Ana Sayfa Blog Sayfa 2938

Uzmanlar Elon Musk’ın Los Angeles tünellerinden neden şüpheci

Matt Tinoco tarafından Curbed’de yayınlanan yazıyı Yeşil Gazete yazarı Ali Serdar Gültekin‘in çevirisiyle paylaşıyoruz.

***

Elon Musk, Los Angeles’in trafik derdini, arabaların şehrin altından saatte 160 km hızla gidebileceği yer altı tünelleriyle çözmek istediği artık bir sır değil. Loop ismi verilen projesi hakkında konuşan milyarder girişimci, bu projenin, trafiği çözecek ‘kayda değer bir kamusal fayda’ olduğunu ifade ediyor.

İddiasına göre Los Angeles Havalimanı ile Sherman Oaks arasında 27 km’lik tüneli 2018 yılı sonuna kadar bitirebilir.

Musk tünelleri bunun gibi olacak

Musk’ın başarılarının, büyük tutkularının gerisinde kaldığı da bir sır değil. Kasım ayında Rolling Stone onu “başkalarının sadece fantezi diyebileceği hedeflerine ulaşabilme kabiliyetini öylesine mağrur pazarlamayı başardı” şeklinde tanımladı. Bu hedefleri hiç desteklemek zorunda da kalmadan.

Los Angeles altına tüneller döşemek de bir istisna olmayacak gibi görünüyor.

Musk’ın tünel şirketi The Boring Company (Sıkıcı Şirket diye Türkçeleştirilebilir) Hawthorn’da 120. Cadde’nin iki millik bir kısmı boyunda çoktan bir test şeridi inşa etmeye başladı. Ve şirket Los Angeles yetkilerinden daha fazla tünel inşa ruhsatı için başvurdu. Fakat büyük altyapı projeleri inşaat ruhsatından çok, çok daha fazlasına ihtiyaç duyar.

Eyalet yasası onların ağır şekilde irdelenmiş olmasını talep ediyor. Temel bile atılmadan önce titiz çevresel analizler, açık duruşmalar ve hükümet gözden geçirmeler var. Şu an bildiğimiz ismiyle Expo Line (Fuar Hattı) örneğin ilk defa 2000 yılında Metro tarafından çalışılmıştı.

Röportaj yaptığımız 3 inşaat ve ulaşım uzmanı Musk’ın yılsonunda bir tünel inşa etmiş olması ile ilgili aşağı yukarı sadece laf dediler.

Curbed tarafından ulaşılan The Boring Company sözcüsü eleştirileri geri çevirdi ve Musk’ın daha önceden, Tesla ve SpaceX ile uzmanların başarılı olmanın zor olduğunu söyledikleri iki endüstriye girdiğini hatırlattı.

The boring Company’i bu çerçevede ele almak önemli” diyor sözcü Sam Teller. “Elon, teknolojik olarak en karmaşık ve dünyadaki en çok yasal düzenlemeye sahip iki başarılı şirket kurdu. Zorlu yasal düzenlemeler hayatın bir gerçeği, aşılmaz engeller değiller.”

Angelenos’a konuşan uzmanların, herkesin Musk ve onun iddiaları hakkında şüpheci olması için beş sebep şöyle:

1. Çevresel analizler bile tek başına yıllar alır

Musk’ın tünelleri gibi büyük inşa projeleri California Çevre Kalite Yasası (CEQA) tarafında sıkı sıkıya düzenlenmektedir. Projenin tüm potansiyel etkilerinin titizce ele almak için tasarlanmış kılı kırk yaran bir çevre etki değerlendirme (ÇED) gerektirmektedir. Yerel çevre üzerinde projenin etkisinin teferruatlı analizleriyle birlikte ve ÇED süreci genel olarak geniş kapsamlı yurttaş katılımı gerektirmektedir.

Teknoloji, çevre süreci üzerinde bir üstünlük sahibi olamaz,” diyor Sıra dışı Yenilikler Metro Ofisi lideri Joshua Schank. “En hızlı tünel açma makinelerine ve muhteşem ulaştırma türüne sahip olabilirsiniz fakat bunların hiçbiri siyasi ve çevresel süreçleri etkilemez.”

Tünellerin haritası

Kaliforniya Üniversitesi Lewis Merkezi ve CEQA dersi verdiği Ulaştırma Çalışmaları Enstitüsü yardımcı direktörü Juan Matute aynı görüşe katılıyor.

CEQA gözden geçirmesi uzun bir süreç. Projeden projeye değişiklik gösteriyor, fakat bunun ne kadar yeni olduğu ele alınırsa, bu alışılmadık inşaat yöntemleri içeren alışılmadık bir teknoloji ve emsali yok,” diyor Matute. “Eğer bir şey tamamen yeniyse sadece kâğıtları doldurmanız yeterli olmaz, tüm analizleri yapmanız gerekir. Yani bu toplum sürecinden geçmek zorunda.”

Onun öngörüsüne göre ÇED en az üç ila dört yıl sürecek – hatta eğer birisi dava açarsa daha da uzun. Metro’dan Schank dikkat çektiği üzere çevresel analizin tüm amacı, kamuoyunun itirazlarını ve proje hakkında kaygılarını dile geçirmesi için bolca fırsatı olduğundan emin olmak.

Schank, “Kaliforniya, proje başlamadan önce, azımsanmayacak ölçüde topluluk bilgilendirme toplantısı ve kanuni prosedür talep ediyor” diyor. “Bir demokraside yaşıyoruz ve karar verdiğimiz üzere hiçbir tekil kimlik titiz incelemeler gerçekleştirmeden basitçe inşaat işine girişebilir.”

2. Musk’ın tünel istediği yerde çok miktarda risk mevcut

Matute’nin söylediği üzere nereye inşaat ve tünel yapılabileceğini ve yapılamayacağını belirleyen başka birçok eyalet yasaları da bulunmakta. Örneğin, batı Los Angeles’te oldukça yaygın olan atıl petrol kuyuları ve fay hatları kendi inşa kurallarıyla birlikte geliyor.

Musk’ın paylaştığı tünelinin fotoğrafı

Elon teklifinin faziletleri ya da çevre etkilerini değerlendirmek için gereken detayların sadece yüzde 0,1’ini açıklamış durumda,” diyor Matute. “Çok derin genel etkiler ve sayısız özel tehlike mevcut, misal kazılmış tünelleri çevre değerlendirme yılları boyunca çamurla doldurabilecek petrol kuyuları var.”

Bu kuralların amacı inşaat ve işletme süresince riskleri en aza indirmek. Fay hatları içinden tünel açmamanın sebepleri çok belirgin. Petrol kuyuları 1985’te patlayan Ross Dress for Less mağazasında olduğu gibi metan patlamaları riskini barındırıyorlar.

Bunun gibi riskler Musk’ın varsayımsal tünelinin Los Angeles altında ilerleyebileceği asıl rotasını dikte ediyorlar. Yalnızca esas rota belirlendikten sonra Musk bir sonraki aşama olan inşaata geçebilir.

3. Musk mülk sahiplerinden, mülklerinin altlarını delmek için izin istemeli

Musk’ın projesi çevre etki değerlendirmesinden geçse bile, Musk, hem kamudan hem özel mülk sahiplerinden, mülklerinin altını kazmak için izin istemek zorunda. Bu sürece irtifak hakkı deniyor ve aşırı derecede zorlayıcı olabiliyor. Örneğin Beverly Hills, Westside metro çıkışı bağlantısına irtifak hakkı izni vermediği için Metro projesi neredeyse 20 yıl kilitlendi.

Bunu yapmanın en iyi yolu Kaliforniya eyaletiyle görüşmek ve bunu çevre yolu sistemi altına inşa etmek” diyor Matute. “Fakat bu yollar saatte 65 mil için inşa edildiler saatte 100 milden fazlası için değil. Ve daha geniş dönüşlere ihtiyaç duyacaksınız. Engellenemez bir şekilde özel mülklerin altından geçecek ve her şeyin mühendisliğini baştan yapmak için tek bir kişinin bile itirazı yeterli olacak.

