Ana Sayfa Blog Sayfa 988

Yüksek geçiş ücretleri ve çevre tahribatıyla 1915 Çanakkale Köprüsü açıldı

Temeli 18 Mart 2017’de atılan ve yap-işlet-devret modeli ile inşa edilen 1915 Çanakkale Köprüsü açıldı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bugün düzenlenen Açılış Töreni‘ndeki konuşmasında “Bugünle gelecek arasındaki kalkınma köprüsü” olarak tanıttığı köprüye ilişkin olarak “Türkiye orta açıklığı itibarıyla dünyanın en uzun köprüsüne sahip Japonya’yı geride bırakarak, bu alanda ilk sıraya yerleşti” diyor.

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu ise Çanakkale’nin milletin kaderinin çizildiği yer olduğunu belirterek, Çanakkale Deniz Zaferi‘nin 107. yıl dönümünde, Malkara-Çanakkale Otoyolu ve 1915 Çanakkale Köprüsü‘nü hizmete açmanın haklı gurur ve onurunu yaşadıklarını söylüyor.

Ocak 2017’de yapılan ihaleyle yapımı 2 Güney Koreli, 2 Türk firması (DL E&C (Güney Kore), Limak (Türkiye), SK Ecoplant (Güney Kore), Yapı Merkezi (Türkiye)) üstlendi.

Araç geçiş garantisi 45 bin ama feribotlarla bile 12 bin araç geçiyor

Ancak köprü çevre tahribatı başta olmak üzere geçiş ücretleri ve maliyetleriyle de sık sık gündeme geldi.

Köprüye Hazine, Limak ve Güney Koreli firmalara araç başına 15 euro artı KDV üzerinden, günlük 45 bin geçiş garantisi vermişti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Tören’de yapmış olduğu açıklamada köprüden geçişin 200 Türk Lirası olacağını söyledi. Erdoğan köprüden geçişlerin ilk hafta ücretsiz olacağını duyurdu.

Ancak araçlar feribotla 95 TL’ye geçiş yapabiliyorlar. “Simgelerin Köprüsü” ifadesiyle anılan 1915 Çanakkale Köprüsü’nden günde 45 bin aracın geçeceği garantisi verilmişti. Fakat feribotla günde yalnızca 12 bin aracın geçişi yapılıyor. Garanti edilen araç sayısına ulaşılamaması durumunda Erdoğan, eksik miktarın Hazine’den ödeneceğini söyledi. 

Öte yandan 2017’den bu yana yapımı süren köprüye ilişkin olarak hem maliyet hem de çevre tahribatı nedeniyle tepkiler gösterilmişti. Kuzey Ormanları Savunması tarafından bugün yapılan sosyal medya paylaşımında da bu konu yeniden gündeme getirilerek köprünün çevre tahribatına dikkat çekildi.

Yüz binlerce ağaç kesildi

Bakan Karaismailoğlu da köprünün, enlerin, ilklerin ve rekorların projesi olduğunu söylemişti. Ancak köprüden geçişlerin garanti edildiğinin altında kalacağı ve aradaki tutarın vatandaşların vergileriyle ödeneceği yönünde eleştiriler gelmeye devam ediyor. Birçok sosyal medya kullanıcısı ve çevre örgütü geçişi altı dakikaya indireceği bildirilen köprüye ilişkin olarak tepkilerini paylaşıyorlar. Çanakkale’nin yapımında yüz binlerce ağaç kesildi. Kazdağları İstanbul Dayanışması da ağaç kesimlerini de gündeme getirerek tepkilerini şöyle gösterdi

‘Verimli tarım arazileri kamulaştırıldı’

14’ü Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile olmak üzere toplam 18 kez planlaması değiştirilen 1915 Çanakkale Köprüsü’nün çevreye verdiği zarar oldukça büyük. Evrensel’den Özlem Songül’ün aktardığına göre; TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Su ve Atık Su Komisyonu Başkanı Selahattin Beyaz, 18 defa planlamada yapılan değişikliğin köprünün bölgeye olan etkisinden kaynaklandığını belirtiyor. Köprü inşaatı için Çanakkale, Lapseki ve Gelibolu’da bulunan köylerde yaklaşık 5 bin hektar (yaklaşık 7 bin futbol sahası) tarım arazisi kamulaştırıldı. 500 bin adet ağaç kesildi.

Çevre Mühendisi Selahattin Beyaz, “Köprünün yapım aşamasında bölgede verimli tarım arazilerinin kamulaştırılmış, geçimlerini tarımdan sağlayan köylüler bu alan dışına çıkarılmıştır. Yaşam koşullarına uygun olmayan farklı iş alanlarına yönelmeye mecbur bırakılmışlardır. Aynı zamanda 500 binden fazla ağaç kesilerek ormanlık alanlar yok edilmiştir. Ormanların yok olması bu ekosistemindeki canlıların da yok olmasına veya bölgeyi terk etmesine neden olmuştur. Ayrıca köprü ve buna bağlı otoyollar boyunca birçok sucul sistem yok edilmiş, bölgedeki canlılar için yaşam kaynağı olan suya erişim engellenmiştir” dedi.

