Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Çöpten enerji efsanesi

0

Çöp yakarak enerji üretme yöntemi inkar edilemez derecede maliyetli ve yoğun sermayeye ihtiyaç duyan bir yöntemdir.  Yılda 1 milyon ton çöp işleme kapasitesine sahip bir yakma fırını inşa etmenin 190 milyon ile 1,2 milyar ABD Doları arasında bir maliyete sahip olduğu tahmin edilmektedir. Hem sermaye harcaması hem de işletme masrafları, çöpten enerji üretme amaçlı yakma tesislerini kompostlaştırma, anaerobik çürütme ve düzenli depolama gibi diğer çöp yönetimi seçenekleriyle karşılaştırıldığında, en yüksek maliyete sahip yöntem olarak konumlandırmaktadır.

Enerji üretmek amaçlı çöp yakmak, aynı enerji birimi başına mevcut çoğu enerji üretim yönteminden daha maliyetlidir. Yani güneş enerjisi ve rüzgar enerjisinden (karada) yaklaşık dört kat, doğal gazın iki katından daha fazla ve kömürden enerji üretiminden de %25 daha pahalıdır. Çöp yakarak enerji üretmenin ucuz olduğu tek alternatif nükleer enerjidir.

Çöp yakmaktan çok daha ucuz ve temiz alternatifler var

Çöpten enerji üretme tesislerinin kurulmasını ve bunun ekonomik olduğunu iddia eden şirketler ve yakma savunucuları, yakma tesislerinin elektrik üretmenin yanında çöp yönetim problemini de ortadan kaldıracağını iddia etmektedirler. Ancak atladıkları bir şey var ki daha ucuz alternatiflerin de olduğudur. Çünkü belediyeler, sıfır çöp yaklaşımı ile hareket eder ve bir enerji kaynağı olarak da güneş enerjisini kullanırlarsa hem çöp yönetimi hem de elektrik üretim maliyetlerini yarı yarıya azaltabilirler. Örneğin bir yakma fırınının 1.000 ton belediye çöpünü yakması sonucu 573.000 KWh üretmesi için 134.000 ABD Doları gereklidir. Ancak ayrı toplama, geri kazanım, kompostlama ve minimum depolama yoluyla 1.000 ton belediye çöpünü yönetmek ve güneş enerjisiyle de 573.000 KWh enerji üretmek için toplamda sadece 56.000 ABD Doları gerekmektedir. Yani yarısından daha az bir miktara aynı enerjiyi üretir ve üstelik ortaya çıkacak zehirli gazlardan ve küllerden de kurtulmuş olursunuz.

Aslında çöpten enerji üretme sevdasının en önemli maliyeti kirlilik kontrolüdür. Maliyet konuları çok umurunuzda değilse bile bu kısmı, yani kirlilik kısmını umursasanız iyi edersiniz. Çünkü yakma fırını operatörlerinin emisyon düzenlemelerine uymak için kirlilik kontrol ekipmanlarını sürekli olarak iyileştirmeleri gerekmektedir. Eğer bunu yapmazlarsa en nihayetinde bacasından ve kül depolarından son derece toksik kimyasalların çok yüksek düzeyde çıkması söz konusu olacaktır. Aslında kirlilik kontrolü kılıfına uygun yapılsa bile bu toksik kimyasallardan kurtulmak yine de pek mümkün değil. Yapılabilen tek şey kirleticilerin miktarını azaltılması olmaktadır. İşte bu sürekli iyileştirme masrafları ek harcamalar sınıfındadır ki bunun da yakma tesislerinin gelirleriyle karşılanması pek mümkün değildir. Bir de tüm bu tesis ekipmanlarını ve gerekliliklerini ithal ediyorsanız o zaman durum daha da içinden çıkılamaz hale gelir-ki size de sadece tesisi kapatılmak kalır.

Bu konuda size ABD‘den bir örnek vereyim: 2000 ve 2020 yılları arasında büyük ölçüde kirlilik kontrol gerekliliklerinin neden olduğu ek mali yük nedeniyle, en az 31 belediye çöp yakma tesisi kapandı. Bakın bunlardan en dramatik olanlarından biri ABD’nin Detroit eyaletindeydi. Detroit’teki bu çöp yakma fırınının  inşası için 478 milyon dolar ödenmiş ve işletmesi için de 30 yıl boyunca 1 milyar doların üzerinde masraf yapılmıştır. Gerekli olan ek yatırımları da doğru düzgün yapamayan bu tesise 2014 ve 2019 yılları arasında 600 farklı emisyon ihlal cezası kesilmiş ve bu esnada da ortaya çıkan güçlü toplumsal direniş de üzerine eklenince şirket 2019’da tesisi aniden kapatmıştı. Tesis çalışırken Detroit’e olan yıllık sağlık maliyeti ise 2,6 milyon ABD doları olmuştu.

