Ana Sayfa Blog Sayfa 1097

Hayvan hakları savuncularından Beşiktaş’ta protesto: Yeter artık, insanlığımızdan utandık!

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın “sokak hayvanlarının yeri barınaktır” açıklamasının ardından, sokakta yaşayan köpeklerin bazı belediyeler tarafından usulsüz şekilde toplandığını, bazı belediyerin de hayvanları öldürdüğünü açıklayan hayvan hakları savunucuları İstanbul Beşiktaş‘ta bir araya geldi.

HAÇİKO ve Pati Koruyucuları‘nın (POW GUARDS) çağrısıyla toplanan hak savucularına ellerindeki döviz ve pankartlarla usulsüz toplamalara karşı tepkilerini dile getirdi.

Hayvanları Çaresizlik ve İlgisizlikten Koruma Derneği (HAÇİKO) Kurucu Başkanı müzisyen Ömür Gedik burada yaptığı konuşmada, “Elimiz kolumuz bağlı değil. Barınakların iyileştirilmesini istiyoruz. Şu an toplama yapamazlar, kanuna aykırı. Kocaman bir orduyuz. Biz, mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz. Barınaklara kamera talep ediyoruz” dedi.

Oyuncu Yeşim Gül ise evinde hepsi insanlar tarafından mağdur edilmiş, sıkıntılı, problemli üç köpeğe baktığını belirterek şunları söyledi:

“Sokak şartlarında yaşamak çok zor, yardım isteyemeyen canlarımız için. Maalesef dar ettik onlara sokakları. Biz, onların alanlarına binaları diktik. İnanın insanlığımızdan utanır hale geldik. Herkes işini doğru bir şekilde yapmalı. Başıma gelen tek bir şeyi söyleyeceğim. Kulakları zımbalanan köpeklerimiz ‘kısır’ diye zımbalanıyor, doğru mu? Biz, ormanda hamile, kulağında küpesi olan köpeği alıp kliniğe götürdüğümüzde 6 tane yavrusu oldu. Ayıptır, günahtır bu canlara. Lütfen, rica ediyorum. Biz, elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Hepimizin bir şey yapması lazım. Çünkü onların da yaşamaya hakları var, bizlerin olduğu gibi. Gerçekten artık ne sinir sistemimiz kaldı ne psikolojimiz kaldı, yeter ya. Yeter artık. İnsanlığımdan utandım, ‘Lanet olsun bu ülkeye’ dedim.”

Ömür Gedik ise sokak hayvanlarının usulsüz şekilde toplayanların ihbar edilmesi için bir şikâyet metni hazırladıklarını belirten Ömür Gedik, şu bilgileri verdi:

“Elimde avukatlarımızın hazırladığı bir şikâyet metni var. Bunu herkese dağıtacağız. Gerek HAÇİKO’nun gerekse POW GUARDS’ın sitelerinden de alabilirsiniz. Bunları doldurarak hangi belediyeler toplama yapıyorsa şikâyet edebilirsiniz. Biz, bir ortaklaşa Call Center kuracağız. Bir danışma hattı kuracağız. Hayvanlar toplandığında bizi arayarak ne yapmanız gerektiğini anlatacağız.

Bugün Van çöplüğüne çok sayıda öldürülmüş köpeğin cesedinin atıldığını öğrendiklerini söyleyen Gedik, “Birçok yerde toplamaların devam ettiği bilgisi geliyor. Elimiz kolumuz bağlı değil. Toplama yapamazlar, kanuna aykırı. Kocaman bir orduyuz. Biz, mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz. Barınaklara kamera talep ediyoruz. Şu an yaptığımız basın açıklaması 25 ilde daha yapılıyor. Bunun önemi çok büyük. Şikâyet edebilmeleri için bunun öneminin altını çizmenizi rica ediyorum” dedi.

