DünyaEnerjiManşet

Fukuşima felaketinin 13’üncü yıl dönümü: Nükleer tesiste neler yaşanıyor?

0
Fukuşima

Japonya‘nın kuzeydoğusundaki Fukuşima bölgesi, 11 Mart 2011’de meydana gelen 9 büyüklüğündeki deprem ve ardından gelen dev tsunami dalgaları ile sarsıldı ve afetler, Fukuşima Daiichi nükleer santralinde ölümcül hasarlara yol açtı.

Depremin ve tsunaminin etkisi, santralin soğutma sistemlerinin çökmesine ve ardından üç reaktörde çekirdek erimesine neden olarak, dünyanın en ciddi nükleer felaketlerinden biri olarak tarihe geçti. Radyoaktif materyalin atmosfere ve çevreye sızdırılması, bölgedeki toprak, su ve hava kalitesi üzerinde kalıcı zararlar bıraktı.

Felaketin ardından geçen 13 yıl boyunca, Fukuşima’daki durum, yerel halkın yaşamı, ekoloji ve nükleer güvenlik açısından geniş çaplı etkiler yarattı. Japonya hükümeti ve Tokyo Electric Power Company (TEPCO) tarafından yapılan çeşitli temizleme ve iyileştirme çalışmalarına rağmen, bölge hala tam anlamıyla toparlanabilmiş değil.

Fukuşima’da radyoaktif atık suyun tahliye hortumu yerinden çıktı, iki işçi hastanelik oldu
Fukuşima’da radyoaktif atık suyun ikinci tahliyesi başladı
Rusya’daki nükleer santralde Akkuyu’da da kullanılan türbin kanatları kırıldı

Binlerce kişinin evlerini terk etmek zorunda kaldığı, tarım ve balıkçılık gibi yerel ekonomilerin ciddi zarar gördüğü Fukuşima’da ve çevre bölgelerde, radyoaktif sızıntının insan sağlığı üzerindeki uzun vadeli etkileri de sürüyor. Radyoaktif kalıntıların Pasifik Okyanusu aracılığıyla iki yıl sonra Kuzey Amerika kıyılarına dahi ulaştığı düşünülürse, Fukuşima’nın etkilerinin tüm dünyayı etkilemeye devam edeceği ortada.

Fukuşima

Fukuşima’da anma törenleri düzenlendi

Fukushima şehrinde düzenlenen törende Japonya Başbakanı Fumio Kishida, bölge halkının evlerine dönebilmesi, geçim kaynaklarının güvence altına alınması ve tesisin güvenli bir şekilde hizmet dışı bırakılması için yardımcı olacağına dair sözünü yineledi, “Kuzeydoğu bölgesinin tam anlamıyla toparlanması ve yeniden doğuşu için de elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz” dedi.

Deprem ve tsuanamiden kaynaklanan ölümlerin çoğunun gerçekleştiği Fukushima’nın kuzeyindeki Miyagi ve Iwate illerinde de anma etkinlikleri düzenlendi.

Fukuşima

Iwate Ishinomaki sakinleri, birçoğunun 13 yıl önce sığındığı bir tepe parkında toplandı ve anma töreni yaptı. Başka bir Iwate kasabası olan Rikuzentakata’da yaklaşık 100 kişi devasa bir beton deniz duvarının üzerinde dua etti. Natori şehrinde ise yaklaşık 400 kişi dua etti ve yas mesajları taşıyan balonları havaya fırlattı.

Japonya, radyoaktif atık suyu okyanusa boşaltmaya başladı
Fukuşima ‘aklamaları’: Güney Kore lideri ve Japonya Başbakanı deniz ürünü yedi
Fukuşima’nın radyoaktif suyunun deşarjı benzer girişimlere emsal olabilir

Fukuşima’nın kirliliğiyle mücadele sürüyor

Fukuşima Daiichi Nükleer Santrali’nde güç üretimi, felaketin ardından durduruldu ancak 13 yıldır, güvenlik ve kalıntı temizleme işlemleri devam ediyor.

