Ana Sayfa Blog Sayfa 62

Guterres’ten Aşırı Sıcaklığa Yönelik Eylem Çağrısı: Hükümetler ve özel sektör harekete geçmeli

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri António Guterres, savunmasız toplulukları riske atan rekor sıcaklıklar yaşanırken ülkeleri ‘felç edici sıcaklıklara’ karşı harekete geçmeye davet etti.

Dün (25 Temmuz) Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği‘nin Aşırı Sıcaklığa Yönelik Eylem Çağrısı‘nın açılışını ilan eden Guterres, dünya çapında milyarlarca insanın iklim değişikliğinin tetiklediği bir ‘aşırı sıcak salgını’ ile mücadele ettiğine dikkat çekti.

Fotoğraf: Paul White

Dünya aşırı sıcaklarla mücadele ediyor

Son günlerde Orta Doğu, Afrika ve Asya‘da birçok bölgede aşırı sıcaklar yaşanıyor ve bu durum toplumsal eşitsizlikleri daha da derinleştiriyor.

Copernicus İklim Değişikliği Servisi (C3S), 1940 yılına kadar uzanan ERA5 verilerine göre 22 Temmuz’da küresel ortalama sıcaklığın 17,15 dereceye ulaşmasıyla yeni bir sıcaklık rekoru kırıldığını açıkladı. C3S verilerine göre Haziran 2023’ten beri her ay, sıcaklık ortalamaları tarihsel sıcaklık değerlerinin üzerinde seyrediyor.

Yeni ‘en sıcak gün’ rekoru 22 Temmuz’da, 2024 ise ‘en sıcak yıl’ olma yolunda
21 Temmuz ‘en sıcak gün’ olarak kayıtlara geçti
Copernicus verilerine göre en sıcak haziran ayını yaşayarak yeni bir rekor kırdık

Guterres’in “Dünyanın her yeri, herkes için daha sıcak ve daha tehlikeli hale geliyor” dediği sıcaklık uyarısı ise C3S’nin sıcaklık rekorunu haberinin hemen arkasından geldi.

İklim değişikliği sorunları şiddetlendiriyor

Guterres “Aşırı sıcaklık ekonomileri giderek parçalıyor, eşitsizlikleri artırıyor, Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları‘nı baltalıyor ve insanları öldürüyor. Bunun nedenini biliyoruz; fosil yakıtların neden olduğu insan kaynaklı iklim değişikliği” diyerek durumun daha da kötüleşeceğine işaret etti.

Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) ve Uluslararası İklim Değişikliği Paneli (ICCP) gibi kurumların raporlarına referans veren genel sekreter, dünya genelinde aşırı hava olaylarının yaşanma sıklığının, şiddetinin ve süresinin giderek arttığını söyledi.

Guterres, Aşırı Sıcaklığa Yönelik Eylem Çağrısı kapsamında dört kritik alanda iş birliğini arttırmak gerektiğine dikkat çekti:

  • Savunmasız kişilerin korunması
  • İşçilerin korunması
  • Bilim ve veri öncülüğünde ekonomilerin ve toplumların dayanıklılığının artırılması
  • Fosil yakıtları aşamalı olarak bırakarak ve yenilenebilir enerjiye yatırım yaparak küresel ısınmanın 1,5 derece ile sınırlandırılması

Savunmasız kişileri orantısız etkiliyor

Aşırı sıcaklıklar herkesi eşit şekilde etkilemiyor. Hamile kadınların, engelli insanların, yaşlıların, yerinden edilen insanların ve yoksulların sıcaklara karşı daha savunmasız olduğunu belirten Guterres, aşırı sıcaklıkların mevcut eşitsizlikleri ve gıda güvensizliğini derinleştirerek daha fazla insanı yoksulluğa ittiğini belirtti.

Ancak düşük karbonlu soğutmaya olan erişimin iyileştirilmesi, doğal çözümler ve kentsel tasarımla pasif soğutma yöntemlerinin yaygınlaştırılması ve mevcut soğutma teknolojilerinin verimliliğinin arttırılması sıcaklıklarla mücadeleye destek olabilir.

Birleşmiş Milletler Çevre Programı’na göre bu tür önlemler 2050 yılına kadar 3,5 milyar insanı aşırı sıcaklardan korurken emisyonları azaltabilir ve tüketicilerin yılda 1 trilyon dolara kadar tasarruf etmesini sağlayabilir.

Erken uyarı sistemlerini geliştirmek de en savunmasız toplulukları koruma altına alabilir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve WMO, erken uyarı sistemlerinin yalnızca 57 ülke genelinde genişletilmesinin bile yılda 100 bin hayatı kurtarabileceğini hesapladı.

Guterres, savunmasız toplulukları iklim krizinden korumak için finansmanın şart olduğunu vurgulayarak gelişmiş ülkeleri vaatlerini yerine getirmeye ve iklim değişikliğine uyum için finansman açığını kapatmaya çağırdı.

COP29, Azerbaycan’da iklim finansmanı için yol ayrımında
Bonn İklim Değişikliği Konferansı iklim finansmanı için yeni bir hayal kırıklığı oldu

Milyonlarca iş kazası ve on binlerce ölüme neden oluyor

Uluslararası Çalışma Örgütü, yeni bir raporda küresel iş gücünün yüzde 70’inden fazlasının, yani 2,4 milyar çalışanın, aşırı sıcağa maruz kalma riskiyle karşı karşıya olduğunu açıkladı. Bu oran Afrika’da yüzde 93’e çıkarken Arap ülkelerinde ise yüzde 84 olarak hesaplandı.

Aşırı sıcaklıklar nedeniyle yılda 23 milyon iş kazası ve 19 bin işçi ölümü gerçekleşiyor.

‘Fosil yakıtlara bağımlığınızı azaltın’

Liderlere -özellikle de G20 ülkelerinin liderlerine- uyanma ve harekete geçme çağrısı yapan Guterres, “En büyük kapasiteye sahip olanların liderliği esas. Ülkeler fosil yakıtları hızlı ve adil bir şekilde aşamalı olarak kaldırmalı” diyerek ülkelerin iklim krizini derinleştiren fosil yakıtlara olan bağımlılıklarını azaltmaları gerektiğini vurguladı.

Genel sekreterin çağrısı ulusal hükümetlerle sınırlı kalmadı, özel sektör ve bölgesel yönetimlerin de küresel ısınmayı 1,5 derece ile sınırlamaya yönelik adımlar atması gerektiğine dikkat çekti.

Genel sekreter, hem en savunmasız toplulukları ve işçileri korumak hem de ısı stresinin getirdiği ekonomik kayıpları ve altyapı baskısını azaltmak için ülkelerin, şehirlerin ve sektörlerin bilime ve veriye dayalı kapsamlı özel Isı Eylem Planları‘na ihtiyaç duyduğunu vurguladı.

Imperial College London‘dan Joyce Kimutai, “İklim bilimi fosil yakıtları yakmaya devam edersek tam olarak bununun yaşanacağını söylüyordu. Eğer fosil yakıt kullanımını durdurmazsak ve net sıfır emisyona ulaşmazsak giderek daha sıcak olacak” dedi.

