Ana Sayfa Blog Sayfa 897

Istrancalar’da ÇED’lere verilen onaylar yargıdan döndü

Türkiye topraklarının yüzde üçünün bulunduğu Trakya’daki Koruköy Patlatmalı Kalker Kırma eleme tesisi, Çukurpınar Patlatmalı Dolomit Kırma eleme tesisi ve Kuzulu’daki faaliyetlere yargıdan karar çıktı. Projelere verilen Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) ‘Olumlu’ ve ‘Gerekli Değildir’ kararları yargıdan döndü. 

Trakya Platformu Kırklareli Dönem Sözcüsü ve Doğa ve Kültür (DOKU) Derneği Başkanı Göksal Çidem kararı şu sözlerle duyurdu:

“On binlerce ağaç, milyonlarca canlıya hayat vermeye devam edecek…”

Ülke nüfusunun yüzde 20’sinin yaşadığı Trakya’da sürekli nüfus sayısının artırılması için planlar yapıldığı belirtilerek bölgenin ormanlarını, topraklarını ve sularını kaybettiği belirtildi. 

İlgili haber: Karantina tedbirleri Ergene Nehri’ni kurtarmaya yetmiyor

Yaklaşık on yıl önce Trakya’nın ekolojik, kentsel, doğal, çevresel, tarihsel, sosyal, kültürel değerleriyle birlikte korunması ve bölgenin daha fazla varlık kaybetmesine engel olunmak üzere kurulan Trakya Platformu tarafından yapılan açıklamada şunlar aktarıldı:

“Bileşenlerimiz olan Kırklareli Kent Konseyi Çevre Meclisi ve DOKU Derneği‘nin öncülüğünde Kırklareli sınırlarında Istranca ormanlarında açılmak istenen madencilik faaliyetlerine karşı yerelde yaşayanlar ile birlikte, özellikle de köy muhtarlarının öncülüğünde verilen hukuk mücadelesi sonucunda kazanan Koruköy-Kuzulu-Çukurpınar köyleri oldu. Istrancalar oldu.”

Kaynakları her koşulda kayıtsız şartsız korumak gerekiyor’

Istrancalarda verilen yaşamı savunma mücadelesinin sadece il sınırlarındaki yaşam alanlarını kapsamadığına dikkat çekilen açıklamada, “İstanbul’un suyu buradan gidiyor. Havası buradan gidiyor. Ergene Havzası yeraltı suyu besleme alanı buralar. Ergene’nin doğduğu kaynaklar burada. Ergene yeniden hayata dönecekse kaynakları her koşulda kayıtsız şartsız korumak gerekiyor” denildi.

‘Ergene artık yok’

Ergene’nin Trakya’nın tek akarsuyu olduğunun vurgulandığı açıklamada “Ve bu akarsuyun beslediği verimli topraklar, Türkiye’nin, hatta Avrupa‘nın bile en önemli çökeltme havzalarından birisiydi. Ergene artık yok.  Türkiye’deki pirinç ihtiyacını karşılayan Ergene Havzası plansız yapılaşmalar uğruna yok edildi” ifadelerine yer verildi.

‘Kaynaklar üzerinde yapılan patlatmalarla su kaynakları yok ediliyor’

Ergene’yi korumanın ilk ve temel şartının kaynakları korumak olduğunun yinelendiği açıklamada, “Kirli sanayi ve kaynaklar üzerinde faaliyet gösteren onlarca taş ocağı bu kaynakları yok edecektir. Kaynaklar yok edilirse Ergene’yi temizlemeye de gerek kalmayacak. Kaynaklar üzerinde yapılan patlatmalarla su kaynakları yok ediliyor” denildi ve eklendi:

 “Kuzulu-Koruköy-Çukurpınar köylerine açılmak istenen maden ocakları için verilen mücadele aynı zamanda Ergene’yi yeniden yaşama döndürmek için verilen bir mücadeledir. Çünkü üzerinde yaşadığımız bu bereketli topraklar, Istrancalardan gelen su ve hava ile binlerce yıldır tüm canlıların yaşam kaynağı. Burayı yok etmek yaşamı yok etmektir.”

‘Doğa planlarınızı anlamaz, afetlerle yok eder geçer’

 Bölgedeki verimli havzanın ve toprakların yok edilmesi nedeniyle bugün buğday, mercimek, nohut ve hatta saman ve otu ithal edildiğinin altının çizildiği açıklamada şunlar aktarıldı:

“Üstelik ithal ettiğimiz bu ürünlerin bir çoğunun gen kaynağı Türkiye. Karar vericilere bir daha sesleniyoruz. Bugün söz hakkı olmayan gelecek nesilleri de düşünerek karar verin. Sizden sonra yaşayacak olan onlardır. Onların yaşam alanlarını yok etmeye hiç kimsenin hakkı yok. Onlar bunu hak etmiyor. Her planı, her projeyi mevzuata, genelge ve yönetmeliklere göre yapsanız da, ‘ÇED olumlu’, ‘ÇED gerekli değil’, deseniz de doğa bu planlardan anlamaz. Tüm planları sellerle, heyelanlarla, fırtınalar ile yok eder geçer.”

