Ana Sayfa Blog Sayfa 595

İnsanların artık defin için beklediği İskenderun’da vaziyet: Kendi işini kendin hallet

Merkez üssü Kahramanmaraş‘ın Pazarcık ilçesi olan 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerde etkilenen on ilde son açıklamalara göre; can kaybı 18 bin 342’ye, yaralı sayısı 74 bin 242’ye yükseldi. Depremin ardından artçılar yaşanmaya devam ediyor. Depremin en çok hissedildiği şehirlerden biri de Hatay.

İskenderun’da deprem hemen hemen her binada yıkıma sebebiyet verdi, kalanlarda ise hasar bulunuyor. İlçede neredeyse her noktada soğukta kalan insanlar kendilerini yaktıkları ateşlerle ısıtıyor. Hastaneler ise acil müdahaleye yanıt verecek kadar ayakta kalamamış, ya yıkılmış ya da hasar almış durumda. Ali Danış da İskenderun’da enkaz altında yakınları kalan vatandaşlardan biri ve İskenderun Devlet Hastanesi‘nden aktarıyor:

‘Cesetler çürüdüğü için bekletmeden defin istiyorlar’

“Hastanede artık yeni bir ekibe, yardıma ihtiyaç yok. ANDA grupu çalışıyor. Bütün geve çalıştılar. Hastane enkazından başka canlı çıkması beklenmiyor. Dün (9 Şubat) tek bir canlı insan vardı. Tüm gün gösterilen uğraşlar sonucunda çıkarıldı. Şu an vinç enkazı kaldırıyor. Oldukça koordineliler; başka karışanları yok. Enkaz kaldırma ekipleriyle koordineli bir şekilde ANDA da içeri girip kalan kurbanları çıkaracak. O bölüme hiç girilmemiş. Kroki üzerinde de gösterebildik hastalarımızın nerede olduğunu. Sanırım hastanenin o kısmında çıkarılacak epey bir kurban var. Artık dört gün geçtiği için çıkarılanları da bekletmeden defnedilmeye yolluyorlar. Bizim çabamız da kendi yakınlarımızı buradan bir an önce alıp gereken şekilde toprağa vermek.”

Ali Danış, en azından bölgede artık birbiriyle çatışan gruplar olmadığını söylüyor ve “Artık cesetler çürüdüğü için bekletmeden defin istiyorlar” diyor.

İskenderun, Drone Fotoğraf: Cevat Ezgin
İskenderun, Drone Fotoğraf: Cevat Ezgin

‘Organizasyonsuzluk israfa, yağmaya yol açıyor’

Enkazla morg arasında günlerdir koşturup duran Danış, İskenderun tarafında artık erzak konusunda sıkıntı olmadığını aktarıyor. Jeneratör ve küçük el aletleri gibi ekipmanların hepsinin gönülü kurum ve kişiler tarafından fazlasıyla sağlandığını aktaran Ali Danış, özellikle İskenderun Devlet Hastanesi enkazı çevresinde fazlasıyla gıda ve su bulunduğunu belirterek şunlara dikkat çekiyor:

“Her türlü gıda suyun fazla fazlası var. Bu organizasyonsuzluk bu tür kaynakların da israfına yol açıyor. Gelen malzemeyi doğru düzgün tasnif edip doğur yerlere sevk edemeyince kimi yerlerde yağma oluyor, kimi yerlerde fazla gıda çöpe gidiyor, etrafa saçılıyor.”

‘Ortada çok ciddi bir kriz yönetimi bilgi eksikliği var’

Dördüncü gün, dün (9 Şubat) enkazda jandarma kurtarma ekiplerinin ve ANDA’nın çalıştığını çalıştığını, diğerlerinin ise gönüllü ve enkaz altında kalanların yakınları olduğunu belirten Danış, iletişimsizliğin gerilmelere neden olduğunu anlatıyor:

“Doğru iletişimin olmaması, plansızlık, programsızlık ve herhangi bir afet yönetiminin olmaması acayip sürtüşmelere ve öfkelere neden oluyor. Mesela enkazda bir canlı vardı. Canlıyı kurtarmak öncelikli olduğu için diğer enkaz kaldırma işi olabildiğince hafiften yürütülüyor idi. O işi yürüten insanların arasında da depremzede yakınları vardı. Onlarla bu vincin çalışmaması üzerine neredeyse çok ciddi bir kavgaya kadar giden sürtüşmeler oldu. Zaten herkesin siniri son derece bozuk. Ortada çok ciddi bir kriz yönetimi bilgi eksikliği var.”

İskenderun, Fotoğraf: Gürcan Öztürk
İskenderun, Fotoğraf: Gürcan Öztürk

Vaziyet: ‘Kendi işini kendin hallet’

Danış ayrıca kurtarılan bir depremzedenin ya da cesetlerin takibinin oldukça zor olduğuna da değiniyor:

“İnsan şüphe içinde kalıyor: Acaba başka bir yere mi sevk edildi, orada mı, burada mı? Çünkü çok yetersiz, donanımsız bir düzen var. Daha doğrusu düzensizlik var. Herkes cenazesini kendisi alıyor. Çünkü belediye çalışanları da depremden çok ciddi bir şekilde etkilenmiş halde. Hastane ve sağlık çalışanlarının da çok ciddi kayıpları var. Aslında her anlamda vatandaş yine ‘kendi işini kendin hallet’ gibi bir durumla karşı karşıya. Sanırım bu da bütün hikayeyi özetliyor.”

