Ana Sayfa Blog Sayfa 521

Çeşme’de nisan ayında dolu ve fırtına: Plajlar beyaza büründü

İzmir’de sabah saatlerinde başlayan gök gürültülü sağanak yağış yerini doluya bıraktı. Karşıyaka ve Çiğli ilçelerinde kısa süreli yağan dolu, Çeşme’de etkisini artırarak cadde, sokak ve plajları kapladı.

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Çeşme’den fotoğrafları Nisan’da bu görüntüler… İklim krizi kapımızda değil hayatımızda” notuyla paylaştı.

Soyer, Çeşme’nin Germiyan, Ildırı, Ilıca bölgesinde fırtına ve dolunun etkili olduğunu belirterek, “İtfaiyemiz yolda kalan araçlara, çatı uçması, sundurma çökmesi gibi olumsuzluklara anında müdahale etti” dedi.

Dolu nedeniyle bazı araçlar yolda kalırken bir alışveriş merkezinin önündeki sundurma da çöktü.

Bazı sokaklarda yaşanan su baskınlarına itfaiye ekipleri müdahale etti. Çeşme’de beyaz bir manzaraya alışık olmayan bazı ilçe sakinleri ise çocuklarıyla plajda yürüyüş yaptı, dolu tanelerinden kartopu yapmaya çalıştı.

Prof. Türkeş: Normal değil

Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş, Çeşme’nin beyaz örtüyle kaplanmasına neden olan dolu yağışının ‘dolu fırtınası’ olarak tanımlandığını, yüzey ısınması kaynaklı bu tür hava olaylarının iklim değişikliğinin etkisiyle daha sık görülebileceğini söyledi.

İlçede sabah saatlerinde yağan ve kar benzeri manzaraların oluşmasına neden olan doluyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Türkeş, dolunun gök gürültülü ve fırtınalı havalarda beklenen bir hava olayı olduğunu ancak Çeşme’deki gibi kuvvetli yağışın normal olmadığını ifade etti.

Karaburun yarımadasında batı ve kuzey batıdan soğuk ve nemli, güneyden de sıcak ve nemli hava kütlesinin karşılaştığını bunun şiddetli dolu yağışlarına neden olabildiğini aktaran Türkeş, “Bu olayın adı dolu fırtınasıdır aslında” dedi. İklim değişikliğinin etkisiyle yüzey ve alt atmosfer sıcaklıklarının sürekli arttığını belirten Türkeş, şu değerlendirmede bulundu:

“Hava sıcaklıkları arttığı için buharlaşma da artıyor. Açık su yüzeylerinden, denizlerden, okyanuslardan, göllerden, barajlardan buharlaşma da artıyor. Atmosfere daha fazla su buharı veriliyor. Hava da ısındığı için daha sıcak hava kütlesi, daha fazla nem tutma kapasitesine sahip olduğu için bu tür gök gürültülü, şimşekli, fırtınalı hava koşullarını yaratacak cephesel sistemler artık daha etkili, şiddetli yağışlara yol açıyor. İklim değişikliğiyle bağlantısı bu. Biz buna hidrolojik döngünün hızlanması adını veriyoruz. İklim değişikliği koşullarında normalde bu kadar dolu yapmayacak bir hava sistemi Çeşme’de olduğu gibi şiddetli gök gürültülü, fırtınalı hava koşullarına, hortuma, dolu fırtınalarına yol açar. İklim değişikliğiyle birlikte bu tür hava sistemlerinin bugün yaşanan dolu fırtınalarının daha şiddetli ve daha sık olabileceğini bize gösteriyor.”

İnsan baskısı altındaki kurtların Türkiye’deki yaşam süresi bir yıla düştü

Türkiye kömüre doymuyor: Planlanan termik santraller için revizyon yapılmalı

Global Energy Monitor tarafından her yıl kömürlü termik santrallerin bir değerlendirmesini sunan “Yükseliş ve Çöküş: Kömürlü Termik Santrallerin Küresel Takibi” raporunun dokuzuncusu bugün yayımlandı.

Türkiye özelinde bir incelemenin de sunulduğu raporda, finansman bulunamaması ve yasal sıkıntılara rağmen Türkiye’nin tüm dünyada planlanan kömürlü termik santral kapasitesi bakımından, Çin ve Hindistan’ın ardından üçüncü sırada yer aldığı belirtiliyor.

Rapora göre,  Çin hariç hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde işletmede olan ve planlanan kömürlü termik santrallerin sayısı azaldı, ancak işletmedeki kömürlü termik santraller yeterince hızlı bir şekilde kapatılmıyor.

Paris İklim Anlaşması‘nın hedeflerine uymak için yılda ortalama 117 GW’lık kömürlü santralin kapatılması gerekiyor, bu da geçen yıl kapanan (26 GW) kapasitenin dört buçuk katına denk geliyor. Ayrıca yeni kömürlü termik santrallerin yapımı da durdurulmalı.

Türkiye, planlanan santrallerde dünyada üçüncü sırada

Rapora göre, Türkiye, planlanan kömürlü termik santral kapasitesi bakımından Çin ve Hindistan’ın ardından dünyada üçüncü sırada yer alıyor.

2022 itibarıyla, Türkiye’nin proje stokunda yaklaşık 11 GW’lık kömürlü termik santral projesinin yer aldığı belirtilen raporda, bu projelerin tamamının finansman bulmakta zorlandığına ya da bir dizi yasal aksaklıkla karşılaştığına dikkat çekiliyor.  Bu durumu kanıtlayan gelişmelerden biri de proje stokundaki 11 GW kömürlü termik santral kapasitesine karşılık Enerji Bakanlığı’nın Ulusal Enerji Planı’nda 2035 yılına kadar 3,2 GW’lık yeni kömürlü termik santral kapasitesi öngörmesi.

