İklim KriziManşet

Antarktika’nın kritik eşiği: Isınmayı 2℃’nin altında tutamazsak geri dönüşü olmayan değişimler yaşanacak

0
Fotoğraf: Rodrigo Jana / AP

Yazan: Timoth Naish

Yeşil Gazete için çeviren: Cemre Nayir

*

Güney Okyanusu sirkülasyonunun yavaşlaması, deniz buzu miktarındaki dramatik düşüş ve benzeri görülmemiş sıcak dalgaları, Antarktika‘nın kritik eşiğe yaklaşıyor olabileceğine dair endişeleri artırıyor.

Dünya şu anda (1805 ile 1900 yılları arasındaki ortalama sıcaklık olarak tanımlanan) sanayi öncesi sıcaklık seviyelerinden 1,2°C daha sıcak ve küresel deniz seviyeleri 20 santimetre yükselmiş bir durumda.

Isınmayı 2°C’nin çok sınırlamaya tutmaya yönelik Paris Anlaşması hedefini aşarsak, deniz seviyesinin önemli ölçüde yükselmesi ve aşırı iklim olaylarının daha sık yaşanması söz konusu olacak. Şu anda, 2100 yılına kadar ortalama 3-4℃’lik küresel ısınma yolunda ilerliyoruz.

Antarktika’da son zamanlarda yaşanan aşırı iklim olayları illa ki kritik eşiklere gelindiği anlamına gelmese de, devam eden ısınma buz kaybını ve okyanus ısınmasını hızlandırarak Antarktika’yı, bir kez aşıldığında geri dönüşü olmayan değişikliklere yol açacak eşiklere doğru itecek. Bu değişimler ise küresel olarak uzun vadeli, nesillerce gözlemlenecek etkilere ve insanlar ve çevre için önemli sonuçlara neden olacak.

Dünya’nın sistemi, iklimin ısınmasına tepki olarak dengeye ulaşabilen bir yapıya sahip. Ancak atmosferdeki karbondioksit (CO₂) seviyelerinin bu denli yüksek (423 ppm) olduğu son zaman, üç milyon yıl önceydi.

Dünya ikliminin buna uyum sağlaması bin yıl sürdü. Uyum sağladığında ise Dünya yüzeyi 2°C daha sıcaktı ve Antarktika buz tabakasının erimesi nedeniyle küresel deniz seviyeleri 20 metre daha yüksekti. O zamanlar, en eski insan atalarımız bile henüz evrimleşmemişti.

İnsanoğlunun evrimi ancak CO₂ seviyeleri 300 ppm’in altına düştükten sonra, yaklaşık 2,7 milyon yıl önce başlayabildi. O zamandan beri, Dünya’nın ortalama sıcaklığı buzul çağlarında 10°C, buzullar arası daha sıcak dönemlerde ise 14°C arasında değişkenlik gösterdi.

İçinde bulunduğumuz buzullar arası dönemin son 10 bin yılı boyunca, Dünya’nın sera gazı termostatı 300 ppm CO₂‘ye sabitlenmişti ve 14℃’lik hoş bir ortalama sıcaklığı korumuştu. Tam bir goldilocks iklimi – ne çok sıcak, ne de çok soğuk: tam da insan uygarlığının gelişimine göre!

Dünya sisteminde her şey birbiriyle bağlantılı

Mevcut küresel ısınma, Dünya sistemini, Antarktika’nın buz sahanlıklarının ve deniz buz tabakalarının artık var olamayacağı ve şu anda kıyıya yakın yaşayan bir milyar insanın yükselen denizler nedeniyle boğulacağı bir iklime, insanların daha önce hiç deneyimlemediği bir eşiğe götürüyor.

Bu dünya, orman yangınlarının, sıcak dalgalarının, atmosferik nehirlerin, aşırı yağışların ve kuraklıkların olağan hale geldiği bir dünya olacak, geçen yaz tüm dünyada gördüklerimiz gibi.

Dünya sistemini oluşturan okyanuslar, atmosfer, kriyosfer ve ekosistemler gibi tüm bileşenler birbiriyle bağlantılı. Bu da enerji akışına izin vererek fiziksel ve ekolojik sistemlerin dengede kalmasını veya yeniden dengeye kavuşmasını sağlıyor. Ancak bağlantılar aynı zamanda tepkilere yol açan, geri bildirimleri ve sonuçları güçlendiren bağımlılıklar anlamına da gelebiliyor. Değişiklikler domino taşlarının devrilmesi gibi zincirleme bir etkiye de sahip.

Geri besleme döngüleri, yani tekrar tekrar yinelenen döngüsel zincirleme reaksiyonlar, iklim değişikliğinin etkilerini daha güçlü veya daha zayıf hale getirebiliyor, bazen sistemi stabilize edebiliyor, ancak daha ziyade olumsuz etkilere sahip tepkileri güçlendiriyor.

Değişim de her zaman doğrusal değil. Aşılan bir kritik eşik, insanlığın zaman cetvelinde ani ve geri döndürülemez etkilere yol açabilir.

Burada, küresel ısınmanın Antarktika’nın buz tabakalarını eritmesi ve bunun sonucunda deniz seviyesinin yükselmesi örneğini kullanarak, geri besleme döngüleri ve eşikler de dahil olmak üzere bir dizi değişiklik ve sonucu özetliyoruz.