İklim krizinin soyunu tükettiği kemirgenle tanışın, bir daha göremeyeceksiniz!

Büyük  Set Resifi’nde, yaklaşık beş dönümlük yaşanabilir alana sahip bitkili bir mercan adası olan Bramble Cay‘in endemik türü; mozaik kuyruklu sıçan (Melomys rubicola) artık kitaplarda ve anılarda kalacak, çünkü soyu tükendi.

Avucun içine sığacak kadar küçük, büyük gözlü ve kırmızımsı kahverengi kürklü kemirgenlerin bu küçük adaya nasıl geldiği bilinmiyor. Ada, Avustralya‘daki Büyük Set Resifi’nin kuzey ucunda, Papua Yeni Gine kıyılarından da yaklaşık 50 km. uzaklıkta. Fırtınalı havalarda dalgaların kıyıya fırlattığı tahta parçaları üzerinde ya da artık var olmayan binlerce yıl öncesinden bir kara köprüsünü kullanarak gelmiş olabilirler.  

En son 2009 yılında görülmüştü

Ancak bu sorular sonsuza kadar cevapsız kalabilir. Çünkü Bramble Cay mozaik kuyruklu sıçanları, insan kaynaklı iklim bozulması nedeniyle, Uluslararası Doğayı Koruma Birliği (IUCN) tarafından 2015, Avustralya hükümetince ise 2019 yılında doğrudan yok olan ilk memeli olarak kayıtlara geçti. Kemirgenin en son 2009 yılında görüldüğü Queensland Hükümeti ve Gueensland Üniversitesi tarafından resmen ilan edildi.

The Guardian, bu dramatik hikayeyi, kaybolan türlerin hayatlarını belgeleyen “Extinction Obituaries’in bir parçası olarak yayımladı.

Bramble Cay mercan adası, ortalama bir ABD alışveriş merkezinden sadece biraz daha büyük. En yüksek nokta deniz seviyesinden yaklaşık 3 metre yükseklikte. Ancak dünyanın en izole memelilerinden biri olan  yüksekliktedir. Ama dünyanın en izole memelilerinden biri olan bu kemirgen için bir cankurtaran sandalıydı.

Gözlerden uzak evlerinin kumlarında koşuşturarak yedikleri yapraklı çalıların sığınağında yaşayan ve rutinleri yalnızca insan ve kuşların ziyaretinin heyecanı ya da ara ara fırtınalarla kesintiye uğrayan kuyruklu sıçanların nüfuslarındaki hızlı düşüş 1970’lerden itibaren rapor edilmeye başlanmıştı. 1978’deki raporlarda, bilim insanları birkaç yüz kemirgeni belgeledi. Avustralya hükümetinin 1998’deki bir çalışmasında sayıları 100’ün biraz altına düşmüştü.

Genetik doku örnekleri de kayboldu

Minik adada sıkışmış bir şekilde yaşayan bu hayvanlar, onları çevreleyen okyanustaki küçük değişikliğe bile duyarlıydı. İklim değişikliği ve yükselen deniz seviyeleri, tuzlu suyun adayı basmasına yol açarak floranın çoğunu öldürdü; 2004 ile 2014 arasındaki on yılda, mercan adasındaki yapraklı bitkilerin hacmi %97 oranında küçüldü. Fırtına dalgaları da minik hayvanları denize sürükledi ve nüfusunu azalttı.

Biyologlar 2002 ve 2004’te yaptıkları sayımda sadece bir düzine mozaik kuyruklu sıçan bulabildi. Ancak 2011 ve 2014’te adaya çıkana bilim insanları bir hayvana bile rastlamadı. Carpentaria Aborjin Kurumu‘nda koruma biyoloğu olan Natalie Waller, bu iki yılda ziyaret ettikleri adayı taramalarına, tuzaklar yerleştirmelerine ve gözetleme kameraları kurmalarına rağmen tek bir sıçana bile rastlamadıklarını anlattı: “Esaret altında da olsa, koruma altına almak için bir sigorta popülasyonu oluşturmayı planlıyorduk. Ancak tek bir hayvandan bile eser yoktu. Dışkı ve yuvalama alanları için yapılan aramalar bile hiç sonuç vermedi.” 

Daha önce genetik bilgileri kaydetmek için toplanan doku örneklerinin de kaybolduğu bildirildi.

1901’den 2010’a kadar okyanus seviyesi 20 cm yükseldi. Bu orana son 6000 yıldır rastlanmamıştı. Torres Boğazı gibi yerlerde ise su seviyesinin yükselişi 40 cm’yi buldu.  su seviyeleri 40 santimetre kadar yükseldi.

