Ekolojiİklim KriziManşet

Svalbard: Küresel ısınmanın geleceğini görebileceğimiz Kuzey Kutbu Adaları

0
Neredeyse kardan yoksun dağlar, 2020'de Svalbard takımadalarındaki yaz sıcakları sırasında bir yolun ve kutup ayısı uyarı tabelasının arkasında duruyor. Fotoğraf: Sean Gallup

Yazar: Joseph Phelan

Yeşil Gazete için çeviren : Ece Özen İldem

*

Kuzey Kutup Dairesi‘nin derinliklerinde yer alan Norveç takımadaları Svalbard, küresel ısınmanın ön cephesinde yer alıyor. Bu uzak, büyük ölçüde çorak kaya, buzul ve kar kümesi, iklimin neden olduğu gözlemlenebilir, rahatsız edici bir dönüşüm yaşıyor.

Araştırmalar, Svalbard‘ın küresel ortalamadan altı kat daha hızlı ısındığını gösteriyor ve bazı araştırmacılar, küresel iklim hedeflerine ulaşılıp ulaşılmadığına bakılmaksızın, 2100 yılına kadar buzullarının mevcut oranın iki katı hızla buz kaybedeceğini tahmin ediyor.

İtalyan Ulusal Araştırma Kurumu’nda çevre kimyası çalışan Andrea Spolaor’a göre “Svalbard’daki iklim dramatik bir şekilde değişiyor. Bu durum takım adalar için endişe verici bir durum olmasının yanı sıra, çevre üzerindeki etkileri anlayabilmemiz için de bir örnek olay sağlıyor. Bir değişimi anlamanız için onu ölçebilmeniz gerekir ve Svalbard ne yazık ki bunun için iyi bir örnek.”

Bilim insanları ve araştırmacılar için değerlendirilmesi gereken rahatsız edici fenomenler var: Geri çekilen buzullar, azalan kar örtüsü, aşırı yağış, kaybolan deniz buzu, çığlar, tehlike altındaki flora ve fauna. Görünüşe göre Svalbard’ın hiç bir parçası iklim çıkmazından muaf değil.

Araştırmacıları taşıyan bir gemi, Svalbard açıklarında deniz buzu boyunca bir rota çiziyor. Kıyıda topraklanmış olan hızlı buz, takımadaların çevresinde on yıllardır 40 mil karelik (yaklaşık 100 kilometrekare) bir oranda azalıyor ve daha güneydeki türler kıyı sularında ortaya çıkıyor. Fotoğraf: Anadolu Ajansı

Bergen Üniversitesi‘nde kutup oşinografisi profesörü olan Lars Smedsrud, “Longyearbyen‘deki [Svalbard’ın en büyük kasabası] permafrostun çözülmesi ve toprak kaymaları değişimin çok açık işaretleridir” diyor. “Bu [küresel ısınma] yerel ekosistemleri sert bir şekilde vuracak. Mevcut ısınma ve devam eden CO2 emisyonları ile Svalbard ve Kuzey Kutbu’nun geri kalanı ısınmaya devam edecek.”

Svalbard, deniz buzunun çekilmesi ve atmosferik ısınmanın birbirini daha da kötüleştirdiği bir geri besleme mekanizması olan Arktik amplifikasyondan güçlü bir şekilde etkilenir. Burada bu kadar endişe verici bir değişim yaşamasının ve Grönland ve Antarktika dışında gezegenin buzullaşmış alanının %6’sını temsil eden buzullarının hızla erimesinin nedeni kısmen budur.

En düşük emisyon senaryolarında bile buzul kaybı sürecek

İsveç Uppsala Üniversitesi‘nde doçent olan ve Kuzey Kutbu’ndaki değişen iklim koşullarına odaklanan Ward van Pelt, “Atmosferik ısınmadan sonra buzulların geri çekilmesi anlık değil, buzulun büyüklüğüne bağlı olarak yıllar veya on yıllar süren bir gecikmeyle gerçekleşiyor” diye konuşuyor: “Bugün Svalbard’da gözlemlenen güçlü buzul çekilmesi, geçmişteki iklim değişikliğinin bir sonucudur. Son yıllarda ısınma daha da hızlandı ve önümüzdeki on yıllarda da hızlanmaya devam edecek, bu da kötü haber. Svalbard’daki buzulların geleceği pek parlak görünmüyor.”