 

81 bilim insanı depremin etkilerini analiz etmek için sahaya çıktı

TÜBİTAK, Türkiye‘yi derinden etkileyen Kahramanmaraş merkezli depremleri mercek altına aldı. Kurum, depremin etkilerini analiz edecek acil proje çağrısına çıktı.

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığından yapılan açıklamaya göre, depremlerin yaşandığı 6 Şubat’ta TÜBİTAK hızlı bir şekilde aksiyon alarak 1002-C Doğal Afetler Odaklı Saha Çalışması Acil Destek Programı‘nı başlattı. Programa yapılan başvurular 24 saat içerisinde değerlendirilerek karara bağlandı.

Desteklenen projeler çerçevesinde 18 araştırma grubu, deprem sonrası veri toplamak amacıyla sahaya inerek sismik gözlemden başlıca hasar modlarının incelenmesine kadar birçok konuda çalışıyor.

28 farklı kurumdan oluşan 18 araştırma grubunda 81 araştırmacı sahada araştırma faaliyetleri yürütüyor, araştırma gruplarının yanı sıra 14 farklı projenin de değerlendirmeleri sürüyor.

Acil Destek Programı, Türkiye sınırları içinde gelişen deprem, heyelan, kaya düşmesi, sel, çığ, yangın, müsilaj gibi doğa kaynaklı afetler sonrası veri toplamak amacıyla saha çalışması yürütecek üniversitelerde ve araştırma enstitülerinde görevli araştırmacıların çalışmalarına en hızlı şekilde destek sağlamayı amaçlıyor.

Program kapsamında desteklenen 18 proje şöyle:

  • 6 Şubat 2023 Maraş Depremleri sonrası acil deprem sismik gözlem çalışmaları (TÜBİTAK MAM)
  • Deprem sonrası radon gaz konsantrasyonlarının belirlenmesi (Yıldız Teknik Üniversitesi)
  • 6 Şubat 2023 Pazarcık Depremi Yüzey Kırığı Araştırması (İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa)
  • Mw 7.7 Pazarcık (Kahramanmaraş) Deprem Serisi (Boğaziçi Üniversitesi)
  • Doğu Anadolu Fay Zonu Üzerinde Meydana Gelen 7,7 Pazarcık (K.Maraş) ve 7,5 Elbistan (K.Maraş) Depremlerinin Saha Gözlemleri (Fırat Üniversitesi)
  • Merkez Üssü Kahramanmaraş/Pazarcık Olan Deprem Sonrası Gerçekleştirilen Müdahale ve İyileştirme Çalışmalarının Yerinde Değerlendirilmesi: Gözlemsel Çalışma (Trabzon Üniversitesi)
  • Pazarcık ve Elbistan Depremlerinden Etkilenen Bölgelerdeki Yapıların Deprem Davranışlarının İncelenmesi (Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi)
  • 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş Depremlerinin Kosismik Deformasyon Etkilerinin Araştırılması (Afyon Kocatepe Üniversitesi)
  • 6 Şubat 2023 Depreminde Malatya İlinde Bulunan Hasarlı Yığma Yapıların Köşe Göçme Mekanizması ve Başlıca Hasar Modlarının İncelenmesi (Ankara Üniversitesi)
  • 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş Depremlerinin Mühendislik Yapılarına Etkilerinin Çok Boyutlu Değerlendirilmesi (yapısal, geoteknik, sismik, jeolojik, malzeme bilimi ve kıyı liman mühendisliği) (ODTÜ)
  • Depremde Yıkılan Binalardaki Yapısal Kusurların Belirlenmesi (Akdeniz Üniversitesi)
  • 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş-Pazarcık ve Elbistan Depremlerinin (Mw=7.7) Geoteknik Zemin İncelemelerinin ve Yapısal Hasarlarının Saha Gözlemleri ile Tespiti ve Değerlendirilmesi (Kırıkkale Üniversitesi)
  • Binaların Mevcut Durumlarını İnceleme ve Hasar Gören Binaların Envanterinin Çıkarılması (Milli Savunma Üniversitesi)
  • Doğu Anadolu Fay Zonu 06 Şubat 2023 Tarihli Depremlerin Fay Parametreleri ve Bölgedeki Etkilerinin Araştırılması (İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa)
  • Kahramanmaraş Depremi Sonrası Yapısal Hasarların Yerinde İncelenmesi (İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa)
  • Pazarcık (Kahramanmaraş) 7.4 Mw Depreminin Malatya Bölgesinde Yapısal Hasarın Web CBS kullanılarak Tespit edilmesi (Fırat Üniversitesi)
  • Kahramanmaraş-Şehitkamil ve Elbistan Depremleri ile İlişkili Yüzey Kırıklarının İncelenmesi ve Depremlerin Mühendislik Yapıları Üzerindeki Etkileri (Akdeniz Üniversitesi)
  • Hatay Bölgesi Havalimanı Pisti, Binası ve Havalimanı Bağlantı Yollarında Oluşan Hasarı Tespit Saha Çalışması (Başkent Üniversitesi)

Yakınlarına ulaşılamayan çocuklar için çağrı merkezi kuruldu

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Maraş merkezli depremlerin ardından ailesine ve yakınlarına ulaşılamayan çocuklar için çağrı merkezi kurdu.