Yerli bir sanatçı olan Jimmy John Thaiday, Bramble Cay’in Torres Boğazı Adası halkı için nesiller boyu bir buluşma yeri olduğunu söylüyor. “Atalarımız oraya giderdi – büyükbabalarımız, babalarımızın büyükbabaları.”

Torres Boğazı Adalıları, vahşi yaşamı izlemek ve yönetmek için birkaç ayda bir bölgedeki çeşitli adaları ziyaret eden kara ve deniz korucuları atadı. Bu kişiler, bitkileri koruma alıyor, kaplumbağaları etiketliyor ve popülasyonları belgeliyor. Böylece küçük mercan adasını olduğu gibi muhafaza etmeye, en azından yok oluşunu yavaşlatmaya çalışıyorlar.

Ukrayna’daki dev tohum bankası büyük risk altında

Ukrayna‘da, Rusya’nın ülkeyi işgali ile başlayan savaş alanlarının yakınındaki yeraltı mahzenlerinde bulunan, yaklaşık 2.000 tohumun genetik kodu kalıcı olarak yok edilme tehlikesiyle karşı karşıya.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü tarafından kurulan kar amacı gütmeyen bir kuruluş olan Crop Trust‘a göre, risk bu ayın başlarında Ukrayna’nın ulusal tohum bankası yakınlarındaki bir araştırma tesisinin hasar görmesiyle daha da büyüdü.

Söz konusu tesis ve tohum bankası, Rusya güçlerinin yoğun bombardımanına maruz kalan kuzeydoğu Kharkiv’de bulunuyor. Dünyanın en büyük onuncu tohum bankası olan yapıda korunan tohumların yalnızca yüzde dördü yedeklenmiş durumda. 

‘İnsanlık için hayat sigortası’

Reuters‘e konuşan Crop Trust’ın yönetici direktörü Stefan Schmitz, “Tohum bankaları insanlık için bir tür hayat sigortasıdır. Kuraklığa, yeni zararlılara, yeni hastalıklara ve yüksek sıcaklıklara dayanıklı yeni bitki çeşitlerinin yetiştirilmesi için hammadde sağlarlar. Ukrayna’nın tohum bankası yok edilirse çok trajik bir kayıp olur.”

Tohum bankaları dünyanın hava koşulları daha da aşırı hale geldikçe,  yaklaşık 8 milyar insanı insanı beslemek için yeterli gıdanın üretilmesinde her yıl daha kritik bir role sahip oluyor. Bilim insanları da iklim değişikliğine veya hastalığa dayanıklı bitkiler yetiştirmek için tohum bankalarının depoladığı genetik materyale güveniyor.

Dünyanın üçüncü ve dördüncü en büyük tahıl ihracatçısı olan Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş, hali hazırda normalde Ukrayna’nın tahılından yararlanan gelişmekte olan ülkelerde enflasyonu ve gıda kıtlığı tehlikesini artırmış durumda.

Suriye’deki savaş sırasında, dünyanın en büyük ve en önemli tohum yedekleme veya çoğaltma tesisi olan Norveç‘teki Svalbard Küresel Tohum Kasası’ndan kuru bölgelere uygun buğday,arpa ve otların ikame örnekleri gönderilmişti. Arktik dağ yamacına inşa edilmiş  kasada bir milyondan fazla tohum bulunuyor. Ukrayna’nın 150 bin tohumunun ise sadece yüzde dördü Svalbard’da.

Crop Trust, tohumları kopyalamak için Ukrayna’ya fon sağlasa da savaş koşulları, bu çalışmaları zorlaştırıyor.

Norveç yardıma hazır

Schmitz, en iyi ihtimalle, Ukrayna tohumlarının yaklaşık yüzde 10’unun bir yıl içinde yedeklenebileceğini tahmin ediyor, çünkü kopyaların ayıklanıp Svalbard’a gönderilebilmesi için doğru zamanda ekilmeleri, büyütülmeleri ve hasat edilmeleri gerekiyor.

Ukrayna’daki tarımın köklerinin tarih öncesi çağlara dayandığını söyleyen Norveç Tarım ve Gıda Bakanlığı’nın kıdemli danışmanlarından Grethe Helene Evjen de ülkenin tohumlarının çoğunun benzersiz olduğunu belirtti. Evjen, bakanlığın Ukrayna’nın tüm tohumlarını Svalbard’da çoğaltmasına ve depolamasına yardım etmeye hazır olduğunu, ancak Ukrayna makamlarından henüz bir talep almadıklarını söyledi.

DSÖ: Tütün dünyanın en büyük kirleticilerinden biri

Tütün, her yıl sekiz milyon insanı öldürüyor. Dünya genelinde 1,3 milyar sigara kullanıcısının yüzde 80’inden fazlası düşük ve orta gelirli ülkelerde yaşıyor.

