Ana Sayfa Blog Sayfa 5226

Felsefe Atölyesi’nde sürdürülebilirlik

2001 yılından bu yana Kadıköy’de felsefe çalışmalarına istikrarlı bir biçimde sürdüren Us Atölyesi 01 Nisan 2011 tarihinde ; Yeşiller Partisi Parti Meclis Üyesi Aytaç Timur’u konuk edecek.

Aytaç Timur  sürdürülebilirlik üzerine konuşacak. Aslında bu kavramın tarihi çok eski değil. Özellikle 1970’lerin başından bu yana kullanılıyor. Doğa-insan ilişkisinde, öyle bir noktaya doğru geldik ki, insanın yapıp ettikleri artık doğa açısından sürdürülebilir olmaktan çıkıyor.

Us Atölyesi her ay belirli bir başlığı ayın konusu yapıyor ve konusunda uzman kişileri konuşmacı olarak çağırıyor. Bazen aylık konu dışına çıkıp, bir haftayı özel bir konuya da ayırabiliyor. Şubat ayı sanat felsefesiyken, mart ayı Nietzsche ayıydı. Nisan’da Lacan konuşulacak ve mayıs ayında Fichte.

Barış Manço Kültür Merkezi’nde, her cuma saat 20-22 arası yapılan çalışmalara katılım serbest ve ücretsiz. Detaylı bilgi için www.usatolyesi.org adresini ziyaret edebilir ya da 532 722 85 90 numaralı telefondan bilgi alabilirsiniz.

 

Antartika yeşilleniyor

İklim değişikliği yavaş yavaş etkisini Dünya’nın en soğuk kıtasında da hissettirmeye başladı. İklim değişikliği yüzünden buzla kaplı Antartika’nın vadileri giderek yeşilleniyor.

İngiltere ve Avustralyalı bilim adamlarının yaptığı araştırmaya göre, bir çeşit uzun boylu saçaklı bir ot türü olan Antartika çimeni, iklim değişikliği yüzünden son 50 yılda yaygın olarak Antartika’da yetişmeye başladı.

Araştırmayı yapan Bangor Üniversitesi akademisyenlerinden Dr. Paul Hill, Antartika’daki buzların giderek daha hızlı eridiğini ve kıtanın giderek yeşillendiğini belirtti.

Antartika’yı hep kar ve buz kıtası olarak düşünüyoruz. Ancak, özellikle yaz aylarında, Antartika yarım adasında ve kıtanın donmuş merkezini çevreleyen adalarda, buzlar eriyor ve birçok bölge eğreltiler ve doğal yoldan yetişen iki yeşil ot ile katlanıyor. İklim değişikliği yüzünden, Antartika’da yazlar artık daha uzun ve sıcak, bu yüzden kıtanın iki doğal bitkisinden biri olan Antartika çimeni giderek daha uzun süre ve daha geniş alanlarda yetişiyor.

İlgili araştırma ünlü doğa ve biyoloji dergisi olan Nature’da yayınlanmıştır.

(Yeşil Gazete, Guardian)

 

AKP ayrımcılıkta ısrarlı: Cinsel “eğilim”, Yabancılar Kanunu tasarısından da çıkartıldı

Öncelikle; günümüzde pek çok LGBT kişi, LGBT örgütü ve biliminsanı, “cinsel tercih”, ya da “cinsel eğilim” kavramını değil, “cinsel yönelim”i kullanıyorlar. İngilizcesi ile “orientation“.

AKP bundan birkaç ay önce Ayrımcılık ile Mücadele ve Eşitlik Kurumu Yasası taslağından “cinsel kimlik”i çıkartmıştı. İktidar partisinin bu hamlesi öncelikle Türkiyeli lezbiyen, gey, biseksüel ve trans (LGBT) yurttaşları hedef alan; tipik ve beklenen bir muhafazakar baskı olarak yorumlandı: Ayrımcılık yapan bir ayrımcılık yasası.

AKP’nin LGBT insanlara ve aslında toplumsal barışa yönelik diğer bir saldırısı ise diğer ülkelerden gelen kişileri hedef alıyor. İçişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı Taslağı’nın ayrımcılık yasakları arasında taslağın ilk halinde “Cinsel Eğilim” ayrımcılığı yasağı mevcutken; bu konudaki ayrımcılık yasağının sonradan taslaktan çıkarılması üzerine Kaos GL Derneği bir basın açıklaması yayınladı:

İçişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı Taslağı’nın ayrımcılığı düzenleyen 4. maddesinde düzenlenen ayrımcılık yasakları arasında taslağın ilk halinde “Cinsel Eğilim” ayrımcılığı yasağı mevcutken, bu konudaki ayrımcılık yasağının sonradan taslaktan çıkarıldığı gözlenmiştir.

Türkiye’de Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans (LGBT) bireylerin insan hakları alanında çalışan Kaos GL Derneği olarak, Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı Taslağı’na “Cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği” ibarelerinin eklenerek, tasarının “Cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği” ayrımcılığını kapsar şekilde düzenlenmesini talep ediyoruz.