Bakanlıktan yapılan açıklamaya göre, çağrı merkeziyle irtibata geçilebilecek numaralar şöyle:

  • 0 501 730 10 50
  • 0 501 730 10 51
  • 0 501 730 10 52
  • 0 501 730 10 53
  • 0 501 730 10 54
  • 0 501 730 10 55
  • 0 501 730 10 56
  • 0 501 730 10 57
  • 0 501 730 10 58
  • 0 501 730 10 59
  • 0 501 730 10 60

Refakatsiz 162 çocuğun tedavisi sürüyor

Bakanlık, enkazlardan çıkarılan, refakatçisi bulunmayan 162 çocuğun tedavisinin hastanelerde sürdüğünü, 101 çocuğun ise tedavisinin ardından kurum bakımı altına alındığını bildirdi.

18 çocuk ise başvurucuların kimlik kontrolleri ve doğrulaması yapıldıktan sonra ailelerine teslim edildi.

Aile Bakanlığı, deprem bölgesinde ailelerine ulaşılamayan refakatsiz çocuklar konusunda tek yetkili kurumun kendileri olduğunu belirtmiş ve çocukların bakanlık haricinde herhangi bir kişi veya kuruma teslim edilmediğini açıklamıştı.

Sosyal medyada bant daraltmaları için suç duyuruları

CHP ve Medya Hukuk Çalışmaları Derneği, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun (BTK) bant daraltılması kararı ile ilgili suç duyurularında bulundu.

CHP’nin, Maraş merkezli iki yıkıcı depremin ardından 8 Şubat’ta sosyal medya ağlarında getirilen bant daraltılması uygulaması ile ilgili Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ile BTK yöneticileri hakkındaki suç duyurusunu avukat Çağlar Çağlayan savcılığa sundu.

Suç duyurusunda bant daraltılma uygulaması ile haberleşmenin engellenmesi, kamu hizmetlerinden yararlanma hakkının engellenmesi ve görevi kötüye kullanma suçlarının işlendiği öne sürüldü.

Sorumlu oldukları belirtilen Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, İletişim Başkanı Fahrettin Altun, BTK Başkanı Ömer Abdullah Karagözoğlu ile Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Ömer Fatih Sayan hakkında cezalandırılmaları amacıyla kamu davası açılmak üzere iddianame hazırlanması talep edildi.

‘Sağlıklı bir iletişim kurulması engellendi’

Suç duyurusunda özetle şu ifadeler kullanıldı:

Deprem felaketinin etkisini azaltmak için sosyal medya platformlarına oldukça ihtiyaç duyulan bu dönemde 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunun 60. Maddesinin 10. Fıkrası Bilgi Teknoloji ve İletişim Kurumu tarafından dayanak gösterilerek Twitter, Tiktok ve Ekşisözlük isimli sosyal medya platformları başta olmak üzere sosyal ağlarda erişime bant daraltması uygulanmıştır.

Bu durum peşi sıra gelen deprem felaketlerine benzer bir yıkım etkisi meydana getirmiş, felaket mağdurlarına erişimi engellemiş vatandaş ile yardım faaliyeti gerçekleştirenler arasında sağlıklı bir iletişim kurulmasını engellenmiş ve hatta bu sebeple can kayıplarına sebep olmuştur. Bu madde hükmü içerisinde yer alan usulün eksiksiz uygulandığı hususu ise belirsizdir.

Yapılan düzenlemenin bu süreçte iktidara yönelen tepkilerin duyulmaz ve görünmez kılınması amacı taşıdığı aşikâr olup depremden etkilenen bölgelerle olan iletişimin önemi, deprem mağdurlarının durumu hiçbir şekilde önemsenmemiştir.”

Haberleşme, iletişim ve ifade özgürlüğünün Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. , Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 22., 25., 26, ve 28. maddeleri ile güvence altına alındığına, ayrıca Türk Ceza Kanunu içerisinde müstakil bir suç olarak 124. madde hükmü içerisinde düzenlendiğine dikkat çekilen suç duyurusunda, bant daraltmanın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın deprem bölgesini ziyaretine denk getirildiği ifade edildi: 

Felaketin yaşandığı 06.02.2023 tarihinden bugüne sosyal ağlarda yapılan provokatif paylaşımların münferit nitelikte ve oldukça az sayıda olduğu ve halkın bu noktada duyarlı hareket ederek gerekli paylaşımlar haricinde felaketle ilgili düşüncelerini dahi içeren paylaşımlar yapmadığı bilindiği halde iktidarın bu süreçte sadece kendi yönetimsel gücünü koruma kaygısı güderek halkın çaresizlik içinde iletişime duyduğu ihtiyacın görmezden gelinmesi kabul edilemez bir durumdur.