Paris Anlaşması’nı onaylayan Türkiye’de 2022 yılında açılışı yapılan tek santral, 1,3 GW’lık kapasiteye sahip Adana’nın Yumurtalık ilçesi Sugözü sahilinde faaliyete geçen Çin finansmanlı Emba Hunutlu kömür santrali oldu.

660 MW’lik iki üniteden oluşan 1320 MW kapasiteli santrali Sugözü Sahili’nde bulunan ve faaliyetine devam eden Sugözü İthal Kömürlü Termik Santrali‘nin sadece 1.8 km. doğusunda inşa edildi. Adana’nın kuzeyinde yer alan Tufanbeyli Kömürlü Termik Santrali’yle  ve diğer kirleticilerle birlikte, Adana’nın hava kalitesi ciddi şekilde etkilenecek.

Santral;

  • Her yıl 2,8 milyon ton kömür ithal edilecek.
  • Projeye sırasıyla 1,5 km, 2,6 km ve 2,8 km uzaklıkta bulunan Sugözü Köyü, Herekli Mahallesi ve Demirtaş Köyü doğrudan etkilenecek.
  • WWF Türkiye ile SEFİA’nin ‘‘Adana’ya Ölü Yatırım’’ raporuna göre, Hunutlu kömürlü termik santralinin yatırım maliyeti 1,7 milyar $ olarak baz alındığında, işletmeye girdikten ancak 26 yıl sonra proje kendini geri ödeyebiliyor. İnşaat süresiyle birlikte bu süre 30 yıla çıkıyor. Yatırım maliyeti 2,1 milyar $ olarak kabul edildiğinde ise, santral 30 yıllık ekonomik ömrü boyunca yatırımı geri ödeyemiyor.

Yenilerinin açılması zor

Avrupa İklim Eylem Ağı (CAN Europe) Türkiye İklim ve Enerji Politikaları Koordinatörü Özlem Katısöz, mevcut proje stokunun büyümesine rağmen Türkiye’de bundan sonra yeni bir kömürlü termik santral açılmasının olası görünmediğini söyledi:

“Ne bunun için gerekli dış finansman var ne de yöre insanları yaşadıkları yerde termik santral istiyor. Ulusal Enerji Planı bile 2035 yılına kadar sınırlı kapasitede yeni kömürlü termik santral öngörüyor. Şimdi, Ulusal Enerji Planı’nın daha iddialı bir enerji dönüşümü için net bir politik ortam yaratacak şekilde revizyonuna ihtiyacımız var. Özellikle depremin ardından, Türkiye’nin önündeki yeniden inşa sürecinde, enerji verimliliği ve depolamaya odaklanarak rüzgar ve güneş enerjisine dayalı, herkes için güvenilir, sürdürülebilir ve uygun fiyatlı bir enerji sistemini inşa etmek yetkililerin öncelikli görevi olmalı.”

‘‘Türkiye’nin elektrik üretiminde kömür ısrarını destekleyenlerin, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin bir sonucu olarak Avrupa’da kömürün kışın geri döneceğine dair beklentileri boş çıktığına dikkat çeken Fosil Yakıtların Ötesi (Beyond Fossil Fuels) Kampanyacısı Duygu Kutluay ise şunları söyledi:

 “Avrupa’da tam tersine, kömürle birlikte gazı da devreden çıkararak tamamen temiz elektrik üretimine geçmeye yönelik hedef koyan ülkelerin sayısında arttı. Türkiye de bu tarihi yol ayrımında tercihini yenilenebilir, enerji tasarrufu ve akıllı tüketimden yana kullanarak fosil yakıtlardan kurtulmanın planlarını yapmalı. Yoksa kömür ve gaz gibi fosil yakıtlarda ısrar önümüzdeki dönemlerde de tekrarlaması beklenen fosil yakıt krizlerine karşı enerjide dışa bağımlı olan Türkiye’yi çok daha kırılgan hale getirecek.”

Avrupa kömüre dönmüyor

Raporun diğer öne çıkan verileri şöyle:

  • Çin hariç gelişmekte olan ülkelerde planlanan kömürlü termik santral kapasitesi 23 GW düştü. Ancak Çin’in planlanan kapasitesi 126 GW artarak dünyanın geri kalanındaki değişiklikleri büyük ölçüde telafi etti.
  • 2021’de Avrupa Birliği’nin 14,6 GW’lık kömürlü termik santrali kapatarak kendi rekorunu kırmasının ardından yaşanan gaz krizi ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgali kömür santrallerinin devre dışı kalmasında bir yavaşlamaya yol açtı ve geçtiğimiz yıl sadece 2,2 GW’lık kömürlü termik santral kapandı. Kömürlü termik santrallerin geçici olarak yeniden devreye alınması ve ömürlerinin uzatılmasının önümüzdeki birkaç yıl içinde sönümlenmesi beklenirken, “Avrupa kömüre dönüyor” mitinin gerçek hayattaki karşılığı AB’nin kömüre dayalı elektrik üretiminde 2022 yılında sadece yüzde 1’lik bir artış.
  • 2022 yılında dünyada işletmedeki kömür santrali filosu (yüzde 1’den az) 19,5 GW büyüdü. Yeni işletmeye alınan 45,5 GW’lık santralin yarısından fazlası (yüzde 59) Çin’de. Çin dışında, küresel kömür filosu önceki yıllara göre daha yavaş bir oranda olsa da küçülmeye devam etti.
  • İnşaat öncesi ve inşaat aşamaları da dahil olmak üzere proje stokundaki olan toplam kömürlü termik santral kapasitesi, 2014’teki yüksek seviyelerden önemli ölçüde düştükten sonra 2019’dan bu yana nispeten aynı seviyede kaldı. Bu rakam 2021’de 479 GW ile rekor düşük seviyeye ulaştı, ancak 2022’de Çin nedeniyle  bir yılda %12’lik bir artışla 537 GW’a yükseldi.
  • ABD, 2022 yılında 13,5 GW’lık kömür kapasitesini kapatarak bu alanda başı çekti.

