İklim KriziManşet

Onarıcı tarıma ihtiyacımız var jeo-mühendisliğe değil

0

Charles Eisenstein‘ın The Guardian gazetesinde yayınlanan  ve Yeşil Gazete ekibinden Zeliha Yıldırım‘ın çevirdiği makalesini sunuyoruz

***

ABD Ulusal Araştırma Konseyi, güneşten yayılan radyasyonu azaltmak ve gezegeni soğutmak için önerilen ‘gezegenin etrafını sülfat aerosol tabakası ile çevirme’ teklifini onayladıktan sonra jeo-mühendislik tartışmaları yeniden canlandı.

1eb615b3-9c87-4724-b29f-8fb24679035a-2060x1236

Mevcut tarım sistemi onarıcı tarımın ekolojik faydalarını görmezden geliyor. Fotoğraf: blickwinkel/Alamy

Teklif, ozon tabakasının incelmesi, okyanus asitlenmesi ve tropik yağmurların azalması gibi olası olumsuz etkileri nedeniyle birçok açıdan eleştiriliyor. Ancak asıl problem jeo-mühendisliğin iklim değişikliğine yol açan ekonomik ve endüstriyel sisteme dokunmayan teknolojik bir ayarlama olmasıdır.

Jeo-mühendisliğin arkasındaki düşünce, onarıcı tarımın çerçevesini oluşturan ekolojik yaklaşım ile taban tabana zıttır. Az sayıdaki alternatif stratejilerin aksine onarıcı tarım, doğa ile olan ilişkimizde temelden bir değişikliği gerekli görür.

Onarıcı tarım toprağın onarılması ve süreç esnasında karbonun gömülmesi gibi bir dizi tekniği içerir. Örneğin, çok yıllık bitkiler ve tahıl atıkları ile toprağın üzerini örterek toğrağın korunmasının sağlanması, hayvanların doğal otlama örüntülerinin taklit edilmesi gibi. Ayrıca karbon gömülmesinin de ötesinde birçok ekolojik fayda sunar; toprak kaybının önlenmesi, toprağın minerallerce zenginleşmesi, yeraltı sularının korunması, tarım ilaçlarının zararlarının azaltılması ve suni gübrelerin sulara karışmasının engellenmesi gibi.

Ancak bu yöntemler artan nüfusu beslemeye yetmeyecek kadar yavaş, pahalı ve kullanışsız yöntemlerdir değil mi?

Hayır, değil.

Araştırmalar gösteriyor ki (örnek bilimsel araştırmalara buradan ve buradan ulaşabilirsiniz) onarıcı yöntemlerden elde edilen mahsül genellikle konvansiyonel yöntemleri geride bırakıyor. Benzer şekilde bu yöntemler, toprağı onarması ile birlikte yabancı otları ayıklarken nemin yok olmamasını sağlıyor. Aynı zamanda gübre ve tarım ilacı maliyetlerini ortadan kaldırarak ya da azaltarak çiftçilere daha yüksek kar da sağlıyor. Şimdiye kadar başka hiçbir model bu kadar yüksek oranda karbonu toprağa gömme kapasitesinde değildi (yıllık 2.5 ton/hektar). Bu oran tek başına ABD’nin şimdiki emisyonlarının dörtte birine tekabül ediyor.

Bu yöntemin potansiyel etkisi araştırmadan araştırmaya çeşitlilik gösteriyor. Ohio Devlet Üniversitesi’nden Rattan Lal’a göre çölleşmenin ve toprağın bozulmasının önlenmesi yıllık 3 milyar ton karbonun tutulması anlamına geliyor (ki bu da 11 milyar ton CO2’ye yani şimdiki emisyonların yaklaşık üçte birine tekabül eder). Rodale Enstitüsü’nün yaptığı başka bir araştırmaya göre onarıcı pratiklerin mevcut tarım alanlarına uygulanması emisyonların %40 oranında azaltılmasını ve tüm alanlarda uygulanması ise salımların %71’ni toprağa gömebilir. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin raporuna göre ise tüm toprak bazlı karbondioksit, ormanlaştırma pratikleri hariç şu an ki emisyonların %10-15’ini toprağa gömebilir.