Gedik, mahallelerdeki hayvanseverlere de bulundukları yerdeki hayvanların fotoğraflarını çekmeleri, küpe numaralarını almaları, toplama alında kamera kaydı almaları, olabiliyorsa belediye aracının ardından giderek hayvanları nereye götürdüklerinin tespitini yapmalarını istedi: “Ardından ya bize haber verin, ya da kendiniz şikayet edin” diye konuştu.

‘Kısırlaştırma seferberliği istiyoruz’

Köpeklerin toplatılmasının bir çözüm olmadığını, büyük bir kısırlaştırma seferberliğinin yapılması gerektiğini söyleyen PAW GUARD kurucusu Erkin Erdoğdu da şöyle konuştu:

“Bir anda ülke, ‘Köpekler toplatılsın, hatta itlaf edilsin’ diyenlerle köpekleri yani bir canı savunmak zorunda kalan insanlar haline geldik. ‘Köpek sorunu’ diye konuşan tüm kardeşlerim, arkadaşlarım, insanlardan biraz empati yapmalarını rica ediyorum. Sürü halindeki köpeklerden korkan insanlar var. Bizler onlara karşı anlayışlı olmalıyız, çünkü bu sorunun sebebi bizler değiliz, belediyelerdir. 2004 yılından beri kısırlaştırma yapmayan, hayvanları aşılamayan, kendi bölgelerinden alıp barınaklara koyan, barınaklarda istifleyip çoğalınca da birbirlerinin alanına atan belediyelerdir.

Belediyelerin toplama konusunda geri adım atacaklarına inanıyorum ama atılmazsa, eğer toplamalar artar, Türkiye’nin her yerinden hayvan toplama ihbarları gelirse Türkiye’nin 81 şehrinde bu kalabalığın en az 100 katı fazlası, aynı gün aynı saat toplanacaktır. Yetkililere sesleniyorum: Yapılması gereken  hayvanları toplamak değil, tamam saldırganları alalım ve rehabilite edelim. Biz, tüm dernekler ve gönüllüler olarak buna destek vermeye hazırız. Devletin de buna bütçe, ekipman, bütün kaynaklarını ayırıp kontrollü bir kısırlaştırma seferberliği başlatmasını istiyoruz.”

Avukat Yıltay Günay da “5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun 6’ncı maddesinde açıkça belirtildiği üzere, sahipsiz hayvanların toplatılmasının tek hali rehabilite halidir. Rehabilitasyonun yapılmasının ardından da rehabilite edilen hayvanların alındıkları yere bırakılması kanunen zorunludur. Kanuna aykırı yapılan toplamaların karşısında olacağız. Biz, kanunun uygulanması için elimizden geleni yapacağız. Kanuna aykırı davrananlarla ilgili de görevi kötüye kullanmasından ötürü elimizden geldiğince suç duyurusu yapmaya çalışacağız” dedi.

‘Temiz Okul – Temiz Enerji’ Projesi ocak ayında başlıyor

Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer, okullarda çevre ve iklim değişikliği ile ilgili başlatacakları yeni çalışmaları anlattı.

Çevre eğitimi müfredatına iklim değişikliğinin de eklenmesi sürecinin Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile yürütüldüğünü belirten Özer, 6, 7 ve 8. sınıftaki dersin ismini değiştirme, içeriğini zenginleştirme ve saatlerini artırma yönündeki çalışmayı tamamladıklarını söyledi:

“Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımız ile önümüzdeki haftalarda öğretmenlerimize çevre bilinci ve iklim değişikliğiyle ilgili de bir eğitim verilmesi yönünde ortak bir çalışma yürütüyoruz, kamuoyuna da açıklayacağız”

Türkiye’nin COP22’deki dönem başkanlığında Akdeniz’e kıyısı olan 21 ülke arasında çevre bilinciyle ilgili müfredat değişikliğini yapan ilk ülke olmasının kendisini sevindirdiğini söyleyen Bakan Özer, dönem başkanlığını fırsata çevirerek bu 21 ülkeyle deneyimlerini paylaşacağını, eğitim süreçlerine dâhil edilen çevre bilinciyle “Temiz Akdeniz”i oluşturma imkanının doğacağını kaydetti.

