Köşe Yazıları

Suriye şiddetle kurtulur mu?

0

Tunus’ta başlayan ‘’Yasemin’’ devrimiyle kutlayıp, selamladığımız Arap Baharı domino etkisiyle bölgenin diğer ülkelerine de yayıldı. Sosyal olaylarda domino etkisi kuskusuz sadece kendiliğinden var olmuyor, iç dinamikler ve dış etkenlerle yönlendirilebiliyor. Aynı karakterdeki toplumsal hareketler Afrika’nın birçok ülkesinde de halen devam ediyor. Yanı sıra körfez ülkeleri Suudi Arabistan, Bahreyn, Yemen ve Ürdün’deki toplumsal olaylar ABD destekli otoriter rejimler tarafından kanla bastırılıyor ve yine batı kamuoyunda derin bir sessizlik dışında yanıt bulamıyor.

”Arap Baharı Suriye’ye ulaştı mı? Yoksa Arap Baharının önü Suriye’de mi kesildi”

Ortadoğu’nun çok derin ve karmaşık tarihi aynı zamanda zengin etnik ve kültürel yapısı kestirmece yorum ve değerlendirmeleri kolaylıkla geçersiz kılıveriyor. Olup bitenlere bakınca insanın aklına Arap Baharı Suriye’ye ulaştı mı? Yoksa Arap Baharının önü Suriye’de mi kesildi sorusu geliyor.Yıllardır biliyoruz ki ABD nin ortadoğu siyasetinin temel unsurlarından biri de İsrail’in güvenliğinin sağlanmasıdır. Arap Baharıyla birlikte İsrail hükümetinin barış karşıtı uzlaşmaz şiddet politikalarına sessiz kalacak ortadoğu ülkelerinin sayısı gittikçe azalıyor. İktidara gelen yeni hükümetler az ya da çok kendi halklarının iradesini temsil ediyorlar. İsrail ve ABD karşıtlığının ortadoğu halkları arasında ne kadar güçlü olduğunu bilmek için de istatistiklere ihtiyacımız yok.

ABD yönetimini özellikle Suriye konusunda aktif davranmaya teşvik ediyor hatta savaş çığırtkanlığı yapıyorlar

Mutlak dost ve düşman kavramının ortadan kalktığı çok kutuplu yenidünya düzeninde ittifaklar kolaylıkla yok olup yenileri oluşuyor. Uluslararası basından öğrendiğimize göre Obama’nın seçilmesiyle tatile çıkan Neoconlar İsrail’in güvenliğini sağlamak, yaklaşan ABD seçimleri gibi nedenlerle uzman ya da danışman statüsünde ABD yönetimini özellikle Suriye konusunda aktif davranmaya teşvik ediyor hatta savaş çığırtkanlığı yapıyorlar. Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye taşeronluğunda sürdürülen mevcut operasyonu yetersiz bulan Neoconların ABD’nin askersel sanayi komplekslerinin temsilcisi olduğunu Cumhuriyetçilerin bölgesel savaşları kışkırtan politikalarının yaratıcısı ve destekçileri olduğunu biliyoruz. Öte yandan Suriye’de sürdürülen operasyona destek olmak için görevlendirilen CIA ve MI6 yetkililerinin kendi hükümetlerine sundukları raporlarda bölgeye cihatçı El Kaide militanlarının yerleştiğini rapor ettiklerini yeni öğrendik. Oysa aylar önce olup biteni bizzat yaşayıp gözleyen Hataylıların bölgede özellikle etnik temelli katliam ve saldırılardan kaygı duyduklarını, başka ülkelerden gelen cihatçıların şehre yerleştirilmelerine karşı direndiklerini de biliyoruz.

Biliyoruz ki şiddet daha büyük şiddeti davet eder

Arap baharının Tunus’ta başlayan yolculuğu küresel aktörlerin yönettiği karanlık koridorlardan geçip savaş, kan, açlık ve sürgün olarak Suriye halkına ulaştığı anlaşılıyor. Suriye’de mevcut yönetime karşı bir muhalefet hareketinin varlığı muhakkak ama ‘’Özgür Suriye Ordusu’’ diye adlandırılan silahlı grubun bir bölümünün paralı ithal savaşçılardan oluştuğu konusunda kamuoyunda genel bir kabul olduğunu söylemek yanlış olmaz. Özellikle bu grubun Suriye şehirlerinde uyguladığı şiddet ve yağma görüntülerinin batı medyasında yer almasından sonra Suriye’ye komşu şehirlerde özellikle Hatay’da yaşayan yerel halkın’’ cihatçı sünni militanların’’ uygulayacağı şiddetten duydukları endişelere hak vermemek mümkün değil. Özgür Suriye Ordusu denilen grubun başlattığı silahlı mücadelenin Suriye’de mevcut olan gerçek muhalefetin de önünü tıkadığını görmek için ya kör ya da kötü niyetli olmak gerekir. Biliyoruz ki şiddet daha büyük şiddeti davet eder. Şiddet ise gerçek talebi ve çıkarı demokrasiden barıştan, özgürlükten yana olan geniş toplum kesimlerinin sesini kısar, ‘’kırk katır kırk satır’’ arasında ikilemde bırakıp etkisizleştirir.

Küresel güçlerin ve mevcut Türkiye hükümetinin ne demokrasi ne de özgürlük talebinin olmadığını anlamak için çok derin analizlere ya da bilgilere hiç ihtiyaç yok. Baksanıza Suriye Kürtleri mevcut durumdan yararlanıp kendileri için yeni kazanımlar elde ettiler de ne oldu? Suriye için demokrasi ve özgürlük çığırtkanlarının eli ayağı birbirine girdi, hemen ırkçı kampanyalara başladılar.

Şiddete taraf olmak küresel kapitalizm ve onun temsilcilerine biat etmek anlamına gelir

Gerçek halk hareketleri ile küresel güç odaklarının oyunlarını birbirinden ayırmadan taraf olmanın yanıltıcı olacağı muhakkaktır. Bu konuda yeniçağın en önemli ayraçlardan birisi şiddet kullanımı olacaktır. Şiddet hem zihniyet dünyası hem de kullanılan silah ve teçhizatın üretim tekeli açısından küresel güçlerin kullandığı bir araçtır.Şiddetin yanında yer almak, şiddete taraf olmak küresel kapitalizm ve onun temsilcilerine biat etmek anlamına gelir.

You may also like

Comments

Comments are closed.