Bant daraltma faaliyetinin R. Tayyip Erdoğan’ın bölgeyi ziyaret ettiği anlara denk getirilmesi; hükûmete, deprem sonrası gerekli tedbirleri alamamış olması nedeniyle yönelecek eleştirilerin görünürlüğünü azaltmak amacı taşıdığı da aşikârdır.”

Av. Veysel Ok: Kanuni ve vicdani dayanağı yok

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği’nin Eş Direktörü avukat Veysel Ok da enkaz altındaki vatandaşların dahi sosyal medyadan yardım talep ettiği bir ortamda yapılan bant daraltma uygulamasının hiçbir kanuni ve vicdani dayanağı olmadığı belirterek suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusunda BTK yetkilileri hakkında da “haberleşmenin engellenmesi (TCK m. 124)”, “bilinçli taksirle öldürme (TCK m.85/2)”, “taksirle yaralama (TCK m. 86)”  ve “görevi kötüye kullanma (TCK m. 257)” yönünden cezalandırılması istendi.

Aynı dilekçede depremin üzerinden dört gün geçmesine rağmen hizmetlerini iyileştirmeyen GSM operatörleri hakkında  “haberleşmenin engellenmesi (TCK m. 124)”, “bilinçli taksirle öldürme (TCK m.85/2)” ve “taksirle yaralama (TCK m. 86)” yönünden de suç duyurusunda bulunuldu.

Ok şunları söyledi:

“İnsanların sosyal medya mesajlarıyla hayata tutunmaya çalıştığı bir zamanda bu ihmalkarlık, bu sorumsuzluk kabul edilemez Türkiye’nin dört bir yanında yurttaşlar depremzedelere yardım etmek için seferber olmuşken, dünyanın en pahalı iletişim ve internet hizmetlerini sunan GSM operatörleri halen afet bölgesindeki hizmetlerini iyileştirmiş durumda değil. Gazeteciler işini yapamıyor ve daha da vahimi arama-kurtarma çalışmaları aksıyor”

Uygulanan bant daraltmasının doğrudan insanların canına kastetmek olduğunu belirten Ok, BTK’nın kapısına kadar giden milletvekillerine dahi açıklama yapmadığını, bu uygulamanın herhangi bir vicdani ve kanuni dayanağı olmadığını belirtti.

Adıyaman’da yas tutmaya zaman yok: En çok ekipmana ihtiyacımız var

Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat’ta meydana gelen 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki deprem nedeniyle yaşamını yitirenlerin sayısı, depremin beşinci gününde saat 09.25 itibarıyla 18 bin 342’ye yükseldi. Depremin enkaz haline getirdiği illerden biri de Adıyaman oldu. Adıyaman, hem iletişim hem de ulaşım anlamında oldukça zorlu saatler geçirdi. Şehirdeki tek devlet hastanesi de yıkıldı. Kentte binlerce can kaybı olduğu belirtiliyor fakat henüz net bir kayıp sayısı bildirilmedi.

Adıyaman Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Erdal Yavuz, şehirde barınma ve ısınma sorunu olduğunu söylüyor. Bölgede bizzat arama kurtarma çalışmalarında yer alan serbest gazeteci hem de Munzur Arama Kurtarma Derneği (MUDAK) üyesi Duygu Kıt, ilk gün Adıyaman’da müdahalede bulunanlardan ve ekipmana ihtiyaçları olduğunu aktarıyor.

Fotoğraf: Duygu Kıt - Adıyaman
Fotoğraf: Duygu Kıt – Adıyaman

‘Teknik ekipmanlara ihtiyaç var’

Duygu Kıt, Turgutreis Mahallesi, Fevzi Çakmak Caddesi’n ve çevresinde arama kurtarma çalışmalarına devam ediyor. Kıt, MUDAK, AFAD Tunceli, MEB AKUB ile ilk müdahale eden ekipler arasında ve hala iletişimde sorunlar yaşandığını aktarıyor. Duygu Kıt, “Şu anda artık çoğunlukla cenazelere ulaşılıyor. Hala canlı sesi için hassas aramalar yapılıyor. Ama artık tabi biraz daha bu oran da düştü. Ekip sayısı son iki gündür arttı. İnsanlara yiyecek ve giyecek ulaştırılmaya başlandı. Ama ne yazık ki hala durum kötü” diyor ve şunları dile getiriyor:

“Ekipman anlamında sıkıntımız büyük. Teknik ekipmanlar; hilti, kesici ekipmanlar lazım. Ekip olarak tabii ki her yere yetişmek çok zor. Çok fazla ihbar geliyor. Yaklaşık bin 700 binanın yıkıldığı tahmin ediliyor.”

