Hafta SonuManşet

[İnsan Deneyleri] Japonya: Unit 731

0

İnsanlık tarihi boyunca, insan menfaatine küçük ya da büyük her bilimsel gelişme için mutlaka bir bedel ödenmesi gerekti. Peki bu bedeli kim ödeyecek? [Hayvan Deneyleri] yazı dizisinde bu sorunun cevabını hep birlikte bulmaya çalışacağız

demiştik Yağmur Özgür Güven’in “Hayvan Deneyleri” yazı dizisi tanıtımında, Güven, [İnsan Deneyleri]ni de aktarmaya başlıyor. İlk dizinin tanıtımındaki ilk cümle burada da geçerli, “İnsanlık tarihi boyunca, insan menfaatine küçük ya da büyük her bilimsel gelişme için mutlaka bir bedel ödenmesi gerekti.”

***

2.Dünya savaşı sırasında sadece Naziler değil, Japonlar da Mançurya-Pingfan’da kurdukları “Unit 731” adlı birimde biyolojik-kimyasal silah geliştirmek ve çeşitli hastalıkları incelemek için esirler üzerinde korkunç deneyler yaptılar. 12 bin kişi laboratuvarlarda, 250 bin kişi de alan deneylerinde öldü.

 

1934’te yapımına başlanarak 1937’de çalışmaya başlayan Unit 731’in yöneticisi Japon İmparatorluk Ordusu generali, Kyoto Üniversitesi’nde okumuş mikrobiyolog ve cerrah Shiro Ishii idi. Tesis, su arıtma ve salgın hastalıkları önleme merkezi olarak gösterilmiş ve asıl amaç gizlenmişti. Tesisteki çalışmalar 8 farklı birim tarafından yürütülüyordu: bakteriyoloji araştırmaları, savaş ve alan deneyleri, su filtresi üretimi, bakteri seri üretim ve muhafazası, eğitim birimi, malzeme birimi, klinik teşhis birimi ve genel sekreterlik. İnsan denekler arasında Çinli, Koreli ve az sayıda Rus askerin yanı sıra kadın, erkek, çocuk ve bebeklerden oluşan sivil esirler de vardı.

Shiro Ishii

Savaş esnasında askerlerin yaşayacakları olumsuzluklar ve uç noktalardaki koşullardan salgın hastalıklara, biyolojik silah denemelerinden çapraz organ nakillerine kadar akla gelebilecek (ve hatta aklın sınırlarını zorlayacak) her şey denenmişti: kan kaybından ölmeyi incelerken insanların kol ve bacakları kesilerek yavaş yavaş ölmeleri gözlemlendi, donma deneylerinde uzuvlar dondurulup yeniden ısıtıldılar ve kangren araştırıldı, yemek borusu sindirim sisteminin farklı yerlerine bağlandı, insanlar canlıyken mideleri alındı, ateşli silahla ölümlerin incelenmesinde esirler farklı farklı mesafelerden vuruldular, hemen yanlarında el bombaları patlatıldı, kan transfüzyonu deneyleri yapılarak farklı hayvanların kanı esirlere nakledildi, basınç ve gaz odalarına sokuldular, ölene dek santrifüjlerde tutuldular ve anestezi olmaksızın üzerlerinde büyük cerrahi operasyonlar yapıldı. Esirler baş aşağı asılarak ne kadar sürede boğularak ölecekleri denendi. Böbreklerine at idrarı enjekte edildi, kol-bacakları kesilerek tam ters şekilde yeniden vücutlarına yerleştirildi. Tesiste hamile bırakılan kadınlar üzerinde dirikesim uygulandı.

1940-41’de Ningbo ve Changde’ye havadan kara veba ile kontamine edilmiş pamuk ve pirinç atıldı ve bunun sonucu olarak yüzlerce kişi öldü. Esirler tarlalara götürülerek sadece kol ve bacakları dışarıda kalacak ve hayati organlarını koruyacak şekilde kasklar giydirilerek direklere bağlandılar ve uçaklar havadan bombalar yağdırdı. Dr. Ishii yönetiminde yapılan biyolojik savaş deneylerinde üzerlerinde deneyler yapılan esirlere maruta’ (odun kütüğü) adı veriliyordu.