Taslağın “Ayrımcılık yasağı” başlıklı 3. Maddesi’nde “Yabancılara, cinsiyet, ırk, renk, etnik veya sosyal köken, kalıtımsal özellikler, dil, din, inanç, siyasi veya diğer düşünceler, medeni hal, ulusal azınlığa mensubiyet, servet, doğum, özürlü olma, yaş, cinsel eğilim veya benzeri unsurlara dayanılarak ayrımcılık yapılamaz.” hükmü yer alıyordu. İçişleri Bakanlığı’nın resmi sitesinde yer alan taslağın son halinde Ayrımcılık Yasağı başlıklı 4. Maddesi’nden “Cinsel Eğilim” ibaresi çıkarılmıştır.

Yabancıların Türkiye’ye girişleri, Türkiye’de kalışları ve Türkiye’den çıkışları ile Türkiye’den koruma talep eden yabancılara sağlanacak korumanın kapsamına ve uygulanmasına ilişkin usul ve esaslarını ve Türkiye’de bulunan sığınmacı ve mültecilerin tüm özlük haklarını düzenleyen taslaktan “Cinsel Eğilim” ibaresinin çıkarılması LGBT sığınmacı ve mültecilere karşı yapılan ayrımcılığın meşrulaştırılması anlamına gelmektedir.

1951 Cenevre Sözleşmesi’ne getirilen coğrafi sınır nedeniyle Türkiye sadece Avrupa ülkelerinden mülteci kabul etmektedir. Doğu ülkelerinden gelen sığınmacı ve mülteciler Türkiye’yi transit ülke olarak kullanmaktadır. Şartlı mülteci statüsü alıp, üçüncü ülkeye yerleştirilene kadar Türkiye’de ikamet etmelerine izin verilmektedir. Bu süre yıllar alabilmektedir. Doğu ülkelerinden gelen sığınmacı ve mülteciler Türkiye’de kaldıkları süre boyunca sosyal ve ekonomik haklardan yararlanmada ciddi şekilde sıkıntı çekmektedir.

Cinsel yönelimleri ve cinsiyet kimlikleri nedeniyle uğradıkları işkence, kötü muamele ve hayati tehlikeden dolayı çoğunlukla İran üzerinden Türkiye’ye giriş yapan LGBT sığınmacı ve mülteciler, yerleştirildikleri uydu kentlerde hem mülteci oldukları hem de LGBT oldukları için iki kez ayrımcılığa, polisin ve yerli halkın homofobik tavırlarına, fizksel ve psikolojik tacize ve şiddete maruz kalmaktadır.

Avrupa Komisyonu, “Türkiye 2010 Yılı İlerleme Raporu”nda, temel haklarda LGBT’lere yönelik ayrımcı uygulamaları sıralamış ve “Türkiye’nin ayrımcılıkla ilgili yasal çerçevesi AB müktesebatıyla yeterince uyumlu değil. “Temel haklar alanında lezbiyen, gey, biseksüel ve trans (LGBT) bireylere yönelik ayrımcılık devam ediyor” diyerek ayrımcılığın altını çizmiştir.

Biz Kaos GL Derneği olarak Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı Taslağı’nın uluslar arası sözleşmelerle taahhüt edilen standartlara uygun hale getirilerek, taslağın “Cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği” ayrımcılığını kapsayacak şekilde düzenlenmesini talep ediyoruz.

Kaos GL

(Yeşil Gazete)

 

Muğla’da ekoloji ve katılım çalışma ziyaretleri

Sivil Toplum Geliştirme Merkezi (STGM) 21-23 Nisan 2011 tarihlerinde  Muğla’da “Ekoloji ve Katılım” teması ile çalışma ziyaretleri yapmayı planlıyor. Çalışma çerçevesinde, ekoloji ve katılım teması altında yerelden katılım, yerel yönetimlerle iş birligi ve savunuculuk kavramları bir araya getirilecek. Bu alanda bilgi birikimini arttırmak ve son dönemde Türkiye’de gerçekleşen gelişmelere dair paylaşımlarda bulunmak için eğitim ve ziyaretler gerçekleştirilecek.

Calışma ziyaretleri; farklı alanlarda faaliyet gösteren örgütlerin ekoloji ve katılım konusunda bilgi, deneyim ve farkındalıklarını arttırmayı amaçlıyor. Toplumsal cinsiyet, ekoloji, çocuk hakları, insan hakları, engelli hakları, gençlik, kültürel haklar alanlarında faaliyet gösteren hak temelli örgütlerde profesyonel veya gönüllü olarak calışan aktivistlere cağrıda bulunuyor.

Ziyaretlerde yer almak için tüm Türkiye’den başvuru yapılabilir. Değerlendirmede öncelik ekoloji alanı dışında calışan örgütlere verilecek.

STGM’nin bu etkinliği ile ilgili ayrıntılı bilgiye www.stgm.org.tr adresinden erişilebilir.

(Yeşil Gazete)

 




Nevala Qesaba ya da ölülere saygısızlık

İnsanlık tarihi pek çok acımasız ve vahşet içeren savaşa tanıklık etmiştir. Moğollar, Naziler vahşet ölçüsü ve kuralsız oluşları bakımından en çok dikkat çekici örnekler olarak ilk akla gelenlerdir. Bosna’da sistematik olarak gerçekleştirilen tecavüzlerin yarattığı psikoloji ve katledilen insanların toplu mezarları da yakın tarihimizin insanlık adına utanç duyulan örnekleri arasındadır.