Erdoğan köprüyü şu ifadelerle tanımlamıştı:

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan Açılış Töreni’nde yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

“Ülkemizin bu yatırımla sadece zamandan, akaryakıt tüketiminden ve karbon salımı azalımından kazancı, yıllık ne olacak biliyor musunuz? 415 milyon avro.”

“Kamu-özel işbirliği modeli performansında Avrupa’da üçüncü, dünyada 13. sırada yer alıyoruz.”

“Hesaplamalar, bu projenin ekonomimize üretimde 5,3 milyar avro, istihdama 118 bin kişi, milli gelirde 2,4 milyar avro ilave katkı olacağına işaret ediyor.”

“Garantili işletme döneminde de kamuya kaynak aktarmaya başlayan bu eserler, sonrasında da uzun yıllar boyunca devlete kazanç sağlamayı sürdürecektir.”

“(1915 Çanakkale Köprüsü) Otomobil geçişleri ile alakalı fiyatı, 200 lira olarak belirledik.”

Ege Üniversitesi’nde eylem: Vegan menü haktır

Yemekhanede vegan menü verilmesi talepleri Ege Üniversitesi Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı tarafından reddedilen Ege Üniversitesi Vegan / Hayvan Hakları Topluluğu‘ndan öğrenciler, kampüste vegan piknik eylemi yapıyor.

9 Mart’ta üniversite, 75 öğrencinin dilekçesine rağmen “Vegan menü pahalıdır” gerekçesiyle talebi yerine getirmedi.

Öğrenciler, “Vegan yemekler navegan yemeklere göre çok ucuzdur. Kuru fasulye yapmak, 75 öğrencinin talebini reddetmekten, aç bırakmaktan daha kolaydır” diyerek karara tepki gösterdi.

Yaptıkları paylaşımda topluluk, “İnsan dışı hayvanların yaşamına saygı duyuyor ve beslenmenin en temel hak olduğunu biliyoruz. Bu sebeple sizlerden lütuf değil, hakkımızı istiyoruz. Beslenme yönetmeliğinde yazdığı üzere, üniversitelilerin sağlıklı beslenme hakkı karşılanmalıdır” açıklamasını yaptı.

Topluluk, “Beslenme hakkımızı alana alana kadar her cuma kampüste piknik yapacağız. Vegan menü haktır!” dedi.

Bugün ikinci kez toplanan üniversiteliler, kampüste yaptıkları vegan piknikte enstürman eşliğinde “Vegan menü versene” diyerek şarkı söyledi.

Boğaziçi Üniversitesi Akademisyenleri 300. kez rektörlüğe sırt çevirdi

Soğuk hava ve kara rağmen toplanan Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri, 296. kez rektörlük binasına sırt çevirdi. Naci İnci’nin rektör olarak tanmasının 200’üncü, öğretim görevlisi Can Candan‘ı görevden almasının 242’inci gününde de bir araya gelen  akademisyenler, direnişlerini 439 gündür devam ettiriyor.

Atanan rektör Melih Bulu‘nun görevden alınmasından sonra rektörlük görevine atanan Naci İnci’nin, hukuksuz şekilde Can Candan’ı görevden alması kararına on altı gün önce mahkeme, yürütmeyi durdurma kararı vermişti.

Fotoğraf: Tolga Sütlü

Naci İnci’nin ilgili kurullarının hiçbiri muhatap alınmadan, şeffaf olmayan bir şekilde Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atanmasının iki yüz dördüncü gününe gelindi. 30 Temmuz günü gerçekleştirilen destek oylamasında akademisyenlerin yüzde 95 oranında rektör adaylığına karşı olduğu açıklanan İnci’nin rektör vekili iken Batı Dilleri ve Edebiyatları bölümü tam zamanlı öğretim görevlisi Can Candan’ı görevden almasının iki yüz kırk ikinci günü oldu.

Fotoğraf: Tolga Sütlü

Matematik Bölümü tam zamanlı öğretim üyesi Mohan Ravichandran’ın hiçbir gerekçe gösterilmeden dönem ortasında görevden alınmasının ise yüz yirmi üçüncü gününde nöbet tutuldu.

Fotoğraf: Tolga Sütlü

Haftanın her iş günü olduğu gibi saat 12.15’te Güney Meydan’da toplanan Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri, 300. nöbetlerinden önce Boğaziçi Üniversitesi’nde 1988’den bugüne üst yönetiminde aktif olarak rol almış 46 akademisyenin, Eğitim Fakültesi, Fen – Edebiyat Fakültesi ve İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesine dışarıdan dekan atanmasının ardından 6 Mart akşamı yaptığı açıklamayı okudu.

Fotoğraf: Tolga Sütlü

46 Akademisyenin açıklamasını desteklediklerini ve imzaya açtıklarını belirten akademisyenler, 300 Boğaziçi Üniversitesi akademisyenin imzası ile bu metni bir kere daha kamuoyu ile paylaştıklarını ifade ettiler.

Akademisyenler daha sonra #KabulEtmiyoruzVazgeçmiyoruz diyerek arkalarını 300. kez rektörlük binasına döndüler.

Fotoğraf: Tolga Sütlü

Akademisyenler nöbet boyunca ellerinde “Kabul Etmiyoruz” “Vazgeçmiyoruz”, “Özerk, Özgür, Demokratik Üniversite” yazan dövizler, üzerlerinde yazan Can Candan fotoğrafları taşıdılar.

Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri 300. nöbetlerinin ardından haftanın her son iş gününde olduğu gibi haftalık açıklamalarını okudular.

AYM, Devlet Denetleme Kurulu’nun yetkisini iptal etti: ‘Dernek kurma hakkına aykırı’

Anayasa Mahkemesi (AYM), Devlet Denetleme Kurulu‘na (DDK) Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile verilen “dernek yöneticilerini açığa alma tedbiri uygulama” yetkisini iptal etti. Yetkinin, cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle verilemeyeceğini belirleyen Mahkeme, düzenlemeyi “dernek kurma hakkına aykırı” buldu.

20 Ağustos 2021’de Cumhurbaşkanı Erdoğan‘ın imzasıyla çıkarılan kararnamede DDK’ye, dernek denetlemelerinde denetimi güçleştiren, engelleyen ya da görevi başında kalmasında sakınca görülen kişileri görevden uzaklaştırma yetkisi tanınmış, CHP kararnameyi yargıya taşımıştı.

Kamuya yararlı dernekler, vakıflar, kooperatifler ve birliklerin de DDK tarafından tarafından denetlenmesinin yolunu açan kararnamenin birçok hükmünü anayasaya aykırı bulmayan ve iptal etmeyen AYM, kurulun grup başkanına dernek yöneticilerini açığa alma yetkisi verilmesinin, dernek kurma hakkına yönelik bir sınırlama olduğuna hükmetti.

İptal dilekçesinde, “Anayasa‘nın 33. maddesi temel olarak dernek hakkının kullanılması sırasında kamu makamlarının keyfî müdahalelerine karşı korunmayı amaçlamaktadır. Anayasa’nın 108. maddesi gereğince DDK tarafından derneklerde yapılacak denetlemeler sırasında grup başkanının maddede yer alan koşulların varlığı hâlinde görevliler hakkında uygulayabileceği görevden uzaklaştırma tedbirinin Anayasa’nın 33. maddesinde yer alan dernek kurma hakkına yönelik bir sınırlama niteliğinde olduğu açıktır” ifadeleri yer aldı.

Dilekçenin devamında söz konusu yetkinin, kişi hakları ve ödevleri ile ilgili düzenlemelere girdiğini, Anayasa’nın 104. maddesine göre bu alanın Cumhurbaşkanı tarafından düzenlenemeyecek yasak alan olduğu vurgulanarak, anayasaya aykırılığı sebebi ile etkinin iptal edildiği açıklandı.

Marmara Denizi’ne ağıt yazıldı: Affet bizi ey Marmara!

Marmara Denizi’nin kabusu haline gelen ve halk arasında “deniz salyası” olarak da bilinen müsilaj ve çeşitli çevre kirlilikleri üzerine yaptığı konuşmalarla soruna dikkat çeken Hidrobiyolog M. Levent Artüz, Marmara Denizi’ne ağıt yazdı. Marmara Denizi’ne ağıtı Cenk Taşkan besteledi, Coşkun Demir seslendirdi.

45’liklerin bilinen ismi Coşkun Demir’in seslendirdiği şarkının sözleri şöyle:

“Deşarjların döküldüğü,
Canlıların hep öldüğü,
Müsilajın görüldüğü,
deniz oldun, sen Marmara.
Böyle miydi eski günler,
Şimdi bilmez kimsecikler,
Yok olurken izmaritler,
ziyan oldun, sen Marmara.
Senelerdir birlikteydik,
Sen ölürken biz izledik,
Seni biz hiç hak etmedik,
heder oldun, sen Marmara.
Akıntını biz yol yaptık,
Atıkları ona bastık,
Çevre ile inatlaştık,
öldürüldün, sen Marmara.
Canlarını hırpaladık,
Suyunu biz bulandırdık,
Yaptığımız vicdansızlık,
affet bizi, ey Marmara.
Deşarj denen bu rezillik,
Bırakmadık tek nefeslik,
Soluğunu biz tükettik,
kirletildin, sen Marmara.
Umarsızca yokedilen,
Çöplük diye öngörülen,
İçin için çürütülen,
lağım oldun, sen Marmara.
Senelerdir birlikteydik,
Sen ölürken biz izledik,
Seni biz hiç hak etmedik,
heder oldun, sen Marmara.
Akıntını biz yol yaptık,
Atıkları ona bastık,
Çevre ile inatlaştık,
öldürüldün, sen Marmara.
Canlarını hırpaladık,
Suyunu biz bulandırdık,
Yaptığımız vicdansızlık,
affet bizi, ey Marmara.
affet bizi, ey Marmara”

İstanbul’da ulaşıma üç ay sonra ikinci zam yolda: Yüzde 50’den az olmayacak

İstanbul Elektrik Tramvay ve Tünel İşletmeleri (İETT) Genel Müdürü Alper Bilgili, son akaryakıt zamlarının ardından zarara uğrayan taşımacılık meslek örgütlerinin, yüzde 50 ila yüzde 100 arasında değişen oranlarda ulaşım zammı istediklerini söyledi.İETT’nin basın toplantısında konuşan Bilgiliilk Ulaşım Koordinasyon Merkezi’nin (UKOME) toplantısında belediyenin bu talebi dikkate alacağını ve yapılacak zammın yüzde 50’den az olmasını beklemediğini söyledi.

