Doğa MücadelesiEditörün Seçtikleriİklim KriziKadınManşetVideo

Ekoloji mücadelesinde kadın gücü: Kadınlar hep beraber ve ileriye!

0

Video haber: Derya KAP
*
Türkiye’nin her kentinde süregelen ekolojik yıkıma itiraz eden, direnen ve aktif mücadele eden pek çok kadın, doğayı tahrip eden maden ocaklarından nükleer santrallere, hidroelektrik santrallerden (HES) zeytinliklerin korunmasına kadar ekoloji hareketi içinde yer alıyor ya da yaşam alanlarını koruma mücadelesi veriyor. Bu kadınlar, iklim krizini hem en derinden hisseden ve hem de mağduriyetini erkeklere oranla daha ağır deneyimliyor.

Yaşam alanlarını savunan yurttaş ya da bir STK çatısı altında ekoloji mücadelesine katkı sunan her kadın, Buket Uzuner’in ifadesiyle aslında “tabiatı koruyor.”

Şüphesiz iklim krizinin etkilerinden dünyayı korumanın sorumluğu sadece kadınlara yüklenemez. Yine de ekoloji hareketinde kadının gücü iklim değişikliğiyle mücadele ve uyum politikalarının başarısında en belirleyici aktör olarak umudu yeşertiyor.

Doğa ve kadın içinde olduğumuz büyüme odaklı sistem ve ataerki tarafından tahakküm altında tutuluyor, baskılanıyor ve sömürülüyor. Bu sistemde, tüm farklılıklarına rağmen ekoloji mücadelesi veren tüm kadınlar aynı zamanda benzer korku ve kaygıları taşıyorlar.

Kadınlar, eşit şartlarda yaşamadıklarını, iklim değişikliğinin neden olduğu sorunlardan eşit şekilde etkilenmediklerini ve nihai olarak krizin herkesi etkileyeceğini biliyor.

İşte bu ortaklaşma, ekoloji hareketinde kadınları birleştiriyor. Ayşe teyze ile Buket Uzuner yada Özlem Altıparmak ile Tuba Yazıcı aynı şeyi istiyor ve bunun mücadelesini veriyor:

İklim adaletini sağlamak ve dünyayı daha güzel bir yer haline getirmek.

Ayşe Teyze için “doğa” diye bir kavram yok; o kendini doğayla bütün görüyor, yaşam alanını savunuyor. Kentte doğan ve yaşayan Dicle Tuba Kılıç ya da Özlem Altıparmak için ise doğa gidilen bir yer ya da doğa ile bütünleşmek daha güç çünkü insan merkezli düşünme biçimi hayatlarını şekillendirdi.

Bu nedenle, Ayşe teyzeden doğanın hakkını savunmak konusunda öğrenecekleri pek çok şeyin olduğunda hemfikir olan kadınlar, Selin Gören’in ifadesiyle “İklim kriziyle mücadele için bilimsel bilgi ile atalarımızdan gelen kadim bilginin birleşmesi gerektiğini” düşünüyor.

Aslında ekoloji mücadelesi veren tüm kadınlar, farkında olarak ya da olmayarak birlikte bu sistemi yıkma arzusunda da birleşiyor.

Sistemin yıkılması ise mücadele alanlarını genişletmeyi, kadınların daha fazla söz sahibi olmasını, dolayısıyla toplumsal cinsiyet eşitliği için daha çok çaba sarf edilmesini gerektiriyor. Çünkü “Köy kahvesinde, tarlasından dönen çiftçi bir kadın şalvarıyla girip ‘oğlum bana bir kahve’ demediği sürece Türkiye’de hiçbir şey değişmez.”

Bu tespitlere karşın yine Buket Uzuner’in sözleriyle umutlanabiliriz:

“Kadınlar, hak ettikleri eşit konumu alıyorlar. Bunun önüne geçemez hiç kimse. Daha güzel bir dünya olacak”

Keza, Ayşe teyzenin tespit ettiği gibi kadınlar “hep beraber ve ileriye gitmeye de devam edecek.”

You may also like

Comments

Comments are closed.