Köşe Yazıları

Yeşiller Partisi risk almaktan çekinmiyor

0

Yeşiller Partisi Parti Meclisi,  seçim öncesi destek verdiği Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğunu ülke çapında yaygınlaştırma, genişletme ve bir halk kongresi toplama çalışmalarında yer alma kararı aldı. Toplantıya katılanlar tek tek görüşlerini dile getirdiler, mazereti nedeniyle katılamayanlar  ise yazılı olarak… 3 hayır, bir çekimser oy kullanıldı . Evet diyenlerle hayır diyenlerin kaygıları, çekinceleri farklı değildi; fark, risk alıp almama konusunda ortaya çıktı.

Sonuçta Yeşiller Partisi, risk alabilecek cesarete ve sorumluluk bilincine sahip, özgüveni yüksek bir Parti olarak, ülke siyasetinde rol almaya hazır olduğunu ortaya koydu.

Seçim sonuçları, Yeşiller Partisi olarak Blok’ta yer almanın isabetli bir karar olduğunu göstermişti. Bu defa çok beklemeye gerek kalmadan, Kongre oluşumu içinde yer alma kararımızın da yerinde olduğu ortaya çıktı

Şöyle ki, seçimlerden sonra Silvan baskınıyla başlayan dönemde askeri operasyonlarla, PKK eylemleriyle ülkeye hakim olan savaş atmosferi barış umutlarımızı kırmaktayken, internete düşen  MİT-PKK görüşmelerine ilişkin kayıtlar, Hükümetin ve PKK’nın Kürt sorununun müzakereler yoluyla çözme konusundaki girişimlerini şeffaflaştırdı.

Hemen ardından, BDP Meclis Grubu, PKK’nin savaş politikasına karşı çıkarak ve Meclise girme kararı alarak endişelerimizi büyük ölçüde gidermiş oldu.

Devlet-PKK görüşmelerinin arkasında doğrudan Başbakanın iradesinin varlığı, çözüm paketinin içeriği, doğrusu umut verici. Ancak görüşmelerde alınan yola rağmen, hemen her gün polise, jandarmaya, sivillere yönelik PKK saldırılarına, Hükümetin Kara Harekatı hazırlıklarına, özel eğitimli kuvvetlerin Kandil’e doğru yola çıkarılmasına, PKK’yı bitirme planlarına,  onlarca can kaybına anlam vermekte zorlanıyoruz. Bu konuda çeşitli yorumlar yapılıyor. Bunları gazete köşelerinde okuyor, TV programlarından izliyoruz. Yeniden şiddet ortamına dönülmesinin nedenleri hakkında rivayet muhtelif…

Belli ki Hükümet, PKK’ya askeri bir üstünlük sağlama konusunda kararlı. Umarım, Meclisin açılışıyla da yeni Anayasa sürecini başlatıp siyasi çözüm yollarını açmayı planlıyordur.

Aslında Başbakanın, bir yandan büyük bir tutkuyla İslam dünyasının liderliğine, Ortadoğu’da, Kuzey Afrika’da demokrasi şampiyonluğuna soyunurken, tabiri caizse, kendi gözündeki merteği görmemesi pek mümkün değildi.

Sanırım, Kürt sorunu çözme inisiyatifini de, gururunu da  kimselere bırakmak istemiyor.

Beis yok; yeter ki, ateşle oynamasın,  genç insanları kibrine kurban etmesin; hayatımızı karartmaya artık son versin, operasyonları bir an önce durdursun.

Tarihe Kürt sorununu müzakere yoluyla çözmüş bir Başbakan olarak geçmek savaşmaktan daha gurur verici bir başarı olacaktır.

Yeter ki, PKK de, sorunun ancak diyalogla, müzakereyle çözüleceğini bile bile kan dökmeye devam etmesin, şiddet eylemlerine son versin.

Bu saatten sonra Kürt ve Türk gençlerini savaşa sürmek  cinayettir.

İşte tam da bu noktada, şiddetsiz çözümden yana olanların, seslerini, eylemlerini yükseltmenin, barış hareketlerini birleştirmenin ve sesimizi Ankara’ya, Meclise taşımanın zamanıdır.

Bu bağlamda, Kongre eğer hedeflendiği gibi, gerçekten halkın katılımıyla, tabandan örgütlenebilirse Kürt sorununun siyasi çözümünde, ülke doğasının acımasızca talanına karşı, halkın yaşam alanlarının ve çalışanların haklarının korunmasında, daha adil ve özgür bir yaşamın kurulmasında ve tüm bu taleplerimizin hukuki zeminini oluşturacak yeni Anayasanın hazırlık sürecinde etkili bir güç olabilir.

18.09.2011

Yüksel Selek

You may also like

Comments

Comments are closed.