Köşe Yazıları

Büyük Birader Saldırıyor!

0

big_brotherHükümetin hazırlamakta olduğu internet suçlarına ilişkin yeni kanunda internete basılı yayın muamelesi yapan zihniyet hortlatılmak isteniyor. Yasalar hazırlanırken sivil topluma danışılmıyor. Hakimler ve savcılar hala internet cahili…

İlk olarak okumamış olanlar için haberi aktarayım:

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Hükümetin bilişim suçlarına yönelik kapsamlı kanun hazırlığı içerisinde olduğunu açıkladı.

(CNN TÜRK) — Yıldırım, “YouTube yetkilileri Türkiye’de ofis açma ve Türkçe içerik taleplerimize yönelik müspet çalışma yapıyor” dedi.

İftar yemeğinde basın mensuplarıyla bir araya gelen Bakan Yıldırım hazırladıkları kanunu anlattı.

Yıldırım, bu yasanın daha önceden sadece 9 katalog suçu önlemeye yönelik sınırlı yasadan daha geniş bir çerçevede tutulacağını kaydetti.

Bakan, “İnternet ortamında kişilik haklarını ihlal etmeden suç teşkil edecek verileri ortadan kaldırmaya yönelik bir düzenleme yapılacak” dedi.

Basın Kanunu’nu örnek gösteren Ulaştırma Bakanı, “Sitedeki içeriklerin yazarı, sayfa editörü ve diğer yetkililerin görevleri tanımlanacak. Böylece bilişim sektöründe çalışanlar da statüye kavuşturulacak” diye konuştu.

Sırayla gidelim.

İlk olarak Binali bey ağzımıza bir parmak bal sürdüğünü zannederek bizlere YouTube’un açılacağını ima ediyor. Hemen ardından patlatıyor bombayı: 9 katalog suçu yetmez, daha da çeşitlensin…

Peki bu 9 katalog suçu nedir? Hatırlamakta fayda var.

26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;

  1. İntihara yönlendirme (madde 84),
  2. Çocukların cinsel istismarı (madde 103, birinci fıkra),
  3. Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma (madde 190),
  4. Sağlık için tehlikeli madde temini (madde 194),
  5. Müstehcenlik (madde 226),
  6. Fuhuş (madde 227),
  7. Kumar oynanması için yer ve imkân sağlama (madde 228)

ve

25/7/1951 tarihli ve 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanunda yer alan suçlar.

Bir de sonradan eklenen Sanal Kumar ve Bahis oynanmasına ilişkin madde.

(Bu dokuz suçtan kimilerinin tanımlanması zor içeriklerini, mevcut yasaların nasıl garabet yöntemlerle uygulandığını vs. tartışmadan devam ediyorum.)

Bu dokuz suç alanı ne yöne doğru genişletilecek işte esas merak konusu bu. Geçmişte kişisel hakaret’in de bu suçlara ekleneceği söylentisi vardı. Eğer bu yönde bir genişleme gerçekleşirse vay halimize. Çünkü müstehcenlik konusunda nasıl kararlar subjektif olarak alınıyor ve hakimin insafına kalıyorsa, eleştiri kültüründen nasibini almamış her vatandaş veya yönetici de birilerinden davacı olmaya kalkabilir.

Sıradaki madde ise en gizemli olanı:

İnternet ortamında kişilik haklarını ihlal etmeden suç teşkil edecek verileri ortadan kaldırmaya yönelik bir düzenleme yapılacak.

Bu madde yeni kanunun yukarıdaki “kişisel hakaret” tahminimin çok ötesine geçeceğini gösteriyor. Yeni kanun ile suç tanımını nerede kesecekleri sorusu artık bu cümle söylendikten sonra cevap vermesi imkansız bir hale geliyor.

Son cümlesinde ise bakanımız 2001-2002 yıllarında geçerli olan eski yasalardaki gibi her web sitesine dergi muamelesi yapılacağının sinyallerini veriyor. Günümüzde internet kullanıcı sayısının 2000lerin başlarına göre kat be kat artmış olması ve kişisel blogların hayatımıza girmiş olması bu çürümüş antik zihniyetin işlerliğini ortadan kaldırıyor kaldırmasına ama yanlış yine de baki kalacak gibi.

Şimdi de dedikodular.

Bilişim hukuku ile derinden ilgilenen çevrelerden gelen haberlere göre, yeni kanun tasarısında telif hakkı sahipleri ve yasal temsilcileri şikayetçi olacakları kullanıcının kişisel bilgilerini yasal süreci başlatmadan önce servis sağlayıcıdan edinebilecekler. Kimlik tespiti için mahkeme kararını by-pass ederek dava açmayı planlayan bu sistem yürürlüğe girerse çalışkan avukatları olan her telif sahibi sanal gestapoya dönüşebilecek. Kişisel verilerin korunmasına dair herhangi bir kanunumuz olmadığını gibi bireyin durumu daha da tekinsiz hale geliyor.

Biz ne istemeliyiz?

Bizler yani internette vakit geçiren, her geçen gün bilişsel varlığı büyümekte olan Netdaşlar olarak;*

  • şu anki yasaların katılımcı süreçlerle, demokratik değerler gözetilerek baştan yazılmasını,
  • varolan yasalar netdaşların katılımıyla yenilenmeden yeni kanunlar hazırlanmamasını,
  • internetle ilgili her türlü yürütme faaliyetinin yöneticileri netdaşlar tarafından seçilmiş demokratik bir “internet belediyesi” tarafından yürütülmesini,
  • bilişim suçlarını interneti idrak ederek değerlendirebilecek özel mahkemeler kurulmasını

talep etmeliyiz.

İzninizle yazımı sol örgüt bildirisi kıvamında bitirmek istiyorum:

Bir şeyin yasal olması onu ne ahlaki yapar ne de doğru. Aynı şekilde kanun adına yapılan her şey de ahlaki ya da hakkaniyetli olacak diye bir garanti yoktur. Devlet eliyle gerçekleşen bu hak ihlalleri hangi yasal kılıfa konursa konsun temel hak ve özgürlüklerin katledilmesidir. Erk vatandaşlara geçene kadar muhalefete ve örgütlenmeye hız vermek şarttır.

Yaşasın sanal alemin netdaşları!

Kahrolsun ortodoks, bürokratik, yasakçı devletçilik!

*Netdaşlar 26 Eylül 2009 saat 14:00’te İstanbul Bilgi Üniversitesi Santral İstanbul Kampüsü’nde toplanıyorlar.

You may also like

Comments

Comments are closed.