Ana Sayfa Blog Sayfa 948

Zehirsiz Kentlere Doğru: Otlarla zehirsiz mücadele webinarı 25 Nisan’da

Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği’nin Zehirsiz Sofralar Platformu işbirliği ile yürüttüğü Zehirsiz Kentlere Doğru projesi kapsamında düzenlenecek “Otlarla Mücadele” webinarında, park ve bahçeler, yol kenarları, kaldırımlar, mezarlıklar, okullar, spor sahaları gibi kentsel alanlardaki ot mücadelesinde yaygın olarak kullanılan herbisitlere (ot zehiri) alternatif olan ekolojik ve doğa dostu yöntemler üzerine konuşulacak.

Araştırmalara göre, kentlerde kullanılan pestisitler, tarım alanlarında kullanılandan daha yoğun bir biçimde yeraltı sularına karışıyor.

Püskürtülen pestisitlerin yüzde 98’den fazlası, herbisitlerin ise yüzde 95’i,  hava, su ve toprak gibi ortamlara dağılıyor ve hedef olmayan canlı türlerine bulaşıyor.

Türkiye’de içme suyu arıtma tesislerine ulaşan sularda saptanan 49 mikrokirleticinin 33’ü pestisit.

Kanser ve hormonal bozukluklara sebep oluyor

Pestisitler ve aynı etken maddeyi barındıran biyosidal ürünler, hormon sistemini ve sinir sistemini olumsuz yönde etkiliyor; cinsiyet gelişimi bozuklukları, cinsiyetsiz doğumlar, doğum anomalileri, sperm sayılarında azalma gibi üreme sistemi sorunlarına ve prostat, pankreas, akciğer gibi kanser türlerine sebep oluyor.

Özellikle bebekler ve çocuklar, hormonal sistem bozucu pestisitlerden daha fazla etkileniyor.

Zehirsiz Kentlere Doğru projesi kapsamında sağlıklı bir gelecek için bir araya gelen sivil toplum örgütleri ve inisiyatifler, kentlerde yerel yönetimler tarafından kullanılan pestisitlerin/biyosidal ürünlerin zararları konusunda farkındalık yaratmayı ve alternatif uygulamaların kullanımını teşvik etmeyi amaçlıyor.

Zehirsiz Sofralar Platformu tarafından başlatılan Zehirsiz Kentler Kampanyası ile de belediyelerden;

  • en geç 2025 yılına kadar herbisit kullanımının tamamen sonlandırılmasına,
  • 2030 yılına kadar diğer tüm pestisit ve biyosidal ürün kullanımının yüzde 50 azaltılmasına
  • 2040 yılına kadar da tüm bu ürünlerin kullanımının tamamen sonlandırılmasına

dair taahhütte bulunmaları ve bu kapsamda katılımcı bir stratejik eylem planı oluşturmaları talep ediliyor.

25 Nisan Pazartesi günü Zoom platformu üzerinden 10.30 – 12.00 saatleri arasında gerçekleşecek olan ve Buğday Derneği’nin YouTube sayfasından canlı olarak yayınlanacak Otlarla Mücadele webinarı, tüm belediye yetkililerinin ve halkın katılımına açık olacak.

Zoom üzerinden katılım için bu bağlantıdan kayıt oluşturulabilir.

Afrika orman filleri: Bitki örtüsünü ezerken iklimi koruyorlar

Afrika orman filleri, Batı ve Orta Afrika‘nın yoğun yağmur ormanlarındaki ağaçların daha fazla karbon depolamasına yardımcı oluyor ve gezegenin en hayati ekosistemlerinden birini koruyor.

Ortalama üç metre boyundaki orman filleri, fidanların kabuğunu soyarken, ağaç köklerini kazarken veya yaprak ve meyveleri yerken yağmur ormanlarının yemyeşil bitki örtüsü arasında kargaşaya neden olsa da bu yıkım ormana zarar vermekten çok yarar sağlıyor.

BBC‘nin aktardığına göre, bilim insanları Kongo Havzası‘nda fillerin aktif olduğu ve ortadan kaybolduğu iki bölgede saha çalışması yaptı ve ağaç örtüsü ve ağaç yoğunluğundaki farklılıkları kaydetti. Daha sonra biyokütle, ağaç yüksekliği ve karbon stokları gibi ormanın dinamiklerini izleyen bir model oluşturdular. Model, orman fillerinin ormandaki gövde yoğunluğunu azalttığını, ancak ortalama ağaç çapını ve yer üstündeki toplam biyokütleyi artırdığını gösterdi. Bunun nedeni ise  fillerin, ışık, su ve alan için daha büyük ağaçlarla rekabet eden 30 cm’den daha küçük ağaçlarda otlaması ve onları çiğnemesi. Filler, rekabeti ortadan kaldırarak, daha büyük ağaçlarını gelişmesine yol açtı.

Afrika orman filleri, karbon stoklarını artırma ve hayati besinleri etrafa yayma yetenekleri nedeniyle “ormanın mega bahçıvanları” olarak biliniyor. 2019’da yapılan bir araştırma, filin yıkıcı davranışlarının, Orta Afrika yağmur ormanlarında depolanan toplam karbon miktarını artırmaya yardımcı olduğunu buldu. Her bir orman fili, bir yıl boyunca 2 bin 47 benzinli araba kullanmaktan kaynaklanan karbon emisyonuna eşdeğer karbon artışı sağlayabilir.

Çalışmanın yazarlarından, Fransa‘da İklim ve Çevre Bilimleri Laboratuvarı‘nda araştırmacı olan Fabio Berzaghi, sonuç olarak, fillerin bu davranış kalıbı sayesinde, gövdelerinde daha fazla karbon depolayan dev ağaçların büyümesini desteklediğini söylüyor. Fillerin yemeyi tercih ettiği daha küçük ağaçlar, daha hızlı büyüme oranı ve daha yüksek ölüm oranıyla bağlantılı olan daha düşük odun yoğunluğuna sahip. “Onları orman yöneticileri olarak düşünebilirsiniz” diyor Berzaghi: “Bir ‘kilit taşı gibi, yani yaşam alanlarının biyolojik çeşitliliğini korumada hayati bir rol oynuyorlar.”