Tokyo Üniversitesi’nden seroloji uzmanı Dr. Sueo Akimoto yaşananları şöyle anlatıyordu: “Oraya ulaşıp insan deneylerini öğrendiğimde şok oldum. Bilim insanları mahkumlara hayvan gibi davranıyorlardı ve çok azı vicdana sahiplerdi. Esirler düşmandı ve neticede ölümle cezalandırılacaklardı. Bu esnada tıbbın ilerlemesine katkıda bulunacakları için bunun onurlu bir ölüm olacağını düşünüyorlardı… Çalışmalarım insan deneyleri içermese de çok korkmuştum. Araştırma direktörü Maj-Gen Kikuchi’ye üç dört kez istifamı yazmıştım ancak bırakmanın hiçbir yolu yoktu. Bırakırsam, gizlice idam edileceğim söylendi

10 Ağustos 1945’te Sovyet Ordusunun gelişiyle tesisteki 600 Çinli işçi ve son denekler de zehirlenerek öldürülüp tesis ve cesetler yakıldı. Ne gariptir ki, savaş sonrası 11 ülkenin kurduğu mahkemeden Unit 731’le ilgili kayda değer bir bilgi ya da ceza çıkmamıştı. Yüzbinlerce insanın korkunç şekilde işkence görerek hayatını kaybettiği yıllar süren bir insanlık suçunun üstü öylece örtüldü.

Sovyetler Birliği’nin Savaş Suçları Mahkemesi’nde yargıladığı Unit 731’de çalışmış 12 kişi, 25 yıla kadar farklı sürelerde hapis cezalarına çarptırıldılar. Sovyetler Birliği, üst düzey 3 sorumlunun (Shiro Ishii, Masaji Kitano ve Yoshio Shinozuka) yargılanmasından yanaydı ancak tesiste yıllar boyunca yapılan biyolojik ve kimyasal savaşla ilgili deney sonuçlarını inceleyen Fort Detrick Üssü’nden Dr.Edwin Hill, bu bilgilerin çok değerli olduğu ve ABD sınırları içinde insan deneyleri konusundaki kısıtlamadan dolayı bu deneylerin asla yapılamayacağı ve sonuçların elde edilemeyeceği görüşünü belirtti ve ABD, bilgilerin teslim edilmesi karşılığında sorumluların sığınmacı olarak kabul edilebilecekleri ve yargılanmaktan muaf tutulacağı yönünde bir anlaşma yaptı (Hatta ABD’nin bu bilgileri sonradan Vietnam’da kullandığı iddiası da ortaya atılmıştır).

Ishii, sonraki hayatına bir klinik açarak devam etti ve gırtlak kanseri nedeniyle 67 yaşında Tokyo’da öldü. Esir kampında bir süre tutulup Japonya’ya iade edilen Kitano ise yıllarca bir ilaç firmasında çalıştı ve 91 yaşında Tokyo’da öldü. 2014’te 92 yaşındayken ölen Yoshio Shinozuka da, 1965’te serbest bırakılarak diğer Unit 731 sorumluları gibi aklandı, her ne kadar 16 yaşındayken tesise girdiğini ve yaptıklarından dolayı pişman olduğunu söylemiş olsa da 1998’de Kanada’da yapılan Barış Konferansı’nda konuşma yapma isteği reddedildi.

[İnsan Deneyleri] dizisinde ele aldığımız Nazi Almanya’sı, ABD ve Unit 731’de yaşananlar, herhangi bir ahlaki ve yasal kısıtlama olmadığında, insanlık için çalıştığı düşünülen bilim adamlarının ne kadar ileri gidebileceğine dair korkunç gerçeği gözler önüne serer…

KAYNAKLAR:

https://www.mtholyoke.edu/~kann20c/classweb/dw2/index.html

https://44479808.weebly.com/biological-experimentation.html

http://micahbooks.com/readingroom/humanexperimentation.html

 

Yağmur Özgür Güven

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.