İstanbul’da 1 Ocak itibariyle taksi, otobüs, metro ve tramvay bilet fiyatlarına yüzde 36, servis ve minibüs ücretlerine ise yüzde 27 oranında zam yapılmıştı.

Bilet fiyatlarına yüzde 50 daha zam yapılırsa; İstanbul Kart tam bilet fiyatı 8,22, öğrenci bilet fiyatı 4 TL; aylık tam abonman mavi kart 630, öğrenci aylık abonman mavi kart da 117 TL olacak.

İstanbul Özel Halk Otobüsçüleri Odası Başkanı Göksel Ovacık, İstanbul Minibüsçüler Odası Başkanı Emin Alagöz ve İstanbul Servisçiler Birliği Başkanı Turgay Gül, ay sonunda toplantıda UKOME‘nin zam talebini onaylamaması halinde ulaşımı durduracaklarını açıklamıştı. Taşımacılık esnafı meslek örgütleri, araçlarında kullanılan akaryakıtın ÖTV ve KDV’den muaf tutulmasını da talep ediyor.

Bilgili, akaryakıta yapılan son zamların ardından yaşanan durumu şöyle anlattı:

“İstanbul’da 6 bin araç hizmet veriyor, bunlar günlük 600 bin litre motorin tüketiyor. Kasım ayında 8,2 lira olan bir litre motorini bugün 18,7 liraya alıyoruz. Aradaki fark litre başına 10 lirayı geçti. Bu farkın bizim bir yıllık bütçemize maliyeti 2,5 milyar lira. Birkaç ay öncesine kadar 2 tam bilet bedeliyle 1 litre motorin satın alınabiliyorken bugün bir litre motorinin neredeyse 4 tam bilete denk geliyor.”

Bilgili, İETT’nin 2018 yılında giderlerinin yüzde 70’ini bilet fiyatlarıyla karşılayabildiğini şimdi ise artan maliyetler nedeniyle bu oranın yüzde 30’lara gerilediğini söyledi ve ulaşımda belediye desteğinin artık sürdürülebilir olmadığını kaydetti:

“Giderlerimizin yüzde 70’lik kısmını ise İstanbul Büyükşehir Belediyesi desteğiyle karşılıyoruz. Bu rakam belediyemizin bütçesinin neredeyse dörtte birini işgal eder hale dönüşmüş durumda. Artık desteklenerek sürdürülebilir olmaktan çıkmış durumda. Belediyelerin desteğiyle toplu ulaşım hizmeti vermek yakın gelecekte mümkün görünmüyor.

Akaryakıt ve enerji fiyatlarına gelen zamlar sonrası İzmir‘de de ulaşıma zam yapıldı. İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı ESHOT, İZULAŞ, İZDENİZ, Metro-Tramvay ile TCDD-Büyükşehir ortaklığıyla işletilen İZBAN ve İZTAŞIT araçlarında 20 Mart’tan itibaren geçerli olacak tarife ile tam biniş ücreti, 6,50 TL’ye öğrenci biniş ücreti de 2,20 TL’ye çıkarıldı.

Çağdaş Gazeteciler Derneği’nden muhabirlerimize iki ödül

Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) tarafından verilen Yılın Başarılı Gazetecileri ödülleri sahiplerini buldu. Muhabirimiz Metin Yoksu Hasankeyf haberiyle Yerel Medya Haber Ödülü’ne layık görüldü.

Metin Yoksu ‘Suya gömülen Hasankeyf’ten sonrası: Elektriksiz, susuz derme çatma yaşamlar’ haberinde Ilısu Barajı’nın yok ettiği köyleri gezdi, çadırlarda yaşayan insanlarla görüşmeler yaptı, fotoğraflar çekti ve tahribatın insani boyutta sürdüğünü gözler önüne serdi.

Gazeteci Metin Yoksu, insanın doğayla ve insanla kurduğu ilişkinin kapitalizmin dayattığı şekilde kabullenilmemesi gerektiğini; doğanın, tarihin ve insanın iç içe olduğu, birinin yok edilmesiyle diğerlerinin de yok olmaya başlayacağını gösteren haberiyle Yerel Medya Haber Ödülü’nün sahibi oldu.

Yeşil Gazete için, Van başta olmak üzere Doğu Anadolu’dan haberler üreten gazeteci Ruşen Takva ise Afgan göçüne ilişkin haberleriyle Rafet Genç Haber Ödülü‘ne layık görüldü.