Trafikten vakaya ulaşım sıkıntılı, internet ve şebeke yok

Yolların hala enkaz halinde olduğunu ve vakaya gitmekte zorlandıklarını aktaran Kıt, “Şebeke yok. İnternete ulaşım sıkıntılı” diyor ve ekliyor:

“Adıyaman’ın öncelikle teknik ekipmana ihtiyacı var, varsa hala canlılara ulaşabilmek için. Barınma ihtiyacı var. Çadır lazım. Çadır kentte yaşayanlardan da kadınların pet ve iç çamaşırı ihtiyaçları var. İnsanların temel şeylere bile ihtiyaçları var.”

Fotoğraf: Duygu Kıt - Adıyaman
Fotoğraf: Duygu Kıt – Adıyaman

Ekipler Adıyaman’da enkazlarda hayvanlarla da karşılaşıyor. Kıt, yıkılan bir PetShop‘tan hayvanların kurtarıldığını aktarıyor ve dün bir güvercin bulunduğunu, yaralı güvercine müdahalelerin sürdüğünü aktarıyor.

‘Şu aşamada durum çok ciddi’

Adıyaman Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Erdal Yavuz ise enkazlarda arama kurtarma çalışmalarının sürdüğünü, şu aşamada durumun çok ciddi bir hal aldığını anlatıyor ve şehre gelen yardımlara ilişkin şunları anlatıyor:

“Epey sağlıkçı var. O konuda biraz daha iş düzene girdi. Birçok ev hasar almış durumda. Birçok kişi dışarıda kalıyor. Barınma ve ısınma problemleri var. Araçta kalanlar var. Kısmi olarak çadırlar geldi, onları kullananlar var. Kendi imkanlarıyla bir yerlere sığınanlar var, naylon çadırlar yapanlar var. Köylerde tek katlı evi hasar görmeyenler eve girdi. Bu oran yüzde 1 tabii. Çünkü evlerin hepsi hasar almış durumda. Bu sabah bile çok ciddi şekilde hissedilen artçı oldu. Bunlar da olunca insanlar tek katlı evlere bile korkuyor, çekiniyor girmeye.”

Fotoğraf: Duygu Kıt - Adıyaman
Fotoğraf: Duygu Kıt – Adıyaman

‘İhtiyaç söylenince birçok grupta paylaşılıyor ve sonrasında o malzemeden çok fazla geliyor’

Türkiye’nin her yerinden yardımlar geldiğini ancak bunların organize olunmadan geldiğini aktaran Dr. Yavuz, “İhtiyaç söylenince birçok grupta paylaşılıyor ve sonrasında o malzemeden çok fazla gelmeye başlıyor. Onun dışında dışarıdan gelen sağlık ekipleri epey organize olmuş durumdalar. Hastanedeki o yükü aldılar” diyor ve şunları aktarıyor:

“Özellikle tıbbi malzeme konusunda bir ihtiyaçları olmadığını söylediler. Gelen sağlıkçılar da organize oldu, kaldıkları tam güvenli bir yerleri yok. Kendi imkanlarıyla getirdikleri çadırda kalıp hizmet ediyorlar. Hastane haricinde dört yerde gönüllü sahra hastanesi diyebileceğimiz revir şeklinde hizmet veren yerler var. Eczane ve yardım çadırları mevcut.”

Fotoğraf: Duygu Kıt - Adıyaman
Fotoğraf: Duygu Kıt – Adıyaman

Artçı depremler hala tedirgin ediyor

Dr. Yavuz bu sabah (10 Şubat) olan artçı depremde arabada olduğunu ve artçıların hala “eviniz başınıza yıkılıyormuş gibi” hissettirdiğini, kentte sürekli bir tedirginlik halinin hakim olduğunu aktarıyor.

Bazı vatandaşlar farklı şehirlerde yakınlarının yanına sığınabildi. Ancak sokaklar hala insanlarla dolu. Dr. Yavuz bu kişilerin hayat şartlarını şöyle anlatıyor:

“Kaçabilen, başka ile gidebilen birçok kişi ailesini alıp gidiyor. Gidemeyen, imkanı olmayan ya da burada çalışmak zorunda olan insanlar da araba, çadırda, varsa tek katlı evlerde, konteynerde, ne bulursa orada kalıyor.”

‘İmkanı olmayanın bu soğukta çocuğuna bakması çok zor’

Depremden en çok etkilenen gruplar arasında elbette çocuklar bulunuyor. Şehirde çocukların durumlarına ilişkin ise Dr. Yavuz şunları anlatıyor:

“Çocuklar zor durumda. Hava şartları çok kötü. En çok perişan olanlar da çocuklu aileler. En çok zorluk çekenler onlar. İmkanı olan; arabası, benzini, arabasının kliması olanlar çocuğunu bir şekilde koruyabiliyor ama imkanı olmayanın bu soğukta çocuğuna bakması çok zor.”

Bölgede kurulan çadırlar, kötü hava şartları nedeniyle oldukça soğuk. Bu nedenler birçok insan çözümü arabasında kalmakta buluyor. Uyuma sorununun dışında arabalarda kalmak bir de benzin ihtiyacını hat safhaya çıkarıyor. Bölgede hala benzin tedariği sorunu var. Herkes sınırlı sayıda kullanmak zorunda ama yakıt ikmal etmek de artık rotayı şehrin dışına çevirmeye zorluyor.