‘Sorun, sadece müfredat değişikliğiyle çözülmez’  

Bakan Özer, müfredat güncellenirken bilim insanlarıyla çalışıp çalışılmayacağına ilişkin soru üzerine iklim değişikliği ile ilgili sorunun çözümünün sadece müfredatla yapılamayacağına dikkati çekti.

Amaçlarının davranışları değiştirmek ve öğrencilerin bu kültürle yetişmesi olduğunu belirten Özer, tüm okullarda 2022’de yeni bir başlangıç yapacaklarını açıkladı:

“Temiz Okul ve Temiz Enerji projesiyle ilgili çalışmaları tamamladık. İnşallah 2022 yılında Ocak ayı itibarıyla da o projeyi devreye sokacağız. Su tasarrufundan güneş panelleri ile enerji üretimine, yağmur suyunun geri dönüşümünden atıkların değerlendirilmesine kadar, çok sayıda çevre bilinciyle ilgili model, okullarımızda uygulanmaya başlayacak. Dolayısıyla çocuklarımız o ortamın içerisinde fiziki dönüşümün de sürekli yapıldığı, çevreye hassasiyetin gösterildiği bir ortam içerisinde eğitim almaya devam edecekler.”

İran’da iklim krizi: Aç ve susuz kalan timsahlar insanlara saldırıyor

İran‘da küresel ısınmaya bağlı kuraklık nedeniyle uzayan su sıkıntısı her geçen gün başka bir sorunu ortaya çıkarıyor. Akut su krizi yüzünden “gando” olarak anılan İran timsahlarının yaşam alanı daraldı, yiyecek kaynakları azaldı. Aç kalan hayvanlar, bölgelerine yaklaşan ve av ya da kuruyan su kaynaklarına tehdit olarak gördükleri insanlara saldırmaya başladı. 

BBC‘den Sarbas Nazari‘nin haberine göre, İran ve Hint altkıtasına yayılmış haldeki “gando”lar geniş burunlu timsahlar ve Uluslararası Doğa Koruma Birliği‘nin(IUCN) “tehdit altında” olarak sınıflandırdığı bir tür.

Ülkede çoğu  Bahu-Kalat Nehri’nde olmak üzere, 400 kadar gandonun yaşadığı tahmin ediliyor. İran Çevre Kurumu, hem gandoların hem de bölgede yaşayanların korunması adına dengeyi bulmak için elinden geleni yaptığını söylüyor.

İranda çobanlık yapan Siahouk, yakındaki bir gölden su almaya çalışırken timsah saldırısına uğradı.

İran hükümetinin herhangi bir önlem almaması üzerine gönüllülerin hayvanların susuzluklarını giderip karınlarını doyurarak, türü kurtarmak için harekete geçtiği bildiriliyor. 

Geçen yıla göre yağışlar yarı yarıya azaldı

İran’da su kıtlığı Sistan-Belucistan‘a has değil. Ülkenin güneybatısındaki petrol zengini Huzistan eyaletinde geçen yaz yapılan protesto gösterileri sırasında çok sayıda kişi ölmüştü. Kasım sonunda da İsfahan’da, Zayende-Roud Nehri‘nin kuruyan yatağında toplanan eylemcilerin üzerine ateş açılmıştı.

İran Meteoroloji Kurumu Kriz Yönetimi Ulusal Merkezi Başkanı Ahad Vazife de ülkede son yılların en kurak dönemlerinden birinin yaşandığını bildirmişti. Vazife, “Geçen yılın ekim ayından bu yana ülke genelinde metrekareye ortalama 113 mililitre yağış düştü. Bu rakam geçen yılların aynı dönemine göre yüzde 43 daha az. Diğer taraftan, baharda düşen yağış miktarı metrekareye 4,7 milimetre ki bu da geçen yıllara kıyasla yüzde 85,5 daha düşük” dedi.

Ancak özellikle Belucustin’daki kuraklığın etkilerinin kötü su yönetimiyle birleştiğinde çok daha ağır olacağı belirtiliyor.