Dünya Sağlık Örgütü‘nün (DSÖ) “Dünya Tütüne Hayır Günü” kapsamında açıkladığı verilere göre Türkiye, dünyada en çok sigara kullanan ülke. 

Çevreye saldığı yedi binin üzerinde zararlı kimyasal bulunduran tütün ürünleri, ayrıca dünyada en çok çöpe atılan madde. DSÖ‘nün tütün ürünü kullanımının çevre ve insan sağlığına zararlarını ele aldığı açıklamasına göre tütün endüstrisinin çevre üzerindeki zararlı etkisinin çok büyük ve her yıl yetiştirmek için yaklaşık 3,5 milyon hektar alan yok ediliyor.

En çok çöpe atılan madde: İzmarit

Açıklamada tütün kullanımının her yıl 600 milyon ağaç, 200 bin hektar arazi, 22 milyar ton su ve 84 milyon ton oksijene mal olduğu belirtilerek, “Çevreye saldığı yedi binin üzerinde zararlı kimyasal bulunduran tütün ürünleri, dünyada en çok çöpe atılan madde” ifadesi yer aldı.

Dünya genelinde 1,3 milyar sigara kullanıcısının yüzde 80’inden fazlası düşük ve orta gelirli ülkelerde yaşarken her yıl yetiştirmek için yaklaşık 3,5 milyon hektar alan yok ediliyor.

Ayrıca açıklamada çevreyi tahrip eden tütünün ekim, üretim, dağıtım, tüketim ve tüketim sonrası atıklar nedeniyle insan sağlığına daha da fazla zarar verdiğine değinildi. 

DSÖ, her yıl 4,5 trilyon sigara izmaritinin okyanus, nehir, kaldırım, park ve sahillere atıldığı bilgisini paylaştı.

Ek olarak tütün yetiştirilen sulak arazilerin gıda tarımı için elverişli olduğu kaydedildi.

Sigara izmaritlerinin içindeki filtrenin de çevreye zararlı çok sayıda mikroplastik içerdiği ve dünyadaki plastik kirliliğine en fazla sebep olan ikinci madde olduğu vurgulanan açıklamada, küresel çevre sağlığının korunması için tütün firmalarına sigara filtrelerini yasaklama çağrısı yapıldı.

Türk Toraks Derneği: Tütün dünyayı zehirliyor

Türk Toraks Derneğince de dün Dünya Tütünsüzlük Günü hakkında bir basın açıklaması yapılarak “Tütün yetiştirmek, üretmek ve kullanmak; oluşturdukları kimyasallarla, zehirli atıklarla, mikroplastiklerle, sigara izmaritleriyle, sigara atıklarıyla suyumuzu, toprağımızı, sahillerimizi, şehirlerimizi kısacası dünyamızı zehirlemektedir” denildi.

Sigara izmaritleri ve diğer tütün ürünü atıklarının (TÜA)  dünya çapında kentlerde ve plajlarda en yaygın olarak toplanan çöp maddeleri olduğunun belirtildiği açıklamada şunlar aktarıldı:

‘Her yıl içilen sigaraların üçte ikisi çevreye atılıyor’

“TÜA, tütün ürünlerinde bulunan tüm toksinleri, nikotinleri ve kanserojenleri, ayrıca plastik filtreyi içermektedir. Toksisite çalışmaları, sigara izmaritlerinden sızan bileşiklerin tuzlu ve tatlı suda yaşayan mikroorganizmalar ve balıklar için toksik olduğunu göstermektedir. Her yıl içilen tüm sigaraların ne yazık ki üçte ikisinin çevreye atıldığı görüldüğünden, bu atık ürünlerin potansiyel toksisitesinin bilinmesi ve bu durumun önlenmesi kritik öneme sahiptir.”

Dünya  çapında tüketilen yıllık altı trilyon sigaranın, tahmini 4,5 trilyonunun her yıl izmarit olarak çevreye bırakıldığı belirtilirken açıklamada şunlara dikkat çekildi:

“2011’de Amerika Bileşik Devletleri’nde sigara tüketiminden kaynaklanan atığın yaklaşık 49,8 milyon kilogram ağırlığında olduğu ve bunun kalan tütünün, atılan paketlerin, çakmakların, kibritlerin, puro, e-sigara ve dumansız tütün gibi diğer tütün ürünlerinin ağırlığını içermediği bildirilmiştir.”