İnsanın haklarına ve onuruna atfen “insan hakları”, “savaş suçu”, “insanlığa karşı işlenen suçlar” gibi kavramlar, son 60 yılda insanlığın ortak değerleri olarak gündeme girmiştir. Bosna’da olduğu gibi savaş suçu işleyen bazı ülkelerin yöneticileri uluslararası mahkemelerce yargılanmış ve ceza almışlardır. Egemen ülkelerin çıkarlarına dokunmayan Sudan gibi ülkelerdeki suçlular çifte standart örneği olarak cezalandırılmasalar da en azından dünya kamuoyunun vicdanlarında mahkûm olmuşlardır.

Ülkemizde de yaşanan 30 yıllık kirli savaşta bölge insanın feryat figan haykırdığı, fakat Türkiye ve dünya kamuoyunda yeterince karşılık bulmayan toplu mezarların gerisindeki hikâyeler, yukarıdaki örnekleri egale edecek gerçekliklere sahip. Çatışmalarda kullanılan kimyasal silahlar, sağ yakalanan gerillaların işkence edilerek infaz edilmesi, hayatını kaybeden insanların bedenlerinin parçalanması, yakılması ve çöplüklere atılması…

Hizbullahçıların katlettikleri insanların bedenlerini aileleriyle yaşadıkları evlerin altlarına gömmeleri ne kadar düşündürücü ise, Kürt coğrafyasının her karış toprağında toplu mezarlardan fışkıran bedenler toplumsal duyarsızlığa ve çürümüşlüğe gösterge olması bakımından o kadar düşündürücü.

 

Bütün bu olanlara dikkat çekmek için Diyarbakır’dan Siirt’e büyük bir coşku seli gibi aktıktan sonra, Nevala Qesaba’da gözaltında ya da çatışmalarda hayatını kaybetmiş ve toplu mezarlara gömülmüş çocuklarının resimlerini taşıyan aileler göze çarpıyor. O kadar çoklar ki. Her türlü baskı ve zulmü yasayanlar olarak, devletin hiç bir tutumunun onları şaşırtmadığı acık. Fakat ölü bedenlere reva görülenlere anlam vermek, onların hislerini anlamaya çalışmak olanaklı değil. Çünkü insanlık değerlerini bu ölçüde alçaltan vahşeti tartabilecek bir terazi henüz yok ve gelecekte de olmayacak.

 

Düşman olarak gördüğünüz karşı taraftakilerle savaşırsınız, ama her şeyin bittiği, düşmanlık ya da nefretin anlamını yitirdiği o ölüm anında, rakibinize duymanız gereken bir saygı olmalıdır. En azından manen, inançlarının gerektirdiği gibi ebediyete intikali onların en doğal hakkıdır. Dünyanın diğer toplumları gibi Kürt toplumunda da ölülere saygısızlık en büyük hakaret olarak algılanır.

Savaşlar kirli ve acımasız oldukları kadar insan onurunun, değerinin, hakkının centilmence teslim edildiği pek çok olaya da şahit olmuştur. Bundan 3500 yıl önce gerçekleştiği düşünülen Truva Savaşlarının konu edildiği Homeros’un İlyada’sında iki ezeli düşman olan Akhilleus’la Hektor arasında ki dövüş her kesçe bilinir. Tanrılar tarafından ölümsüz kılınan Akhilleus savası kazanır ve Hektor’un ölü bedenini karargâhını kurduğu çadırın önünde, orta yerde öylece tutar. Kral Priamos’un gece yarısı Akhilleus’a giderek Hektor’un yiğit bir savaşçı olarak onurlu bir cenaze merasimini hak ettiğini söylediğinde, Akhilleus pişman olur ve onun cansız bedenini kendi elleriyle yıkar, sarar ve babası kral Priamos’un götürmesi için arabaya koyar.

 

Siirt’te insanların ölü bedenlerinin çöplüklere atılmasının nedenlerini düşünürken devlet aklını sorguluyorum. Durduk yere kitleyi kışkırtan, milletvekili belediye başkanı hiç bir temsiliyeti takmayan, gücü zorbalığa dönüşmüş devlet aklı… Gerilla cesetlerini okullarda ibret olsun diye sergileyecek kadar insan psikolojisinden bihaber devlet aklı… Adı güvenlik olan ama güvenliğinizi riske edecek her turlu girişimden sakınmayan devlet aklı… İnsanlara dışkı yediren devlet aklı… Nasıl bu kadar kötü, çirkin ve beceriksiz olabiliyorsun? Ve bütün bu yapılanlar neden?

