ManşetEkolojiTürkiye

‘Zehirsiz Kentler Hareketi’ Türkiye’de: Belediyeler öncülüğünde zehirsiz kentler mümkün

0

Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği‘nin, Avrupa Pestisit Eylem Ağı ortaklığı ve Zehirsiz Sofralar Platformu işbirliği ile yürüttüğü “Zehirsiz Kentlere Doğru” projesini hayata geçirdi. Proje, kentlerde yerel yönetimler tarafından kullanılan pestisitlerin ve biyosidal ürünlerin zararları konusunda farkındalık yaratmayı ve alternatif uygulamaların kullanımını teşvik etmeyi amaçlıyor.

Avrupa Birliği, Sivil Toplum Diyalogu VI programı kapsamında desteklenen proje kapsamında Zehirsiz Sofralar Platformu tarafından başlatılan “Zehirsiz Kentler için Harekete Geç” başlıklı imza kampanyası, belediyelerin, zehirsiz kent olma yolunda kararlı bir adım atacaklarına dair söz vermelerini talep ediyor.

‘Belediyeler öncülüğünde zehirsiz kentler mümkün’

Zehirsiz Sofralar Platformu tarafından başlatılan “Zehirsiz Kentler Kampanyası” ile, belediyelerden en geç 2025 yılına kadar herbisit (ot zehiri) kullanımının tamamen sonlandırılmasına, 2030 yılına kadar diğer tüm pestisit ve biyosidal ürün kullanımının yüzde 50 azaltılmasına ve 2040 yılına kadar da tüm bu ürünlerin kullanımının tamamen sonlandırılmasına dair taahhütte bulunmaları ve bu kapsamda katılımcı bir stratejik eylem planı oluşturmaları talep ediliyor.

Kampanya’nın üye ve destekçileri ayrıca, Ankara, İstanbul ve İzmir gibi büyükşehir belediyeleri başta olmak üzere, taleplerini bütün yerel yönetimler ağında yaygınlaştırmak üzere kampanyacılık, savunuculuk ve lobicilik faaliyetlerine hazırlanıyor.

Zehirsiz Sofralar Platformu, kampanyayla ilgili yaptığı açıklamada Avrupa’da birçok belediye, bölge veya ülkenin bu alanda yaptığı çalışmalara yer vererek “Belediyeler öncülüğünde zehirsiz kentler mümkün” diyor:

“Doğa dostu adımları büyütmek ve zehirsiz kentleri inşa etmek için belediyelerin, öncelikle ilgili tüm tarafları dahil ettiği, katılımcı, hassas grupları ve alanları dikkate alan, aşamalı bir geçiş süreci içeren stratejik eylem planlarına ihtiyaçları var. Belediyelerin öncülüğünde sivil toplumu, halkı, özel sektörü, çiftçi ve muhtarları da dahil ederek, sağlığın ve sağlıklı bir çevrede yaşam hakkının siyaset üstü kalması gerektiğini savunuyor ve tüm meclis üyelerinin desteğini alarak, belediye birliklerinin kolaylaştırıcılığı ile zehirsiz kentler mümkün, diyoruz.

İnsan ve çevre sağlığı açısından son derece zararlı olan bu kimyasalları karar verici konumdakilerin, yani ilgili bakanlıkların yasaklaması ilk akla gelen çare gibi görünse de tamamen yasaklanması ne yazık ki şu anda karar vericilerin gündeminde görünmüyor. Ancak bir yol daha var: Dünyada ve Avrupa’da birçok belediye, bölge veya ülke, uzun yıllardır kendi vatandaşları için bu konuda önemli adımlar atıyor. Aralarında tamamen zehirsiz bir kent olmayı başaranlar da var.”

Avrupa’da pestisit kullanımı

Zehirsiz Sofralar Platformu’nun Avrupa’da pestisit kullanımıyla ilgili yapılan çalışmalara da yer verdiği açıklamasında şu bilgiler paylaşıldı:

Belçika’daki Wallonia bölgesi sadece pestisit kullanımını yasaklamakla kalmayıp, aynı zamanda organik tarımın teşvik edilmesi ve organik çiftçilerin payının artırılması gibi farklı uygulamalar başlattı.

Danimarka kasabaları, suyu korumak amacıyla belirli alanlarda ve bazı İtalyan komünleri, halkın yaşadığı bölgelerde (Vallersa ve Malles) pestisit kullanımını yasaklamak için harekete geçti.

Fransa’da pek çok kentin pestisitsiz olma yolunda attığı adımlar, 2017’de yerel yönetimler, kamu kuruluşları ve hükümetin park ve bahçeler gibi yeşil alanlarda pestisit kullanımına yasak getiren “Labbe” yasasına dönüştü. Yasa, 2019’dan itibaren özel bahçeleri de kapsar hale gelirken 2022’de genişletilerek mezarlıklar, spor sahaları, kamp ve diğer özel alanları da kapsayacak.

