Ana Sayfa Blog Sayfa 1098

CHP’li Öztunç: Cumhurbaşkanı, yoksullaşan halk kesimlerini hayvanseverlere düşman etmeye çalışıyor

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Maraş Milletvekili Ali Öztunç, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın Antep’te sokakta yaşayan hayvanlarla ilgili yaptığı açıklamaların hayvana şiddeti artırdığına vurgu yaptı.

Öztunç, “Hayvanlara şiddeti, kötü muameleyi körüklüyor, halkı birbirine düşmanlaştırıyor” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı, Antep’te yaptığı açıklamalarda, “Belediyeleri sahipsiz hayvanları sokaktan alacak adımları atmaya çağırıyorum” demişti.

‘Derinleşen krizi perdelemek anlamına geliyor’

Öztunç, Antep’te tehlikeli bir şekilde yetiştirilen iki köpeğin saldırısı sonrasında yaralanan Asiye Ateş’e ve ailesine geçmiş olsun dileklerini iletti ve ardından, “Asiye’nin babası işten atılmıştır. Bu duruma ses etmesi gereken Cumhurbaşkanı, kendi kabahatlerini gizlemek adına ailenin yoksulluğu üzerinden toplumu birbirine düşmanlaştırmaya çalışıyor” açıklamalarında bulundu.

Ali Öztunç, sözlerine şöyle devam etti:

Cumhurbaşkanı söz konusu cümleleriyle, yoksullaşan halk kesimlerini hayvanseverlere, dahası orta sınıflara düşman etmeye çalışmaktadır. Geçtiğimiz günlerde, dövizde yaşanan ani yükselme ve düşüş hareketlerinde yaşanan vurgunu, zenginleşmeyi perdelemek isteyen Erdoğan’ın hayvanseverle ilgili açıklamaları, hayvanlara yönelik şiddeti körüklemek, artan yoksulluğu ve derinleşen krizi perdelemek anlamına gelmektedir. Günübirlik gündem değiştirmek için küçücük bir çocuğu dahi kullanmaktadır.”

‘Hayvanlar konusunda samimi olmadığı da ortaya çıktı’

CHP Maraş Milletvekili, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları sonrası AKP’li belediyeler tarafından başlatılan toplama ve zorla alıkoyma operasyonlarında, sokak köpeklerinin çoğunun daha barınaklara varamadan yaralandığına, sakatlandığına dair haberlerin basına ve sosyal medyaya yansıdığına dikkat çekti.

Öztunç, iktidarın üzerinden suç savmaya çalıştığını da kaydetti:

Şu ana kadar sokak hayvanlarıyla ilgili yükümlülüklerini yerine getirmeyen, hayvan hakları anlamında etkili ve sahici düzenlemeler ve uygulamalar geliştirmekten özellikle imtina eden AKP iktidarı yine üzerinden suç savmaya çalışmaktadır. Hayvanlarla ilgili kanun teklifi meclise geldiğinde eşi Emine Hanımla birlikte Leblebi adlı köpekleriyle fotoğraf çektiren Erdoğan’ın hayvanlar konusunda samimi olmadığı da ortaya çıktı.”

Fransa, Omicron önemlerini artırdı

Koronavirüs salgınının başından beri en yüksek vaka sayısına ulaşan Fransa‘da, Omicron varyantına karşı önlemler artırılıyor. Ülkede, mümkün olan herkes haftada en az üç gün evden çalışacak, etkinliklere katılım sınırlanacak.

Fransa’da 23 Aralık’ta 91 bin 608 vaka tespit edilmişti.

Şehir merkezinde maske takmak zorunlu

Başbakan Jean Castex ve Sağlık Bakanı Oliver Veran tarafından duyurulan yeni önlemlere göre, etkinliklere katılımlar, iç mekanlarda 2 bin ve dış mekanlarda 5 bin kişi ile sınırlandırılacak.

Spor salonlarında, sinema, konser gibi kültürel etkinliklerde ve toplu ulaşımda yeme-içme yasaklanacak, bar ve kafelerde gıda maddelerinin tüketimi ayakta değil, sadece oturarak yapılabilecek.

Şehir merkezinde maske kullanımı zorunlu olacak, mümkün olan herkes haftanın en az üç günü evden çalışacak.

28 Aralık’tan itibaren ikinci doz aşısının üzerinden üç ay geçen herkes hatırlatıcı dozu olabilecek, iki aşı arasındaki süre en fazla dört ay olacak.

Koronavirüs testi sonucu pozitif çıkanlar ve temaslılar için karantina süresi, “haftanın sonu” itibariyle sınırlandırılacak.

Almanya ve Yunanistan’da da ek kısıtlamalar

Fransa’nın yanında, Almanya ve Yunanistan‘da Omicron varyantına karşı ek kısıtlamalar getirildi.

Almanya’da birçok eyalette spor salonları, yüzme havuzları, gece kulüpleri ve sinemalar yeniden kapatılacak. İnsanların bir araya gelmesi ise aşı olmaları şartıyla en fazla 10 kişiyle sınırlandırılacak.