Her yıl tütün yetiştirmek için 600 milyon ağaç kesildiği belirtildi. Öte yandan tütün endüstrisinin yıllık 84 megaton karbondioksit eşdeğeri sera gazı katkısı ile iklim krizini körüklediği, kaynakları israf ettiği ve ekosistemlere zarar verdiği bildirildi ve şunlar aktarıldı:

‘Pasif içicilik yılda 1,2 milyon kişinin ölümüne yol açıyor’

“Tütün, sigara içmeyen ancak pasif içici olanlarda da birçok hastalığa ve ölüme neden olmaktadır. İkinci el duman maruziyeti (pasif içicilik) yılda 1,2 milyon insanın ölümüne yol açmaktadır. Tüm çocukların yaklaşık yarısı tütün dumanıyla kirlenmiş hava solumakta ve her yıl 65 bin çocuk pasif içiciliğe bağlı hastalıklar nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Hamileyken sigara içmek, bebekler için yaşam boyu çeşitli sağlık sorunlarına yol açabilmektedir. Sadece sigara değil, ısıtılmış tütün ürünleri ve elektronik sigaralar da tütün içerir ve kullanıcılarını kanser yapıcı ve sağlığa zararlı toksik gazlara maruz bırakır.

Tütüne bağlı ölümlerin çoğu, tütün endüstrisinin yoğun reklam ve pazarlama taktiklerinin hedefi olan düşük ve orta gelirli ülkelerde meydana gelmektedir. Tütün kullanımı, dünyamızın zaten kıt olan kaynaklarını tüketmekte ve kırılgan ekosistemler üzerinde olumsuz etki göstermektedir. Tütün üretiminin çoğu gelişmekte olan ülkelerde olduğundan, bu ülkelerin ekosistemleri daha fazla tehlike altındadır. 

‘Yük fakirlere, kâr zenginlere düşüyor’

Ne yazık ki çevresel yük, bununla en az başa çıkabilen ülkelere düşmekteyken; ekonomik kârlar ise yüksek gelirli ülkelerde bulunan ulus ötesi tütün şirketlerine kalmaktadır.

Hava kirliliğinin yanı sıra, tütün kullanımı düşük ve orta gelirli ülkelerde çok büyük halk sağlığı yüküne neden olan bir diğer önemli risk faktörüdür. Hem hava kirliliğinin, hem de sigara içmenin bireysel etkileri geniş çapta çalışılmış olmasına rağmen, bunların ortak etkilerine ilişkin literatür azdır. 

‘Çevre savunusunda tütün kontrolü önemi’

Tütün kontrolü savunuculuğu ile birleştirilmiş çevre savunuculuğu, sigara izmaritleri ve diğer tütün ürünü atıkları sorunlarına etkili bir yaklaşım olabilir. Nasıl ikinci el dumana maruz kalmanın çevresel sağlık tehlikesini önlemeye yönelik kamuoyu harekete geçirilerek sayısız düzenlemeler yapıldıysa, TÜA’ nın çevresel yükünü önlemeye yönelik etkili politikaların uygulanması amacıyla çevre gruplarıyla birlikte benzer bir savunuculuk da gerekli olacaktır.

Tütün kontrol savunucuları, çevre sağlığı savunucularıyla birlikte sağlıklı bir dünya için tütün ve tütün ürünlerine karşı mücadele etmelidirler.”

Dünyanın en büyük bitkisi Avustralya’da: Eyüp ilçesi büyüklüğünde

Dünyanın bilinen en büyük bitkisi, Avustralya kıyılarında keşfedildi. Batı Avustralya Üniversitesi’nden araştırmacılar, deniz yosununun yaklaşık 200 kilometrekarelik bir alanı kapladığını söyledi. Bu,500 bin kişiden fazla kişinin yaşadığı Eyüp ilçesi veya 20 bin futbol sahası büyüklüğünde bir alana denk geliyor. ABD‘nin New York kentindeki Manhattan semtinin yüzölçümünün ise üç katı.

Araştırmayı yapan bilim insanları, genetik testleri kullanarak söz konusu sualtı çayırının aslında bir bitki olduğunu belirledi. Perth’in kuzeyindeki Shark Bay‘da tesadüfen keşfedilen devasa bitkinin en az 4.500 yıl içinde, tek bir tohumdan yayıldığı düşünülüyor.

Sonuçları ‘Proceedings of the Royal Society B.’ adlı bilim dergisinde yayımlanan araştırma için, bilim insanları kıta kıyılarında yaygın olarak bulunun türlerin genetik çeşitliğini anlamak için yola çıkmıştı. Bunun için körfez boyunca sürgünler toplandı ve her bir örneğin “parmak izinin” oluşturulması için 18.000 genetik işaretçi incelendi.

Dayanıklı ve esnek

Tesadüfen rastladıkları çayırı  birkaç bitki türünden oluştuğunu tahmin ettiklerini söyleyen çalışmanın başyazarı Jane Edgeloe, “Cevap bizi şaşırttı: Sadece bir tane vardı. Yalnızca bir bitki Shark Bay’de 180 km’den fazla genişlemiş ve onu dünyadaki bilinen en büyük bitki haline getirmiş.” 

Fotoğraf: Angela Rossen.

Dev bitki, körfez boyunca sürekli değişken koşullara sahip yerlerde büyüdüğü için dayanıklılığıyla da dikkat çekiyor.