Grafik, azaltılmadığı müddetçe iklim değişikliğinin nasıl daha ciddi sonuçlara ve etkilere yol açan ve bazıları gelecek nesiller boyunca geri döndürülemeyecek olan etkiler yarattığını gösteriyor. ReMaster’dan Bec McMaster, CC BY-ND

Gelecekteki 50 yıla bir göz atıyoruz, zira bu hem bugünün politika yapıcılarını ilgilendiriyor hem de çok daha uzun ve çok nesilli sonuçları gözler önüne seriyor. Her ne kadar bu örneğe odaklansak da, Antarktika söz konusu olduğunda buz tabakasının erimesinden kaynaklanan tatlı suyun deniz ekosistemleri üzerindeki etkileri ve Antarktika’daki değişimin Aotearoa’nın sıcaklık ve yağış düzenleri üzerindeki etkileri gibi birçok başka kritik eşik bulunuyor.

Isınan bir dünyada Antarktika

Peki mevcut emisyon gidişatımızı değiştirmediğimiz sürece bizi neler bekliyor?

2070 yılına kadar Antarktika (Te Tiri o te Moana) üzerindeki iklim, endüstri öncesi sıcaklıkların 3℃ üzerine çıkacak. Güney Okyanusu (Te Moana-tāpokopoko-a-Tāwhaki) da 2°C daha sıcak olacak.

Sonuç olarak, yaz mevsiminde deniz buzunun yüzde 45’inden fazlası kaybolacak ve Antarktika üzerindeki yüzey okyanusu ve atmosfer, beyaz deniz buzunun yerini koyu renkli okyanusun alması, daha fazla güneş ışığını emmesi ve ısı olarak yeniden yayması nedeniyle daha da hızlı ısınacak. Bu da tropik bölgelerden gelen atmosferik nehirlerdeki sıcak ve nemli havanın daha güneye nüfuz etmesine neden olacak.

Antarktika iklimindeki bu hızlandırılmış ısınma, kutupsal amplifikasyon olarak bilinen bir olgu. Bu durum, halihazırda 1,2°C’lik küresel ortalamadan iki ila üç kat daha hızlı ısınan Kuzey Kutbu‘nda yaşanırken, deniz buzunun kalıcı kaybı ve Grönland‘ın buz tabakasının erimesi gibi dramatik sonuçlar doğuruyor.

Antarktika kritik eşikleri

Isınan sular, Antarktika buz tabakasını dengeleyen yüzen buz uzantıları olan buz sahanlıklarını eriterek buzun okyanusa akışını yavaşlatıyor.

Buz sahanlıkları, yerel okyanus sıcaklığı eşikleri aşıldığında bir kritik eşiği geçebilir ve öncesinde deniz tabanına temas ederek sabit kalmalarını sağlayan kısımlarda incelerek yüzer hale gelebilir. Yüzeydeki erime de buz tabakalarını zayıflatır. Bazı durumlarda, yüzeydeki su buzdaki çatlakları doldurarak daha sonra geniş alanlara uzanan feci parçalanmalara neden olabilir.

2070 yılına gelindiğinde, okyanus ve atmosferdeki ısı, birçok buz sahanlığının eriyerek buzdağlarına dönüşmesine ve hacimlerinin dörtte birini tatlı su olarak okyanusa  bırakmasına neden olacak. 2100 yılına kadar buz sahanlıklarının yüzde 50′si yok olacak. 2150 yılına kadar ise tamamı erimiş olacak.

Doğu Antarktika buz tabakasının büyük bir kısmı ve Batı Antarktika buz tabakasının neredeyse tamamı deniz seviyesinin altındaki derin çukurlarda kayaların üzerine oturuyor. Buz tabakasını tutan buz sahanlıkları olmadan, buzullar yerçekiminin etkisiyle daha da hızlı bir şekilde çökerek okyanus sularına karışacak.

Söz konusu buz kütleleri, deniz buz tabakası istikrarsızlığı (MISI) adı verilen geri dönüşü olmayan bir sürece karşı savunmasız. Buzun kenarları, sıcak okyanus sularının devam eden taşkınıyla derin havzalara doğru çekildikçe, buz kaybı, hepsi yok olana kadar hızlanan bir oranda kendi kendini devam ettiren bir hale gelir.

Deniz buzu uçurum istikrarsızlığı (MICI) olarak adlandırılan bir başka pozitif geri besleme, geri çekilen buz tabakasının kenarlarındaki uçurumların dengesiz hale gelmesi ve devrilmesi, domino taşları gibi sürekli olarak kendi ağırlıkları altında çöken daha uzun uçurumları ortaya çıkarması anlamına gelir.

Buz tabakası modelleri, küresel ısınmanın 2°C’nin altında sınırlanamadığı bir durumda, küresel deniz seviyelerinin artan bir ivmeyle yüzyılda 3 metre kadar yükseleceğini gösteriyor. Gelecek nesiller, Grönland ve Antarktika buz tabakalarının deniz bölümlerinin durdurulamaz bir şekilde geri çekilmesine ve küresel deniz seviyesinin 24 metre kadar yükselmesine maruz kalacak.

Antarktika’nın buz tabakasının bazı kısımları deniz seviyesinin altında yer almaktadır ve belirli eşikler aşıldığında durdurulamaz bir geri çekilmeye karşı savunmasızdır. British Antarctic Survey, CC BY-ND

Bu değişiklikler, emisyonların derhal ve önemli ölçüde azaltılmasının aciliyetini vurguluyor. Antarktika’nın, yükselen denizlerin en kötü etkilerinden kaçınmak için stabil olarak buzla kaplı bir kıta olarak kalması gerekiyor.

Antarktika Bilim Platformu da dahil olmak üzere dünyanın dört bir yanındaki programlar, Antarktika buz tabakasında gelecekte meydana gelebilecek değişikliklerle ilgili araştırmalara öncelik veriyor. Haberler harika olmasa bile, harekete geçmek için hâlâ zaman var.

Makalenin İngilizce orijinalini okumak için tıklayınız.

More in İklim Krizi

You may also like

Comments

Comments are closed.