Uzmanların görüşüne göre Musk tek başına dener ve inşa ederse gerekli irtifak hakkını elde etmesi neredeyse imkânsız olacak. Metro gibi kamu kuruluşları yasanın onlara tanıdığı kamulaştırma hakkını kamusal faaliyetler için kullanıyor fakat bu özel sektör için geçerli değil.

Bunun gibi bir projede bana göre en büyük soru eğer özel mülklerin altından geçmek zorunda kalırsanız buna izninizin olup olmadığıdır,” diyor Metro Bölgesel Bağlantısını ve Westside Metrosunu inşa eden Skanska USA operasyon direktörü David Schmidt. “Bir kamu ajansının hesabına, bir tünel yapmak istedikleri zaman anormal miktarda çaba düşüyor. Özel bir şirket olarak bu işin altından nasıl kalkacaklar bilmiyorum. Şehir tarafından çok miktarda izin verilmeli, bu iş kamu özel birlikteliği şeklinde gerçekleşmeli.”

Benzer şekilde Kaliforniya Üniversitesinden Matute mevcut yasal bariyerlerin o denli büyük olduklarını söylüyor ki projenin muaf tutulması için Musk’ın eyalet yasaması üzerinde lobi yapmasının daha yüksek şansı olabilir.

Eğer Elon Musk olsaydım ve az miktarda sabrım ve çok miktarda param olsa, eyalet yasamasının projeyi muaf tutmasını sağlamaya çalışırdım,” diyor Matute. “Ve bu bir lobi faaliyeti. Şu anda siyasi açıdan doğru olup olmadığından ve zorlu olup olmadığından bağımsız açıkta duran bir soru olabilir.”

Şans eseri Ekim ayında The Boring Company, Capitol Strategies Group’u Sacremento’da lobi yapması için tuttu.

4. Tüneller büyük ihtimalle daha çok trafiğe sebep olacaklar

İronik olarak, konuştuğumuz uzmanlar Musk’ın projesinin sonunda daha fazla trafiğe sebep olacağını düşünüyorlar. Sorunun can alıcı noktası şu ki, yüzeyde insanların tünele girmeleri için sınırlı miktarda alan yer alacak ve bu da kullanıcıların sıra olmasına sebep olacak.

Sepulveda koridorunda toplu ulaşıma talep çok yüksek,” diyor Metro’dan Schank. “405 her zaman kilitleniyor ve bir grup insanı bir kapsüle koymak bu durumu değiştirmeyecek. Giriş ve çıkış noktalarındaki tıkanıklık anormal miktarlarda olacak. Bir koridordaki kapasiteyi insanların o koridora gideceğini bizzat tarif etmeden arttıramazsınız.”

Matute benzer bir konuyu işaret ediyor. “Brentwood ve Hawthorn arası 4 dakika fakat tüp içine girmek için 20 dakikalık bir sıra var. Bu gerçekte pek başarılı olamadığınız anlamına geliyor,” diyor.

5. Kim bundan karlı çıkar

Soru şu ki bunu kullanmanın ücreti ne olacak. Musk’ın birden çok kez ifade ettiğin üzere Loop’u kamu fonlarını kullanmadan yapacak ve işletecek. Bu da şu anlama geliyor, eğer bir şekilde sistem inşa edilir ve çalışır hale gelirse bir çeşit geçiş ücreti koymak zorunda kalacak. Federal yasa büyük ulaştırma projelerinin her gelir grubundan insanın erişimine açık olmasını gerektiriyor.

Büyük bir ulaşım projesi yaparken onu sadece ayrıcalıklı bir grup kullanıcı için yapamazsınız. Erişim herkese sağlanmak zorundadır,” diyor Schank. “Federal yasa zenginlerin orantısız bir şeklide fayda sağlayacakları yeni bir ulaşım sistemi inşa edemeyeceğinizi söylüyor.”

Soru bunun üzerine, bu sistemi kullanmanın maliyetinin ne olacağına ve dengi bir sistemin finansal olarak daha uygulanabilir olup olamayacağı haline geliyor.

Teknik olarak bunun o kadar da zor olduğunu düşünmüyorum. Fakat kendime şunu soruyorum, neden arabalar onun içinde gitsin ki? Neden sabit rayları kullanmayasınız?” diyor Schmidt. “Senin gerçeklerini bilmiyorum fakat görünüşe göre kızaklar üzerindeki arabalardan daha çok insanın trene binmesini sağlayabilirsiniz. Bu projenin ne kadar verimli olabileceğini ortaya çıkarmak için gerçekten tünelden geçirebileceğiniz hacme bakmak istemelisiniz.”

Fakat Musk toplu ulaşım sevmiyor. Wired’a bu ay verdiği bir röportajda toplu ulaşım bir “baş belası” olarak isimlendirdi.

Herkesin toplu ulaşımı sevmemesinin sebebi bu,” diyor Musk. “Ve içlerinden birinin seri katil olabileceği tamamıyla rasgele yabancılar yer alıyor, tamam, harika. Ve bu sebeple insanlar, nereye ve ne zaman gideceğine sizin karar verdiğiniz daha bireyselleştirilmiş ulaşımı seviyorlar.

 

Makalenin İngilizce orijinali 

Makale:  Matt Tinoco

Yeşil Gazete için çeviren: Ali Serdar Gültekin

 

(Yeşil Gazete, Curbed)

Alakır’dan güzel haber: 72.4 hektarlık bölge için de kesin korunacak hassas alan ilanı

Alakır Vadisi’ndeki 72.4 hektar (724.000 m2) alanı kaplayan bölge “Kesin Korunacak Hassas Alan” (Birincil) olarak Bakanlar Kurulu tarafından tescillenerek yürürlüğe girdi. Bu karar sonucunda vadideki 929.7 hektarlık (9.297.000 m2) bir alan koruma altına alınmış oldu.

Bakanlar Kurulu tarafından tescillenen karar Alakır Nehri Kardeşliği’nin sosyal medya hesabından “Müjde Canlar” başlığı ile duyuruldu.

Alakır Nehri Kardeşliği’nden yapılan açıklama şu şekilde:

Müjde canlar!

Alakır Vadisi’nin yaşam kaynaklarındaki 72.4 hektar (724.000 m2) bölge “Kesin Korunacak Hassas Alan” (Birincil) olarak Bakanlar Kurulu tarafından tescillenerek yürürlüğe girdi!

Emeği, sevgisi, düşüncesi, duası geçen tüm can dostlarına, yaşam mücadelesi veren canlılar adına sonsuz şükran.
Çok can kurtuldu çok!
Milyonlarcası!

Birlik ve beraberlik içinde, sabırla, barışla, dayanışma içinde 7 yıldır verilen bu koruma mücadelesinin en önemli sonucu bu.
Şimdi denetim dönemi başlıyor. Bu kazanımla birlikte daha sıkı bir denetim yapıp daha iyi koruyabileceğiz canları.

Bu alanda yapılmak istenilen iki adet HES projesi hukuki ve barışçıl mücadele sonucunda çivi bile çakılamadan durdurulmuş ve geçenlerde de lisansları EPDK tarafından iptal edilmişti.

Alakır Vadisi’nde geçen aylarda da 832.2 hektarlık (8.322.000 m2) “Nitelikli Doğal Koruma Alanı” (İkincil) ile 25.1 hektarlık (251.000 m2) “Sürdürülebilir ve Kontrollü Kullanım Alanı” (Üçüncül) bakan tarafından onaylanarak yürürlüğe girmişti.

0 m2 koruma statüsüne sahip Alakır Vadisinde böylelikle toplamda 929.7 hektarlık (9.297.000 m2) bir alan koruma altına alınmış oldu!

Alakırın can dostu tüm kardeşlerine selam olsun 

Antalya Valiliği Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü tarafından yayınlanan tescil ilanına bu link üzerinden erişim mümkün”

Alakır Nehri Kardeşliği”

 

(Yeşil Gazete)

Tüm ülkede sahnelenen ‘Bi’şey Anlatıcam Eee? Kurtulduk mu?’ Muğla’da yasaklandı

Hatay’da okul öncesi öğretmenliği yaparken Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilen Duygu Şahlar, tutuklanan kamu emekçilerinin hikâyelerinden yola çıkarak sahneye koyduğu ve daha önce 31 ilde 42 noktada gösterisinin yapılan  ‘Bi’şey Anlatıcam Eee? Kurtulduk mu?’ adlı masallı tiyatro oyununun gösterilerinin Muğla’daki 5 ilçenin kaymakamlıkları tarafından yasaklandığını söyledi.

