Ana Sayfa Blog Sayfa 1693

Kuzey Ormanları İzleme Raporu: Takip edilen 11 ilin 10’unda tahrip veya tehdit var

Kuzey Ormanları Araştırma Derneği, yedi yıldır sürdürülmekte olan Kuzey Ormanları Savunması’nın faaliyetlerine katkı vermek, Kuzey Ormanları’nı koruma ve onarma çalışmalarının parçası olmak amacıyla hazırladığı İzleme Raporu’nun ikincisini yayınladı.

Raporda ekim-kasım-aralık aylarında Kuzey Ormanları (Edirne, Kırklareli, Tekirdağ, İstanbul, Kocaeli, Yalova, Sakarya, Düzce illerinin içinde ve Bursa, Balıkesir ile Çanakkale illerinin kuzeyinde yer alan ormanlar) coğrafyasında, flora ve faunasında, yaban hayatında, içinde ve çevresinde yer alan insan yerleşmelerinde, ekosistemi tehdit ve tahrip eden insan faaliyetleri takip edildi.

En çok tehdit veya tahrip altındaki bölge Trakya

Yayınlanan raporda Kuzey Ormanları sınırlarına dahil edilen 11 ilin 10’unda tehdit, tahrip veya savunma niteliğinde izlemede bulunuldu.

1’inci Bölge olarak nitelendirilen Trakya Bölgesi termik santraller, maden ocakları, sanayi baskısı gibi nedenlerle tehdit ve tahribin en çok olduğu yer oldu. Burada 88 adet tehdit veya tahrip tespit edildi.

Düzce’de hava kirliliği

İstanbul Çevre Düzeni Planı ihlal ediliyor

Yüzölçümü sebebiyle başlı başına bir bölge olarak belirlenen İstanbul hakkında ise “Türkiye’nin en önemli şehirlerinden biri olan bu kent üzerindeki ve çevresindeki yapılaşma, gelişme ve büyüme baskısı sebebiyle yoğun bir tehdit ve tahrip altındandır” denildi.

İstanbul’un anayasası olarak kabul edilen 1\100.000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı’nda İstanbul’un Kuzey’inin korunması ve o bölgedeki doğal kaynakların sürdürülebilir olması ve bölgenin yapılaşmaya açılmaması gerektiğinin belirtildiği hatırlatılan raporda şu ifadeler yer aldı:

Bu planı delip yoğun tahrip eden ve tehdit etmeye devam eden projeler ise; 3. Köprü, Kuzey Marmara Otoyolları, 3. Havalimanı ve son olarak da gündemden düşmeyen Kanal İstanbul’dur.”

En sık rastlanan konu: Kuraklık

Raporda en çok rastlanılan izleme konusunun ise kuraklık olduğu belirtildi. Üç aylık sürede 55 kuraklık haberinin yer aldığına değinilen raporda “Kuraklık izlemeleri, aralık ayında yoğunlaşmış olup 31 adettir. Bunun önemli nedeni ise yapılaşma, betonlaşma, ekosistem parçalanmaları, habitat kayıpları nedeniyle her geçen gün etkisi daha da yoğun bir şekilde hissedilen iklim krizidir” denildi.

Kuraklık ile ilgili en çok haber 31 adet ile aralık, 13 adet ile kasım ve 11 haber ile ekim ayı oldu. Raporda “Kuraklık ile ilgili izlemelerin yüzde 30’u baraj doluluk oranları ve kuruması, yüzde 18’i göl kuruması, yüzde 14’ü derelerdeki su seviyesi azalması ve su krizi konularında yoğunlaşmıştır” tespiti yer aldı.

2020 yılı Yolsuzluk Algı Endeksi sonuçları açıklandı: Türkiye 86. sırada

Uluslararası Şeffaflık Örgütü, 2020 yılı Yolsuzluk Algı Endeksi sonuçlarını yayınladı. Endekse göre Türkiye, 40 puanla 86. sırada yer aldı.