On binlerin arasında heyecan, hüzün, coşku, kaygı karmakarışık duygular içindeyken, Nevala Qesaba’da yatan ve bölgede efsaneye dönüşmüş Egit’in resmi takılıyor gözüme, bir de Batman’ın bir köyünde, konvoya yetişip de bir zafer işareti çakmak için yokuş yukarı canhıraş koşan 4-5 yaşlarındaki o çocuk. Sonrada Marlon Brando’nun Zapata filminin final sahnesi ve onun adından dahi dehşete düşen despotlar. Hepsi birden beynimde bir araya geliveriyor ve birden anlıyorum ki tek neden korku, hem de akılları bastan alacak ölçüde korku… Ölü bedenlerden bile…

 

Hüseyin Güngör

“Oyuncular sendikası” kuruldu

0

Sahne, Perde, Ekran ve Mikrofon Oyuncuları Sendikası (Oyuncular Sendikası) kuruldu.

İstanbul Valiliği önünde toplanan gruptan oyuncular Memet Ali Alabora, Şebnem Sönmez, Tuba Erdem ve Murat Zubi ile avukat Burhan Gün, sendikanın kuruluş bildirimini yapmak için emniyetten sorumlu İstanbul Vali Yardımcısı Ali Bakoğlu ile görüştü.

Basına kapalı olarak gerçekleştirilen görüşmede Bakoğlu’na sendikanın bildirimini sunan heyet, dışarıda bekleyen grup tarafından alkışlar eşliğinde karşılandı.

Burada bir açıklama yapan oyuncu Memet Ali Alabora, 6 aydan bu yana aktif olarak sendika çalışmalarını yürüttüklerini söyledi.

 

Ondan önce de bunun 1,5 yıllık bir hazırlığı var. Bugün de resmi olarak valiliğe bildirimizi yaptık” diyen Alabora, sendikaların bildirimle kurulduğunu ve bu bildirimle tüzel kişilik kazandığını ifade etti.

Alabora, sendika kurmak için herhangi bir yerden izin almaya gerek olmadığını vurgulayarak, sendikaların bildirim usulü ile kurulduğunu anımsattı.

Oyuncular Sendikasının kurucu üyelerinin çoğunluğu ile sendika bildirimini gerçekleştirdiklerini dile getiren Alabora, şöyle devam etti:

63 kurucu üyeli Oyuncular Sendikası’nı kurduk. Oyuncuların bir sendikal mücadeleye ihtiyacı olduğu zaten çok aşikar. Özellikle sinema ve televizyon sektöründeki son gelişmeler de tabii ki çok tartışılıyor ve konuşuluyor. Ancak bu çalışma, bu gelişmelerden çok daha önce başladı. Sendika yaklaşık 2 yıllık bir çalışmanın ürünü.”

Alabora, daha önceki dönemlerde sadece oyunculara ait bir sendikalaşma çalışması olmadığını belirterek, “Oyuncuların birçok alanda problemleri var. Ancak biz aynı zamanda opera, dans ve bale sanatçılarının da yer alacakları bir sendikayız” dedi.

AA, Yeşil Gazete

Muğla Üniversitesi’nde öğrenci de, demokrasi de meçhul

Ömer Çetin

Muğla Üniversitesi 2. sınıf öğrencisi Ömer Çetin  geçen yıl harç parasını ödeyebilmek için İstanbul’da çalıştığı inşaattan düşerek yaşamını yitirmişti.

Güz döneminden itibaren Ömer Çetin’in büstünün Meçhul Öğrenci Anıtı olarak Muğla Üniversitesi kampüsüne yapılması talebini içeren bir kampanya başlamıştı. Öğrenciler, Muğla Üniversitesi yönetiminin bu talebi geçiştirdiğini ve göstermelik bir toplantıyla reddettiğini düşünüyorlar. Ardından öğrenciler kendi çabalarıyla bu büstü dikeceklerini ifade etmişler ve bunun için çeşitli girişimlerde bulunmuşlardı.

Bugün, arkadaşları ve üniversitenin farklı bölümlerinde eğitim gören bir grup öğrenci, Ömer Çetin’in anısını yaşatmak ve parasız eğitim talebinin bir simgesi olması amacıyla Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencileri tarafından yapılan büstü Karya Meydanına yerleştirmek için Muğla Üniversitesi’nde ve dışarıda toplanmaya başladılar.

 

Jandarma Müdahalesi

30 Mart günü Muğla Üniversitesi’nde Meçhul Öğrenci Anıtını dikmek için toplanan yüzlerce öğrencinin önü jandarmalar tarafından kesildi. Daha önce hiç görülmemiş bir önlem alan Özel Güvenlik Birimleri ile Jandarma, büstün üniversiteye sokulmasını engelledi.

Muğla Üniversitesi Öğrencileri konuya dair; “Büstün dikilmesine üniversite yönetimi ve jandarma izin vermedi. Bu büstü dikinceye kadar mücadele etmeye devam edeceğiz. Büstün adını ‘Meçhul Öğrenci Anıtı’ olarak belirledik ve bu büstü Ömer arkadaşımız gibi yaşamını yitiren meçhul öğrencilerin anısına dikmek istiyoruz” açıklamasını yaptılar.

 

(Yeşil Gazete)

Tutunamayan

Bu kadar politik gündemin içinde yazımı biraz kişisel bir konuda yazıyor olmam ilginç olacak ama son birkaç gündür düşündüğüm, kafa yorduğum bir şeyi paylaşmak istedim.