Araştırmacılardan biri olan Dr Elizabeth Sinclair, “Gerçekten esnek görünüyor, çok çeşitli sıcaklıklar ve tuzluluklar ile aşırı ışık koşulları altında yaşıyor, u da çoğu bitki için tipik olarak oldukça stresli bir durum” diye konuştu.

Elde edilen sonuçlara göre tür,  yılda 35 cm’ye kadar bir çim gibi büyüyor. Yani, şu anki boyutuna varması için 4.500 yıl sürmüş olması gerekiyor.

 

Ekrem İmamoğlu’nun yargılandığı dava ertelendi

Yüksek Seçim Kurulu (YSK) başkan ve üyelerine hakaret ettiği iddiasıyla yargılanan İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun davası bugün görüldü. Duruşma 21 Eylül’e ertelendi.

DHA’nın haberine göre, duruşmaya çok sayıda partili katıldı. CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu da adliyeye geldi. Ekrem İmamoğlu’nun avukatlarının reddi hakim talebi reddedildi.

Davada mütalaasını açıklayan savcı, hapis cezasının yanında İmamoğlu hakkında ‘siyasi yasak’ anlamına gelen TCK’deki 53. maddenin uygulanmasını da istemişti.

Ne olmuştu?

İmamoğlu’nun hakaret ettiği gerekçesi ise 2019’da İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun ifadelerine cevaben söylediği sözlere dayandırılıyor. 

Süleyman Soylu, 4 Kasım 2019 tarihinde Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi’nde yaptığı konuşmada, “Avrupa Parlamentosu’na gidip, Türkiye’ye gidip şikayet eden ahmağa söylüyorum. Bunun bedelini bu millet sana ödetecek” demişti.

İmamoğlu Soylu’nun bu sözlerine şöyle yanıt vermişti:

“31 Mart’ta seçimi iptal edenler ve dünyada, Avrupa’da onların gözünde nereye düştüğümüz noktasında, o olan biten şeylere baktığımızda, tam da 31 Mart’ta seçimi iptal edenler ahmaktır, önce oraya bir odaklansın.”

Meteoroloji’den mevsim normallerinin üzerinde sıcaklık uyarısı

Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nden (MGM) yapılan son değerlendirmelere göre; hava sıcaklığı mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi tahmin ediliyor. Meteoroloji vatandaşları yurt genelinde hakim olacak hava sıcaklıklarına karşı dikkatli olmaları yönünde uyardı.

Buna göre; sıcaklıkların artmaya devam ederek, yurt genelinde mevsim normallerinin 4-12 derece üzerinde seyretmesi bekleniyor.

Mevsim normallerinin üzerinde seyreden hava sıcaklıklarının; gelecek hafta başına kadar Edirne, Kırklareli, Tekirdağ, İstanbul, Kocaeli, Sakarya ve Yalova genelinde etkisini sürdürmesi bekleniyor.

Meteoroloji uyardı

Mevsim normalleri üzerindeki sıcak havalar nedeniyle öğle saatlerinde 11.00 ile 16.00 saatleri arasında başta yaşlılar, çocuklar ve kronik rahatsızlığı olan vatandaşların sıcak çarpmasına karşı dikkatli ve tedbirli olmaları önem arz ediyor.

Tahminlere göre hava sıcaklıkları İstanbul’da 28-31, Ankara’da 31-34, İzmir’de 32-34, Antalya’da 32-36, Adana’da 34-35, Diyarbakır’da 36-40, Aydın’da 35-38 derece civarında olacak. 

UNDP ortaklığıyla Hatay’da proje: Asi Nehri’ndeki kirlilik ile mücadele edecek

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), Japonya’nın sağladığı 1,8 milyon dolar destek ile, Hatay ilinde hassas durumdaki denizel ekosistemi korumayı amaçlayan yeni bir proje başlattı.

“Hatay için İklim Eylemi” programının temel hedefleri, Samandağ’da Akdeniz’e dökülen Asi Nehri’nin getirdiği atıkları temizlemek, mevzuat düzenlemelerinin iyileştirilmesi ve halkın eğitilmesi yoluyla atıkların nehre boşaltılmasının azaltılması ve nehirleri tıkayan, su kalitesini düşüren ve yerel balıkçılık ekonomisini tehdit eden bir istilacı tür olan su sümbülünün yarattığı tehdit ile mücadele etmek.

Lübnan’da doğup Suriye’de kuzeye doğru akan Asi Nehri, daha sonra Türkiye’ye giriyor.

Uzunluğu 571 kilometre olan akışı boyunca atıkları da taşıyan nehir, Hatay’dan Akdeniz’e dökülüyor.

Proje, deniz çöpü ve atık yönetimi konularında Japonya’dan destek alacak.