Uzmanların, sivil toplum örgütlerinin ve iş dünyası temsilcilerinin kamu kesimindeki yolsuzluğa dair algılarını yansıtan Yolsuzluk Algı Endeksi’ne göre Türkiye, Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerle karşılaştırıldığında 28 üye ülkeden de düşük puan alarak Romanya’nın ardından sonuncu sıraya yerleşti.

Türkiye, OECD ülkeleri arasından sondan üçüncü

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ülkeleri arasında da Türkiye, sondan üçüncü sırada yer aldı.

2013 yılında Doğu Avrupa ve Orta Asya ülkeler grubunda lider konumda bulunan Türkiye, 2020 yılında beşinciliğe düştü.

Türkiye, küresel sıralamada ise ekonomik, politik ve sosyal istikrarsızlığın fazla olduğu birçok ülkenin gerisinde kalarak 180 ülke içinde 86. sıraya yerleşti.

İlk sırada Danimarka ve Yeni Zelanda var

2020 Yolsuzluk Algı Endeksi’nde 88 puan alarak ilk sırayı Danimarka ve Yeni Zelanda paylaştı. Onların ardından 85 puan alan dört ülke İsveç, İsviçre, Finlandiya ve Singapur geldi.

Türkiye, 2012’den beri puan kaybediyor

Endeksin son sıralarında 14 puanla Suriye, 12 puanla Somali ve Güney Sudan yer aldı.

2012’den bu yana en çok puan kaybeden ülkeler arasında Saint Lucia (-15) ve Liberya’nın (-13) ardından 12 puan kaybeden Macaristan, Barbados ve Suriye geliyor. Bu ülkeleri 2012-2020 yıllarında dokuz puan kaybeden Güney Kıbrıs, Bahreyn, Cibuti ve Türkiye takip ediyor.

2012 yılından beri  puanı ve sırası hızlı bir şekilde düşen Türkiye’nin bu yıl bir puan fazla almasına rağmen son sekiz yıl içinde en çok gerileyen beş ülke arasındaki yerini değiştiremedi.

‘Ülke kaynaklarının korunması herkesin derdi olmalı’

Sonuçları değerlendiren Uluslararası Şeffaflık Örgütü Yönetim Kurulu üyesi ve Uluslararası Şeffaflık Derneği Başkanı E. Oya Özarslan şunları söyledi:

Türkiye yolsuzlukla mücadele konusunda endişe verici durumunu koruyor. Temelli bir adım atmadığımız sürece de böyle olmaya devam edecektir. Küresel bir salgını yaşadığımız bu günlerde sağlık, eğitim gibi temel ihtiyaçlara gitmesi gereken ülke kaynaklarının korunması herkesin derdi olmalı.”

Ankara Barosu: Hepimiz oradaydık

‘Çoklu baro’ yasasına karşı Temmuz 2020’de baro başkanları ve avukatların düzenlediği eylemlere katılan 23 avukata soruşturma açıldı. Avukatların ifadeleri bugün Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca alınmaya başlandı.

Sıhhiye‘deki Ankara Adliyesi önünde soruşturmayı protesto eden Ankara Barosu‘na üye avukatlar adına konuşan Baro Başkanı Erinç Sağkan, “Soruşturmalarınıza, tutuklamalarınıza, her türlü baskınıza rağmen tekrar haykırıyoruz. Susmuyoruz, korkmuyoruz, biat etmiyoruz” dedi.

Açıklama şöyle:

“3 Temmuz 2020 savunma tarihinde bir kilometre taşı; avukatların, meslek örgütleri olan baroların içi boş, sesi kısık, cübbesi düğmeli topluluklara indirgenme çabasına karşı tarihsel sorumluluklarını yerine getirdikleri ve kendi seçtikleri baro başkanlarına yapılan zulme karşı savunmayı savunmak için Ankara’da bir araya geldikleri tarihtir.