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Muğla Şubeler Platformu, Tabip Odası, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Muğla İl Koordinasyon Kurulu ve Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Muğla İl Başkanlığı üyeleri ise ortak düzenlendikleri basın toplantısında Duygu Şahlar’a destek verdi. Şahlar’ın da hazır bulunduğu toplantıda grup adına açıklamada bulunan Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Muğla Şube Kadın Sekreteri İlknur Başer, şöyle dedi:

“Ülke genelinde yaşanlara ilaveten OHAL rejimi tiyatro oyununu yasaklamıştır. KHK ile ihraç edilen Eğitim-Sen Antakya üyesi okul öncesi öğretmeni Duygu Şahlar’ın ‘Bi’şey Anlatıcam Eee? Kurtulduk mu?’ isimli masallı tiyatro oyunu ilimizde Milas, Bodrum, Datça, Marmaris, Fethiye kaymakamlıkları tarafından yasaklanmıştır. Milas Kaymakamlığı’nın ‘Oyuncunun terör örgütüne üyeliğinden hakkında işlem yapıldığı ve meslekten ihraç edildiği tespit edildiğinden ilçemizde sahnelenmesi uygun görülmemiştir’ yazısının üzerine, Bodrum Kaymakamlığı’nın gerekçesinde de benzer bir şekilde Şahlar’ın FETÖ/PDY soruşturmaları kapsamında hakkında yasal işlem yapıldığı ve meslekten men edildiği için oyunun sahnelenmesine izin verilmediği belirtiliyor. Fethiye Kaymakamlığı ise Duygu Şahlar’a ‘Silahlı terör örgütü kurma, yönetme veya üye olmaktan hakkında işlem yapıldığı’ ve bu gerekçeyle meslekten ihraç edildiği belirtilerek oyunun gösterimleri engellenmiştir.”

Duygu Şahlar da konuşmasında, “KHK’lar ile sadece kamu kuruluşlarında çalışmamız yasaklandı. Bu uygulama gösteriyor ki bizleri hayatın her alanından silmeye çalışıyorlar. Bu oyunun sadece Muğla sınırlarında oynanmasının uygun görülmemesini şaşkınlıkla karşıladık” ifadelerini kullandı.

Yasağa rağmen oyunu Muğla’nın ilçelerinde oynadı

Şahlar ve ekibinin oyunun Muğla’nın ilçelerinde sahnelemesine ise bu yasak engel olmadı.

Praksis Müzik Kolektifi, sosyal medya hesabından paylaştığı açıklama ile yasağın ‘Bi’şey Anlatıcam Eee? Kurtulduk mu?’ ekibini etkilemediği belirtildi.

Praksis Müzik Kolektifi’nden yapılan açıklama şu şekilde:

“Sizce haber hangisi?

1.KHK ile ihraç edilen Duygu şahlar ve Bi’şey Anlatıcam ekibinin ‘E Kurtulduk mu?’ isimli tiyatro oyunu Muğla’nın tüm ilçelerinde yasaklandı. KESK bunu kınadı.

2. Duygu Şahlar ve Bi’şey Anlatıcam ekibi ‘E Kurtulduk mu?’ isimli oyunlarını kaymakamlıkların yasaklamalarına rağmen yine de Muğla’nın her yerinde oynamayı başardılar.

Güzel bakışlar  :)”

Hamsterlı köyün KHK’lı masalcısı, ‘Bi’Şey Anlatıcam’ın öyküsünü Yeşil Gazete ile paylaştı

‘KHK muhatabı’ Duygu Şahlar ‘bir özgürlük masalı’ Bi’Şey Anlatıcam ile Türkiye’yi dolaşıyor

 

(Cumhuriyet, Yeşil Gazete)

Şiddetsiz eylem takvimi: şiddetsizeylem.org yayında

10 Aralık 2017 itibariyle şiddetsiz eylem takvimini internet kullanıcılarına açan Şiddetsizlik Eğitim ve Araştırma Merkezi, doksanlı yıllardan başlayarak çevre, savaş karşıtı ve kadın hareketlerinin gerçekleştirdiği eylemlerden hazırlanan seçkiyi “www.siddetsizeylem.org” adresi üzerinden paylaşıyor.

3 kategori var: Çevre, savaş karşıtı ve kadın

Bir başvuru kaynağı oluşturmak ve aktivistlere yaratıcı eylem biçimlerine dair bir repertuar sunmanın amaçlandığı çalışma için incelenen 3 ayrı hareketten toplam 117 farklı şiddetsiz eylem yöntemine ulaşıldı.

Nasıl kullanılıyor?

Sitenin tasarlanırken kullanımın kolaylığının öncelikli olmasına dikkat edildiği çalışmada kullanıcıların spesifik aramaları için ayrıntılı arama seçeneği bulunuyor. Veri tabanında ise iki tür kullanım biçimi yer alıyor: listeleme ve haritalama.

Listeleme; kullanıcılara yer, tarih, eylem tipi, gerçekleştirenler bağlamında sonuçları görme olanağı sağlıyor.Ayrıntılı arama ile kullanıcıya dilediği değişkenlerle arama yapma olanağı sunuluyor.

Site aynı zamanda veri tabanı kullanıcının yeni veri girmesine açık olarak tasarlandı. Kullanıcı veri tabanında yer alması gerektiğini düşündüğünü eylemlerini siteye yükleyebiliyor.

“Şiddetsiz bir dünya hayaliyle kuruldu”

Şiddetsizlik Eğitim ve Araştırma Merkezi 2014 yılında İstanbul’da kuruldu. Her gün, her koşulda, hep birlikte şiddetsiz bir dünya hayaliyle şiddetsizlik hakkında eğitim ve atölye çalışmaları yapmak, alanda hazırlanan yazılı ve görsel materyallere ulaşmak, yeni materyaller üretmek amacıyla çalışmalarını sürdürüyor.

 

(Yeşil Gazete)

Arapgir ve Kemaliye sakinlik felsefesini taşıyan Cittaslow Birliği’ne aday olma yolunda

30 ülkede 208 üyeye yayılan Cittaslow hareketi, ‘Yavaş yaşam, yavaş yemek’ felsefesini kente taşımayı amaçlıyor ve bu yönde 72 kriter uyguluyor. Türkiye’de de hali hazırda 14 Cittaslow kent yani sakin şehir bulunuyor. Erzincan’ın Kemaliye ve Malatya’nın Arapgir ilçesi Cittaslow Birliği’ne aday iki yer.

Cittaslow Türkiye Koordinatörü Tunç Soyer Erzincan Kemaliye’de  incelemelerde bulundu. İncelemeler sonrası Tunç Soyer; “Cittaslow adaylık başvurusu nedeniyle dün Erzincan’ın Kemaliye (Eğin) ilçesini ziyaret ettik. İlçe tabelasının görünmesiyle birlikte şaşkınlık ve heyecanı bir arada  yaşadık. Bu yoğun duyguları yaşamamıza yol açan, birdenbire karşımıza çıkan Fırat (Kara) nehrinin ihtişamıydı. İlçenin içinden geçen ve doğanın bütün haşmetini ortaya koyan nehir, içinden  nehir geçen diğer ünlü kentleri hatırlattı. Ancak, buradaki fark, nehrin karşı yakasındaki vahşi kayalıklarda, koşuşturan dağ keçileriydi. Mimarinin, tarımın, tarihin ve kültürün günümüze kadar başarıyla korunmuş olması nedeniyle, göz kamaştıran bir kent Kemaliye. Dut ve yan ürünleri, Doğa Tarih Müzesi ve Karanlık Kanyonu, Kemaliye’yi özgün ve eşsiz kılıyor. İnanıyorum ki, Cittaslow Kemaliye’ye, Kemaliye, Cittaslow’a çok yakışacak. Bunun için elimizden gelen ne varsa büyük bir gayretle yapacağız” dedi.

Doğa Tarih Müzesi, Kemaliye

Tunç Soyer sözlerini Kemaliye’nin Apçağa köyünde yaşamış Ahmet Kutsi Tecer’in şiiriyle son verdi:

“Orda bir köy var, uzakta,

O köy bizim köyümüzdür.