Yunanistan’da da 3 Ocak’tan itibaren bar ve restoranlara saat 12’ye kadar mekanı kapatma zorunluluğu getirilecek. Masalar ise altı müşteriyle sınırlı olacak.

Edirne’de karma OSB projesine Danıştay da yürütmeyi durdurma kararı verdi

Edirne’nin Uzunköprü ilçesi Kavacık köyü merasına yapılmak istenen Karma Organize Sanayi Bölgesi (OSB) için Danıştay 6’ncı Dairesi yürütmeyi durdurma kararı verdi.

Davacı köylülerin avukatı Bülent Kaçar, “Hukuka ve Bilime aykırı olduğu kanıtlanmış bu projeye kamu paralarını aktaranların derhal haklarında inceleme ve soruşturma başlatılmasını, hazine arazilerimizin kiralama bedeli karşılığında köy muhtarlığına devredilmesini talep ediyoruz” ifadelerini kullandı.

Daha önce de Edirne İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı vermişti.

Dört dava köylülerin lehine sonuçlandı

Uzunköprü Ticaret ve Sanayi Odası, Uzunköprü Belediyesi ve İl Özel İdaresi tarafından ilçeye bağlı Kavacık köyü merasında Karma OSB kurulması için çalışma başlatılmıştı.

Köylüler, projenin gerçekleştirileceği alanın orman ve tarım arazisi olduğu için OSB’ye karşı çıkmış, bölgenin göletlerine içme suyu havzası ve 14 bin dönüm sulu ve kuru tarım arazisine zarar vereceği için hukuki mücadele başlatmıştı.

Açılan dört dava köylülerin lehine sonuçlandı. Edirne İdare Mahkemesi de bölgenin mutlak tarım arazisi ve özel ürün arazisi olarak çalılık vasfında olmadığı için OSB kurulmasının yürütmesini durdurma kararı verdi.

OSB’nin kurulması için üst ölçekli planlarda yapılan değişikliklerin iptali için Danıştay’a başvuruldu ve Danıştay 6’ncı Dairesi, köylüler lehine yürütmenin durdurulması kararını verdi.

‘Hukuksal bir uyarı daha yapıldı’

Köylüler, Danıştay’ın kararını yaptıkları basın açıklamasıyla duyurdu. Dava açan köylülerden Mehmet Günay, Danıştay’ın bu kararıyla OSB’yi kurmak isteyenlere hukuksal bir uyarı daha yapıldığını kaydetti:

Uzunköprü Kavacık Köyümüze Israrla Karma Organize Sanayi Bölgesi kurmak isteyenlere bu kez Danıştay Altıncı Dairesinin verdiği Yürütmeyi Durdurma kararı ile bir hukuksal uyarı daha yapılmıştır.

Biz Kavacık köylülerini dikkate almayan, yok sayan zihniyet, üç ayrı bilirkişi raporu ve iki ayrı Yürütmeyi Durdurma mahkeme kararı karşısında bilim karşıtlığında ve hukuksuzlukta hala ısrar edecek mi?

260 dönümlük DSİ ormanını ve kadim köy otlakiyemiz olan ve Karma OSB yönetimince Milli Emlak’tan çok ucuza satın alınan iki adet Hazine arazimiz Kavacık köyüne acilen geri verilmelidir.
Bilimsel bilirkişi raporlarına saygı göstermeyip, bizlerin itirazlarına Çalılık burası deyip değersizleştirmek isteyenlere hem Edirne İdare Mahkemesi hem İstanbul Bölge İdare Mahkemesi şimdi de Danıştay Altıncı Dairesi tarafından gereken hukuk dersi ayrıntılı verilmiştir.

Halka rağmen, bilime rağmen, tarım topraklarına zarar verecek şekilde ısrarla köyümüzün dibine, kadım hazine arazimize kurulmak istenen Karma Organize Sanayi Bölgesi Projesi’nden daha fazla kamu zararı oluşturmadan derhal vazgeçilmelidir.

Danıştay 6.Dairesi açmış olduğum davada verdiği kararda ” Tarım ve orman alanlarının diğer kullanımlara açılmaması gerektiği” belirtilmektedir.
Kavacık Köy Halkı olarak Sanayi ve Teknoloji Bakanlığını, Uzunköprü Karma OSB yönetimini ve Edirne Valiliğini yürütmenin durdurulması mahkeme kararlarının gereğini yapmaya çağırıyoruz.

Doğal yaşamımıza kastedenlere karşı köyde yaşamı lafta değil özde yaşatmaya, sağlıklı ve dengeli bir yaşamı savunmaya Kavacık köylüleri olarak devam edeceğiz.