Svalbard’daki çoğu buzul, düşük irtifada bulunur, bunlar ısınmaya karşı daha hassastırlar. Dahası van Pelt’in tahminlerine göre deniz buzulunun kaybı çok daha fazla deniz suyunun buharlaşmasına sebep olacak ve buharlaşma yağışı arttıracak, bu yağışlar ise büyük ihtimalle kar yerine yağmur olarak yeryüzüne düşecek. Kar tabakası buzul erimesini azaltmaya yarayan bir örtü işlevi görür, ancak artık çok daha düzensiz ve az kar yağıyor:

“Karın üstüne düşen yağmur karın içinde donabilir, ancak karın yağmuru dondurma kapasitesi kalıcı kar tabakasının azalması ile düşecektir. Dahası kar tabakalarının daralması daha fazla buzulun erimesine sebep olacaktır. Modelleme sonuçlarımız gösteriyor ki, sahip olduğumuz düşük emisyon senaryolarında bile buzul kütlesi kaybı gelecek on yılda güçlü bir şekilde artacak.”

En çok ve kötü etkilenecek olanlar kutup ayıları

Gdansk Üniversitesi Oşinografi Bölümü araştırmacılarına göre Svalbard, kıyı şeritlerinde geçtiğimiz kırk yılda ortalama 100 km2 alanı kaybederek şiddetli bir “hızlı buz” düşüşü yaşadı. Hızlı deniz buzu, kıyılara veya okyanus diplerine yığılır ve fiyortlarda, adaların çevresinde ve sığ sularda toplanır. Bu buz erozyona karşı bir bariyer görevi görmesinin yanı sıra, binlerce yıldır sağlıklı Arktik ekosistemlerinin mihenk taşı olmuştur.

Svalbard Üniversite Merkezi’nde misafir PhD öğrenci olan Maria Dance şunları anlatıyor: “Arktik’te su ve kara yaşamı arasında ince bir çizgi vardır. Denizden karaya olan besin ve enerji akışı yuva yaptıkları kayalıkların altındaki tundrayı gübreleyen deniz kuşlarıyla başlar. Tilkiler ve kutup ayıları kara ve deniz buzulu arasında gidip gelirler. Ren geyikleri deniz buzunu Svalbard’ın adaları arasında dolaşmak için kullanır. Deniz buzunun eksikliği planktonlardan balıklara, foklara ve deniz kuşlarına kadar çok çeşitli yaşamı içinde barındıran deniz ekosistemini etkiler ve temelde farklı bir ekosisteme sahip olursunuz. Bu durum tabii ki kara ekosistemini de etkileyecektir.”

İskoçya Deniz Bilimleri Derneği‘nde deniz biyoloğu olan Kim Last‘a göre, deniz buzunun yok olmasının etkileri suyun altında da görülebilir. “Svalbard çevresindeki sular daha düşük enlemlerdeki koşullara benzemeye başladı. Bununla birlikte kutup morinası gibi faunada bir azalma görüyoruz, ancak mavi midye ve daha önce bu kadar kuzeyde bilinmeyen bazı denizanası türleri gibi daha güneydeki türlerin akınına uğruyoruz. Tüm değişimlerde olduğu gibi, kazananlar ve kaybedenler olacaktır. Svalbard muhtemelen 50 yıl içinde tüm deniz buzlarından arınmış olacak. Buza bağımlı olan tüm organizmalar ya göç edecek ya adapte olacak ya da yok olacak.”