Öncelikle, uzun zamandır aklımın bir köşesinde flu bir biçimde var olan bir düşünce, üç dört gün önce bir arkadaşım ile buluşup konuşunca daha da belirgin oldu.

Birkaç gündür üzerine düşünüyorum, tutunamayan bir nesil var gibi. En azından kendim tutunamıyorum.  Mutlu olmayı isteyen ama bir türlü elindeki ile yetinemeyen bir grup insan tanıyorum, ben de onlardan biriyim.

Niye böyle oluyor bilmiyorum.  Ama her el attığımız işi mükemmel yapmaya, eksiksiz gediksiz yapmaya çalışıyor, yapamayınca da tüm moral ve motivasyonu kaybediyoruz. Özellikle görebildiğimizi düşündüğümüzü göremeyen insanlara laf anlatmak en yorucu iş oluyor.

Bu da mutsuzluk ile sonuçlanıyor. Tutunamıyoruz, tutunamadığımız için daha çok kopuyoruz, daha çok koptuğumuz için farkında olduğumuz gerçekliği ret ediyoruz.

Ülkenin, yaşadığımız şehrin, çalıştığımız işin gerçekliğini o kadar çok sorguluyoruz ve o kadar çok eleştiriyoruz ki -yapıcı veya yıkıcı fark etmez- bu gerçekliğe olan tüm bağlarımızı koparıyoruz.

Arayışta olma durumu diye adlandırıyorum ben bunu… Hep yeni bir şeyler, yeni bir iş, yeni bir aş, yeni bir hayat peşindeyiz.  Mutlu olmak için koşulları değiştirmek peşindeyiz. Koşulların değişmezliğine, sistemin çarkının döndüren gücün varlığına kafa tutuyoruz.

Ancak, bilmiyorum, yanlış mı hissediyorum ama bazen kafayı tutan biziz de sistemin bundan haberi var mı diye düşünmeden edemiyorum.

Sistemin bozukluğundan bir tek ben rahatsızmışım geriye kalan herkes mutluymuş gibi geliyor.

Zorlanıyorum bu yüzden, kendim için bir şey istiyorsam namerdim diyorum ama aslında mutluluğu aradığım için kendim için bir şey istiyorum. Sadece istediğim şey, yani mutluluğum herkesin iyi olma hali ile mümkün olacağından dolayı garip bir durum ortaya çıkıyor. Kendim için istediğim kadar toplum için de istemişim gibi geliyor.

İstediklerim benim dışında kimse için önemli değil gibi geliyor, sistem için pek de değerli önemli olmadığını biliyorum. Keza maddi değil.

Sonuç, havanda su mu dövüyorum noktasına geliyor ki, bu da acıtıyor be.

Aynı düşünen ve aynı hareket edenler olarak, kendi yarattığımız yapay ortamlara özlem duyar oluyoruz.  Ama dönüp bakınca görüyorum ki beni ben yapan o ortam aslında beni şımartmış. Bu şımartma da beni ciddi ciddi yaşadığım şu anki günlük hayata “tutunamayan” yapmış.

 

Öz Ergenekon’dan alındı, terfi etti

Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Birinci Dairesinin adli yargı kararnamesi yayınlandı.

128 hakim ve savcının görev yerini değiştiren kararname ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Turan Çolakkadı, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı oldu.

Özel yetkili İstanbul Cumhuriyet savcıları, Zekeriya Öz ve Fikret Seçen ise İstanbul Başsavcı Vekilliği’ne getirildi.

SEÇEN BEŞİKTAŞ’TA, ÖZ SULTANAHMET’TE
HSYK’nın kararnamesiyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili olan Fikret Seçen, Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesinde bulunan Özel Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekilliği görevine getirildi.

Aynı kararnameyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekilliği’ne atanan Zekeriya Öz ile Ercan Şafak’ın ise görevlerini Sultanahmet’teki İstanbul Adliyesinde sürdürecekleri öğrenildi.

ÖZ: BENİM İÇİN SÜRPRİZ OLDU
Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz, konuyla ilgili gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Böyle bir atama beklemediğini belireten Savcı Öz, “Karar benim için sürpriz oldu” dedi.

(Ajanslar)

ATAMALARIN TAMAMI
İşte HSYK genelgesine göre görevleri ve yerleri değişen yargı üyeleri:

