Hafta SonuKöşe YazılarıKültür-SanatManşetYazarlar

Gürcü tiyatrosu üzerine-3

0

Bu yazıda, Tiflis Uluslararası Tiyatro Festivali’nde seyrettiğim “In C Tbilisi” ve “Motherwar” (Savaş Ana) yapımlarının yanı sıra festival dışında seyretme fırsatı bulduğum Rustaveli Tiyatrosu’nun “Prometheus Bound” (Zincire Vurulmuş Prometheus) adlı oyununu ele alacağım.

Daha önce bu festival seçkisinin kapsayıcı bir yapısı olduğunu belirtmiştim. Royal District Theatre’ın “In C Tbilisi” yapımı da bunu kanıtlar nitelikte. Maka Chkhaidze’nin direktörlüğünde, Sasha Waltz’ın koreografisiyle geliştirilmiş bu dans performansı, Terry Riley’in “In C” isimli bestesiyle bireysel ile kolektifi, profesyonel olan ile olmayanı harmanlayarak farklı bedensel, zihinsel ve kültürel deneyimleri sahneye taşıyor. Profesyonel dansçılarla birlikte Down sendromlu, işitme, konuşma veyahut fizikî zorluklara sahip dansçılar seyirciye eşsiz bir koreografi sunuyorlar. Müziğin değişken ve tekrarlamayan yapısıyla her dansçı özgürce dans ediyor, sahnede kişisel hareket alanını ve özgürlüğünü deneyimliyor, ancak bu özgürlük eylemliliği gerçekleşirken sahnede seyredilen performans yani bütünsel yapı asla etkilenmiyor. Tüm dansçılar bir uyum içinde!

‘Sanatsal bir demokrasi: In C Tbilisi

Diğer bir deyişle, sahnede kişisel farklılıkların ve özgürlüklerin hareketi ve dansı icra edilirken bu eylemlilik bütünü parçalamıyor aksine o bütünü oluşturuyor, tamamlıyor. Sanırım tam da hayal ettiğimiz bir toplumu temsil ediyor bu dans performansı. Sanatsal bir demokrasiden bahsediyoruz sanki. Kelimelerin olmadığı hatta gerekmediği bir anlatı dünyasına giriyoruz seyirciler olarak. Zihnimiz ve duyularımız birlikte tetikleniyor.

Bunda Ketevan Nadibaidze’nin ışık tasarımının da katkısı büyük. Seyrettiğimiz o kadar güçlü bir performans, sahne estetiği yani duyularımızı uyaran göstergeler o kadar uyum içinde ki bu yaratılan toplum tahayyülü seyirciye inanılmaz bir huzur veriyor. Başka bir sanat, başka bir toplumun mümkün olduğunu gözler önüne seriyor. İlham verici ve umut dolu bir yapım, “In C Tbilisi.”

Motherwar: Savaşı seyretmek, tanıklık etmek…

“Motherwar” (Savaş Ana) adlı oyun ise var olan toplumsal yapıyı ve gerçekliği seyircinin yüzüne vuruyor. İlk yazımda, Gürcistan coğrafyasında çatışmanın, savaşın, şiddetin hiç dinmediğini, hiç eksik olmadığını yazmıştım. Ozurgeti State Drama Theater’in yapımı “Motherwar”, Data Tavadze’nin 2008 Gürcistan-Rusya savaşında yaşananlardan esinlenerek on yıl kadar önce kaleme aldığı bir oyun. Savaşın insanlar üzerindeki yıkıcı etkisini, özellikle kadın karakterler üzerinden seyirciye aktarıyor.  Savaş süresince beslenme gibi temel ihtiyaçların nasıl giderilebildiği, insanların nasıl hayatta kalma stratejileri yarattıkları üzerine odaklanıyor.

Oyun, Tumanishvili Film Actors Theatre’nin küçük salonunda sahnelendi. Bu salona tiyatro binasının içinden kostüm deposunun, terzihanenin, idarî ofislerin de bulunduğunu dar koridorlardan yürüyerek ulaştık. Salonun kapısına geldiğimizde zeminde bulunan kıyafetlerin üzerine basarak içeri girebildik. Seyircinin L biçiminde oturtulduğu bu kara kutu (black box) tiyatroda, alıştığımız salonlardan farklı olarak ayrıca genişçe bir pencere ve balkon bulunmaktaydı. Oyun hane içinde geçmekteydi; bu pencere ve balkon oyun mekânının gerçekliğine destek oldu, diyebilirim. Ancak bu gerçeklik hissiyatı bir yandan da askerî gri renkli tabutlardan oluşan sahne tasarımıyla kırıldı. Savaşın insanî değerleri ve toplumsal düzeni nasıl altüst ettiğini anlatan bu oyun, metinsel olarak seyirciye savaşın acı gerçeklerini tiyatro yoluyla, tiyatronun sınırları çerçevesinde anlatmaya çalışırken aynı zamanda da tiyatronun sınırlarını zorlayan diyaloglarda da (özellikle çatışması yüksek sahnelerde), yönetmen Saba Aslamazishvili’nin reji bakış açısı seyirciye kolaylık sağladı.

Bu bahsettiğim sahneler balkonda icra edilirken replikleri zar zor duyan seyirci için ise farklı bir zihinsel eylemlilik gerçekleşti belki de. Seyretmek, takip etmek gibi tanıklık etmek, mevzulara yakın olmak uzak olmak gibi. “Motherwar” hem metnin hem de performansın sahiciliğiyle savaşın yıkıcılığını ve trajik çehresini mekâna özgü bir sahnelemeyle seyirciye sundu.

