“Gezi parkı park olarak kalsın” talebiyle başlayıp, özgürlük mücadelesine dönüşen bu süreçte, hepimiz çok fazla hukuksuzluğa tanık olduk. “Her canlı biber gazını tadacaktır” dedirten polis şiddetini; “yürütmenin durdurulması” kararına rağmen iktidarın sürekli değişen yıkım projelerindeki ısrarını, büyük bir lütufla yapılan “yargı kararına uyacağız” açıklamasını unutmak mümkün değil…
Şimdi ise Başbakanından polisine, hukuku ihlal edenler silsilesine yargı da dahil olmakta. Hiç kuşkusuz hepimiz bunları görüyor ve öfkeleniyoruz. Hatta çoğumuz yargıdan umudunu kesti.
Benim de umutlarımın yaşam mücadelesi verdiği bu dönemde, birazdan aktaracağım karar çıktı karşıma.
Aslında olay o kadar trajikomik ki; okuduğumda kahkaha atmaktan alamadım kendimi… (“Ağlanacak haline gülmek” deyiminin bundan daha iyi karşılığı olmasa gerek!) Neyse…
Önce süreci anlatayım. 16 Haziran’da gözaltına alınanlardan yedi kişi 18.06.2013’te “tutuklama” istemiyle sevk edilmişler, sorgularını yapan Sulh Ceza Mahkemesi de “tutuklama isteminin reddine” karar vermiş; (kararı veren nöbetçi hakim Asliye Ceza Mahkemesi hakimi olduğundan) itiraz mercii olarak Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı’nı göstermişti.
Ne var ki savcılık tarafından “tutuklama isteminin reddine” dair karara yine bu kararı veren Sulh Ceza Mahkemesi’nde itiraz edilerek, yakalama talep edildi. Mahkeme de bu itirazı kabul edip, yakalama kararı verdi. Gerekçe ise, gerçekten hukuk dışı, mantık dışı…Öyle ki “‘HÜKÜMET İSTİFA, HER YER TAKSİM HER YER DİRENİŞ, KATİL POLİS HESAP VERECEK’” vb şekilde sloganlar ile halkı suç işlemeye teşvik ve tahrik eder mahiyette…” gibi ibarelerin yer aldığı gerekçede, suç teşkil eden eylemler gösterilmeden/ açıklanmadan “kamu barış ve huzurunu bozar mahiyette halkı suç işlemeye teşvik ve tahrik eylem ve söylemler ve bunların süregelmesi” gibi soyut ifadeler kullanılmış.
Elbette ki bu karara itiraz edildi. O gün sabahtan akşama kadar, yakalanan 3 kişi ve çok sayıda avukat adliye içinde ordan oraya ordan oraya, itirazın değerlendirilmesi için koşturup durdular… Mesai bitimine çok az kala, itirazlar incelendi.
İncelemeyi yapan Mahkeme kısaca;
Ey Sulh Ceza! Ben aslında yetkili değildim, ama sen ki, yetkili olmadığın halde “tutuklamanın reddine itirazı” kabul edip, yakalama kararı vermişsin. Bu da yetmemiş, itiraz mercii olarak beni göstermişsin. Ben de senin verdiğin yetkiye dayanarak, senin kararına karşı yapılan itirazı kabul ediyor ve yakalama kararını kaldırıyorum.
Ayrıca, bilmez misin ki, tutuklama koşullarının gösterildiği CMK 100 de “kamu barış ve huzurunu bozar mahiyette halkı suç işlemeye teşvik ve tahrik eylem ve söylemler ve bunların süregelmesi” gibi bir suç yok… Belki yasa değiştirilerek bu da tutuklama nedeni yapılabilir. Ancak mevcut durumda olmaz. Sen kendini kanun koyucu mu sandın!
dedi ve yakalama kararını kaldırdı.
Anlaşılan o ki, bu kadar hukuksuzluk içinde, “ne oluyor, ne yapıyorsunuz? Kanun var nizam var” diyebilen Mahkemeler hala var. O halde #direnyargı
Nagihan Bulduk
nagihanbulduk@twitter