‘Projenin derhal iptalini istiyoruz’

Köylülerin avukatı Bülent Kaçar da yürütmeyi durdurma kararının derhal uygulanması gerektiğini belirtti. Aksi telafisi güç veya imkansız zararların meydana gelebileceğinin altını çizen Bülent Kaçar, şu açıklamalarda bulundu:

Davacı müvekkiller adına Tarım ve Orman Bakanlığından ve Edirne Valiliğinden Yürütmeyi Durdurma Kararının ivedilikle uygulanmasını, bilime aykırılığı üç ayrı Bilirkişi Raporu ile kanıtlanmış ve dayanağı işlemin açıkça hukuka aykırı olduğu mahkemece hüküm altına alınmış olan Uzunköprü Karma OSB projesinin iptal edilmesini talep ediyoruz.

Karma OSB kurulmak istenen hazine arazilerine ilişkin Tarım Dışı Alan kararının ve Çalılık vasıflandırmasının açıkça hukuka aykırılığı hüküm altına alındığı için hukukun üstünlüğü ilkesi gereği Uzunköprü Karma OSB yönetimini bilime ve hukuka saygı çerçevesinde Karma OSB projesini Kavacık köyüne kurma ısrarından vazgeçmeye çağırıyoruz.

Hukuka ve Bilime aykırı olduğu kanıtlanmış bu projeye kamu paralarını aktaranların derhal haklarında inceleme ve soruşturma başlatılmasını, hazine arazilerimizin kiralama bedeli karşılığında köy muhtarlığına devredilmesini talep ediyoruz.

Artvin’de maden sahası içinde yapılan villanın geçici süreli yapı olduğu iddia edildi

Cengiz Holding’in Artvin Cerattepe’deki maden ocağının şantiye sahasında bulunan kaçak villanın neden inşa edildiği sorusunu Orman Bölge Müdürlüğü sonunda yanıtlamak zorunda kaldı.

Müdürlük, yapının Maden Altyapı Tesis İzin Alanı (şantiye alanları) içerisinde kaldığı ve geçici süreli yapı niteliğinde olduğunu ileri sürdü.

Yeşil Artvin Derneği, daha önce Orman Bölge Müdürlüğü’ne villanın ne amaçla inşa edildiğini sormuş, ancak yanıt alamamıştı.

‘İzin süresi 2025’te bitecek’

BirGün‘de yer alan habere göre, holding tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı:

Basında gündem edilen maden ocağının şantiye sahasındaki yapı, Artvin Maden İşletmeleri A.Ş.’nin gerekli izin başvurularını yapmasına müteakip kurumumuz tarafından ilgili kanun ve yönetmelikler dâhilinde incelenerek izne konu edilen Maden Altyapı Tesis (şantiye alanları) İzin Alanı içerisinde kalmakta olup, geçici süreli yapı niteliğindedir. Firma 2018 yılında almış olduğu bu izne müteakip, 2019 yılı içerisinde ilgili yapının inşaatına başlamıştır. İzin süresi, ruhsat bitim tarihi olan 08 Temmuz 2025’de sona erecektir.”

Orman Genel Müdürlüğü, Yeşil Artvin Derneği’nin villayla ilgili sorusuna, “Tarafınızca talep edilen bilgi ve belgelere ayrı bir analiz ve çalışma gerektirdiğinden tarafınıza olumlu cevap veremeyeceğimiz hususunu bilgilerinize rica ederim” şeklinde yanıtlamıştı.

Çevre Bakanlığı’ndan sokakta yaşayan ve ‘tehlikeli ırk’ addedilen hayvanlar için genelge

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, sahipsiz ve tehlike arz eden” hayvanlarla ilgili önlemler kapsamında 81 ilin valilik ve belediyelerine genelge gönderdi. Genelgeye göre, tehlike arz eden hayvanlarla ilgili 7/24 denetim yapılması, sahiplenilmemiş olanlara el konulması ve hayvan bakımevlerine götürülmesi istendi.

“Sahipsiz hayvanların” toplanarak barınaklara götürülmesini de içeren genelge kapsamında sokakta yaşayan tüm hayvanların toplanıp toplanmayacağı, kısırlaştırma veya tedavilerinin yapılmasının ardından tekrar yaşadıkları ortama bırakılıp bırakılmayacağı ise genelgeden net olarak anlaşılmıyor.

Hayvan hakları örgütleri, barolar, aktivistler ve hayvanseverler, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın “sokakta yaşayan hayvanların yeri barınaklardır” çıkışından sonra belediyelerin sokaklardan hayvanları toplamasına büyük tepki göstermiş, kampanyalar başlatılmıştı.

Görev belediyelerin

Genelgenin detayları şöyle:

“Bilindiği üzere, 5393 sayılı Belediye Kanununda çevre ve çevre sağlığı hizmetleri ile ilgili görev ve sorumluluğu ile belde sakinlerinin mahallî müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla her türlü faaliyet ve girişimde bulunma yetki ve imtiyazı belediyelere tevdi edilmiştir. Diğer taraftan 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununda 9.7.2021 tarihli ve 7332 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikler uyarınca belediyelerimize gönüllü kuruluşlarla iş birliği içinde, sahipsiz ve güçten düşmüş hayvanların korunması için hayvan bakımevleri kurarak onların bakımlarını ve tedavilerini sağlama, eğitim çalışmaları yapma, ayrıca ilgili belediye meclisinin uygun görmesi halinde hayvan hastanesi kurma görevi verilmiştir.