Söz konusu durumun küresel ısınmadan kaynaklandığını dile getiren Vazife, İran’da geçen mart ayında hava sıcaklığının geçen yılların aynı ayına göre 3 derece daha yüksek tespit edildiğini de vurguladı.

İstanbul’da HDP binasına silahlı ve bıçaklı saldırı

HDP‘nin İstanbul Bahçelievler İlçe Örgütü binasına silahlı saldırı düzenleyen iki kişi, bir partiliyi bıçakla yaraladı.

Saldırganlardan birinin silah taşıdığı diğerinin ise bıçak taşıdığı, silahlı kişinin “Hepinizi öldüreceğim” diye bağırdığı öğrenildi. Partililerin müdahalesi sonrası kaçan saldırganlardan biri polis tarafından gözaltına alındı. Yakalanan saldırganın 25 yaşlarında olduğu ve elinde hem silah hem de bıçak olduğu belirtildi.

Saldırganının silahının tutukluk yaptığı sanılıyor. HDP Bahçelievler İlçe Başkanı Mehmet Kuzu, olayı şöyle anlattı:

Bir şahıs geliyor, ‘Üye olacağım’ diyor. Yönetici arkadaşlar yok diyorlar. Dışarı çıkıyor, geliyor. Çay veriyorlar. O sırada genç arkadaşlardan birine bıçak çekiyor. Üzerinde iki silah var. Onları çıkarıyor. Arbede yaşanıyor. Dışarıdaki esnaf ve insanlar üzerine hücum edince yakalanıyor. Sonra gelip polis alıp götürüyor. İlçede genç arkadaş bıçaktan dolayı hafif yaralandı.”

Kuzu, saldırganın Kocasinan Karakolu’na götürüldüğünü ve suç duyurusunda bulacaklarını söyledi.

HDP İstanbul İl Eşbaşkanı Ferhat Encü de Twitter hesabından, “İstanbul Bahçelievler ilçe binamıza yönelik bir silahlı saldırı girişimi olmuş. Silahın tutukluluk yapması sonucundan büyük bir faciadan dönülmüş. Saldırgan gözaltına alınmış” paylaşımını yaptı.

Saldırı, HDP İzmir İl binasına düzenlenen ve Deniz Poyraz’ın ölümüyle sonuçlanan silahlı baskınla ilgili davadan bir gün önce meydana geldi. Poyraz’ı katleden Onur Gençer hakkında açılan dava, yarın başlıyor. 

 

Roboski katliamı’nın 10’uncu yıldönümü: Failler yargılanmadı, davalardan sonuç yok

Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Roboski köyünde, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) bağlı savaş uçaklarının bombardımanı sonucu 17’si çocuk 34 kişi hayatını kaybetmesinin üzerinden 10 yıl geçti.
  • Katliamın ardından TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu bünyesinde kurulan Uludere Alt Komisyonu, Mart 2013’te 84 sayfalık bir rapor sundu.
  • Operasyon esnasında “kimlik tespiti yapmanın imkansız olduğu” belirtilen raporda “olayın kasten yapıldığına dair bir delilin bulunamadığı” sonucuna varıldı.
  • Hukuki süreçte, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı 11 Haziran 2013’te “taksirle ölüme sebebiyet vermekten dolayı” dosya hakkında “görevsizlik” kararı verdi.
  • Başsavcılık daha sonra dava dosyasını Genelkurmay Askeri Savcılığı’na gönderdi ancak Ocak 2014’te “takipsizlik” kararı verildi.
  • Roboski’de hayatını kaybedenlerin yakınları Temmuz 2014’te Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvuru yaptı. Ancak mahkeme, başvuruda eksiklikler olduğunu belirtti ve “eksikliğin süresinde giderilmemesi” gerekçesiyle başvuruyu 24 Şubat 2015’te usulden reddetti. Ret kararından 6 yıl sonra 9 Nisan 2021’de Roboskili aileler yine AYM’ye başvurdu. Ailelerin avukatları yüksek mahkemenin ihlal kararı vermesi durumunda davanın açılabileceğini söyledi.