Dünya sıcak dalgalarına karşı önlem alıyor, Türkiye’de yöneticiler seyrediyor

Orman Genel Müdürlüğü’nden Akbelen’i katleden YK Enerji’ye ‘takdir belgesi’

Orman Genel Müdürlüğü (OGM), Muğla’nın Milas ilçesinde, linyit sahasını genişletmek için, tüm itirazlara, tepkilere, direnişe ve davalara rağmen Akbelen Ormanı’nı yok eden Yeniköy Kemerköy Elektrik Üretim ve Ticaret Şirketi’ne (YK Enerji) takdir belgesi verildi.

Yeniköy Kemerköy Enerji Genel Müdür Yardımcısı Burak Işık‘a takdir belgesi, Orman Genel Müdürlüğü Genel Müdür Yardımcısı İbrahim Yüzer ve Ağaçlandırma Daire Başkanı Mutlu Turan tarafından takdim edildi.

Akbelen’de nöbetin 3. yılı: Biz bitti demeden bu dava bitmeyecek!

Muğla’da ormanı yok ederken, Sivas’ta ‘ağaçlandırma işbirliği’ protokolü yaptılar

YK Enerji ve Limak Holding, geçen yıl temmuz ayında Akbelen Ormanı’nı yok ederken, Orman Genel Müdürlüğü ile  de ‘Ağaçlandırma İş Birliği Protokolü’ yapmak üzere anlaşmıştı.

YK Enerji’nin imzaladığı protokole göre, şirket, üç yılda Amasya, Sivas, Bingöl’de toplam 1 milyon fidan dikimi için 6 milyon 100 bin lira ödeme yapmayı taahhüt etmişti. 8 Aralık 2019’da imzalanan protokole göre OGM fidanların dikimini gerçekleştirecek ve 3 yıl boyunca fidanları koruyacak, şirket ise fidan dikimi ve bakımı için ödeme yapacaktı. İş birliği protokolünde şirketin Amasya’da dikilecek 390 bin fidan için 2 milyon 370 bin lira, Sivas’ta dikilecek 370 bin fidan için 2 milyon 260 bin lira ve Bingöl’de dikilecek 240 bin fidan için 1 milyon 470 bin lira para ödemesi hükmü yer alıyordu.

YK Enerji’nin ortaklarından Limak Holding de OGM ile 2020 yılında ağaçlandırma iş birliği protokolü imzalamıştı. Limak Holding’in faaliyet raporunda, “2020 yılında imzalanan ‘Ağaçlandırma İş birliği Protokolü’ kapsamında ülke genelinde 2022 yıl sonu itibarıyla 2 milyon fidan dikimi gerçekleştirilmiş olup nihai hedef bu sayıyı 2025 yılı sonuna kadar 5 milyona çıkarmaktır” denilmişti.

Akbelen’de kıyım yapan şirketle OGM arasında 6 milyon liralık protokol imzalanmış

AA’nın aktardığına göre, 2023 sonu itibarıyla Anadolu’nun çeşitli kentlerine dikilen fidan sayısı 3 milyona ulaştı.

Ajansa konuşan Işık şunları söyledi: “İş süreçlerimizi sürdürülebilirlik prensipleriyle kurguluyor ve sorumluluklarımızı eksiksiz yerine getirmeye çalışıyoruz. Ülkemizin değerli kurumlarından biri olan Orman Genel Müdürlüğü ile 3 yıldır ağaç dikimi yapıyor, sadece faaliyet sürdürdüğümüz kent Muğla ile sınırlı kalmayıp Türkiye’nin çeşitli noktalarına da ağaç dikiyoruz. İmzaladığımız protokol kapsamında söz konusu ağaçların seçimi ve dikimi Orman Genel Müdürlüğü tarafından yapılıyor, biz de gerekli tüm desteği sağlıyoruz. Hedefimiz 2025’te 5 milyon ağacı toprakla buluşturmak.”

Fidan dikerek orman oluyor mu?

Akbelen’de 760 bin metrekarelik alanda, 350 binden fazla ağaç, eskimiş teknolojili Yeniköy ve Kemerköy santrallerine linyit sağlamak için kesildi. Ağaçların arasında yüzlerce yaşındaki ağaçlar da bulunuyordu.

Uzmanlar, kesilen bir ağacın karbondioksiti emme yeteneği ile yeni dikilen fidanın aynı olmadığını söylüyor. Yeni dikilen fidanın sera gazı emme yeteneği 30’da 1 civarında. Bir ağaç,  dikilen fidanın 50 kat daha fazla sera gazını emiyor, iklimi düzenliyor.

Dikilen fidanların tutup tutmaması bir yana, en yaygını çam olmak üzere bir örnek ağaç dikimleri de fidanların biyoçeşitlilik bakımından zengin birer orman olmasının önünde engel oluşturuyor.

Türkiye’nin beş katı büyüklüğünde orman artık yok: Fidan dikerek iklim kriziyle mücadele edemeyiz
Büyük fidan dikme programları çevreye yarardan çok zarar verebilir
Akbelen’den Cerattepe’ye enerjiden madene Türkiye’de orman tahsisi gerçeği-5
‘Ağaçlandırma’ gezegenimizi kurtaracak sihirli değnek mi?

[İklim Masası] Sözde ‘yeşil’ Paris Olimpiyatları en sürdürülebilir olamadı

Son 30 yılda düzenlenen 16 olimpiyat oyununun ne kadar sürdürülebilir olduğunu inceyen bir araştırma, ‘yeşil’ söylemlerinin arttığını ama olimpiyatların giderek daha az sürdürülebilir hale geldiğini buldu.

2024 Paris Olimpiyat Oyunları, tarihin en çevreci/yeşil olimpiyatlarını düzenleyeceklerini iddia ediyor. Olimpiyatlar henüz bitmemiş olsa da yeni araştırma, Paris’in en sürdürülebilir olmadığını söylüyor. Bunun en önemli sebebi ise olimpiyat oyunlarının giderek büyümesi.

Karton yataklardan geri dönüştürülmüş plastikten koltuklara: Paris Olimpiyat Oyunları ‘en çevreci’ olmak için neler yaptı?
2024 Paris: Olimpiyatların iklim dostu olması mümkün mü?
Paris’in ünlü bulvarı Champs-Elysées, 2024 Olimpiyatları öncesinde ‘yeşil dönüşüme’ giriyor

Bugün (26 Temmuz) başlayan ve 11 Ağustos’a kadar devam edecek olan 2024 Paris Olimpiyat Oyunları, en yeşil olma iddiası doğrultusunda yeni inşaatlardan kaçınarak mevcut stadyumları, spor salonlarını ve altyapıyı kullanmak gibi adımlar attı. Olimpiyat Köyü‘nde ve sus sporları merkezi gibi inşaatlarda ise karbon emisyonu metrekare başına yüzde 30 azaltıldı.