Araştırmaya göre, orman fillerinin neslinin tükenmesi, Orta Afrika yağmur ormanlarında toplamda 3 milyar ton olmak üzere dünyanın karbon deposunun yüzde 7’sinin kaybına neden olacak. Bu, bir yıl boyunca 2 milyardan fazla benzinli otomobilin ürettiği miktara eşdeğer. Berzaghi, çalışmanın orman fillerinin hayatta kalmasının, dünyanın en büyük ikinci yağmur ormanı olan Kongo Havzası’nı büyük bir karbon havzası olarak korumak için kritik olduğunu gösterdiğini söylüyor.

Nesilleri tehlike altında

Afrika orman fillerinin nesli, çok yüksek risk altında olarak tanımlanıyor. Kaçak avlanma ve ormansızlaşma nedeniyle nüfusları hızla azaldı. 1970’lerde, Afrika’da bilinen 1.2 milyon fil, kaçak avcılar ve habitat kaybı nedeniyle yok olmanın eşiğine sürüklendi. 2013 yılında yapılan bir araştırmaya göre sayıları artık sadece 100 bin civarında.

Doğal Hayatı Koruma Vakfı’nın (WWF) Afrika orman filleri koordinatörü Thomas Breuer şunları söylüyor:

“Son yirmi yılda çok sayıda orman filini kaybettik. Orman filleri [savana fillerinden] çok daha yavaş bir üreme düzenine sahiptir ve bu nedenle popülasyonların artması çok daha uzun sürer. Davranışları kaçak avlanma nedeniyle bozuldu. Birçoğunun annesi yok ve normalde anneden miras aldıkları bireysel hareket kalıplarını öğrenemiyor.”

İskoçya‘daki Stirling Üniversitesi’nden Emma Bush‘un 2020’de yaptığı  bir araştırmaya göre de  iklim değişikliği aynı zamanda Afrika yağmur ormanlarındaki ağaçların meyve vermesini azalttığı için fillerin beslenme düzeni de kötü etkileniyor.

İklim uzmanından ‘Yenilenebilir Dengesizlik Sendromu’ uyarısı: Maskesi yok, aşısı veriler

Teksas A&M Üniversitesi’nde atmosfer bilimleri alanında profesör olan iklim bilimcisi Andrew Dessler, yenilenebilir enerjiyi eleştirenlerin “yakalandığı” ve ‘Yenilenebilir Dengesizlik Sendromu’ (Renewable Derangement Syndrome, RDS) olarak adlandırdığı ‘hastalığa”, bir dizi ironik tweet’le yanıt verdi.

Takipçilerine sendromun belirtilerini anlatarak “Taşıyıcı olabilirsiniz” uyarısında bulunan Dessler’in tedavi yöntemlerini de tek tek açıkladığı paylaşımları şöyle:

“Eğer kendinizi rüzgar ve güneş enerjilerinin kesintili olduğunu söylerken buluyorsanız aşınız, uzmanların bunu zaten bildiğini ve son on yılı bu sorun üzerine çalışarak geçirdiğini fark etmek.”

Yenilenebilir enerji sistemlerine yöneltilen “zayıf enerji kaynakları”, “yüksek maliyetli” ve “kuşları öldürüyor” yönündeki eleştirilere de değinen bilim insanı, fosil yakıt endüstrisinin sebebiyet verdiği kirliliğin daha büyük boyutlara ulaştığını söyledi.

İlgili haber: ABD’de bir RES şirketi, türbinler 150 kartalı öldürdüğü için 8 milyon dolar tazminat ödeyecek

“Kendinizi ‘rüzgar ve güneş, enerjinin fiyatını artırıyor’ derken bulursanız; aşınız verilere bakmak” diye yazan Dessler, ayrıca enerjinin maliyetine şöyle değindi:

“Güneş ve rüzgar zayıf enerji kaynaklarıdır çünkü rüzgar her zaman esmez ve Güneş geceleri batar’ diye düşünüyorsanız, yanlış düşünüyorsunuz. Sorulması gereken doğru soru şudur: ‘Bana sağlam, düşük maliyetli bir enerji kaynağı sağlayan en iyi enerji kaynakları karışımı hangisidir?’”

Dessler’in söz konusu soruya yanıtı çok açık:

“Mümkün olduğu kadar çok rüzgar + güneş kullanan bir şebeke istiyorsunuz çünkü bu kaynaklar çok ucuz: Bugün sahip olduğumuz en ucuz enerji bunlar.”

İlgili haber: Karbon yakalama ve depolamaya 24 milyar dolar

Söz konusu kaynakların kesintili olmaları nedeniyle yeterli güç üretmedikleri,  bu noktada nükleer enerji, karbon yakalama, jeotermal enerji ve uzun vadeli depolama gibi daha pahalı enerji kaynaklarına yönlenilmesi gerektiğine ilişkin görüşleri eleştiren iklim uzmanı,  rüzgar ve güneş enerjisinin pahalıya geldiğinin düşünülebileceğini, fakat aslında öyle olmadığını söyledi. Dessler, bunu yapmanın dünyayı büyük ölçüde daha iyi bir yer haline getireceğini de ekledi.

Andrew Dessler şu noktalara değindi:

“Ayrıca ‘kısmi maliyet muhasebesi’ hakkında da çok konuştu; bunun anlamı, maliyet tahminlerinde yenilenebilir enerjinin tüm maliyetlerini hesaba katmadığımız anlamına geliyor. Yukarıda bahsedilen çalışmalar aslında bunu yapıyor, ancak daha güçlü bir şekilde belirtmem gereken nokta şuydu:

‘Fosil yakıtlar da bundan musdarip. Fosil yakıtların adaptasyon maliyetleri ve diğer sosyal maliyetleri fosil yakıt enerjisi fiyatına dahil değildir. Daha birçok anlaşmazlık noktası var,  ama bunlar bana ana olanlar gibi görünüyor. Düşük maliyetle iklim açısından güvenli yenilenebilir enerjiye geçebileceğimiz gerçeği, diğer argümanların çoğunun alakasız olduğu anlamına geliyor.”