  • Bu kez hayatını kaybedenlerin yakınlarından oluşan 281 kişi, 2016’da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurdu.
  • AİHM, iç hukuk yollarının tüketilmediği gerekçesiyle 17 Mayıs 2018’de başvuruyu reddetti. AİHM gerekçe olarak, dava avukatlarının eksik olduğu bildirilen belgeleri 15 günlük sürede değil, 17 günde göndermesini hata olarak kabul etti.
  • Dönemin Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’ın bir televizyon programında “Uludere konusunun, uçak konusunun tekrar inceleneceğini düşünüyorum” sözlerinin ardından ise dava avukatları, Haziran 2019’da Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına başvurdu. “Yeni delil varlığı” sebebiyle Roboski dosyasının yeniden açılmasını talep etti.
  • Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı ise “yetkisizlik” kararı vererek, dosyayı Uludere Cumhuriyet Savcılığına gönderdi. Haziran 2019’da yapılan başvuruyla ilgili henüz bir işlem gerçekleştirilmedi.

CHP’den ziyaret

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve Ankara Milletvekili Levent Gök, hava saldırısı sonucu hayatını kaybeden 34 kişinin mezarlarını ziyaret ederek aileleriyle görüştü.

Katliamda hayatını kaybedenlerin ailelerinin adalet arayışının şu ana kadar sonuçsuz kaldığına dikkat çeken Tanrıkulu, “Roboski’deyiz bugün. 10 yıl önce burada Türkiye tarihinin, hatta dünya yakın tarihinin en büyük katliamlarından biri yaşandı ve 34 yurttaşımız dünyanın en gelişmiş silahlarıyla maalesef bombalandı ve yaşamını yitirdi. Bunlardan 18’i çocuktu ve aradan 10 yıl geçti. Annelerin gözyaşı hiç bitmedi. Adalet gerçekleşmedi maalesef. Bütün amacımız katliamın sorumlularını yargı önüne çıkarmaktı. Bu toprak gözyaşına maalesef doymadı. Biz 10 yıl önce de buradaydık, burada olacağız. Bu adalet gerçekleşene kadar da burada olacağız” dedi.

Ne olmuştu?

28 Aralık 2011’de Şırnak’ın Uludere İlçesi Ortasu’da (Kürtçe adıyla Roboski) köyden Irak sınırına geçmekte olan grubun üzerine bomba atılması sonucu 34 kişi hayatını kaybetti. TSK’nın olayla ilgili yaptığı açıklamada, “Bölgenin teröristler tarafından sıkça kullanılan bir yer olması ve geceleyin hududumuza doğru bir hareketin tespit edilmesi üzerine hava kuvvetleri uçakları ile ateş altına alınması gerektiği değerlendirilmiş ve saat 21:37-22:24 arasında hedef ateş altına alınmıştır” ifadeleri yer aldı.

Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Gediktepe ve Hantepe baskınlarında “silahların katırlarla taşındığını” belirterek, “O zaman da niye bunlara müdahale edilmemişti denmişti. Bunların hepsi birer ibretti. Bu sefer de güvenlik güçlerimizin böyle bir yanlışa düşmemesi isteniyordu ama Uludere’deki köylülerden 35 vatandaşımız ebediyete intikal etti. Üzüntümüz büyük” dedi.

Dönemin Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç ise olayda kasıt olmadığını söyledi. Arınç, olayla ilgili “resmi özür dilenmesini beklemenin yanlış olacağını” ancak hayatını kaybedenlerin yakınlarına tazminat ödeneceğini ifade etti. Şubat 2012’de Başbakanlık tarafından kişi başına 123 bin, toplamda da 4 milyon 180 bin TL tazminat ödendi. Ancak aileler tazminatı kabul etmedi.

TTB’den Sağlık Bakanlığı’na Turkovac soruları

Türk Tabipleri Birliği (TTB), yerli Covid-19 aşısı Turkovac aşısı için acil kullanım onayı verildiğinin açıklanması üzerine Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğüne bir yazı yazdı.

