Foto GaleriKültür-SanatManşet

16. Documentarist başladı: Başka Dünya Yok

0
10 Haziran’da başlayan Documentarist 16. İstanbul Belgesel Günleri bu yıl 15 Haziran’a kadar sürecek. Bir Aradalık, Başka Dünya Yok, Türkiye Panorama gibi bölümlere dağılmış 70’ten fazla film gösterilen belgesel günlerinin programında çevre ve iklim üzerine odaklanan belgesellere de yer veriliyor. Gösterimler Fransız Kültür Merkezi, Metrohan, Aynalı Geçit, Caddebostan Kültür Merkezi ve Müze Gazhane‘de takip edilebiliyor.

Hasan Hüseyin Korkmazgil’in şiirinden alıntıyla “Yaprak döker bir yanımız, bir yanımız bahar bahçe…” sloganıyla gerçekleştirilen Documentarist’in çevre ve iklim sorunlarına odaklanan belgesel seçkisi ‘Başka Dünya Yok’ başlığı altında toplanıyor:

Geamăna (Almanya, 2022, 30’)

documentarist

Yönetmen koltuğunda Matthäus Wörle’nin oturduğu Geamăna’nın gösterimi Türkçe ve İngilizce altyazılı olarak izlenebiliyor. Filmin açıklaması ise şöyle:

“Geamana, uzun zaman önce Romanya’da Apuseni Dağları’nın üstünde kurulu yaklaşık bin nüfuslu bir köydü. Bugünse köyden tek kalan şey yakındaki bir bakır madeninden gelen zehirli atık çamurunun üstünde görülebilen bir çan kulesinin tepe kısmı. Köydeki hemen hemen bütün evler sular altında kalmış, orada yaşayanlar da başka yerlere göçmüş. Evinde kalabilen ancak çok az insan var. Geçmişin kıyısında duran ve gelecekteki tehdidi gören Valeria Prata ise halen evinde ineği ve köpeği ile birlikte yaşarken bugününü kurtarmaya gayret ediyor.”

Ormancı Kardeşler (Norveç, 2022, 60’)
documentarist

Finntoppen, 14.10.2008: Olaf på vei hjem. Foto: Øyvind Elvsborg

Yönetmen koltuğunda Øyvind Elvsborg’un bulunduğu Ormancı Kardeşler (Forest Brothers / Brødrene i Skogen) belgeselinde de Türkçe ve İngilizce altyazılar bulunuyor. Filmin açıklamasında şu ifadelere yer veriliyor:

“Sven ve Olaf tek yumurta ikizleridir. Norveç’teki Tyrifjord’da ormanın içinde yer alan küçük bir çiftlikte büyüdüler. Burada yaşadılar ve hayatları boyunca ormanda çalıştılar. İkilinin hayatları boyunca ne kız arkadaşları oldu ne de çocukları, birlikte bir hayat sürdüler. Ancak kardeşlerden biri hastalanıp vefat etti. Bu film ise hayatta kalan kardeşin kederini ve kendine yeni bir hayat kurma sürecini takip ediyor.”

Troas’ta Suya Dair (Türkiye, 2022, 14’)

Yönetmen koltuğunda Felan Erkozan’ın oturduğu ‘Troas’ta Suya DairKazdağları yöresindeki su krizi meselesine yoğunlaşıyor:

“Belgesel, enerji projeleri ve madencilik faaliyetleri sebebiyle kuraklık tehdidi altındaki bölgede yaşayan yerel halkın suya erişim zorluğunu odağına alıyor. Diğer tarafta ise yakın geleceğimizin en büyük sorunu olan iklim krizi ve su adaleti meselesini yeniden gündeme getiriyor.”