Ülkelerin kömürden çıkış planları ise söyle:

  • Kömürsüz Avrupa ülkeleri: Belçika (2016), İsveç (2020), Portekiz (2021)
  • 2025 yılına kadar kömürden çıkış yapacak Avrupa ülkeleri: Fransa (2023), Birleşik Krallık (2024), Macaristan (2025), İtalya (2025), İrlanda (2025), Avusturya (2023)
  • 2030 yılına kadar aşamalı olarak kömürden çıkacak Avrupa ülkeleri: Kuzey Makedonya (2027) Danimarka (2028), Finlandiya (2029 ortası), Hollanda (2029 sonu), Slovakya (2030), İspanya (2030), Romanya (2030), Yunanistan (2028) 
  • 2030’dan sonra kömürden çıkacak Avrupa ülkeleri: Karadağ (2035), Hırvatistan (2033), Bulgaristan (2038-2040), Slovenya (2033), Çekya (2033), Almanya (2038)
  • Kömürden çıkış kararı almamış ülkeler: Kosova, Bosna Hersek, Polonya, Sırbistan ve Türkiye.

Raporun tamamının İngilizcesine ve Türkiye bölümüne bu linkten ulaşabilirsiniz.
Raporun Türkçesine ise buradan erişebilirsiniz

 

Noyan Özkan vefatının 10’uncu yılında unutulmadı

Çevre ve ekoloji hareketinin önemli isimlerinden Noyan Özkan‘ın geçirdiği kalp krizi sonucunda 60 yaşında hayatını kaybetmesinin üzerinden 10 yıl geçti.

İzmir Barosu eski başkanlarından da olan avukat Noyan Özkan, yerel bir çok sorunun yanısıra termik santraller ve altın madenleri gibi projelerle de 1990’lı yıllardan itibaren mücadele etmiş, arkadaşlarıyla birlikte Türkiye çevre hareketine çok önemli katkılarda bulunmuştu.

Uluslararası çevre hukuku konusunda özellikle uzmanlaşan Özkan, hukuk camiasının yanısıra ekoloji ve çevre hareketi içinde de çok sevilen bir kişilik olarak tanımlanıyordu.

‣ Noyan Özkan hayatını kaybetti

6 Nisan 2013’te İzmir‘in Urla ilçesinde sabah yürüyüşü için çıktığı Urla İskele Mahallesi’nde aniden fenalaşarak yere düşen Özkan, cep telefonunu yanına almadığı için yakınlardakilerden “tansiyon hastasıyım” diyerek yardım istemiş, gelen ambulanstaki personelin müdahalesinin ardından hastaneye kaldırılmıştı. Kaldırıldığı hastanede yaşamını yitiren Özkan’ın ölümü nedeni kalp krizi olarak belirlenmişti.

Meslektaşları unutmadı

Türkiye Barolar Birliği, sosyal medya platformu Twitter üzerinde yaptığı bir paylaşımla, Noyan Özkan’ın çevre hukukuna verdiği katkılara vurgu yaptı. Birlik, avukatlık mesleğinin unutulmazlarından biri olarak nitelediği Özkan’ı özlem ve rahmetle andığını belirtti.

‣ Dostları Noyan Özkan’ı anlatıyor

Çevre Hukuku Ağı da “bir avukat, bir hak savunucusu, umut ağaçlarımızdan biri” diye niteleyerek Noyan Özkan’ı andı.

‣ Sevgili Noyan…

İzmir Barosu tarafından yapılan anma paylaşımında, Özkan’ın rant ve yağma düzeninin imar politikalarına karşı yaşanabilir kentler için verdiği mücadele hatırlatıldı.

‣ Beynun Özkan çevre ve ekoloji hareketinin öncülerinden eşi Noyan Özkan’ı anlattı

2017’de Özkan’ın zengin arşivi Ekoloji Kolektifi‘ne bağışlanmıştı.

MİT Tırları davasında Yargıtay Berberoğlu ve Gül hakkındaki kararı bozdu

CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu ve Adalar Belediye Başkanı Erdem Gül hakkında hapis cezası vermeye gerek görülmeyen ikinci MİT Tırları Davası, Yargıtay tarafından bozuldu.

Seçime 45 gün kala yerel mahkemenin kararını bozan Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Berberoğlu ve Gül’e “FETÖ’ye yardım” iddiasıyla ceza verilmesi gerektiğini belirtti.

Konuyu gündeme taşıyan Halk TV yazarı İsmail Saymaz’ın yazısı şöyle:

“Berberoğlu ile Adalar Belediye Başkanı Gül hakkındaki FETÖ’ye yardım suçundan ayrılan dava, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 2019’da sonuçlanmıştı. Berberoğlu’nun ana yargılamada gizli kalması gereken bilgileri açıklamaktan mahkum olduğu, bu eylemin örgüte yardımı kapsadığı belirtilerek, hüküm verilmesine yer olmadığına karar verildi. Ve ana davada Gül’ün eyleminin soruşturmanın gizliliğini ihlal olarak vasıflandırıldığı belirtilerek, dava düşürüldü.

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 27. Ceza Dairesi 2020 yılında kararı onadı.

Dosya üç yıldır Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ndeydi. Berberoğlu’nun avukatı Yiğit Acar’a göre Yargıtay’ın kararı 14 Mayıs sonrasına bırakması bekleniyordu. Ancak iki ay kala dosya uyandırıldı! Yargıtay 3. Ceza Dairesi FETÖ’ye yardım veya örgüt adına suç işleme bakımından hapis cezası verilmesi gerektiğini savunarak, hükmü bozdu.