Mezarlıktan yardıma bir yol…

Adıyaman TTB Başkanı Dr. İsmail Tosun da enkaz altında yakını vefat edenlerden biri. Bugün kardeşini toprağa verdi. Ancak bölgede hakim olan ihtiyaç durumu yas tutmaya müsade etmiyor. Dr. Yavuz şunları aktarıyor:

“Şimdi mezarlığa geldik. Çok sayıda ölü var. TTB başkanımızın kardeşi için mezarlığa geldik. Onu da dün çıkardılar, bugün defnedildi. Buradan sonra da yardım yerlerine geçeceğiz.”

Dr. Yavuz, Adıyaman halkı ve Adıyaman TTB adında, gönderilen yardımlar için herkese teşekkürlerini ileterek “İyi ki varsınız” diyor.

 

Fotoğraf: Duygu Kıt - Adıyaman
Fotoğraf: Duygu Kıt – Adıyaman

 

Doğanın yılmaz savunucularından Önder Cırık, depremde yaşamını yitirdi

Doğa koruma, sürdürülebilirlik, biyokültürel turizm ve yaban hayatı konularında değerli çalışmalar yapan araştırmacı, belgeselci, yazar ve rehber Önder Cırık, uygulama eğitimi için Turist Rehberleri Birliği (TUREB) ekibi ile birlikte gittiği Adıyaman’da enkazda hayatını kaybetti.

Entellektüel kişiliği ve çalışkanlığı ile tanınan Cırık, doğa ile ilgili çalışmalara değerli katkılarda bulundu ve yer aldığı doğa koruma projeleriyle birçok hayata dokundu.

44 yaşında hayata gözlerini yuman Cırık, memleketi Mersin’de toprağa verilecek.

Doğaseverlerin yaslı günü

Cırık’ın ölümü, doğayı savunan ve korumayı amaçlayan derneklerde büyük üzüntüyle karşılandı.

Yıllarca doğa için verdiği emeklerle Cırık’ı anan Doğa Derneği, “Bu erken ve acı kaybımız için çok üzgünüz” dedi.

Kuzey Ormanları Savunması, vefatının ardından Cırık’ı “doğa savunucusu omuzdaşımız” olarak andı.

Dev Belgesel, “örnek bir doğasever” olarak nitelediği Cırık’ın sevenlerine baş sağlığı diledi.

Cırık’ı demokratik yerel yönetişim çalışmalarına yaptığı katkılarla hatırlayan Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı, üzüntüsünü dile getirerek tüm sevenlerine sabır dileklerini iletti.

TUREB ekibinde can kaybı sayısı 26’ya yükseldi

Önder Cırık, Marmara, Ege ve Akdeniz turlarının ardından Güneydoğu eğitimi gezisi için Adıyaman’a giderek Isias Hotel’de konaklayan 43 kişilik turist rehber ekibinde yer alıyordu.

Rehber ekibi, pazartesi günü meydana gelen Kahramanmaraş merkezli 7,7 büyüklüğündeki depremin ardından enkaz altında kaldı. 

Ekibin bulunduğu binada enkaz çalışmaları devam ederken, ekipten hayatını kaybedenlerin sayısı 26’ya yükseldi.

Ekibe ilişkin son bilgileri Yeşil Gazete ile paylaşan TUREB, grupta hem rehberlerin hem rehber adaylarının bulunduğunu, ekibin eğitmen rehberi ve kaptan şoförü ile birlikte 26 kişinin vefat ettiğini, 11 kişinin sağ olarak enkazdan kurtulduğunu, ancak dört kişiden henüz haber alınamadığını aktardı.

TUREB, Önder Cırık’ın yanı sıra Johanna Carolina Kap, Aykut Bulut, Turgut Mustafa Yedek, Ukba Alhomsi, Tahsin Cem Efe, Fikri Töre, Müzeyyen Gökçen, İmran Aydoğdu, Bahtiyar İsrafiloğlu, Ali İsrafiloğlu, Emin Uysun, Ömer Tabarlı, Sefa Veysel Yaşar, Kağan Yıldız, Umut Ulaş Tan, Ozan Koç, Samet Burak Bingöl, Hazal Baytekin, Çiğdem Şimşek, Çağkan Yılmaz, Nazımcan Fartlap, Ali Osman Aydın, Tayfun Dal ile grubun eğitmen rehberi Tamer Özdoğru ve kaptan şoför Mehmet Kalaycı’nın vefat haberinin kesinleştiğini aktardı.

Öte yandan Berna Tanış, Ömer Faruk Alioğlu, Anıl Zeybek, Erhan Taşkın, Mücahit Doğan, Leyla Dizdar, Berfin Yıldız, Abdülsamet Sarıtaş, Cafer Anıl Gök, Hüseyin Sarı, Seçkin Bakırcı ve Osman Altay’ın enkazdan ya kendi imkanlarıyla kurtulduğu ya da ekipler tarafından kurtarıldığı, an itibarıyla ya hastanede tedavilerinin devam ettiği ya da evlerinde istirahat ettikleri belirtildi.