Türkiye’nin dört bir yanından Ankara Adliyesi önünde bir araya gelen, baskıya ve tahakküm çabasına karşı korkmadığını, susmadığını ve biat etmediğini haykıran binlerce meslektaşımız arasından seçilen 23 meslektaşımız hakkında başlatılan soruşturma mesneti korku ve niyeti gözdağı olan beyhude bir çabadan ibarettir.

Binlerce meslektaşımız içinden seçilen 23 meslektaşımız üzerinden öncelikle tüm meslektaşlarımıza ve devamında hakkını arayan ve arayacak olan her vatandaşa verilmeye çalışılan bu gözdağı, tam da baroların bölünmesinin hizmet ettiği korku imparatorluğunun önizlemesi olarak utanç tarihine çoktan geçmiştir.

Haklarında soruşturma başlatılan meslektaşlarımız, bizlere gözdağı vermek isteyenlerin “günah keçisi” ise bizlerin de onurudur. İsimleri sadece ısmarlama soruşturma evraklarında değil kutlu avukatlık mesleğinin mücadele tarihinin onurlu sayfalarında çoktan sonsuza nakşedilmiştir.

Bizler, ruhlarımıza ve bedenlerimize giydiğimiz ve ömrü kendi ömrümüze eşit cübbelerimizle aynen yemin ettiğimiz gün gibi her gün adalete gözdağı vermeye çalışan herkesin karşısında binlerce yürek, on binlerce bedeniz. Mesleğimiz uğruna gerekirse 3 Temmuz’da Ankara Adliyesi önünde gerekirse 28 Ocak’ta Savcılık makamındayız. Geriye kalan 363 gün korkunun, karanlığın, nefretin ve beyhude gözdağı çabalarının karşısında nerede olmamız gerekirse orada olacağız. Hep birlikte, çoğalarak, karanlığın kalbine 23 değil binlerce kez korku salarak…

Soruşturmalarınıza, tutuklamalarınıza, her türlü baskınıza rağmen tekrar haykırıyoruz; susmuyoruz, korkmuyoruz, biat etmiyoruz. Gözdağı nitelikli soruşturmalarınıza isim arıyorsanız söylüyoruz; hepimiz oradaydık. Bugün de buradayız, dünya döndükçe ve o cübbe giyildikçe burada olacağız.”

Ne olmuştu?

Beş binden fazla avukat bulunan illerde, asgari iki bin avukatla birden fazla  baro kurulmasına imkân veren Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi 11 Temmuz 2020’de Meclis’te kabul edildi.  Anayasa Mahkemesi, yürütmenin durdurulması ve kanunun iptaline yönelik başvuruları reddetti.

Yasa yürürlüğe girmeden önce birçok ilden baro başkanları Ankara’ya yürüdü, yapılmak üstenen yürüyüş kentin girişinde durduruldu, baro başkanları yol kenarında bekletildi, polis avukatlara müdahale etti. Bu müdahale sonrası da Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 23 avukat hakkında  “2911 Sayılı Kanunu’na muhalefet”, “görevi yaptırmamak için direnme”, “kasten yaralama”, “kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret” ve “TCK 300. maddede düzenlenen Türk bayrağına yönelik suçların” işlendiği iddiasıyla soruşturma başlattı.

Türkiye Barolar Birliği rakamlarına göre, Ankara Barosu’na 17 bin 598, İstanbul Barosuna 46 bin 52, İzmir Barosuna 9 bin 612 avukat kayıtlı. Türkiye’deki toplam kayıtlı avukat sayısı 127 bin 691. Dolayısıyla “çoklu baro” düzenlemesi beş binden fazla üyesi bulunan İstanbul, Ankara ve İzmir barolarını etkiliyor. 

Toplanan imzalarla İstanbul‘da yapılan başvuru kabul edildi ve İstanbul 2 Nolu Barosu kuruldu.

