DünyaEnerjiManşet

Rusya’nın başlattığı savaş çevre dostu teknolojilerdeki gelişmeleri nasıl tehlikeye sokuyor?

0

Yazan: Paul Hockenos

Yeşil Gazete için çeviren: Burak Yıldız

*

Volkswagen artık Avrupa ve ABD‘deki tesislerin kapılarına “tükendi” tabelası da astırsa da olur. Geçtiğimiz ay yapılan açıklamaya bakılırsa, elektrikli otomobil üretiminde dünyanın en büyük ikinci üreticisi, mayıs sonrasında sipariş edilen herhangi bir şarjlı modelin 2023’ten önce müşterilerin garajlarına giremeyeceğini duyurmuştu. Alman otomobil üreticisi yılın ilk çeyreğinde ürettiği 100 bine yakın akülü elektrikli model satışıyla Tesla‘nın gerisinde kalsa da bu yıl içinde üretim bandından indirmeyi öngördüğü 700 bin adetlik satışa ulaşmak konusunda gereken tempodan epey uzak kaldı. Tesla da hemen hemen tüm diğer elektrikli otomobil üreticileri gibi 2022 yılının satış hedeflerine ulaşma ihtimalinin oldukça düşük olduğunu dile getiriyor.

Örneğin, Volkswagen ve Tesla gibi araba üreticileri, aralarında Çin‘in yeni elektrikli araç taleplerine ket vuran Çin ekonomisinin uyguladığı ağır COVID-19 kısıtlamasının da yer aldığı pek çok sorunla baş ettiklerini ifade ediyor. Öte yandan Avrupa’da baş gösteren sorunların, Rusya‘nın Ukrayna‘yı işgali ve elektrikli araç akülerinin yanı sıra rüzgâr türbinlerinden güneş enerjisi panellerine kadar yenilenebilir enerji sektörünün tamamında gerekli olan metallerin başlıca tedarikçisi olarak oynadığı rolün yarattığı etkiyle yakından alakası bulunuyor.

Ukrayna’daki savaş süregelen COVID-19 kaynaklı tedarik zinciri sıkıntıları, yaşanan lojistik darboğazlar ve artan küresel enflasyonla birleştiğinde 10 yıldır düşüşte olan çevre dostu teknoloji sektöründeki fiyatları tersine çevirdi. Üstelik bu tersine dönüş, küresel ölçekte uygulanan düşük karbonlu teknolojilerin yaygınlaşmasını da sekteye uğratma tehlikesi taşıyor.

Her ne kadar Rusya çevre dostu enerji sektöründe gerekli olan metallerin ihracatına kısıtlama getirmemiş olsa da Birleşik Krallık yaşanan savaş dolayısıyla bazı Rus metallerine yönelik gümrük vergisi uygulamaya başladı. Ayrıca Avrupa Birliği‘nin (AB) getireceği – şu ana dek Almanya engeline takılan – ilave gümrük vergilerinin yarattığı korku, bloğun belirlediği 2030 yılına kadar sera gazı salımlarını yüzde 55 oranında azaltma amacından yalnızca sekiz ay sonra, halihazırda artan talebe karşılık veremeyen yenilenebilir enerji sektörünün üzerinde geziniyor.

İklim değişikliği ile mücadele kapsamında gerekli olan elektrikli arabalar, güneş enerjisi panelleri, akıllı şebekeler ve rüzgâr türbinlerinin üretiminde Rusya’nın ürettiği metaller hayati bir öneme sahip.

Nitekim Barrons‘a göre Rusya’nın 24 Şubat’ta gerçekleştirdiği Ukrayna işgalinin akabinde elektrikli araba akü metallerinin fiyatı yüzde 50 oranında artış gösterdi. Hammaddelerdeki artan fiyatlar ve aksamalar yönündeki tehlike, tam da Avrupa’nın çevre dostu enerjiye dönüşümünü hızlandırmaya ve Rus petrol ile doğalgazına duyduğu yoğun bağımlılıktan kurtulmaya uğraştığı bir döneme tekabül ediyor. Geçtiğimiz dönemde AB liderlerinin 2022 yılı sonuna kadar Rusya’dan ithal edilen petrol miktarının yüzde 90‘ının kesilmesi konusunda mutabakata vardıkları bildirilmişti.

