ManşetTürkiye

Açlık Grevinde 52. gün. Aydınlar, Taksim Meydanı’ndan hükümete seslendi

0

Bugün cezaevlerindeki PKK ve PJAK’lı tutukların 12 Eylül’de başlattıkları açlık grevinin 52. günü. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Almanya ziyareti sırasında yanında Almanya Başbakanı Angela Merkel olduğu halde açlık grevi hakkında sarfettiği, “Türkiyede açlık grevi yapan bir tek kişi var, geriye kalanlar şov yapıyor” açıklaması, hükümetin bu konuda en ufak bir adım atmayacağı yönündeki endişeleri had safhaya çıkardı.

Öte yandan kamuoyu açlık grevinin sona erdirilmesi için yetkililerin dikkatini bu konuya çekme yönünde çabalarını gün geçtikçe arttırıyor. Cezaevlerindeki açlık grevlerinin 51. gününde İstanbul’da bir araya gelen aydınlar, hükümete ölümler başlamadan bir an önce adım atması için çağrıda bulundu. Aralarında Yaşar Kemal, Mehmet Bekaroğlu, Murathan Mungan, Zülfü Livaneli, Türk Tabipler Birliği (TTB) Başkanı Özdemir Aktan, Yıldız Ramazanoğlu, Fatma Gök, Gencay Gürsoy, Oya Baydar, Şebnem Sönmez, Nur Sürer, Mustafa Alabora, Jülide Kural, Orhan Alkaya, Aydın Engin’in de bulunduğu birçok aydın Taxim Hill Oteli’nde bir araya geldi.

Aydınlar Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “açlık grevi yok; şov yapıyorlar” açıklamasına tepki göstererek grevdekilerin geri dönüşü olmayan kritik bir aşamada olduğunu vurguladı.

“Bir nesli yok edecekler”

“Barış, bu ülkede herkesin özlemi ve hakkıdır” diyen Yaşar Kemal: “Daha önce de açlık grevleri ve ölüm oruçlarıyla karşılaştık. O zamanlarda da çok uğraştık. O çocuklar çok zulüm görmüşlerdi; bir kısmı yaşıyor, bir kısmı öldü. Daha önceki açlık grevlerinde tüm yetkililer ve hükümet sorumluydu. Bu sefer de sorumlular… Bugün açlık grevleri tutanların oğulları, babaları da bu mücadelede taraf olacak. Bir nesli yok edecekler. Bir insanın açlıktan ölümünü izlemek acıların en büyüğüdür. Bu, insanlığa hiç bir zaman yakışmaz. Bugün insanların ölüm pahasına talep ettikleri demokrasi, insan haklarının içindedir. Çözümü mümkünken ölümler engellenmezse, vebali iktidarın, muhalefetin, medyanın ve hepimizin olacaktır.”

“Sadece İmralı’da değil, Türkiye’de tecrit var”

Murathan Mungan: “Bu ülkede er ya da geç herkes anadilini kullanacak ama buna ne kadar erken ulaşırsak o kadar iyi. Bir insanın bedenine şiddet uygulamak zorunda kalmasının çaresizliğini anlamak zorundayız. Sadece İmralı’da değil, Türkiye’de tecrit var. İnsanların gerçekleri öğrenme hakkı üzerinde tecrit uygulanıyor. Bu kadar kayba rağmen hâlâ bir arada yaşamayı öğrenemedik. Daha kaç insan ölmeli?”

“Demokratik toplumlarda talepler vardır”

Zülfü Livaneli, Başbakan Erdoğan’a da seslenerek: “Lütfen bu üslubu değiştirin, zaten kabul etmiş olduğunuz şartları  bir yenilgi gibi de görmeyin Demokratik toplumlarda talepler vardır, iktidarı elinde tutan insan mutlak hakim değildir. Lütfen taleplere kulak verin. Üslubu da değiştirin. Çünkü Başbakan’dan sonra bunu çözebilecek hiçkimse yoktur. Bu da şu demektir, ölümlerden de Başbakan sorumludur.”

“Müdahale eğilimini TTB olarak kabul etmiyoruz”

Özdemir Aktan: “Açlık grevindekilere tıbbi destek vermek amacıyla başvuru yaptık fakat talebimiz cevapsız kaldı. Hükümetin ‘zorla besleme’ anlamına gelen müdahale eğilimini TTB olarak kabul etmiyoruz.”

“Mesele bu insanların bedenlerini ölüme yatıracak kadar çaresiz bırakılmasıdır”

Başbakan’ın grevdekilerin yemek yediğine dair açıklamalarına ilişkin, “Siz nasıl Müslümansınız ki ölüm üzerine böyle konuşabiliyorsunuz?” diyen Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu: “Ölüm oruçlarını tasvip etmiyoruz ama anlıyoruz. Mesele bu insanların bedenlerini ölüme yatıracak kadar çaresiz bırakılmasıdır. Kürt halkında oluşan güven problemini çözmek için bu açlık grevleri hükümet için de bir fırsat olabilir.”

“İki cümle ile bu grevi bitirmeyen Başbakan, ölümlerden sorumlu olacak”

Prof. Dr. Gencay Gürsoy, Başbakan Erdoğan’ın “açlık grevi yok açıklamaları” için önceki ölüm oruçlarında da siyasilerin aynı açıklamaları yaptıklarını hatırlatarak, “İki cümle ile bu grevi bitirmeyen Başbakan, ölümlerden sorumlu olacak” derken, Aydın Engin, “Başbakan ‘İmralı ile görüşülebilir’ demişti. Adalet Bakanı, anadilde savunma hakkı ile ilgili tasarının imzaya açıldığını belirtmişti. Grevdekiler de bunları talep ediyor zaten” dedi.
“Yaşamayı ve yaşatmayı uğrunda canımızı ve verecek kadar çok seviyoruz”

Yapılan konuşmaların ardından Taksim Gezi Parkı’nın önündeki merdivenlerde toplanan grup, sloganlar ve alkışlar eşliğinde Taksim Tramvay Durağı’na yürüdü. Üzerlerinde açlık grevinde olan tutuklu ve hükümlülerinin isimlerinin yazılı olduğu tşörtler olan aydınlar, burada yaklaşık on dakika sessiz oturma eylemi yaptı. Oturma eyleminin ardından sanatçılar açlık grevinde olan mahpuslardan gelen mektupları okudu.

İlk olarak Diyarbakır Cezaevi’nde açlık grevinde olan Emel Gültekin’in mektubu okundu. Sanatçı Şebnem Sönmez’in okuduğu mektubun bir kısmı şöyle:

“15 Aralık 2010’da tutuklandım. Anadilimde savunma yapmak istedim fakat talebim red edildi. savunmam alınmadan yedi buçuk yıl ceza aldım. Hakikat aşkının özgür yaşama yaklaştığı bir dönemden geçiyoruz. Böyle kutsal bir eylemde insanlık adına verilen bu savaşta bedenimi ölüme yatırmak benim, bizim için onur verici ve büyük bir anlam taşımaktadır. Biz yaşamayı ve yaşatmayı uğrunda canımızı ve verecek kadar çok seviyoruz.”

Sönmez’in ardından sanatçılar Nur Sürer, Mustafa Alabora, Jülide Kural ve Orhan Alkaya cezaevinden gönderilen diğer mektupları okudu.

(imc-tv.com,, Yeşil Gazete)

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.