Rüzgar türbinlerinin kuşları öldürmesi konusuna da değinen Dessler, bu noktada fosil yakıtlara işaret etti. Fosil yakıtlardan kaynaklanan hava kirliliğinin her yıl milyonlarca insanı öldürdüğünü dile getiren bilim insanı, takipçilerini bir kez daha verilere yönlendirdi.

İlgili haber: Avrupalıların yüzde 86’sı yenilenebilir enerji talep ediyor 

Dessler, Twitter kullanıcılarına “Kendinizi, ‘Toplumumuzu yenilenebilir kaynaklarla güçlendirmek pahalıya mal olacak’ derken buluyorsanız, aşınız tam olarak bu iddiayı ele alan ve yanlış olduğunu gösteren önceki analizleri okumak” dedi. Fosil yakıtların Ukrayna Rusya savaşını da mümkün kılan sebeplerden biri olduğunu da sözlerine ekledi.  

Yenilenebilir enerjiyi yukarıda söz edilen gerekçeler dolayısıyla eleştiren kullanıcılara “Okuyun” önerisinde bulunan bilim insanı, “İyi haber şu ki; Yenilenebilir Dengesizlik Sendromu için bir tedavi var. Kimsenin maske takmasına gerek yok ama aşı, insanların enerji sistemimizin ayrıntıları konusunda kendilerini eğitmeleridir” diyerek tweetlerini sonlandırdı.

Ayasofya’nın tarihi İmparatorluk Kapısı tahrip edildi

İki yıl önce müze statüsünden camiye dönüştürülen Ayasofya‘nın tarihi İmparatorluk Kapısı‘na zarar verildi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat, kamera kayıtlarının incelenmesi ve konunun savcılığa taşınması gerektiğini söyledi.

Avrupa’daki salmonella krizine karşı Türkiye’den önlem: Kinder ürünlerine analiz zorunluluğu getirildi

Avrupa’da ortaya çıkan ve büyüyen Salmonella bakterisi krizine karşı Tarım ve Orman Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü, Kinder marka çikolata ürünlerinin ithalatında yüzde 100 Salmonella analizi yapılması zorunluluğu getirdi.

Üretici firma Ferrero, on ülkede çoğu küçük çocuklar olmak üzere en az 150 kişiyi etkileyen Salmonella Typhimurium salgını nedeniyle Kinder Surprise ve diğer çikolata yumurta ürünlerinin birkaç farklı partisini piyasadan çekmişti.

Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü tarafından yapılan açıklamada, ithal edilen tüm Kinder çikolatala ürünlerne yüzde yüze salmonella analizi yapılmasına karar verildi. Açıklamaya göre, Avrupa Birliği Gıda ve Yemde Hızlı Alarm Bildirimi (RASFF) ve INFOSAN, dünya genelinde Salmonella Typhimurium salgını yaşandığını, salgın kaynağının Kinder markalı çikolatalı ürünleri olduğunu, riskli ürünler ve parti numaralarının toplatıldığını bildirdi.

Analiz kapsamındaki ürünler, Kinder Sürpriz Yumurta, Kinder Mini Eggs, Kinder Schokobons, Uovo Maxi, Kinder Mix, Kinder Circus, Kinder Happy Moments, Mix Cross Cat Kinder ve Mixed Patisserie PRA olarak sıralandı.

Firmadan açıklama

Bakanlık’ın talimatından sonra açıklama yapan firma, piyasada bulunan Kinder ürünleri ile ilgili gerekli tüm resmi kontroller yapıldığını ve ürünlerin güvenliğinin teyit edildiğini duyurdu.

Sürecin başından beri Bakanlık ile işbirliği içerisinde hareket ettiğini belirten Ferrero Türkiye, ithalat prosedürünün bir parçası olarak, mikrobiyolojik analiz sıklığının arttırılmasının, Bakanlığın görev ve sorumlulukları çerçevesinde yapılan alışıldık bir uygulama olduğunu söyledi ve “Ferrero Türkiye Çikolata olarak tarafımızca ithal edilen ve piyasaya sunulan tüm Kinder ürünlerinin güvenli olduğunu bir kez daha kamuoyuna saygıyla duyururuz” açıklamasını yaptı.

Salmonella nedir?

Salmonella, 2 bin 500’den fazla serotipi tanımlanmış bir bakteridir. Fakat  100’den azı insan enfeksiyonlarına neden olur.

Salmonella, insan ve hayvanların bağırsaklarında yaşar. İnsanlar, kirlenmiş yiyecekleri yemek, kontamine su içmek, enfekte hayvanlara, dışkılarına veya çevrelerine dokunmak başta olmak üzere çeşitli kaynaklardan enfekte olabilir.

Çoğu Salmonella türü, salmonelloz adı verilen bir hastalığa neden olur. Diğer bazı Salmonella türleri, tifo veya paratifo ateşine neden olabilir.

Salmonella enfeksiyonu olan çoğu insanda ishal, ateş ve mide krampları görülür.

Semptomlar genellikle enfeksiyondan altı saat ila altı gün sonra başlar ve dört ila yedi gün sürer. Bununla birlikte, bazı insanlar enfeksiyondan sonraki birkaç hafta boyunca semptom geliştirmezler ve bazıları birkaç hafta boyunca semptomlar yaşarlar.

5 yaşın altındaki çocukların Salmonella enfeksiyonu geçirme olasılığı en yüksektir. Bebekler, 65 yaş ve üstü yetişkinler ve bağışıklık sistemi zayıf olan kişilerde de ciddi enfeksiyonlar görülme olasılığı en yüksektir.

Salmonella bakterilerinin ABD‘de her yıl yaklaşık 1.35 milyon enfeksiyona, 26.500 hastaneye yatışa ve 420 ölüme neden olduğunu tahmin ediliyor. Bu verideki hastalıkların çoğunun kaynağı ise besinler.