Burada Sana Yer Yok (Bulgaristan, 2022, 81’)

documentarist

Yönetmen koltuğunda Nikolay Stefanov’un oturduğu ‘Burada Sana Yer Yok’ ise Bulgaristan’ın en sorunlu şehirlerinden Pernik’teki futbol holiganlarının zihni ile ortak olmaya davet ediyor:

“Bir zamanların yükselen endüstri merkezinden bugüne kalan şey, vatandaşların dayanıklılıkları hakkındaki şehir efsaneleridir  — madencilerin cesur ve şanlı yeraltı geçmişlerinin bir yankısı. Özel erişime sahip Nikolay Stefanov’un kamerası, dazlak ve bekar bir baba olan Tsetso, çete lideri Dado ve gruptaki tek kadın olan Mimeto’yu sessizce takip ediyor. Hepsinin kendilerini adadığı şey, madenci atalarının gücünü ve birliğini zihinlerinde canlı tutarak takımlarının son ligden yükselmesine yardımcı olmaktır.

Bununla birlikte Tsetso hastalanıp aylarca hastanede kalınca, sıradan hayatları ciddi bir şekilde zorlaşır. Bu esnada çürüyen şehir, yolsuzluk ve suçun sebep olduğu ciddi bir su krizi ile karşı karşıyadır. Derin kişisel ve toplumsal krizlerin ortasında, Nikolay Stefanov’un kamerası holiganların sert ve kaba görünüşlerinin ardına sızıyor ve sadece onların hayatını değil, aynı zamanda dünya çapında onlar gibi milyonlarca insanın hayatını da samimi ve hakiki bir merakla keşfediyor.”

Düşler Diyarı ( Letonya, 2004, 35’)

Laila Pakalniņa’nın yönetmen koltuğunda oturduğu Düşler Diyarı diyalogsuz, gözlemci bir belgesel.

Bu gözlemci belgesel “Microcosmos” filmi ile benzerlik taşıyor. Film, gün doğumunun şiirsel bir çekimi ile başlıyor:

“Doğa uyanır. İhtişamlı güzelliğin şiiri, aniden çirkinlik şiirine kayar. Şirin kuş ve böceklerin görüntüleri, devasa şehir çöpleri ile yer değiştirir. Sıçanlar ve fareler etrafta cirit atmakta; çöp, kokuşmuş ve yanındaki bataklık yılanlara yuva olmuştur. Çöpten kurtulmuşlardır ama çok fazla sayıda başka canlılar için bir yuva olmuştur. Yeni doğan fareler anneleri tarafından beslenir, yavru kuşlar yuvalarında ötüşür ve gün böyle geçer. Bu sözsüz belgesel, görüntüler ile konuşurken, göze batmayan bir klasik ezgi ona eşlik etmektedir. Devasa ay yükselerek, gecenin gölgesine hakimiyeti bırakır. Hayat artık daha da gizlenmiş bir şekilde akar. Büyük çöp buldozerleri bir sonraki atıklar için yer açar. Günün sonunda, günlük olaylar gözden geçirilir – kim kimi yedi, kim bir mücadeleyi başararak hayatta kaldı. Hayat böyle devam eder.”

Uygunsuz Madde (Avusturya, 2022, 105′)

Nikolaus Geyrhalter’in yönetmenliğini yaptığı Uygunsuz Madde atık sorununa değiniyor:

“Kıyılarda atık, dağlarda atık. Okyanus tabanlarında ve de yeryüzünün derinliklerinde. ‘Uygunsuz Madde’ gezegenimizin dört bir yanına, en ücra köşelerine kadar yayılan atık maddelerimiz hakkında bir film.
Nikolaus Geyrhalter, atık maddelerimizin gezegen boyunca izini sürüyor ve bu devasa miktarlardaki atıkları kontrol altına almak için verilen bitmek bilmez mücadeleye ışık tutuyor.”

Animus Animalis (Litvanya, 2018, 70’)

Aistė Žegulytė’nin yönetmeni olduğu belgesel, hayata döndürme üzerine:

“Bir tahnitçi, bir geyik yetiştiricisi ve bir zooloji müzesi çalışanı, gerçeklik ve yapaylık arasındaki çizginin iyice muğlaklaştığı bir çevrede yaşar. Ölü hayvanlar, en canlı gözüken postür ve bakışlar için yarıştırılırken, insan ise zamanı durdurmaya ve uzun süredir yaşamdan eser taşımayan şeyleri hayata döndürmeye çalışır.”