Gezmesek de, tozmasak da

O köy bizim köyümüzdür. ”

Arapgir

Malatya’da da Arapgir ilçesi bu statüye kavuşmak için ilde ilk müracaat eden ilçe oldu. Samime Aydınlar Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen Cittaslow (Sakin Şehirler) Birliği’ne üyelik süreci tanıtım toplantısına Arapgir İlçe Kaymakamı Salih Sak, Arapgir Belediye Başkanı Haluk Cömertoğlu, Seferihisar Belediye Başkanı Cittaslow Uluslararası Başkan Yardımcısı ve Türkiye Koordinatörü Tunç Soyer, AK Parti Arapgir İlçe Başkanı Mehmet Tümer, CHP Arapgir ilçe Başkanı Hüseyin Akşahin, belediye meclis üyeleri ile daire amirleri, sivil toplum kuruluş temsilcileri ve vatandaşlar da katıldı.

Arapgir’de incelemelerde bulunan Cittaslow Türkiye Koordinatörü Tunç Soyer, “Cittaslow adaylık süreci nedeniyle Kemaliye’den sonra Malatya/Arapgir’e gittik. Kemaliye ilçesinin olağanüstü güzellikleri daha hafızamızda tazeliğini korurken,  Arapgir’in kendine özgü zenginlikleri ile karşılaşmak son derece mutlu etti. Geçmişi, Anadolu’nun tamamı gibi binlerce yıl öncesine gidiyor. Her daim, Yukarı Fırat Havzasının en önemli durak noktalarından, yerleşim alanlarından biri olmuş. Eski güzelliğinden çok şey kaybetmiş olsa da hala albenisini, cazibesini koruyor” dedi.

Muğla’nın Ula ilçesine bağlı bir mahalle olan Akyaka, Isparta’da Eğirdir ve Yalvaç, Sinop’un Gerze, Çanakkale’nin Gökçeada, Şanlıurfa’nın Halfeti, Ordu’nun Perşembe, Artvin’in Şavşat, İzmir’in Seferihisar, Sakarya’nın Taraklı, Erzurum’un Uzundere, Kırklareli’nin Vize, Aydın’ın Yenipazar ve Bolu’nun Göynük ilçeleri Türkiye’nin en sakin şehir unvanına sahip yerleri olarak Cittaslow Birliği’ne üye.

 

(Seferihisar Belediyesi)

16 soruda ÇED süreci yeniden başlatılan Elbistan Kömürlü Elektrik Santrali

Maraş’ta bulunan Elbistan ovası mevcut iki KES (Kömürlü Elektrik Santrali) ile uzun yıllardır boğuşuyor. B santralinin yarattığı kirlilik ve A santralinde filtresinin bile yapılmamış olması ovanın en büyük problemi. Buna rağmen şimdi Anadolu Enerji’nin Elbitan KES projesi yeniden gündemde.

4 Ocak 2018’de İDK toplantısı yapılacak

Maraş ilinin Elbistan ilçesine bağlı Büyükyapalak, Küçükyapalak, Maraba, Akören, Eldelek mahalleleri sınırları içerisine yapılması planlanan Anadolu Enerji’nin Elbistan Kömürlü Elektrik Santrali için 4 Ocak’ta Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu Toplantısı (İDK) yapılacak.

Ankara’daki süreci takip ettiklerini aktaran Elbistan Hayatı ve Doğayı Koruma Platformu temsilcilerinden İbrahim Yalçın, konuya duyarlı Elbistan halkının gerekli itirazlarda bulunmak üzere BİMER üzerinden yapacakları itiraz dilekçesinin bir örneğini kamuoyuna sunduklarını belirterek, 4 Ocak 2018 tarihine kadar yapılacak itirazların yaşamsal önem arz ettiğini söyledi.

Ne olmuştu?

Afşin Elbistan A ve B santrallerine rağmen, Diler KES ve Elbistan KES projeleri hazırlıklarını sürdürüyor. Geçmişte Elbsitan halkı Diler KES’e doğrudan karşı çıktı. İlk aşamada 6 bin imza toplayarak Elbistan’ın gündeminde olduğunu ortaya koydu. Aralık 2015’de ise Anadolu Enerji Elbistan KES ilk ÇED toplantısını yaptı. O toplantıya katılan yerel halk pek çok sorunun yanında projenin iklim değişikliğine katkısını konusunda da itirazda bulundu. Elbistan halkı ve 350Ankara’nın organizasyonu ile iklim değişikliği konusunda oluşturulan itirazlar bakanlığa iletildi. Bakanlık verdiği resmi cevapta “ÇED raporunda iklim değişikliği ayrıntılı yer alacaktır” dedi. Son ÇED raporundaki iklim kısmı Ek-13 olarak eklendi, ancak tamamen yanlış ve skandal bilgilerle donatıldı.

Maraş’ta bulunan Afşin – Elbistan A Termik Santrali; 1.355 MWe kurulu gücü ile yıllık ortalama 2.782 GWh Elektrik Enerjisi üretmektedir. Kaynak: Enerji Atlası 

16 Soruda Anadolu Enerji Elbistan Santrali ÇED İncelemesi

Anadolu Enerji Elbistan KES projesi ÇED raporunu inceleyen enerji ve iklim uzmanı Önder Algedik raporla ilgili notlarını kamuoyuyla paylaştı.

Kömürün özelliği?

1-) Kömür hem yerli, hem ıslak hem de enerjisi çok düşük: Rapor kömürün üçte birinde su (%33,85) verirken, ısıl değeri olarak 950-1198.50 KCal/Kg olduğu söylüyor. Yani topraktan bir boy daha enerjik!. (s. 220)

2-) Enerjiden çok kükürt üretecek: Kükürt için Baca Gazı Desülfürizasyon (BGD) Ünitesi olacak. Ünite %90 verimle çalışırsa ve kükürtü tutsa bile yılda 30 bin ton civarı kükürtdioksit çevreye yayacak.

3-) Elektrik faturası yüzünden baca gazı filtresi çalışmazsa: Baca Gazı Desülfürizasyon Ünitesi elektrik tüketiyor. Ünite elektrik üretiminin yaklaşık %3’ünü harcıyor. Şirket üniteyi çalıştırmak yerine elektriği satmayı tercih ederse, her yıl 300 bin ton civarı kükürt dioksit çevreye yayılacak.

“Elbistan Termik Santrali Kahramanmaraş Bölgesi‘nde ciddi bir kirletici kaynaktır. Santralin çevresindeki tarım arazilerinde yoğun şekilde şeker pancarı yetiştiriciliği yapılmakta, tesisten çıkan atıksular uygun şekilde arıtılmadan tarım arazilerinin sulanması amacıyla kullanılmaktadır. Santralden kaynaklanan emisyonlar sebebiyle bölgede hava kirliliğinin de var olduğu gözlenmiştir.” Kaynak: Tübitak MAM, Havza Korma Eylem Plan Raporları/Ceyhan Havzası

Kömür nasıl çıkartılacak?

4-) Basamaklama yapılarak hafriyat yapılacak: 2011’de Çöllolar kazası, Kasım ayında Siirt bakır madeninden kamuoyunun da duymuş olduğu basamaklar şeklinde kazılarak, şevler oluşturarak ortama 130 metrede kimi yerde 380 metreden daha derinde olan kömüre ulaşılacak. (s. 225)

5-) 1 kamyon kömür için 4 kamyon toprak çıkartılacak: 50 kimi yerde 100 metreden fazla kazılıp kömür damarına ulaşılacak. Linyit çıkartıldıktan sonra 380 metreye bulan derinliklere inilecek.

6-) 3,5 milyon ton atık:  Yanma sonucunda yılda en az 1 milyon 200 bin ton uçucu kül, 1 milyon 860 bin ton yatak külü oluşacak. Ancak, ÇED’de verilen kül oranları ile kül miktarı tutmuyor. Verdikleri rakamları çarpınca sonuç farklı çıkıyor.

7-) Küller köyün ortasına: O kadar kötü bir proje ki kül sahası köyün resmen içine konmuş. Kül ve atık depolama sahası Küçükyapalak köyüne 1 km’den de az, sadece 300 metre mesafede. Bu bile projenin halkın evinin dibine, tarlasının, bahçesinin, üstüne yapıldığını gösteriyor.