Bu bakımdan belediyelerimizce son dönemde insan yaşamını tehdit eden sahipsiz ve tehlike arz eden hayvanlarla ilgili önlemler kapsamında;

  • 5199 sayılı Kanun uyarınca üretimi, sahiplenilmesi, sahiplendirilmesi, barındırılması, beslenmesi, takas edilmesi, sergilenmesi, hediye edilmesi ve ülkemize girişi, satışı ve reklamı yasak olan tehlike arz eden hayvanlar (Amerikan Pitbull Terrier, Dogo Argentino, Fila Brasilerio, Japanese Tosa, American Staffordshire Terrier ve American Bully) ile ilgili belediyelerimizce denetimlerin 7/24 esasıyla yapılması; bu hayvanlardan sahiplenilmemiş olanlara ilgili birimler ve kolluk kuvvetleri ile iş birliği içinde el konulması ve belediyelerimizce hayvan bakımevine götürülerek rehabilite edilmesi ve bakımevlerinde tutulması,
  • Tehlike arz eden bu hayvanlardan 5199 sayılı Kanunda ve Tarım ve Orman Bakanlığının 7.12.2021 tarihli ve 2021/48 sayılı Genelgesinde gösterilen usulde sahiplenilmiş olanlar bakımından ise ağızlık ve tasma takma zorunluluğu ile halkın yoğun olarak bulunduğu yerlere ve çocuk oyun alanları ve parklarına girme yasağına kati suretle uyulmasının sağlanması; bu yasağın ikinci defa ihlalinde ise bu hayvanlara ilgili birimler ve kolluk kuvvetleri ile iş birliği içinde el konulması ve bu hayvanların hayvan bakımevine götürülerek rehabilite edilmesi ve bu bakımevlerinde tutulması,
  • Tehlike arz eden bu hayvanların sahiplerinin kendi istekleri ile en yakın bakımevine bırakılmak istenmesi halinde taleplerinin geciktirilmeksizin yerine getirilerek rehabilite edildikten sonra bakımevlerinde tutulması,
  • Sahipli veya sahipsiz olması fark etmeksizin tehlike arz eden hayvanlarla ilgili birimler ve kolluk kuvvetleri ile iş birliği içinde denetimlerin sıklaştırılarak herhangi bir mağduriyete veya suistimale mahal verilmemesi,

‘Rehabilite ve bakım evinde tutulmaları… ‘

  • Hayvan barınaklarına getirilen sahipsiz hayvanların tedavi ve parazit mücadelesinin yapılması, aşılanması, kısırlaştırılması ve dijital kimliklendirme yöntemleriyle işaretlenmesi yoluyla rehabilitasyonunun yapılması,
  • Bakımevlerinde rehabilite edilen hayvanların ilgili veri tabanına kaydedilmesi ve rehabilite edilmeden hiçbirinin alındıkları ortama bırakılmaması,
  • Henüz rehabilite edilmemiş sahipsiz köpeklerin, belediyelerce hayvan bakımevlerinde veya geçici ünitelerde kısırlaştırılarak veri tabanına kaydedilmesi; geçici ünitelerde yapılan kısırlaştırmalar sonrasında, hayvanların alındıkları ortama bırakılmadan önce sağlıklarına kavuşmaları için gerekli tedbirlerin alınması,
  • Belediyelerimizin sahipsiz hayvan toplama ekibinin çalışması veya herhangi bir ihbar sonucu sahipsiz hayvanların tespiti halinde bu hayvanların barınaklara götürülmesi, hayvan bakımevi kurma zorunluluğu bulunmayan belediyelerimizin ise en yakın bakımevine götürüp teslim etmesi,
  • 5199 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi uyarınca belediyelerin bütçelerinden ayırmak zorunda olduğu kaynağın sahipsiz hayvanların kısırlaştırma işlemlerinin yürütülmesi amacına yönelik kullanılmasına önem verilmesi; konuyla ilgili belirlenen oranlar asgari oranlar olduğundan belediyelerimizce konunun önemine binaen hizmetlerin yerine getirilmesinde öncelik sırası, malî durum ve hizmetin ivediliği dikkate alınarak bu payların daha yüksek oranlarda belirlenmesine öncelik verilmesi,