Avukat Acar, karar tarihi olarak 20 Aralık 2022 gözükse de 23 Mart 2023’te elektronik imzaların atıldığını ve metnin 31 Mart’ta Ulusal Yargı Bilişim Ağı’na yüklendiğini kaydediyor. Bu durumda, Acar’a göre karar geçen ay verilmiş olmalı.

Tuhaflık şurada ki… Berberoğlu hakkındaki ana dava, dokunulmazlık kaldırılmadan yargılamaya devam edildiği için AYM’nin kararıyla durdurulmuşken, benzer bir hukuksuzluğa imza atılıyor. Yargıtay 3. Ceza Dairesi, durma kararı vermesi gerektiği halde bozmaya gitti.

Acar, şöyle konuşuyor: ‘Asıl suç dediğimiz devlet sırrını ifşa etmekten AYM kararıyla aklanan Berberoğlu için FETÖ’ye yardımdan ceza isteniyor. Oysa yargılaması durmuş ve beraat edeceği açıktır.’

Gül için de siparişle ceza istendiğini anlatan Acar, şöyle devam ediyor: ‘Karar tarihi seçime 45 gün kala verildi. Bu meselenin CHP’yi terörle bağlantılı siyasi parti gösterme isteği olduğu görünüyor.’

Öyle görünüyor ki… Cumhur İttifakı, 14 Mayıs’ı kazanabilmek için salt demokratik, yasal ve meşru araç ve yöntemleri kullanmayacak. İhtiyaç duyduğu anda demokrasinin kurallarını ihlal edebilir, yasallığı zorlayabilir ve meşruiyeti tartışmalı kararlar alabilir. Ve yargı, ikinci MİT Davası’nda da görüldüğü üzere, siyaseten hükümler verebilir.”

Ne olmuştu?

2014’ün ocak ayında Hatay‘ın Kırıkhan ilçesi ve Adana’nın Ceyhan ilçesinde 1MİT’e ait araçların durdurularak, arama yapıldı.

Cumhuriyet Gazetesi‘nde 29 Mayıs 2015’te “İşte Erdoğan’ın yok dediği silahlar” manşetiyle yayınlanan MİT TIR’ları haberi hakkında “devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme”, “siyasi ve askeri casusluk”, “gizli kalması gereken bilgileri açıklama”, “terör örgütünün propagandasını yapma” suçlamalarıyla soruşturma başlatıldı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan haberin ardından dönemin Yayın Yönetmeni Can Dündar’ı isim vermeden tehdit etti, “Bedelini ağır ödeyecek” dedi; Dündar’dan kişisel olarak da şikayetçi oldu.

Dündar ve dönemin Ankara Temsilcisi Erdem Gül 26 Kasım 2015’te “casusluk” ve “terör örgütüne üye olmaksızın yardım etme” suçlamalarıyla tutuklandı. Her iki gazeteci için de ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep edildi.

Dilek ve Gül’ün avukatlarının başvuru yaptığı Anayasa Mahkemesi (AYM)  “hak ihlali” kararı verdi, ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan, “AYM kararına saygı duymuyorum, uymuyorum” dedi.

Yargıtay’dan bozma

25 Mart 2016’da başlayan davada, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti “devletin güvenliğine ilişkin belgeleri açıklamak” suçundan Dündar’a 7, Gül’e 6 Yıl hapis cezası verdi. Cezalarda indirime gidilerek Dündar 5 yıl 10 ay, Gül de 5 yıl hapse çarptırıldı.

Yargıtay 16. Ceza Dairesi ise cezayı bozdu. Erdem Gül için “İspat edilemeyen suçtan beraatine karar verilmesi gerekir” diyen Yargıtay Can Dündar için cezasının artırılması gerektiğine karar verdi.

Yeniden yargılama

14. ACM’de yeniden yargılamaya geçilen davada dosyaya CHP’li milletvekili Enis Berberoğlu da dahil edildi. Can Dündar’ın dosyası ise ayrıldı. 15 Mayıs 2019’da kararını açıklayan mahkeme heyeti, Erdem Gül hakkındaki ”silahlı terör örgütü içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek” suçundan açılan davanın düşürülmesine, Berberoğlu hakkında da hüküm verilmesine yer olmadığına hükmetti.

[Seçim Günlüğü] Yeşiller Parlamento seçimlerinde Emek ve Özgürlük İttifakı’na desteğini açıkladı

Yeşiller Partisi, 14 Mayıs’ta yapılacak milletvekili seçimlerinde Emek ve Özgürlük İttifakı‘na desteklerini açıkladı.

İttifak, Hakların Demokratik Partisi (HDP), Türkiye İşçi Partisi (TİP) Emek Partisi (EMEP), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP), Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) ve Sosyalist Meclisler Federasyonu‘ndan (SMF) oluşuyor.

HDP’nin devam eden davası nedeniyle kapatılma olasılığının önünü kesmek için Yeşil Sol Parti listelerinden seçime girecek olan ittifakta, TİP dışındaki tüm partiler ortak listeyle yarışacak. TİP ise 41 ilde, ittifak çatısı altında ancak kendi adaylarını gösterecek.

Yeşiller, Cumhurbaşkanlığı seçimi için de Millet İttifakı adayı, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu‘nu desteklediklerini duyurmuştu.