 

Polonya’da kürtaj yasası yürürlüğe girdi, kadınlar sokakta

Polonya’da aylardır protestolara neden olan kürtaj yasağı bugün yürürlüğe girdi. Ülkede bundan böyle kürtaja sadece tecavüz ve ensest ilişki ya da hamileliğin annenin hayatını riske soktuğu durumlarda izin verilecek. Yasağın yürürlüğe girmesiyle birlikte, birçok kentte protesto gösterileri düzenlendi.

Yarın da başkent Varşova‘da büyük çaplı bir gösterinin düzenlenmesi bekleniyor. Varşova Belediye Başkanı Rafal Trzaskowski, kadınları kararı reddetmeye ve sokaklara çıkmaya çağırdı.

BBC‘nin aktardığına göre, ülkede 1993 tarihli bir mahkeme kararı, fetüste ciddi kusur olması durumunda kürtaja izin veriyordu. Polonya’daki kürtaj vakalarının yüzde 98’i de bu karara dayanıyordu.

Ancak iktidardaki milliyetçi Hukuk ve Adalet Partisi milletvekilleri bu kararı geçen yıl, üyelerinin çoğu iktidar tarafından atanmış olan Anayasa Mahkemesi‘ne taşıdı. Mahkeme ekim ayındaki kararında 1993’teki kararın anayasaya aykırı olduğuna hükmetti. Polonya’da, Anayasa Mahkemesi’nin kararına itiraz edilemiyor.

Nüfusun çoğunluğunun Katolik olduğu Polonya’da hükümetin, Katolik Kilisesi‘yle güçlü bağları var. Ülke, yasaktan önce de kürtaj konusunda Avrupa’nın en sıkı yasalarına tabiydi. Ülke genelinde her yıl 2 bin kadar yasal kürtaj yapılırken, yasadışı ya da yurt dışında yaptırılan kürtaj sayısının ise 200 bin civarında olduğu tahmin ediliyor.

Halkın çoğunluğu yasağa karşı

Anayasa Mahkemesi’nin kararından sonra yapılan kamuoyu yoklamasında, katılanların yüzde 59’u yasağa karşı çıkmıştı.

Yasağa karşı protestolara öncülük eden kadın hareketinin üyeleri, geçen yıl Arjantin‘de kürtajın yasallaşması için kampanya yürüten eylemciler gibi boyunlarına yeşil eşarplar doluyor. Arjantin’de Temsilciler Meclisi ve Senato, geçen yılın sonunda Katolik Kilisesi’nin şiddetli muhalefetine rağmen hamileliğin 14’ncü haftasına kadar kürtaja izin veren yasa tasarısını onaylamıştı.

 

 

Amerika’da karın tadını en çok filler çıkardı

Amerika Birleşik Devletleri‘ne (ABD) yağan kar en çok hayvanat bahçesindeki filleri mutlu etti. Arizona eyaletinde bulunan Reid Park Hayvanat Bahçesi‘ndeki filler karın keyfini doyasıya çıkardı.

Fillerin neşeli görüntüleri ise hayvanat bahçesindeki görevliler tarafından kayda alındı.

 

Fillerin bu videosu sosyal medyada da büyük ilgi gördü.

Orduluların kararlılığı, ruhsatsız HES şirketinin çalışmalarına mâni oldu

Ordu’nun Korgan ilçesinde yapılmak istenen Balamir Hidroelektrik Santrali’ne (HES) karşı çıkan halk bir kez daha iş makinelerinin önüne geçerek çalışmayı durdurdu.

27 Ocak tarihinde dere yatağında çalışma yapmak için iş makinelerini getiren şirket bölge halkının tepkisini görünce bugün alana yüzlerce jandarma eşliğinde yeniden geldi. Ancak köylüler, yapılan görüşmeler sonucunda çalışmaları bir kez daha engelledi.