Salmonella suşları bazen idrarda, kanda, kemiklerde, eklemlerde veya sinir sisteminde (omurilik sıvısı ve beyin) enfeksiyona neden olur ve ciddi hastalıklara neden olabilir.

Çoğu insan, antibiyotik kullanmadan dört ila yedi gün içinde Salmonella enfeksiyonundan kurtulur.

Ağır hastalığı, HIV enfeksiyonu veya kemoterapi tedavisiyle zayıflamış bir bağışıklık sistemi olan kişilerde, kalp hastalığı gibi tıbbi sorunları olan 50 yaşından büyük yetişkinlerde 12 aydan küçük bebeklerde ve 65 yaş ve üstü yetişkinlerde antibiyotik tedavisi gerekebilir.

Salmonella, filizler ve diğer sebzeler, yumurtalar, tavuk, domuz eti, meyveler ve hatta fındık ezmesi, dondurulmuş turtalar, tavuk kanadı ve doldurulmuş tavuk mezeleri gibi işlenmiş gıdalar dahil olmak üzere birçok gıdada bulunabilir.

Kontamine gıdalar genellikle normal görünür ve kokar, bu nedenle enfeksiyonun nasıl önleneceğini bilmek önemlidir.

  • Gıda güvenliğini sağlamak için yiyecekleri temiz tutmak, doğru şekilde muhafaza etmek ve doğru sıccaklıklarda pişirmek önemlidir.
  • Hayvanlarla temastan sonra daima ellerinizi yıkayınız.
  • Ayrıca tuvaleti kullandıktan, bebek bezini değiştirdikten veya ishal olan birinin tuvaleti kullandıktan sonra ellerinizi yıkayın.
  • Salmonella enfeksiyonunuz varsa, ishaliniz geçene kadar başkaları için yiyecek veya içecek hazırlamamalısınız.

Kaynak: CDC

Yeşil Düşünce’den ‘İklim Krizi Bağlamında Dayanıklı Şehirler’ webinarı

Yeşil Düşünce Derneği, “Umudun Yeri Şehirler” Projesi kapsamında Yeşil Avrupa Vakfı (GEF) ile ortaklaşa “İklim Krizi Bağlamında Dayanıklı Şehirler” webinarı düzenliyor.

Webinar, 28 Nisan Perşembe günü saat 14.00’de çevrimiçi olarak gerçekleştirilecek.

Krizlerin yaygınlaştığı günümüzde Avrupa genelindeki pek çok kentin, sosyal ve ekolojik sorunların farkında olarak sağlık, gıda, barınma ve ulaşım gibi alanlarda cesur alternatifler inşa etmeye çalıştığına dikkat çekilen çağrıda, tabandan gelişen pozitif bir geleceği birlikte inşa etmenin önemine dikkat çekiliyor.

Örnek şehirlerden yeşil politikacılar, akademisyenler ve kent aktörlerinin bir araya geleceği webinarda, iklim krizi ve diğer riskler karşısında şehirlerin dayanıklılığının artması için gerekli olan bilgi kapasitesini güçlendirmek ve ilham veren hikayelerin yaygınlaştırılması amaçlanıyor.

Etkinliğe kadar olan süreçte, derneğin Instagram hesabı öncelikli olmak üzere sosyal medya hesaplarından kent dirençliliği ve iyi örnekler üzerine paylaşımlar yapılacak.

Zoom platformunda yapılacak etkinliğe şu linkten ön kayıt yaptırabilirsiniz.

 

ABD Kongresi’ndeki ‘Yeniden İnşa Et’ belirsizliği, iklim krizini de ilgilendiriyor

Reuters, Guardian ve Climate One tarafından ortaklaşa oluşturulan bu haber, Yeşil Gazete’nin de parçası olduğu Covering Climate Now ağı (CCNow) ve partnerleri tarafından 22 Nisan Dünya Günü‘ne kadar devam edecek “İklim & Demokrasi” işbirliğinin ürünüdür. 

*

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Maryland eyaletinden Demokrat Kongre üyesi Jamie Raskin, geçen yıl Temsilciler Meclisi‘nde kabul edilen fakat Senato‘da muhalefetle karşılaşan Build Back Better (Yeniden Daha İyi İnşa Et) paketine dair umutları olduğunu söylüyor.

Raskin, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin‘in Ukrayna’yı işgalini ve eski ABD başkanı Donald Trump‘ın 2020 seçimlerinden sonra 6 Ocak’ta Kongre binasına yaptığı ‘darbe’yi “Gezegeni boğan eski karbon modeline yapışan otokratlar ve diktatörlere” örnek olarak gösteriyor ve “Demokratik hareketler ve hükümetler, türümüzün hayatta kalmasını savunmak için yanan bir tutkuyla bunlara yanıt vermelidir” diyor.

Temsilciler Meclisi’nin önde gelen liberallerinden Raskin şöyle devam ediyor:

Bana göre gerçeği savunma mücadelesi demokrasimizi savunmanın ön koşuludur.

Demokrasimizi savunma mücadelesi de iklim kriziyle ciddi şekilde mücadele edebilmek için alınması gereken etkili adımları atmanın ön koşuludur.

Amerikalıların çoğu, hükümetin iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak için, şirketleri karbon emisyonlarına göre vergilendirmek de dahil olmak üzere daha fazlasını yapması gerektiğini düşünüyor.

Ancak siyasi amaçlarla seçim bölgelerinin sınırlarının değiştirilmesi (gerrymandering) gibi konular, sağcı politikacıların eyalet hükümetlerinde orantısız gücü elinde tutmasına izin veriyor.

Fosil yakıt emisyonlarını azaltmaya yönelik yarım trilyon doları içeren 1,75 trilyon dolarlık yatırım paketi Temsilciler Meclisi’nde onaylanmış ve Senato’ya gelmişti. Fakat Demokrat Senatör Joe Manchin‘in muhalefetini açıklamasıyla geçen yıl paketin onaylanmasına dair umutlar sönmüştü.

Ancak Biden ve beraberindeki Demokratlar, Kasım ayında yapılacak Kongre seçimleri öncesinde iklim eylemini de içeren bir yasama zaferi kazanmak için görece zayıflatılmış bir “Daha İyi İnşa Et” tasarısını ortaya koyabilir.

