PEN Yazarlar Derneği Cumhuriyet gazetesi kitap eki Genel Yayın Yönetmeni Turhan Günay’a edebiyata ve demokrasi kültürüne katkılarından ötürü bir şükran ifadesi olarak 2017 PEN Onur Ödülü’nü sundu.
Günay’a hitaben kaleme alınan açıklamada, “Edebiyatımıza yıllardır yaptığınız sonsuz katkılar için, genç yazarlara, şairlere yol göstericiliğiniz için, yazılarınız, eleştirileriniz, yöneticiliğiniz ve editörlüğünüzle edebiyatın yaratıcı ve birleştirici gücünü yücelttiğiniz için, tüm çalışmalarınızdaki dikkat, titizlik ve özen için, düşünce ve ifade özgürlüğünü her ne pahasına olursa olsun savunduğunuz için, hayata karşı onurlu ve vicdanlı duruşunuz için, sözünüzü, düşüncenizi, eyleminizi, saz çalışınızı, türkü çağırışınızı, güler yüzünüzü, ve daha nice özelliği bir kıldığınız ve kişiliğinizin harcı yaptığınız için size 2017 PEN Onur Ödülü’nü sunmaktan kıvanç ve sevinç duyduğumuzu saygıyla bildiririz” ifadesi yer aldı.
Ödül töreni, PEN Olağan Genel Kurul Toplantısında 6 Ocak 2018 saat 10:30’da yapılacak.
Trump yönetimi, enerji şirketleri ve diğer iş kuruluşlarının göçmen kuşların ölümlerinden sorumlu tutulmayacağını açıkladı. ABD İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklama, şirketlerin göçmen kuşların ölümlerinden sorumlu tutulmayacağını belirtirken yasanın değiştirilmesi çevre grupları tarafından tepkiyle karşılandı.
ABD Ulusal Audubon Derneği Başkanı David O’Neill Trump hükümetinin kararıyla ilgili, “Noel, kuş katilleri için erken geldi. Beyaz Saray, yüzyıldan uzun bir süredir ülkede var olan koruma mirasıyla yollarını ayırıyor” dedi.
Göçmen kuşlar hakkında yapılan son açıklama, Trump yönetiminin çevresel konularla ilgili değiştirdiği diğer kararlara dikkat çekti. Trump yönetimi, ABD’nin Utah eyaletindeki iki ulusal parkın alanını daraltması ve nesli tükenme tehlikesine girmek üzere olan bir çeşit ormantavuğu Greater Sage Grouse için ayrılan bütçeyi daraltması nedeniyle, çevre grupları tarafından eleştirilmişti.
ABD İçişleri Bakanlığı Hukuk Danışmanı Daniel Jorjani, 1918’den beri kullanılan yasanın göçmen kuşların “yanlışlıkla” ölümüne yol açan şirketlere, yasa dışı veya lisanssız avlanmanın önüne geçilmesi nedeniyle dava açıldığını, ancak, hükümet tarafından kabul edilen Göçmen Kuşlar Anlaşması Yasası‘nın “kasti olarak kuşlara, kuşların yumurtalarına ve yuvalarına zarar veren eylemlere” uygulanabileceğine dikkat çekti.
Boğaziçi Lectures serisi kapsamında Türkiye’ye gelen ve NASA bünyesindeki çalışmalarıyla tanınan Dr. Jonathan Trent, 19 Aralık Salı günü Boğaziçi Üniversitesi’nde gerçekleşen sunumu sırasında geri dönüştürülebilir kaynakları kullanarak tasarladığı OMEGA projesi hakkında bilgiler verdi.
Dr. Jonathan Trent
Trent’in yürütücüsü olduğu OMEGA projesi, mikro algler’den (yosunlardan) bioyakıt ve gıda ürünü üretimi, karbondioksit yakalama ve atık su arıtımı çalışmalarını kapsıyor. Dr. Trent, Boğaziçi’ndeki sunumunda Türkiye’nin bereketli toprakları ve üç tarafı denizlerle çevrili bir ülke olarak OMEGA projesi için ideal bir konumda olduğundan da sözetti.
Trent’in sunumu ve Omega Projesi’ne dair bilgilendirmelerini Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Levent Kurnaz, Yeşil Gazete’ye değerlendirdi.
