Köşe Yazıları

Baydemir üzerine düşünmek

0

Osman Baydemir bir açıklama yaptı, Abdullah Öcalan ona avukatları aracılığıyla yanıt verdi. Tabii ki, bu iki kişinin kimliği ve ellerindeki güç karşılaştırılınca iş karşılıklı konuşmadan da çıktı. Çünkü bir tanesi silahlı kişilerin liderleri olarak gördüğü bir kişi. Doğum günlerinde doğduğu köyün dağlarına insanların bedenleriyle adını yazabildiği kadar “kutsal” görülen bir kişi. Yani demek istediğim, o kişinin eleştirisi ile herhangi bir kişinin eleştirisi karşı tarafta yaratacağı tehlike açısından bir değil. Diğer kişi ise, bir belediye başkanı. BDP’li. BDP’nin tabanı ile PKK’nin tabanının da ortak ögeleri olduğu iki tarafça da kabul ediliyor. Kısaca Baydemir’e oy verenlerin bir kısmının Öcalan’ı da lider olarak kabul ettiği ve hatta bugün Baydemir’e, dün Feridun Çelik’e belki yarın da başkalarına Öcalan’ın aday göstermesi ve işaret etmesi sayesinde oy vermiş insanlar.

Kısaca olayı hatırlamak gerekirse:

Avukat görüşmesinde “Silahlar miadını doldurdu” sözleri nedeniyle Osman Baydemir’i ağır sözlerle eleştiren Abdullah Öcalan’ın, eleştirilerinin gerçekte basına yansıyandan çok daha sert olduğu, Öcalan’ın Baydemir’e yönelik “Söyleyin ona gitsin AKP’ye üye olsun ya da özeleştirisini versin. Silah olmasaydı 2 ay bile o koltukta oturamazdı” dediği iddia edildi.

Önceki hafta Öcalan ile avukatlarının görüşmelerinin ayrıntılarının Fırat Haber Ajansı’nda (ANF) yayımlandığı, Öcalan bu görüşmede Baydemir’i, “Silah miadını doldurmuştur. Demokratik özgürlük mücadelesinden PKK vazgeçse de ben vazgeçmem” yolundaki açıklamalarını ağır bir dille eleştirdiği belirtilerek, haberde, Öcalan’ın Baydemir hakkındaki şu sözlerine yer verildiği hatırlatıldı:

“Bazen öyle şeyler oluyor ki, çok şaşırıyorum, öfkeleniyorum. Bazıları çıkıp sorumsuzca, ‘silahlı mücadele miadını doldurmuştur’ diyor. Açık söylüyorum, Kandil bile bu konuda tek başına yetkili değil. Herkes kendi işine bakmalı, sorumlu olduğu konularla ilgilenmeli, kafa yormalı, söz söylemelidir. ABD’si Avrupa’sı bile artık bu konuda beni tek etkili-yetkili kişi olarak görürken bunların yaptıkları açıklamalara bakın!”

“Osman’ın önünde üç seçenek var; Bir, ya derhal istifa eder gider Diyarbakır’da o AKP’ye yakın STK’larda çalışır. İki, kapsamlı, samimi bir özeleştiri verir, görevinde kalır. Üç, gider evinde oturur, işine gücüne bakar. Bunları gidip kendisine anlatacaksınız, gidip bizzat konuşacaksınız. Anlatmazsanız aksi taktirde sizi sorumlu tutarım. Bunlar bu tür açıklamalar yaparak tasfiye planının değirmenine su taşıyorlar. Basın da bilinçli olarak bunları ön plana çıkarıyor.”

“Ben Diyarbakır’daki gençlerimi bilirim, O’nun ağzını yırtarlar. Şarlatanlığın, soytarılığın gereği yok. Ya kapsamlı özeleştiri versin, ya istifa etsin”

Şimdi Osman Baydemir ne demiş? Silahlı mücadelenin devri geçti demiş. Net olarak durum bu. Bunu söyledikten sonra da ne ile karşılaşmış? Yoğun bir tepkiyle. Kim tarafından? Silahlı mücadele verenlerin lider olarak gördüğü bir kişi tarafından. Bu bir eleştiri değil, bu bir fikir ayrılığı değil. Bu tam olarak yıllardır söylemeye çalıştığımız durumun, konumun net olarak ortaya çıkmasıdır aslında. Barış isteyen tarafların, elinde silah olan iki tarafı da eleştirmesi gerektiği, silahları tümden karşısına alması gerektiğini söylemeye çalıştık. Tepki gördük. Samimiyet açısından bunun böyle olması gerekiyordu ama hep olmadı. İşte, en üst düzeyden bir legal politik temsilci çıktı ve silahlı mücadelenin zamanı geçti artık dedi. Ve bir anlamda afaroz edildi. Şarlatanlıkla, soytarılıkla itham edildi. Diyarbakırlı gençlerin yapabilecekleriyle tehdit edildi. Başına bir şey gelir mi Baydemir’in bilinmez.

Peki ne yapmalıyız? Baydemir’in bu çıkışına sahip çıkmalıyız. 2 ay o koltukta oturamıyor mu Baydemir? Silahları eleştirdiği için bir daha oturabilecek mi ki? Silahlar sayesinde bir koltukta oturmak ve barış sözcükleri birarada olabilir mi? Her söz geldiğinde barıştan söz eden ve bu siyasi hareketin dışında olan kişiler olarak ne yapacağız bundan sonra? Hangi çıkışı destekleyeceğiz? Hangi çıkışı desteklemekle söylediğimiz sözler uyuşacak, hangisiyle çakışacak? Yeşiller Partisi’nin de 10 temel ilkesinden biri olan Şiddetsizlik kavramının içini bundan sonra savaşan iki tarafın da kurşununun öldürdüğünü görerek dolduracak mıyız? Çünkü yıllardır çoğu kimse bunu tam olarak gerçekleştiremedi. Bu yüzden de barış kelimesi, “analar ağlamasın” klişesi en çok kirlenenler oldu.

Barışa, Baydemir’in “şarlatanlıkları” kadar uzağız!

Yeşil Gazete ve diğer yazılar için: http://www.urbarli.net

You may also like

Comments

Comments are closed.