Bölge susuzlaştırılacak!

8-) Santral kuraklığın etkilerini arttıracak: Tesis saatte 1412 metreküp suya ihtiyaç duyuyor. Yani yılda 12 milyon metreküp suya ihtiyaç var. Bu miktarda su bölgedeki su kaynaklarından karşılanacak. Aşırı bir kuraklıkta doğa ve halk suyunu termik santral ile paylaşmak zorunda kalacak.

9-) Bölge kuruyacak: DSİ’nin Adatepe Barajı ile yapacağı sulama 317 bin dekar arazi suya kavuşacakken, santral bu suyun bu bölgeye gelecek kısmını engelleyerek kendisi kullanacaktır (ÇED Hidrojeolojik ETÜT RAPORU Şekil-5.1). Yani hem bölgenin sulu tarıma geçmesini engelleyecek, hem de 49 bin dekarlık santral bu sulanabilecek alanın ortasına kurulacak ve kalan toprakları da zehirleyecektir. Böylece DSİ’nin bu yatırımı engellenecek.

10-) Yeraltı suları kirletilecek: ÇED raporunda depolama sahasının geçirgen olacağı belirtilmektedir. Bu nedenle geçirimsiz olması için çalışma yapılacağı belirtilmiştir. Ancak, bu durum bile yeraltı su rezervlerinin ağır metallerle kirleneceğinin işaretidir. Bu durumda yörede insanların yeraltı suyunu sebzesine, hayvanlarına ve insanlara içirmesi imkansız hale gelecektir.

Hava kirliliği

11-) Afşin-Elbistan Termik Santrallerinin mevcut kirliliği yok sayılmış: 2795 MW’lık A ve B santralinin etkileri modellemede yok saymış. T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Ulusal Hava İzleme İstasyonlarından alınan bilgilere ve Kahramanmaraş İl Çevre Raporuna göre Elbistan İstasyonu 2016 yılında  138 gün boyunca PM10 miktarı ulusal sınır olan 70 µg/m³’den fazla iken, 2016 yılı ortalaması 91,5 µg/m³ iken, yapılan ölçümlerde yaklaşık 33,16 µg/m³ bulmuş. Çok açık ki hem yılın en az kirli dönemini seçmişler ve halkın yaşamını temsil etmeyen noktalarda ölçüm yapmışlar. ÇED Tablo V.2.8.4
’de 30-35 gibi bir veri vermesi hem konuyla alakasız, hem gerçekleri karşılamayan bir veridir. Yani Bu veri bile ÇED’in Elbistan ile alakası olmadığını göstermektedir.

İklim değişikliği

12-) Enerji üretmekten çok iklimi değiştirecek: Kömür yakarak 100 birim enerji elde edecek, bunun 49’unu elektriğe çevirecek. Ardından tesis içinde bir miktarını kullanacak. Tesis içi tüketim sonrası teorik olarak 43’ünü şebekeye elektrik olarak verecek. Yani 100 birim enerji üretecek ve o ölçüde iklimi değiştirecek, şebekeye ise sadece 43’ü gidecek.

13-) ÇED’de iklim değişikliği yer almış; karbondioksiti 27 km’de söndürmüş:  Doğru okudunuz. Raporun Ek-13’de 27 km’de karbondioksiti sönümlemiş. Yani sıfırlamış. Bu yeni ÇED’e göre 30 km’de bir termik santral yapılabilir. Atık Isı Modellemesi bunu söylüyor. Yani Çevresel Etki Değerlendirmesi İzin Ve Denetim Genel Müdürlüğü’nün 48331039-220.01 sayılı cevabı ile dalga geçmiş. Ek-13 Tablo-3’de verilen ve santralin ürettiği 8,6 milyon ton karbondioksiti bu kadar dar bir alanda “sönümlendirmiş”, mevcut ve diğer proje ile oluşan 3700 MW kapasiteyi dikkate almamış.

14-) Tek başına küresel ısınmaya 0,000096 °C katkı sağlıyor, ama iklimi değiştirmiyor: Yani, 96×10-6, bir başka deyişle 1°C’nin onbinde biri kadar arttırıyor. Akla tek başına bile bu kadar katkı sağlandığı söylenen bir projenin nasıl iklimi değiştirmeyeceği geliyor. O zaman herkes tek tek böyle bir hesap yaparak kömür santrali kursun. Peki onları toplayınca ne olacak? Buna rağmen ilgili rapor Ek-13’de açık bir şekilde şöyle diyor : “Elde edilen sayısal değerlerden bahsi geçen projelerin yerel veya bölgesel iklim üzerinde önemli ve anlamlı etkisinin olması beklenmemektedir.“

15-) İklim zaten değişecek! Raporda DOSAB, Diler ve bir dizi ÇED raporunda da kullanılan “2100’de atmosferde 1650 ppm karbondioksti olacak” grafiği tekrar kullanılmış. Hem de bugün 400 ppm’i geçtiğini ifade ettiği, dünyanın 450 ppm’e yaklaştıkça iklim değişikliğinin geri dönülmez noktaya ulaştığını kabul etmesine, buna karşılık 160’dan fazla ülkenin Paris Anlaşması’nı taraf olmasına rağmen.

Yerel ısı adası

16-) Mevcut santraller ovayı zaten 6°C ısıttı, Anadolu KES daha da ısıtacak: 2014’de sunulan “Afşin-Elbistan Termik Santrali Çevresinde Yer Yüzey Sıcaklıklarının Değişimi” başlıklı bir çalışma yapıldı. Bu çalışma 1984’de A, 2006’da B santralinin devreye alınması ile Elbistan ovasında ise yeryüzü sıcaklık değerleri, 1984‘ten 2010 yılına kadar geçen zamanda ortalama 6oC‘lik bir artış gösterdiğini ortaya koydu. ÇED’de ortaya konan 0,000096 oC ısınma gerçekte olanın çok daha altında bir değer.

Önder Algedik, raporunu şu sözlerle özetledi:

“Kafanız karışmasın diye milyon ile başlayan rakamları bir kenara bırakalım, sadece bir kamyon ölçü ile projeyi özetleyelim: Projede 20 kamyon hafriyat yapıp bundan 5 kamyon kömür elde edilecek. Bir kamyonu kül olarak bölgeye serilecek, 1 kamyonu ise uçucu kül olarak çevreye dağılacak. Filtreler çalıştırılırsa bu miktar düşecek. Ama aynı zamanda 10-12 tanker su ise bölgenin su kaynaklarından çekilerek soğutmada ve işletmede kullanılacak. 6 kamyondan fazla karbondioksit oluşurken zaten 6 C ısınmış ovayı daha da ısıtacak. Rapora göre çok az ama gerçeklere göre çok daha fazla ısınacak.”

İtiraz dilekçesi örneğine tıklayarak ulaşabilirsiniz

 

(Elbistanindili)

Taşerona “kadro” düzenlemesi hangi kurumlarda gerçekleşecek?

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı taşerona kadro hususunda ilgili kişileri bilgilendirdi. Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında çıkarılan 696 Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kadroya geçiş hakkı elde eden işçileri kadroya alacak kurumların tam listesi açıklandı.

Başvuruların 2 Ocak tarihinde başlayacağını ifade eden Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Jülide Sarıeroğlu, taşeron işçilerin maaşlarında artış gerçekleşeceğini ifade etti. Cumhurbaşkanı, Başbakan ve bazı bakanlıkların üzerinde çalıştığı taşeron hususunun detayları Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı internet sitesi üzerinden aktardı.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Jülide Sarıeroğlu, taşerona kadro konusunda bazı açıklamalarda bulundu. Hürriyet’te yer alan habere göre işte, o açıklamalardan bazı detaylar şöyle:

“Çalışanlarımız kadroya sözleşme şeklinde değil direk geçmiş olacaklar. Geçmiş dönemlerdeki kadroya alım süreci nasılsa koyduğumuz mekanizma da aynı şekilde. Yeni bir şey eklemedik. Toplu sözleşmeleriyle birlikte bağıtlanmış olan sözleşmelerimiz var. Direk etki edecek konu 52 günlük bir ilave tediye artışı ve katkısı olacak. Yılda kamu işçilerine verilen zaten bu ilave tediyemiz uygulamada. Yılda 4 parçada gerçekleştiriliyor. Aya vurduğumuz zaman bürüt 385 lira gibi bir artışla inşallah 3 ay sonunda karşı karşıya gelmiş olacaklar. Zaman içerisinde toplu sözleşmeler, bittikten sonra da yeni süreçlerde inşallah bütün sosyal haklar, ücretler normal seyrine normal yoluna girmiş olacak.”