Prof. Dr. Levent Kurnaz
‘Co2’nin tonu 50-100 USD iken böylesi projeler hayalin ötesine geçmez’
Bu tür yeşil teknolojiler ancak biz çevreyi kirletmeyi bırakıp döngüsel bir ekonomik sistemde yaşamaya karar verdiğimiz zaman işe yarayabilir diyen Kurnaz, Omega Projesine dair, “Karbondioksidin tonunun 50-100 USD mertebesinde fiyatlandırıldığı günümüzde böylesi projelerin hayata geçirilebilmesi hayalin ötesine geçmez” şeklinde konuştu.
NASA’da Protein Nano Teknoloji Grubu ile Küresel Enerji ve Çevre Araştırmaları alanında çalışan Green Team’in de kurucusu olan Dr. Trent, Omega Projesi ile kıyı şehirlerinde denizlere aktarılan atık suların bu teknoloji ile tekrar kullanımını sağlamayı amaçlıyor. Alg üretimi, atık suyun temizlenmesi, karbon dioksitin depolanması ve bu yolla biyo yakıt üretimini hedefleyen OMEGA projesinde denizde foto-biyoreaktör adı verilen büyük boyutlardaki plastik tüpler kullanılıyor.
Türkiye’nin de proje için ideal bir ülke olduğunu dile getiren Trent’e Levent Kurnaz’ın yanıtı ise, “Ülkemiz her sene atmosfere yaklaşık 450 milyon ton civarında karbondioksit salıyor. Salınan bu karbondioksit miktarını deniz üzerinde yosun üreterek emmeye çalışacak olursak bunun için gerekli olan alan yaklaşık 125 bin km2 oluyor, yani Türkiye’nin alanının altıda biri gibi bir bölge. Dolayısıyla, Jonathan Trent’in konuşmasında deniz üzerinde büyütülecek yosunların iklim değişikliğine olan katkısını anlatmasını hedef saptırıcı olarak görüyorum. ” şeklinde.
‘Bu tür konuşmalar toplumda biz çözümü bilimle buluruz yanlış algısını yaratıyor’
Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Levent Kurnaz, ayrıca “Bu tür konuşmalar toplumu “siz istediğiniz kadar kömür, petrol ve doğal gaz yakabilirsiniz, biz bu tekniklerle havadaki sera gazlarını emebiliriz” gibi yanlış bir görüşe yönlendirebiliyor. Trent tüm konuşması boyunca herhangi bir sayı vermekten kaçınarak hayallerden bahsetti. Hayaller güzel ama bu hayallerin nerede ve hangi ölçekte kullanılabileceğini de konuşma sonrasında sorulan sorulara cevap olarak verebilseydi faydalı olabilirdi.” diye konuştu.
Bu tür projelerin başarılı olması için paradigma değişikliğinin ön koşul olduğunun altını çizen Levent Kurnaz sözlerini, “Biz ne zaman ki hayat tarzımızı doğaya uydurmaya karar veririz, o zaman besin üretiminde bu tür sistemler faydalı olabilir. Ama gene de havadan karbondioksit emmek için değil havadaki karbondioksidi daha fazla bitkisel madde üretmek için. Döngüsel ekonomi perspektifinde bizler Türkiye’de Jonathan Trent’in vermeye çekindiği sayılar çevresinde fikir üretmeye çalışıyoruz. Kendisinden satış-pazarlama konuşması yerine daha bilimsel bir yaklaşım beklemiştim.” diyerek tamamladı.
Ulaştırma Bakanı Ahmet Arslan, yüzde 73’ü tamamlanan 3. havalimanı bittiğinde Atatürk Havalimanı’nın İstanbul’a nefes aldıracak bir alan olarak düzenleneceğini belirterek “Herhangi bir şekilde imara açılıp AVM ve konut yapılması söz konusu değil” dedi.
Arslan, , “Havalimanının 90 milyon yolcuya hizmet verecek ilk etabını 29 Ekim 2018 tarihinde açacağız. Atatürk ve İstanbul yeni havalimanını aynı anda kullanma imkânı yok. İkisi de aynı hava koridorunu kullanıyor çünkü. Ancak şunu da belirtelim Atatürk Havalimanı yapılaşmaya açılmayacak. İstanbul’a nefes aldıracak bir alan olarak düzenlenecek. Ayrıca küçük uçakların iniş yapabileceği bir alan olarak da kullanılmasını planlıyoruz. Çok sayıda terminal var burada, bunların da fuar alanı olarak hizmet etmesini istiyoruz.” açıklamasında bulundu.