İlgili haber: ABD Temsilciler Meclisi koronavirüs yardım paketini onayladı

Öte yandan Demokrat Parti için iklim gündemini korumanın riskleri şu anda özellikle yüksek. Joe Biden’ın iddialı “Daha İyisini İnşa Et” tasarısındaki iklim planları büyük ölçüde azaltıldı.

Ara seçimlerin hızlanması ve Cumhuriyetçilerin eyalet ve yerel yarışlarda hakim olması beklenirken, Demokratlar daha temiz enerjiye geçişi teşvik etmekve vergi kredileri vaatlerini ilerletmek için küçük bir fırsat penceresiyle karşı karşıya.

Jamie Raskin. Fotoğraf: J Scott Applewhite / AP

Raskin, “Başlangıçta bütünüyle geliştirilmiş olan ‘Daha İyisini İnşa Et’ projesinin devam etmeyeceği konusunda hayal kırıklığına uğradık, ancak yenilenebilir ve güvenli enerjiye yapılan 550 milyar dolarlık yatırım da dahil olmak üzere, bunun büyük bir kısmının Meclis ve Senato tabanında yolunu bulacağına inanıyoruz” diyor.

Jared Diamond‘ın “Çöküş: Medeniyetler Nasıl Ayakta Kalır ya da Yıkılır?” adlı kitabına atıfta bulunan Raskin şunları söylüyor:

“Medeniyetlerin çöküşünü anlamanın anahtarı, hükümeti domine ederek kendi çıkarlarına hizmet eden azınlıkta yatar.

Her şey bu şekilde, genellikle doğal kaynakların sömürülmesi yoluyla sürdürülemez ve savunulamaz olduğu bir noktaya kadar çöker. Bu, bugün Cumhuriyetçiler ve iklim değişikliği ile ilgili içinde bulunduğumuz duruma mükemmel bir şekilde uyuyor.”

Build Back Better (Yeniden Daha İyi İnşa Et) Nedir?

Söz konusu paket, Başkan Joe Biden’ın göreve gelirken verdiği vaatlerden biriydi. COVID-19 pandemisinden toparlanma amaçlı yardımları içeren Biden’ın 1,75 trilyon dolarlık sosyal harcama paketi, milyonlarca kişiye istihdam sağlanmasını, iş gücüne katılımı artırmayı, uzun vadeli büyümeyi teşvik etmeyi, fiyat baskılarını azaltmayı ve ABD’nin temiz enerji hedeflerini gerçekleştirmesini amaçlıyordu.

Sosyal harcama planında, temiz enerji ekonomisine yönelik de toplam 555 milyar dolarlık kaynak ayrılması planlanıyordu.

Temsilciler Meclisi’ndeki ilk oylamada, Cumhuriyetçilerin tam muhalefetine rağmen 1,75 trilyon dolarlık harcama paketi 211’e karşı 220 oy ile kabul edilmişti.

Paketin ABD’de enflasyonun zirve yaptığı ve Biden’a olan siyasi desteğin azaldığı bir dönemde, Temsilciler Meclisi’nde onaylanması Demokratlar için yeni bir “zafer” olarak yorumlanmıştı.

Fakat Demokrat Senatör Manchin’in Senato’da karara hayır diyeceğini açıklamasının ardından plan suya düşmüştü. Cumhuriyetçilerin bütün olarak plana karşı çıktığı 50-50 bölünmüş Senato’da, Başkan’ın tek bir oy bile kaybetme gücü yok ve bu durum Manchin ve diğer her Demokrat üyeye fiili olarak bir veto gücü sağlıyor.

Biden’ın çok önem verdiği bu kanun tasarısını kurtarabilmesi şimdi görüşmelerin tekrar canlandırılmasına ve Manchin ile anlaşmazlık konularının giderilmesine bağlı görünüyor.

Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’ndan Türk şirketlere 500 milyon Euro ‘yeşil finansman’

Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) Finansal Kurumlardan Sorumlu Türkiye Başkan Vekili Arthur Poghosyan, Türkiye’nin Paris Anlaşması‘nı onaylamasının ardından “yeşil yatırımların” hızla artması gerektiğini söyledi.

Türkiye için oluşturulan GEFF‘in (Green Economy Financing Facilities-Yeşil Ekonomi Finansman İmkanları) 500 milyon Euro olduğunu belirten Poghosyan, “Bu miktar, bankanın Türkiye’de bugüne kadarki enerji verimliliğiyle ilişkili fonları arasında en büyüğü. Fonun büyüklüğü ve dizaynı, Türkiye’nin yeni iklim taahhütleriyle uyumlu” dedi.

AA‘ya konuşan Poghosyan, yeni GEFF’in Türkiye’de belli yatırımları desteklemeye devam ederken, aynı zamanda Türkiye bankaları ve leasing şirketlerine de finansman sağlanacağını,  bu kuruluşların da uygun şartları sağlayan yeşil projelere yatırım yapan şirket ve işletmeleri destekleyeceğini dile getirdi.

Ekonomideki dönüşümü hızlandırma amaçlanıyor

Poghosyan, şirketlerin GEFF’e ilk kez dahil edilen kurumsal iklim yönetimi konusunda teknik destek de alabileceğini belirti:

“Daha yeşil bir finansal sistem, Türk iş dünyasının uluslararası sermayeye erişmeye devam etmesini sağlamanın ve 2053’e kadar net sıfır emisyon taahhüdüne ulaşması için gereken yatırımları desteklemenin anahtarı. Program, Türk şirketleri ve finansal kurumlarının rekabet gücünü artırmayı, Türkiye’nin finansal sisteminin yeşil büyüme hedeflerini daha iyi desteklemesini sağlayacak şekilde dönüşümünü hızlandırmayı amaçlıyor. GEFF, ileride EBRD’nin finans sektörleriyle olan ilişkisinin temel ve özel bir içeriği halini alacak.”

