Köşe Yazıları

Ben devrim gördüm anne

0

Binlerce insan sokaklarda anne. Anlamadığım bir dilde bağırıyorlar. Yüzlerinde en insancıl duyguların bir karışımı var. Korkuyorlar, öfkeliler, umutlular ve coşku dolular. Yanı başlarındaki hiç tanımadıkları insanın varlığından alıyorlar güçlerini. Polis ve iktidar ve düzen ve devlet kalkanlarını kaldırıyor, kurşun sıkıyor, gaz bombası atıyor. Köprünün ortasında namaza duruyorlar, umut ve cesaretlerini toplamak için olsa gerek.

Kim olduklarını bilmiyorum anne. Ne istediklerini, dertlerinin ne olduğunu kestiremiyorum. Facebook ve twitter paylaşılan mesajlarla, bağlantılarla dolu. Fotoğraflar, videolar, bir devrime tanıklık etmek için ısrarla önerilen haber kanalları… Sokaktakiler neden sokakta, kimse de pek bilmiyor sanırım. Kimse pek merak da etmiyor hatta. Neden, anne?

Oturup düşünüyorum. Tüm bu olanlardan binlerce kilometre uzakta, devrimin d’sinin bile akla gelmeyeceği topraklardayım. Dışarıda sert bir rüzgar var uğuldayan, başımı örten ufak çatıyı yerinden sökecekmişçesine zorlayan. Devrim çok uzakta anne. Ve kim kimi neden deviriyor, devirdikten sonra ne olacak, bilemiyorum. Ve ama farkediyorum ki ben de coşku ve mutluluk doluyum anne. Hani seni pek korkutan kayalara tırmanırken, Kopenhag’da zincir olup şarkılarla polis barikatına yürürken, Çekya’nın güney ormanlarındaki 68 kuşağı programında gösterilen o derleme videoyu izlerken hissettiklerime benzer, insanı mutluluk ve gerçeklik diyarlarında saçlarını rüzgarda savura savura koşturtan bir zevk ve coşku içindeyim.

Neden anne?

Ben bugün devrim gördüm, anne. Çok mutlu oldum, yaşadığımın farkına vardım, varlığımı iliklerime kadar hissettim, anne. Neden, bilmiyorum. Bilmesem de olur belki, bilemiyorum.

Herşey o kadar olağan, herşey o kadar belli, herşey o kadar sıradan. Ondan mı acaba? Başına kötü de olsa alışılmadık bir iş gelen insanın hissettiği o farkındalık duygusu, o coşku mu bu? Yaşamlarımızdan her türlü duygu ve hissiyat yok olup gitmiş de, bir tek sıcak konforumuzla yarın yapılması gereken işlerin derdi kalmış. Gerçek coşkularımız, gerçek korkularımız, gerçek bilinmezlikler ve gerçek bir yaşam serüveni kalmamış hayatlarımızda, hayata dair hiçbir şey kalmamış hayatlarımızda.

O yüzden mi bu kadar sevindiriyor, duygulandırıyor, ağlatıyor beni şu fotoğraflar? Sönüp kül olmaya yüz tutmuş insanlığım mı harlanıyor bütün o korkmuş, o umutlu, o dayanışma içindeki yüzleri gördüğümde?

Sahi, neden hepimiz pek keyifleniyoruz bugün, devrimi uzaktan da olsa gördükçe? Gittikçe rutinleşen sıkıcı muhabbetlerimize neden renk geliveriyor, ruhumuz neden şahlanıyor? Sokakta yanı başımızdan geçeduran yabancı yüzlere neden bir farklı bakacağız yarın sabah? Kemikleşmiş önyargı ve hikmetinden sual olunmaz kabullerimizin altından bir umut, bir birliktelik, bir dostluk, bir dayanışma duygusu filizlenecek. Bugün devrim gördüğümüz için, ve sırf bu sayede, yarın gülümseyeceğiz tanımadığımız yüzlere, sırf o fotoğrafta gördüğümüz çocuğa, yaşlı teyzeye, bıyıklı amcaya, “smile!” t-shirt ‘lü delikanlıya benzedikleri için.

Yarın farklı bir gün olacak, değil mi anne?

Adı, şekli ve cismi ne olursa olsun her türlü otoriteye ve baskıya ve zulme ve hiyerarşiye ve düzene karşı çıkmanın, isyanın ve yumruk kaldırmanın o dayanılmaz hazzına ne kadar ihtiyaç duyduğumuzu anladım ben bugün. Sokaklara inmesen de, binlerce olmasan da; sonuna kadar güvendiğin ve yanıbaşlarında hem özgür, hem de güvende hissettiğin canlarla birlikte mücadele etmenin, sesini haykırmanın, hayallerini tozlu raflardan indirmenin verdiği eşsiz hazzı hatırladım ben bugün. Dans ederek, bira yudumlayarak, namaz kılarak, kiliselerde toplanarak, sendika binalarında sabahlayarak, dernek lokallerinde nöbete kalarak, kamp ateşi başında çömelerek birlik olmanın, o aidiyetin güvenliğiyle hayallerin özgürlüğünü bir arada hissetmenin yaşamı yaşam yapan olduğunu anne, ben bugün hatırladım.

Mücadele yoksa, hayat da yok. Dans ettirip muhabbet ettiren, şarkılar söyletip kahkahalar attıran bir mücadele yoksa, anlamlı ve güzel bir hayat da yok.

Ve şu hayatta anne, anlamlı ve güzel bir hayattan önemli hiç bir şey yok.

You may also like

Comments

Comments are closed.