  • Sahipsiz hayvanlardan yiyecek bulmakta zorlananlar için konutlar ve insan ikametine mahsus diğer yerler ile trafik güvenliğini tehdit etmeyecek noktalarda düzenli olarak hayvanlara uygun, çabuk bozulmayan yiyecek ve su bulundurulması,
  • Sahipsiz hayvanların beslenmesi amacıyla, bölgesinde bulunan gıda üretimi veya tüketimi faaliyetiyle iştigal eden yerlerde oluşan hayvan beslemeye elverişli besin maddelerinin toplanarak bunların hayvanların tüketimine uygun hale getirilmesi için gerekli çalışmaların yürütülmesi,
  • Bakımevlerinde bulunan sahipsiz hayvanların sahiplendirilmesi için ilân panoları ile internet ortamı ve diğer uygun görülen yayın organlarında duyuru yapılması,
  • Sahipsiz hayvanlarla ilgili icra edilecek faaliyetlerde il hayvanları koruma kurulu ile eşgüdüm ve gönüllü kuruluşlarla iş birliği içinde hareket edilmesine özen gösterilmesi,
  • Hayvan bakımevlerinin kurulması ve işletilmesi ile ilgili bedelsiz taşınmaz tahsisi dâhil Bakanlığımız görev ve yetki alanında kalan hususlarda Bakanlığımızca gerekli destek ve kolaylık sağlanacak olup bu doğrultuda belediyelerimizin süreci Bakanlığımızla iş birliği içinde yürütmesi,
  • Belediyelerimizce hayvan bakımevlerinin bir an önce yapılması, personelin temin edilmesi ve tefrişi ile ilgili varsa eksikliklerin hızlıca giderilmesi ve hayvan bakımevlerinin tam kapasitede hizmet vermesinin sağlanması,
  • İlgili Kanunlar ve bu Genelge kapsamında kendilerine tevdi edilen görev ve sorumlulukları yerine getirmediği veya bunlara aykırı faaliyette bulunduğu tespit edilen belediyelerin hukuki ve/veya cezai sorumlulukları doğacağından, belediyelerimizce konuyla ilgili görev ve sorumlulukların titizlikle ve öncelikle yerine getirilmesi,
  • Belediyelerimizce bu genelge hükümlerinin uygulanmasında alınacak tedbirlerle sahipsiz ve tehlike arz eden hayvanların yaşama hakkının ihlal edilmemesi, bununla beraber son dönemde bu hayvanların sebep olduğu ve insan yaşamını tehdit eden üzücü hadiselerin tekrar yaşanmaması ve vatandaşlarımızın bilhassa çocuklarımızın can güvenliğinin temini amacıyla bu tedbirlerin uygulanmasında herhangi bir aksaklığa kesinlikle mahal verilmemesi,

Hususunda bilgilerini ve gereğini arz ve rica ederim.”

AB’nin 2021 yılı için ilham verenler listesinin başında Özlem Türeci ve Uğur Şahin yer aldı

Avrupa Birliği (AB) tarafından 2021 yılı için hazırlanan ilham veren olaylar listesinin ilk sırasında “bilimin gücü” başlığıyla, koronavirüs aşısını geliştiren Almanya biyoteknoloji firması BioNTech‘in kurucuları bilim insanları Özlem Türeci ve Uğur Şahin‘e yer verildi.

Listede ayrıca yeşil dönüşüme dikkati çekmek için Avrupa‘yı dolaşan tren de yer aldı.

‘Herkes için ilham verici’

AB Komisyonu‘nun sosyal medya hesabında paylaşılan listede, 2021’in tüm zorluklara rağmen dayanışma, liyakat ve umut içeren ilham verici hikayelere de sahne olduğu belirtildi.

Türeci ve Şahin’in koronavirüs aşısını geliştirerek milyonlarca kişinin hayatını kurtardıkları için Liyakat Nişanı ile ödüllendirildikleri de hatırlatılarak, “Herkes için ilham verici” ifadeleri kullanıldı.

AB’nin listesinde ikinci sırada “dayanışmanın gücü” başlığıyla 350 milyon doz aşının AB ülkelerince COVAX programı aracılığıyla düşük ve orta gelirli ülkelerle paylaşılması gösterildi.

Üçüncü sırada “fikirlerin gücü” başlığıyla Avrupa’nın Geleceği Konferansı‘nın başlatılmasına yer verildi.

Listede Avrupa’yı dolaşan tren, Erasmus+ programının 35. yılı dolayısıyla 2 Euroluk bozuk paranın yeni tasarımı, İtalyalı sporcu Beatrice Vio‘nun Tokyo 2020 Paralimpik Oyunları‘nda altın madalya kazanması ile iki yeni Galileo uydusunun uzaya gönderilmesi sıralandı.

Doğa bilimci Edward O. Wilson yaşamını yitirdi

Bilim camiasında “modern zamanların Darwin’i” olarak da bilinen ABD‘li doğa bilimci  Edward O. Wilson, hayata veda etti. Kendi adını taşıyan vakıftan yapılan açıklamada Wilson’un pazar günü, 92 yaşında Massachusetts’te hayatını kaybettiği belirtildi.

Yarı-Dünya Projesi

Wilson’ın Yarı Dünya Projesi , 10 milyon yıldır görülmeyen bir hızla gerçekleşen türlerin yok olma sürecini tersine çevirmek ve  yeterli çeşitlilikte, doğru  bağlantılara sahip ekosistemlerin olması için gezegenin kara ve denizlerinin en az yarısının korunması çağrısında bulunuyor.

Birleşmiş Milletler, dünya ülkelerini, 2030 yılına kadar topraklarının ve sularının %30’unu – şu anda bir tür koruma altındaki alanın neredeyse iki katı – koruma taahhüdü vermeye çağırmıştı; bu, “30’a 30” olarak bilinen ve kısmen Wilson’dan ilham alan bir hedef olarak belirtiliyor.