Ancak oyunlara 200 ülkeden atletler, görevliler ve 13 milyona yakın izleyici katılıyor. Olimpiyatların ölçeği giderek büyürken daha yeşil veya sürdürülebilir olma iddiaları ise sözde kalıyor.

Fotoğraf: Lewis Joly

Paris en sürdürülebilir olamayacak

İsviçre‘deki Lozan Üniversitesi‘nden Dr. Martin Müller ve arkadaşları, 2021 yılında yayınlanan bir çalışmada son 30 yılda düzenlenen olimpiyatların ne kadar sürdürülebilir olduğunu inceledi. Araştırmacılar, 1990’lardan beri ‘yeşil’ söylemlerinin arttığını ancak olimpiyatların daha sürdürülebilir hale gelemediğine dikkat çekti.

Müller, ” Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin ve organizatörlerin söylediklerine inanırsanız, olimpiyatların giderek daha sürdürülebilir hale geldiklerini düşünebilirsiniz. Fakat aslında eğilim aşağı doğru” dedi.

Araştırma, sürdürülebilirliği ekolojik göstergelere indirgemeden sosyal ve ekonomik boyutlarıyla ele aldı. Olimpiyatların sürdürülebilirliği için ekolojik etkiler altında yeni inşaatlar, izleyicilerin emisyonları ve olimpiyatların büyüklüğü hesaba katılırken sosyal etkiler için toplumsal destek, güvenlik ve hukukun üstünlüğü; ekonomik etkiler için bütçe yönetimi, finansal riskler ve yeni inşaatların uzun vadeli kullanımı göz önünde bulunduruldu.

Analize göre 1992-2020 yılları arasında düzen 16 oyundan en sürdürülebilir olanı 2022 yılında ABD-Salt Lake City‘de düzenlenen oyunlardı. İkinci sıradaysa Fransa-Albertville’de 1992 yılında gerçekleşen olimpiyatlar yer aldı. İlk iki sırayı kış olimpiyatları alırken en sürdürülebilir yaz oyunları ise 1992 yılında İspanya-Barcelona‘da düzenlenen olimpiyatlar oldu.

Kış Olimpiyatları ne kadar sürdürülebilir? -Doç. Cenk Demiroğlu
Pekin Kış Oyunları’nın karbon nötr ilk olimpiyat olması ne anlama geliyor?

Paris’in ne kadar sürdürülebilir olacağına dair henüz veri yok. Ancak Müller, şimdiden Paris’in en sürdürülebilir olmadığının haberini veriyor. Her ne kadar gereksiz inşaatlardan kaçınılmış olsa da Paris’e akın edecek 13 milyon ziyaretçi ve organizasyon sürecindeki toplumsal hak ihlalleri oyunların sürdürülebilirlik puanını düşürüyor.

Tahminlere göre Paris, listenin başlarında bile olmayacak. Ancak yeni inşaatlardan kaçınılması ve mevcut ulaşım altyapısının kullanılması nedeniyle Londra‘dan biraz daha iyi durumda olabilir.

Paris 2024 Olimpiyat Oyunları için binlerce göçmen otobüslerle sınır dışı edildi

Sürdürülebilir olmak için çok büyük

Olimpiyatların sürdürülebilir olamamasının nedenlerinden biri organizasyonların giderek büyümesi. Yalnızca emisyon boyutuna bakıldığında bile dünyanın her yerinden uçaklarla gelen izleyicilerin karbon salımı bile olimpiyatların neden ‘sürdürülebilir’ olamayacağını açıklamaya yetiyor.

Daha fazla spor, stadyum, seyirci, uçak, otel, ulaşım kapasitesi derken olimpiyatlar büyüdükçe kaynak tüketimi de artıyor.

Diğer yandan olimpiyat oyunları düzenlenirken ev sahibi ülkeler olağanüstü hal benzeri bir durum ilan ederek kanunlarda istisna yapabiliyor, insanları yerinden edebiliyor ve bunlar da sürdürülebilirliğin sosyal boyutunu olumsuz etkiliyor.

Ancak sürdürülebilirliğin ekonomik boyutunda düşüş trendi gözlemlenmiyor ve Müller ekonomik boyut sürdürülebilirliğin en önemsiz boyutu olduğu için bu eğilimin ilginç olduğuna dikkat çekiyor.

Şüpheyle yaklaşılması gereken bir pazarlama söylemi

Her oyunun ev sahibinin bir önceki ev sahibinden iyi olma çabası var. Ancak en yeşil veya en sürdürülebilir olma iddialarının bir pazarlama söylemi olduğunu belirten Müller, bu söylemlere şüpheyle yaklaşmak gerektiğini söylüyor.

Müller, yeşil olmak için vegan ve vejetearyen yemek seçeneklerini arttırmak gibi girişimler için “Görünürlüğü yüksek örnekler veriyorlar. Ne var ki bunların genel performansa etkisi düşük, bir fark yaratabilecek düzeyde değil” dedi.

Büyük vaatlerle sunulan uygulamaları ‘sürdürülebilirlik gösterisi’ olarak nitelendiren Müller, “Sürdürülebilirliği ekranlar için ve mümkün olduğunca görünür şekilde yapıyorlar. Çok istisnai bir çalışma gibi sunuluyor ve pazarlanıyor ama günün sonunda kayda değer bir etkisi yok” diyerek sürdürülebilirlik pazarlamasının genellikle ‘görünür’ konulara odaklanarak ekran başındaki izleyiciyi etkilemeye yönelik olduğuna dikkat çekti.

Paris Anlaşması doğrultusunda somut hedefler belirlenmeli

Müller, Paris Anlaşması‘nda kabul edilen taahhütlerin yerine getirilebilmesi için olimpiyatların küçük organizasyonlar olarak düzenlenmesi gerektiğini söylüyor. Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin de Paris Anlaşması hedefleri doğrultusunda emisyon hedefleri belirlemesi gerekiyor. Ancak bugüne kadar hiçbir oyun uçuş emisyonlarını odağına almadı.

Emisyonların büyük çoğunluğunun atletlerden ziyade izleyicilerden kaynaklandığını belirten Müller, “Eğer olimpiyat oyunlarının çekirdeği olan atletleri ve antrenörler, medya gibi bazı temel unsurları tutarsanız, aynı etkinliği ve yarışmaları düzenleyebilirsiniz ve aynı zamanda çok daha sağlam bir organizasyon yapmış olursunuz” dedi.

Paris Olimpiyatları’nın hedefi 1,6 milyon ton olmalıydı

Paris Olimpiyatları’nın emisyon hedeflerinin net olmamasını eleştiren Müller, “Uzunca bir süre Londra Olimpiyatları’ndaki emisyonların yarısı kadar salıma sebep olacaklarını söylediler. Ardından buna Rio eklendi; Londra ve Rio’nun ortalamasının yarısı kadar, dediler. Böyle olunca hedef epey kolaylaşıyor çünkü Rio’nun emisyonları oldukça yüksekti” dedi. Bu hedef değişikliği ise Paris’in emisyonlarını yüzde 20 arttırabilmesine imkan sağladı, yani hedeften geri adım atıldı.