Hollanda’da ise bazı büyük belediyeler, 1970’lerden bu yana pestisit kullanımını kamusal alanlarda gönüllü olarak azalttı. 2017’nin sonu itibarıyla, kentlerdeki kaldırım ve sokak gibi geçirimsiz yüzeylerde de pestisit kullanımı yasaklandı.

Pestisitleri terk eden belediyelerin deneyimlerine göre, ilk başta bu iş için ayrılan bütçenin üzerine çıkan zorunlu bir yatırımın ardından maliyetler zamanla azaldı. Yapılan uygulamaların maliyeti, pestisit kullanımına dair maliyetlere denk, hatta bazen daha düşük seviyelerde gerçekleşti.

Birleşik Krallık’ta, Haziran 2015’te bölge sakinlerinin başlattığı kampanya sonucunda tüm kamusal alanlarda ot zehiri glifosatın kullanımını yasaklayan ve kimyasal olmayan ot kontrolü yöntemlerine geçiş yapan ilk kasaba Glastonbury, sıcak köpük teknolojisine (foamstream) yatırım yaptı. Yatırım maliyetinin hesaba katılmadığı durumda, bu teknolojinin glifosat kullanımından çok daha ucuza geldiği görüldü.

Pestisitler, kısa vadede en ekonomik çözüm olarak görülse de sağlığa ve çevreye yönelik uzun vadeli etkileri göz ardı ediliyor. Birleşik Krallık ve Almanya’da yürütülen çalışmalarda, pestisit kullanımının yıllık dış maliyeti sırasıyla; 257 milyon dolar ve 166 milyon dolar olarak belirlendi. Bu bedelleri pestisitlerden kaynaklanan sağlık sorunu yaşayanlar, doğa ve vatandaşlar ödüyor.

Türkiye’de de zehirsiz kent olma yolunda adımlar atılıyor

Tarım ve Orman Bakanlığı, AB uyum sürecinde 200’ün üzerinde pestisit etken maddesini genotoksik, nörotoksik, kanserojenik, üreme için toksik, hormonal sistemi bozucu olması; yer altı sularını kirletmesi, arılara, balıklara ve memelilere verdiği zararlar nedeniyle yasakladı. Yasaklı listesine 2020 yılında 25 ve 2021 yılında 2 pestisit etken maddesi daha eklendi. Ancak Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından “muhtemel kanserojen” olarak sınıflandırılan glifosat ülkemizde ruhsatlı etken maddeler arasında yer alıyor ve bazı belediyeler tarafından hâlâ kullanılıyor. Bu kimyasallar kullanıldıktan sonra kapalı alanlarda, toprakta ve suda uzun süre kalarak etkilerini sürdürüyor.

Türkiye’de bazı belediyeler sağlıklı bir gelecek için zehirsiz adımlar atmaya başladı. İstanbul’da Kadıköy Belediyesi tarafından on yıldan fazla süredir tüm kamusal alanlarda zararlılarla mücadele için alternatif yöntemler kullanılıyor. Örneğin; sivrisinek mücadelesinde üreme kaynaklarının azaltılması, doğal olmayan büyük sulak alanlara balık bırakılması, biyosidal ürün olarak yüzey gerilim ajanları ve tür spesifik bakteri toksinleri kullanılması ve halkın bilinçlendirilmesi için broşür, sosyal medya veya yüz yüze eğitim verilmesi gibi uygulamalar hayata geçiriliyor.

Çanakkale Belediyesi de 2010 yılından beri alternatif uygulamalar kullanıyor: Yabancı otlar için arazileri sürme, biçme, çapalama, bitki parçalayıcı kullanarak elde edilen organik gübre ile malçlama ve yer örtücü bitki kullanımı, mantar hastalıklarına karşı bordo bulamacı (göztaşı), zarar veren böceklere karşı gülleci bulamacı, tesbih ağacı ve ısırgan otundan yapılmış ilaçlar.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde ise, üniversitelerin işbirliği ile geliştirilen proje doğrultusunda, Aedes albopictus gibi istilacı sivrisinekler için mobil ve web uygulamaları kullanarak vatandaşlardan gelen bildirimler ile personelin sahada tespit etmiş olduğu Aedes bulunan alanlarda ovitrapler kullanılıyor. Bu alanlarda fiziksel ve kültürel mücadele çalışmaları yapılıyor. Ovitraplerdeki yumurtalar sayılarak kontrol çalışmasının performansı değerlendiriliyor. Kültürel ve fiziksel mücadelenin performansının düşük olduğu durumlarda yüzde yüz biyolojik ve yalnızca sivrisinek larvasını etkileyen BTI (Bacillus thuringiensis israelensis isimli bakteri türü) içerikli ürünler kullanılıyor.

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.