Başvurular 2 Ocak’ta başlıyor

“2 Ocak 2018 itibari ile başvuruları almaya başlayacağız. 10 günlük bir başvuru süresi olacak. Bir de değerlendirme süresi olacak ve bir sınav süreci başlayacak. Bu arkadaşlarımız yıllardır kamuda çalışan kişiler. Alt işveren işçisi de olsalar milletimize, vatandaşlarımıza alanlarında hizmet ediyorlar. Yeterliliklerini ortaya koymuşlar ki buralarda çalışıyorlar. Biz bu sınavı toplum vicdanı açısından ortaya koyduk. Şu anda hali hazırda kamu işçisi olmak için KPSS ile İşkur’a başvurma durumu var. Oradan kurumlarımıza İşkur aracılığı ile gönderiyoruz. Liste altı olanları da kura ile belirliyoruz. O anlamda bu sistemin uyumlu olması açısından böyle bir mekanizmayı toplum vicdanı açısından koymamız gerekiyordu. Bir sınav gerçekleştireceğiz. Bunlar da yetkinlikleriyle bağlantılı olacak. Eleme amacı taşımıyoruz. Süreç içerisinde de aksayan şeyler olursa istişare ile paydaşlarımız ile birlikte bu sınav ile ilgili konuları inşallah ortaya koyacağız. İnşallah kısa süre içerisinde de içeriğini ilan edeceğiz. Sınav konusu ortak olarak hepimizin hem fikir olduğu bir konuydu. Yıllardır KPSS’ye girmiş ve atanmayı bekleyen kesimlerimiz var. Buralardan da bunun doğru bir yöntem olduğuna dair geri bildirimler oldu.”

Liste

Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri, özel bütçe kapsamındaki idareler, düzenleyici ve denetleyici kurumlar, Sosyal Güvenlik Kurumları, KHK ekinde listesi bulunan diğer özel bütçeli kuruluşlarda personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alımı ihaleleri ile alt işveren işçisi olarak çalışanlar sürekli işçi kadrosuna geçirilecek. İşte, bu kurumların listesi;

Genel Bütçe Kapsamındaki İdareler;
– TBMM
– Cumhurbaşkanlığı
– Başbakanlık
– Anayasa Mahkemesi
– Yargıtay
– Danıştay
– Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu
– Sayıştay
– Bakanlıklar (21 Adet)
– Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği
– Jandarma Genel Komutanlığı
– Sahil Güvenlik Komutanlığı
– Emniyet Genel Müdürlüğü
– Diyanet İşleri Başkanlığı
– Hazine Müsteşarlığı
– Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı
– Devlet Personel Başkanlığı
– Türkiye İstatistik Kurumu
– AFAD
– Gelir İdaresi Başkanlığı
– Tapu Ve Kadastro Genel Müdürlüğü
– Meteoroloji Genel Müdürlüğü
– Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü
– Göç İdaresi Genel Müdürlüğü

Özel Bütçe Kapsamındaki İdareler;
– Yükseköğretim Kurulu (YÖK)
– Üniversiteler (114 Adet)
– ÖSYM
– İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü
– Savunma Sanayi Müsteşarlığı
– Atatürk Dil Ve Tarih Yüksek Kurumu
– Atatürk Araştırma Merkezi
– Türk Dil Kurumu
– Türk Tarih Kurumu
– TODAİE
– TÜBİTAK
– Türkiye Bilimler Akademisi
– Türkiye Adalet Akademisi
– Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu
– Karayolları Genel Müdürlüğü
– Spor Genel Müdürlüğü
– Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü
– Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü
– Orman Genel Müdürlüğü
– Vakıflar Genel Müdürlüğü
– Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü
– Maden Teknik ve Arama Genel Müdürlüğü
– Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü
– Türk Akreditasyon Kurumu
– Türk Standartları Enstitüsü
– Türk Patent Ve Marka Kurumu
– Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü
– Türkiye Atom Enerjisi Kurumu
– KOSGEB
– Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA)
– GAP Bölge Kalkınma İdaresi
– Özelleştirme İdaresi Başkanlığı
– Kamu Denetçiliği Kurumu
– Ceza İnfaz Kurumları İle Tutukevleri İşyurtları Kurumu
– Mesleki Yeterlilik Kurumu
– Yurtdışı Türkler Ve Akraba Topluluklar Başkanlığı
– Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı
– Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı
– Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı
– Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı
– Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü
– Türkiye Su Enstitüsü
– Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu
– Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu
– Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı
Helal Akreditasyon Kurumu

Denetleyici ve Düzenleyici Kurumlar;
– Radyo ve Televizyon Üst Kurulu
– Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu
– Sermaye Piyasası Kurulu
– Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu
– Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu
– Kamu İhale Kurumu
– Rekabet Kurumu
– Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu
– Kamu Gözetimi, Muhasebeve Denetim Standartları Kurumu
– Kişisel Verileri Koruma Kurumu

Sosyal Güvenlik Kurumları;
– Sosyal Güvenlik Kurumu
– Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü

KHK Ekinde Listesi Bulunan Diğer Özel Bütçeli Kuruluşlar;
– Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü
– Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı
– Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı
– Kalkınma Ajansları
– Milli Savunma Bakanlığı Akaryakıt İkmal ve Nato Pol Tesisleri İşletme Başkanlığı
– Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Başkanlığı
– Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlıkları
– Ereğli Kömür Havzası Amele Birliği ve Biriktirme Yardımlaşma Sandığı
– Spor Genel Müdürlüğü Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlükleri
– Kanunla kurulan fonlar ve kefalet sandıkları
– Milli Piyango İdaresi Genel Müdürlüğü
– Spor Toto Teşkilatı Başkanlığı

Taşeronda geçiş süreci nasıl olacak?

Sürekli işçi kadrosuna geçirilen işçilerimize geçişle beraber yıllık 52 gün ilave tediye ödenecektir.

Özel sözleşmeli olmayacak, bir yıllık, üç yıllık, beş yıllık olmayacak, bu işçilerimiz sürekli işçi kadrosuna geçirilecektir.

Sürekli işçi kadrosuna geçen işçilerimizde yaş sınırı ve eğitim şartı aranmayacaktır.

Geçiş işlemleri, alt işveren işçilerinin çalıştığı idareler tarafından gerçekleştirilecektir.

Sürekli işçi kadrosuna geçiş işlemleri Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı’nın koordinasyonunda gerçekleştirilecektir.

Bundan sonra personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alımı ihaleleri yapılmayacaktır.

Geçiş sürecinin 90 gün içerisinde tamamlanması hedeflenmektedir.

4 Aralık 2017 tarihinde askerde olanlar ile doğum ve hastalık nedeniyle iş sözleşmesi askıda olanlar da sürekli işçi kadrosuna geçirilecektir.

Belediye, İl Özel İdaresi ve Mahalli İdare Birlikleri çalışanları iktisadi teşekkülerdeistihdam edilecek

İl Özel İdareleri, Belediyeler ile bağlı kuruluşları ve bunların üyesi olduğu Mahalli İdare Birliklerinde çöp toplama, temizlik, park ve bahçe işlerinde çalışan alt işveren işçilerimiz ve personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alımı ihaleleri ile alt işveren işçisi olarak çalışan işçilerimiz artık bu idarelerinin kendi İktisadi Teşekküllerinde işçi olarak istihdam edilecektir.