400’den fazla karınca türü keşfetti

ABD’nin güneyindeki Alabama eyaletinde doğan Wilson, 10 yaşındayken ormanda böcek ve kelebek toplayarak başladığı “entomolog”luk yolculuğunda, 70 yılını Harvard Üniversitesi’nde bilim insanı olarak geçirmişti.

400’den fazla karınca türü keşfeden Edward O. Wilson, en büyük başarılarından birinin, karıncaların, kimyasallar yayarak tehlikeyi ve yiyecek izlerini nasıl ilettiğini bulmak olduğunu söylemişti.

Wilson, 1975 tarihli “Sociobiology: the New Synthesis” adlı kitabında,  özgecilik veya düşmanlık gibi insan davranışlarının çevresel etkenler veya “yetiştirme” yerine genler veya “doğa” tarafından belirlendiği şeklinde yorumlaması yüzünden eleştirilere uğramış; teorinin “öjeni” (belirli kalıtsal özelliklere sahip insanların çoğalmasını destekleyen ve insan geninin kalitesini artırmayı amaçlayan etkinliklerin savunusu) esintileri taşıdığı öne sürülmüştü.

Wilson, kuzeydoğu ABD’de bir emekli topluluğunda yaşıyordu ve kısa süre önce biyolojik çeşitlilik üzerine uzun bir kitap serisinin sonuncusunu yayımlamıştı .

Almanya, dört radikal İslamcı’yı Türkiye’ye sınır dışı etti

Almanya, bu yıl tehlikeli olarak sınıflandırdığı 18 radikal İslamcı’yı sınır dışı ettiğini açıkladı. Bu kişilerden dördü de Türkiye’ye gönderildi.

Beş kişinin Rusya‘ya, ikisinin Bosna Hersek‘e; diğer yedi kişinin de Cezayir, Kuveyt, Pakistan, Somali, Tacikistan, Irak ve İran‘a sınır dışı edildiği kaydedildi.

Terör destekçisi beş kişi de ülkeden gönderildi

Sağ popülist Almanya için Alternatif Partisi (AfD) Milletvekili Martin Hess‘in Almanya’da bulunan radikal İslamcılarla ilgili soru önergesini yanıtlayan Almanya Hükümeti, bu yıl ocak ayından aralık ortasına kadar tehlikeli olarak sınıflandırılan 18 radikal İslamcı’nın farklı ülkelere sınır dışı edildiğini, ayrıca terör destekçisi beş kişinin de Almanya’dan gönderildiğini açıkladı.

Alman güvenlik birimlerinin “tehlikeli” sınıflandırması, siyasi amaçlı terör saldırıları da dahil olmak üzere ağır şiddet suçları işleyenleri ya da işleme niyetinde olanları kapsıyor.

‘Sınır dışı işlemlerinde güçlükler yaşandı’

Hükümet, sınır dışı işlemleri sırasında koronavirüs salgınının yol açtığı seyahat kısıtlamalarıyla birlikte, ülkelerdeki siyasi durum nedeniyle de güçlükler yaşandığına işaret etti. Ayrıca, Taliban‘ın iktidarı ele geçirmesinin ardından Afganistan’a geri gönderilmelerin durdurulduğuna da dikkat çekildi.

Almanya hükümeti, daha önce bir soru önergesine verdiği yanıtta da, Almanya iç istihbarat kuruluşu Federal Anayasayı Koruma Teşkilatı‘nın İslamcı terör potansiyeli taşıyan 940 Almanya vatandaşı, 280 Suriye vatandaşı, 120 Türkiye vatandaşı, 90 Rusya vatandaşı ve 60 da Irak vatandaşının bulunduğunu tahmin ettiklerini belirtmişti.

Peri Vadisi Dernekleri maden ocakları ve barajlara karşı bir araya geldi  

Haber: Fırat BULUT

*

Bingöl-  Peri Vadisi’nde yaşanan ekolojik yıkıma dikkat çekmek isteyen bölge dernekleri İstanbul’da bir araya geldi. Ataşehir Belediyesi Erdal Eren Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen panele siyasi parti temsilcileri, Bingöl, Dersim, Malatya‘daki çevre derneklerinin temsilcileri  ve çok sayıda yurttaş katıldı.

Moderatörlüğünü Eskikavak( Arêk) Köyü Derneği Başkanı İbrahim Kudiş’in yaptığı panele konuşmacı olarak Evrensel Gazetesi yazarı Özer Akdemir, Eski Tunceli Baro Başkanı Barış Yıldırım ve Çevre Mühendisleri Odası(ÇMO) Başkanı A. Dursun Kahraman katıldı.