Parlamenter sistem vurgusu

Türkiye’nin  tek adam rejiminin hukuku ayaklar altına alan, demokrasi karşıtı otoriter anlayışı sebebiyle tarihinin en ağır toplumsal, ekonomik ve ekolojik krizlerini bir arada yaşadığını belirten Yeşiller Partisi, tüm yetkileri tek kişide toplayarak her türlü demokratik katılım mekanizmasının devre dışı bırakıldığı bu sistemde, en çok zarar gören kurumların başında ise Türkiye Büyük Millet Meclisi geldiğini kaydetti:

“Eli kolu bağlanarak eylemsizliğe sürüklenen bir TBMM, halkın sesinin daha az duyulması, halkın kendi temsilcileri eliyle yönetime daha az katılması, iradesini ortaya koyabilmesinin engellenmesi demektir. Şu anda Türkiye’de demokrasinin bu denli güçsüzleşmesinin en önde gelen nedenlerinden biri parlamenter sistemin güçsüzleştirilmiş olmasıdır.”

Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı ilk aşama

Tek adam rejimini tarihe gömmenin iki aşaması olduğuna dikkat çeken Yeşiller, bunun ilk aşamasının Cumhurbaşkanlığı Seçimleri’ni Millet İttifakı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun kazanması olduğunu, ancak onun kadar önemli ikinci aşamanın, Türkiye tarihinin gördüğü en sağ ittifakı kuran mevcut iktidarın mümkün olan en az sayıda vekilde kalması; sol ve ilerici kesimlerin mümkün olan en yüksek temsiliyetiyle ülkenin demokratikleşmesini garanti altına almasını sağlamak olduğuna dikkat çekti.

Yeşiller şu çağrıyı yaptı:

“Bu gerçeklikten hareketle;

  • İklim kriziyle mücadele ve doğanın korunması
  • Yaşamla uyumlu, yoksulluk ve yoksunlukla mücadele edecek bir ekonomik düzen
  • Temel hak ve özgürlükleri merkeze alan bir devlet
  • Halkın egemenliğine dayanan bir demokrasi
  • Ülkemizde ve dünyada barışın ve adaletin tesisi
  • Kadınlar ve LGBTİ+’lar için adalet, eşitlik ve özgürlük
  • Gençlerin hayal kurabilecekleri bir ülke
  • Sistematik ayrımcılığa uğrayan tüm kesimler için tam eşitlik
  • Kısacası insanın, doğanın ve emeğin sömürülmediği bir ülke

talepleri başta olmak üzere, eşitlik, özgürlük, kardeşlik, barış ve demokrasinin ülkemize hakim olabilmesi için; 21 yıldır Türkiye’nin her alanda yaşadığı yıkımın durdurulması ve umudun yeşertilmesi için 14 Mayıs 2023 tarihinde yapılacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinde Yeşiller Partisi olarak Emek ve Özgürlük İttifakı’nı destekliyor; bizimle gönüldaşlık ve yoldaşlık kuran herkesi de bu yönde hareket etmeye çağırıyoruz.

Hep birlikte kazanacağız. El birliğiyle yeniden kuracağız!”

Canan Kaftancıoğlu: İl Başkanlığı binamıza altı-yedi el ateş edildi

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, il başkanlığı binasına silahlı saldırı düzenlendiğini açıkladı.

Bugün (6 Nisan 2023)  sabah saat 05.00 sularında TEM Otoyolu Seyrantepe mevkiinde bulunan CHP İstanbul İl Başkanlığı’na yönelik düzenlendiği düşünülen bir silahlı saldırı gerçekleştiğini belirten Kaftancıoğlu sosyal medya hesabından şunları söyledi:

“Binada görev yapan nöbetçi polis memuru ile binanın bulunduğu alandaki özel güvenlik görevlisinin ifadelerine göre olayda 6-7 el ateş edilmiştir.

İlk belirlemelere göre İl Başkanlığımıza isabet eden mermi bulunamamış, olay mahallinde boş kovanlar bulunmuştur. Olayla ilgili savcılık tahkikatı devam etmektedir. Gelişmeler sizlerle paylaşılacaktır.”

Başsavcılık: Tespit çalışmaları sürüyor

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı da CHP İstanbul İl Başkanlığı’na yönelik olduğundan şüphelenilen silahlı saldırıyla ilgili bilgi paylaştı.

Savcılıktan yapılan açıklamada,  “TEM otoyolu üzerinde CHP İstanbul İl Başkanlığı karşı istikametinde, havaya araç içerisinden birkaç el ateş ediliyor, binaya isabet yok, emniyetin kamera ve tespit çalışmaları devam ediyor” denildi.

Vivaldi’nin ‘Dört Mevsim’i iklim değişikliğine dikkati çekmek için yeniden yorumlandı

İtalyan besteci Antonio Vivaldi’nin Dört Mevsim adlı eseri, iklim değişikliğine dikkat çekmek için yeniden düzenlendi.

İnsan kaynaklı iklim krizi hakkında farkındalık uyandırmayı ve mevsimlerde yaşanan değişimi müzik yoluyla aktarmayı hedefleyen reklamcı Joachim Kortlepel, bunu, Vivaldi’nin eseri üzerinden yapma fikrini, 2019 yılı başında Alman NDR Elbphilharmonie Orkestrası ile paylaştı.

Orkestranın, fikri kabul etmesinin ardından “For Seasons” [Mevsimler İçin] adı verilen proje kapsamında yazılım mühendisleri ve aranjörlerinden oluşan bir ekip, son 300 yılın iklim değişikliği verilerini, özel olarak oluşturdukları algoritmalar aracılığıyla esere uyarladı. Eserin son halini almasının ardından orkestra, “İklim krizi hakkında her şeyi duyduk, şimdi onu dinleme zamanı” sloganıyla 16 Kasım 2019’da ilk konserini verdi.