Hammadde bakımından oldukça yoksul olan Avrupa, bir yılda Rusya’dan nikel, paladyum, lityum, platin, kobalt, neon gazı, alüminyum ve bakır dâhil olmak üzere 7 milyar dolardan fazla miktarda metal, kauçuk ve mineral ithal ediyor. Bu maddelerin tamamı iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında gerekli olan aküler, elektrikli arabalar, güneş enerjisi panelleri, akıllı şebekeler ve rüzgâr türbinleri bakımından hayati önem taşıyor. Örneğin, Putin’in kilit önemdeki müttefiklerinden ve Rusya’nın ilk oligarklarından Vladimir Potanin‘in sahip olduğu Nornickel (Rusça: Норникель) şirketi, dünyanın en büyük yüksek kaliteli nikel üreticisi ve Sibirya‘da çıkarılan nikelin yanı sıra paladyum, kobalt ve bakır ticareti de yapıyor. Almanya’nın araba akülerinde kullandığı nikelin yüzde 39‘unu Rusya tedarik ediyor ve bunun büyük bir kısmı da Nornickel şirketinden karşılanıyor.

Brüksel merkezli bir düşünce kuruluşu olan Avrupa Politika Çalışmaları Merkezi‘nde (EPC) sürdürülebilir kaynaklardan ve döngüsel ekonomiden sorumlu Vasileios Rizos, “Bazı malzemelerde [Rusya’ya] bu denli bağımlılık olması oldukça endişe verici. Avrupa’nın bu hammaddelere yönelik kaynaklarının çeşitlendirilmesine ve değiştirilmesine yönelik hâlihazırda sürmekte olan bir arayışa hız kazandırdı. Bu, Putin olsun ya da olmasın, uzun vadede hiçbir suretle sürdürülebilir değil” diyor.

Bugüne kadar yaptırım listesine herhangi bir metal ekleyen tek ülke İngiltere oldu ve geçtiğimiz ay aralarında büyük miktarlarda platin ve paladyumun da bulunduğu 2 milyar dolarlık Rus malına yüzde 35’lik bir ithalat vergisi uygulayacağını duyurdu. Bu kararın gerekçesinin petrol gibi diğer yaptırım uygulanan ürünlerle aynı olduğunu dile getiren İngiliz Uluslararası Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı Anne-Marie Trevelyan, “Rus savaş makinesine daha fazla darbe vurmak” olduğunu açıkladı.

Bu çerçevede AB‘nin Rus kömürü, petrolü, havyarı, odunu, kauçuğu, çimentosu ve votkası gibi ürünlere yönelik şimdiden ithalat yasakları getirdiğini duyurdu. Bugüne kadar metallerin, akıllı telefonlardan tutun da uçaklara kadar her şey açısından elzem olmaları gibi basit bir nedenden ötürü, bu konuda serbest geçiş hakkı bulunuyordu. Tıpkı Rusya’nın doğal gazında olduğu gibi, sorunlara nazaran ticaretin akışı orta derecede iyi seyrediyor.

Artan fiyatlar ve piyasa aksamalarından ötürü şimdiden kaygı duyan Avrupa’nın yenilenebilir enerji sektörü olayları dikkatle takip ediyor. HTW BerlinUygulamalı Bilimler Üniversitesi‘nde yenilenebilir enerji sistemleri alanında çalışmalar yürüten Volker Quaschning gibi bazı uzmanlara bakılırsa metallere yönelik yaptırımların uygulanması konusunda geç bile kalındığı söylenebilir.

Quaschning, “Rusya’dan her türlü hammaddeyi temin ederek savaşın finanse edilmesine katkı sağlayamayız” diyor: “Eğer darboğazlar söz konusuysa, gerekirse hükümetin hammadde tahsisinde bulunması gerekir. Diğer bir deyişle: Mevcut hammaddeleri öncelikle krizlerin aşılmasının mümkün olduğu en acil yerlerde kullanın.”

Beklendiği üzere, elektrikli araç üretiminde önde gelen şirketlerin başkanları Rus metallerine yönelik yaptırımlara sıcak bakmıyor ve bunun fosil yakıtlardan uzaklaşmaya dönük çabalara ağır bir darbe vuracağını ifade ediyor. Volkswagen CEO’su Herbert Diess geçen ay yaptığı açıklamada “Enerjiye ihtiyaç duyuyoruz, şarj ağlarına ihtiyacımız var, elbette altyapıya ihtiyacımız var, arabalara ihtiyacımız var ama aynı zamanda akülere ve hammaddelere de ihtiyacımız var,” dedi.