‘Köyümüz bize yasak, maden şirketine serbest’ 

Açılış konuşmasını yapan İbrahim Kudiş, Kiğı’da yapmak istedikleri panele pandemi gerekçesiyle izin çıkmadığını belirterek bölge halkına yönelik kirli propaganda ile kafa karışıklığı yaratılmak istediğini söyledi. Bölgede iki maden ocağı olduğunu söyleyen Kudiş “Yol, su getireceğiz, teknolojik çalışarak bölgeye zarar vermeyeceklerini iddia ettiler. İşin böyle olmadığını biliyoruz” dedi. Maden havzası içinde yer alan İlbey köylülerinin 1993 yılından bu yana güvenlik gerekçesiyle köylerine gidemediklerini anlatan Kudiş, “Biz köylerimize gidemiyoruz ama maden şirketi, o bölgeye girerek ağaçları kesip doğamızı talan edebiliyor. Bölgemiz tarım, hayvancılık ve arıcılıkla geçimlerini temin ediyor. Anılarımız var, mezarlarımız var, kutsallarımız var. Birleşerek, güç birliği içinde yaşam alanlarımızı korumak istiyoruz” diye konuştu.

‘Bir havzada altısı baraj tipi dokuz HES olmaz’ 

Bingöl’ün Kığı ilçesine bağlı Eskikavak köyünde Bingöl Metal Madencilik Şirketi tarafından açılmak istenen kurşun, gümüş çinko kompleks cevher ocağı projesine karşı  açılan iptal davasının avukatlarından Barış Yıldırım da bölgede inşa edilen barajlar nedeniyle ciddi bir ‘ekokırım’ meydana geldiğini kaydetti.

“Bu havzanın üzerinde yaptığımız araştırmalarda altısı baraj tipi dokuz tane HES inşa edildi” diyen Yıldırım, “Yasa dışı bir şekilde yapıldı. Biz kendi sınırlarımız içinde bulunanlara müdahale edebildik. Davalar açtık, yasa dışı olduklarını tespit ettirdik. Maalesef dünyada havzası tamamen yok edilen ender yerlerden birisi bu bölge ve Peri suyu.  Bir havzada 6’sı baraj tipi 9 tane hidroelektrik santrali inşa edilemez” ifadelerini kullandı.

Peri havzası için kümülatif etki değerlendirme süreci işletilmediğini söyleyen Yıldırım, “Burası çok önemli bir ekosistem sahası. 2000’e yakın flora türü saptanmış. Bu türlerin 1/4’ü endemik. Bern Sözleşmesi‘ne göre pek çok fauna türü var bölgede. Bakır madencilik projesine karşı bilirkişi raporu geniş havzada nesli tükendiği sanılan Anadolu parsının yaşadığına dair işaretler var” dedi.

‘Danıştay’ın reddine rağmen…’ 

Bölgede gerçekleştirilmek istenen madencilik faaliyetlerine karşı yürüttükleri hukuki süreci de anlatan Yıldırım şunları anlattı:

“Biz Çevre İl Müdürlüğüne başvuru yaptık. ÇED gerekli olumlu kararı var mı yok mu diye. Bingöl Valiliği Çevre İl Müdürlüğü yanıt gönderdi. İki adet ‘ÇED gerekli değildir’ kararı verildi. Bu kararın hukuka aykırı olduğuna dair dava açtık. Bilirkişi incelemesi sonucu verilen raporda PTD dosyalarının usulüne uygun olmadığına karar verildi. Bu ‘ÇED gerekli değildir’, kararları iptal edildi. Bu kararlara karşı şirket ve bakanlık temyiz etti ancak Danıştay tarafından reddedildi.  Eskikavak Köyü sınırları içerisinde başka bir proje yürütülmesi ya da teşebbüs dahi edilmesi hukuka aykırı. ÇED kararı olmadan proje yürütülmesi zaten hukuka aykırı” diye konuştu.

‘Türkiye’nin su deposu’

Yıldırım son olarak şunları söyledi: “Bu bölge Türkiye’nin su deposu. Zaten buranın bir kısmını HES’lerle yok ettiniz. Geri kalanları da madenlerle yok edemezsiniz. Bunu bilim ve hukuk söylüyor. Bizim uluslararası sözleşmeler hükümlerine göre korumamız gereken alanlar birkaç şirketin tasarrufuna bırakılmış. Bu sahalar şirketlere bırakılamaz. Her taraftan imdat çığlıkları, yetişemiyoruz. ‘Ben yaptım oldu diyemezsiniz.”

‘Bunun adı felaket ya da kaza değil, suç’ 

Çevre Mühendisleri Odası Başkanı A. Dursun Kahraman ise çevreyle ilgili alınan kararlarda hukuki süreçlerin işletilmediğine dikkat çekti: “Yönetmelikler, kanunlar var ama bu işin rotasını çizen kanunlar değil. Örneğin Kastamonu Bozkurt’ta yaşanan seli hatırlayalım. Onlarca yurttaş boğularak can verdi. Peki biz ‘dere yataklarının üzerine ev yapılamaz, yaşam tesis edilemez’i bilmediğimiz için mi o insanlar orada can verdi. Hayır! Kanun yok muydu, vardı. Ama can verdiler. Ya da biz kirlilik nedir, nasıl önlenir, bilmiyor muyuz? Biliyoruz ama Van Gölü’nden tutun Marmara’ya kadar yaşananlar ortada. Buna felaket ya da kaza diyemeyiz. Bunun adı suçtur.”