Doğa ile birlikte çalışma

Sadece ticari kaygılarla değerlendirildiğinde bile onarıcı tarımın daha iyi olduğu görülüyorken, neden onarıcı uygulamalar daha hızlı yayılmıyor? Yaygın cevap çiftçilerden geliyor ;”insanları değiştirmek  zaman alır”. Ancak onarıcı tarım için bundan daha fazlası var. Onarıcı tarım uygulamaları başka bir değişim daha gerektiriyor. Jeo-mühendislik ile karşılaştırıldığında onarıcı tarım, doğa ile ilişkimizde de bir paradigma değişikliği anlamına geliyor.

Öncelikle, onarıcı tarım doğaya hakim olmayı değil onu taklit etmeyi istiyor. ABD Tarım Departmanı(USDA) toprak sağlığı uzmanı Ray Archuleta’nın dediği gibi, “Doğayı kontrol eden, onu yöneten tarımdan uzaklaşmak istiyoruz. Onun yerine doğayı taklit eden tarım uygulamaları yapmalıyız.” Bunun aksine, jeo-mühendislik tüm gezegeni manipüle edilebilecek bir nesne olarak tanımlayarak uzun süreli hakimiyetin yollarını arıyor.

İkinci olarak, onarıcı tarım doğrusal düşünceden ayrılır, mekanik ve kimyasal yollarla değişkenleri değerlendirip kontrol etmekten uzaktır. Hayvanların ve bitkilerin karmaşık, simbiyotik, sağlam bir sistem oluşturduğu düşüncesi ile çok kültürlülüğü ve çeşitliliği baz alır. Diğer taraftan jeo-mühendislik doğrusal olmayan sisteme dışarıdan müdahelenin yol açacağı tahmin edilemeyen sonuçları dikkate almaz. Doğrusal düşünceyi baz alır. Örneğin atmosfer ısınıyorsa, soğutucu bir faktör koymak gerekir der. Ancak bu faktörün etkisini kim tahmin edebilir ki?

Üçüncü olarak onarıcı tarım derinlerde ekolojik sağlığın temelini toprak sağlığında arar. Düşük verimin ve toprak kaybının sorunun kökeni değil belirtileri olduğunu kabul eder.  Jeo-mühendislik ise belirtileri örneğin iklim değişikliğini sorun olarak kabul eder ancak nedenleri görmezden gelir.

Hızlı bir ayarlama mümkün değil

Jeo-mühendisliğin hızlı müdahalesinin aksine, onarıcı tarım derin kültürel değişimler olmadan uygulanamaz. Doğaya, mühendislik nesnesi olarak bakma tutumumuzdan vazgeçmeli, mütevazi bir ortak olarak bakmalıyız. Jeo-mühendislik merkezileşme ve küreselleşme mantığından beslenen küresel bir çözüm olsa da onarıcı tarım toprağın ve yeşilin onarılmasında yereli baz alır; orman orman ya da çiftlik çiftlik onarmayı hedefler. Onarıcı tarım, arazi şartları kendine özgü olduğu için her yerde uygulanabilen genel geçer çözümler sunmaz. Konvansiyonel uygulamaların aksine daha emek-yoğundur ve toprak ile direkt ve daha yakın ilişki kurulmasını gerektirir.

Sonuç olarak, iklim değişikliği doğa ile uzun soluklu ayrılışımızın yol açtığı hasarları sınırsız mühendislik ile çözeceğimize duyduğumuz inanç üzerine yeniden düşünme konusunda zorlu bir mücadele sunuyor. Bizi, doğa ve yaşam sevgisini, doğal yaşam içgüdülerimizi ve tüm yaşayanları koruma isteğini hatırlamaya çağırıyor.

Jeo-mühendislik, yıkıcı risklerinin ötesinde bu çağrıdan uzaklaşma, yaşanan yeni aşırılıkları kontrol etme ve aşırı tüketim ekonomisini bir kaç yıl daha sürdürme zihniyetini yayma girişimidir. Zaman toprağa, ağaçlara tutku ile bağlanarak yok olmalarını durdurma ve onarılmalarına hizmet etme zamanıdır. Tarım politikalarını ve uygulamalarını bu onarım ile uyumlu hale getirme zamanıdır.

 

Yazının İngilizce Orjinali

Yazar: Charles Eisenstein

Yeşil Gazete için çeviren: Zeliha Yıldırım

(Yeşil Gazete, The Guardian)

 

 

More in İklim Krizi

You may also like

Comments

Comments are closed.