Poghosyan’ın aktardığına göre, Türkiye Sınai Kalkınma Bankası, programdan 53,5 milyon avroyla ilk yararlanan Türk bankası:  “Şu anda başka bankalardan da ilgi var ama değerlendirme aşamasında olduğu için isimlerini açıklamak için henüz erken. GEFF kapsamında sağlanacak finansmanın belli bir zaman limiti yok. Banka ve leasing şirketlerinin taleplerine bağlı ilerlenecek. İleride talebin artması durumunda tabii ki genişletilebilir.”

371 projeye 14.5 milyar kaynak aktarıldı

Düşük karbonlu dönüşümü desteklemek için sendikasyon, sermaye piyasaları ve garanti araçlarının yaygınlaştırılmasını hızlandıracaklarını vurgulayan Poghosyan, EBRD’nin Türkiye’nin yeni iklim taahhütlerinin, finansmanın artışında ivme sağladığını anlattı.

EBRD’nin paylaştığı bilgilere göre, 2010’dan beri EBRD ve finansman ortakları Türkiye’deki 14 finans kuruluşuna Temiz Teknoloji Fonu’ndan (CTF) 80 milyon avroya yakın imtiyazlı finansman ve Avrupa Birliği’nden yaklaşık 23 milyon avro hibeyle birlikte 2,5 milyar avro finansman kullandırdı.

Bu kapsamda finanse edilen yenilenebilir enerji projeleriyle Türkiye’nin toplam güneş enerjisi kurulu gücünün yüzde 10’u, biyokütle ve atık kapasitesinin yüzde 8’i, rüzgar enerjisi kapasitesinin yüzde 7’si ve jeotermal enerji kurulu gücünün de yüzde 5’inin oluşturulması sağlandı.

EBRD, Türkiye’de bugüne kadar 371 projeye 15,5 milyar avro kaynak aktardı.  Bankanın 2020’de 1,7 milyar avro olan yatırımı, 2021’de 2 milyar avroya ulaştı. Bu yatırımların yüzde 55’ini sürdürülebilir projeler oluşturdu

 

İklim Adaleti Kervanı Zonguldak’ta: Tarım arazileri kurtlar sofrasında

Filyos Vadisi Projesi alanında bir inceleme gezisi düzenleyen çevre aktivistleri doğaya karşı açıkça suç işlendiğini söyleyerek tüm yetkililere “Bu akıldışılığı durdurun” çağrısı yaptı.

Zonguldak Çevre Koruma Derneği’nin çağrısıyla bir araya gelen bir grup çevre aktivisti Filyos Vadisi’ni gezerek proje kapsamında yapılan çalışmaları yerinde gözlemledi. Ereğli, Zonguldak ve Çaycuma’dan çevrecilerin katıldığı gezide, Zonguldak Çevre Koruma Derneği üyeleri ve TEMA gönüllülerinin yanı sıra İklim Adaleti Koalisyonu’ndan bir grup aktivist de yer aldı. Sabah saatlerinde Zonguldak’ta başlayan gezi kapsamında Bakacakkadı, Perşembe, Temenler köyü, Filyos ve Çatalağzı’nda incelemeler yapan doğa savunucuları, buralarda doğaya karşı açıkça suçlar işlendiğini söyledi.

İlgili haber: [İklim Adaleti Kervanı-1] ‘Adil bir dünya talebinden vazgeçmeyeceğiz’ 

Ellerinde, “Milyonlarca yılda oluşan tarım alanları 30-40 yıl ömrü olan tesisler için feda edilemez. Tarım alanlarımızdan ellerinizi çekin. Başka Filyos yok”, “Zehir solumak istemiyoruz. Yaşam ve tarım alanlarımızı yok ettirmeyeceğiz”, “İklim kervanına katıl, termik santralleri kapat” ve “Temiz çevre temiz hava istiyoruz” yazılı dövizler taşıyan aktivistler zaman zaman “Havama, suyuma, toprağıma dokunma”, “İklim için adalet” ve “Filyos için adalet” şeklinde sloganlar attı.

‘Tesislerle ırmağın bağlantısını kesen projeyi derhal durdurun’

Zonguldak’tan yola çıkan grubun ilk durağı Bakacakkadı’daki 100. Yıl Ekopark tesisleri oldu. Türkiye’nin ilk ekoturizm merkezlerinden biri olarak 1982’de kurulan tesisleri gezerek bilgi alan grup, tesisin hemen yanında devam eden Girişim Sanayi Sitesi inşaatının derhal durdurulmasını istedi. Burada bir açıklama yapan Zonguldak Çevre Koruma Derneği Başkanı Ahmet Öztürk, Filyos Vadisi Projesi’nin ırmağın milyonlarca yılda oluşturduğu toprağın çalınmasından ibaret bir proje olduğunu söyledi.

Öztürk, “Bunun bir örneğini de burada görüyoruz. Biraz bakımsız da kalsa bölgenin en önemli turizm tesislerinden biri olan Filyos Ekopark’ın hemen yanında, ırmağın sedde içine alınmasıyla kazanılan alanda Girişim Sanayi Sitesi adı altında bir inşaat başladı. Tesisisin ırmakla bağlantısını kesen bu sanayi sitesi projesi Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile Zonguldak Ticaret Sanayi Odası’nca yürütülüyor. Çevreyi korumak yalnız bizlerin değil, bakanlıkların ve sanayi odalarının da görevidir. Onlara sesleniyorum, tesislerle ırmağın bağlantısını da kesen, kentte geliştirilmeye çalışılan turizme sekte vuran bu projeyi derhal durdurun” dedi.

İlgili haber: [İklim Adaleti Kervanı-2] Köyden kente iklim adaleti çağrısı: Yola devam…

Sebze üzerine çelik üretimi

Daha sonra Perşembe beldesi Keçecioğlu mahallesine geçen çevre gönülleri, burada kendilerini bekleyen mahallelilerle buluştu. Çağ Çelik adlı firmanın, elektrik ark ocağında hurda demir eriterek çelik üretecek bir tesis kurmayı planladığı tarım alanına geçen çevreciler burada incelemelerde bulundu.