‘Dava sonucunu beklemeden alana gittiler’

Ordu Çevre Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Ekoloji Birliği Eş Sözcüsü Coşkun Özbucak Yeşil Gazete’ye yaptığı açıklamada “Buradaki mücadele altı ay önce başladı. Bölgede HES kurulması için yapılan imar planı değişikliğine itiraz sonuçlanmadan şirket üç dört kez girme hamlesinde bulundu. Her seferinde halkın tepkisiyle karşılaştı” ifadelerini kullandı.

Uzun süren bir aradan sonra şirketin dün çalışma başlattığını belirten Özbucak, “Haberi alınca biz de Ordu Çevre Derneği olarak bölgeye gittik. Şirket 20-30 kadar personel ile gelmiş. Biz geldiğimizde halk iş makinelerini çıkarmıştı” dedi.

Fotoğraf: Twitter/ topcuogluaykut

‘Ertesi gün jandarma desteğiyle geldiler’

Ertesi gün bu kez de jandarma ve polis desteğiyle alana gelen şirket yeniden tepkiyle karşılaştı. Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel’in de direniş alanına gittiğini anlatan Özbucak şunları söyledi:

En sonunda yapılan görüşmelerin ardından halkın kararlılığını gören valilik ve kaymakamlık makinelerin çıkarılması kararını verdi. En son iş makinelerinin toplanması için kamyonlar bekleniyordu.”

‘Mücadele diğer mahallelere yayıldı’

Bölge halkının şirketin çalışmalarını engellemek konusunda oldukça kararlı olduğunu söyleyen Özbucak, “Özellikle kadınlar çok kararlılar. Hepsi kararlı. Daha önceden Çiftlik Mahallesi‘nde mücadele ediyordu. Şimdi ise mücadele alanı büyüdü. Çamlı Mahallesi de aynı duyarlılığı göstermeye başladı” dedi.

Bir yandan da hukuksal mücadelenin devam ettiğini belirten Özbucak, hukuksal süreci şu sözlerle anlattı:

İmar değişikliği ile ilgili başvuruya Ordu Çevre Derneği olarak itiraz dilekçeleri hazırlamıştık. Bölgeden çok fazla insan itiraz etti ama itirazlar dikkate alınmadı. Bunun üzerinde Çiftlik Mahallesi’nden Avukat İsmail Topçuoğlu dava açtı.”

Fotoğraf: Ünye/Üçpınar Direnişi

17 Şubat’ta bilirkişi incelemesi yapılacak

17 Şubat tarihinde mahkeme tarafından atanan bilirkişi heyetinin bölgede inceleme yapacağını anlatan Özbucak, “O tarihte yaptıkları inceleme sonrasında mahkemeyle bilirkişi raporunu paylaşacaklar. Yaklaşık üç ay sürmesini bekliyoruz” dedi.

Şirketin çalışma ruhsatının da 21 Aralık’ta dolduğunu hatırlatan Coşkun Özbucak, “Şu anda çalışma izni yok. Ama gelip çalışıyorlar. Oldu bittiye getirip bir şey yapmak istiyorlar. Ancak dava devam ediyor” ifadelerini kullandı.

Bölge halkının mücadeleyi yürütmek için kararlı olduğunu vurgulayan Özbucak, “Bölge halkı, mahkeme sonucu ne olursa olsun burada çalışma yaptırmamak için ellerinden geleni yapacaklarını söylüyor” açıklamasında bulundu.

AİHM: Türkiye 2020’de ifade özgürlüğünü en çok ihlal eden Avrupa ülkesi

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 2020 bilançosunu Strasbourg‘daki merkezinde düzenlenen basın toplantısıyla açıklandı. Bir önceki yıl olduğu gibi geçen yıl da AİHM’nin iş yükünün önemli bölümünü Rusya, Türkiye, Ukrayna, Romanya ve İtalya kaynaklı dava başvuruları oluşturdu.

