Cemreler düşerken

Fotoğraf: Emin Erdoğdu

Memleketten güzel haberler gelmeye devam ediyor. Yemyeşil otların arasında yeni açmış sapsarı aynısafa çiçeklerinin resimlerini göndermiş bir dostum, kırlangıçlar da yakında dönerler diye not yazmış. Günler iyiden iyiye uzamaya başlamıştı, bahar yakındır. Tabiatın muazzam saati hiç şaşmamacasına işliyor. İlk cemre sessiz sedasız düşmüş havaya, bugünlerde ikincisi de suya düşermiş. Bu haberleri duyunca nedense içim ısınıverdi.

Bütün bu olup bitenden haberim olmamasına şaşırmıyorum. İnternette ve televizyonlarda hava durumunu en ince ayrıntısıyla bıktırıncaya kadar veren bir medeniyette insanların tabiatla ilişkisi ne kadar sınırlanmış. Geleneksel bilgi tümüyle yok sayıldığı gibi, insanlara hava durumunu anlamak için kendi kişisel gözlemlerini yapma fırsatı da tanınmıyor. Tabiat olayları karmaşık görsel grafikler ve sıkıcı istatistikler olarak sunuluyor. Sonunda, ekranlardan bize aktarılan bilginin doğruluğundan kuşku duymadan sadece uygulamamız gereken tedbirlere itaat eden pasif bireylere dönüyoruz.

Oysa hava durumu tahminleri bilim insanlarına bırakılmayacak denli derin, öğretici ve eğlenceli bir mevzu. Ayvaların çiçek açmasıyla yazın geleceğini, ya da palamutların yağlanmasına bakarak kışın sert geçeceğini tahmin edenleri hor gören meteorologları ciddiye almamak lazım. Binlerce yılın gözleminden damıtılan bilgileri bir kenara atmaya kimin gücü yeter?

Tabiatı gözlemek bir yandan insanı kâinatın eşsiz döngüsüne hayran bırakır, diğer yandan da geleceğe dair sonuçlar çıkarmaya çalışarak bugün bilim dediğimiz şeyin temellerini atar.

Kim bilir kaç bin yıldır insanlar doğayı gözleyerek eski takvimle kasım’ın yüzbeşinci günü ilk cemrenin havaya düştüğünü söylemiş? Kim bilir hangi acı tecrübelerden sonra belli başlı fırtınaları adlandırmış, zemherinin soğuğuna karşı uyarmış, eyyamı- bahurun sıcaklığını cehennemim kapısının açılmasına benzetmiş, kuşların göç takvimlerini şaşmaz bir doğrulukla saptamış, tarlaya tohumların ne zaman atılacağının, hasadın ne zaman başlayacağının, denize ne zaman girileceğinin, kışlıkların ne zaman çıkarılacağının bilgisini ulaştırmış yüzyılların ötesinden.

Bütün bu damıtılmış bilgileri düşündürücü özdeyişlerle, eğlenceli mesellerle, şenliklerle, şiirlerle aktarmışlar bizlere. Hangi meteorolog kupkuru bir bilgilendirmeden öte bir şeyler söyleyebiliyor, çiçeklerden, yıldızlardan kanıt, kuşlardan, balıklardan tanık gösterebiliyor? Hangi meteroloji uzmanı cemrelerin düşmesini bir kaside, bir “cemreviye” ile anlatmayı akıl edebilir?

Bir süredir sayısız gökdelenin gölgesinde yaşadığım bu uzak ve devasa kentte yabancılığımı en çok geleneksel bilgiye erişimdeki eksiklikte hissettim. Bilgisine güvenebileceğim kimseyle tanışmadığım gibi cemrelere dair yazılı bir şeyler öğrenebileceğim Saatli Maarif Takvimi benzeri yazılı bir kaynak da bulamadım. Zaten bu şehirde cemrelerin ne zaman düşeceği kimsenin umurunda değil. Tabiatın uyanışını kutlamak için newroz’u da, nevruz’u da, yazın gelişini karşılamak için hıdrellezi de bekleyen yoktur her halde. Birkaç kişiye sormaya yeltendim, derdimi anlatabilmenin imkânsızlığını anlayınca vazgeçtim ve kendi yolumu kendim aramaya başladım.