Müller’in yaptığı hesaba göre Olimpiyat Komitesi’nin Paris Anlaşması doğrultusunda Paris Olimpiyatları için belirleyeceği emisyon hedefi 1,6 milyon ton karbondioksit olmalı ki bu da açıklanan ilk hedefe tekabül ediyor.

Paris’in ardından ise gözler 2028 Los Angeles-ABD ve 2032 Brisbane-Avustralya oyunlarına çevrilecek. Müller, dünyanın neresinde olursanız olun bu şehirler için uçağa binmek gerekeceğini ve emisyon hedeflerinin gerçekleştirilmesinin oldukça zor olduğuna dikkat çekti.

Ateş halkaları: İklim değişikliği Olimpiyat Oyunları’nı tehdit ediyor
İklim uzmanları: Yükselen kış sıcaklıkları kış olimpiyatlarının geleceğini tehdit ediyor

‘Atık yönetimi için’ sineklerin genetiği değiştirilecek

Bilim insanları, daha fazla atığı ortadan kaldırmaları için sineklerin genetiğini değiştirmeye hazırlanıyor.

Avustralya‘daki Macquarie Üniversitesi‘nden araştırmacıların Communications Biology adlı bilimsel dergide dün yayımlanan çalışmasında,  bu sayede sineklerin hem daha fazla atık tüketmesinin hem de bu süreçte, çeşitli sektörlerde kullanılacak enzimler üretmesinin sağlanacağı öne sürülüyor.

Siyah asker sinekleri, hali hazırda atık yönetiminde ticari amaçlı olarak  kullanılıyor. Gıda gibi organik atıklarla beslenen bu sineklerin larvaları, vücut ağırlıklarının iki katını yiyebiliyor. Larvalardan aynı zamanda hayvan yemi olarak da yararlanılıyor.

Atıkların yok edilmesi için kullanılan bir diğer yöntem ise; yine genetiği değiştirilmiş mikroplar. Ancak bu canlıların, steril ortamlara ve bolca suya  ihtiyaç duyması araştırmacıları farklı yöntemler bulmaya itmiş durumda.

Genetik değiştirme çalışmaları şimdiden başladı

Çalışmanın yazarlarından Dr. Maciej Maselko, kara asker sineklerinin ise böyle bir sorunu olmadığını, hayvanların doğrudan kirli çöplerle beslenebileceğini söylüyor: “Kara asker sinekleri, daha küçük parçalara ayrılan büyük hacimli atıkları mikroplardan çok daha hızlı tüketecektir.”

Araştırmacılara göre, önerdikleri yöntem, organik atıklar parçalandığında ortaya çıkan metan gazı miktarını da azaltacak. Makalenin başyazarı Dr. Kate Tepper, “İklim felaketine doğru gidiyoruz ve çöplüklerdeki atıklar metan gazı salıyor. Bunu sıfıra indirmemiz gerekiyor” diyor.

Dr. Tepper şimdiden sineklerin genetiğini değiştirmeye başladı. Çalışmalarını ticari boyuta taşımak için EntoZyme adlı bir şirket kuran Macquarie Üniversitesi ise “üretilen” siyah asker sineklerinin bu yıl bitmeden kullanılmaya başlamasını bekliyor.

Çalışmaya katılan bilim insanları, sineklerin atıkları tüketme sürecinde hayvan yemleri, tekstil ve eczacılıkta kullanılan enzimlerin yanı sıra biyoyakıt ve yağlayıcı yapımında faydalanılabilecek yağ bileşiklerini de üretebileceğini söylüyor.

‘Sürdürebilirlik ekonomisi işlemeli’

Dr. Tepper, genetiği değiştirilmiş sineklerin, atıkların sorun teşkil etmekten çıkıp yeniden kullanıldığı döngüsel ekonomi modeline geçişte de önemli bir adım olacağına işaret ediyor.

Bu hayvanların milyarlarca dolarlık atık yönetimi pazarında önemli bir potansiyel taşıdığını belirten araştırmacı, “Sürdürülebilir bir döngüsel ekonomi istiyorsak, bunun ekonomisinin de işlemesi gerekiyor. Atıklardan daha fazla değer elde etmek için böceklerin genetiğini değiştirmek gibi sürdürülebilir teknolojileri uygulamaya yönelik ekonomik bir teşvik olması, bu geçişin daha hızlı yönlendirilmesine katkı sağlar” diyor.

Araştırmacılar ayrıca sineklerin uçmasını engellemek gibi bazı değişikliklerle, atıkların yer aldığı alandan ayrılmalarını engellemeyi planlıyor.

Malatya Çevre Platformu’ndan Vahşi Madencilik, İnsan ve Çevre Sorunları forumuna davet

Malatya Çevre Platformu, Arguvan’da bu yıl 27-28 Temmuz’da gerçekleştirilecek olan geleneksel Türkü Festivali’nin yapıldığı Nazım Hikmet Meydanı’nda Arguvanlılarla bir araya gelerek vahşi madencilik üzerine bir forum düzenleyecek.

Platform temsilcileri, tüm duyarlı çevre kurumlarını ve aktivistlerini Vahşi Madencilik, İnsan ve Çevre Sorunları forumuna davet ediyor.

Malatya madenden geçilmiyor, ÇED başvuruları her geçen gün artıyor

Arguvan ve köylerinde halka istihdam sağlama bahanesiyle yeni maden ruhsatlarının verilmesine tepki gösteren Malatya Çevre Platformu, “Arguvan’I İliç yaptırmayacağız” demek için hem ıslak hem de elektronik imza kampanyası başlattı.

İşsizlik ve yoksulluk sorunu madenle çözülemez

27-28 Temmuz’da gerçekleştirilmesi planlanan forum için de bir basın açıklaması yapıldı.

Malatya’da yerli ve yabancı birçok şirket yıllardır bölgedeki işsizliği ve yoksulluğu sona erdirmek için maden arama, taş ocağı açma, JES, HES ve RES’ler için ruhsat alıyor. Ancak bu şirketler Arguvan’daki işsizliği ve yoksulluğu azaltamamakla kalmıyor, doğaya ve insan sağlığına da geri dönüşü olmayan zararlar bırakıyor.

Platform, “Biz bu yörenin insanları, çevrecileri, ekolojistleri ve doğa aktivistleri olarak yöremizin işsizlik ve yoksulluk sorununu çok iyi biliyoruz. Bunun çözümünün de sondajlarda ve madenlerde kalifiye olmayan işlerde çalıştırılacak 50-100 işçi ile çözülemeyeceğini biliyoruz” dedi.

Malatyalılar daha fazla ruhsat istemiyor

Ülkenin gelir dağılımındaki adaletsizlikler, yoksulluk ve işsizlik gibi sorunlarının madenlerle çözülemeyeceğini vurgulayan Malatya Çevre Platformu, üretim ekonomisinden madenciliğe geçişin yarattığı ekolojik krize tepki gösterdi.