Adı ve Soyadı Bulunduğu Görev Atandığı Görev
İsmail TURGUT Adalet Başmüfettişi Ankara C.Savcılığı
Tayyip Ahmet AYDIN Adalet Başmüfettişi Bakırköy Hâkimliği
Turan ÇOLAKKADI İstanbul C.Başsavcı Vekili İstanbul C.Başsavcılığı
Mithat ÇUBUKÇU Adana C.Başsavcı Vekili Samsun C.Savcılığı
Hacı İbrahim GÖKTAŞ Bakanlık Tetkik Hâkimi Eskişehir Hâkimliği
Kenan SAĞLAM Bursa C.Başsavcı Vekili Kartal C.Savcılığı
Mustafa Adnan ABACIOĞLU Adalet Başmüfettişi İzmir Hâkimliği
Remzi BAŞKAYA Bakırköy C.Savcısı Bakırköy C.Başsavcı Vekilliği
Abdulkadir GÜNGÖREN Adalet Başmüfettişi Kartal C.Savcılığı
Avni ÇAKIROĞLU Adalet Başmüfettişi İzmir Hâkimliği
Ömer Faik SAZAK Adalet Müfettişi Ankara Hâkimliği
Burhan ÇOBANOĞLU Mersin C.Başsavcısı Eyüp C.Başsavcılığı
Mehmet DALGALI Bursa C.Savcısı Bursa C.Başsavcı Vekilliği
Mustafa YILDIRIM Antalya C.Savcısı Isparta C.Başsavcılığı
Mustafa Yılmaz TURGUT Adalet Başmüfettişi İzmir Hâkimliği
Mehmet ERCAN Adalet Başmüfettişi Ankara Hâkimliği
Özcan ÖZSARIOĞLU Bursa C.Savcısı Bursa C.Başsavcı Vekilliği
Dr. Soner Hamza ÇETİN Adalet Başmüfettişi İzmir C.Savcılığı
Halil KAYAHAN Adalet Başmüfettişi Karşıyaka Hâkimliği
Yüksel ELMAS Adalet Başmüfettişi Ankara Hâkimliği
Ahmet GÖKÇINAR Balıkesir C.Başsavcısı Tuzla C.Başsavcılığı
Mehmet Siyami BAŞOK Kayseri C.Başsavcısı Beyoğlu C.Başsavcılığı
Musa ÇATAL Ordu C.Başsavcısı Elazığ C.Başsavcılığı
Şenay BİROL YARGIÇ Adalet Başmüfettişi İzmir C.Savcılığı
Güzin Meltem BAŞOK Kayseri Hâkimi Beyoğlu Hâkimliği
Sinan KUŞ Erzurum C.Başsavcısı Balıkesir C.Başsavcılığı
Fatma Feyza ŞAHİN Ceza İşleri Genel Müdür Yard. Ankara Hâkimliği
Yalçın EZERÇE Bakırköy C.Savcısı Bakırköy C.Başsavcı Vekilliği
Süleyman ERSÖZ İstanbul C.Savcısı Bakırköy C.Başsavcı Vekilliği
Abdullah BAYIR Mersin C.Savcısı Mersin C.Başsavcı Vekilliği
İsmail KIRIŞIK Adalet Başmüfettişi Ankara C.Savcılığı
İzzet SANDAL Adalet Başmüfettişi Ankara Hâkimliği
Gürmen İLHANOĞLU Söke C.Başsavcısı Giresun C.Başsavcılığı
Ercan ALTUNCU Fatih C.Savcısı Fatih C.Başsavcı Vekilliği
Mustafa YABANOĞLU Gaziantep C.Başsavcı Vekili Osmaniye C.Başsavcılığı
Ekrem BAKIR Ceza ve Tevkifevleri Gen. Müd. Yard. Ankara C.Savcılığı
Muvaffak MEŞE Adalet Başmüfettişi İzmir C.Savcılığı
Necmi APAYDIN Adalet Başmüfettişi Ankara Hâkimliği
Süleyman BAĞRIYANIK Elazığ C.Başsavcısı Adana C.Başsavcılığı
Bayazıt AKÖZ Adalet Başmüfettişi Ankara Hâkimliği
Ercan ŞAFAK İstanbul C.Savcısı İstanbul C.Başsavcı Vekilliği
Ekrem YİĞİT Düzce C.Başsavcısı Aydın C.Başsavcılığı
Mustafa YILDIRIM Mersin C.Savcısı Mersin C.Başsavcı Vekilliği
Hüsnü Hakan YAĞIZ Bingöl C.Başsavcısı İnebolu C.Başsavcılığı
Mustafa GÜNTİN Adalet Başmüfettişi İzmir Hâkimliği
Ramazan APAÇIK Osmaniye C.Başsavcısı Erzurum C.Başsavcılığı
Harun KODALAK Ankara C.Savcısı Ankara C.Başsavcı Vekilliği
Doğan KAYA Tekirdağ C.Savcısı Nazilli C.Başsavcılığı
Dr. Uğur YİĞİT Bakanlık Tetkik Hâkimi Nevşehir C.Savcılığı
İzzet YEŞİLKAYA Adalet Müfettişi Ankara Hâkimliği
Fatih TOK Adalet Başmüfettişi İstanbul C.Savcılığı
Ayhan TURHAN Kastamonu C.Başsavcısı Mersin C.Başsavcılığı
Metin USLU Bergama C.Başsavcısı Ordu C.Başsavcılığı
Alper TÜRKÖZMEN Adalet Başmüfettişi Ankara C.Savcılığı
Oğuz YÖNTEM Bakırköy C.Savcısı Bakırköy C.Başsavcı Vekilliği
Ali GÜNGÖR İstanbul C.Savcısı İstanbul C.Başsavcı Vekilliği
Namık YILMAZ Bursa C.Başsavcı Vekili Bursa C.Başsavcılığı
Bülent BİNGÖL Kırklareli C.Başsavcısı Kayseri C.Başsavcılığı
Mehmet ADEMOĞLU Eskişehir C.Başsavcı Vekili Nevşehir C.Başsavcılığı
Celal AVAR Üsküdar C.Savcısı Üsküdar C.Başsavcı Vekilliği
Ali Rıza KARAKAN Adalet Başmüfettişi Sincan C.Savcılığı
Sefer İlker ALP HSYK Başmüfettişi Ankara Hâkimliği