DW Türkçe’den Kayhan Karaca’nın haberine göre, bu beş ülkeye karşı başvurular, toplam başvuruların yüzde 75’ini oluşturuyor. Rusya 13 bin 800 dava başvurusuyla (yüzde 22,4) ilk sırada yer alıyor. Onu sırasıyla, 11 bin 150 başvuruyla Türkiye (yüzde 18,1), 10 bin 250 başvuruyla Ukrayna (yüzde 16,7), 7 bin 700 başvuruyla Romanya (yüzde 12,5), 3 bin 400 başvuruyla İtalya (yüzde 5,5) izliyor.

Nüfusa oranla en çok başvuru Karadağ’dan

2020’de AİHM tarafından işleme konulan ve karar bekleyen dava başvuruları ülkelerin nüfuslarına orantılı ele alındığında ise Karadağ 10 bin kişiye 3,5 dava başvurusuyla ilk sırada yer alıyor. Bu ülkeyi sırasıyla Sırbistan (2,5), Bosna-Hersek (2,49), Lihtenştayn (2,31) ve Letonya (2,17) izliyor.

Ortalamanın 0,5 olduğu bu klasmanın en altında Birleşik Krallık (0,04), Almanya (0,07), İrlanda (0,08) ve İspanya (0,09) yer alıyor. Türkiye ise 10 bin kişiye 1,09 dava başvurusuyla ortalamanın üstünde bulunuyor.

En fazla 5’inci ve 6’ıncı maddeler ihlal edildi 

En fazla ihlal kararı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 5’inci (özgürlük ve güvenlik hakkı) ve 6’ncı (adil yargılanma hakkı) maddeleri temelinde verildi. Adil yargılanma hakkı temelinde 287, özgürlük ve güvenlik hakkı temelinde ise 208 ihlal kararı açıklandı. AİHS’nin “evlenme” ve “eğitim” haklarıyla ilgili maddeleri temelinde ise karar çıkmadı.

AİHM geçen yıl Avusturya, Lihtenştayn, Lüksemburg ve İsveç hakkında hiçbir karar açıklamadı. Andora, Danimarka, Finlandiya, İrlanda, Monako, Çekya ve San Marino hakkında ise sadece birer davada karar yayınladı. 

Türkiye en çok ifade özgürlüğünü, Rusya özgürlük ve güvenlik hakkını ihlal etti

Hakkında en fazla karar açıklanan devletler sırasıyla Rusya (185), Türkiye (97), Ukrayna (86), Romanya (82) ve Azerbaycan (37) oldu. Rusya hakkında açıklanan kararların 173’ünde AİHS’nin en az bir maddesinin ihlal edildiğine hükmedildi. Rusya en fazla vatandaşlarının özgürlük ve güvenlik hakkını ihlalden hüküm giydi.

Türkiye için ise hakkında açıklanan 97 karardan 85’inde AİHS’nin en az bir maddesinin ihlal edildiği sonucuna varılırken, altı davada ihlal bulunmadı; bir dava dostane çözümle, beş dava ise diğer yollardan sonuçlandı. Türkiye davalarında en fazla AİHS’nin ifade özgürlüğüyle ilgili 10’uncu maddesinin ihlaline hükmedildi. AİHM geçen yıl Avrupa geneli için 80 kez 10’uncu maddenin ihlaline hükmetti. Türkiye 31, Rusya ise 23 davada bu maddeyi ihlal etmekten hüküm giydiler.

Türkiye davalarında açıklanan kararlarda 21 kez adil yargılanma hakkı, 16 kez özgürlük ve güvenlik hakkı, 14 kez mülkiyet hakkı, 11 kez de toplanma ve dernek kurma özgürlüğüyle ilgili maddelerin ihlal edildiği sonucuna varıldı.