Yaşam alanlarının hemen yanında, birinci sınıf tarım alanlarının üzerinde böyle bir tesisi istemediklerini söyleyen mahalle halkı, buralarda, buğdaydan mısıra, ayçiçeğinden sebzeye pek çok mahsul yetiştirdiklerini söyledi.

Tarlaları hayvanları için otlak olarak da kullandıklarını söyleyen mahalleliler konuyu mahkemeye taşıdıklarını, topraklarını sonuna kadar korumaya kararlı olduklarını da ifade etti.

Katılımcılara açıklamalarda bulunan Zonguldak Çevre Koruma Derneği Başkanı Ahmet Öztürk de yapılan projeye göre kurulacak tesiste Avrupa’dan gelen otomotiv hurdası ile Amerika kıtasından getirilen petrol boru hattı hurdalarının eritilerek çelik üretiminin planlandığını söyleyerek, “Biz buna karşı çıkan Keçecioğlu Mahallesi’nin halkının yanındayız. Tarım alanlarının bu kötü kullanımlara açılmasına izin vermeyeceğiz. Buraya ilk gelişimiz. Kamuoyunda farkındalık yaratmak amacıyla bu geziyi düzenledik. Bundan sonra daha çok geleceğiz” dedi.

‘303 hektarlık tarım alanında, ‘lojistik merkez’ ismiyle kamyon durağı yapacaklar’

Çaycuma üzerinden Filyos’a doğru hareket çevre gönüllüleri Temenler Köyü‘ndeki hakim bir tepeden Filyos Vadisi üzerinde gözlem yaptı.

Topluluğa vadide geliştirilen projeler hakkında bilgiler veren Ahmet Öztürk, menderesler çizerek akan ırmağa ve çevresindeki muhteşem peyzaja sahip tarım arazilerine işaret ederek, “Bu görmüş olduğunuz kimi yerlerde iki, iki buçuk kilometre yatağa yayılarak akan ırmağı kanal içine alıp etrafından çalacakları arazilerde projeler geliştiriyorlar. Hatta o kadar ileri gittiler ki, 303 hektarlık tarım alanı üzerinde, ‘lojistik merkez’ cilalı ismiyle resmen kamyon durağı yapacaklar. Lütfen bu alana bir kez daha dikkatle bakın. Görüntüyü aklınızda tutun. Birazdan göreceğiniz görüntü ile çakıştırın. Çünkü haramilerin aklındaki proje gerçekleştiği takdirde, bu eşsiz manzara, içinde ot bitmeyen bir beton alana dönecek. Buradan tüm yetkililere sesleniyorum, bu akıldışılığı derhal durdurun” dedi.

İlgili haber: [İklim Adaleti Kervanı-3] Distopik bir gerçekliğin sınırlarında solumak: Termik Santraller

‘Geçmişte yemyeşil olan alan, şimdi taş toprak yığınından ibaret’

Daha sonra Filyos Endüstri Bölgesi’ne gelen grup Filyos Kalesi girişinde jandarma tarafından durduruldu. Kendilerine can güvenliği nedeniyle proje alanına girmelerine izin verilmeyeceği söylenen grup yürüyerek Sefercik Mahallesi’ne doğru ilerledi. Mahallenin endüstri bölgesi sınırında bir araya gelen çevre aktivistleri buradan yapılan çalışmaları izledi.

Kurtlar sofrası: Büyük balık, küçük balığı yuttu

Endüstri Bölgesi sınırında da açıklamalarını sürdüren Ahmet Öztürk, “Geçmişte yemyeşil olan arkamızdaki alan, şimdi taş toprak yığınından ibaret. Kuşların barınıp balıkların yüzdüğü sulak alanlar kurutuldu, dağlar devrilip ağaçlar yok edildi. 600 hektarlık endüstri bölgesinin yarısı TPAO’ya verildi. Diğer yarısı ikiye bölündü, bir dilimi Tosyalı Holding’e gübre, diğer dilimiyse DTS Grup’a bölgedeki 2. demir eritme fabrikasını kurmak üzere tahsis edildi. Ama kurtlar sofrasına dönüşen süreçte büyük balık küçük balığı yuttu, alanın tamamı gübre fabrikası için Tosyalı’ya devredildi. Bugün Filyos Projesi denen şey, bir gaz işleme tesisi ile gübre fabrikasından ibarettir. 40-50 bin kişi çalışacağı söylenen vadide, projeler tamamlandığında çalışacak insan sayısı bin kişi bile değildir. Bunlar ÇED Raporu’nda açık açık yazıyor” dedi.

Daha sonra Filyos Kalesi’ne çıkıp kale ve Filyos tarihi hakkında bilgi alan çevre gönüllüleri, ardından Çatalağzı-Muslu bölgesine hareket etti. Kazköy’de Eren’in ZETES 3 santrali önünde toplanan grup adına İklim Adaleti Koalisyonu aktivisti Levent Büyükbozkırlı bir basın açıklaması okudu.

Termik santraller, baca gazı kirletici sınır değerleri ve maden ocakları

Tüm kömürlü santralleri 2030’a kadar kapatmayı hedefleyen bir yol haritasının acilen hazırlanmasını talep eden Büyükbozkırlı, “Düşük verimli, sık arıza yapan, fazla yatırım gerektiren ve çevre koruyucu sistemleri olmayan santraller öncelikli olarak kapatılmalıdır. AB’nin 2021 termik santraller için çevre koruma sınır değerleri acilen Türkiye’de de devreye alınmalı, sıkı ölçüm ve takip yapılmalıdır. Tüm santrallerin baca gazı ölçüm sonuçları (partikül miktarı, SOx, NOx, CO2…) veriye erişim ve şeffaflık kapsamında kamuyla düzenli olarak paylaşılmalıdır” şeklinde konuştu. Levent Büyükbozkırlı şunları aktardı:
“Baca gazı kirletici sınır değerlerinin üzerinde çalışan termik santraller derhal kapatılmalı, cezai yaptırım uygulanmalı ve uygun şartları sağlamadan tekrar devreye girmelerine izin verilmemelidir. Mevcut maden sahalarında genişletme, yeni maden sahaları araştırma ve yeni rezerv açma çalışmaları durdurulmalıdır. Kömür madenlerine ve kömürlü santrallere uygulanan tüm teşvik ve destekler derhal kaldırılmalı, buna ayrılan bütçe ‘adil geçişin’ sağlanması için kömür sektöründe istihdam edilen emekçilerin refahı için kullanılmalıdır” dedi.