Hatay’da, Japonya hükümeti, UNDP, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve Hatay Büyükşehir Belediyesi ortaklığıyla düzenlenen toplantıda konuşan Japonya’nın Ankara Büyükelçisi Suzuki Kazuhiro, “Japonya, iklim krizini tüm insanlığa yönelik bir tehdit olarak görüyor. UNDP ile iş birliğindeki amacımız, birçok ülkenin verdiği ancak uygulamakta zorlandığı pozitif net sıfır taahhütleri bakımından ilerlemeyi hızlandırmaktır” dedi.

“Yerel iklim eylemi olmadan, iklim taahhütleri kağıt üzerinde kalmaya mahkum sözlerden ibarettir” diyen UNDP Türkiye Mukim Temsilcisi Louisa Vinton, “Hatay’daki yeni girişimimiz sadece Asi Nehri ekosisteminin ve nihayetinde efsanevi Akdeniz’in karşı karşıya olduğu tehditlerle mücadele etmekle kalmayacak, başka yerlerde de kolayca uygulanabilecek uygulamalı iklim azaltım ve uyum çözümlerini test edip daha rafine hale getirecek.” şeklinde konuştu.

Yeni proje, 2019 yılında hazırlanmasına UNDP’nin destek verdiği Hatay yerel iklim eylem planında tanımlanan, atık yönetimi ve geri dönüşümün iyileştirilmesi dahil, öncelikli önlemleri ele alıyor.

Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş,”UNDP ile geliştirdiğimiz ve göç, çevre ve iklim konularında kentimizin dayanıklılığını artırmaya odaklanan ortaklığımızın yeni bir aşamasına başlamaktan memnuniyet duyuyoruz dedi ve  yerel iklim eylem planının uygulanmasına da destek olacak bu yeni projenin, özellikle atık yönetimi, su kalitesi ve istilacı su sümbülü ile mücadele konularındaki çabalara uluslararası teknik uzmanlıkla hız kazandırılacağını belirtti.

Projenin uygulayacağı somut önlemler arasında;

  • Asi Nehri’nin denize döküldüğü yerde biriken denizel çöpün yakalanması, taşınması ve geri dönüştürülmesi,
  • yerel balıkçı teknelerinin Samandağ kıyı sularındaki atıkları toplamak üzere ilgili donanıma kavuşturulması,
  • gençleri “sıfır atık” uygulamaları konusunda eğitmek üzere 300 anaokulu ve ilkokul öğretmeni ile muhtarlara eğitim verilmesi; su sümbülünün yayılma derecesini haritalamak üzere izleme sistemi kurulması,
  • istilacı bitkinin nehirden fiziksel olarak çıkarılmasına yönelik tekniklerin denenmesi,
  • Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile işbirliği halinde denizel çöpün kontrol altına alınması ve sıfır atık politikalarının uygulanması hakkında rehber ilkelerin belirlenmesi bulunuyor.

UNDP daha önce, Hassa ilçesinde 60 bin kişiye hizmet vermek üzere, daha önce arıtılmaksızın Asi Nehri’ne akıtılan kanalizasyon atığını arıtacak 4 milyon dolarlık atık su arıtma tesisi inşa etmiş ve 2019 yılında işletmeye almıştı.

Türkiye’de en yüksek mülteci nüfus oranına sahip illerden biri olan Hatay’ın nüfusunun yaklaşık dörtte biri, geçici koruma altındaki Suriyelilerden oluşuyor.

Projenin büyük nüfusun bölgenin atık yönetimi kapasitesi üzerinde oluşturduğu baskıyı hafifletmesi, bu bakımdan mülteciler ve ev sahibi topluluklar arasındaki potansiyel gerilimin azalmasına da katkıda bulunması umuluyor.

Türkiye’deki yeni girişim, UNDP İklim Sözü’nün (Climate Promise) 100’ü aşkın ülkede desteklediği çalışmalardan biri. İklim Sözü, ülkelerin Paris Anlaşması’na yönelik ulusal taahhütlerini yerine getirmeleri için sunulan en büyük küresel iklim ve kalkınma desteği önerisi konumunda.

 

Altılı masanın genç temsilcileri ilk kez bir araya geldi: İklim çözümü için ortak akılla hareket edilmeli

Millet İttifakı‘ndan CHP, İYİ Parti ve beraberindeki DEVA Partisi, Demokrat Parti, Gelecek Partisi ve Saadet Partisi‘nden oluşan altılı masanın genç temsilcileri, 30 Mayıs’ta düzenlenen etkinlikte ilk kez yüz yüze buluşarak Avrupa Yeşil Mutabakat‘ı ve iklim krizini tartıştı.

Asterisk2050 projesi kapsamında gerçekleşen toplantının gündemi ve tartışmalar; iklim uyumlu kalkınma stratejileri, adil dönüşüm, döngüsel ekonomi, emisyon ticaret sistemi, yenilenebilir enerji yöntemleri ve sektörel uyum politikaları etrafında şekillendi. Gençler, iklim siyasetini tartıştı ve “Geleceğin siyasetini geleceğin siyasi liderleri tartışıyor” mottosu çerçevesinde iklim konuları üzerine görüş alışverişinde bulundu.