Amasra’ya 2005’ten beri bir kömürlü termik santral kurmak isteyen, fakat köylülerin ve Bartın Platformu’nun direnişiyle karşılaşan Hattat Holding, Amasra’nın Gömü ve Tarlaağzı köylerindeki zeytin ağaçlarını usulsüz şekilde söktü.
Köylülerin eylemlerine destek veren Bartın Platformu da bir açıklama yaparak “3573 sayılı ‘Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılandırılması Hakkındaki Kanun’a göre zeytinlik sahalarının 3 km yakınına değil kömürlü termik santral, bacası tüten bir atölye bile yapılamaz! Bu yapılan, sadece basit bir usulsüzlükten ibaret değildir, halkın isteklerini hiçe saymaktır, konuyu takip eden herkesle alay etmektir.” dedi.
Bartın Platformu açıklamasına şu sözlerle sürdürdü:
“Amasra köylüleri, Bartın Platformu ve Türkiye olarak bunu kabul etmiyoruz. Bartın ve Amasra halkının bu termik santral aleyhine açmış olduğu ÇED iptal, Çevre Düzeni Plan Değişikliği iptal ve lisans iptal davaları henüz sonuçlanmamışken, dalında meyvesiyle ağaçları söken şirketi kınıyoruz. Amasra’da termik santral yapılamaz.”
Bartın Platformu öncülüğünde bölge halkı yaklaşık 10 yıldır termik santrale karşı mücadele ediyor. ÇED nihai raporunun askı sürecinde sadece 10 iş günlük kısa süre içinde 42 bin dilekçeyle bakanlığa itirazını bildiren Amasra halkı ÇED olumlu kararının iptali için 2 bin 19 davacıyla ülkenin en büyük çevre davasını açmıştı.
İngiltere’nin başkenti Londra’da, belediye otobüslerinde atık kahvelerden üretilen biyoyakıt kullanılmaya başlandı. Londra’da kişi başı ortalama günlük kahve tüketimi 2,3 fincan. Bunun sonucunda da ortaya yılda 200 bin ton atık kahve çıkıyor.
Dünya enerji devi Shell ile teknoloji şirketi bio-bean, atık kahveden biyoyakıt üretiyor. B20 adı verilen biyoyakıtın üretimi için atık kahveden elde edilen yağlar mazotla karıştırılıyor. Elde edilen karışım da Londra’daki yaklaşık 9 bin 300 adet belediye otobüsü için temiz bir enerji kaynağı olarak kullanılıyor.
Hayvan hakları konusundaki girişimleriyle öne çıkan ünlü Fransız oyuncu Brigitte Bardot kürk kullanımına karşı “Hayvanları seviyorum… Eğer ölüyseler” sloganıyla bir kampanya başlattı.
Kampanya ile kendisini hayvansever addeden ama yapay kürk giydiğini zannederken gerçek kürk kullanan kişilere ulaşmak hedefleniyor.
Salı günü Paris ve çevresindeki birçok alan kürk kapüşonu kanlar içindeki parka mont giyen bir adamın bulunduğu binlerce afiş asıldı.
Brigitte Bardot Vakfı’ndan yapılan açıklamada, afişlerin hayvanların korkunç kaderine dikkat çekme amacı taşıdığı vurgulandı. Yapılan açıklamada Bardot’nun “İnsanlar kürk ve canlı hayvanlar arasında bağlantı kuramadığından” yakındığına dikkat çekildi.
83 yaşındaki Bardot, kampanyayla kendilerini hayvansever addeden, ancak köpeğini dolaştırmaya çıkardığında yapay kürk olduğunu sandığı için bilmeden kürk giyen kişilere ulaşmak istediklerini belirtiyor.
Hayvan haklarına dair Papa’ya da seslenmişti
Brigitte Bardot Vakfı “kürkün genellikle, yapay kürkün pahalı olduğu Çin’den geldiğine” dikkat çekiyor ve bu ürünlerde sıklıkla sansar, hatta kedi kürkü kullanıldığını kaydediyor.
Fransız hayvan hakları örgütü Fourrure Torture’un verdiği bilgilere göre dünya çapındaki kürk çiftliklerinde yaklaşık 140 milyon hayvan tutuluyor. Bunlar arasında vizon, tilki, rakun ve tavşan da bulunuyor. Bu hayvanların kürkleri genellikle kapüşonların kenarlarında, montlara dolgu malzemesi olarak ya da eldiven yapımında kullanılıyor.