Jeotermallerin memleketi: Aydın’da yeni JES’e acele kamulaştırma

Aydın’a bağlı Köşk ilçesindeki Mezeköy ve Uzundere Mahallelerindeki taşınmazlar hakkında acele kamulaştırma kararı verildi. 

Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kararıyla Aydın’ın iki mahallesinde acele kamulaştırma yapılacağı duyuruldu. 

Karara göre Mezeköy ve Uzundere mahallelerinde 19 parsellik alan kamulaştırılacak. Taşınmazlar Aydın Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı tarafından acele kamulaştırılacak.

ÇED gerekli değil kararı

Kamulaştırma kararı bölgede yapılacak jeotermal kaynak arama ve sondaj çalışmaları için verildi. 

Aydın’ın Köşk ilçesindeki mahallelere verilen Efendi Jeotermal Tarım Oto Kiralama A.Ş. tarafından yapılacak olan Jeotermal Kaynak Arama Sondajı DES-10 Kuyusu’na Aydın Valiliği tarafından 4 Nisan’da ‘Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Gerekli Değildir’ kararı verilmişti. 

Aydın Haberleri’nden Ayşe Yılmaz’ın aktardığına göre; söz konusu sondaj çalışmalarının yapılacağı alan, bölgedeki evlere yalnızca 40 metre uzaklıkta.

Evlere 40 metre uzaklıkta

Aydın’daki vatandaşların tepkilerine neden olan jeotermal enerji santrallere (JES) eklenen Efendi Jeotermal Oto Kiralama A.Ş.’nin projesinin yaklaşık iki milyon liraya mal olacağı tahmin ediliyor. Proje kapsamında bölgede iki ayrı kuyu açılacak ve burası tarım alanı olarak imarlı. Öte yandan JES çalışmalarının yapılacağı mevki Uzundere’deki en yakın eve 40, Mezeköy’deki en yakın eve 200 metre uzaklıkta. 

İlgili haber: JES, hava ve su kirliliği, maden kıskacında can çekişen bir tarım kenti: Aydın

Aydın’da çevresinde uzun süredir bir yandan maden ve enerji yatırımlarının sayısı ve kapsamı artarken doğal kaynaklarını, yaşam ve tarım alanlarını korumak isteyen yöre halkının ekoloji mücadelesi sürüyor. Aydınlılar, illerine kurulan çok sayıda JES, maden ocakları ve balık çiftliklerinin şehre, şehirdeki yaşama ve tarım faaliyetlerine büyük zarar verdiğini söylüyor.

Jeotermal nedir?

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı‘nın yaptığı açıklamaya göre jeotermal, “yerkabuğunun çeşitli derinliklerinde birikmiş ısı ve basıncın oluşturduğu sıcaklıkların, bölgesel atmosferik ortalama sıcaklığın üzerinde olan ve çevresindeki yeraltı ve yerüstü sularına göre daha fazla çözülmüş mineraller, çeşitli tuzlar ve gazlar içerebilen sıcak su, buhar ve gazlar ile yüzeye taşınan ısı enerjisi.”

Isı üretimi, elektrik üretimi, turizm ve sağlık gibi birçok alanda kullanılabiliyor. Hal böyleyken dünyanın birçok yerinde de alternatif enerji kaynağı olarak tercih edilen ve doğal bir kaynak olan jeotermale karşı Aydın’da giderek yükselen tepkinin sebebi ne?

AYÇEP (Aydın Çevre Platformu) Genel Başkanı Mehmet Vergili‘ye göre bunun birçok sebebi var: Birinci sınıf tarım alanlarının üzerine ve hatta yerleşim yerlerine kurulmaları, çok küçük bir alanda çok fazla santralin bulunması ve yeraltından çekilen kaynak suların çekildiği mesafeye değil, tarım alanlarına ya da onlara yakın su kaynaklarına bırakılması, yani reenjeksiyon bunlardan bazıları.

Bir doğa talanı belgeseli: Jeotermal Yetti Gari

Yönetmen Murat Yüksel’in bölgedeki mağdurların anlatımlarını ve uzman görüşlerini içeren, “Jeotermal Yetti Gari” isimli 20 dakikalık belgesel filmi, Aydınlı köylülerin JESlere karşı yürüttükleri çevre mücadelesini konu alıyor. Avrupa Birliği Sivil Düşün Programı kapsamında Avrupa Birliği desteğiyle hazırlanan belgesel filmin nasıl ortaya çıktığını Yeşil Gazete’ye anlatan Yüksel, tarım alanlarının tahribatına karşı ses çıkarmak ve bir hafıza oluşturmayı amaçladıklarını belirtmişti.

Acele kamulaştırma nedir?

Acele kamulaştırma hali, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu kapsamında madde 27’de şöyle açıklanıyor:

“3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya aceleliğine Cumhurbaşkanınca karar alınacak hallerde veya özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olan taşınmaz malların kamulaştırılmasında kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere ilgili idarenin istemi ile mahkemece yedi gün içinde o taşınmaz malın (Değişik ibare: 24/4/2001 – 4650/15 md.) 10 uncu madde esasları dairesinde ve 15 inci madde uyarınca seçilecek bilirkişilerce tespit edilecek değeri, idare tarafından mal sahibi adına (Değişik ibare: 24/4/2001 – 4650/15 md.) 10 uncu maddeye göre yapılacak davetiye ve ilanda belirtilen bankaya yatırılarak o taşınmaz mala el konulabilir.”

Acele kamulaştırmada olağanüstü şartlar işaret edilerek olağan kamulaştırma işleminde geçmesi gereken sürenin ve yapılması gereken işlemlerin önüne geçiliyor.