Farklılıkların özgürlüğünün sahnedeki dansı, bireyin kendi çeşitlilik anlayışını hareket ve eylemle ortaya koyması, yeni bir toplum inşası için umut dolu bir performansın, “In C Tbilisi’nin ardından gerçekliği, şiddeti ve savaşı seyirciye tüm trajedisiyle anlatan “Motherwar”. 

Ustalıkla örülmüş estetik ve politika: Zincire Vurulmuş Prometheus

Tiflis Uluslararası Tiyatro Festivali sona erdikten sonra Rustaveli Tiyatrosu Antik Yunan tragedya yazarı Eshilos’un “Zincire Vurulmuş Prometheus” adlı oyununun prömiyerini yaptı. Gürcistan’ın köklü bir tiyatro geleneği olduğundan bahsetmiştim. Bu prömiyer ile Rustaveli Tiyatrosu’nun 145. tiyatro sezonunun açılışı da yapıldı. Usta yönetmen Robert Sturua’nın rejisini üstlendiği “Zincire Vurulmuş Prometheus” yapımı hem metin hem de sahneleme açısından çağdaş bir tragedya yorumu. Sahne plastiğini oluşturan kostüm, dekor, ışık tasarımlarının nefes kesen bütünlüğü, uyumu ve işlevselliğiyle, reji ile oyunculuğun fevkalade ahengiyle, antik bir tragedyanın bugüne dair söylediği sözüyle ve sahnede estetik ile politikanın bu kadar ustalıkla örülmesiyle, kuşkusuz takdire şayan bir yapım Zincire Vurulmuş Prometheus.

Adının anlamı olacakları önceden gören olan Prometheus, bilinçli bir eylemi yerine getirir: Tanrılardan ateşi alarak insana verir. Buna karşılık tanrılar onu zincire vurarak cezalandırırlar. Prometheus tanrılara, bir diğer deyişle egemen güçlere karşı direnen, baş kaldıran bir özgürlük timsalidir. Ateşin insana verilmesi demek insanın her şeye vakıf olmasıdır çünkü: “Bütün sanatları Prometheus verdi insanlara.”

Yönetmen Sturua, karnavalesk unsurları rejisine dahil ederek seyirciyi sahnedeki olayların gerçekliğine inandırmaz, seyirciyi tiyatronun seyrine dahil eder. Tıpkı Prometheus’un söylediği gibi sanatın bir dalı olan tiyatronun tanrılardan, bir diğer deyişle egemen güçlerden alınıp halka verilmesinin bir göstergesi gibidir bu yapımın bütünü. Prometheus’un trajik hikayesi acımasız iktidarı ve adaletsizliği yani hepimizin içinde yaşadığı toplumu, bu dünyayı seyircinin yüzüne vururken diğer yandan Prometheus’un Okeanos kızlarından oluşan koroya seslenişi ve bu koronun bir yandan tanrıların gazabından kaçarken diğer yandan Prometheus’a destek olmaya çalışmalarını anlatır. Oyunun finalinde ise sahnenin tahta zemininden bir kapak açılır. Sanki Pandora’nın Kutusu’dur bu! Geleceği simgeleyen küçük bir kız çıkar bu kutudan. Adı, Umut’tur.

Tiyatrodan çıktıktan sonra zihnimin bir köşesinde “In C Tbilisi” yapımının ilham verici, umut dolu dünyası, diğer köşesinde ise “Motherwar”ın trajik dünyası vardı. Robert Sturua’nın “Zincire Vurulmuş Prometheus” yorumu ve bize sunduğu dünya ise tam da bu hayal ile hakikatin vücut bulduğu; insanın, özgürlüğün ve direnişin estetik temsili, performansıydı.

In C Tbilisi

Konsept/Koreografi: Sasha Waltz
Versiyon Koreografi: Natia Chikvaidze
Işık Tasarım:  Ketevan Nadibaidze
Kostüm Tasarım: Jasmin Lepore
Özgün Konsept: Jochen Sandig
Versiyon Konsepti: Maka Chkhaidze
Müzik: Terry Riley
Dansçılar: Mariam Berikelashvili, Jakob Gogotishvili, Levan Gotsadze, Anna Gumaniuk, Nino Davituri, Valeria Khripach, Nina Lebesheva, Tamar Naveriani, Toma Omanadze, Natia Chikvaidze, Tamar Chkheidze

Motherwar

Metin: Data Tavadze
Yönetmen: Saba Aslamazishvili
Sahne Tasarımı: Tamar Okhikian
Müzik: Vakhtang Gvaxaria
Yönetmen Asistanı: Giorgi Babilodze
Oyuncular: Tamar Mdinaradze, Tsitsi Butskhrikidze, Shorena Gvetadze, Nika Dzneladze

 Zincire Vurulmuş Prometheus

Metin: Eshilos
Yönetmen: Robert Sturua
Sahne Tasarımı: Ana Ninua, Merab Merabishvili, Robert Sturua
Müzik Aranjman: Svimon Jangulashvili, Robert Sturua
Koreograf: Kote Purtseladze
Yönetmen Asistanı: Tea Margvelashvili
Oyuncular: Manana Abramishvili, Ana Amilakhvari, Nino Arsenishvili, Goga Barbakadze, Kakha Kupatadze, Marita Meskhoradze, Sandro Mikuchadze-Ghaghanidze, Eka Mindiashvili, Tristan Saralidze, Gagi Svanidze, Keti Khitiri

 

 

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.