Ankara’da düzenlenen etkinlik, Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği’nden (SEFIA) Bengisu Özenç’in Avrupa Yeşil Mutabakatı’nı anlatan sunumuyla başladı. Daha sonra Cambridge Üniversitesi’nden Özge Öner ve TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi’nden Burak Bilgehan Özpek ile, AB Yeşil Mutabakatı’nın iktisadi ve siyasi boyutlarını ele alan söyleşi gerçekleşti.

Etkinliğin devamında altılı masanın genç temsilcileri, Yeşil Mutabakat ve Türkiye siyaseti özelinde politika önerileri geliştirdikleri çalışmalarını sundu.

Parti temsilcisi gençlerin ortaklaştığı nokta, Türkiye’nin Avrupa Birliği ile paralel politikalar yürütmesinin önemi ve bu politikaların ekonomi ve kalkınma bakış açısıyla oluşturulmasının kaçınılmaz olduğu oldu.

Gençler özellikle Yeşil Mutabakat ekseninde ele alınan konuların ülkenin kısa, orta ve uzun vadede karşılaşacağı zorluklar ve faydalanabileceği fırsatlar bağlamında ortak akıl gerektirdiğini ifade etti.

Toplantının sonunda ise “genç kadroların politika yapım süreçlerine daha aktif bir şekilde dahil olabilmelerine imkan verebilecek bu gibi toplantıların devamlılığını” temenni etti.

Haziran’la birlikte doğalgaz, elektrik ve içkiye zam geldi

Vatandaşlar, ekonomik krizle mücadele etmeye devam ederken Haziran zamlarla geldi. Doğalgaz, alkol ve elektriğe zam yapıldı. Benzin ve motorin fiyatlarında ise zam bekleniyor.

NTV’nin aktardığına göre, bu gece yarısından itibaren geçerli olmak üzere motorine 1 lira 49 kuruş, benzine 1 lira 22 kuruş zam gelmesi bekleniyor.

Güncel akaryakıt (benzin motorin) pompa fiyatları; İstanbul’da motorin litre fiyatı 24,41 liradan satılırken; benzin litre fiyatı, 25,02 liradan satılıyor. LPG litre fiyatı ise ortalama 11,47 lira seviyesinde satışa sunuluyor.

Doğalgaza yüzde 30 zam

BOTAŞ, Haziran’da uygulanacak fiyat tarifesini açıkladı. Buna göre konutta kullanılan doğalgaza yüzde 30, sanayi abonelerine yüzde 40 ve elektrik üretim amaçlı tarifeye yüzde 17 zam yapıldı. Tarife tablosuna göre, konut tüketicileri için gaz dağıtım şirketlerine Haziran’da uygulanacak satış fiyatı, bin metreküp doğal gaz için 3 bin 264 lira, sanayi abonelerinin tarifesi de bin metreküp doğal gaz için 10 bin 416 lira oldu.

Elektrik üretim amaçlı tarifede bin metreküp doğal gazın fiyatı ise 12 bin 500 lira olarak belirlendi. Mesken abonelerinin tarifesine yüzde 15, sanayi ve ticarethane abonelerinin tarifesine ise yüzde 25 zam yapıldı.

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun (EPDK) faaliyet bazlı, nihai ve yeşil tarife tabloları Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlandı.

Buna göre, ilk kademede bulunan mesken abonelerinin tarifesinde kilovatsaat başı fiyat 129,0639 kuruş, yüksek kademede yer alanların tarifesinde ise kilovatsaat başı fiyat, 192,7977 kuruş oldu.

İlk kademede yer alan ticarethane abonelerinin tarifesinde elektriğin kilovatsaat fiyatı, 208,9154 kuruş, yüksek kademedeki kilovatsaat fiyat da 278,0099 kuruş olarak belirlendi.

Alçak gerilim sanayi abonelerinin elektrik tarifesinde kilovatsaat fiyatının 287,5739 kuruş olması kararlaştırıldı.

Öte yandan Tekel Bayileri Platformu (TBP) Başkanı Özgür Aybaş, bazı içki gruplarının zamlı listesini paylaştı. Resmi Gazete’de beş gün önce yayımlanan kararla içkideki ÖTV artış oranı yüzde 25 olmuştu. Bir litre rakının vergisi 64 TL artarken, 70’lik rakıda vergi artışı 45 TL oldu. 50’lik Tuborg Gold şişe 29 lira, Tuborg Gold kutu 28 lira oldu. 50’lik Carlsberg şişe 29,5 lira olurken kutusu 30 lira oldu.

50’lik Tuborg Special’ın fiyatı 35 liraya yükselirken, 44’lük Guinness 40,5 TL oldu.