madene karşı herhangi bir toplumsal refleks göstermemelerini isteyerek hane başına 130 bin TL karşılığında sözleşme imzalattığını biliyor musunuz? Peki, bu firmanın Erzincan’da nasıl bir rüşvet ağı oluşturduğunu biliyor musunuz? Bizim kulaklarımıza gelenler var. Gerçekler elbet bir gün ortaya çıkacak. O zaman, “Avusturalyalılar bizi aldattı” diyecekler mi?
- Kütahya Gümüşköy’de Yıldızlar SSS Holding’e ait ETİ GÜMÜŞ A.Ş. tesisi dibindeki Dulkadir Köyü‘nün hayalet kasabaya döndüğünü söyleyebiliriz. Birbiri ardına kanser vakaları artınca köy boşaldı. 10 yılda 56 köylü kanserden ölmüş. Şu an köyde üç kişi yaşıyor. Yakın zamanda köylünün 150 koyunu sulardaki arsenik nedeniyle yaşamını yitirdi.
- Siyanürlü liçleme işlemi sırasında büyük miktarlarda su tüketilmektedir. Yani bir yanıyla sular kirletilmekte ve zehirlenmekteyken, diğer yandan yüzey ve yeraltı suları azaltılmaktadır. Kazdağları, Munzur Dağı, Murat Dağı, Tokat Erbaa, Erzincan İliç, Artvin-Cerattepe gibi alanlarda kurulmak istenen madencilik projeleri su kaynaklarını tehdit etmektedir.
- Murat Çayı, Orhaneli Çayı, Mustafa Kemal Paşa Çayı, Porsuk Çayı, Susurluk Çayı kirlenme ve kuruma tehdidi yaşamıştır.
Türkiye, çöpüyle baş edemiyor
Kitabın atık sorunu bölümünde de Türkiye’nin kendi çöpüyle baş edemeyen bir ülke olduğu hatırlatılarak, şu açıklamalarda bulunuldu:
- Kontrolsüz, denetimsiz, şeffaf olmayan atık ithalatının Türkiye’nin kendi geri dönüşüm sisteminde var olan sorunların daha da artmasına neden olacağı söyleniyor.
- İthal edilen atıkların geri dönüştürülebilir olması gerektiğine dikkat çekilirken Türkiye’de atıkların dönüştürülüp dönüştürülmediğinin bilinmediği ve bu konudaki işleyişe dair şeffaflığın söz konusu olmadığı belirtiliyor.
Tatlı su kaynakları azaldı
Kuraklıkla ilgili olarak da, suya duyulan ihtiyacın artmış olduğu, buna karşılık tatlı su kaynaklarının azaldığına dikkat çekiliyor:
- Avrupa Çevre Ajansı verilerine göre, içme suyu talebinin mevcut miktarı aşması halinde su kıtlığı oluşmaktadır. Yıllık su rezervleri kişi başına bin 700 metreküpün altına düştüğünde bölgenin su kıtlığı yaşadığı kabul edilmektedir39 Türkiye’deki 25 su havzasından her biri ayrı bir soruna sahiptir.
- Büyük Menderes ve Ergene havzalarında kirlilik sorunu, Konya Kapalı Havzası’nda tarımda aşırı su kullanımı veya havzalar arası su transferi nedeniyle kuraklık sorunu yaşanıyor. Ancak, Türkiye’nin Nehir Havza Yönetim Planları (NHYP) henüz tamamlanmamıştır.
Kanal İstanbul Projesi
Kitapta, öne çıkan başlıklardan biri olan Kanal İstanbul Projesi’yle bölgedeki ormanların, tarım alanlarının, yer üstü ve yer altı su kaynaklarının tehdit altında olduğuna vurgu yapılırken, karşılaşılacak bazı zorluklar da şöyle sıralandı:
- Devlet Su İşleri verilerine göre, Terkos Gölü ve Sazlıdere Barajı’nın yok edilmesi yüzünden yıllık iyi senaryoda 70 milyon metreküp, kötü senaryoda 427 milyon metreküp içme suyu yok olacak, İstanbul susuzluk yaşayacak. İstanbul’un su kaynaklarının yüzde 29’u ortadan kalkacak.
- Marmara Denizi çürük yumurta gibi kokacak ve Karadeniz Ekosistemi çökecek. Su kaynakları ve havzalarda tuzlanma ve kirlenme riski oluşacak.
- 5 bin hektarlık orman alanı, yani yaklaşık 20 bin futbol sahası büyüklüğündeki orman yok olacak. En az 400 bin ağaç kesilme riski ile karşılaşacak. Bu kadar ağacın yok olması, 1 milyon 200 bin İstanbullunun bir yıllık oksijen kaynağının ortadan kalkması demek.
- 20 bin futbol sahası büyüklüğünde tarım alanı yok olacak. 30 bin kişilik tarımsal istihdam fırsatı, 136 milyon m2 tarım alanı heba edilecek. Kanal İstanbul Projesi kapsamında 440 adet mera, yaylak ya da kışlak vasıflı 418 taşınmazın nitelikleri kaldırıldı. Mera ve otlak alanların yok edilmesi hayvancılığı bitirecek.
- İmar ve yapılaşma yüzünden nüfus artacak. 316 bin kişinin yaşadığı bölgeye proje yüzünden 1 milyon 200 bin yeni nüfus eklenecek.
- Doğal, tarihi ve kültürel alanlar yok olacak. 14 Milyon metrekare Arkeolojik, 2 Milyon metrekare Karma Sit, 850 Bin metrekare Doğal Sit alanı tehlikeye girecek.