Projede kendisini tetikleyen şeyin Birleşmiş Milletler Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli‘nin (IPCC) raporları ve Dünya Limit Aşımı Günü olduğunu söyleyen Kortlepel, “Konu, basında her yönüyle ele alınsa da kimsenin bir şey yapmadığını düşünüyordum. Bu problemle ilgili farklı bir iletişim yolu oluşturabileceğimizi düşündük. Ayrıca küresel bir dil kullanmamız gerekiyordu. Bence bunu yapabilecek iki şey vardı; biri sevgi, diğeri ise müzikti” diye konuştu.

‣ Chromas iklim için şarkı söylüyor
‣ Sun&Sea operasından kesitler: İklim krizi, kaygısı ve sanat

‘Kuş cıvıltılarını temsil eden keman sesleri azaldı’

Vivaldi’nin eserinin, doğanın müziğine ait hem spesifik hem de daha genel motifler taşıdığını aktaran Kortlepel, eserdeki mevsimler ve motifler hakkında bilgiler paylaştı.

Reklamcı, iklim değişikliği verilerinin uygulanması sonrası parçada yaşanan değişiklikler hakkında da örnekler verdi:  “Dünya üzerindeki kuş popülasyonundaki düşüşe paralel olarak, bahar mevsimindeki kuş cıvıltılarını temsil eden keman sesleri yüzde 15 azaldı. Ayrıca, bestenin yazıldığı tarihten bu yana gök gürültüsü sayısında ciddi artış yaşandığı için parçaya gök gürültüsünü temsil eden daha fazla ses eklendi.”

Yeniden elden geçirilen eserde doğal afetlerin sayısı ve sıklığında 1970’lerden bu yana yaşanan keskin artışlar referans alınıyor; orijinal eserde fırtınayı temsil eden nota motifleri, yeni parçada farklı bölümlere dağıtılıyor, böylelikle ortaya çıkan yeni eserde eskisinden farklı olarak ani ve beklenmedik sesler yer alıyor.  Kortlepel, 1881-2018 arasındaki sıcaklıkların hasatlara etkisinden yola çıkarak, Vivaldi’nin çiftçilerin mutluluğunu anlattığı majör gamların, daha hüzünlü minör gamlarla değiştirildiğini vurguladı.

‣ Müzik grubu yokyer’den dijital iklim grevine video klipli destek: Uyan
‣ Sertab Erener yeni şarkısıyla iklim için acil eylem çağrısı yaptı

‘Eser dengesini kaybediyor, tıpkı doğanın dengesini kaybetmesi gibi’

Değişikliklerin ardından yeni parçanın harmonisini yitirdiği yorumunu yapan Kortlepel, “Ana melodi kendisini korusa da bir şeylerin eksik olduğunu dinlerken hissediyorsunuz. Bu, izleyicinin kulaklarını gerçekten rahatsız eden bir deneyim sunuyor. Eser de dengesini kaybediyor, tıpkı doğanın kaybetmesi gibi” ifadelerini kullandı.

Biletleri parayla satılmayan konsere dair duyuruların ardından tüm biletler birkaç dakika içinde tükendi, konsere gidemeyenler için ise internet üzerinden canlı yayın yapıldı.

Konsere gelen kişilerden görüşler aldıklarına değinen Kortlepel, “Kendilerine ve insanlığa kızdıklarını söylediler. Değişim için ne yapabilecekleri üzerine sorular sordular. Müziğin gücü sayesinde kaybettiklerimizi görüp ağlayanlar da oldu. Böyle bir duygusal etkiyi ancak müziğin yapabileceğine inanıyorum” dedi.

‣ Türküleri iklim için seslendirdiler
‣ Küresel iklim değişikliğine karşı organik müzik: Doğa İçin Çal 9 yayında

‘[Belirsiz] Dört Mevsim’ projesinin devamı

Yaklaşık iki yıl önce “[Belirsiz] Dört Mevsim” [The Uncertain Four Seasons] adlı bir projeye başladıklarını ve bunun “For Seasons” projesinin devamı olduğunu kaydeden Kortlepel, şunları söyledi:

“Bu proje kapsamında yerel iklim verileri kullanılarak oluşturulan yeni varyasyonlar, dünyanın farklı yerlerinden 10’dan fazla orkestra tarafından icra edildi. Bu projeyle önümüzdeki yıllarda oluşabilecek en kötü iklim krizi senaryoları her bölgeye göre yeniden yazıldı. Yeni projeyle birlikte Birleşmiş Milletlerin bir girişimi olan ‘Şimdi Harekete Geç‘ [Act Now] ile işbirliğine gittik. İnsanlara eğer duyduklarınızdan memnun değilseniz bu şekilde değişiklikler yapabilirsiniz diyebildik.”

[Belirsiz] Dört Mevsim” projesi, dünyanın her yerindeki profesyonel orkestraların katılımına açık. Projeye dahil olmak isteyen orkestraların, süreci başlatmak için ekiple iletişime geçmeleri yeterli oluyor.

BM’nin Birleşik Krallık‘ın Glasgow kentinde düzenlenen 26’ncı İklim Zirvesi (COP27) öncesi, 5 Kasım’da Avrupa Birliği Gençlik Orkestrası ve Cape Town Filarmoni Orkestrası‘nın da aralarında bulunduğu dünyanın dört bir yanından 15 orkestra Vivaldi’nin yeniden bestelenen eserinin yerelleştirilmiş versiyonunu sahnelemişti.

Tüm orkestraların [Belirsiz] Dört Mevsim performansı YouTube kanalı üzerinden izlenebiliyor.

Ember: Türkiye’nin afet bölgesindeki güneş potansiyeli ile temiz enerji hedeflerine ulaşması mümkün

Londra merkezli enerji düşünce kuruluşu Ember‘in Türkiye‘de son beş yılın il bazında elektrik üretim verileri üzerinden temiz enerji kaynaklarının üretimindeki değişimleri incelediği analizine göre, 2021 ve 2022’de Türkiye’de hidroelektrik dışı yenilenebilir elektrik üretimi, hidroelektrikten üretimi geçti.

