Editörün SeçtikleriKültür-SanatManşet

Zehirli dumanların yükseldiği çukurlarda şimdi sanat tütüyor

0
Fotoğraf: Kaan Temizkan

Genç sanatçı ve iklim aktivisti Eymen Aktel, Müze Gazhane’de 20 Mayıs’ta son bulan yedi günlük ‘İzlerim’ isimli bir performans gerçekleştirdi. Aktel, performansı için Müze Gazhane’de bulunan eski bir taş yapı görünümünde olan ancak uzun yıllar boyunca atmosferi karbon salımıyla zehirleyen kömür trafiğinin gerçekleştiği bir noktayı seçti. 

Sanatıyla iklim krizine işaret eden Eymen Aktel, ekolojik yıkıma dikkat çekmeyi ve eserleriyle karşılaşan insanları yine işleriyle bir eylemde bulunmaya çağıran bir sanatçı. Müze Gazhane’de sanatın dumanı yükselirken Eymen Aktel’le sanat, yolculuk ve çatışma üzerine konuştuk. 

‘İnsan kaynaklı doğa kaosu’

Öncelikle tanımayanlar için Eymen Aktel kimdir ve bir sanatçı olarak neyi dert etmekte, neyi resmetmektedir?

Eymen, hissettiklerini sanat pratikleriyle yansıtan biri. Bazen anı izleyiciyle yaşamak veya birebir deneyimleme ihtiyacı duyuyorum.

Bulunduğum mekanla iletişim kurmak ve aramızda doğan elektriğin ne çıkardığını izlemek istiyorum. Bu durumda bir performans fikri çıkageliyor ve bazen bir enstalasyon çalışmasıyla son buluyor.

Bazen dert ettiklerimi anlatmak istiyorum. Bunu hikaye anlatıcısı mantığında çizerek, boyayarak yapıyorum. Çizilen yüzeyler, bulunulan mekanlar değişiyor olsa da üretimlerimde beslendiğim şeyin ana hatlarıyla ‘insan kaynaklı dünya kaosu‘ olduğunu söyleyebilirim.

‘Harekete geçerken sanat bana eşlik etti’

Sanatçılığa ek olarak bir de iklim aktivisti kimliğini taşıyorsun, bu iki karakterin yolu nasıl kesişti? 

Kişinin benliğiyle ilgili olarak herkesin kendini yansıtma, endişelerini dışarıya aktarma yöntemi var. Ne istediğimi bulana kadar hiç yapmak istemediğim bir mesleğin okulunu okumuş olsam da kendimi keşfetmemde etkisi oldu ve sanata yönelimimi fark ettim. Bu kez bu alanda eğitim almaya başladığımda da sanatsal uygulamalar daha fazla yer etti hayatımda. Artık mutluluğu, umudu, hüznü, heyecanı, mücadeleyi resimle, heykelle, performansla yaşıyordum. Dolayısıyla iklim krizine karşı içinde bulunduğum panik hali kendini dışarıya performatif eylemle atıverdi. Ardından resimlerime yansıyarak devam etti. Kısacası harekete geçerken sanat bana eşlik etti ve aktivizmi kendiliğinden gelişen yöntemlerle deneyimledim.

Kaos, tuval üzerine akrilik, Eymen Aktel

Yokoluş İsyanı ve sanat yolculuğu

Yokoluş İsyanı sana neler kattı? O günden bugüne bir isyan şekli olarak sanatındaki değişimi ve bireysel yolculuğuna dair izlenimini anlatabilir misin?

Yokoluş İsyanı müthiş bir deneyimdi. Hayatımı şekillendiren adımları onunla birlikte attığımı söyleyebilirim. Öncelikle bir oluşumun kuruluşunda yer almak, büyüyüp kitlelere ulaştığını görmek umut verici. İstediğinde neler yapabildiğini görmek, potansiyelini fark etmeni sağlayan gerçek bir motivasyon kaynağı.

Yokoluş İsyanı vesilesiyle performatif eylem üzerine çalışma imkanı buldum ve aktivizmi kendi yöntemlerimle öğrendim. Sokakta slogan atmak yerine yaratıcı, barışçıl eylemler yapmanın ne kadar etkileyici ve kapsayıcı olduğunu öğrendim.

Bir aktivistin sokağa çıktığı andan itibaren büyük bir sorumluluk aldığını öğrendim. Çünkü toplum içinde yapılan her hareketin günlük isleyişi sekteye uğratabileceğini veya daha sert sonuçlara neden olabileceğini gördüm. Tüm bu tecrübeler hem sanatsal yöntemlerimi hem de topluma bakış açımı şekillendirdi.