İl Özel İdareleri, Belediyeler ile bağlı kuruluşları ve bunların üyesi olduğu Mahalli İdare Birliklerinde personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alımı ihaleleri ortadan kaldırılacaktır.
İl Özel İdareleri, Belediyeler ile bağlı kuruluşları ve bunların üyesi olduğu Mahalli İdare Birliklerinin İktisadi Teşekküllerinde işçi olarak istihdam edileceklerin geçiş işlemleri Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı’nın koordinasyonunda gerçekleştirilecektir.
Geçiş sürecinin 90 gün içerisinde tamamlanması hedeflenmektedir.
4 Aralık 2017 tarihinde askerde olanlar ile doğum ve hastalık nedeniyle iş sözleşmesi askıda olanlar da İktisadi Teşekküllerde işçi olarak istihdam edilecektir.

Taşeron firmalara malzemeleri satma fırsatı

Alt işveren firmalarının fesih edilen sözleşmelerden sözleşme konusu işin %80’ini tamamlamayanlar için yükleniciye %80 ile yapılan işin tutarı arasındaki bedel farkının %5’i oranında tazminat ödenecektir. Bu firmaların kamu kurumlarına ait işlerin yürütülmesinde kullandığı taşınırlar ile tüketim malzemelerini, ilgili kamu kurum ve kuruluşları tarafından satın alınmasına veya kiralanmasına imkan sağlanmaktadır.

 

(Hürriyet)

İklim değişikliğinin etkisiyle artan küresel ısınma göçü 3 katına çıkarabilir!

AB Ortak Araştırma Merkezi ve ABD Enerji Departmanı’nın finanse ettiği ve Colombia Üniversitesi bilim insanlarının yürüttüğü yeni bir araştırma, politik ve ekonomik faktörler olmadan yalnızca iklim değişikliğine bağlı olarak bile milyonlarca insanın her sene Avrupa’dan sığınma talep edeceğini ortaya koydu. Araştırma lideri ve Colombia Üniversitesi Profesörü Wolfram Schlenker, “Evlerini terk etmek zorunda kalmış ve yardıma muhtaç birçok insan Avrupa’dan sığınma talep edecek” dedi.

Göç rakamları bu yüzyılın sonuna dek üçe katlanabilir

Araştırma kapsamında, iklim değişikliğinin ileri kuraklık, sel, sıcak hava dalgası ve diğer aşırı hava koşullarıyla sonuçlanacağı tahmin edilirken, yaşanan iklim koşullarıyla özellikle Afrika ve Asya kıtalarının güney bölgelerinde olmak üzere birçok kentte tarım yapmanın oldukça zor bir hale geleceği açıklandı.

Araştırma kapsamında, 2000 ve 2014 yılları arasında Avrupa’nın 103 ülkesine yapılan göç başvuruları incelendi. Dört yıllık süreç kapsamında yıllık göç başvurularının sayısı 350 bin civarında gözlemlenirken, sıcaklık ve hava durumu gibi bazı çevresel faktörler başvurularla karşılaştırılınca, 20 derecenin üzerinde bir sıcaklığa sahip olan ülkelerin daha az sıcaklığa sahip ülkelere göre daha fazla sığınma talep ettiği görüldü.

 

(İklim Haber)

Tuzla’daki kokunun sebebi kanalizasyona kaçak basılan kimyasal atık çıktı!

İstanbul’un Tuzla ilçesinde İstasyon, Yayla, Evliya Çelebi ve Postane mahallelerinin sakinleri genizleri yakan yoğun gaz kokusu dün bölgede paniğe yol açtı. Tuzla’da 20.00 sıralarında çakmak gazına benzeyen bir kokunun yayılmasının ardından çok sayıda kişi nefes almada güçlük, geniz ve ciğerde yanma şikayetiyle hastanelere başvurdu. Birçok kişi de zehirlenme kaygısıyla ilçeden uzaklaştı. İhbarların ardından İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İGDAŞ, İSKİ, AKOM ve AFAD ekipleri araştırma yapmak üzere Tuzla’ya sevk edildi. Önce İGDAŞ kokunun doğalgazdan kaynaklanmadığını açıkladı. Ardından AKOM kokuya dedektörlerde tanımlı olmayan bir gazın neden olduğunu açıkladı.

Kimyasalın türü açıklanmadı

İBB’nin açıklamasında da şöyle dendi:

“Söz konusu kokunun atıksu kolektör hattına kaçak deşarj edilen kimyasal atıktan kaynaklandığı tespit edilmiştir. İlk incelemelerde, insan sağlığını olumsuz etkileyen bir durum olmadığı belirlenmiştir. İSKİ, kolektör kapaklarından hava tahliyesi yolu ile kokuyu gidermeye çalışmaktadır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, bütün birimleri ile ilgili kurumlarla koordinasyon içinde gerekli inceleme ve araştırmalarına devam etmekte olup, sorumlulular hakkında adli ve hukuki yollar sonuna kadar takip edilecektir.”

Belediye kimyasalın türünü açıklamadı.

CHP İstanbul Milletvekili Akif Hamzaçebi de gece saatlerinde Tuzla’ya gitti.Kanalizasyon hattına atıkların verildiği iddia edilen noktada açıklama yapan Hamzaçebi şunları söyledi:

“Yetkililere nitrik asit (kezzap) sızıntısı gibi bir ihtimalin olup olmadığını sordum. Kendilerinde böyle bir bilginin kayıtlı olmadığını, ekiplerin araştırdığını söylediler. Burası kokunun kaynağı olan yerlerden birisi olarak görünüyor. İlk buraya geldim. Bundan sonra diğer güzergahlara da gideceğiz. Burada kesif bir koku var. İki boru görüyoruz, öyle zannediyorum ki buraya sanayi atıklarını vidanjörlerle getirenler boruları kullanarak deşarj ediyorlar. Bunlar sabit borular, demek ki burası devamlı kullanılıyor. Nitekim yine geçen yıl ve 2015 yılında Tuzla’da bu kokuları medya yazdı.”

Tuzla’da 2015’te yayılan benzer kokuya bir fabrikadan sızan nitrik asidin neden olduğu ortaya çıkmıştı.

Banyolarımızdaki tuz ruhu zehirlenmesinin benzeri yaşandı

İstanbul Mahalle Afet Gönüllüleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Karadayı, kimyasal atıkların illegal şekilde toprağa gömülerek borularla İSKİ deşarj kollektörüne aktarıldığını söyledi. Karadayı açıklamasına şu sözlerle devam etti:

“Atıklar deşarj kollektöründe su ile birleşince banyolarımızda tuz ruhu ile çamaşır suyu karışınca meydana gelen olay vuku buldu. Tuzlalılar zehirli ve boğucu gaz soludular. Bu işlemi çaktırmadan azar azar yapıyorlar. Dün akşam ayarı kaçırmışlar. Fabrikalar kimyasal atıklarını sızdırmaz bir kapta, atık deposunda tutmak zorunda. Bu atıkların da ayrıca depolanma yöntemleri var.”

TMMOB Kimya Mühendisleri Odası’ndan basın açıklaması: İstanbul‘da kimyasalların ve kimyasal atıkların denetimi yetersiz

25 Aralık 2017 akşam saatlerinden itibaren Tuzla ve çevresinde yaşayanların geniz yanması, rahatsız edici koku gibi şikayetleri üzerine olan gelişmelere dair TMMOB Kimya Mühendisleri Odası’ndan konuyla ilgili bir açıklama geldi.

“25 Aralık gecesi Tuzla halkı genzi yakan ve rahatsız bir edici koku ile karşılaşmış ve yetkililere seslenmiş, sağlık merkezlerine gitmiştir. Ardından bölgeye giden İGDAŞ kokunun doğalgazdan kaynaklanmadığını, AKOM ve İBB de sağlığı etkileyen bir şey olmadığını ama detektörlerinin bu kimyasalı algılamadığını belirtmiştir!

Defalarca belirttik, üzülerek yine belirtiyoruz: İstanbul‘da kimyasalların ve kimyasal atıkların denetimi yetersizdir ve bu halk için büyük tehlike oluşturmaktadır. Sürekli halkın güvenliğinden bahseden ancak çıkardığı KHK’lar ile hayatı altüst eden yetkililer “gerçek” tehlikelere karşı duyarsız kalmaktadır!