Hamsi avı yasağı 7 Şubat’a kadar uzatıldı

Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından daha önce iki defa kısmi olarak durdurulduğu açıklanan ticari amaçlı hamsi avcılığı bir kez daha uzatıldı. Yasak, 7 Şubat 2021 tarihine kadar devam edecek.

Yasal avlanabilir boy uzunluğunu dokuz santim olan hamsi balıklarının dokuz santimden daha küçük olanlarının artması ve vücut verimliliklerinin de oldukça düşük olması nedeniyle İstanbul Boğazı ve Karadeniz‘in büyük bir bölümünde her türlü av aracıyla hamsi avlamak 8 Ocak tarihine kadar uzatılmıştı.

İyileşme görülse de yeterli değil

Söz konusu yasağın ardından bölgede yapılan incelemeler hakkında Bakanlık yazılı olarak şu açıklamayı yaptı:

Bu değerlendirmeye göre; 08 Ocak 2021-28 Ocak 2021 tarihleri arasında hamsi avcılığına kısıtlama getirilen karasularımızda bulunan hamsi popülasyonunda iyileşme gözlenmiş olsa da halen büyük bir bölümünün avlanabilir asgari boy uzunluğunun altında ve et veriminde sınırlı miktarda bir artış olduğu görülmüştür.

Bu nedenle, gelecek yıllardaki hamsi avcılığının sürdürülebilir olarak yapılabilmesi ve hamsi stoklarının korunması amacıyla, İstanbul Boğazı’nın tamamı ile Karadeniz’de İstanbul İli Sarıyer İlçesi Kumköy Aslan Burnu’ndan Gürcistan sınırına kadar olan karasularımızda her türlü av aracı ile ticari amaçlı hamsi avcılığı 7 Şubat 2021 tarihi 00.00 saatine kadar 10 gün süre ile durdurulmuştur.

Açıklamada kısıtlamanın bittiği 7 Şubat tarihinden 15 Nisan tarihine kadar denetim ve kontrollerin aralıksız devam edeceği ve boyu dokuz santimin altında olan hamsilerin avlanmasına müsaade edilmeyeceği belirtildi.

Bunun yanında, av kısıtlaması getirilen bölgenin dışında yasal boy uzunluğunda ve yeterli et veriminde olan hamsilerin avlanması için izin verileceği vurgulandı.

Boğaziçi Üniversitesi’nin dışı polis, içi güvenlik ablukasında

Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör atanan AKP Milletvekili aday adayı Melih Bulu’ya yönelik protestolar bugün de güvenlik görevlilerinin engelleme çalışmalarına rağmen devam etti.

Güney Kampüs’te yer alan rektörlük binasının önü sabah saatlerinde şeritlerle çevrildi. Dört haftadır sürdürdükleri protestoya devam etmek isteyen öğrencilere güvenlik müdahalede bulundu. Öğrencilerin kurduğu çadır güvenlik tarafından sökülmek istendi.

Arif: Aramızda itişme yaşandı

Yaşananları Yeşil Gazete’ye anlatan Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi Hüseyin Arif “Bizim normalde çadır kurduğumuz yere şerit koymuşlardı müsaade etmemek için. Sabah önce şeridi çıkardık. Çadırı kurmamıza izin vermeyen güvenlik ile aramızda bir itişme yaşandı” dedi.

Güvenliğin öğrencilerden çadırı daha ileriye taşımalarını ve meydana kurmalarını istediğini belirten Arif, “Israrımız sonucunda güvenlik geri çekildi, biz de çadırımızı her zamanki yerine koyabildik” ifadelerini kullandı.

https://twitter.com/boundayanisma/status/1354734288672083968

Güvenliğe anons: Lütfen alanı terk ediniz

Güvenliğin kendilerini alandan dışarıya çıkarmak istemesine tepki gösteren öğrenciler “Sayın güvenlik bu yaptığınız kural ihlalidir. Lütfen alanı terk ediniz” anonsu yaptı.