Rönesans

Kahramanmaraş merkezli depremler nedeniyle büyük üzüntü içerisindeyim. Ulusumuza ve bu depremlerden etkilenen komşu ülkelerde yaşayanlara baş sağlığı diliyorum. Depremlerin engellenmesi olanaklı olmadığına göre, umudum bundan sonra yaşanacak depremler ve diğer afetlerden en az zararı görmek için atılması gereken adımların daha fazla gecikmeye mahal vermeden bir an önce atılmasıdır. Ama nasıl?

“Burnuna yumruk yemek istemiyorsan kırık burunlu adamla konuşursun.” Sanırım bir Amerikan filmi ya da dizisinde duymuştum bu sözü. Bizim kültürümüzde de var buna benzer sözler. İlk aklıma gelen ‘Damdan düşenin hâlinden damdan düşen anlar.’ Bu sözler yalnızca kişiler için değil toplumlar içinde geçerli olmalı. Kültürlerimiz asırlar boyunca yaşanmış sorunlara üretilmiş çözümlerle şekillenmiş. Bir sorun yaşayan o sorunu en iyi bilenlerden biri olur ve bir daha aynı sorunu yaşamamak için yollar arar, bulur ve uygular. İnsan da kültürler de böyle gelişir, ilerler.

Neden ders almıyoruz?

Tarihimizde büyük depremler var. Çocukluk ve ilk gençlik yıllarımda İstanbul’da sık sık irili ufaklı depremler olurdu. Yıkıcı olmayan bu depremleri çok da ciddiye almazdık açıkçası. Fakat 1999 Gölcük Depremi öncekilere hiç benzemiyordu. Ardından Düzce. Toplumsal olarak büyük bir çöküş yaşadık. Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu ilk kez bu derece ciddi biçimde hissettik. Uzmanlar, bildiğimiz her şeyi unutup bambaşka yerleşimler kurmamız, yaşamlarımıza bambaşka yollar çizmemiz gerektiğini açık açık, tane tane anlattı. Biz İstanbul’da yaşayanlar için deprem hâlâ büyük bir kâbus olarak aklımızdaki yerini korurken başka şehirlerde başka büyük depremler oldu geçen sürede. Ve şimdi, çok sayıda kente felaket getiren Kahramanmaraş Depremleri. Ne kentlerimizi başka kentlere, ne yaşamlarımızı başka yaşamlara, ne de kurtarma çalışmalarımızı başka kurtarma çalışmalarına dönüştürememişiz. Neden? Neden hep aynı yumruğu yiyoruz?

Ya diğerleri? Ya iklim krizi kökenli felaketler?

Sorun depremle sınırlı değil. Örneğin sel ve taşkınlarda da benzer bir durum yok mu? Türkiye’de büyük acılar yaratan bir sel-taşkın olayının yaşanmadığı herhangi bir yıl var mı? Ben hatırlamıyorum. Peki, bunca felaketten hangi dersleri çıkardık? N’olur, ben unutuyorsam birisi söylesin, ne ders çıkardık? Peki, orman yangınları?

Umutsuz olmamak için tutunacak bir dal arıyorum. Uzak ve yakın tarihimizde defalarca yaşayıp hiç ders çıkaramadığımız felaketleri görünce, iklim krizi nedeniyle ortaya çıkacak olanları, daha önce hiç yaşamadığımız ve bazılarını bugünden tahmin bile edemeyeceğimiz felaketleri yaşamaya başladığımızda ne olacak diye düşünmekten ve kaygılanmaktan kendimi alamıyorum. Orman yangınları artacak, kuraklık ve su krizi çaresiz bırakacak, hiç bilmediğimiz hastalıklarla karşı karşıya kalabileceğiz, mutlak bir gıda yetersizliği yaşayabileceğiz. Ne önlenmesi olanaklı olan bu felaketleri yaşamamak için bir tedbir alıyoruz ne de başımıza geldiğinde daha az zararla üstesinden gelebilmek için.

Rönesans

Biz Rönesans’ı ortaçağ karanlığından çıkmak için atılan adım; sanat, bilim ve felsefede aydınlanma olarak biliyorduk. Antakya’da 2013 yılında yapılan bir binaya vermişler bu ismi. Rönesans Rezidans. Basında yer alan haberlere göre ‘Cennetten bir kare’ sloganıyla satışa çıkmış rezidanstaki daireler. Bir beton yığınına, cehenneme dönmüş depremde, oysa. Karanlık rant kültürü, paradan başka hiçbir değer tanımayan utanmazlar bula bula Rönesans adını bulmuş bu binaya verecek. Rönesans ‘yeniden doğuş’ demekken, masum insanların ölüm fermanına dönüşmüş.

Öle öle tükenmeye yüz tuttuk. Ya tabela Rönesansları ile her gün ölmeye devam edeceğiz ya da gerçek bir Rönesans’ı başlatıp karanlığı ışığımızla kovacağız bu topraklardan. Başka bir yol yok!