Aşının bilimsel bilgi ve verilerinin yeterli düzeyde paylaşılmadığını, Faz-3 çalışmalarına dair herhangi bir makalenin bilimsel dergilerde yayımlanmadığını belirten TTB, “acil kullanım onayının bilimsel özgürlüğü ve yönetsel özerkliği olmayan Türkiye Tıbbi Cihaz ve İlaç Kurumu tarafından verilmesinin de bilimsel çekincelere yol açacak nitelikte olduğunu” belirtti.

“Bilimsel çalışma sonuçları yayımlanmayan ve bilimsel ortamlarda tartışılmamış bir aşının güvenli ve etkili sayıldığına dair bakanlık açıklamaları, ne yazık ki var olan aşı tereddüdünü daha da artıracaktır” denilen yazıda; “şüphe ve farklı saiklerin bilimsel gerekliliklerin yerine ikame edilmesi yaklaşımının, Türkiye’nin aşı üretimi alanında bilimsel çevrelerde olumsuz algılanabileceğine” dikkat çekildi.

Faz çalışmaları ve onay raporları nerede, aşının maliyeti ne?

TTB yazısında şu soruların yanıtlarının kamuoyu ile paylaşılması istendi:

  • Aşının faz-1, faz-2 ve faz-3 çalışmaları bilimsel rapor olarak kamunun erişebileceği biçimde yayınlanmış mıdır?
  • Acil kullanım onayı verilmeden önce aşının “güvenli” ve “etkili” olduğu konusunda bir rapor var mıdır?
  • Bu aşının üretim tesislerinde İyi İmalat Uygulamaları (İİU-GMP) ve biyogüvenlik seviyesi (BSL 3) koşulları sağlanmış mıdır?
  • Üretici ve tedarikçi firmalar hangileridir ve doz başına maliyeti nedir?

Hafif hizmet araçlarında ’emisyon azaltımı’ tebliği

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından hazırlanan “Hafif Yolcu ve Ticari Araçlardan Çıkan Emisyonlar (Euro 5 ve Euro 6) Bakımından ve Araç Tamir ve Bakım Bilgilerine Erişim Konusunda Motorlu Araçların Tip Onayı ile İlgili Uygulama Usul ve Esaslarına İlişkin Tebliğ” Resmi Gazete‘nin mükerrer sayısında yayımlandı.

Bakanlığın uluslararası mevzuatı dikkate alarak yaptığı çalışmalarla otomotiv sanayisinin uluslararası pazara entegrasyonu, piyasaya arz edilecek araçların yüksek güvenlik ve düşük emisyon seviyesinde olması, bu sayede vatandaşların kara yollarındaki can ve mal güvenliğinin artırılması ile daha çevreci araçların kullanımı hedefleniyor.

1 Ocak’ta yürürlüğe girecek

Tebliğle hafif hizmet araçlarında uygulanacak Dünya Çapında Uyumlaştırılmış Hafif Hizmet Araçları Test Prosedürü ve Gerçek Sürüş Emisyonu testleri ile araçların emisyon ve yakıt tüketimi değerlerinin kullanıcılara gerçek sürüş koşullarına en yakın şekilde sunulması amaçlanıyor.

Tebliğe göre üretilecek araçların Dolaşımdaki Uygunluk testleri ile imalat aşamasında sağlanan düşük emisyon değerleri, kullanım aşamasında da kontrol edilerek denetlenecek.

Üretilen daha düşük emisyon değerlerine sahip hafif hizmet araçlarının bireysel ve ticari olarak kullanıma girmesiyle motorlu araçlardan kaynaklanan emisyonların azaltılması planlanırken, dönüşümün orta ve uzun vadede şehirlerin hava kalitesine olumlu etkide bulunacağı öngörülüyor.

Tebliğ, 1 Ocak 2022’de yürürlüğe girecek.