Brigitte Bardot geçen sonbaharda Papa Françesko’ya gönderdiği açık mektupta, Papa’yı hayvanların yaşadığı eziyete gerektiği kadar dikkat çekmediği gerekçesiyle eleştirmişti.
696 numaralı KHK, devletin tepesinde bir ikiliğe yol açtı.
Başbakan Binali Yıldırım, resmi ziyarette bulunacağı Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’a hareket öncesi açıklama yaptı. Esenboğa Havalimanı’nda konuşan Yıldırım, 15 Temmuz darbe girişimi ve devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması’ için hareket eden sivillere yargı zırhı veren 696 sayılı KHK ile eleştiri yapan kişilerin ‘boş konuştuğunu’ söyledi.
Yıldırım “Hiçbir düzeltme yapılmayacak, dilinde falan da bir sorun yok. Düzenleme, 667-668’deki düzenlemedeki kullanılan hukuki terimlerin tamamen aynısıdır” diye konuştu.
Başbakan Yıldırım KHK ile ilgili bu açıklamayı yaparken, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın hukukçu danışmalarından Mehmet Uçum, 15 Temmuz darbe girişimi ve devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması için hareket eden sivillere yargı zırhı veren KHK maddesinde ‘polemiklerin önüne geçmek için’ değişiklik yapılabileceğini söyledi.
Habertürk Gazetesi Ankara Temsilcisi Muharrem Sarıkaya’ya konuşan Uçum: “Burada başlangıç darbe kalkışması (15 Temmuz), bitiş darbenin bastırılmasıdır (16 Temmuz’dur). Metindeki devam terimi de bu başlangıç ile bitiş arasındaki olaylar zincirini ifade ediyor. Bana kalırsa metin açık ve değişmesine ihtiyaç yoktur. Ancak yersiz tartışmaları önlemek, yalan ve çarpıtmaya dayalı siyasi polemiklerin önüne geçmek için esası değiştirmeyen ama lafzı somut tarihle belirgin hale getiren bir küçük değişiklik yapılabilir.” şeklinde konuştu.
Avrupa’nın en büyük enerji ağı olan Energy Cities’e üye olan Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, Avrupa Belediye Başkanları sözleşmesini imzalamak üzere “Sürdürülebilir Enerji ve İklim Eylem Planı” çalışmalarına başladı. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Avrupa Belediye Başkanları sözleşmesi doğrultusunda (Covenant of Mayors), sürdürülebilir bir kent olma yolunda bazı taahhütlerde bulunacak. Bu taahhütlerden biri de “Sürdürülebilir Enerji ve İklim Eylem Planı”nın hazırlanması olacak.
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin enerji verimliliği ve iklim değişikliği alanında yapmış olduğu çalışmaların uluslararası ölçeğe taşınması iklim değişikliği ile mücadele ve uyum konusunda öncü bir kent olması hedefleniyor. Eylem planı öncesinde Gaziantep Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, GAZDAŞ Gaziantep Bölge Müdürlüğü, TEİAŞ 12. Bölge Müdürlüğü, Türkiye İstatistik Kurumu Gaziantep Bölge Müdürlüğü, Gaziantep Valiliği İl Göç İdaresi Müdürlüğü, Gaziantep Toroslar EDAŞ, Gaziantep Sanayi Odası, Gaziantep Organize Sanayi Bölge Müdürlüğü, İpekyolu Kalkınma Ajansı ve Bilim Sanayi Teknoloji Bakanlığı Gaziantep İl Müdürlüğü ile Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Daire Başkanlıklarının katılımı ile bir toplantı gerçekleştirildi. Yapılan bu toplantıda başkanlar akdine taraf olma doğrultusunda hazırlanacak olan Sürdürülebilir Enerji ve İklim Eylem Planı Projesi tanıtımı yapılarak, kurumlararasında ihtiyaç duyulacak iş birlikleri ile ilgili konular gündeme getirildi. Katılan kurumlardan tam destek sözü alan Büyükşehir Belediyesi paydaşları ile beraber Gaziantep için sanayi, binalar, hizmet sektörü, ulaştırma ve tarım alanlarında kısa, orta ve uzun vadede projeler geliştirecek.