Zeytİnliğin Ardı (Türkiye, 2022, 19’)

Mervan Serhat Sarışın’ın yönetmen koltuğunda oturduğu belgesel, Akbelen’i konu alıyor:

“Akbelen Ormanı’nın maden sahasına dönüştürülmesine engel olmak için verilen mücadele, çadır nöbeti tutan köylüler üzerinden anlatılmaktadır.”

Historja (İsveç, Norveç, 2021, 88’)

Thomas Jackson’ın yönetmenliğini yaptığı Historja’nın hikayesi ise şöyle:

“Britta Marakatt-Labba, İsveç’in en bilinen Sámi sanatçılarından biridir. Almanya’da ‘Documenta 14’te sergilenen ve Sami tarihinin motiflerini betimleyen Historjá isimli eseri ise Sami kültürünü anlatan bu belgeselin de başlangıç noktası olmuştur. Britta, ‘Ben mücadelenin içinde doğdum çünkü Sámi kültüründe biz her zaman savaşmak zorundayız – din baskısına, devlete, sınırlarımızın ihlaline ve kültürümüze saldırıya karşı. Şimdi de diğer bir mücadeleye göğüs germek durumundayız, o da iklim değişikliği. Üstelik, bunu yenemezsek, bu bizim sonumuz olacak,’ diye ifade ediyor kendisini. Ancak bu, sadece Samilere değil tüm insanlığa seslenen güçlü bir mesaj.

Bu belgeselde, tarihi olaylar ve mitolojik imgeler, iklim değişikliğinin ren geyiği sürülerini ve buna bağlı olarak Sami kültürünün varlığını nasıl tehdit ettiğine ilişkin sorularla birlikte örülüyor.”

Huzur Çiftliği (Türkiye, 2022, 20’)

Feyzi Baran’ın yönetmenliğini yaptığı Huzur Çiftliği, hayvanların özgürce yaşadığı bir çiftliği konu alıyor:

“Yaralı ve bakıma muhtaç hayvanlar için kendi imkanlarıyla bir dünya kuran Mehmet Yüksel’in bu dünyasına insanlar huzur çiftliği diyor. Türkiye’nin dört bir yanından yüzlerce yaralı hayvan, huzur çiftliğinde tedavi edildikten sonra yaşamını tek başına sürdürebiliyorsa doğaya dönebiliyor, sürdüremiyorsa ömürlerinin sonuna kadar bu çiftlikte özgürce yaşayabiliyor.”

Vakti Gelince (Türkiye, 2022, 16’)

Yönetmen koltuğunda Murat Yüksel’in oturduğu Vakti Gelince ise Aydın’ın Çine ilçesindeki kuars ve felspat madenlerinin ekolojik sisteme ve halk sağlığına olumsuz etkilerini gözler önüne seriyor:

“Aydın’ın Çine ilçesinin güneydoğusunda yer alan kuars ve felspat madenleri halk sağlığına ve ekolojik yapıya zarar veriyor. İş güvenliğinden yoksun şekilde çalıştırılan işçiler akciğer hastalıklarına yakalanıyor. Yöredeki 25 maden işletmesinde yaklaşık 6 bin işçi çalışıyor. En yaygın görülen hastalık ise silikozis. Sağlığı bozulan insanlar uzun yıllar boyunca ıstırap içinde yaşam mücadelesi verirken, şu ana kadar en az 50 işçinin hayatını kaybettiği belirtiliyor.

Belgeselci Murat Yüksel, geçen yıl objektifini bu yöreye çevirdi. Köylüler, işçiler, sağlık uzmanları, çevreciler ve meslek odası temsilcileriyle röportajlar yaptı, yaşanan olayları ve çevre tahribatını görüntüledi.”

More in Foto Galeri

You may also like

Comments

Comments are closed.