ÇGD, Takva’nın haberleri için şu ifadeleri kullandı:

“Geçen yılın Dünya genelinde en önemli gelişmelerinden biri, NATO’nun, daha doğrusu ABD’nin askeri güçlerini Afganistan’dan çekmesiyle birlikte bu ülkeden Batı’ya yaşanan büyük göçtü. 21 yıl önce ABD’de yaşanan 11 Eylül saldırıları gerekçe gösterilerek Afganistan yönetimindeki Taliban güçlerine operasyon başlatan ABD’nin; aralarında Türkiye’nin de bulunduğu NATO çatısı altındaki müttefikleriyle birlikte geride kalan yılların ardından ülkeyi tekrar Taliban yönetimine bırakıp çıkması, genelde emperyalizmin özelde savaş ekonomisi bağımlısı, ‘demokrasi’ adı altında işgalci zihniyetin yansıması olan ABD emperyalizminin makyajının bir kez daha akmasıydı. Ortaya çıkan gerçekler, insanlık tarihi açısından izahı zor görüntülerdi. Yıllardır çatışmalar içinde yaşayan Afganistanlılar, ülkelerinden kaçmak için her yolu denedi. Kimi kargo uçaklarının kanatları arasındaki bölümlere girerek ‘yeni hayat’a kavuşacağını zannetti, kimi binlerce kilometre yol yürüyerek, ellerindeki son paralarını kaçakçılara vererek…

Suriye’de olduğu gibi Afganistan’daki iç savaştan da en çok etkilenen ülkelerin başında Türkiye geldi. Yüzbinlerce kişi Afganistan’dan yola çıkarak Türkiye sınırına ulaştı. Tutarlı bir göçmen politikasına sahip olmayan AKP iktidarı, Afgan göçünü ne sınırlarında durdurabildi ne de yönetebildi. Ülkenin doğudaki sınır illerinden giriş yapan Afgan mültecilerin koşullarını ve sınırlardaki güvenliği Türkiye kamuoyuna aktaran gazetecilerden biri de Ruşen Takva’ydı. Afgan mültecilerin sınırdaki geçiş güzergâhlarını, toplu geçişlerini, ülkelerinden neden kaçtıkları ve kavuşmak istedikleri ‘yeni hayat’tan beklentilerini Takva’nın görüntü ve röportajlarından takip ettik.

Türkiye’nin yarınlarında da belirleyici etkisi olacak düzensiz göçe ilişkin haberleri sonrası – başkaca gerekçeler gösterilerek – hakkında soruşturmalar açılan Ruşen Takva, her türlü baskıya karşın bizleri bilgilendirmeye devam etti, devam ediyor. Ruşen Takva, Afgan göçüne ilişkin haberleri ve baskılara karşı habercilikteki ısrarıyla, eski genel başkanlarımızdan Rafet Genç adına verdiğimiz haber ödülünü, 2021 yılında alan gazeteci oldu.”

Ruşen Takva, “Sınır boyunda insanlık dramı berdavam: Umuda yürüyenler” başlıklı haberinde “Suriye ve Afganistan’dan İran ve Irak üzerinden kaçak yollarla Türkiye’ye giren mültecilerin yüzlerce kilometrelik umuda yolculuklarına eşlik etmişti.

Sınır boyunda insanlık dramı berdevam: Umuda yürüyenler

Diğer ödüller ve kazanan gazeteciler ise şöyle:

Can Özçelik, Odatv’de yayımlanan ”Kendi bakanlığına mal satan bakan” haberiyle Haber Ödülü’ne layık görüldü.

Bahadır Özgür, Gazete Duvar’da yayımlanan “Zehirli kokteyl: Tek adam ve piyasa”, “Milyar dolarlık rüşvet fonu Türkiye’ye nasıl bağlandı?”, “Paramount Hotel’den Özbekistan’a: Bir suç otobanı” ve “Biz Peker videosu beklerken, Paramount Hotel Singapur’a uçtu!” haberleriyle Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Ödülü aldı.

Özgen Acar, Cumhuriyet’te yayımlanan ”Bir çift terliğe satılan Kilia İdolü, Türkiye zamanında harekete geçmediği için ABD’de kaldı” haberiyle Mustafa Ekmekçi Haber Ödülü’nü aldı.

Burhan Demircioğlu, ANKA Haber Ajansı’nda yayımlanan “650 Liralık Dul Maaşı İle Yaşayan Kadın: Ben Fakirim, Fakir Mi Öleyim?”; “Osmaniye’de Yaşayan 66 Yaşındaki Felçli İbrahim Düldül: Paramız Yok, Köle Hesabı Yaşıyoruz, Açlıktan Ölüyoruz” haberleriyle Behzat Miser Kent Haber Ödülü’nün sahibi oldu.

Murat Uysal, Evrensel’de yayımlanan ”Plastik fabrikasında bir gün: Ne güvence ne sigorta üç kuruşa çalışma” röportajıyla Röportaj Ödülü’nün sahibi oldu.

Zekeriya Albayrak, Sözcü’de yayımlanan “Bir tek o alkışlamadı” fotoğrafıyla İzzet Kezer Haber Fotoğraf Ödülü’nün sahibi oldu.

Bülent Çelik, Gazete Pencere’deki karikatürleriyle Karikatür Ödülü’nün sahibi oldu.

Barış Can Sarıkaş, Birgün’de yayımlanan Covid-19 pandemisinden kaynaklı yaşanan ölümlere ilişkin birinci sayfa tasarımıyla Sayfa Tasarımı Ödülü’nü aldı.

Kelime Ata, “Kızıldan Yeşile” kitabıyla Orhan Koloğlu İnceleme Araştırma Ödülü’nün sahibi oldu.

Hazar Dost, Halk TV’deki Akdeniz ve Ege bölgelerinde geçen yıl yaşanan orman yangınlarıyla ilgili haberleriyle TV Haber Ödülü’nü aldı.