Hayata geçirilecek olan bu proje ile başkanlar akdine taraf olunarak Sürdürülebilir Enerji ve İklim Eylem Planı hazırlanacak. Belediye’nin yetki ve sorumluluğu kapsamındaki sera gazı emisyonunun azaltım potansiyelinin belirlenerek, iklim değişikliğinin getireceği risklerin ve kırılgan alanların belirlenerek, önlemler alınacak. Sözleşmeyi imzalayan belediyeler Avrupa Birliği’nin 2030 yılına kadar en az yüzde 40 karbon salınımı azaltım hedefi doğrultusunda, sorumlu oldukları alanda enerji verimliliğini arttırmayı ve yenilenebilir enerji kaynaklarını daha fazla kullanmayı taahhüt ediyor. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi de katılım ile ilgili prosedürlerin yerine getirilmesinin ardından önümüzdeki süreçte yereldeki tüm paydaşlarla birlikte kentteki karbondioksit salınımını azaltma gösterge hedefini de içerecek olan Sürdürülebilir Enerji ve İklim Eylem Planını hazırlayacak.
Şehirde yapılan yenilenebilir enerji çalışmalarından “Bağlarbaşı 1 MW Güneş Enerji Santrali, Oğuzeli 1 MW Biyogaz Enerji Santrali, 30 MW Nurdağı Rüzgar Enerji Santrali” çalışmaları ile KRİTA projesi kapsamında Türkiye’nin ilk akıllı parkı çalışmalarının yürütüldüğü Masal Park’taki enerji verimliliği ve enerji yönetimi çalışmaları da uluslararası boyuta taşınacak.
İstanbul Tuzla’da Pazartesi gecesi bazı mahalleleri etkileyen ve çok sayıda kişinin hastanelere başvurmasına yol açan kimyasal kokuya ilişkin, Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma açtı.
Başsavcılığın soruşturmayı, Türk Ceza Kanunu’nun 181. ve 86. maddelerindeki, “çevrenin kasten kirletilmesi” ve “kasten yaralama” suçlarından başlattığı öğrenildi.
Öte yandan, Şifa Mahallesi Patlayıcı Maddeler Yolu Caddesi üzerinde özel bir vidanjör tarafından kanalizasyon sistemine bırakılan kimyasal atıktan kaynaklandığı üzerinde durulan kimyasal kokuya ilişkin, polis ekiplerinin kamera kayıtlarını incelemeye aldığı belirtildi.
97 kişiden 62’si taburcu edildi
Bu arada, kokudan etkilenen ve hastanelere başvuran 97 kişiden 62’sinin bu sabah taburcu edildiği, 35 kişinin ise tedbir amacıyla hastanelerde tutulduğu kaydedildi.
Polis ekiplerinin yaptığı çalışmalar kapsamında, hastanede tutulan bazı kişilerin bilgisine başvurulduğu ve olayla ilgili yürütülen soruşturmanın devam ettiği belirtildi.
Tuzla’da dün akşam saatlerinde bazı mahalleleri etkileyen yoğun koku şikayetleri üzerine, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden yapılan açıklamada, incelemeler sonucu söz konusu kokunun atık su kolektör hattına kaçak deşarj edilen kimyasal atıktan kaynaklandığı duyurulmuştu.
Kimyasal maddeler belirlendi: Trikloreten ve tetrakloreten
Bu arada, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) ve İSKİ, söz konusu kimyasal maddelerin trikloreten ve tetrakloreten olduğunu duyurdu. Açıklamalarda kokunun atık su kolektör hattına kaçak deşarj edilen kimyasal atıktan kaynaklandığı” bildirildi.
Kimyasalı döken 4 araç bulundu
Öte yandan, kokuya neden olan kimyasalı döken 4 kamyon ele geçirildi. Vidanjörler, örnek alınmak üzere Orhanlı Polis Merkezi Amirliği’ne getirildi. Olay yeri inceleme ekipleri vidanjörlerden tek tek numune alıp laboratuvara gönderildi.
Trikloreten nedir?
Yanıcı olmayan kokusuz, renksiz bir sıvıdır. Suda çözünmeyen tricholoroethene kuru temizlemede, metal malzemenin yağını gidermede kullanılır. Bu maddenin gıda, ilaç ve kozmetik alanlarında kullanımı yasaklıdır. Maddeye kısa süreli maruz kalmak göz, cilt problemlerine; solunması durumunda akciğer iltihaplanmasına yol açar. Uzun süreli maruz kalmak ise böbrek ve karaciğerlerde ciddi hasarlara yol açar.