Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Açıkta ya da tesiste yakmak: Çöpten yakarak kurtulabilir miyiz?

0

Türkiye gibi atık yönetim alt yapısı karman çorman olan ve ulusal bir yönetim planlamasından ziyade küçük ve yerel örneklerle günü kurtarmaya yönelik planlamaların ve pratiklerin hâkim olduğu, atık deyince parayı düşünen uyanık acar şirketlerin akla geldiği ülkeleri saymazsak, atık işleme ile ilgili tüm faaliyetlerin çoğu ülkede yüksek düzeyde düzenlemelere tabii olduğunu söyleyebiliriz.

Çok basit bir örnekle, eğer bir belediye işçisi sokağı süpürerek topladığı çöpleri çöp tenekesine atmak yerine koca bir hastanenin bahçesinde yakabiliyorsa orada atık yönetimi namına hiçbir şey yoktur. Bu ve benzeri örneklerle siz de bulunduğunuz yerde atık yönetiminin nasıl olduğuna karar verebilirsiniz. İşte en basit haliyle bu durum ve benzeri durumların yaşanmaması için ya da çöplerin gelişi güzel çöp depolama sahalarına yığılmasını önlemek için örneğin Avrupa Birliği’nde, bir dizi AB Direktifi ile yasal bir çerçeve oluşturulmuştur ve üye devletler bu düzenlemelere uymakla yükümlüdürler. Tabii burada yükümlülük tek başına yeterli değil. Birlik, üye ülkelere bu direktife nasıl uyacaklarına dair hem teknik hem de maddi destek sağlamaktadır. Bunların sıkı olması da haybeye değildir. Çünkü çöp dediğimiz şey, bertarafında ya da geri kazanımında süreç en iyi şekilde yürütülmüyorsa (ki yürütüldüğünde bile tehlikeliyken) çok tehlikeli olabilir.

Nasıl mı? Çöpün en çok reklamı yapılan bertaraf yöntemlerinden biri olan yakma esnasında yüksek düzeyde ağır metal, dioksin ve suda çözünür bazı tuz bileşikleri oluşur. Bunlar hem baca gazında hem de kül ortamında kalır. Gerek baca gazındaki gerekse de küldeki bu kirleticilerin yayılımını ve sızmasını engellemek için ciddi yatırım isteyen ve sık kontrol ve bakım gerektiren teknolojilerin kullanılması gerekir. Nitekim bir önceki yazımızda bu tesislerin neden ekonomik olmadıklarını, bu noktaların yarattığı ek maliyetler üzerinden anlatmıştık. Çoğunlukla bu yatırımlar ve gerekli kontrol ile bakımlar yeteri ve gerekli düzeylerde yapılmadığı için de bu tehlikeli kimyasallar çevreye saçılmakta ve hem halk hem de çevre sağlığı açısından risk teşkil etmektedir.

Filtre bile yetmiyor

1900’lerin başından beri farklı biçim ve teknolojilerde Avrupa ülkelerinde uygulanan çöp yakma yöntemi, 1980’lere gelindiğinde artık çevresel ve insan sağlığı açısından risk teşkil ettiğine dair tartışmaların da odağına oturdu. Çünkü artan araştırmalarla ortaya çıkan yeni bulgular, çöp içeriğinin zaman içerisinde yaşam tarzından ve yeni malzemelerin de hayatımıza girmesinden sonra değişmesiyle beraber, yakılarak bertarafında da yeni çeşit kalıcı organik kirleticilerin ve ağır metallerin yüksek düzeyde oluştuğunu ortaya koyuyordu. Bunların sağlık üzerine olan etkilerine dair yapılan çalışmalar da bu kimyasalların son derece yüksek risk teşkil ettiklerinin anlaşılmasına neden oldu.

İşte bu noktadan sonra çöp yakan neredeyse tüm ülkelerde kademeli olarak sıkılaştırılan hava emisyonu standartları ve bu standartları karşılamak için yüksek verimli gaz temizleme sistemlerinin geliştirilmesi ve uygulanması zorunlulukları ortaya çıktı. Çünkü çöp ve içerdiği plastik ve benzeri materyallerin yakılarak bertarafında tek geçer akçe onun kalorifik değeri değildir. Yakıldığında ortaya çıkan, cıva, kurşun, kadmiyum, klor, dioksin ve diğer kalıcı organik kirletici üretme potansiyelleri kalorilerinden daha da önemlidir. Örneğin sıradan bir çöp yakma tesisinde oluşan bir kül 1000 ng TEQ/kg’a (TEQ/kg: 1 kg malzeme içerisindeki dioksin miktarının zehirlilik eşdeğerliliği) kadar dioksin ve furan içerebilmektedir. Çok daha gelişmiş ve bakımlı bir tesisse bu değer 100 ng TEQ/kg’a kadar düşebilir. Ancak daha kötü bir tesis için bu değer 5000 ng TEQ/kg düzeyine kadar ulaşabilmektedir. Dolayısıyla bu tür tesislerin iyi bir filtreleme sistemine sahip olmaları bile onları bu son derece tehlikeli olan ve kalıcı olan dioksinlerden arındırmaya yetmemektedir. Yani siz çöpü yakarak kül ettiğinizde yaptığınız şey, çöp haliyle varlığının yarattığı tehlikeden çok daha kalıcı ve tehlikeli başka kimyasallar üretiyor olduğunuzdur.