Ender KESKİN Üsküdar C.Savcısı Üsküdar C.Başsavcı Vekilliği
Mustafa KÜÇÜK Tokat C.Başsavcısı Kahramanmaraş C.Başsavcılığı
Atilla ASLAN Ağrı C.Başsavcısı Rize C.Başsavcılığı
Fevzi BÜYÜKTÜMTÜRK Kahramanmaraş C.Başsavcısı Tekirdağ C.Başsavcılığı
Fikret SEÇEN İstanbul C.Savcısı İstanbul C.Başsavcı Vekilliği
Yılmaz ŞENKAL İstanbul C.Savcısı Kartal C.Başsavcı Vekilliği
Neyzen ÖZCAN Konya C.Başsavcı Vekili Konya C.Başsavcılığı
Vedat YILMAZ Adalet Başmüfettişi Sincan Hâkimliği
Şenel ALTINAY Adalet Başmüfettişi Kayseri Hâkimliği
Zekeriya ÖZ İstanbul C.Savcısı İstanbul C.Başsavcı Vekilliği
Tarık GÜR Ünye C.Başsavcı Kastamonu C.Başsavcılığı
Oğuz AYDIN Bitlis C.Başsavcısı Kırklareli C.Başsavcılığı
Kenan KOÇER Adalet Başmüfettişi Ankara C.Savcılığı
Tuncay ÖZTÜRK Adalet Başmüfettişi Sincan Hâkimliği
İsmet ÖZKORUL Rize C.Başsavcısı Konya C.Savcılığı
Mehmet ÇAĞLAYAN Kırşehir C.Başsavcısı Kars C.Savcılığı
Ülkü GÖK GÜVEN Polatlı Hâkimi Yargıtay Tetkik Hâkimliği
Mehmet ŞAHİN Seydişehir C.Başsavcısı Kırşehir C.Başsavcılığı
Abidin BOZKAN Gümüşhane C.Başsavcısı Adana C.Başsavcı Vekilliği
Aysel HELVACI Adana Hâkimi Yargıtay Tetkik Hâkimliği
Cihad KOÇAK Bursa C.Savcısı Bursa C.Başsavcı Vekilliği
Alican KARAKAŞ Adalet Müfettişi Sincan C.Savcılığı
Fadime AYDIN Bitlis Hâkimi Kırklareli Hâkimliği
Mehmet Cebbar ÜLGEN Edirne C.Savcısı Yargıtay Tetkik Hâkimliği
Ercan HELVACI Adana C.Savcısı Yargıtay Tetkik Hâkimliği
Lütfi DURSUN Bursa C.Savcısı Ünye C.Başsavcılığı
Ayhan AKYÜREK Adalet Başmüfettişi Sincan Hâkimliği
Ramazan SOLMAZ Nazilli C.Başsavcısı Düzce C.Başsavcılığı
Mehmet GÜVEN Polatlı Hâkimi Yargıtay Tetkik Hâkimliği
Özkan GÜLTEKİN İnebolu C.Başsavcısı Tokat C.Başsavcılığı
Cengiz SARI Zonguldak Hâkimi Yargıtay Tetkik Hâkimliği
Figen APAÇIK Osmaniye Hâkimi Erzurum Hâkimliği
Hasan CAN Erzincan C.Savcısı Seydişehir C.Başsavcılığı
Müjgan DURAN Hınıs Hâkimi Bergama Hâkimliği
Bekir DURAN Hınıs C.Başsavcısı Bergama C.Başsavcılığı
Metin ETİL Balıkesir C.Savcısı Bitlis C.Başsavcılığı
Erdal DEMİR Elmadağ C.Başsavcısı Ağrı C.Başsavcılığı
Ayhan ÖNDER Zile C.Başsavcısı Söke C.Başsavcılığı
Canan ÖNDER Zile Hâkimi Söke Hâkimliği
İlhan ACAR Ereğli (Zonguldak) Hâkimi Yargıtay Tetkik Hâkimliği
Rukiye KARAKAŞ Çankırı Hâkimi Yargıtay Tetkik Hâkimliği
Şuayip ARSLAN Aksaray Hâkimi Yargıtay Tetkik Hâkimliği
Şahinder GÜNDÜZ Van Hâkimi Yargıtay Tetkik Hâkimliği
Erdal DENİZLİ Manavgat C.Savcısı Yargıtay Tetkik Hâkimliği
Metin TANCI Karamürsel Hâkimi Yargıtay Tetkik Hâkimliği
İbrahim AY Mustafakemalpaşa Hâkimi Yargıtay Tetkik Hâkimliği
Hakan CERAN Çorum C.Savcısı Bingöl C.Başsavcılığı
İsa ESEN Ayaş C.Savcısı Yargıtay Tetkik Hâkimliği
Salih BAŞ Tavşanlı C.Savcısı Hınıs C.Başsavcılığı
Serdar ÇELİKEL Batman Hâkimi Yargıtay Tetkik Hâkimliği
Nalan CAN Erzincan Hâkimi Seydişehir Hâkimliği
Ayhan ALTUN Çorlu C.Savcısı Yargıtay Tetkik Hâkimliği
Mustafa DEMİRCAN Yüksekova C.Başsavcısı Zile C.Başsavcılığı
Vedat BOZKURT Marmaris Hâkimi Yargıtay Tetkik Hâkimliği
Ali ÖZDEMİR Alanya C.Savcısı Yüksekova C.Başsavcılığı
Cihan ŞAHİN Gerede C.Savcısı Yargıtay Tetkik Hâkimliği
Tuncer KAYA Boyabat Hâkimi Yargıtay Tetkik Hâkimliği
Ramazan ESEN Tavas C.Savcısı Kızıltepe C.Başsavcılığı
Ayşegül ARSLANTAŞ Kızıltepe Hâkimi Gümüşhane Hâkimliği
Mehmet ARSLANTAŞ Kızıltepe C.Başsavcısı Gümüşhane C.Başsavcılığı
Ömer Faruk KURŞUN Beşikdüzü C.Savcısı Yargıtay Tetkik Hâkimliği
Şerife ŞAHİN Emet Hâkimi Yargıtay Tetkik Hâkimliği
Rahime BAŞ Tavşanlı Hâkimi Hınıs Hâkimliği
Yasemin DEMİRCAN Yüksekova Hâkimi Zile Hâkimliği
Necati KAYAKÖZÜ Gemerek C.Savcısı Posof C.Savcılığı
Ahmet TAKCI Salihli C.Savcısı Güdül C.Savcılığı