Ne zamandır gökyüzüne bakmadığımı fark ediyorum. Burada ne bulutların şekline, yönüne,yüksekliğine, hızına bakarak yaklaşan fırtınaları sezebiliyorum, ne de ayı çevreleyen harelerden yağacak yağmurun şiddetini kestirebiliyorum. Kuşların çoğunu tanımıyorum, kendi kendine yetişen yabani bir çiçeği görmeyeli de uzun zaman geçmiş.

Akşamları havanın daha geç kararmasından baharın gelmekte olduğunu anlayabiliyorum; onun ötesinde ne bir renk ne bir koku! Yabancısı olmaktan farklı bir haz duyduğum bu şehirde etrafımı keşfetme fırsatı bulmadan kendimi ait hissettiğim coğrafyaya dönmüş olurum. Buraya geldikten sonra daha önceden tabiata ne kadar yakın yaşamış olduğumu sevinerek fark ediyorum. Bulutlar, kuşlar, yapraklar, yıldızlar, deniz bize ne çok mesaj verirmiş biz farkında olmadan ve günlük hayatın koşturması içinde bu uyarıların ne kadar değerli olduğunun farkına varmadan geçer gidermişiz.

Kasım’ın kırkaltısındaki erbain de, ellisindeki hamsin günleri de geride kaldı. Kasım yüze gelince, insanlar düze çıkarmış, kışın en zorlu günleri geride kalırmış. Kimse farkına varmasa da herhalde buralarda bir yerlere de düşüyordur cemreler. Sırada cemrenin suya ve kasım’ın yüzyirminci gününde toprağa düşmesi var. “Kasım yüzelli, yaz belli” demiş eskiler. Ardından kasım biter, Hızır ayları başlar; bütün cömertliği ve aydınlığıyla yaz kapıda demektir.

 

Mahmut Boynudelik
Mahmut Boynudelik
1957 doğumlu ve YG ekibinin şimdilik yaşça en tecrübelisi, kimsenin bilmediği bağzı eski kelimeleri kullanır. 6 Ağustos 2012’de kırk yılın başında Yeşil Gazete için yazdığı köşe yazısı vasıtasıyla Noam Chomsky, James Hansen ve Bill Mc Kibben ile köşe komşusu olması nedeniyle yerli yersiz övünür. Aslen Yeşil Gazete esenler muhabiridir; yani estikçe yazar. Bazen okur yazar, bazen yazar okumaz, bazen okumadan yazar, bazen okur yazmaz, bazen ne yazar, ne okur. Okumadığı ve yazmadığı zamanlarda Kazdağları ve İstanbul arasında tembellik hakkı aktivistliği yapar. Ha, bir de YG dış köşe ve yorum editörüdür, yorum yazıları göndermeyi düşünüyorsanız iyi geçinmenizde fayda var. Rumuzu: MB

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Otoban

Otoban yapılmaya başlanmasıyla birlikte şehrin küçük nüfusunu oluşturan otomobil sahipleri yayalara değil, yayalar onlara tabi kılınmaya başlandı.

Kazdağlarını savunmak ve kurumların sessizliği: Yeni toplumsallık

'Üzerinde düşünülmesi gereken, neoliberal pratiklerle frenlenmiş toplumsal dinamik ve mekanizmaların baskı ve zor araçlarıyla kuşatıldığı şartlarda nasıl bir direnişin örülebileceğidir.'

Tanrı ve şiddet

İlahi şiddetin amacı hukuksal bir yaptırım ya da düzen değil, aksine kurbandır.

Açık Radyo’dan mesaj var: Buradayız, hazırız, neşemiz daim!

'Kainatın tüm seslerine açık' Açık Radyo,, sesini kesmek isteyenlerine inat cıvıl cıvıl, hareketli, ziyaretçi akınından başını kaldıramadan 30. yaş gününe ve dinleyicisiyle buluşmaya hazırlanıyor.

Kazdağları, yeniçeriler, madenler: Enter! – Gizem Kastamonulu

Cengiz Holding, hukuku da yanına alarak bakır madeni için Kazdağları'nda ağaç kıyımına başladı. Bu talanı durdurmak için Kirazlı'daki sesi yeniden yükseltmekten başka çaremiz yok.

EN ÇOK OKUNANLAR