Türkiye, hidroelektrik açığını doğal gazdan elektrik üretimini artırarak kapattı.

Kuraklığın yarattığı volatilite, yenilenebilir elektrikte ana kaynağın hidroelektrik olduğu Türkiye için ciddi bir risk oluştururken, rüzgar ve güneş enerjisi kurulumlarının hızlandırılmasının bu riskli bağımlılığı sona erdireceği değerlendiriliyor.

‣ Ember: Kuraklık, yenilenebilir enerji kaynaklarının önemini gösterdi

Yenilenebilir enerjinin ağırlık merkezi batı illerine kayıyor

Analize göre, Türkiye’de 2022’de yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretiminin yarısı ağırlıklı olarak doğu illerinde yoğunlaşan hidroelektrik santrallerinden sağlandı.

Orta Anadolu, Akdeniz ve batı illerinde hidroelektrik harici elektrik üretimi sağlayan kaynaklar, 2018-2022 döneminde temiz elektrik üretimindeki artışın yüzde 79’unu oluşturdu.

Aydın ve İzmir, temiz enerji kaynaklarından sırasıyla 8 ve 7 teravatsaat elektrik üreterek geçen yıl Türkiye’nin en büyük iki yenilenebilir enerji üretici şehri haline geldi.

Konya, İzmir ve İstanbul 2018’den beri yenilenebilir kaynaklı elektrik üretimini en çok artıran iller oldu. Yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretiminde ülke çapında yaşanan artışın yüzde 23’ü bu üç il tarafından karşılandı.

‣ ‘Finans kuruluşlarının gaz endüstrisine verdikleri destek enerji güvenliğini zayıflatıyor’

2022’de güneşten elektrik üretiminin yarısından fazlası 10 ilden karşılandı

Konya, beş yıl içinde güneşten elektrik üretiminde üç kattan fazla büyüme kaydederken, 2018’den beri Türkiye’de güneş enerjisi üretimindeki artışın yüzde 33’ünü sağladı. Ayrıca, Konya geçen yıl ülke genelindeki güneşten elektrik üretiminin yüzde 20’sinden fazlasını gerçekleştirdi. Bu büyümede Karapınar güneş enerjisi santrali itici güç oldu.

Geçen yıl ise Türkiye’nin güneş enerjisinden elektrik üretiminde Konya başı çekerken, bunu Şanlıurfa, Ankara, Kayseri ve İzmir takip etti.

Afyonkarahisar, Kahramanmaraş, Manisa, Mersin ve Antalya güneşten elektrik üretiminin yarısından fazlasının sağlandığı ilk 10 il arasında yer aldı.

Güneş enerjisinin Türkiye’nin elektrik üretimindeki payı geçen yıl yüzde 4,7 oldu. Bu üretimin yüzde 78’i lisanssız santrallerden karşılandı.

Öz tüketime yönelik lisanssız güneş enerjisi projelerini kapsayan düzenleme sonrası ise lisanssız güneş enerjisi kapasite başvuruları geçen yıl 2021’e göre beş kat artarak 6 gigavata ulaştı.

‣ Avrupa’da güneş enerjisi için büyüme öngörüleri yüzde 37 arttı

Güney illerindeki güneş potansiyeli değerlendirilmeli

Analize göre, Türkiye’nin güney illerinde kullanılmayan güneş enerjisi potansiyeli temiz enerji hedeflerine ulaşılmasını zorlaştırıyor.

Geçen yıl güneşten elektrik üretiminde Konya tek başına yüzde 21 pay alırken, Antalya ve Van gibi yüksek potansiyelli illerin payı sırasıyla yüzde 3 ve 2 seviyesinde kaldı.

Türkiye’nin yılda 3-4 gigavat ilave güneş enerjisi kapasitesi hedefine ulaşması için, güney ve güneydoğu illerindeki yeterince kullanılmayan potansiyelin devreye alınmasına ihtiyaç duyuluyor.

Aralarında Kahramanmaraş, Adıyaman, Malatya, Gaziantep, Kilis, Şanlıurfa, Mardin, Van’ın bulunduğu güneydoğu illeri Türkiye’de en yüksek güneş enerjisi potansiyeline sahip şehirler olarak öne çıkıyor.

Ayrıca, Mersin, Karaman, Niğde, Aksaray, Antalya, Burdur ve Muğla da bu iller arasında yer alıyor.

Türkiye’nin Ulusal Enerji Planı‘na göre, güneş enerjisinin 2035’e kadar en büyük kapasiteye sahip enerji kaynağı olması ve 2022’de 9,4 gigavat olan güneş gücünün 2030’da 32,9 gigavata ve 2035’te 52,9 gigavata ulaşması hedefleniyor.

Bu hedefe ulaşmak için yıllık güneş enerjisi kapasite ilavelerinin mevcut seviyenin üç katına çıkması gerekiyor.

‣ AB, enerji ihtiyacında yenilenebilir kaynakların payını 2030’a kadar yüzde 42,5’e çıkarmayı hedefliyor

Rüzgardan elektrik üretimi Ege ve Marmara’da yoğunlaşıyor

Türkiye’nin rüzgardan elektrik üretimi ise Ege ve Marmara illerinde yoğunlaşıyor.

Rüzgar enerjisinin Türkiye’nin toplam elektrik üretimindeki payı 2022’de yüzde 11 oldu.

İzmir geçen yıl rüzgardan elektrik üretiminin yüzde 17’sini karşılarken, bunu Balıkesir, Çanakkale ve Manisa takip etti. İzmir, Çanakkale ve İstanbul, 2018-2022 döneminde rüzgardan elektrik üretiminde en yüksek artışı kaydeden iller olarak öne çıktı.