‘Yıllarca zehirli dumanların yükseldiği çukurlardan şimdi bir sanat çalışması, bir heykel çıkıyor’

Müze Gazhane’de yapmış olduğun çalışma nasıl bir mesaj veriyor? Neden bu mekan seçildi?

Müze Gazhane‘de iki yıldır yapmayı hayal ettiğim bir performanstı bu. Gazhane’ye gidenler görmüştür ortasında eski taş bir yapı bulunuyor. Burası fabrikanın fırını. Elektrik üretiminde yakılan kömür, zeminin altında bulunan çukurlardan geçiyormuş. 25 yıllık gönüllü mücadelesi ile kurtarılan fabrikanın artık işlevsiz olan fırın çukurlarını gördüğüm ilk anda heyecanlanmıştım.

130 yıl boyunca şehri zehirleyen dumanların geçtiği bu alanda bunu unutturmayacak bir çalışma yapmak ve gönüllülerin bu mücadelesini de mekan hafızasına kazımak istiyordum. Fakat eski taşlardan oluşan yapı tarihi eser sınıfına giriyordu ve performans için izin alamıyordum. İsteğimi daha samimi bir şekilde aktarmam gerekiyormuş sanırım. Çünkü bu kez aktivizmle olan ilişkimi ve yaptığım işleri anlatıp, iki yıl boyunca bu performans için beklediğimi söylediğimde işler değişti. İzin aldım.

Bir hafta boyunca her gün çukurun içine girip orada performans yaptım. Teller ve birkaç parça kumaşı bir araya getirerek bir duman formu oluşturdum. Yıllarca zehirli dumanların yükseldiği çukurlardan şimdi bir sanat çalışması, bir heykel çıkıyor.

‘Bu kriz hepimizin endişesi’

Çatışma enstalasyonunda da bir savaş motifi vardı ve “Çık yoldan” diyordun. Sanatla mücadelede eserlerinle karşılaşan insanlar binevi iklim krizi gerçeğiyle de karşılaştılar. Bu anlamda nasıl geri dönüşler aldın? Bu karşılaşmalarda tanık olduğun anlara dair izlenimlerin neler?

Çalışmalarımda iklim krizini konu edinmem karşılaşan insanlarla arasında bir diyalog oluşturuyor. Bu kriz hepimizin endişesi ve konuşabileceğimiz alanlar yaratmak rahatlatıcı olabiliyor ve aynı zamanda konunun güncel kalmasını sağlıyor.

‘Çatışma’ enstalasyonum yine bir performans sonucunda ortaya çıktı. ‘Mücadelenin Estetiği’ başlıklı Akbank Sanat‘taki bir karma sergide gerçekleştirdim. Üç saat boyunca savaş siperleri şeklinde dizdiğim çuvalların üstüne yazılar yazdım. Bu yazılar ekoloji krizi konusunda o an plansız bir şekilde hissettiklerimle ortaya çıkan kelimeler, sloganlar, şiirler, şarkılar içeriyordu. Yani üç saatlik bir zihin akışıydı bu. Sonucunda siperlerin üzerine bir motto bırakmıştım “Yoldan Çık“.

‘Enstalasyonu inceleyenler hangi iklim hareketinde görev alabileceklerini soruyorlardı’

Mücadele üzerine düşünüp yazdığım bu saatler içimde bir agresiflik yaratmıştı. Sonucunda tetikleyici bir cümle çıkageldi. “Yoldan çık çünkü yol açık” gibi bir kurtuluş aramış olmalıyım o sırada.

Sürece benimle birlikte tanıklık eden veya sonrasında enstalasyonu inceleyenlere de bu agresiflik geçmiş olmalı ki ardından bu konuda neler yapabileceklerini, hangi iklim hareketinde görev alabileceklerini soruyorlardı.

Son olarak neler söylemek istersin?

Kaostan beslenen biri olarak bana en çok motivasyonumu nasıl koruduğum soruluyor. Dönem dönem zorlanıyorum elbette ama beni üretmeye iten en büyük güç işlerime gösterilen ilgi oluyor.

Resimlerim insanların evinde sürekli gözüne çarptığı noktalarda duruyor. Tekrar ve tekrar görüyor ve belki her seferinde başka şeyler görüp hissediyor. İnsanların hayatlarına beni bu şekilde dahil etmeleri tarif edilemez bir duygu. Bunu kendime unutturmamaya çalışıyorum.

You may also like

Comments

Comments are closed.