İklim KriziManşet

ABD’nin metan emisyonu azaltma planı, hayvancılık sektörüne yeterince etki etmiyor

0

Lisa Held‘in Civil Eats‘te yayımlanan bu haberi, Yeşil Gazete‘nin de parçası olduğu küresel gazetecilik ağı Covering Climate Now’un (CCNOW) ‘Gıda ve Su Ortak Yayın Haftası’ işbirliğinin bir parçasıdır.

*

Geçen Kasım ayında Biden yönetimi, gezegeni ısıtan güçlü gaz olan metanın, petrol-gaz endüstrilerinden ve çöplüklerden kaynaklanan emisyonlarını azaltmak için ayrıntılı adımlar içeren bir Metan Emisyonu Azaltma Planı yayınladı. Bu plan ile Temiz Hava Yasası‘nın da yetkisi ile Çevre Koruma Ajansı’nın (EPA) enerji şirketleri üzerindeki düzenlemelerini genişletecek ve atık depolama alanlarının emisyonlarını önemli ölçüde azaltmasını gerektirecek.

Ancak, ülkenin en büyük metan emisyonu kaynağı olan tarım konusunda yönetim, yeni yasalar getirmedi; bunun yerine plan, emisyonları azaltmak için “teşvik temelli ve gönüllü ortaklık çabalarını genişletmeyi” önerdi.

Tarım ve Ticaret Politikası Enstitüsü’nün (IATP) yeni raporuna göre, bu plan neredeyse yeterli olmayacak ve ABD’nin küresel metan emisyonlarını 2030 yılına kadar yüzde 30 oranında azaltma taahhüdünü gerçekleştirebilmesi için “Biden yönetiminin yapabileceği ve yapması gereken daha çok şey var”.

IATP’nin kırsal stratejiler ve iklim değişikliği direktörü ve raporun yazarı Ben Lilliston, “Tarım alanında düzenleme hakkında konuşmakta gerçekten politik bir isteksizlik var” diyor.

“Gönüllü programların büyük hayranlarıyız, ancak büyüme ve daha kirletici sistemlere geçmek için piyasa baskısı oldukça bu tür gönüllü girişimler sınırlı olacak.”

2019’da ülkenin metan emisyonlarının yüzde 37’si hayvansal tarımdan kaynaklanıyordu.

Birleşmiş Milletler Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) son raporu, iklim felaketi etkilerinden kaçınmak için gereken sera gazı emisyon azaltımının yaklaşık üçte birini gıda ve tarım sektörünün yapabileceğini söyledi. 

Enterik fermantasyon – yani ineklerin çıkardığı gazlar- tarımdan kaynaklanan en büyük metan kaynağı olsa da, sıvı gübre sistemleri kullanan artan sayıda büyük konsantre hayvan besleme operasyonlarından (CAFO’lar), yani besi çiftliklerinden kaynaklanan emisyonlar en fazla artıyor:

1990 ve 2019 arasında, gübre yönetiminden kaynaklanan metan emisyonları yüzde 68 artarken, tarımdan kaynaklanan toplam metan emisyonları yüzde 17,5 arttı.

Raporda Lilliston, Biden yönetiminin bu emisyonları ele alma planlarının neredeyse tamamen, CAFO’lardan metanı yakalayan ve enerjiye dönüştüren  daha fazla çürütücü (digestor) inşa etmeye odaklandığını ayrıntılarıyla anlatıyor.

Digestor (çürütücü) nedir?

Metan, doğal gazın ana bileşenidir. Anaerobik (oksijensiz) bir ortamda organik atık maddelerin (hayvan gübresi) çürümesi sırasında oluşur. Anaerobik çürütücü, içinden gübrenin geçtiği ve doğal olarak oluşan bakteriler tarafından parçalandığı oksijeni dışarıda bırakan kapalı bir tanktır.

Çürütücüler birkaç nedenden dolayı tartışmalı:

  • Birincisi bazı uzmanlar fonları bu çürütücü sistemlerine yönlendirmenin, başka kirlilikler de üreten ve çevredeye pek çok olumsuz etkisi olan dahil  daha büyük CAFO’lar inşa etmeye teşvik ettiğini söylüyor.
  • Öte yandan, çürütücülerden alınan gaz artık doğal gaz boru hatlarını da beslemekte kullanılabildiğinden, aynı zamanda fosil yakıt altyapısının yerleşmesine de yardımcı olabilir.

IATP’nin raporu çürütücülere güvenmek yerine “daha güçlü bir metan” planı oluşturmak için sekiz adım sunuyor.