ÇED raporlarının alım sürecine ilişkin de değerlendirmede bulunan Kahraman, genellikle çevreyi tahrip edeceği açık olan projeler için dahi ÇED olumlu kararları alındığını hatırlattı; son süreçte 6 bin 178 ÇED olumlu kararına karşılık yalnızca 61’i için ÇED olumsuz kararı alındığın; 65 bin tane de ÇED gerekli değil kararı olduğunu belirtti.

‘Yaşam alanları yok ediliyor’

Gazeteci Özer Akdemir,  sıfırı tüketen iktidarın son olarak doğanın talamına yöneldiğini söyledi;  “Vahşi madencilik faaliyetleri nedeniyle göç etmek zorunda kalan, orada kalsalar hem yaşamlarını, hem çocukların yaşamlarını, hem de hayvanların yaşamlarını yok olacağını bilen köylüler göç edip gitmek zorunda kaldılar. Köylülerin, yaşam alanları madencilik faaliyeti adı altında yok ediliyor” dedi.

Hukukun yaşam alanlarını korumak isteyenlerin değil, sermaye ve şirketlerin yanında olduğuna dikkat çeken Akdemir, emek ve ekoloji mücadelesinin birbirinden ayrı olmadığını kaydetti.

Panelistlerin sunumunun ardından söz alan köylüler ve STK temsilcileri de bölgede yürütülen doğa talanı nedeniyle yaşam alanlarının yok edildiğine dikkat çekti.

KAYY-DER Eş Başkanı Ahmet Tüzün, merkezi yönetimin yerelin özgünlüklerini dikkate almadığını belirtti: Ülkenin yönetimsel her şeyinde büyük hatalar var. Birisi gelecek diyecek ben şurada maden yapacağım,’ tamam hemşerim gel yap ‘, her başvuruna izin veriyorlar. Hiç mi insan sormaz, buranın yaşantısı nedir. İnsanlar yıllar önce burada neler yapmışlar? Kutsallıkları nedir?  Düşünebiliyor musunuz üç beş kuruş için dağ keçilerini öldürtüyorlar. İspanya’dan adam bilmem kaç dolar veriyor gelip bizim keçilerimizi öldürüyor. Yazıktır, günahtır… ”

Malatya Çevre Platformu İstanbul Sözcüsü Şahinder Bayram da yaşam alanlarına sahip çıkma çağrısı yaparak “Malatya’da toplam maden projesi sayısı  850’nin üzerine çıktı. Bunların 450’si ÇED raporlu. ÇED olsun ya da olmasın her şey sizin direnmenize, yaşam alanlarınıza sahip çıkmanıza bağlı” dedi. Bayram, iktidarın özel maden yasası çıkararak çevreye zarar veren projelere karşı dava açılmasının önünü kesmek istediğini de belirtti.

Polonya’nın yeni medya yasasına Cumhurbaşkanı Duda’dan veto

Polonya’da muhafazakâr ve popülist iktidar partisinin 2023 seçimleri öncesinde alelacele parlamentodan geçirdiği ve ifade özgürlüğünü kısıtlama potansiyeli nedeniyle önceki hafta kitlesel protestoları tetikleyen medya yasası Cumhurbaşkanı Andrzej Duda‘dan döndü.

Eski partisi tarafından hazırlanan yasayı veto eden Duda, “Ulusal Yayın Konseyi’ne dair yasa değişikliğini imzalamayı reddediyorum” dedi.

Yabancı medya gruplarına yönelik kısıtlamayı içeriyordu

Söz konusu değişiklik, Polonya’da yabancı medya faaliyetlerinin kısıtlanmasını öngörüyordu. Özel olarak hükümete muhalif yayın yapan Amerikan medya kuruluşu Discovery‘nin TVN24 adlı haber kanalını hedef alan yasanın mimarı, iktidardaki Hukuk ve Adalet Partisi (PiS), yabancı medya gruplarının Polonya’da ‘çok fazla güce sahip olduğunu ve kamusal tartışmayı çarpıttığını’ savunuyordu.

Basın özgürlüğünün kısıtlandığını düşünen ve iktidarın bu tezine karşı çıkan binlerce kişiyse önceki hafta Duda’ya veto yönünde baskı yapmak için sokağa dökülmüştü. Varşova Belediye Başkanı ve birleşik muhalefetin başkan adayı olan Rafal Trzaskowski, bu eylemlerde yaptığı konuşmada “Konu sadece tek bir kanalla ilgili değil. Bir bakmışsınız bütün bağımsız bilgi kaynaklarını söndürme girişimiyle internet sansürlenmiş. Bunun olmasına izin vermeyeceğiz” demişti.

Yasa girişimi, Polonya’nın üyesi olduğu Avrupa Birliği ve NATO müttefiki ABD‘yle de gerilim yaratmıştı.