Tiflis Uluslararası Ti̇yatro Festi̇vali̇, Gürci̇stan Ti̇yatro Sergi̇si̇ 24 Eylül – 29 Eylül tarihlerinde Gürcistan’ın Tiflis kentinde gerçekleşti. Bu yıl on altıncısı düzenlenen Tiflis Uluslararası Tiyatro Festivali programı klasik, modern ve deneysel tiyatroyu, fiziksel tiyatroyu – yeni deneyimleri ve tiyatro yapmanın yaratıcı biçimlerini bir araya getiriyordu.
Gürcü tiyatrosu yapımlarının sergilendiği altı günlük bu yoğun program içerisinde Open Space’de (Açık Alan) izleme fırsatı bulduğum performanslardan “Home, To Zero” adlı yapımı oyuncularla yaptığım röportaj ve izlenimlerim doğrultusunda sizlerle paylaşmak istiyorum.
Open Space, eski bir endüstriyel alandaki kullanılmayan bir binanın içinde yer alıyor. Bu mekan aslında endüstri alanlarının yeniden işlevlendirilmesine güzel bir örnek olarak da karşımıza çıkıyor. Tiflis’te pek çok bu tarz yeniden işlevlendirilmiş ya da onarılmayı bekleyen yapıları görmek mümkün. Bu bina tamamen değil ama son katının onarılması ve yeniden düzenlenmesi ile bir performans mekanına dönüşmüş. Bu mekanı kullanan Open Space ise Gürcistan’daki görsel ve sahne sanatlarını geliştirmek ve sanatçılara da kendilerini ifade etme ve birbirleriyle bağlantı kurma fırsatı vermek, yaratıcı ve deneysel işler için bir ortam yaratmak amacıyla kurulmuş bir yapı.
Sıfır noktasındaki eve yolculuk
Röportaj yaptığım oyunculardan öğrendiğim kadarıyla, oyunun yaratım süreci belgesel tiyatro atölyeleri ile başlamış. Bu atölyelerde, ekip üyeleri kişisel hikâyelerini ve ekoloji temalı tartışmalarını birleştirerek distopik bir bilim kurgu hikâyesi oluşturmuş. Tüketim alışkanlıklarının dünyayı nasıl mahvettiği gerçeğiyle yüzleşen ekip, oyunu yaratırken doğayla olan bağımızı yeniden sorgulatmayı hedeflemiş.
Günümüzdeki çevre sorunlarından yola çıkmış olması, konunun bilim kurgu ve aynı zamanda mizahi biçiminde ele alınışı, dekor, kostüm ve teknolojiyi kullanım şekli, reji ve oyunculuk tercihleri sebepleriyle oyunu oldukça beğendim. Oyun hem görsel hem de düşünsel açıdan izleyiciyi etkileyen bir distopya içerisinde geleceğe dair derin sorular soruyor.
Bu distopyada olaylar biraz tersinden ele alınıyor denebilir. Bana kalırsa kurulan bu distopyada insanın varlığının, geldiğimiz noktadaki çıkmazlarının ve çözüm önerilerinin gençlerin zihinlerindeki yansımalarını görüyoruz aynı zamanda. Oyuncu ekip bunu şöyle tarifliyor:
“Daha önce hiç deneyimlemediğimiz ütopik bir geleceğin yaşam tarzını hayal etmemiz gerekiyordu. Oyunda karakterler Dünya’nın doğal kaynaklarını restore etmeyi, nesli tükenmekte olan hayvanları ve kuşları kurtarmayı ve hatta ekosisteme fayda sağlayan yeni türler yaratmayı başarıyor. Ancak, bugünkü tüketim biçimini reddettikleri için tamamen yeni bir yaşam tarzını benimsemeleri, özel kapsüllerde, yapılandırılmış rutinlerle yaşamaları, yumuşak konuşmaları, daha az duygu göstermeleri ve Dünya’yı korumak için olumsuz davranışlardan kaçınmaları gerekiyor.”
Oyun, son görevleri olan polietilenin (plastik endüstrisi maddesi) yok edileceği günde geçiyor. Bu özel güne başladıktan bir süre sonra o en önemli an, o törensel an, beklenmedik bir sorunla yarıda kesiliyor. Çünkü içlerinden biri dayanamayıp bu düzenin dışına çıkıyor. Bu noktada oyunun mizah dolu tonu, izleyiciyi güldürürken derin bir çevresel farkındalık yaratıyor. İnsanların doğayla olan ilişkisine dair düşündürücü sorular sorarken, aynı zamanda kahkaha atmaya da devam ediyorsunuz.
İnsan, dünyaya verdiği zararın farkına varacak mı?
Oyunda dikkat çekici unsurlardan biri de minimalist ama etkili sahne tasarımı. Dikdörtgen bir cam kapsül ve içinde de sadece kafaları görünecek şekilde yerleşmiş dört oyuncu karşılıyor seyirciyi. Işık, kapsül içini aydınlatacak şekilde ve zaman zaman da oyuncuların kendi kontrol edebileceği şekilde düzenlenmiş. Oyuncuların arkasına yansıtılan görüntüler ve dış ses kullanımı da oyunu zenginleştiren unsurlardan. Oyuncuların kapsül içinde olması ve sadece kafalarının hareketli olması, kontrollü beden dili ve aslında kısıtlanmış jestleri, sözlerinde ve duygu ifadelerinde, hatta nefes alışlarında dışarıdan gelen müdahale ile sınırlandırılmaları ve kontrol altında tutulmaları bu distopik dünyanın sıkı düzenini iyi bir şekilde yansıtıyor.
“Home, To Zero”, çevre bilinci üzerine kafa yoran herkesin ilgisini çekebilecek bir yapım. Hem eğlendiriyor hem de geleceğimize dair uyarılarda bulunuyor. İnsanın dünyaya verdiği zararın farkına varması ve bunu geri döndürmenin yollarını araması gerektiğini hatırlatan oyun, teatral açıdan da zengin bir deneyim sunuyor. Gösterimlerine devam eden bu oyunu Tiflis’e yolunuz düşerse siz de mutlaka izleyin.