Öğrenciler sık sık “Kayyum gidecek biz kalacağız” sloganları attı. Boğaziçi Dayanışması tarafından yapılan açıklamada “Bizi okulumuzun emekçileri ile karşı karşıya getiren, kendi okulumuza bizi hapseden Melih Bulu karşımıza çıkmaya cesaret etmiyor. Baskılar, engeller direnişimizi kıramayacak. Mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz. Rektörlük binasının önünde herkesi nöbete bekliyoruz” denildi.

Fotoğraf: Boğaziçi Dayanışması

‘Etrafı polis barikatlarıyla çevrili’

Boğaziçi Üniversitesi’nin etrafının ise polis ile çevrili olduğunu anlatan Arif, “Haftalardır okul etrafı polis barikatlarıyla çevrili. Giriş kapısının her iki yanında da yaklaşık 20-30 polis hala beklemeye devam ediyor” dedi.

Okul içerisindeki eylemlerine de zaman zaman müdahale olduğunu belirten Arif, üç gün önce fotoğraflardan oluşan bir sergiyi okulun içerisindeki çeşitli bölgelere yerleştirdiklerini söyledi.

Ancak bu eserlerin ertesi gün ortadan kaybolmaya başladığını söyleyen Arif, “Büyük ihtimalle güvenlik ve sivil polisler tarafından sergideki eserler sökülüp bir çalılığa ya da çöp kutusuna atıldı” dedi.

‘Hala rektör yardımcısı bulamadı’

Öğrencilerin günlük olarak gerçekleştirdikleri protestoların yanı sıra öğretim üyeleri de her gün rektörlük binasına sırtlarını dönerek Melih Bulu’ya tepkilerini dile getiriyor.

Melih Bulu’nun henüz rektör yardımcısı bulamadığını belirten Arif, “Bulu, hocalardan birinin rektör yardımcısı olmasını bekliyor. Ancak hocalar buna karşı çıkıyor. Tüzüğe göre okul dışarısından rektör yardımcısı getirmesi yasak değil ama hiç örneği olmayan bir durum” ifadelerini kullandı.

Ancak belli prosedürleri yerine getirmesinin önünde bir engel olmadığını belirten Hüseyin Arif, “Örneğin daha önceden seçilen bir dekan vardı. Bu karara imza atabildi” dedi.

 

Tepkiler üzerine ‘bale antrenörlüğü’ kursu ertelendi

56 saatte bale antrenörlüğü vaadi ile başlatılması planlanan kurs programı bale sanatçılarının tepkilerinin ardından ertelendi. 

Gençlik ve Spor Bakanlığı’na bağlı Türkiye Dans Sporları Federasyonu 6-12 Mart tarihle rinde56 saatlik “bale antrenörlüğü” programı yapılacağını duyurmuştu. Bale Sanatçıları Derneği ise kursa tepki göstererek, “Bale spor değil sanattır” kampanyası başlattı. Kampanyanın başlamasının ardından bir açıklama yapan federasyon bale ve modern dans branşları kurslarının ileri bir tarihe ertelendiğini duyurdu.

Yapılan açıklamada, “Federasyonumuzca yapılması planlanan Bale ve Modern Dans branşları kursları, Antrenör Eğitim Talimatı‘nda yapılması planlanan değişiklikler nedeniyle ileri bir tarihe ertelenmiştir. Kamuoyuna ve camiamıza saygılarımızla duyurulur” denildi.

Sanatçılar mahkemeye başvuracak

Kurs programına karşı Bale Sanatçıları Derneği tarafından başlatılan kampanyada balenin, Rönesans döneminden günümüze tüm dünyada ‘sanat’ olarak kabul gördüğü ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda da sanat faaliyeti olarak kabul edildiği belirtilmişti. Dernek başkanı Ayfer Tarlak ayrıca, yürütmeyi durdurma kararı için mahkemeye başvuracaklarını duyurmuştu.