Köşe YazılarıKültür-SanatManşetYazarlar

Sun&Sea operasından kesitler: İklim krizi, kaygısı ve sanat

0

İklim krizi eylemliliğinden iyice uzaklaştığım ve bu krizin benim için yeni anlamlarını düşünmeye başladığım bir zamanda Sun & Sea operasını izleme şansım oldu. Bu krizi ele alan performanslar, insan-çağına dair kolektif bir içgörü geliştirmemiz için bize ilham olabiliyor. Yaratım sürecinde üç Litvanyalı kadın olan Sun & Sea operası da bunlardan biri.

13 Ağustos’ta Helsinki’de izlediğim temsilin halen etkisindeyim. Üzerinde düşünerek buraya yazdığım kolektif bir içgörüyle ne demek istediğimi bu opera sayesinde açabileceğimi umuyorum.

Sun & Sea Operası, prömiyerini 2017’de Litvanya’da yaptıktan sonra şarkıların sözleri İngilizceye çevrildi ve 2019’da Venedik Bienali‘nden Altın Ayı ödülüyle döndü. The Guardian yılın en iyi sahne performansları arasında gösterdi.

Bir kumsalda geçen Sun & Sea’nin sahnesi kendisine dair çoğu şeyi zaten anlatıyor. Seyirciler sahnenin tavanını çerçeveleyen bir balkondan aşağıdaki kumların üzerinde uzanan sanatçıların güneşlenişini izliyorlar. Aralarında yelpaze kullananlar var çünkü içerisi sıcak. Bir orkestra yok, müzik kaydedilmiş ve sanatçılar sıra onlara geldiğinde kulaklıklı mikrofonlarından söylüyorlar şarkılarını.

Operanın şarkı sözlerine göz gezdirdiğinizde krize dair doğrudan herhangi bir gönderme olmadığını görürsünüz. Plastik gibi kelimeleri kullanmaktan bilinçli bir şekilde kaçınmışlar. Güneşlenen sanatçılar arada sahneden çıkıp plaj havlusuna sarınmış bir şekilde denizden çıkmış gibi dönüyorlar opera devam ederken.

Gezegen iki derece ısındığında neler olacağını değil ama mercanların yok olacağını öğrendiğinde çok ağladığını anlatan genç bir kadını ya da 8,5 yaşındaki oğlunun yüzdüğü okyanusları anlatan bir anneyi dinliyorsunuz.

Bir sahilde uzanıp güneşlenen insanların okuduğu kitaplar, çocukların oynadıkları oyunlar ve hepsinin akıllarından geçen onlarca şeyin iklim kriziyle kurduğumuz ilişkiye dair gösterdiği şey, beni derinden sarstı. Tam da artık iklim biliminin, politikasının ve sanatının kesiştiği noktaların sahiplenilmeyeceğine, bu kesişimin benim atfettiğim kadar önemli olmadığına ikna olmaya başlamıştım.

Opera boyunca şarkı sözlerini söyleyen karakterlerin kiminin iklim kaygısıyla hiçbir alakası olmadığı görüntüsüne dertlenmedim, ama şarkı sözleriyle ve şarkıların akışıyla beraber kişilerin teker teker kendi iç dünyalarında ayrıcalıklarına, fikirlerine, hayallerine düşkünlüğü beni tam ortadan vurdu.

Orada kumlara uzanan insanların bu saçma varoluş haline dalıp gitmenin medite edici oluşu sadece benim için ilginç ve bir o kadar da gerçek olamazdı. Bu noktada Sun & Sea operasının iklim kaygısını benim gibi hissedenleri de içine alan bir duygudaşlık kurabildiğini düşünüyorum. Şimdiye kadar karşılaştığım iklim krizini konu alan sanat çalışmalarında daha çok hissedilen kaygının kendi içindeki devinimine bakıyordum sanki.

Sun & Sea ise umursamazlığı sahnelerken gerçek bir içgörü cesareti gösteriyor. Sadece resimlere bakmak ya da sadece şarkı sözlerini okumak değil; orada olup bu cesaret anına şahit olmak başka bir şeye düşünüyor gerçekten. Kolektif bir içgörü olur umarım bu.

Sahnenin bir kumsal oluşu ve perdesiz bir performans olduğu için her temsil için bir kapanış yapmamışlar. Müzik kaydının başa döndüğünü, sanatçıların ilk şarkıyı tekrarladığını anlıyorsunuz ve onlar güneşlenmeye devam ederken ve yeni izleyiciler gelirken siz de isterseniz kalabilir, görmeniz gerektiği kadarını gördüğünüzü düşünüyorsanız da balkondan inip gidebilirsiniz.

You may also like

Comments

Comments are closed.