Japonya, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı‘na (IAEA) çeşitli tarihlerde, radyoaktif materyallerin denize boşaltılması ve deniz suyu izleme sonuçları hakkında raporlar sunuyor. Bu raporlar, arıtılmış yeraltı suyunun deşarj edilmesi ve yeraltı suyunun denize yönlendirilmesi gibi işlemleri içeriyor.

TEPCO (Tokyo Electric Power Company), bu işlemlerden önce yeraltı suyunun kalitesini analiz ederek sonuçları açıklıyor.

Ayrıca IAEA yetkilileri, Daiichi Nükleer Santrali’nden arıtılmış radyoaktif atık suyun Pasifik Okyanusu’na boşaltılmasını da izliyor ve bu sürecin uluslararası güvenlik standartlarına uygun olduğunu doğruluyor. Ancak bu sürecin on yıllarca sürebileceği belirtilmişti ve Japonya’nın bu suyun denize boşaltılması kararı, bölgede ve çevre ülkelerde eleştirilere neden olmaya devam ediyor.

Fukuşima’da 5,5 tonluk radyoaktif su sızıntısı

Son olarak, Japonya hükümeti ve TEPCO’nun, radyoaktif maddelerle kontamine olan suyun arıtılması, seyreltilmesi ve özel olarak hazırlanmış tanklarda depolanmasından sonra denize boşaltılmasına yönelik adımlar attı. Bu süreç, radyoaktif maddelerle kirlenen suyun, ALPS (Advanced Liquid Processing System) adı verilen bir filtrasyon işlemiyle arıtılmasını ve ardından depolanmasını içeriyor. Bu suyun kontrol altında, kademeli olarak boşaltılması, çevre ve insan sağlığı üzerinde radyolojik etkiye sahip olacak ancak uzmanlar bu etkinin ‘tolere edilebilir’ olduğunu iddia ediyor.

‣ Akkuyu’da yeni menenjit vakaları: Kötü çalışma, barınma ve beslenmeyle ilgili bir sınıf hastalığı
‣ ‘Rusya’ya ait Akkuyu nükleer santrali geleceğimizi tehdit ediyor’
Mahkemenin ‘Akkuyu’ kararı istinafta

NKP: Türkiye’deki nükleer projeleri durdurulmalı

Fukuşima Nükleer Santral kazasının 13. yıldönümü dolayısıyla bir açıklama yayımlayan Nükleer Karşıtı Platform (NKP),  Türkiye’nin adım adım nükleer maceraya sürüklendiğine dikkat çekti: “Mersin Akkuyu’da, Sinop İnceburun’da ve Kırklareli İğneada’da faaliyete geçirilmeye çalışılan nükleer santralların Çernobil ve Fukuşima gibi olmayacağının hiçbir garantisi yoktur.”

Platformun açıklaması özetle şöyle:

“Çernobil ve Fukuşima nükleer santral kazaları sonrası kimi ülkeler nükleer santralleri terk etti. Dünya Nükleer Endüstrisi Durum Raporu Aralık 2023 verileri; 1996 yılında dünya elektrik üretiminin yüzde 17,6’sını karşılayan nükleer santralların payı 2022’de yüzde 9,2’ye gerilediğini ortaya koydu. Ancak; jeopolitik gerilimlerin artması, Rusya-Ukrayna savaşı ile birlikte yaşanan enerji krizi, enerji güvenliğini önceleyen politikalarla çevreci yaklaşımlardan yeniden uzaklaşan kimi ülkeleri nükleer santrallara yöneltti.

Nükleer endüstri pazarlayan güçlerin etkisinde kalan AKP iktidarı ise ülkemizi adım adım nükleer maceraya sürüklüyor. Enerji talebi ve savunma ihtiyacı gerekçesiyle; olası bir kaza, saldırı ya da doğal afetler karşısında vahim sonuçları olan, atık sorunu çözülemeyen nükleer santrallara sahip olmak için tüm imkânlar seferber edilmiş durumda.