 

Brezilya’da sel: Barajlar yıkıldı, kentler su altında kaldı

Brezilya’nın kuzeydoğu kesimlerinde haftalardır etkili olan şiddetli yağış, Bahia eyaletinde yer alan 19 şehirde sel felaketine neden oldu.

Sellerde şu ana kadar 18 kişi hayatını kaybederken, Vitoria de Conquista şehrindeki Igua Barajı ile Jussiape şehrindeki birer barajın şiddetli yağışlar sonucu yıkıldığı bildirildi. Yetkililer, başta Itambe kasabası sakinleri olmak üzere bölge halkına evlerini terk ederek güvenli bir yere sığınmaları konusunda uyarıda bulundu.

Eyaletteki birçok ev sular altında kalırken, ekipler evlerinde mahsur kalanları kurtarmak için çalışma başlattı.

 

Bahia Valisi Rui Casto yaptığı açıklamada, son iki aydaki şiddetli yağışlar nedeniyle 400 binden fazla vatandaşın olumsuz etkilendiğini, selden etkilenen 67’den fazla yerleşim yerindeki binlerce vatandaşın ise evlerini terk etmek zorunda kaldığını belirtti.

Yetkililer de yağışlar nedeniyle zaten şişmiş olan yerel nehirlerin taşmasıyla oluşan selin bölgedeki tüm kasabaları vurduğunu açıkladı.  Reuters‘a konuşan dükkan sahibi Luiz Constancia, “Köprü tarafından çılgınca su geldi, neredeyse 2 metre yüksekliğinde dalgalar vardı” dedi.

Sel basan bölgelerde yaşayanlar, kıyı liman kenti Ilheus‘a 30 km uzaklıkta bulunan kasabanın içinden geçen Cachoeira Nehri’nin seviyesinin son 50 yılın en yüksek seviyesi olduğunu söyledi.

İklim krizi en büyük etken

Meteoroloji yetkilileri, yağışların aralık ayı ortalamasının altı katı daha fazla olduğunu açıkladı. Taşkını “çok büyük bir trajedi” olarak niteleyen Costa, “Bahia’nın yakın tarihinde bu kadar çok evi ve insanı etkileyen böyle bir felaket hatırlamıyorum” diye konuştu.

Jussiape Belediye Başkanı Eder Aguiar ise, yıkımın iklim krizinin doğrudan sonucu olduğunu kaydetti: “Yağmur Tanrı’nın bir lütfu olabilir; ancak, biz şu anda insanların neden olduğu ekolojik dengesizliğin sonuçlarıyla karşı karşıyayız. “Aguiar kentin başlıca içme suyu kaynağı Duas İlhas barajının yıkılmasıyla Contas Irmağı‘nın sularının ansızın yükselerek kente yöneldiğini anlattı.

2021’in sonbaharında etkisini daha da artıran okyanus-atmosferik döngü La Niña nedeniyle Atlantik Okyanusu’ndaki yüzey suyu 1 derece civarında ısındı. Bu nedenle de Güney Yarımküre‘deki ülkeler sık sık aşırı yağmur ile buna bağlı sel ve fırtına gibi olaylarla karşılaşıyor.

Brezilyalı meteorolog Daniela Freitas,  yaşanan trajedinin birden çok etmenin bir araya gelmesiyle” oluştuğunu belirtti. Freitas, “Asıl neden La Niña, ama Atlantik’te ısınan sular da durumu vahimleştiriyor.  Isının yükselişi soğuk cephelerin daha yavaş hareket etmesine ve daha uzun sürelerle ve daha yüksek miktarlarda yağışlara yol açıyor ” dedi.

Şu anda sel baskınlarıyla boğuşan Brezilya, 2021’i kuraklıkla boğuşarak geçirdi. Büyük sel baskınlarından şiddetli su kıtlığına kadar aşırı hava koşulları yıl boyunca pek çok yerleşim yerindeki toplulukları olumsuz etkiledi. Geçen ekimde ülkenin batısındaki Amazon’da aynı adı taşıyan eyaletten geçen Acre Nehri de önce taşmış ve yüzbinlerce insanın evini terk etmesine neden olan bir sele yol açmış, ardından su, tarihin en düşük seviyesine düşerek bölge tarihindeki en kötü ikinci kuraklığa neden olmuştu.