Yönetmen Chloe Fairweather ve Yürütücü Yapımcılar Seda Gökçe ile Özge Sebzeci ”Ölümüne Boşanmak” belgesel filmiyle Belgesel Ödülü aldı.

Sorel Dağıstanlı Halk TV’deki ”Gündem Özel – Yerli Tohum Nasıl Bitirildi” yayınıyla Mahmut Tali Öngören TV Program Ödülü’nü aldı.

Mehveş Evin Kısa Dalga’daki “Türkiye 2050: Gelecekte Bir Yolculuk”; “Marmara’yı Nasıl Bitirdik? Müsilaj ve Ötesi” podcastleriyle Podcast Haber Ödülü’nün sahibi oldu.

10 Ekim Barış Derneği de Dayanışma Ödülü aldı.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgali dördüncü haftasında: Lviv’de de saldırılar başladı

Rusya‘nın Ukrayna‘yı işgali dördüncü haftasına girerken Ukrayna’nın her bölgesindeki kentler hava saldırılarıyla vuruldu.

Amerikan ve İngiliz istihbarat yetkilileri, ağır kayıplar veren Rusya ordusunun, lojistik sorunlar ve yoğun Ukrayna direnişi nedeniyle genel saldırılarının yavaşladığını söylese de, Rusya bombardımanlarına devam ediyor. Şimdiye kadar binden fazla füze fırlatan Rusya, şehirleri ve sivilleri yıpratmak için giderek daha fazla bomba kullanıyor.

ABD Savunma Bakanlığı Pentagon, işgalin şiddetli direniş ve artan lojistik zorluklar sebebiyle “donmuş durumda” olduğunu belirtti. Ancak Batılı yetkililer, Ukrayna’nın, tedarik hatlarına yönelik saldırılarının Rus güçlerini yiyecek ve yakıt konusunda zor durumda bırakmasına rağmen, Kremlin‘in hala önemli bir savaş gücüne sahip olduğu konusunda da uyarıyor.

Rusya’nın işgalinin başlamasından beri Birleşmiş Milletler (BM), ve 3,1 milyondan fazla sığınmacının ülkeden ayrıldığını 52’si çocuk 1900 sivilin yaşamını kaybettiğini bildirdi. Ancak insani yardım örgütleri, insani dramın boyutunun gerçek ölçeğinin çok daha büyük olduğunu söylüyor.

İki gün önce Mauripol‘de 1200 sivilin sığındığının bildirildiği tiyatro binasındaki saldırının ardından kayıp ve yaralı sayısı hala bilinmiyor. Saldırırdan Moskova ve Kiev birbirlerini sorumlu tutuyor.

Kurtarma ekiplerinin tiyatronun yıkıntılarından kurtulanları çıkardığı belirtilse de şehirde iletişim iletişim büyük ölçüde kopuk olduğu için henüz net bilgilere ulaşılamıyor.

İtalya Kültür Bakanı, yıkılan tiyatronun yeniden inşası konusunda ülkesinin Ukrayna’ya yardım edeceğini söyledi. Bakan Dario Franceschini, dünyadaki tiyatroların tüm insanlığa ait olduğunu söyledi.

Başkent Kiev’de, şehir yetkilileri, bir yerleşim bölgesinin bombalandığını bildirdi. Kiev’de, bir füze saldırısı gibi görünen büyük bir patlama, bir konut binasının avlusunda yaklaşık bir düzine metre çapında bir krateri yarattı, etrafındaki blokların pencerelerini parçaladı ve en az bir kişi öldü.

Harkov, Çernigiv ve Mariupol gibi büyük şehirler de saldırı altında. Karadeniz‘de stratejik öneme sahip güneydeki Odessa kentinde de patlamalar duyuldu. Misket bombalarının kullanıldığı Harkov’da ceset torbaları ve tabutların yetersiz olduğu bildirilirken, Çernigiv’den bir video, molozların arasında battaniyeyle kaplanmış cansız çocuk bedenlerini gösteriyor.

Ukrayna’nın doğusundaki Merefa kentinde yapılan saldırıda bir okul ve kültür merkezinin vurulduğu ve en az 15 kişinin öldüğü açıklandı.

Lviv’de saldırılar

Ukrayna’nın başka şehirleriden kaçan insanlar için bir sığınak olan ve bugüne kadar nispeten savaştan daha az etiklenen batı şehri Lviv‘de bu sabah bir füze saldırısı gerçekleşti.

Belediye Başkanı Andriy Sadovy, birkaç füzenin şehir merkezinden yaklaşık 10 kilometre uzaktaki havaalanı kompleksindeki bir uçak onarım tesisine çarptığını ve binaları tahrip ettiğini söyledi. Bölgesel askeri yönetici Maksym Kozytsky düzenlediği basın toplantısında, Karadeniz üzerinden Lviv’e doğru giden bir uçaktan altı füze atıldığını ve bunlardan ikisinin vurulduğunu söyledi. Burada daha önce çalışmaların durduğunu belirten yetkili, can kaybının olmadığını, bir kişinin yaralandığını belirtti.

Havalimanına saldırının Ukrayna hava güçlerini hedef alma girişimi olduğu düşünülüyor. Ocak ayındaki yerel bir habere göre havaalanındaki fabrika, Ukrayna Hava Kuvvetleri için MiG-29 savaş uçaklarını yenileyen ülkedeki tek kuruluş.