7 İl’de Ergenekon operasyonu

Zirve Yayınevi davası kapsamında 7 ilde arama yapılıyor. Evi arananlar arasında ilahiyat profesörü Zekeriya Beyaz da var.

Ergenekon davasıyla birleştirilen Malatya’daki Zirve Yayınevi katliamı soruşturması kapsamında İstanbul, Ankara, Malatya, Antalya, Konya, Trabzon ve Adana’da bazı adreslerde arama yapılıyor.

İstanbul’da evi arananlar arasında ilahiyat profesörü Zekeriya Beyaz da var.

Zekeriya Beyaz aramanın misyonerlikle ilgili çalışmaları hakkında olduğunu söyledi.

‘SAİD-İ NURSİ’YLE  İLGİLİ  KİTAP TASLAĞINI ALDILAR’
Zekeriya Beyaz’ın kızı Gökçen Beyaz da aramayla ilgili, “Sabah erken saatlerde polis bir arama kararıyla birlikte geldi. Ergenekon operasyonu kapsamında, Doğu Perinçek ve Hurşit Tolon’un misyonerlikle ilgili, kışkırtıcı söylemlerde bulundukları ve babamın da bunun içinde olduğuna dair arama kararı vardı. Evden misyonerlikle ilgili hiçbir belge alınmadı. Evden sadece Said-i Nursi ve Nurculukla ilgili çıkacak olan bir kitap vardı sadece onunla ilgili belgeleri aldılar” diye konuştu.

KÜÇÜK: CİNAYETTE ADI GEÇENLERLE BİR İLGİM YOK
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdurrahman Küçük’ün evinde de arama yapılıyor.

Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, soruşturma kapsamında sabah saatlerinde, Küçük’ün Eryaman’daki evinde arama başlattı.

Edinilen bilgiye göre, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük hakkında tutuklama kararının olmadığı sadece arama kararı bulunduğu öğrenildi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararı doğrultusunda evinde arama yapıldığını belirten Küçük, ”Malatya’daki cinayetle ilgili olarak arama kararı var. Kitaplara, dergilere, bilgisayar kayıtlarına bakıyorlar. Benim bu tür olaylarla ilgili uzaktan yakından ilgim yok” diye konuştu.

Kendisinin bilim adamı olarak misyonerlik konusunda araştırmalar yaptığını ve kitaplar yazdığını söyleyen Küçük, ”Zirve Yayınevi cinayetinde adı geçenlerle bir ilgim yok. Onları ne tanırım ne de telefonla konuştum” ifadelerini kullandı.

Öte yandan Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şahin Filiz’in kampüsteki lojmanında arama yapılıyor.

AÜ Fen Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Filiz’in evine gelen polisler, arama başlattı.

Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kadir Albayrak’ın lojmandaki evinde ve fakültedeki odasında arama yapılıyor.

Adana Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, Doç. Dr. Albayrak’ın ÇÜ Balcalı Yerleşkesi’ndeki evi ile fakültedeki odasında arama başlattı.

Doç. Dr. Albayrak’ın üniversitede dinler tarihi ve metodolojisi, mukayeseli halk inançları, dinlerarası ilişkiler ve diyalog imkanları konularında lisans ve yüksek lisans dersleri verdiği öğrenildi.

Konya’da da Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Aydın’ın evinde arama yapılıyor.

Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Felsefe ve Din Bilimleri Bölümünde uzun yıllar görev yapan Prof. Dr. Aydın’ın geçen yıl emekli olduğu fakat üniversitede halen ders verdiği öğrenildi. (Ntv, Ajanslar)