Şu anda Avrupa’nın temiz teknoloji sektörü kilit önemdeki hammaddelerin Rus olmayan tedarikçilerine ulaşmaya çalışıyor; ancak bunu yaparken AB içinde bulunduğu rahatsız edici ahlaki ikilemden kurtulamıyor. Söz konusu bu hammaddelere yönelik artan Avrupa talebini karşılayabilecek pazarların pek çoğu, Çin, Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Zimbabwe gibi, insan hakları konusunda kötü sicillere sahip olan farklı baskıcı rejimlerin etkisi altındadır.

Bir ekonomist, “[Rusya’nın] ihraç ettiği belli başlı metallerin durdurulması durumunda Batı dünyasında endüstriyel bir durgunluk yaşanır” yorumunu yapıyor.

Öte yandan Avrupa Yeşil Mutabakatı adım adım hayata geçirilirken, bu bloğun önümüzdeki dönemde yenilenebilir enerji kaynaklarında kullanılan metallere olan talebinin, nikel ve kobalt söz konusu olduğunda, sırasıyla iki ve üç kat artacağı öngörülmektedir.

Almanya’daki Kiel Dünya Ekonomisi Enstitüsü‘nde ekonomi uzmanı olan Klaus-Jürgen Gern, “Yenilenebilir teknolojinin gerek duyduğu metaller bakımından Rusya, Avrupa’da olduğu kadar dünya çapında da çok büyük bir faktör” diyor: “Nikel ya da paladyum gibi başlıca ihraç ürünlerinden birinin üretiminin durmasının etkisi Batı dünyasında endüstriyel bir durgunluğa yol açacaktır. Örneğin, Rusya’nın yaptığı metal ithalatının belli bir oranı bakır gibi oldukça düşük görünse bile, tamamen durdurulması fiyatların fırlamasına ve dünya piyasalarının altüst olmasına neden olacaktır.”

Rusya, pil üretiminde kullanılan pek çok değerli metal ve gazın (lityum, kobalt ve nikel) yanı sıra katalitik konvertörlerin (egzoz salımlarının azaltılmasında gerekli olan cihazlar) üretiminde kullanılan paladyumun da önemli bir ihracatçısı konumunda. Platin, paladyum ve iridyum, yakıt hücreleri ve elektrolizörlerde, hidrojen ekonomisi teknolojilerinde kullanılan bileşenler arasında. Rusya’nın bir başka ihracatı olan ender toprak elementleri ise rüzgâr türbini jeneratörlerinde ve elektrikle çalışan araçların çekiş motorlarında kullanılan sabit mıknatıslarda bulunuyor.

Türbin ve güneş enerjisi panelleri alüminyum, bakır ve silikon kullanmayı gerektirirken, elektrikli araç aküleri bakımından kritik önem taşıyan yarı iletkenler ya da bilgisayar çipleri Ukrayna neon gazının kullanılmasını gerektiren üretim süreçlerini kapsıyor. (Savaştan önce dünyanın yarısının ve ABD‘nin yarı iletken seviyesindeki neon gazının yüzde 90‘ından fazlası Ukrayna’dan temin ediliyordu. Savaş yüzünden Ukrayna’da bulunan ve dünyadaki neon gazının çoğunu sağlayan iki tesis — biri Mariupol‘de diğeri Odessa‘da — kapanmıştı). Ayrıca, Avrupa’nın nükleer reaktörleri için kullanılan uranyumun beşte biri Rusya’dan gelmektedir.

Savaş, elektrikli araçlar ve şebeke ölçeğinde elektrik depolama için lityum iyon piller gibi temiz teknolojilerin fiyatlarındaki düşüşün tersine dönmesine şimdiden katkıda bulundu. Lityum fiyatı geçen yıl tüm zamanların en yüksek fiyatlarına ek olarak bu yıl iki buçuk kat arttı. Kobalt fiyatı rekor seviyelerde. Nikel ve neon gazının artan maliyeti, elektrikli araç sektörünün araç başına 3 bin dolara kadar daha yüksek fiyatlar öngörmesine neden olan faktörler arasında.