Plastik ve diğer çöplerin ister gelişi güzel olsun isterse de kontrollü ortamlarda olsun yakılması, ağır metaller, dioksinler, PCB’ler ve diğer tehlikeli maddelerin toprağa, suya ve havaya karışmasına neden olabilmektedir. Besin zincirine de katılabilen bu kimyasalların nesiller boyu kalıcı olması da en önemli özellikleridir. Çöp yakımında ortaya çıkan zehirli gazlar, başta astım, kanser, hormonal bozukluklar olmak üzere, kronik baş ağrısı, akciğer sorunları, kronik öksürük ve kalp krizi gibi sorunlara neden olmaktadır. Üstelik ortaya çıkan karbon ile de küresel iklim krizine katkı sağlanmaktadır. Beraberinde oluşan hava kirliliği de başka bir zehirli etkisidir.

‘Serbest gezen’ tavuk yumurtalarına dikkat!

Daha önce IPEN tarafından yayınlanan bir rapora göre, çeşitli plastik atık bertaraf tesislerinin yakınındaki serbest dolaşan tavuk yumurtalarında oldukça yüksek seviyede dioksin ve dioksin benzeri kimyasalların varlığı rapor edilmiştir. Yani bir çöp yakma tesisini yerleşim yerlerinin dışına kırsal alanlara yapmak da bizi bu tesislerin ürettiği kimyasallardan kurtarmıyor. Çünkü biliyoruz ki artık moda olan, kırsalda yetiştirilmiş olan serbest gezen köylü tavuğu yumurtaları ve köylerden gelen köylü tarımı ürünleri! Siz aslında daha sağlıklı diye bu yumurtaları, eciş bücüş şekilli sebze meyveleri ya da köy ahırlarından gelen sütleri alırken bilmeden zehirlenmiş olabiliyorsunuz. Bu zehirli kimyasalların ana kaynağı da çöp içerisindeki plastikler! Çünkü plastiklerin üretim süreçlerinde, içeriklerine çok çeşitli kimyasallar ekleniyor. Bu eklenti kimyasallarının ekserisinin toksik olduğunu ve yandıklarında da beraber daha da toksik olabilen yeni kimyasallar oluşabilmektedir. Sadece plastik ambalajlar, solvent kalıntıları, safsızlaştırıcılar, oligomerler veya bozunma ürünleri gibi birçok maddeler içerebilmektedir. İşte bu plastik ambalajla ilişkili 906 kimyasal ve ilişkili olması muhtemel 3377 ayrı madde olduğu tahmin ediliyor.

Avrupa Kimya Ajansı (ECA) plastik ambalajlarla ilişkili 906 kimyasaldan 63’ünün insan sağlığı için oldukça tehlikeli ve 68’inin de çevre için yüksek düzeyde tehlikeli olduğunu belirtmektedir. Ayrıca, bu kimyasalların yedi tanesi toksik ve on beş tanesi de Avrupa Birliği tarafından endokrin bozucu olarak sınıflandırılmaktadır. Şimdi içeriğinde bu kadar zehirli olan plastiklerin -ki evsel çöpün içeriğindeki plastiklerin büyük çoğunluğu ambalaj atığı- yakılarak bertaraf edilmesi yöntemini benimsemek akıllıca olur mu? Yanıt sizin. Çöpü azaltmak, ortaya çıkan gıda atıklarını kompost yapıp gübreye dönüştürmek (bu konuda çiftçiye inanılmaz düzeyde katkı sağlanabilir çünkü gübrede olduğu gibi dışa bağımlıyız), plastik tek kullanımlıkları yasaklamak, plastik dışı alternatiflere yönelmek dururken, enerji ihtiyacı için yenilebilir kaynakları kullanma imkanı varken ve tüm bunlar daha da ucuz ve tehlikesizken, milyonlarca doları çöp yakma tesisleri gibi ilkel ve zehirli alternatiflere gömmek mantıklı mıdır?

Plastiklerin açık alanlarda yasadışı yakılması nasıl tehlikeliyse kontrollü ortamlarda yakılması da bir o kadar tehlikelidir.

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.