Detektörle tespit edilemeyen kimyasalın sağlığı etkilemeyeceği bilgisine ilgililer nasıl ulaşmıştır, bilmediği bir kimyasal ile ilgili halka nasıl böyle bir açıklama yapabilmiştir? Kimyasal deşarjında ortaya çıkan bir sızıntı bilgisi paylaşıldı yetkililerce dolayısıyla hangi firma ve bu firmanın ne ürettiği, atıklarının ne olduğu belli değil midir? Yetkililer bir an önce şeffaf yönetim anlayışı gereği ve doğru sağlık müdahalesi yapılabilmesi için hangi kimyasalın sızdığını tespit etmeli ve kamuoyu ile paylaşmalıdır! Bölgede sokak canlılarında bir can kaybı var mı paylaşılmalıdır! Bu kimyasalın doğada ne kadar kalacağı bölge halkını ne kadar etkileyeceği, kimyasal bilgisi ve ne kadar sızdığı paylaşılmalıdır!

Daha önce yaşanan kazalarda olduğu gibi bu kazada da “Tehlikeli Kimyasalların Yönetimi” konusunda ciddi eksikliklerin olduğunu görmekteyiz. Toplumsal ve mesleki sorumluluğumuz gereği aşağıdaki açıklamaları yapma ihtiyacımız doğmuştur:

1) Rahatsızlık hisseden vatandaşlarımızın acilen bir sağlık kuruluşuna başvurmalarını tavsiye ederiz.

2) Kazanın oluş sebebi konusunda hazırlanacak raporunun yetkiler tarafından kamuoyuyla paylaşılması halka karşı sorumluluk gereğidir. Araştırma çalışmalarına uzman desteğimizle katkıda bulunmaya hazır olduğumuzun bilinmesini isteriz.

3) İstanbul’un inşaat odaklı ranta açılması ve buna göre yapılandırılması sürecinde, birçok fabrika ve atölye yerleşim yerleri içerisinde kalmıştır. Birçok sınai işletmenin plansızca kent içerisinde kalması, böyle kazaların daha fazla insanı etkilenmesi ve daha fazla can kaybına yol açması anlamına gelmektedir.

4) Kimya sanayiinin yarattığı risklerin yönetilebilmesi için Organize Kimya Sanayi Bölgelerinin yer seçiminde hassasiyet gösterilmelidir. Bu bölgeler, sanayileşmenin artık şehri yaşanmaz hale getirmeyeceği yerlerde kurulmalıdır. Yer seçimi, risklerin belirlenmesi, denetim ve eğitim konularında KMO daha önce defalarca açıkladığı gibi, bilgi birikimini kamu yararına sunmaya her zaman hazırdır.

5) Tehlikeli kimyasalların bulunduğu iş yerlerine yönelik bir risk haritası hazırlanmalıdır. Bu çalışmalar yerel yönetimler, ilgili bakanlıklar, başta Kimya Mühendisleri Odası olmak üzere diğer uzmanlık örgütleri ve bu risklere yakın yaşayan halkın etkin katılımıyla gerçekleştirilmelidir. Bu çalışma kamuoyu ile paylaşılmalıdır.

6) Tehlikeli kimyasal kullanan işyerlerinin ruhsatlandırma sürecine yerel yönetimler, itfaiye ve devlet kurumlarıyla beraber Kimya Mühendisleri Odası da dahil edilmeli, kullanılacak kimyasalların envanterinin tutulması, güvenli kullanım koşullarının sorgulanması gibi konulara denetimlerde daha fazla önem verilmelidir.

7) Pek çok ülkede örneğini gördüğümüz gibi, özerk bir “Kimyasal Kazaları Araştırma Kurumu” kurulmalıdır. Bu kurum, kimyasallardan kaynaklı kazalardan sonra yapacağı araştırmalarla, ulusal kimyasal güvenliği standartlarının geliştirilmesini sağlamalıdır.

8) Kimyasal madde kazalarında müdahale yöntemini belirleyen, karar üretme süreçlerinin bilgi temelli hale dönüştürülmesi ve coğrafi bilgi sistemlerinin bu açıdan geliştirilmesi gerekmektedir.

9) Tehlikeli bir kimyasalın üretiminden son ürününe kadar oluşumu aşamalarında meydana gelecek her türlü emisyon, imisyon ve ortaya çıkacak atık miktarlarının tespitinin yanı sıra olası kazalarda can ve mal güvenliğini önlemeye önemli katkı sağlayacak olması nedeniyle il ve bölge bazında “Tehlikeli Kimyasal Maddeler Envanteri” çıkartılması gerekmektedir. Kent içindeki kimyasalların envanteri tek bir elde toplanmalı ve kamuoyu ile paylaşılmalıdır.

10) Kimyasal madde üreten ve kullanan işletmelerde, 15.02.1954 tarih ve 6269 sayılı Kimyagerlik ve Kimya Mühendisliği Hakkında Kanun’a uygun olarak “Sorumlu Müdür” bulundurulması zorunludur. Artık işverenlerin ve yerel yönetimlerin bu zorunluluğun ne kadar önem arz ettiğini anlamaları ve kanunda yazanı hayata geçirmeleri gerekmektedir.

11) Kimyasal atık bertarafının, 2 Nisan 2015 tarih ve 29314 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan yürürlüğe giren Atık Yönetimi Yönetmeliğinde atık bertaraf yöntemlerine uygun şekilde ıslah edilmesi ve denetiminin yapılması zaruridir.

12) Kamu denetiminden sorumlu birimler ve yerel yönetimlerin ilgili müdürlükleri kimya mühendisi istihdam etmeli ve mevcut kimya mühendisi sayısını arttırmalılar.

13) Kimyasalların yönetimine dair gerekli önlemlerin alınması ve gerekli denetimlerin yapılması, İstanbul için ertelenemeyecek bir duruma gelmiştir. Marmara`yı bekleyen deprem, aynı zamanda tehlikeli kimyasallar, doğalgaz ve LPG kullanımı nedeniyle vereceği zararı arttıracaktır. Depreme hazırlık master planlamasının sürekli güncel tutulması ve bölgesel bir eylem planı hazırlanması önem taşımaktadır. Şimdiye dek yapılan çalışmaların derlenmesi, kamuoyuyla paylaşılması ve eksiklerinin tamamlanması için bölgemizin vakit kaybına tahammülü kalmamıştır.

Bizler TMMOB Kimya Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi olarak kentimizle ilgili yapılacak her türlü olumlu çalışmanın içinde yer alacağımızı bir kez daha belirtir, söz konusu kaza nedeniyle etkilenen vatandaşlarımızla geçmiş olsun dileklerimizi paylaşırız.”

TMMOB Kimya Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu

 

(Diken, TMOBB, Yeşil Gazete)

İran asıllı bilim insanı hakkındaki idam kararı onandı

İran Yüksek Mahkemesi, İran’da idama mahkum edilen İran asıllı İsveç vatandaşı bilim insanı Ahmed Rıza Celali’nin cezasını onadı. Alman DW haber sitesine göre Başsavcılık, Celali’nin hakkındaki casusluk iddialarını kabul ettiğini açıkladı.

İran Yüksek Mahkemesi’nin, İran’da idama mahkum edilen bilim insanı Ahmed Rıza Celali’nin cezasını onamasının ardından açıklama yapan Tahran Başsavcısı Abbas Caferi Dolatabadi, Celali’nin İran’ın nükleer programı ve savunma stratejisiyle ilgili gizli bilgiler içeren dokümanları ve İranlı nükleer bilimcilere dair verileri yabancı istihbarat birimleriyle paylaştığını kabul ettiğini açıkladı. Celali’nin İran’ın askeri ve nükleer tesisleri hakkında hassas bilgileri para ve İsveç’te oturum hakkı karşılığında sağladığını söyledi.

İnfazın ne zaman gerçekleşeceği ile ilgili bilgi yok.

Uluslararası Af Örgütü’nün verdiği bilgiye göre, İsveç’te yaşayan, İtalya ve Belçika’da da akademik çalışmalar yürüten İran doğumlu bilim insanı Ahmet Rıza Celali, Nisan 2016’da İran ziyareti sırasında tutuklanmıştı.

Celali’nin tutuklanması ve aldığı ceza uluslararası alanda da büyük tepki çekti. Uluslararsı Af Örgütü, Celali’nin adil yargılanmadığı ve tehdit ve işkence altında verilen ifadelerin hakkında verilen hükme temel oluşturduğunu açıkladı.

(Deutsche Welle)