Var olan madenler Arguvan’ın geçim kaynağı olan tarım ve hayvancılık faaliyetlerine, suyuna ve biyolojik çeşitliliğine zarar verirken daha fazla maden ruhsatı verilmesinin bölgedeki sorunları daha da derinleştireceğine dikkat çekildi.

İktidar yanlısı şirketlerin yıllardır Bergama, Kazdağları, Fatsa, İkizdere, Akbelen ve İliç gibi birçok bölgede zenginliklerine zenginlik katmak için çöplerini ve zehirlerini bıraktıklarını hatırlatan aktivistler, ‘madenler açılacak, sondajlar vurulacak, çok sayıda işçi çalışacak, köylerinize yol yapacağız, su getireceğiz, köylerde ticaret gelişecek’ yalanlarına karşı uyardı.

İşsizlik ve yoksulluk için alternatif çözümler

Platform temsilcileri yapılan açıklamada, iktidara bölgedeki işsizliği ortadan kaldıracak önerilerde bulundu:

  • Doğaya ve yaşam alanlarımıza zarar vermeyecek küçük ölçekli işletmeler kurabilirsiniz.
  • Hayvancılık ve tarım alanlarında yöre halkının faaliyetlerini teşvik edecek istihdam yaratabilirsiniz.
  • Köylülerin kendi imkanlarıyla kurduğu işletmeleri destekleyip teşvik edebilirsiniz. Faizsiz uzun vadeli kredilerle bu işletmelerin büyümesini ve Arguvan’a yeni iş olanakları sunulmasını sağlayabilirsiniz.
Malatya’da altından bakıra 1300 proje: Depremden sonra yüzde 73 arttı
Malatya Çevre Platformu’ndan Hasan Kaya: ‘Depremden sonra burada sağlıklı insan kalmadı’

ABD ve Kanada’daki orman yangınlarında binlerce kişi tahliye edildi

ABD’nin batısı ve Kanada‘yı etkisi altına alan orman yangınları, binlerce kişinin tahliye edilmesine, karayollarının kapanmasına ve birçok eyalette hava kalitesinin bozulmasına neden oldu.

ABD’de Oregon, Kaliforniya ve Washington eyaletlerinde çıkan orman yangınları, günlerdir devam ediyor.

Oregon eyaletindeki Durkee bölgesinde salı günü Ontorio kenti ile Baker City arasında başlayan yangın nedeniyle eyaletin doğu kesimindeki Interstate 84 otoyolu her iki yönde kapatıldı. Eyaletin Ulaştırma Bakanlığı, “”Yangın, Farewell Bend bölgesindeki birçok noktada otoyola doğru hızla ilerliyor” uyarısı yaptı.

Oregon’daki şimdiye dek görülmüş en büyük orman yangını olan Durkee yangını, 17 Temmuz sabahı bir yıldırım düşmesi sonucu çıkmıştı ve o günden bu yana 239 bin dönümden fazla alanı yakıp kül etti.  Perşembe günü itibarıyla da yangının hiç bir şekilde kontrol altına alınamadığı duyuruldu.

KTVB’nin aktardığına göre, Durkee ve Cow Valley yangınları nedeniyle Baker ve Malheur ilçelerinde yerel halkın derhal bulunduğu yerden ayrılmasını önören üçüncü seviye tahliyeler uygulanırken, yaklaşık 510 kişinin yaşadığı Huntington kasabasının tamamı tahliye edildi. Tahmini olarak 4 bin kişinin yaşadığı yerden gönderildiği belirtiliyor. Orman yangını takip sistemine göre, eyalette şu anda 115 aktif yangın bulunuyor.

Washington‘da da pazartesi günü Naches yakınlarında çıkan orman yangını çok sayıda insanın zorunlu tahliyesine neden oldu. Bickelton yakınlarında çıkan bir başka yangın yüzünden de tahliyeler yapıldı. Bir doğal gaz tesisini tehdit eden yangın yüzünden ABD Route 12′nin bir bölümü kapatıldı.

Kaliforniya‘da salı akşamı Los Padres Ulusal Ormanı‘nda çıkan Apache yangını Ventura County‘deki Highway 33 ve Apache Canyon Road‘u etkiledi. 250 dönüme  yayılan yangın nedeniyle Apache Canyon Road’daki konutlar için tahliye emri verildi.

ABD Ormancılık Dairesi, salı günü yaptığı açıklamada, Oregon ve Washington’daki milyonlarca dönümlük ulusal orman arazisinde rekor sayıda “kuru ağaç” bulunduğunu ve buna yangınların büyümesini teşvik eden yıldırımlı fırtınaların da eklenmesiyle durumun kötüleştiğini söyledi.

Yetkililerin verdiği bilgiye göre, Oregon’daki Fremont-Winema ve Deschutes ulusal ormanları, 75 gündür yağış almıyor. Pasifik’in bu bölgesinin “yaygın” yağışsız gün ortalaması ise 45 gün. Ek olarak Batı ABD’nin büyük bir kısmı son birkaç aydır süren uzun süreli sıcak  dalgasının etkisiyle kavurucu sıcaklıklarla karşı karşıya.

Pasifik Kuzeybatısı’nda görev yapan itfaiye müdürü Ed Hiatt, “Bölgede bir başka devasa yangın yılı daha şekilleniyor ve daha temmuz ortasındayız,” dedi ve kurumunun hazırlık seviyesinin en yüksek seviye olan 5 olarak duyurdu:

“Ülkenin dört bir yanından ekipler, dozerler, helikopterler Kuzey Carolina ve Wisconsin gibi uzak yerlerden bile yardıma geliyor.”

Kanada’nın Alberta eyaleti de yanıyor

Kanada‘da, ise Alberta eyaletindeki Jasper kasabası ve popüler Jasper Milli Parkı‘nda çıkan çok sayıda orman yangını nedeniyle tahliyeler yaşanıyor.

Pazartesi akşamı geç saatlerde, kasabanın güneyinde orman yangınıyla ilgili “kırmızı alarm verildi” ve Jasper’daki herkesin, beş saat içinde  bulundukları yeri terk etmesi istendi.

İlk etapta, park ziyaretçileri ve yerliler dahil olmak üzere toplamda yaklaşık 25 bin kişi  bölgeden ayrıldı. Uyarı sırasında Jasper’da mevsimlik işçiler dahil olmak üzere yaklaşık 10.000 kişi bulunuyordu. Yetkililer, Kanada kayalıklarındaki en büyük ulusal park olan Parks Canada’da yaklaşık 15.000 kişinin olduğunu tahmin ediyor.

Tahliye edilenlere, destek sağlamak üzere bekleyen kabul merkezlerinin bulunduğu Grande Prairie, Calgary veya Edmonton‘a gitmeleri emredildi.

'Tahliye edilenlere hizmet' yazan bir tabela.

Jasper Milli Parkı salı gecesi yaptığı güncellemede, kasabanın tahliyesinin tamalandığını ve kırsal kesimdeki yürüyüşçülerin tahliyesinin ise  “yüksek öncelikli bölgelerde devam ettiğini duyurdu.