Kuzey kutbundaki deniz buzulu kaybı bir çok türe zarar verecek ve bazılarına da potansiyel fayda sağlayacak – ancak uzun vadede hepsinden daha çok hırpalanacak olan kutup ayıları olacak.

Küresel ısınmanın Svalbard’ın kutup ayıları üzerinde büyük bir etkisi olacak çünkü avlanacak halkalı fokların olmaması ve yavrularının olduğu normal yuvalanma ortamlarının ortadan kalkması nedeniyle diyetleri değişiyor. Yerel olarak yok olmaları giderek daha olası görünüyor. Fotoğraf: Phillip Hall

Alberta Üniversitesi’nde profesör ve kutup ayıları araştırma lideri Andrew Derocher’e göre, “Nüfusta henüz büyük değişiklikler görmüyoruz, ancak bunun için iyi nedenler var.”

Derocher, iklim değişikliği kaynaklı deniz buzulu kaybı ile kıta sahanlığı üzerindeki buz kaybının aralarındaki etkileşim sayesinde “bir şekilde idare ettiğini” söylüyor. Kıta sahanlığı habitatlarının yüksek biyolojik üretkenliği ve bu habitatların ayıların birincil besin kaynağı olan halkalı foklar için olgun avlanma alanları olması sebebiyle deniz buzulu kaybı belli başlı popülasyonları henüz dramatik bir şekilde etkilemedi. Ancak Derocher bunun geçici bir durum olduğunu söylüyor:

“Svalbard kutup ayılarını bekleyen asıl tehlike bu bölgedeki deniz buzulu kaybının diğer kutup ayılarının yaşadığı bölgelerden daha hızlı yaşanması. Olay sadece zaman meselesi. Diğer bölgelerde de aynı etkileri görmeyi bekliyoruz: Deniz buzulundaki değişim, kutup ayılarının vücut kondisyonlarındaki düşüş, üreme hızlarının düşmesi, genç ve yaşlı ayıların hayatta kalma oranının düşmesi ve sonunda popülasyonun azalması. Ben Norveç Kutup Enstitüsü’nde çalışırken benim çalışma alanım olan Svalbard bölgelerinin çoğu artık kutup ayılarının habitatı değil, artık yeteri kadar buzul yok.”

Kanada hükümetinin 2022 yılında yayınladığı bir rapor, 2016 ile 2021 yılları arasında Hudson Körfezi‘nin batısındaki kutup ayısı nüfusunun %27 oranında azaldığını ve bu düşüşün büyük ölçüde deniz buzu kaybına bağlandığını ortaya koydu. Dahası, Royal Society tarafından 2021 yılında yayınlanan bir çalışma, her yıl daha az deniz buzu oluşmasıyla birlikte, birçok kutup ayısı popülasyonunun giderek daha fazla parçalandığını ortaya koydu. Sonuç olarak, farklı gruplar arasında daha az çiftleşme ve sonuç olarak, ayıların değişen çevreye başarılı bir şekilde uyum sağlama yeteneğini engelleyebilecek aynı soydan çiftleşme olasılığı arttı.

Derocher, Svalbard kutup ayıları için bir başka sorunun da habitat kaybı olacağını ön görüyor: “Pek çok önemli doğum alanlarını kaybettik, sonbaharda hamile dişiler sığınacak mağaralar ararken bu bölgelere erişemeyecek. Anne ayılar farklı alanlara kayarken, habitat erozyonu devam edecek.”

‘Uyum sağla ya da yok ol’ dönemi

Ona göre habitat kaybı kutup ayılarının beslenme alışkanlıklarını da değiştirecek:  “Yumurta, kuşlar ve ren geyikleri; kutup ayılarının çok uzun zamandır menülerinde bulunuyor ancak şimdilerde bunları daha çok yediklerini görüyoruz. Her yerde, özellikle de Svalbard’da kutup ayıları için iyimser olmak oldukça zor. Kuzey Kutbu’nun bu bölümünde uzun süre kalacaklarından şüpheliyim. Önümüzdeki yıllarda Svalbard’daki kutup ayısı popülasyonu bir anda düşerse hiç şaşırmam.”