Diğer bir örnek de romantize edile edile bitirilemeyen İskandinav ülkesi Danimarka’dan! Kopenhag’daki Amager Bakke isimli yakma fırını, yalnızca heba ettiği astronomik yatırımlarla (en az 500 milyon Euro) değil, aynı zamanda maliyetli teknik arızalarıyla da nam salmış bir tesis! İnşaatı sırasında, yanma fırınlarının başarısız kurulumu nedeniyle 13 milyon Euro zarar etmiş ve beraberinde de kurulumunda yedi aylık bir gecikme gerçekleşmişti. Tesis 2014’ten bu yana üst üste üçüncü yılında da dioksin emisyon sınırlarını aştıktan sonra, Danimarka Çevre Koruma Ajansı (EPA), tarafından ciddi oranda cezalandırıldı. Bu cezalandırmaların ilerleyen zamanlarda da devam edeceğini söylemek mümkün. Bu arada hatırlatmakta fayda var; dioksin denilen kimyasal, düşük dozlarda bile yani o bahsedilen limitlerin altında olsa bile uzun vadede ciddi sağlık sorunları yaratan bir kimyasaldır.

Çöpten enerji üretme fırınları, çalışmaya devam edebilmek için sürekli bir çöp kaynağına ihtiyaç duyarlar. Bu durum da çoğu zaman çöpleri kaynağında azaltmak için tasarlanmış politika ve programların geliştirilmesini engeller. İsveç, Danimarka, Birleşik Krallık, Almanya, Hollanda, Güney Kore ve Çin dahil olmak üzere birçok ülkede bu sorun altından kalkılamaz hale gelmiş sayılır. Özellikle bu tarz tesislere gereğinden çok daha fazla yatırım yapmış olan AB üyesi ülkeler, AB’nin kısa, orta ve uzun vadeli çöp azaltım ve karbon sıfır gerekliliklerini karşılayamayacak olmaktan musdaripler. Birçok ülke sırf bu tesislere çöp göndermemek için ihraç etme yolunu bile seçiyor.

Çöp çöptür

Büyük ölçekli bir modern termal çöpten enerji üretme tesisine, kullanım ömrü boyunca yılda en az 100.000 ton kentsel çöp taşımak gerekmektedir. Bu durum da çöp üretiminin uzun erimde artmasına sebebiyet verecek bir durumun oluşmasına neden olabilir. Çünkü benzer yatırımların sayısının artmasıyla sekteye uğrayacak olan çöp azaltım projeksiyonları uzun vadede bu tür tesislerin de artık çöplerden kurtulmaya yetmeyeceği sonucunu doğuracaktır.

Bu tür tesislerin en büyük mağdurları ilgili tesislerin etki alanında yaşayan insanlardır. Dolayısıyla böyle bir tesisin kurulacağı alandaki insanların neyle karşı karşıya olduklarını bilmeleri gerekmektedir. Çünkü katılımcı belediyecilik de sosyal belediyecilik de bunu gerektirir. Mahallelerinde “çöpten enerjiye” yakma tesisleri kurulma olasılığı olan insanlara, projenin tüm ayrıntılarını ve bunun sağlık ve çevre üzerindeki etkisini anlatmaz; meydana gelmesi yüksek ihtimal olan gürültü, çevre kirliliği, sağlık ve sosyal etkilere dair bir bilgilendirmesi yapılmaz, aksine çöpünüzle evinizi aydınlatıyoruz gibi gerçekle uzaktan yakından alakası olmayan beyanlarda bulunulursa, ortada ciddi bir sorun var demektir.  O sorun da birilerinin bazı sübvansiyonları çarçur etmesiyle ilgili olabilir. Çünkü “Çöpten Enerji” efsanesine dört elle sarılıp elinde çantalarla ofis ofis dolaşanların en çok kullandıkları argüman olan “yeşil enerji”, “çöpte altın yatıyor” vb. argümanlar bu çarçur etme eğiliminin en önemli göstergesidir. Nitekim benzer argümanı kullanarak iş yaptığını bildiğim plastik çöp tüccarları bize aslında neyle karşı karşı olunduğunu da göstermişti.Çöp tüccarları döviz deyip, geri dönüşüm deyip isdihdam deyip keselerini doldurmuş, olan da ithal ettikleri bu çöpleri gelişi güzel döküp açıkta yaktıkları alanların etrafında yaşayanlara ve o alanlarda yetiştirilen tarımsal ürünleri tüketenlere olmuştu. Benzer bir durum çöpten enerji üretilmesi meselesinde de mevcuttur. 

Çöpten kurtulalım derken milyonlarca dolarlık sağlık maliyetleriyle ve en nihayetinde işleyemez hale gelmiş tesislerle baş başa kalabiliriz. Çöp çöptür ve azaltılması gerekmektedir. Çöpe ham madde muamelesi yapmak ne döngüsel ne de sürdürülebilirdir. Olsa olsa ranttır, paradır, zehirdir.

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.