Ulusal Enerji Planı’na göre, 2022 sonunda 11 gigavat olan rüzgar kapasitesinin 2030’a kadar 18 gigavata çıkarılması hedefleniyor.

Ember Türkiye Enerji Analisti Azem Yıldırım, rapora ilişkin değerlendirmesinde, Türkiye’de yenilenebilir enerjinin ağırlık merkezinin hidroelektrik açısından zengin olan doğudan, rüzgar ve güneşin bol olduğu batıya doğru kaydığını belirterek, şu ifadeleri kullandı:

Son beş yıl içinde yaşanan iki kurak dönem, Türkiye’nin enerji dönüşümünün kuraklık sebebiyle yavaşlamaması için hidroelektrik harici yenilenebilir enerji kaynaklarının kilit öneme sahip olduğunu gösterdi. Türkiye’nin elektrik dönüşümünü gerçekleştirebilmek için güneşli güney illerini daha verimli kullanması gerekiyor.

[Seçim Günlüğü] Kılıçdaroğlu-İnce arasında ‘teklif’ belirsizliği

Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Adayı ve Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce ile görüşmesi öncesi ona bir teklif götürüldüğünü, ancak uzlaşmaya varılamadığını söyledi.

Habertürk TV’deki Olaylar ve Görüşler programına konuk olan Kılıçdaroğlu, “Buluşma günü bir teklif olmadı. 14 Mayıs öncesi de sonrası da dahil olmak üzere Muharrem İnce’ye bir teklif yapıldı ama üzerinde uzlaşılamadı. Bana göre biz üzerimize düşeni yaptık. Karşı tarafı suçlamak, ayrıntıya girmek istemem. Herkesin iradesine saygı duymak gerekir” diye konuştu.

Millet İttifakı’nın milletvekili listelerini belirleme çalışmalarına devam ettiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, “Ortak liste için çalışıyoruz. Önemli bir seçim Türkiye açısından. Komşularımız açısından da çok önemli. Bilime, akla, sağduyuya dayanan, kutuplaştırmayan, kucaklaştıran siyasete ihtiyacımız var” ifadelerini kullandı.

‣ Cumhurbaşkanlığı adaylığından çekilmeyen İnce’den Kılıçdaroğlu’na: Hoş geldiniz, güle güle

‘Vatandaşlarımız AB’ye vizesiz girecek’

Programda konuşan Kılıçdaroğlu, altı lideri bir araya getirenin demokrasi özlemi olduğunu söyleyerek, “Seçimi kazanacağız, en geç bir yıl içinde Türkiye’yi nefes alır hale getireceğiz. Ülkede her vatandaş AB‘ye [Avrupa Birliği] vizesiz girecek” diye konuştu:

“AB’nin öngördüğü bütün demokratik kuralları ülkemize getireceğiz. Neden insanlar yan yana gelince özgürce konuşamıyorlar? Bu Türkiye açısından utançtır. İnsanlar düşüncelerini söylerler. Emin olun, telefonla konuşurken ‘Acaba biri bizi dinliyor mu?’. Ben söylüyorum, dinliyorlar. Demokrasi temel kavramdır ve altı lideri bir araya getiren de demokrasi özlemidir.”

Kılıçdaroğlu, “Birinci turda sonucu alacağımıza inanıyorum. Sağ duyu galip gelecek. Ülke bu haldeyken, pazarlar ateş pahasıyken, insanlar evine yiyecek götüremezken ne lüksümüz var. Bir an önce bunun bitmesi lazım. Son düzlükte seçmenin sağ duyusuna güveniyorum” dedi ve ekledi:

“Çiftçinin, üreticinin kazanacağı, istihdamın büyüyeceği, fabrikaların çalışacağı bir Türkiye hayal ediyoruz.”

İnce: Kılıçdaroğlu tarafından bir teklif yapılmadı

Muharrem İnce ise Kılıçdaroğlu’nun sözlerine sosyal medya platformu Twitter’da yanıt verdi.

İnce, “Kendisi tarafından bana ittifak ile ilgili hiçbir teklif yapılmamıştır. Kendisiyle tüm iletişim kanallarımız açık olmasına rağmen bu konuda hiçbir görüşmemiz olmamıştır” dedi.

Fikri Sağlar: İnce’yle uzlaşı görüşmesi yaptım, sonuç çıkmadı

Eski CHP Milletvekili Fikri Sağlar, Muharrem İnce ile 3 Nisan’da bir uzlaşı görüşmesi gerçekleştirdiğini açıkladı.

Görüşmenin Memleket Partisi Genel Merkezi‘nde yapıldığını belirten Sağlar, Twitter hesabından yaptığı açıklamada görüşmeyi Kılıçdaroğlu’nun bilgisi dahilinde gerçekleştirdiğini kaydetti.

Sağlar, şunları aktardı:

“Önümüzdeki seçimin ülkemizi çöküşe götüren baskıcı ve yasakçı tek adam rejiminden kurtulmak ve parlamenter demokrasiyi yeniden inşa etmek için hayati öneme sahip olduğu, değişim isteyen tüm yurttaşların ve toplumsal muhalefetin bilincindedir” diyen Sağlar, görüşmeyi de bu bilinç içinde ve tarihin yüklediği sorumluluk gereği, kırgınlık ve kızgınlıkların bir tarafa bırakılarak birleşmenin sağlanması için gerçekleştirdiğini ifade etti.

Sağlar, şunları ekledi:

“Yapılan görüşmede Sn. İnce, partililerine ve kendisine Cumhurbaşkanlığı adaylığı için imza veren 113 bin destekçisine saygısı nedeniyle, seçime partisiyle gireceğini ve adaylıktan çekilmesinin mümkün olamayacağını bildirmiştir.”