Fotoğraf: AP

Rus ordusu dikkatini güneye, kuzeye ve Ukrayna’nın başkenti Kiev çevresindeki bölgeye odaklaması sebebiyle, batıda görece güvenli kalan Lviv, Polonya sınırına yaklaşık 80 kilometre uzaklıktaki batıdaki Lviv şehri, savaşın başlamasından bu yana şiddetten kaçan Ukraynalılar için bir varış noktası. Polonya sınırına 80 kilometre mesafedeki kent, NATO ve diğer Batılı ülkelerden bölgeye yardım akışının da merkezi konumunda.

Savaşın başlamasından pek çok ülke de elçiliklerini Lviv’e taşıdı. Güney Kore, kentteki geçici büyükelçiliğini “artan askeri tehditler” nedeniyle komşu bir ülkeye taşıyacağını söyledi.

ABD ve Çin görüşecek

Ukrayna Devlet Başkanı Volodymyr Zelenski, erken saatlerde  yaptığı video konuşmasında, saldırı altındaki tüm Ukrayna şehirleri için savaşma sözü verdi ve Rus vatandaşlarını Kremlin’e meydan okumaya çağırdı. Zelenski “Yetkililerinizden korktuğunuzdan daha çok çocuklarınızı sevmenizi istiyoruz” dedi.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski, Almanya Parlamentosu‘na seslendiği konuşmasında Almanya’yı “hak ettiği liderlik rolünü üstlenmeye” çağırdı. Rusya’ya yönelik yaptırımların geç geldiğini ifade eden Zelenski, Almanya’yı Rusya’nın saldırganlığına karşı çıkmaya davet etti.

ABD Başkanı Joe Biden ve Çinli mevkidaşı Xi Jinping, Çin’in Rusya’ya askeri teçhizat ve yardım sunacağına dair endişelerin artması sebebiyle bugün görüşecekleri açıklandı.

Rusya, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi‘nde Ukrayna’da olduğunu iddia ettiği Amerikan biyolojik laboratuvarlarını görüşmek üzere acil bir toplantı talep etti. ABD, bu çağrıyı kınadı ve bunun “Moskova’nın dezenformasyonu” olduğunu söyledi.

İngiltere‘nin medya düzenleyicisi Ofcom, Rus hükümeti tarafından finanse edilen Russia Today (RT) kanalının yayın lisansını iptal ettiğini söyledi. RT, şu anda yaptırımlar nedeniyle İngiltere’de yayında değil.

Avustralya, 11 Rus bankası ve devlet kuruluşunun yanı sıra iki oligarka daha yaptırım uyguladığını açıkladı.

Türkiye garantörlük yapabilir

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Türkiye dahil bazı ülkelerin Ukrayna ile arabuluculuk yapma tekliflerini olumlu karşıladıklarını söyledi. Financial Times gazetesinin iddiasına göre, Rusya ile Ukrayna heyetleri Türkiye’nin de garantör devlet olarak adının geçtiği 15 maddelik bir barış planı üzerinde çalışıyor.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu‘yla yaptığı telefon konuşmasında Türkiye’ye Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne saygı duyduğu ve Ukrayna’ya yardımda bulunduğu için teşekkür etti.

Çarşamba günü Moskova’ya, dün de Lviv’e giderek iki tarafla da müzakerelerde bulunan Çavuşoğlu, “Ateşkese olan umudumuz artmıştır”dedi.

Rusya ve Ukrayna arasında yapılacak olası bir anlaşmada Ukrayna’nın, Türkiye’yi garantör ülke olarak görmeyi istediğini söyleyen Çavuşoğlu, Ukrayna’nın teklifine Rusya’nın itirazı olmadığını da ekledi.

Lviv’de mevkidaşı Dymytro Kuleba ile basın açıklamasında Çavuşoğlu, “Temennimiz, önce Mariupol’da acil bir insani ateşkesin sağlanması sonra da tüm Ukrayna’da savaşın sona ermesi” dedi. Çavuşoğlu ayrıca “En kısa zamanda artık liderler düzeyinde bir buluşmanın zemininin de hazırlanması gerekiyor” dedi.

Daha önce Zelenski ile görüşen Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün Putin’le de telefon görüşmesi yaptı. Cumhurbaşkanlığı‘ndan yapılan açıklamaya göre Erdoğan, Putin ve Zelenski’yi İstanbul ya da Ankara‘da buluşturmayı teklif etti.

İklim değişikliği ile mücadelede bir çözüm olarak ‘deniz mikrobu’

Nature Communications’da yayımlanan bir araştırmaya göre; bir çeşit deniz mikrobu iklim krizine karşı mücadelede yardımcı olabilir.

Sidney Teknoloji Üniversitesi’nden (UTS) bir ekibin ortaya koyduğu araştırmaya göre, hem fotosentez yapabilen hem de avlanabilen tek hücreli bir deniz mikrobu (Prorocentrum cf. balticum), iklim krizine karşı mücadelede değerli bir gizli silaha dönüşebilir.