16. Karayolu’nun her iki yakasında, Transfer İstasyonu ile Jasper Hava Pisti arasında çıkan Kuzey Orman Yangını‘nın tahmini olarak en az 270 hektarlık alanı kül ettiği, Kerkeslin kamp alanı yakınlarındaki Güney Orman Yangını’nın ise tahmini olarak 10.800 hektara yayıldığı kaydedildi.

Durkee yangınının yaktığı alan.

Yetkililer, yerel halkın ve ziyaretçilerin ne zaman geri dönebileceğine ilişkin henüz bilgi vermedi.

Alberta’daki bir hükümet yetkilisine göre, eyalet genelinde 178 aktif orman yangını var. Alberta Acil Durum Yönetimi ajansı, 1 Ocak’tan bu yana Orman Koruma Alanı’nda 535.000 hektardan veya 1,3 milyon dönümden fazla alanı yakan 940 orman yangını çıktığını açıkladı. Bunların 56’sı kontrolden çıktı, 50’si çevrelendi, 61’i kontrol altında ve 770’i söndürüldü. Ajans, bugün çıkan orman yangınlarının yarısından fazlasına yıldırımın neden olduğunu, ancak diğer yarısının insanlar tarafından çıkarıldığını söyledi.

Orman yangınlarından çıkan duman, Kuzey Dakota, Montana, Wyoming ve Kolorado‘nun bazı bölgelerinde puslu gökyüzüne ve sağlıksız hava kalitesine neden oldu.

DSÖ: Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki dang humması vakalarının sorumlusu iklim değişikliği

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) artan dang humması vakalarının sorumlusunun iklim değişikliği ve seller olduğunu açıkladı.

Çöl ülkesi olan BAE, üç ay önce bugüne kadar kaydedilen en yoğun yağışların etkisi altında kaldı. Nisan ayındaki yağışlarda büyük otoyollar ve uluslararası havaalanının bir kısmı sular altında kaldı.

Ana caddelere vakum pompaları ile müdahale edilirken diğer bölgelerde haftalarca bekleyen su birikintilerinde dang humması virüsünü taşıyan sivrisinekler yumurtalarını bıraktı.

Aynı dönemde şeyhlik genelinde durgun suların temizlenmesinin önemine ilişkin kamuoyunu bilinçlendirme kampanyalar başlatıldı ve dang humması salgınına karşı uyarılar yapıldı. Aktivistler, dang hummasının en çok işçi nüfusunun bulunduğu bölgelerde yaşanacağına dikkat çekti.

İşçiler daha çok etkileniyor

Körfez ülkelerinde işçi haklarına odaklanan Londra merkezli FairSquare’in 4 Temmuz’da yayınladığı bir rapor, sanayi bölgelerindeki su birikintilerin yavaş temizlenmesinin dang hummasının para kazanmak için iklim değişikliğinden etkilenen ülkelerini terk ederek BAE’ye gelen işçiler arasında daha fazla yayılmasına yol açtığına dikkat çekti.

Harvard T.H. Chan Halk Sağlığı Okulu‘ndan araştırmacı Barrak Alahmad, bu durumu ‘iklim değişikliğinin savunmasız nüfusa çifte darbesi’ olarak nitelendirdi.

Rapor, üç sağlık çalışanı, bir hükümet yetkilisi ve göçmen işçilerle görüşerek BAE’de görülen dang humması vakalarındaki artışı ayrıntılarıyla açıkladı. Grup, vakalardaki artışı hükümetin göçmen işçilerin yaşadığı ve çalıştığı bölgelerde enfeksiyonun yayılmasına karşı eylemsizliğiyle açıkladı.

FairSquare eş direktörü James Lynch, temizlik konusunda tarafsız bir yaklaşım benimsenmesi gerekirken BAE’deki durumun bunun tam tersi olduğunu söyledi.

Sharjah şehrinde özel bir klinikte çalışan hemşireletin 4-5 günde bir 30’dan fazla vaka gördüklerini söyleyen rapor, spesifik bir rakam paylaşmadı.

BAE’nin 9,2 milyondan fazla nüfusunun yalnızca yüzde 10’u Emirlik vatandaşı. Geri kalan nüfus ise Afrika, Orta Doğu ve Güneydoğu Asya’dan gelen milyonlarca düşük ücretli işçiden oluşuyor.

d

DSÖ acil durum ilan etti

Tropik bir hastalık olan ve sivrisinekler tarafından yayılan dang humması vakalarının on kat artmasıyla aralık ayında DSÖ acil durum ilan etti. Virüsün bulaştığı insanların birçoğu semptom göstermiyor olsa da bazılarında baş ağrısı, ateş ve grip belirtileri görülüyor. Şiddetli vakalar ise kanamalara, şoka ve ölüme yol açıyor.

Yedi şehrlikten oluşan federasyon devletinde görülen vakalar genellikle ülkeye yapılan seyahatlerle yayılıyor. Sağlık Bakanlığı, 25 Nisan’da “iklim değişikliği ve sivrisinek üremesine elverişli ortam nedeniyle” hastalığın 2023 yılından bu yana yerel olarak da bulaştığının kanıtlandığına dair uyardı.

Fotoğraf: Francois Nel

İklim değişikliğinin etkisiyle yayılıyor

Ancak ülkede dang humması vakaları hakkında hiçbir açıklama yapılmadı. DSÖ, AP muhabirlerinin BAE’deki durum hakkında sorduğu soruları yanıtsız bıraktı. Ancak DSÖ’nün 30 Mayıs tarihli bir raporunda Ortadoğu’da “iklim değişikliği nedeniyle olağandışı yağmurlardan etkilenen ve daha güçlü sağlık sistemlerine sahip ülkelerde” de dang humması salgınlarının devam ettiği belirtildi.

Hava koşullarındaki değişiklikler, dang hummasını taşıyan sivrisineklerin daha önce yaşamadığı ülkeleri de yayılmasını sağlıyor. Bu yıl İran’da da ilk kez yerel olarak bulaşan dang humması vakaları bildirildi.

Brezilya’nın Rio de Janeiro kenti dang humması nedeniyle sağlık acil durumu ilan ederken Amerika Birleşik Devleti’nde de yetkililer, tropik hastalıklardaki rekor artışlar nedeniyle doktorlara tetikte olmalarını söyledi.

Araştırmacı Alahmad, “Her yıl yeni yerlerin ve yerel yönetimlerin dang humması veya iklim değişkiliğinden kaynaklanan diğer sorunlarla mücadele ettiğini göreceğiz. Bu, giderek genişleyen bir konu” dedi. .

Karadeniz giderek Marmara’ya benziyor: Kirli ve oksijensiz

Karadeniz kıyılarındaki kirliliği ve su kalitesini inceleyen ODTÜ Bilim-2 gemisi, denizin ciddi bir kirlilik baskısı altında olduğunu ve kıyıların ‘Marmara‘laştığını buldu.

ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü, Karadeniz’de Dirençli Ekosistemlerde Mavi Büyüme Gelişimi için Araştırma ve İnovasyon (BRIDGE-BS: Advancing Black Sea Research and Innovation to Co-Develop Blue Growth within Resilient Ecosystems) projesi kapsamında gerçekleştirdiği seferle 10 gün boyunca sekiz kişilik bir ekiple ODTÜ Bilim-2 gemisinde Karadeniz kıyılarındaki kirliliği inceledi. ODTÜ ekibine Alemdar 2 adlı gemiyle İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsü‘nden bilim insanları da katıldı.

Proje kapsamında iki sefer daha gerçekleştirilmesi planlanıyor.

30 deniz mili açıkta çalışan ekipler, Karadeniz’deki karbon döngüsü ile denizin asidite seviyesini, karbon yutma kapasitesini ve oksijen durumunu araştırdı.

Fotoğraf: AA

Marmara Denizi gibi kirleniyor

Enstitünün müdür yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Yücel, araştırma bulgularını Anadolu Ajansı‘na anlattı.

Karadeniz’in 1960-70 yıllarından beri ciddi bir kirlilik sorunu yaşadığını söyleyen Yücel, uluslararası tedbirler sayesinde 1990’larda suyun iyileştiğini ancak bu iyileşmenin yetersiz olduğunu ve denizdeki sorunların devam ettiğini söyledi.

Yücel, Karadeniz’deki kirlilik sorununu ‘Marmaralaşma’ terimiyle ifade etti: “Karadeniz’de en çok gözlemlediğimiz şey, kıyıya en yakın noktalardaki aşırı Marmaralaşma. Yani Marmara Denizi gibi çok kirli, nispeten çok düşük bir su kalitesi, maalesef kıyılarımızda sürekli mevcut durumda artık.”

Araştırmacılar özellikle Güneybatı Karadeniz’in ciddi baskı altında olduğunu ve buradaki karasal kirleticilerin kıyıları tehdit ettiğini gösterdi. Daha önce 15 metreye kadar çıkan deniz berraklığı, kıyı bölgelerde Boğaz çıkışının doğusunda ve batısında 10 metrenin altına düşüyor. Bu da kıyı kesimlerinde yoğun bir kirlilik ve biyolojik üretkenlik baskısı olduğunu gösteriyor.

[İklim Masası] Marmara denizi ‘hasta’, ekolojik denge eşiği aşıldı
Marmara Denizi’nde alarm çanları: Artan su sıcaklıkları ve kirlilik yükü endişe yaratıyor
M. Levent Artüz: Marmara Denizi sürekli olarak bir önceki günden daha kötü!
Fotoğraf: AA

Oksijen seviyesinde iyileşme yok

Denizdeki oksijenin belirli bir seviyede sabitlendiğini belirten Yücel, “Güneybatı Karadeniz’de kıyıya doğru yaklaştığınızda 120-130-150 metreye kadar oksijen gidiyor… Ama 30-40 mil açığa doğru gittiğinizde bu derinlik 100 metreye iniyor. Kendi sınırlarımızın uç noktasına yaklaştığımızda 60-70 metreye kadar oksijensizlik sınırının inceldiğini görüyoruz” diyerek bu değerlerde bir değişim veya iyileşme yaşanmadığını söyledi.

Deniz suyu sıcaklıkları artıyor

Deniz suyu sıcaklıklarının ise mevsim normallerinin üzerinde olduğu tespit edildi. Mevsim normalleri 24,5-25 derece civarındayken Batı Karadeniz açıklarında sıcaklıklar 27, kıyıda ise 28 dereceyi buldu.

Denizde hala kış mevsiminden kalma daha az ısınan bölgeler bulunduğuna dikkat çeken Yücel, bu bölgelerin giderek inceldiğini ve birkaç hafta içinde yok olacağını belirtti.

El Nino’nun etkisiyle sıcak geçen kış mevsimi nedeniyle yaz mevsimi de rekor sıcaklıklarla geçti. Bunun derin denizi de etkileyeceğini söyleyen Yücel, “2-3 ay sonrası için büyük bir risk var diyebiliriz. Bu yıl özellikle derin deniz kısımları çok daha hızlı ısınacak gibi görünüyor” dedi.

Sıcaklık artışı köpüklenme yapabilir

Karadeniz’in kıyı kesimlerinde İstanbul Boğazı‘nda görülen köpüklere rastlamadıklarını söyleyen Yücel, biyolojik üretkenliğin birkaç hafta öncesine göre bir miktar daha azaldığını ve köpüklenmenin denizde yaşanan tipik bir bahar sonu patlaması olduğunu belirtti.

Ancak Yücel, denizlerde beklenen ısınmanın ‘oksijen tüketimi, ötrofikasyon veya köpüklenme gibi hadiselere benzer sonuçları olacağını’ söyledi.

 Güneybatı Karadeniz’deki kirlilik baskısı sürüyor ve halihazırda oksijen yoksunu olan Karadeniz’de Marmara’dan geçerek Akdeniz’den gelen sular da oksijen sağlamakta yetersiz kalıyor. Bunun sebeplerinden biri de Marmara Denizi’ndeki sorunlar olarak gösteriliyor.

 

Filipinler açıklarında petrol tankeri alabora oldu: Sızıntı yayılıyor

Filipinler açıklarında, yaklaşık 1500 ton endüstriyel yakıt taşıyan bir deniz tankeri, güçlü dalgalar nedeniyle battı. Perşembe günü meydana gelen olayda bir mürettebat hayatını kaybetti. Yetkililer, başkent Manila açıklarına kadar petrol sızıntısı olabileceğini söyledi.

Ulaştırma Bakanı Jaime Bautista, Bataan eyaletine bağlı Limay kıyı kasabası açıklarında alabora olan MT Terra Nova adlı geminin 17 mürettebatından 16’sının kurtarıldığını duyurdu.

Petrol sızıntısına müdahale edilemiyor

Bakan, basına bilgi verdiği brifingte, “Bir petrol sızıntısı var. Şu anda, kuvvetli rüzgarlar ve yüksek dalgalar nedeniyle henüz kaynaklarımızı sevk edemiyoruz” dedi.

Geminin 1.494 ton endüstriyel yakıt taşıyordu.

Filipinler sahil güvenlik sözcüsü Armando Balilo da petrol sızıntısıyla mücadele etmek için 97 metrelik bir sahil güvenlik gemisinin konuşlandırıldığını söyledi. Daha küçük gemiler ise denize açılmadan önce hava koşullarının uygun hale gelmesini bekliyor.

Sahil Güvenlik ekiplerinin havadan yaptığı incelemede, petrol sızıntısının yaklaşık iki deniz mili genişliğe yayıldığı ve güçlü dalgaların etkisiyle sürüklendiği görüldü.

Geminin battığı suların Manila’ya yakın olduğunu ve sızıntının başkente ulaşma tehlikesinin “büyük” olduğunu belirten Balilo, “Zamanla yarışıyoruz. Yakıtı kontrol altına almak için elimizden geleni yapacağız” diye konuştu.