Bilindiği gibi; zemin çatlakları, su baskınları, işçi ölümleri, salgın hastalıklar ve Japonya gibi ciddi deprem riskine rağmen, Akkuyu Nükleer Güç Santralı (NGS) inşaatına devam ediliyor, ilk nükleer yakıt ülke sınırlarımıza sokarak santrala “nükleer tesis” statüsü kazandırıldı.

Sinop’ta yapılacak ikinci nükleer santral için Rusya ve Güney Kore ile Kırklareli’nde yapılacak üçüncü nükleer santral için ise Çin ile görüşmeler yapılıyor. Küçük modüler reaktörlere yönelik temaslarda bulunulduğu, hatta daha da ileri gidilerek dördüncü bir nükleer santrala yönelik saha araştırmalarının da devam ettiği duyuruldu. ”

Türkiye’de elektrik enerjisi alanında arz fazlası olduğunu vurgulayan NKP, “Siyasi iktidarın mevcut kaynakları düşünüldüğünde nükleer santralları tercih etmemesi için çokça nedeni olmasına rağmen; kendi topraklarımız üzerinde başka bir ülkeye nükleer santral kurdurarak işletme yetkisi vermesi, toplumun tamamını ilgilendiren santral yatırımları konusunda son dönemde yürüttüğü gizli görüşmeler, pahalı elektrik üretimi sağlayacak, enerji alanında bağımlı olduğumuz Rusya’ya ülkemizi daha da bağımlı kılması anlaşılır değildir” dedi.

Mersin Akkuyu’da, Sinop İnceburun’da ve Kırklareli İğneada’da faaliyete geçirilmeye çalışılan nükleer santralların Çernobil ve Fukuşima gibi olmayacağının hiçbir garantisi olmadığına dikkat çekilen açıklamada, nükleer santralların barındırdığı ciddi risklerin unutulması,  enerji ve iklim sorununu çözecek; en temiz, en güvenilir araçmış gibi bir yanılgıya düşülmemesi istendi.

Nükleer karşıtları, 31 Mart seçimlerine sayılı günler kala, nükleer santrallar ve nükleer silahlara karşı, tüm belediye başkan adayları ve meclis üyelerini nükleere karşı mücadeleyi büyütmeye çağırdı.

Türkiye için tehdit baki

Ekosfer Derneği‘nden Özgür Gürbüz, Fukuşima nükleer felaketinin sadece doğaya değil ekonomiye de büyük zarar verdiğini belirtiyor. Japonya Ekonomik Araştırmalar Merkezi’nin kazanın toplam maliyetinin 660 milyar doları bulabileceğini açıkladığını hatırlatan Gürbüz, “Türkiye’de benzer bir kaza olması halinde yaşayacağımız ekonomik krizi tarif bile edemeyiz. Elektrik üretmek için bu kadar büyük bir risk almak zorunda değiliz. Elektrik üretim gücü fazlamız var. Enerjiyi daha verimli kullanıp, yenilenebilir enerji kaynaklarını geliştirirsek enerji ihtiyacımızı rahatlıkla karşılayabiliriz” açıklamasını yaptı.

İliç’ten Soma’ya kadar uzanan onlarca büyük kaza, iş güvenliği karnemizi ortaya koyuyor” diyen Gürbüz, nükleer santrallerin atık probleminin çözülemediğini ve Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu da hatırlatıyor. Türkiye’nin büyük bir felaketle karşı karşıya kalmadan Rusya’nın Mersin’de yaptığı nükleer santral inşaatını durdurması gerektiğinin altını çizen Gürbüz, çözüm içinse “Elektrik üretmenin çok daha ucuz ve dışa bağımlı olmayan yolları var. Türkiye bir güneş ülkesi ve güneş enerjisini merkeze alan bir enerji politikasını hayata geçirmeli” ifadelerini kullandı.

Fukuşima felaketinin 10’uncu yıldönümü: Yaraların sarılması en az 40 yıl daha sürecek

 

More in Dünya

You may also like

Comments

Comments are closed.