Earth.com’dan Andrei Ionescu’nun aktardığına göre; okyanuslarda bol miktarda bulunan bu mikrop, diğer deniz mikroplarını çeken ve hareketsizleştirmeye yardımcı olan karbonca zengin bir ekzopolimeri fotosentezler ve salımını sağlar. Kapana kısılmış avın bir kısmını yedikten sonra, bu avla ağırlaşan ekzopolimeri “mukosferini” terk eder, batar ve okyanusun doğal biyolojik karbon üretiminin bir parçası haline gelir.

Bitki planktonunun karbon üretimine katkısı bilim insanları tarafından zaten ortaya koyulmuş olsa da, aynı anda fotosentez yapabilen ve diğer organizmaları tüketebilen mikroplar olan miksotrofik protistlerin (tek hücreli hayvan ya da bitkilerin) rolü çok daha az anlaşılmış durumda.

‘Karadaki sinekkapan bitkisine benziyor’

UTS’de deniz biyoloğu ve çalışmanın baş yazarı olan Michaela Larsson ise araştırmaya ilişkin olarak “Çoğu karasal bitki büyümek için topraktaki besinleri kullanır, ancak sinekkapan bitkisi gibi bazıları böcekleri yakalayıp tüketerek ek besin kazanır. Benzer şekilde, bitki planktonu olarak bilinen fotosentez yapan deniz mikropları, büyümek için çevredeki deniz suyunda çözünmüş besinleri kullanır” diyor. Larsson şu ifadeleri kullanıyor:

“Ancak, çalışma organizmamız olan ‘Prorocentrum cf. balticum’, bir miksotroftur, bu nedenle, bir multivitamin almak gibi, konsantre olmuş besinleri almak için diğer mikropları da yiyebilir. Besinleri farklı şekillerde elde etme kapasitesine sahip olmak, bu mikropun okyanusun çözünmüş besinlerden yoksun kısımlarını işgal edebileceği ve bu nedenle çoğu bitki planktonu için uygun olmadığı anlamına gelir.”

Ulusal Bilim, Mühendislik ve Tıp Akademileri’nin 2019 raporuna göre, iklim değişikliğini azaltma hedeflerine ulaşmak için 2050’ye kadar her yıl atmosferden yaklaşık 10 gigaton karbondioksitin uzaklaştırılması gerekiyor. Dr. Larsson ve araştırmada yer alan bilim insanlarının tahminlerine göre bu mikrop türü yılda 0,02 ila 0,15 gigaton karbonu yutma potansiyeline sahip. Bu nedenle, okyanuslarda karbon yakalamayı artırmak için doğaya dayalı bir çözüm olarak kullanılabilir.

Datça’da eylem çağrısı: Geçinemiyoruz Gari!

Datça‘da hemen her toplumsal kesimin temsilcilerinin bir araya gelerek oluşturduğu Geçinemiyoruz Yete Gari Platformu, 9 Nisan’da Datça Cumhuriyet Meydanı‘nda miting yapmak için kaymakamlığa başvurulduğunu açıkladı.

Platform, “Asgari ücrete, emekli ve ücretli çalışanların maaşlarına yapılan artışlar eridi gitti. Kimimizi işsizlik korkusu sardı, esnafın satışları azaldı, emeklinin derdi arttı” açıklamasıyla herkesi eyleme katkı yapmaya çağırdı.

Açıklamada, “Bir avuç mutlu azınlık lüks içinde rahatça yaşıyor ancak bizlere açlık sınırının altında yaşamak, porsiyon küçültmek, ihtiyaçlarımıza ulaşamamak dayatılıyor” ifadeleri yer aldı.

Platformdan yapılan açıklamanın tamamı ise şöyle:

“Markete, pazara gitmekten korkuyoruz! Temel ihtiyaçlarımızı karşılamakta dahi zorlanıyoruz! Kiralar almış başını gidiyor, evi olanlar elektrik ve diğer faturalarını ödemekte zorlanıyor, ödeyemiyor.

Benzine, motorine zam gelmediği gün yok! Tarlalar nasıl sürülecek nasıl gübre alınacak? Emekçi eve nasıl ekmek götürecek? Emekli nasıl geçinecek? Esnaf bu fiyatlarla nasıl satış yapabilecek? Her gün bir öncesinden daha zor geçiyor.

Ama gelirimiz artmıyor! Asgari ücrete, emekli ve ücretli çalışanların maaşlarına yapılan artışlar hemen eridi gitti. Kimimizi işsizlik korkusu sardı, esnafın satışları azaldı, emeklinin derdi arttı. Bir avuç mutlu azınlık lüks içinde rahatça yaşıyor ancak bizlere açlık sınırının altında yaşamak, porsiyon küçültmek, ihtiyaçlarımıza ulaşamamak dayatılıyor. Hayat pahalılığına dayanmak her geçen gün zorlaşıyor.

İnsanca yaşamak istiyoruz! Bu sebeple Datça Cumhuriyet Meydanı’nda 9 Nisan 2022 Cumartesi günü buluşacağız. Esnafı, işçisi, memuru, işsizi, emeklisi, çiftçisi, öğrencisi, kiracısı, genci, yaşlısı tek ses olacak ve “Geçinemiyoruz Yete Gari” diyeceğiz.

Sensiz bir kişi eksiğiz. Birlikte değiştirebiliriz!”