Çiğdem Toker: Deprem olmasaydı, doldurulan kıyıların altına otopark yapacaklardı

Gazeteci Çiğdem Toker, deprem felaketi yaşanmasaydı, çalışmalarını sürdürecek olan TBMM Genel Kurulu’nda şu zamanlarda görüşülecek olan bir torba yasaya dikkat çekti.

T24’teki köşesinde, “Genel Kurul’da tam bugünlerde OHAL değil, ‘normal görünümlü’  bir torba yasa’ olacaktı. Çevre Kanunu’nda değişiklik yapan söz konusu torba teklif -pek ilgili olmasa da İçişleri Komisyonu’nda-geçen hafta görüşülüp kabul edilmişti” diyen Toker şu bilgileri verdi.

“O kanun teklifinde yer alan maddelerden biri de sessiz sedasız Kıyı Kanunu‘nda son derece önemli bir değişiklik yapıyordu. Mevcut bir maddenin cümleleri içinde yapılan küçük kelime rötuşları ile kıyı dolgu alanlarının altına yeraltı otoparkı yapılması mümkün olacaktı.

(Evet doğru okudunuz. Denizi havalimanları, yollar için doldurmak yetmiyormuş gibi bir de altına otopark yapılmasının önü açılıyordu.)

İnce işçilik

Küçük bir sabır rica ederek ustalıkla rötuşlanan kanun maddesinin nasıl işlendiğini gösterelim:

Madde 2. 4.41990 tarihli ve 3621 sayılı Kıyı Kanunu’nun 7. Maddesinin 3. Fıkrasında yer alan “Bu alanlar üzerinde” ibaresi “Bu alanlar” şeklinde değiştirilmiş ve “açık otopark” ibaresinden sonra gelmek üzere “açığa çıkmayan yeraltı otoparkı”, ibaresi eklenmiştir.

Gerekçe ise evlere şenlik. Buyrun:

“Madde ile kıyıda otopark ihtiyacının karşılanması ve kıyının kamu tarafından etkin kullanılmasını sağlanması amacıyla mevcut düzenlemenin özüne bağlı kalınarak dolgu alanında dolgu yüzeyinden görünmemek ve açığa çıkmamak üzere yer altı otoparkı yapımına imkan sağlanması amaçlanmaktadır.”

Rant amaçlı değilmiş

Toker, yazısında deprem felaketi yaşanmasa TBMM’de bugün görüşülüp Cumhur İttifakı oylarıyla kabul edilecek olan bu maddeyi savunan  iktidar milletvekillerinin, değişikliğin rant amaçlı olmadığını savunduğuna dikkat çekti:

“Dolgu alana yapılan bir Millet Bahçesi örnek gösteriliyor. Binlerce kişi mescitte aynı anda namaz kıldığı için otoparkın elzem olduğu belirtiliyor. Bu maddenin deniz doldurularak yapılan havalimanlarının altında otopark amaçlı yapılaşma önünü de açacağı apaçık.. ‘Kader planı’ şimdilik bu feci girişimden halkı korumuş görünüyor. Ama şimdilik.”

 

Malatya: Çadır ulaşmayan vatandaşlar kar üstünde, naylondan çadırda kalıyor

Video haber: Metin YOKSU

*

Kahramanmaraş merkezli 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerin ardından on il enkaza dönmüş durumda. Vatandaşlar günlerdir soğukta çadırlarda kalıyor, bulup buluşturup kendi çabalarıyla yaktıkları ateşlerle ısınmaya çalışıyor. Malatya‘nın Tandoğan Mahallesi‘nde ise vatandaşlar dondurucu soğukta kendi yaptıkları naylon çadırlarda kalıyor. Mahallede bazı vatandaşlar ise soğuk nedeniyle tek katlı evlere girmek zorunda kaldı. Ya akrabalarına sığındılar ya da akrabalarıyla birlikte dört beş aile çadırlarda kalıyorlar.

Muhtar için “devletin amiri” diyen vatandaşlar, kendilerine muhtarın çadır ve battaniyeleri dağıtacağını söylendiğini ancak günlerdir muhtarı görmediklerini söylüyor. İşte vatandaşların mecbur bırakıldığı yaşam:

AFAD: Hayatını kaybedenlerin sayısı 18 bin 342’ye yükseldi

Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat’ta meydana gelen 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki deprem nedeniyle yaşamını yitirenlerin sayısı, depremin beşinci gününde saat 09.25 itibarıyla 18 bin 342’ye yükseldi.

Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) tarafından yapılan açıklama, Kahramanmaraş, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır, Adana, Adıyaman, Osmaniye, Hatay, Kilis, Malatya ve Elazığ illerinda ağır yıkıma yol açan depremlerde yaralı sayısının 74 bin 242’ye ulaştığını ifade etti.

AFAD, 75 bin 780 afetzedenin bölgeden diğer illere tahliye edildiğini bildirirken, yıkıldığı teyit edilen bina sayısının 6 bin 444 olarak kaldığı açıklandı.