Gaemi tayfunu mu etkili oldu?

Filipinler Devlet Başkanı Ferdinand Marcos Jr.‘un hasarın değerlendirilmesi talimatını verdiği Çevre Bakanı da Limay kasabasına doğru yola çıktı.

Yetkililer, geminin batmasına neden olan olayın, çarşamba günü başkent Manila’nın ve çevre kasabaların büyük bölümünü sular altında bırakan Tayfun Gaemi ile ilgili olup olmadığını araştırıyor. Hükümet verilerine göre, tayfun ve muson yağmurları nedeniyle en az 14 kişi öldü ve ölü sayısının artabileceği belirtiliyor.

LSEG Eikon verileri Terra Nova’nın 1.415 tonluk ölü ağırlık tonajına sahip olduğunu ve ülkenin merkezi olan Iloilo eyaletine doğru gittiğini gösteriyor.

Geçen yıl, yine ülke sularında MT Princess Empress adlı petrol tankeri de yaklaşık 800 bin litre endüstriyel yakıt taşırken 28 Şubat’ta alabora olup batmış, temizlenmesi üç ay süren ve turistik kasabaları vuran bir petrol sızıntısına neden olmuştu.

Başkanlık yarışında iklim inkarcısı Trump’ın karşısına çıkan Harris’e çevrecilerden destek

5 Kasım’da gerçekleştirilecek olan Amerika Birleşik Devletleri (ABD) başkanlık seçimlerinde Demokratlar‘ın başkan adayı olarak gösterilen Kamala Harris‘in güçlü çevreci geçmişi iklim aktivistlerini memnun ediyor. Çevre örgütleri ve aktivistler, Harris’e destek mesajları verdi.

Kamala Harris’in iklim özgeçmişi umut vaat ediyor
Biden başkanlık yarışından çekilerek Harris’i aday gösterdi

İklim inkarcısı Trump’a tezat oluşturuyor

Harris’in çevre tutumu, başkanlık döneminde 100’den fazla iklim değişikliğini geri çeken ve iklim değişikliği inkarcılarını Çevre Koruma Ajansı ve İçişleri Bakanlığı‘nda üst düzey görevlere getiren Cumhuriyetçi aday Donald Trump‘ın tutumundan keskin bir şekilde ayrılıyor.

Cumhuriyetçiler’in Project 2025 adlı planları, petrol ve doğalgaz sondajlarının arttırılması, Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi (NOAA) ile Ulusal Hava Durumu Servisi ofislerinin dağıtılmasını ve Biden yönetiminin ‘radikal iklim politikalarının’ geri çekilmesini içeriyor.

Çevre uzmanları ve aktivistler, Harris’in Project 2025 gibi planlara karşı umut aşıladığını düşünüyor.

‘İklim için gerçek bir fırsat’

UC Santa Barbara Üniversitesi‘nden iklim ve enerji politikası uzmanı Leah Stokes, yirmi yıldan fazla süredir iklim ve çevre adaleti savunuculuğu yapan Kamala Harris’in adaylığı için ‘hem Beyaz Saray‘ı kazanmak ve yeniden iklim liderliğini almak için hem de Temsilciler Meclisi ve Senato‘da güçlü bir çoğunluk elde ederek iklim mevzuatını geçirmek için gerçek bir fırsat’ dedi.

Harris, iklim değişkiliğinin acilen ele alınması gereken ‘varoluşsal bir tehdit’ olduğunu savunarak yemiz enerji sektöründeki istihdamı, havanın ve suyun korunmasını, fosil yakıtların azaltılmasını ve çevre adaletini savundu.

Sivil toplum grubu Kaliforniya Çevre Seçmenleri‘nin genel müdürü Mary Creasman, “Siyasi kariyerinin her adımında Kamala’yı destekledik ve bunun iyi bir nedeni var: İklim adaletine ve iklim eylemine öncülük etmesi” dedi.

Harris’in başkanlık ihtimali ‘heyecan verici’

Washington‘daki Sierra Kulübü‘nün yasama direktörü Melinda Pierce ise Kamala Harris için “Uzun bir iklim şampiyonluğu geçmişi var” dedi ve Harris’in Biden’ın çevre politikalarını desteklemekten de ileri giderek iklim ve çevre konusunda daha agresif bir tutum sergilediğini belirtti.

Pierce, Harris yönetiminde fosil yakıt şirketlerinin kirletici faaliyetlerinin bedelini ödemeleri ihtimalinin heyecan verici olduğunu söyledi.

Stratejik iletişim kuruluşu Climate Power genel müdürü Lori Lodes, Harris’in çevresel başarılarına dikkat çekti.

Harris, başkan yardımcısı olduğu dönemde iklim sorunlarını görüşmek üzere 100’den fazla dünya lideriyle bir araya geldi, emisyonları 2030 yılına kadar yarıya indirme 2050’ye kadar ise sıfırlama hedefini savundu.

Bununla beraber temiz ve güvenli içme suyuna erişimin arttırılması için Küresel Su Güvenliği Aksiyon Planı‘nın yöneticiliğini üstlendi. Harris, federal iklim, konut ve enerji yatırımlarından elde edilen gelirlerin yüzde 40’ının marjinalleştirilmiş ve hizmetlere erişimi olmayan topluluklara aktarılmasını sağlayan Justice40 girişimine de destek oldu.

Fotoğraf: Kent Nishimura

Harris ‘Gerçekleşen Bir Rüya’ olabilir

Fossil Free Media‘nın yöneticisi ve 350.org grubunun kurucu ortağı Jamie Henn ise “Fosil yakıt endüstrisi yıllardır iklim konusunda yalan söyleyerek büyük karlar elde etti. Bunu onlara ödetecek bir başkana ihtiyacımız var” diyerek Harris’in başkan olması durumunda bunu başarabileceğini söyledi.

Eski başkan adayı ve iklim aktivisti Tom Steyer de Trump ve Harris’in iklim politikaları arasındaki tezata dikkat çekerek Biden-Harris yönetiminde kazanılan ivmenin sürdürülmesi gerektiğini belirtti. Steyer, Harris’i ‘iklim inovasyon ekonomisine’ liderlik edecek ve ‘daha temiz, daha sağlıklı bir gezegen’ için mücadele edebilecek bir aday olarak nitelendirdi.

Ulusal Yaban Hayatı Federasyonu başkan yardımcısı Mustafa Santiago Ali, Rosa Parks‘tan Shirley Chisholm‘a siyahi kadın aktivistleri, sanatçıları ve liderleri anan “Kamala Harris: Gerçekleşen Bir Rüya” başlıklı bir şiir paylaştı.

Ali, Harris’in her zaman ‘en savunması toplulukların hayatta kalmasını sağlamaya yardım etmeye odaklandığını’ vurguladı.

Evergreen Action da giderek derinleşen iklim kriziyle mücadelede ABD’nin küresel liderliğini güvence altına almak için Kamala Harris’in son fırsat olarak sundu.