İlk olarak, EPA’nın, çöplüklerde ve petrol ve gaz sektöründe de yapmayı önerdiği şekilde, Temiz Hava Yasası altındaki yetkisini kullanarak en büyük süt ve domuz CAFO’larından gelen metan emisyonlarını düzenlemesi gerektiği belirtiliyor.

Nisan 2021’de IATP, Çevresel Bütünlük Projesi, Sierra Club ve Dünya Dostları gibi ekolojist 25 kuruluş EPA’ya bu konuda bir dilekçe vermişti. Ancak Lilliston, ajansın dilekçeye henüz yanıt vermediğini söyledi.

Bu haftaki Yüksek Mahkeme kararı, ajansın bu hareketi yapma kabiliyetini de sınırlayabilir: EPA veya Kongre’nin enerji santrali emisyonlarını düzenleme yetkisine sahip olup olmadığı sorusunu merkeze alan dava, iklim değişikliğiyle mücadele veren yürütme organının yetkilerinin kapsamı üzerinde etkilere sahip olabilir. 

Lilliston’ın büyük bir etkisi olabileceğini düşündüğü bir başka tavsiye, Güvenlik ve Borsa Komisyonu’nun (SEC) yakın zamanda önerdiği, ve uygulandığı takdirde halka açık şirketlerin emisyonları ve iklimle ilgili riskleri yatırımcılara bildirmelerini gerektirecek bir yasa koymak.

Yasa, et şirketlerinin tedarik zincirindeki çiftliklerden gelen metan emisyonlarını da bildirmelerini gerektirebilir: “Emisyonları azaltmalarını gerektirmiyor, ancak onları sorumlu tutuyor.”

Taslak kural yayınlandığından beri, Amerikan Çiftlik Bürosu Federasyonu, üyelerini SEC‘den bu gerekliliği kaldırmasını istemeleri için seferber ediyor:

“Bu, tedarik zincirlerine satış yapan çiftlikler için külfetli raporlama gereksinimleri yaratabilir ve özel bilgilerin ifşa edilmesine neden olabilir. Çiftlik Bürosu web sitesinde, çok sayıda yeni önemli maliyet ve yükümlülük kaynağı oluşturabilir.”

Ancak Lilliston, yasanın yükü doğrudan çiftliklere değil, şirketlere yüklediğini ve bunun daha iklim dostu uygulamalarla üretim yapan küçük çiftlikler için gerçek fırsatlar yaratabileceğini söylüyor:

Bir şirket bir kaynak sağlıyorsa ve bunun iklim riskini ve emisyonlarını raporlaması gerektiğini biliyorsa, bunu daha sürdürülebilir şekilde yapan çiftçiler arayacaktır. Yani bu değer aslında pazar tarafından tanınacaktır ve diğer çiftçileri bunun bir parçası olmak için teşvik edecektir.

Gıda şirketlerine gelince, gönüllü taahhütlerin bugüne kadar önemli emisyon azaltımlarına yol açmadığını belirtmekte fayda var.

Geçen hafta yayınlanan bir başka raporda, “sektördeki şirketlerin 2015’te Paris Anlaşması‘nın imzalanmasından bu yana emisyonlarını zorla azalttıkları” ve “2030 hedeflerine ulaşmaktan uzak olduğu” tespit edildi.

Petrol ve gaz sektöründe ise pazartesi günü, uydu verilerini analiz eden bir firma, taahhütlere rağmen fosil yakıtlardan kaynaklanan metan emisyonlarının 2022’nin ilk çeyreğinde hem önceki çeyreğe hem de bir önceki yılın aynı dönemine göre arttığını bildirdi.

Lilliston’a göre küresel metan taahhüdünün sunduğu fırsat, hedefin basit olması (2030 yılına kadar metan emisyonlarını yüzde 30 azaltmak), zaman çizelgesinin kısa olması ve dünya liderleri arasında yıllık bir kontrol sürecinin plana dahil edilmesi.

“2022’nin sonunda nasıl olduklarını bildirmek zorunda kalacaklar… ve bence çok ilerleme kaydettiklerini söylemek onlar için zor olacak. Bu her yıl daha da ilginçleşecel ve bu kesinlikle çiftlik yasasına giden yolu açacak” diyor:

“Büyük torba yasanın beş yıl boyunca tarım politikasını belirlediği göz önüne alındığında, eğer bu konuda ciddiysek, tasarının metan’ı düşünen veya en azından bunu dikkate alan bazı unsurlarına sahip olmamız gerekecek.”

More in İklim Krizi

You may also like

Comments

Comments are closed.