İklim krizi nedeniyle tarımsal üretimde yüzde 70’lere varan verim kayıpları görülüyor

Trakya Üniversitesi Genetik ve Biyomühendislik Bölümü Başkanı ve Bitki Islahı Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Yalçın Kaya, iklim krizinin tarımsal üretimdeki verim kayıplarını anlattı.

Prof. Dr. Kaya, “Bazı olağanüstü durumlarda yüzde 50’den başlayıp yüzde 70’lere kadar uzanan verim kayıpları görebiliyoruz” ifadelerini kullandı.

‘Buğday üretimi bu sene yüzde 50 düştü’

AA‘da yer alan habere göre, Prof. Dr. Yalçın Kaya buğday üretiminin bu sene yüzde 50 oranında düştüğünden şöyle bahsetti:

Amacımız tüm insanları doyurabilmek. Ülkemiz, işlenebilir arazi bakımından dünyanın ilk 15 ülkesi arasında bulunuyor. Küresel iklim değişikliği ve Kovid-19 salgını süreci, üretim miktarını düşürdü. Örneğin buğday üretimi bu sene yüzde 50 düştü. Ekmek ve un ile yapılan yiyecekler temel gıdamız. Türkiye olarak aynı zamanda bu ürünlerin ticaretinde de önemli rol oynuyoruz. Bu bakımdan sadece kendi açımızdan da düşünmemek gerekli.”

Kaya, bitki ıslahçıları olarak iklim krizine bağlı yaşanan aşırı hava olaylarına dayanıklı bitki tohumları geliştirmeye çalıştıklarını da kaydetti.

‘İklim kaynaklı durumlardan ders alınmalı’

Prof. Dr. Yalçın Kaya, geleneksel ve modern yöntemleri bir araya getirip iklim koşullarından en az etkilenen verimli ürünler geliştirilmesi gerektiğinden şöyle bahsetti:

Aşırı kuraklıktan ve yoğun sıcaklardan daha az etkilenen çeşitler geliştirmemiz lazım. Çiftçiler de artık bu yaşanan iklim kaynaklı durumlardan ders almalı. Örneğin, buğdayda artık erken ekim yapılmasına gerek yok. Kışlar artık çok sert geçmiyor. Kış sıcaklıkları arttığı için buna göre ekim dönemi geç yapılmalı. Aynı şekilde yaz aylarında da uzun süreli kuraklıklar olabiliyor. Bu yaşananlardan ders alarak tüm planlamamızı dikkatli yapmamız gerekli. Birim alandan daha fazla ürün elde etmeye yönelik çalışmalar yapılmalı. Ekim yapılırken seçici davranılmalı. Mevsim şartlarından, bahar aylarında görülen don olaylarından etkilenmeyen yeni çeşitler tercih edilmeli.”

Doğalgaza ‘borsa zammı’ geliyor

Şirket halka açıksa fatura yükselecek

Ancak aynı düzenlemeye konulan başka bir maddeyle, borsada halka açılan doğalgaz şirketleriyle sayaç okuma, faturalandırma, sayaç açma kapama gibi hizmetleri taşeron yerine kendi kadrolu işçisiyle yerine getiren şirketlere doğalgaz abonelerinin sırtından teşvik desteği sağlanacak. Bu da, milyonlarca doğalgaz abonesini, borsaya açılmış ya da kendi personeliyle çalışan şirketlere daha yüklü doğalgaz faturası ödemek zorunda bırakacak.

Yeni kararla ayrıca sıkıştırılmış (CNG) ya da sıvılaştırılmış (LNG) doğalgazı dışarıdan pahalı alıp bu maliyeti doğalgaz faturalarına yansıtamayan şirketlerin zararlarının bir bölümü vatandaşın faturalarına eklenerek karşılanacak. Doğalgaz ucuza alınmışsa, faturaya olumlu yansıyacak.