AB’nin Rusya fosil yakıtlarından hızla uzaklaşması, 2025 yılına kadar fotovoltaik ve rüzgâr enerjisi kapasitelerinin iki katına, 2030 yılına kadar ise üç katına çıkartılmasını gerekli kılıyor. Bunun anlamı yılda 3.000 yeni rüzgâr türbininin üretilmesi demektir. Üstelik AB’nin 2030 yılına kadar elektrik depolama kapasitesini yenilenebilir enerjiye dayanan bir sistemi desteklemek üzere üç katına çıkarması gerekecek. Elektrikli araç üretiminin şu anda yılda 1,3 milyon araçtan başlayarak 2040 yılına kadar 6,5 milyon ile 11,9 milyon arasında bir rakama ulaşması öngörülüyor.

Merkezi Brüksel’de bulunan bağımsız bir düşünce kuruluşu olan Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü‘nden (UPA) araştırmacı Tobias Gehrke, önümüzdeki aylarda bu hammaddelerde yaşanabilecek ciddi tedarik sıkıntılarının “Avrupa Birliği’nin (AB) hem ekonomik güvenliği [hem de] AB’nin dönüşüm yaratan çevre dostu ve dijital hedeflerini hayata geçirme kapasitesi bakımından stratejik bir tehdit teşkil edeceğini,” öne sürüyor.

2050’ye kadar karbon salınımlarını sıfırlamak üzere AB’nin günümüzde tükettiğinden yaklaşık yüzde 35 oranında daha fazla bakır ile alüminyuma ve güneş panellerinin önemli bir bileşeni olan ve Rusya tarafında da çıkartılan yaklaşık yüzde 45 oranındaki daha fazla silikona ihtiyacı olacak. Hâlihazırda Rusya, AB’nin paladyum üretiminin yüzde 41’ini, alüminyum ve nikel üretiminin yüzde 17’sini, platin üretiminin yüzde 16’sını, bakır üretiminin yüzde 7’sini, kobalt üretiminin yüzde 5’ini ve lityum üretiminin yüzde 4’ünü karşılıyor.

Konuyla alakalı bir uzman, “Boykota karşıyım; zira bu durumda Avrupa fosil yakıtlara yönelik boykota göğüs germek konusunda çok az hazırlıklı olacaktır” diyor.

Almanya’daki bir düşünce kuruluşu olan Enerji İzleme Grubu‘ndan Hans-Josef Fell gibi bazı uzmanlar, Rus metal ithalatının yasaklanması durumunda, Rusya’nın metal ihracatının tamamının 13 katından fazlasını teşkil eden Rusya fosil yakıtlarına yönelik yaptırımların zedeleneceğini ifade ediyor.

Gern‘e kalırsa ambargo yerine İngiltere’nin paladyum ve platine uyguladığı türden gümrük vergileri tercih edilebilir. Böylelikle Rusya ihracatı sürdürmeyi tercih ederse, İngiliz üreticilerin üretime devam edebileceğini, Rusya’nın ise daha ağır bir bedel ödeyeceğini belirtiyor. Gern, şayet Rusya Birleşik Krallık‘a yaptığı satışları durdurma yönünde bir karar alırsa, üreticiler bu metalleri dünyanın farklı noktalarından tedarik etmek durumunda kalacaklarını ve bunun da her halükârda çeşitlendirmeye gidilmesi anlamına geldiğini ifade ediyor.

Avrupalı uzmanlara bakılırsa, yurtdışında bulunan yeni kaynakların yanı sıra, Avrupa’nın kendi başına bugünkünden daha fazla hammadde çıkarması da söz konusu olabilir. Ayrıca Avrupa Birliği’nin döngüsel ekonomiden sorumlu uzmanları, mevcut sermayenin büyük bir kısmının geri dönüştürülmesiyle Avrupa’nın metal ithalatından kurtulmaya başlaması gerektiğini dile getiriyor.

Ne var ki söz konusu bu stratejilerin hiçbiri kısa vadede Volkswagen ve Tesla gibi şirketlere, tüketicilerin her geçen gün artan oranda talep ettiği yeni elektrikli araçların satış vitrinlerine konulabilmesi amacıyla gerekli olan malzemelerin temin edilmesine olanak sağlamayacaktır.

Makalenin İngilizce orijinalini okumak için tıklayın.

More in Dünya

You may also like

Comments

Comments are closed.