“Dünya’nın iklimi geçmişte de değişti, doğa her zaman uyum sağlamanın bir yolunu buldu, bugün yaşadığımız şeyin farklı olmasının sebebi hızı. Bu hızda bir değişime doğa nasıl tepki verecek söylemek oldukça zor” diye ekliyor Spolaor.

Norveç Arktik Üniversitesi’nde çevre biyolojisi profesörü Paul Wassmann da bu fikri destekliyor: “Asıl zorluk değişimin hızından geliyor. Bazı memelilerin popülasyonu artarken bazıları azalıyor. Arktik türleri ceplerine saklanacak ve Svalbard tekrar soğuduğunda yeniden kolonileşecek. Takım adalar değişiyor, ölmüyor.”

Yaşam esnektir ve uzun zamandır da öyle. Gezegenimiz milyonlarca yıldır sıcaklık dalgalanması dönemleri yaşadı; en dayanıklı, en uyumlu yaşam her zaman hayata tutundu.. Ancak bu gerçeğin, çevrelerinin her geçen yıl bozulduğunu ve eridiğini gören türler için güven verici olması pek olası değil. Neredeyse tüm araştırmalar Svalbard’ın geleceğinin daha sıcak hava, daha az deniz buzu, daha az kutup ayısı ve daha fazla yağmur olacağını gösteriyor. Elbette daha sıcak iklimde güçlenecek ve gelişecek türler olacaktır, ancak Svalbard’ın mevcut sakinlerinin çoğuna basit bir ültimatom verilecektir: Uyum sağla ya da yok ol.

Svalbard tundrasında taşlı zeminde mor taşkıranotları. Adalara özgü 190 damarlı bitki türü bulunuyor ve iklim ılımanlaştıkça çeşitleri de hızla değişiyor. Fotoğraf: Realimage/Alamy

Edinburgh Üniversitesi‘nde iklim değişikliği ekolojisi kürsüsü başkanı olan Isla Myers-Smith, “Kuzey Kutbu’nda bitkilerin ilkbaharda daha erken ‘yeşillendiğini’ ve tundra bitki örtüsünün bir zamanlar çıplak olan zemini kaplamak için genişleyerek daha sıcak yazların avantajını kullandığını görüyoruz, diyor:  “Çalılar, otlar ve sazlar gibi bazı türler daha yaygın hale geliyor ve sonuç olarak bitki yaşamının biyolojik çeşitliliği değişiyor. Çalılar daha sıcak yaz aylarında daha fazla büyüyor, bu da ‘kazanan’ türler olduklarının bir göstergesi.

Tundra ekosistemleri soğuğa dikkatlice adapte edilmiştir, bu nedenle ısınma ve buzlanma gibi ilişkili iklim olayları yaşam dengesini bozabilir ve Kuzey Kutbu besin ağları boyunca yansımaları olabilir.”

Doğal olarak, kazananlar kaybedenlerle birlikte var olamaz ve Myers-Smith, Svalbard’ın yakın geleceğinin dramatik, eşi benzeri görülmemiş bir çalkantı olacağına inanıyor: “Gezegenimizi zor zamanlar bekliyor. Kuzey Kutbu’nda hızlı ve hızı zamanla artan ısınma çoktan başladı.”

Gelecekte Kuzey Kutbu’nda iklim değişikliği kaynaklı yaşanacak değişiklikleri henüz görmeye başlıyoruz. Svalbard, Kuzey Kutbu’ndaki herhangi bir yerden daha hızlı ısındığı için başlayacak değişimin başını çekiyor:  “Bu ekosistemlerin yaşayacağı değişiklikler bir bütün olarak göz önüne alındığında, gördüğümüzün yalnızca buzdağının görünen kısmı olduğuna dair şüphelerim var.”

Makalenin İngilizce orijinali

More in Ekoloji

You may also like

Comments

Comments are closed.